Sayfa:Ömrüm.pdf/77

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

yakından tanımıştı,Muhataba unvaniyle edebî, felsefi bir eser de neşr eylemişti. Yalnız nesirde değil, şiirde dahi temeyyüz eyliyordu. Hususi bir hocadan meşhur arap şairi İbnülfarizi okuyurdu, ekseriya nizamen terceme ediyordu. Naci ile de muhaberede idi. Hatta hatırımda kaldığına göre

Nazım! Ayan-ı ehl-i irfana
Görünür zübde elhüküm bu hitab

diye Muallim-i merhum Muhatabaya bir takriz yazmıştı.

Mektupcu Nazım Beyin dirayeti de bu siyt-i edebisine yaver olmuştu. Hükmü vilayette keyf-i maişa cari idi. Küçük büyük memur, eşraf erkân hep validen evvel ona hulus çalarlardı. Ha- leb'e muvasalatımda Nazım Bey bana hüsn-ü kabul gösterdi. eserlerini verdi, şiirden, edebiyattan bahseyledi, ben de ona:

Talim ile hep muhatabenden
Esrar-1 kelamı anladım ben

diye kasidemsi bir manzum söyledimdi, kudret-i şiiriyemi göstermek istedimdi. Hasan Paşa infisal ettikten sonra Nazım Bey bir zaman daha Arif Paşa ile mektupculukda kaldı. Sonra başka bir vilayete gitti, mutasarrıflıklarda, valiliklerde bulundu. Balkan harbinde Selanik valisi idi, şimdi mütekaiddir.

(20)

Bu esnalarda Halep vilayetinin erkân-1 memurini içinde bir vergi müdürü Reşit Bey vardı ki pek hoş, pek nekre bir insan idi. Bir kerre emlâk-ı vakfiyeye dair bir encümen teşkil olunmuştu. Reşit Beyle beraber, Mevlevi şeyhi, maarif müdürü, ben de o encümene aza idik. Mevlevi şeyhi her mazbatanın altına muttasil İbni Mevlana diye imza atar, dururdu. Bu tafrafuruşluğa canı sıkıldığı için Reşit Bey de Reşit Bin Adem aleyhisselam diye imza koymağa başladı. Bir gün bir yağmur duası tertip eylemişti ki şöyle idi: Vali Paşanın istikameti, Hâkim Beyin Kameti hürmetine -Vali gayet mürtekip, hâkim kanbur idi Mektupcu Beyin hilmi, Kâzım Paşanın ilmi hürmetine― Mektupcu hadidülmizaç, Paşa kara cahil idi. Reşit Bey senelerce o memuriyette kaldı, dört beş valiye hizmet etti. Nihayet ikinci vilayetinde Hasan Paşanın sillesine uğradı, infisal eyledi.. Maamafih her valiye çatmanın yolunu bilirdi. Bir ziyarette Müşir Osman Paşaya şöyle huluslar ibraz ediyordu :

Hasan Paşa muhlisinizin merakı şiire idi. Kemteriniz gece sabahlara kadar Nef'i, Nabi divanlarını hatm eyler, ertesi günü Vali Paşaya okur, o sayede göze girerek mevkiimi muhafaza ederdim Hasan Paşadan sonra Arif Paşa geldi. O mübarek tavlaya müptelâ idi. Haydi biz elde zar, önümüzde tavla geceleri şeş beş kapıları aramakla, bulmakla meşgul olurduk. Hatta bu oyuna dair eskiden yazılmış bazı eserler getirerek tetebbüe koyulduk. Naçare, Paşamızın teveccühünü kazanmak için başka yol yokdu. Vakta ki Zat-1 Fehametemeabınız teşrif buyurdunuz, lehülhamd işten başka bir endişeniz, bir merakınız olmadığını ef'al-i fahimanenizle gösterdiniz. Oh! Biz de nefes aldık, işimizle, vazifemizle uğraşmaya koyulduk, vilayet müstefid oldu, ubbad-ı Allah kazandı.

Reşit Bey gayet lâtif bir ifade ile bu menkıbeleri anlatırken Osman Paşa gülmekten katılıyordu. Valilerin hakları vardı, bu zat aranmakla bulunmaz bir nedim idi.

Maamafih bu cemaattan ayrı olarak biz gençler, genç fikirli memurlar aramızda bir cemiyet teşkil etmiştik, hep baş başa yaşardık. Maarif müdürü Emrullah, vilayet tercümani Sefa¹³9, ziraat müfettişi Vahan Surinyan Beyler, ben ekseriya birlikte imrar hayat eylerdik. Hatta bazen bir evde otururduk. Bir de menfa müdde-i umumi mazulü Raşid Bey vardı ki o da hemfikrimiz olduğu için bize pişvalık ederdi. Öbür kudemanın tabiî aleyhinde idik, çünkü hepimiz gayret ve himmet sahibi idik, irtikâb, fesad nedir, bilmiyorduk. Hasılı, onları beğenmiyorduk. Hasan Paşa infisal ettikten sonra Arif Paşa isminde bir vali gelmişti ki Rıdvan Paşanın kayın biraderi idi. Trabzun'da iken, Allah taksiratını affeyelesin, bir tavuğa kadar irtikâb ettiği için <<Tavukcu Arif Paşa» denmekle maruf idi. Miskin, biçare bir adamcağız idi. O illet-i irtişadan münezzeh olsaydı başka bir kusura malik değildi. Ancak valilik değil, kaymakamlık bile edemezdi.

Bu valinin zamanında Halep altüst oldu, çünkü nüfuzu vilayet elden ele dolaşırdı. Valiye iyiden iyiye çattıkları için eşrafın bir kısmı hoşnud idiler, meclis-i idare-yi vilayete giriyorlardı, başka memuriyetlere yerleşiyorlardı. Böyle yapamayan kısmı ise müşteki idiler, çünkü hükümetten uzakta kalıyorlardı. Bu uzaklık ise bu zatlar için ölümdü, çünkü bütün işlere sekte verirdi. Cabirizadeler, Müderriszadeler Arif Paşaya çatkın idiler. Fakat Kâhyazadeler değildiler. Galiba Vali Paşa onlara iade-yi ziyaret bile etmemişti.

O su-i idareye, o irtikâba inzimam eden bu ahval saikasiyle çok geçmeden Arif Paşanın aleyhinde bir fıkra-yı muhalife te-

139