Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/309

Bu sayfa istinsah edilmiş

—Bunu sana sonra anlatırlar, şimdi yeniden başlayan kardeşliğimizin şerefine muhabbete bakalım! deyip, böylelikle Emine işinin ilk kapısını açmış olurum! -diyordum...

Tevekkeli dememişler, kuruntuya balık yağı birebirmiş diye...

Uzatmayalım, biraz sonra rıhtımdaki birahanelerden birine daldım; bir kenara iliştim; biramı önüme aldım, tatlı hayallerimi kurmaya başladım:

Bu işin böyle olduğu gerçekten iyi oldu. Evet, Emine'ye nisbetle Nazlı'nın gönlündeki yeri, büsbütün başka, büsbütün nazlı bir köşecikti ama; kendinin de dediği gibi o duldu; benden oldukça yaşlı idi; iki çocuğu vardı; sonra biraz mangaptut, isterikti; kendisinde hafif bir karasevda gibi bir şey vardı. Dalgındı ve daima göçebe, çerge, çadır hayatı yaşadığı için, onun, ev hayatına alışması mümkün değildi. Emine öyle miydi ya? Benden genç, körpecik bir kız oğlan kızdı: Nazlı gibi mangaptutluğu filan yoktu. Vücudu, yüzü, duruşu Nazlı kadar dokunaklı değilse de ondan çok güzeldi. Hele limon küfü rengindeki şehlâ gözlerini süzerek şarkı söyleyişi, oynayışı insanı mestediyordu. Sonra bu şehirde doğup büyüdüğü, şehirlilerle çok düşüp kalktığı, kibar konaklarına girip çıktığı için bizim ev hayatımıza zaten alışık demekti. Ve bunu bizim eve sokmak için Nazlı gibi şalvarını, cepkenini, belindeki alaca şalını, omzundaki heybesini çarşıdaki elbiseci dükkânlarında çıkarıp onu orada çarşafa, peçeye sokarak mütenekkiren bizim eve getirmek zahmeti yoktu. O, zaten her zaman, mevsimine göre ince veya kalın, şıkça bir maşlah

311