Sayfa:Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri.pdf/11

Bu sayfa doğrulanmış
Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri

bnun karşılığında maddi destekler alınmıştır. Heian döneminde (794-1185) Budizm, dil, edebiyat, görsel sanatlar ve siyaset alanında ilerlemeler kaydetmiş, manastır sayısındaki artışa bağlı olarak taşralarda yayılmaya başlamıştır. Bu dönemde Tenday ve Shingon adlı iki büyük Budist okul ortaya çıkmıştır. Kamakura döneminde (M.S. 1185-M.S. 1333) Budizm, başlatılan tapınak seferberliği sayesinde taşralarda yayılmayı başarmış ve ülke genelinde etkili bir din haline gelmiştir. Heian dönemindeki fikirsel çeşitlenme, bu dönemde artmaya devam etmiş; Jodo, Jodo Shinsu, Jishu, Zen ve Nichiren gibi okullar ortaya çıkmıştır (Meyer, 2019, s. 78-80).

Tibet’e Budizm, Çin ve Hindistan aracılığıyla M.S. 7. yüzyılda girmeye başlamıştır. Öncelikle saray çevresine tanıtılan Budizm, daha sonra halk arasında yayılmıştır. Tibet Kralı Songtsen Gampo (M.S. 609-M.S.649) biri Nepalli diğeri Çinli olmak üzere iki Budist prensesle evlenmiştir. Çinli eşi Wencheng, çeyizinin bir parçası olarak Çin’den Buda ikonları getirmiş ve başkent Lhasa’ya yerleştirmiştir. Bu sıralarda Tibet’te siyasi birliği sağlamaya çalışan Kral, hem siyasi çıkarlarının hem de eşlerinin etkisiyle bu dini kabul etmiş ve Budizm’in yayılması için Hindistan’a elçiler göndermiştir. Saraydaki Budist faaliyetler, Kral Detsuktsen (M.S. 704-M.S.755) döneminde de devam etmiştir. Detsuktsen, Gampo gibi Çinli bir prensesle (Jincheng) evlenmiştir. Profesyonel bir misyoner olan bu prenses, Budizm’in Tibet topraklarında tutunabilmesi için büyük çaba harcamıştır. Bu faaliyetlerin oluşturduğu olgunlaşma sürecinden sonra Budizm, Kral Trisong Detsen (M.S.755-M.S.797) zamanında Tibet’te gelişmeye başlamıştır. Bu dönemde dinin yayılması amacıyla Hindistan’dan Santaraksita (M.S.725-M.S.788) ve Padmasambhava (?) adlı misyonerler Tibet’e davet edilmiş ve Tibet’te ilk Budist manastır (Samye) inşa edilmiştir. Elde ettiği siyasi güç sayesinde Budizm, saray çevresinin dışına çıkmış ve halk arasında yayılmıştır (Hawkins, 2003, s. 59; Kapstein, 2014, s. 12-15; Powers, 2007, s. 144-148).

b) Esnek Öğreti

Budizm’in misyon anlayışının ikinci unsuru esnek öğretidir. Buda, Tanrı inancı konusunda sessiz kalmış; Tanrı kimdir? Nasıl bir varlıktır? Özellikleri ve istekleri nelerdir? gibi sorular onun öğretilerinde gündeme gelmemiştir. Bundan dolayı Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam gibi dinlerde görüldüğü şekliyle Tanrı tarafından belirlenen bir ödül ve ceza anlayışı olmamış; kurtuluş, Hinduizm’deki katı ritüeller yerine zihinsel pratiklerde aranmıştır. Bu durum Budizm’i geniş hareket serbestliği olan kapsayıcı bir din haline getirmiştir. Bu kapsayıcılık sayesinde Budizm, gittiği ülkelerin yerli inançlarıyla çatışmamış ve kendini bu inançlara adapte etmiştir. Budist kavramları, yerli dinlerin kavramlarıyla bütünleştiren Budist misyonerler, adaptasyonda gösterdiği başarılarla Budizm’in misafir olarak gittiği ülkelerde ev sahibine dönüşmesini sağlamıştır.

Budizm, ilk misyon durağı Sri Lanka’da Aryan ve Aborjin yerli inançlarının karşımı olan bir din ile karşılaşmıştır. Bu din çeşitli yerel bölgelere göre değişen Tanrılar, ruhlar ve iblislerden oluşan bir inanç sistemine sahip olmuştur. Budizm, Sri Lanka’ya nüfuz etmeye başladıktan sonra Sri Lanka dinindeki kavramlar değişmiştir. Buda, Tanrılar ve iyi ruhların efendisi olarak kabul edilmiş, kötü ruhlar ise Budizm’deki arzu, nefret, açgözlülük gibi soyut kavramlarla ifade edilmiştir. (Perera, 1988, s. 8; Encyclopedia, 2020)

Budizm Çin’e girdiğinde, Taoizm ve Konfüçyanizm ile karşılaşmıştır. Bu iki din karşısında başlangıçta zorlanan Budizm, zamanla kendisini Taoist ve Konfüçyanist öğretilerle uyumlu

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences, (10), 2021