Sayfa:İstiklal Harbimiz.pdf/3

Bu sayfa istinsah edilmedi
Önsöz

Bu hâtıratı, kadirşinas Türk Milletine arz ederken büyük bir vicdan huzuru huzuru hissetmekteyiz. Çünkü, ilmi esaslara ve objektif ölçülere göre bir devrin tarihinin yazılmasında, o devri yaşayanların ve bilhassa yaratanların, mevcut hâtıratını ve nezdlerinde bulunan vesikaları tarihçinin istifadesine arz etmelerinde kaçınılmaz bir zaruret bulunduğuna kaniiz.

Milli Mücadele, muhakkak ki bir tek kişinin eseri değildir. O, büyük küçük, bütün bir millet efradının müşterek ve lâyemut şaheseridir. Ancak bu mukaddes cihadda kimlerin ne nisbetde, ne zamanlar ve ne kadar çalıştığını, ne derece muvaffak olduğunu belirtmek de bir vatan borcudur. Milli Mücadelenin ilmin ışığı altında, tam bir tarafsızlık içinde yazılacak (gerçek tarih) inin dökümanlarını vermek, bu itibarla, hepimize, bu arada o mücadelede baş rolü oynamış kimselere bilhassa terettüb eden millî bir vecibedir.

Eğer onlar, bildiklerini yalnız kendilerine saklar ve kendileri ile birlikde meçhuller âemine alıp götürürerse, bu vatan borcunu ve millî vecibelerini ifa etmeden ebediyete intikal etmiş sayılırlar. O takdirde ise, yarının nesilleri kendi tarihlerini tam ve doğru olarak öğrenmekten mahrum kalmış olurlar.

«Kâzım Karabekir» ismi hakkında bizlerin burada sitayişkâr sözler sarf etmemize elbette ihtiyaç ve sebeb yoktur. Rahmetli ve aziz babamızın her zaman dediği gibi (HAKİKAT BİR NURDUR). ve şuna inanıyoruz ki bu NURun gizlenmesi imkânsızdır. Üzerine ne kadar kalın bir perde çekilirse çekilsin, üstünden ne kadar uzun bir zaman geçerse geçsin, onun huzmeleri, daima, hakikatleri arayanların yollarına ışık, kalblerine iman ve huzur vermiştir.

Kaldı ki, milletimizin kadirşinaslığı, hakikatlerin gerçek hüviyeti ile tarihe mal olmasında en müessir rolü oynıyacak yüksekliktedir. Bizim bu bakımdan en ufak bir endişemiz yoktur. Millet; uğrunda can verenleri ve kendi hayatlarını, şahsî menfaat ve emellerini, istiklâl ve hürriyet yolunda çekinmeden harcayanları, şimdiye kadar çoktan tanımış ve öğrenmiştir.

Esasen, muhterem babamız (KAHRAMANLIK) tabirinin gelişi güzel kullanılmasını daima tenkid eder ve derdi ki:

- «Vazifelerin yerine getirilmesi kahramanlık değildir. Kahramanlık, vazifenin bittiği yerde başlar ve vatan hayrına en aziz varlıkların fedasının sona erdiği yerde tamamlanır. Hayatında ve tarihde, emeğine maddî manevî karşılık aramış ve bulmuş olanların kahramanlık unvanı bizim bahşettiğimiz bir rütbedir. Belki izafî değeri vardır ama, kahramanlık bu değildir.»