Sayfa:Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri.pdf/18

Bu sayfa doğrulanmış
Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri

desteğini alan Buda, Sangha teşkilatının çalışmalarını güçlendirmiş, daha güvenli ve yerleşik bir hale getirmiştir.

Buda’dan sonra öğretileri, öğrencileri tarafından Kuzey Hindistan’da yayılmaya devam etmiştir. Yaklaşık iki yüz elli yıl devam eden Hindistan içi faaliyetler, Maurya Kralı Aşoka’nın Budizm’i devlet dini yapmasından başka bir yöne evrilmiş, Budizm için yeni ve güçlü bir dönem başlamıştır. Hindistan’da geçirdiği zamanda belirli bir olgunluğa erişen Budizm, Aşoka’nın verdiği siyasi ve ekonomik destekle Hindistan dışına çıkmıştır. Misyon seyahati yapan keşişler, gittikleri ülkelerde önce devlet yöneticilerine ve aristokrat kesime hitap etmiştir. Keşişlerin devlet yöneticileri ile güçlü ilişkiler geliştirmesi, Budizm’i pratikte içe dönük ve pasif bir yapıya değil, dışa dönük ve aktif bir yapıya kavuşturmuştur. Farklı ülkelerde, değişik devlet kademelerinde görev alan keşişler, devletin dönüştürücü gücü sayesinde karşılaştıkları yerli inançları dönüştürmüştür. Bu dönüşüm süreci gerçekleşirken araç olarak manastırlar kullanmıştır.

Manastırlarda işlenen öğretiler, yerli inançlarla uyumlu hale getirilmiş, bu sayede halkın Budizm’i benimsemesi sağlanmıştır. Tanrı konusunda var olan sessizlik, keşişlerin işini oldukça kolaylaştırmıştır. Çünkü Budizm, sınırları, görevleri ve sorumlulukları Tanrı ya da Tanrılar tarafından çizilen ve denetlenen dinlerin karşısına insan zihninin engin genişliğini çıkarmıştır. Böylelikle öğretiler, esnek bir görünüm kazanmış ve teolojik engellerle karşılaşmadan diğer inançlara adapte olmuştur. Öteki dinlere adaptasyon, Buda ve Bodhisattvaların yerli inanç unsurlarıyla ilişkilendirilmesi ve bunların yerel dillerdeki kavramlarla ifade edilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Budizm’in inanan kişileri, önceki inançlarını terk etmek zorunda bırakmaması, aynı zamanda o inanç unsurlarına da tapınılmasına müsaade etmesi bu adaptasyon sürecini başarıya ulaştırmıştır.

Budizm yayılış sürecinde iki önemli üs elde etmiştir. Bunlardan biri Sri Lanka diğeri ise Çin’dir. Sri Lanka, Budizm’in ilk misyon çalışmalarının yapıldığı ve tecrübelerin edinildiği yer olması açısından önemlidir. Burası, Budizm için Hindistan dışında bir tutunma noktası oluşturmuştur. Devlet adamlarının desteğini alıp Sri Lanka’da güçlenen Budizm, buradan Güney Asya ülkelerine yayılmış ve oralarda Theravada geleneğini yaşatmıştır. Çin ise Budizm’in misyon çalışmaları sırasında en önemli başarılar gösterdiği ülkelerden biridir. Budizm, Çin’de Konfüçyanizm ve Taoizm gibi yerleşik dinlerle mücadele etmiş ve bu dinlerin arasında kendisine yer bulmuştur. Budizm burada doktrinel açıdan önemli gelişmeler göstermiş, çeşitlenen ve zenginleşen dinî düşünceler, değişik Budist okullarını ortaya çıkarmıştır. Bu okullarda yetişen misyonerler, Mahayana geleneğini Kuzey Asya’nın diğer ülkelerine taşımıştır.

Budizm’in misyonerlik konusundaki başarısı, onu geniş kitlelere yakınlaştırırken tarihsel köklerinden uzaklaştırmıştır. Her bir bölgenin eski inanç sistemleriyle ilişki içerisine giren Budizm, bu inanç sistemlerini kapsayıp kendi içinde eritirken kendi yapısında da değişiklikler olmuştur. Bu değişiklikler nedeniyle Budizm, gittiği her bölgede yeni bir din görünümüne kavuşmuş ve ortaya Sri Lanka Budizm’i, Çin Budizm’i, Japon Budizm’i, Tibet Budizm’i gibi birbiriyle farklılıkları bulunan Budizmler çıkmıştır. Ancak hangi şekilleri alırsa alsın, sonuçta Hint kültürünün bir ürünü olan Budizm, misyonerlik yoluyla bu kültürü, önce Asya’ya, ardından Avrupa ve Amerika’ya götürmüştür. O, bu çabasıyla kültür yayılmacılığına önemli bir katkıda bulunmuş; Hint dinî düşüncesini, insan ve evren anlayışını birçok kişiye ulaştırmıştır. Bu açıdan bakıldığında Budizm’in elde ettiği başarıyı,

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences, (10), 2021