Sayfa:Ömrüm.pdf/68

Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

mişlik rahibin hali hayatı, hepimize büyük bir ders-i ibret oldu.

Yine Mehterhane'de Şam ağniyasından Şamaya Efendi isminde bir musevi tanıdık ki pek güzide, halen ve ahlaken mümtaz bir ihtiyar idi. Fuad Paşa'dan, Mithat Paşa'dan Ziya Paşa'ya kadar bir çok Suriye Valilerini 129 yakından tanımıştı, iş başında görmüştü, kudret ve meziyetlerine göre takdir eyliyordu. Fuad Paşa'yı zekâ ve zerafet ve siyasetce harikulâde buluyordu. Ziya Paşa'yı o kadar beğenmiyordu.

Zavallı Şamaya Efendi Hükümetten mühimce bir matlubunu alabilmek için İstanbul'a gelmişdi. Yıldız'a, Maliye Nezaretine baş vurur dururken Beşiktaş'da kira ile tuttuğu bir hane dolayısiyle Muhafız Hasan Paşa'nın hışmına uğramışdı, üç ay hapse mahkûm olmuştu. O zamana kadar devletten de, rical-1 devletten de hüsnü muamele görmeğe alışmış, memleketinde valilere düşmüş, kalkmış olduğu için bu muamele o adamcağıza ağır geliyordu. Bu zat bizimle çok dost oldu. Bu dostluk bilhassa benimle senelerce devam eyledi.

O ermeni rahibi ile bu musevî zengini istisna edilirse hapishanede tanıdığımız diğer eşhas ehemniyetten âri idi. Hele dolandı. rıcılıkla mahkum edilmiş bir bey vardi ki pek tuhaf idi, çünkü o muzikede bile dünyayı hiçe sayıyordu, ömrünü hanedelikle geçiriyordu. Ekseriya odamıza gelerek bize şarkılar okuyurdu. Meselâ Said Paşa Merhumun :

Uyanmaz uykudan ol mest-i nazım
Bana sensiz cihanda can ne lazım

şarkısını güftece :

Muhabbet edelim uyku ne lazım

tarzı sakil ve sakimine sokarak bağıra bağıra söylüyordu.

Üç dört ay Bab-1 Zaptiye'de mevkuf kaldıkdı, beş altı ay da Mehterhane'de bulunduk. Artık bizi istintak ve isticvap etmek şöyle dursun, soran bile yokdu, âdetâ unutuldukdu. Mesmuatimiza nazaran Hapishane-yi Umumiyeye nakl olunuşumuz güya firarımıza meydan vermemek için idi. Lakin bu sefer daha serbest idik. İki günde bir ruhsat alıyor, dışarı çıkıyor, Beyoğlu'na varıncaya kadar her tarafı geziyorduk. Kaçmak tasavvuru muttasıl zihnimizde idi. Hatta hariçten bizi ziyarete gelen bazı arkadaşlarımızla bu tasavvura dair görüşüyor, en ziyade Bükreş'e gitmeği tasarlıyorduk.

Vaktiyle benimle beraber Paris'e seyahat eden Uşakîzade Süleyman Bey de, galiba üzerinde bazı evrak-ı muzire bulunduğu için Avrupa'dan Derisaadet'e gelir gelmez tevkif olunmuştu. O da Mehterhane'de, fakat ayrı bir odada mevkuf idi.

O devrin hayat-ı şebabında başka bir samimiyet vardı. Bildiklerimizden küçük, büyük bir genç kalmadı ki ziyaretimize şitab etmiş olmasın. Bir aralık odamız, o girive-yi zuçret bir mahfel-i edep şeklini almıştı. Hele Reşit, Sami, Suad, Sermed, Fehim gibi samimi arkadaşlarımız o mahfelin daimi müdavimlerinden idiler. Mektepten imtihanlarını bitirdikten sonra hemen her gün bize uğrarlardı.

Bu içtimalarda edebiyattan, hatta siyasıyattan bile biperva bahsederdik, belki İstanbul'un en serbest, en metin bir yeri o hücre-yi mahbes idi. Zaten biz doluya tutulmuş olduğumuz için yağmurdan korkmuyorduk. Arkadaşlarımız da cesaret gösteriyorlardı. Bu meclis böyle az, çok bir şetaret içinde devam ediyordu, zincirlerimiz o derece ağır gelmiyordu.

Temmuz iptidalarında idi. Bir gün bizi hep birden Mabeyn-i Hümayuna götürdüler.

Başkâtip Süreyya Paşa¹s merhumun huzuruna çıkardılar. Paşanın yanında Zaptiye Nazırı Kâmil Bey, İkinci Mabeynci Ragip Bey, 131 bir diğer zat daha vardı.

Süreyya Paşa halûk, halim bir zat idi. Bize hayırhahane bir eda ile takriben şu sözleri söyledi:

- «Efendiler, Şevketmeap Efendimiz kemâl-1 merhametlerinden sizi af buyurdular. Kabahatlarınız büyük ise de gençliğinize, zekâlarınıza acıdılar. Artık mütenebbih olunuz, bu meslek-i mezmumdan vaz geçiniz. Ali Kemal Bey, geçen sefer de Ragip Beyefendi size o kadar nasihat verdi, niçin söz dinlemiyorsunuz? Emin olunuz, bizim gayretimiz, Kâmil Beyefendinin şefaatları olmayaydı, kurtulamıyacakdınız.>>

Kâmil Bey Süreyya Paşanın sözünü kesti :

- «Aman Paşa Hazretleri, ne sizin gayretiniz, ne de bizim şefaatımız, mahza Padişahımızın şefkat ve atıfetleri bu efendileri kurtardı. Artık ömr-ü iclal-ı şahaneye dua etsinler.>> dedi. Başkâtip Paşa bana bilhassa hitap ettiği için arkadaşlarım- dan evvel mukabeleten dedim ki :

- «Paşa Hazretleri, gerek elttaf-1 hümayunun, gerek inayet-i devletinizin minnetdarıyız. Fakat emin olunuz ki biz masumuz, hiç bir cürüm işlemedik, nahak yere dokuz aydır, hapishane köşelerinde sürüklendik.»

121