Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/70

Bu sayfa istinsah edilmiş

herkesin sırlarını bilir ve tıpatıpasına süylermiş!...

— Şimdi sikin içinizde en meşhur falcı kim?

— Şinci en menşuru, hani yok mu bizim çadırlarda bir çocuklu dul, hasta kadın...

— Ey, var!...

— Te onun anası en menşurdur amma, o da şinci em çok ihtiyardır, bunamıştır, em de gözleri kör olmuştur, artık görmez; ona sebep, çadırdan hiç çıkmaz, ep oturur bir köşecikte...

— Etem be, o kadın bir tuhaf kadın, kimin nesidir o, hastalığı nedir?

Etem gene duraladı, gene bana söyleyeceği sözleri zihninde tasarlamaya koyuldu. Böylelikle beş on adım sessiz yürüdük. Sonra, sırım gibi çingene derin bir ah çekti:

— Aaah!... Bilmezsin sen, bu bizim çadırlar içinde ne dertler vardır yatanların. O zavallı kadıncık çeker şinci bir dert ki, buna derler gönül kırmanı (hastalığı). İlle velâkin bunun ne dermanı vardır, ne de fermanı! Zavallının kocası ülmüş, galiba şinci onun acısı ile büyledir. Salt o olsa gine bir şey değil...

— Başka ne ya?

— Kapat şinci o sepetleri, bakalım başka muhabbete!

— Bu kadının seninle akrabalığı var galiba?

— A benim şeker dilli beyzadem, sen çok tatlı dillisin de ona sebep ben kızmıyorum sana...

— Ne var kızacak sanki?

— Abe ne var olur mu, beni yaparsın hâşâ huzurdan elin çingeneleri ile hısım akraba! Ben

onu hiç bir zaman kabul etmem sümme hâşâ!...

72