Bunlar, işte hazırız, vaziyetinde karşımıza dikilince kapkara, palabıyıklı herif cümbüş emrini verdi:
— De, kakılmayın üyle kazık gibi karşımızda. Çökün yer üstüne de bulaşın çalmaya!
Berikiler yere çöktüler ve klârnetin hafif, ufak bir taksime benzeyen kısa başlangıç nağmesinden sonra hep birden tutturdular:
«Ablanı alacağım
Enişten olacağım
Sana para vereceğim ben...»
«Ördek mancasına
Tarhana çorbasına
Misafir geleceğim ben..»
Fena halde canım sıkıldı, birden haykırdım:
— Ben bunu istemiyorum canım, ben öyle şey istemiyorum!
Türküyü söyleyen kızlardan biri sordu:
— Ya ne istersin benim körpe sarışınım?...
— Canım, benim istediğim, sizin kendi dilinizle söylediğiniz türküler. Ben bunu ne yapayım, biz bunu vaktile İstanbul'da dinleye dinleye bıkmıştık!...
— Kendi dilimizle nasıl türküler istersiniz bilmeyiz ki!...
— Yani Romanes türküler, Romanes...
— Haaa... Romanes, yani ya ki, çingenece istersiniz... İlle velâkin biz çingene türküsü çokluk bilmeyiz. Zati yoktur bizde çingenece türkü. Biz hep süyleriz türkülerimizi sizin dilinizle...