Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/56

Bu sayfa istinsah edilmiş

— Ay siz böğürtlen şerbeti yapar mısınız?...

— Niçin yapmayalım ya? Biz değil miyiz Allahın kulu? Siz İstanbullular bu böğürtleni alırsınız bizim çingenelerden para ile, yaparsınız şerbetini, şurubunu da biz Allahın kırlarından bedava topladığımız bu mübarek meyvanın ne için yapmayalım şerbetini?

Sofraya ilk önce, üzeri kırmızı biberli yağlı çorba konuldu. Bu, harman yerinde yeni ayrılmış, o yılın taze buğdayı ile yoğurt ve sarmısaktan yapılıp üzerine kırmızı biberli tereyağı gezdirilmiş, fakat buz gibi soğuk ve enfes bir çorba idi.

Arkasından gelen, Haznedar çiftliğinden henüz alınmış, taptaze, peynirli, domatesli yumurta, yani, bir çeşit enfes çingene omleti idi. Yumurta ortaya konduğu vakit Çeribaşı itizar etti:

— Bakmayın kusura... Bu misafir yemeği değil, ille velâkin ne yapalım, bilmezdik ki bize bu avşamlan misafir olacaksınız. Bizimkiler çabucak bunu hazır edebilmişler.

Bu omletle birlikte sininin üzerine koskoca bir toprak çanakla, hemen tartılsa bir okka gelir bir domates, soğan, zeytin salatası yerleştirildi.

O dehşetli yağmurlardan, sellerden, şimşeklerden, gök gürültülerinden ve o pek korkunç araba macerasından sonra şimdi akşamın bu canlara can katan serinliğinde Akman babanın öyle de iştahası açılmıştı ki, elindeki Çeribaşının sandığından çıkarılan içi çiçekli şimşir kaşıkla salatayı âdeta pilav yer gibi tıkınıyordu. Böğürtlen şerbeti de pek güzel yapılmıştı.

Yemekten sonra bu küçük obanın hatırı sayılır

 
58