Sayfa:Ali Galip Hadisesi.pdf/9

Bu sayfa istinsah edilmiş

- 11 -

Ben -Biraz mütehayyir, biraz da muztarip- bu yaveleri dinlerken o, tavrını değiştirdi:

- Aman Paşam, dedi, ben İstanbuldayken Mustafa Kemal Paşanın azli derdestti. Hattâ Divanıharbe sevki de düşünülüyor, konuşuluyordu. Resmî bir işar var mı?

Dahiliye Nazırının telgrafını kendisine gösterdim. Dikkatle okudu, garip bir bakışla beni tepeden tırnağa kadar süzdü, sonra sordu:

- Ne yapmak fikrindesiniz?

İhtiyatsız dudaklarımdan bir kelime düştü:

- Hiç!

Ve bu cevabın bir çok şüpheler uyandıracağını, komşu vilâyet valisini jurnalcılığa sevkedeceğini düşünerek hemen ilâve ettim :

- Nezaret bize sadece o zatın azledildiğini ve kendisile temastan içtinap etmekliğimizi bildiriyor. Hattâ İstanbula celbínin Harbiye Nezaretine ait olduğunu da tasrih ediyor. O halde ne bizce, ne sizce yapılacak bir muamele olmasa gerek.

Ali Galip Bey, kopmuş bir zenberek hızıyla yerinden fırladı, sol elinin paş parmağını yeleğinin koltuk kesimine geçirdi :

- Muhterem Paşa Hazretleri, dedi, her vazife mafevk makamdan tebliğ edilmez. Çok kere hâdiselerin gidişinden vazifeler vücude gelir. Mustafa Kemal Paşa meselesi de, o kabildendir. Çünkü, bu zat, her idare memurunu kendi şahsile alâkalandıracak ve devlet menfaatı noktai nazarından halü kalini şüpheli gösterecek takımdandır. Nitekim Dahiliye Nezareti de onun bu vaziyetini tesbit edip, size bildirmiştir. Zatıâliniz nasıl olur da, maslahatın icabını ifade müsamaha edersiniz?

Onun telâşına, heyecanına, feveranına iştirak etmeyerek sükûn içinde sordum:

- Maslahatın icabı ne olabilir?

- Devlet aleyhine kıyam etmeği tasarladığı sabit olan.