Sayfa:İstiklal Harbimizin Esasları.pdf/34

Bu sayfa doğrulanmış
35
İSTİKLÂL HARBİNİN ESASLARI

de böyle gafiller görülmüştür. Bizim tarihimiz ise bununla doludur. Enver Paşa vaktiyle binlerce vatandaşlarının azım-i celâdetiyle kazanılan meşrutiyeti kolayca bir hil'at gibi omuzlarımıza aldıktan ve inkılâpların doğurduğu gayri tabiîlik neticesi emeksiz birkaç rütbe ile en büyük bir makamı işgal ettikten sonra hakikate karşı yalnız kör ve sağır değil, ona karşı hattâ düşman oldu. Çok yakından tanıdığım Enver Paşa veya böyle muhtelif rütbe ve makamların tecrübelerinden geçmemiş insanların birdenbire resikâra atılmasının felâketini icabedenlere daha evvelinden söylemedim değil, fakat türlü tefsirlerle karşılanmıştım. İşte bu Enver, hâlâ ne söyledi; bilemiyor, lüzumsuz yere erittiği ordulardan ne istediğinin farkında değildi. Türk yavrularını mütareke gibi öyle bir facin ile karşılaştırdı ki, artık Anadolumuzu ezeldenberi Türk vatanı olan bu harabeyi müdafaa etmek, Türk'ün istiklâlini burada muhafaza etmekten başka bir vazifemiz kalmamıştı.

Bu vazifeye koşmak emrini kim verecekti? Ya istiklâl! Ya ölüm! hakikatini kim haykıracaktı?. Başkumandan Enver Paşa da, Sadrâzam Talât Paşa da, Anadolu'nun canını, malını el uğruna insafsızca şuursuzca emdikten, bitirdikten ve Filistindeki üç ordu gibi Musul cenubundaki Ali İhsan Paşa kumandasındaki 6 ıncı ordumuzun tam izmihlâlini de seyrettikten ve 30 Teşrinievvel tarihli mütareke şartlarını okuyarak dört senelik gafletlerinin âkıbetini de gördükten sonra kaçıyorlardı.[1] Zavallı Anadolu! Yolsuz, parasız ve insanca zayıf bünyesiyle kimlerle pençeleşecekti. Ne siyasi bir taazzuv, ne iktisadî ve ne de içtimaî bir varlık bırakmamışlardı. Her şeyi insafsızca


  1. Bu arkadaşların meşrutiyetin istihsalinde ve sonraki vazifelerinde ve İstiklâl Harbinde neter yaptıklarını başka eserlerimde yazdım.