Sayfa:Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri.pdf/12

Bu sayfa doğrulanmış
Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri

hâle getirmiştir. Özellikle Taoizm ile yakın ilişkiler geliştirmiştir. Her iki dinin de ritüel yerine zihinsel pratiklere vurgu yapması bu işbirliğini kolaylaştırmıştır. Çinli entelektüeller, Taoizm’i Budist öğretiler yoluyla anlamaya çalışmıştır. Budalar ve Bodhisattvalar ile bilgeler ve ölümsüzler arasında, Nirvana ile Wu-Wei arasında bağlantılar kurulmuş; yerli kavram ve inanışlar Budizm ile harmanlanmıştır. Bunun sonucunda, sonsuz ışık Buda’sı Amitabha, Amituofo’ya, geleceğin Buda’sı Maitreya, Milofo’ya, merhamet Bodhisattvası Avalokiteşvara, Guan Yin’e dönüşmüştür (Irons, 2008, s. 98-99; Roberts, 2010, s. 84-93; Overmyer, 1989, s. 277). Buda, Konfüçyüs ve Lao Tzu adına mabetler yapılmış ve bu mabetlerde, Buda, Konfüçyüs ve Lao Tzu’ya aynı anda tapınılmıştır. Benzer durum dinî kıyafetlere de yansımıştır. Bu üç dine aynı anda inanan kişiler, Konfüçyüsçülerin taktığı gibi bir takke takmış, Taocuların giydikleri gibi bir cübbe ve Budistlerin giydikleri gibi bir ayakkabı giymiştir (Chan, 2002, s. 378, 458).

Budizm, Kore’ye girdiğinde Şamanizm ile karşılaşmıştır. Musok, Misin ya da Mudang olarak adlandırılan bu din, büyük ölçüde dağ ruhlarının gücüne dayalı bir dindir. Genel olarak kaplan şeklinde düşünülen bu ruhlarla Mudang ve Tangol adlı şamanlar aracılığıyla irtibata geçilmiştir. Şamanlar, kut adı verilen bir tören anında, bu ruhlarla bağlantı kurmuşlar, onlardan aldıkları bilgilere göre yaşamlarını yönlendirmişlerdir. Budizm, sözlü kültüre dayanan bu inancı, gelişmiş teolojisi ve yazılı kültürü ile dönüştürmeyi başarmıştır. Kore Şamanizm’inde göksel kral olarak kabul edilen Hwanin, Sakro Devenam Indra ile, Kore milletinin atası Tangun, Sri Mahadevi ile özdeşleştirilmiştir. Kore Şamanizm’indeki yılan ve ejderha inanışları ise Mahayana Budizm’indeki ejderha inancıyla birleştirilmiştir (Buswell, 2005, s. 1170-1171; Irons, 2008, s. 292-293; Robinson ve Johnson, 1997, s. 221-222).

Budizm, Japonya’da Şintoizm ile karşılaşmıştır. Japonya’nın içinde bulunduğu siyasal koşullar ve Japon yazı dilinin henüz gelişmemiş olması, Budizm için büyük bir fırsat olmuştur. Çin ve Kore devletlerinin siyasi gücünü arkasına alan Budizm, güçlü yazı diliyle Japon kültürüne nüfuz etmiştir. Şintoizm ile çatışmayan Budizm, esnek yapısı sayesinde, Budist inançları Şinto inançlarıyla harmanlamayı başarmıştır. Farklı zamanlarda ortaya çıkan Budist okullar, Budizm’in Şintoizm’e adaptasyonu konusunda değişik yorumlar geliştirmiştir. Bu yorumlar sonucunda Ryobu Şinto denilen bir din anlayışı ortaya çıkmış, Buda ve Bodhisattvalar Şinto kamileriyle özdeşleştirilmiştir. Şinto güneş kamisi Amaterasu, Dainichi Nyorai’ye, yeraltı kamisi Susanowo, Gozu Tenno’ya, bereket ve refah kamisi İnari, Dakiniten’e, savaş kamisi Hachiman, Daibosatsu’ya dönüşmüştür (Ashkenazi, 2019, s. 216-217, 389; Ono, 2004, s. 90-91; Conze, 2005, s. 140). Ardından Şinto mekânları ile Budist mekânlar birleştirilmiştir. Aynı tapınakta Şinto ve Budistler ortak ibadetler yapmış, Kamiler ve Budalar, aynı ibadethanelerde yer almıştır. Şintoizm’de dağ kültünün öneminin farkında olan Budist keşişler, Budizm’deki Meru Dağı (Shumisen) ile Şintoizm’deki Fuji ve Takao Dağları arasında bağlantı kurmuş, dağ Kamilerine Gongen adını vermiştir (Wilkinson, 2003, s. 37; Ashkenazi, 2019, s. 212-213, 381).

Budizm, Tibet’te değişik Animist ve Şamanist inançların karışımı olan Bon dini ile karşılaşmıştır. Bon dini başlangıçta Budizm’e sıkı bir direniş göstermiştir. Bu direniş, eski geleneklerini ve mevcut statülerini korumaya çalışan aristokratlar tarafından desteklenmiştir. Ancak Budizm, bir süre sonra siyasi ilişkilerini güçlendirmesi ve kendisini Bon dinine uyumlu hale getirmesi sayesinde bu direnişi kırmıştır. Özellikle Tanrı konusundaki esneklik, Budizm’in işini oldukça kolaylaştırmış; Japonya’da olduğu gibi

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences, (10), 2021