Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/313

Bu sayfa istinsah edilmiş

parmaklığın dibinde duran koskoca, kapkalın bir kahve iskemlesi elime geçti; ona bir sarılış sarıldım ve sarılır sarılmaz da «alnının ortası budur!» deyip, bütün kuvvetimle kulaktozuna indirdim. Ve o yalnız bir kere acı acı bağırdı, işte o kadar...

Oradan ötesini sorarsanız, o, iskemleyi kulaktozuna yeyince yattığı yerden bir daha kalkamamış ve galiba da kıyamette, İsrafil surun çaldığı zaman kalkacakmış...

İşte bize, tam on iki buçuk yıl, serbestimizden mahrum, kapalı dam altında çile doldurtan hadise!...

Ben ki: Hakikatte karıncayı incitmekten çekinen İrfan!

Ben ki: Çingeneleri kendisine ahret arkadaşı yapacak kadar insanları seven İrfan!

Ben ki: O zavallı Emine kızcağızı kurtarmak için Nazlı gibi beni canevinden tutuşturmuş bir sevgiliyi fedaya kalkışan İrfan?...

Ben ki: İnce duygulu, sanatkâr ruhlu, tabiatın en ufak bir zerresinden kulağına muhabbet sesleri gelen İrfan!

Nasıl olur da, koskoca, aslan gibi bir delikanlının canına kıyarım?


O zaman onun kafasına olanca kuvvetimle iskemleyi indiren ben değildim!... O, o menhus iskemleyi kendi kafasına kendi indirdi! O, öyle istedi ve öyle oldu!

Ve o, o vakit bana karşı yaptıklarını, Emine'yi gerçekten ve candan sevdiğinden yapmıyor, sırf caka, fiyaka, afi, gösteriş için yapıyordu. Onu da

315