Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/83

Bu sayfa istinsah edilmiş

— Mademki gelirdiniz buracığa hatır soruşturmağa, alsa idiniz yanınıza kemanenizi de şinci çalsaydınız bana yanık yanık bir iki beyzade havası, ne iyi olurdu; benimde biraz hasta yüreciğim açılırdı.


Bir aralık tirşe gözlü hasta kıza, bize ilk çingene ninnisini dinleten çocuklu, dul kadını sordum:

— Kim bilsin —dedi-, nerededir... Almış başını bir sabah, kaçmış çadırdan gün doğarken. O üyledir zati... O birazacık bengaladır (sinirli, yarım deli, cinli, perili, babalı demek). Ne vakit ki eser akılcığına hep üyle yapar.

Tekrar sordum:

— Acaba şimdi nerededir?

Bu sefer tirşe gözlü kız,

— Ne sorarsın yabanın kaçığını... —-dedi-; nerede ise elbet bir gün gene çıkar, gelir buracığa...

Bu cevap üzerine fazla üstelemedim. O gün çadırlarda Etem de yoktu. Ancak Etem, çocuklu dul kadının şimdi nerelerde bulunabileceğini bana önceden söylemişti. Hasta ziyareti pek uzun olamayacağı için tirşe gözlü kızla dereden, tepeden birkaç söz daha savurduktan sonra kalktım. Kendisiyle vedalaşırken o benim getirdiğim kolonyadan benim üzerime birkaç damla serperek,

— Bekleriz, gene buyurasın, biz her ne kadar çingene isek de sakın bizi unutmayasın!... —diyor.

Kocakarı da bir dahaki gelişime şunları ısmarlıyordu:

— Bir dahasına gelirken bana da getiresin

85