Hukuk-u ülfete Naci riayet eyleyeni
Nasıl feda edelim? Ademiyet öyle değil,
diyor, böyle yaranından ne olursa olsun ayrılmıyordu.
Şeyh Vasfi Efendi birkaç sene evvel vefat eyledi. Meşrutiyetimizin ilânını müteakiben bir gün beni görmeğe İkdam'a gelmişti. Kiminle beraber olsa beğenirsiniz? Ahmet Mithat Efendi merhum ile, Ahmet Mithat ki aşağıda göreceğiz, Naci'yi TERCÜMAN dan kovduğu zaman o zavallıya yapmadığını bırakmamıştı. <<Şeyh Küfvi-yi Demevî tahdid-i hududu tehdit-i huduttan temyiz edemez bir cahil, Naci'nin bakiyetüssuyuf gazeliyatını benimse yerek imzasiyle neşretmeğe tenezzül eyler bir âcizdir.» bile demişti.
Biçare Şeyh o derece boş değildi. O zaman İMDAD-ÜL-İMDAT39 mecmua-yı mevkutesinde: «Yanılıyorsunuz ey edib-i hakim!» diye Ahmet Mithat'a cevap vermişti, nazmen de :
Feylesofani zamanın maksadı bilmem nedir?
Şairi tahkir ile zevk-i meyi inkârdan?
diye bir serzenişte bulunmuştu.
Muallim'in diğer bir peyki, peyk-i mümtazı, Alaybeyizade Naci idi39.
Eylerim hep böyle müstesna güzeller intihap
Tab-1 müstesnapesendim dilberimden bellidir
beyt-i metini ondandır. Bu zat Bab-ı Seraskerî memurlarından idi. Şimdi mütekaiddir. Naci devri geçtikten sonra bir daha matbuatta görünmedi. Trabzon eşrafından, füzeladan bir zatdır.
Yine o zümreden bir Ahmet Hamdi Efendi40 var idi ki cidden vüs'at-ı karihaya malik idi. Muallim'in hatta günü gününe tahmis etmedik bir gazelini bırakmadı. Bu sebebe mebni «Hamdi-i Mahmis» lakabını almışdı. Sonları Naci ona:
Unvanın olsa hikmeti var: nazıl-el-hükm
teveccühünde bulunmuştu. Nazımel-hükm inkılaptan evvel matbuat müdür muavini idi. Fakat şairliği o da çoktan bir tarafa bırakmıştı. Galiba ahiren vefat eyledi. Tarz-1 kadimde pek metin söz söylerdi.
Bu kafile-yi şüeranın bir rüknü de Veysipaşazade Ali Ruhî Bey'di41. Ali Ruhi onların hakikaten en muktediri idi. O derecede ki eski vadide emsalsız bir şair idi. Lemeat unvaniyle bir mecmua-yı eş'ar neşreyledi42.
Har isem de çekme benden dameni ihsanını
Hardan, ey gel, hazer kıl kim tutar damenini
matla-ı musannai o mecmuanın en güzel sözlerinden biridir. Naci Efendi Ali Ruhî'yi pek ziyade beğendiği, sevdiği için bu divançeye şu takriz-i manzumu yazmıştı :
Ey Ruhi-yi ervah füruzan lemeati!
Yansan da seni hafızalar saklayacaktır.
Gönlüm gibi âlemde hezaran dil ruşen
Her beytini bir lemeat-ı hikmet sayacakdır.
Ruhî de Muallim'in daima peşinde dolaşırdı, hatta Beykoz'da düğünde bile hazır bulunarak şu kıt'ayı söylemişti :
Bu kasr-1 dilpezirde Naci'yi nüktedan
Oldiyse çok mu saliki isr-i peyemberin
Olmakdadır arais-i maniye cilvegâh
Her beyti bir düğün evidir ol suhanverin.
Biçare Ali Ruhî vak'anüvis sifatiyle Osman Paşa'nın maiyetinde «Ertoğrul» ile Japonya'ya gitmişti Bu gemi o kaza-yı fecie uğradığı vakit o da ka'r-1 nâyâb ademi boyladı43.
Yine bu devrin şairlerinden biri de Harputlu Hayri44 idi
Eğerçi bade içer, biz de neşveyab oluruz,
Düşünmeyiz ki sonunda bütün harap oluruz.
diye şiirler söylerdi. Fakat, rivayete nazaran, kendi de işrete müp- tela idi.
Bir gün Asır45 kütüphanesinde Halil Edip Bey46 bana şu iki beyti gösterdi :
Görmeden revnakını geçti bahar-ı ömrüm,
Acırım böyle şebabımda harap olduğuma...
Olmasın da nazarım mihr-i fuhnundan mehcur
Kailim tek hedef kahr ve itap olduğuma..
Bu beytlerin birincisini Harputlu Hayri, ikincisini de kendi irticalen söylediklerini bir parça mütefahirane anlattı. Kalem elime aldım, onların altına şu üçüncü beyti yazdım :
Kabrıma gelmeyerek ruhumu şad etmezsen
Yanarım ateş-i aşkınla türab olduğuma...
29