Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/32

Bu sayfa istinsah edilmiş

— Yeyin âfiyet ilen... Biz yaptık serhada (çadır- da) o işi... Siz bakın keyifciğinize!...

Etem, kadını çağırdı:

— Gel, gel, Nazlı; yemesen de gel otur, yanıbaşımıza. Muhabbet edelim!..

Kadın, çekinerek bize daha yaklaştı ve oracığa, toprağın üzerine çöktü... Uzunca boylu, ve kalın kemikli, yüzünün elmacık kemikleri çıkıkça, kapkara ve ipiri gözleri çukura kaçmış, dalgın bakışlı ve orta yaşlıya yakın kadın oturur oturmaz inledi:

— Ah belim?... Belim ağırır birkaç gün var... Nedendir bilmem?...

Etem:

— Suğuklamışsındır...

— Ne suvuklaması be Etem? Diyil suvuklama işi bu!... (eliyle sol böğrünü göstererek) ne varsa benim te var buramda... İçeriden boyuna karıncalanır durur burası... Sonra da böyle bazı bazı belim ağrıyor.

Siz, hiç esmerin sarısını gördünüz mü? Esmerin sarısı büsbütün başka türlü oluyor. Bu kadın da obadaki bütün kadınlar gibi koyu esmer... Ancak bu esmerliğin üstüne öyle açık bir sarılık çökmüştü ki, insan onun yüzüne biraz derinden bakınca sanki bu kadının kendi esmer yüzüne hafif bir sarı boya ile mahsus makyaj yapmış olduğunu sanırdı.

Onun da kıyafeti bu sabah başkalaşmıştı.

Başında alaca dallı, siyah bir başörtüsü, sırtında nar çiçeği ipincecik bir cepken vardı. Beli kuşaksızdı.

Şalvarı her vakitki lâcivert beyaz karışık satrançlı şalvardı. Ayaklarına burunları pembe püsküllü siyah rugandan iskarpinler giymişti.

 
34