Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/84

Bu sayfa istinsah edilmiş

birazacık kırpıntı et, birazacık kuru fasul, bir ufak somun ekmek...

Çadırdan çıktığım zaman, eskisi gibi gene çocuklar etrafımı sardılar, onlara da birer ikişer onluk dağıtarak ayrıldım.

Artık anlıyorum Ki çingeneler, kanı sıcak insanlar, yeter ki bunlar terbiye edilsin...»

27 Temmuz

«Bizim arkadaş ettiği ile kalsın! Sanki benimle birlikte gelmedi de ne oldu? Ben tek başıma daha iyi gezip tozuyor; daha iyi aradıklarımı buluyor; gönlümü oyalıyorum. Sanki şimdi o yanımda olsaydı, ne olacaktı? Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak, gönlümü karartacak değil miydi?

Ooooh... Litroz denilen şu yer, ne güzel bir yer imiş... Koca İstanbul'da gönlümün hoşlandığı bu kadar hoş bir yer ben görmedim. Buranın havası, insanın ne kadar iştahını açıyor. Burada, ateşte kızartılmış taze dana sucuğu, domates salatası ve şarapla yenilen bir öğle yemeği insanın ne kadar canına can katıyormuş... Ama burada niçin çingene yok acaba? Harmancılara bakıyorum, hep köylü Rum kızları. Yarı aşçı, yarı bakkal, yarı meyhaneci Barbaya soruyorum:

— Burada hiç çingene yok mu?...

Yüzü pancardan daha kırmızı, burnu patlıcandan daha mor, ensesi kilise direğinden daha kalın, ve göbeği dükkânındaki şarap fıçılarından daha şişkin ve daha yuvarlak olan dımdızlak başlı

Barba hiç istifini bozmadan,

86