Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/29

Bu sayfa istinsah edilmiş

kutusu da vardı. Anlaşılan bu sabah kahvaltısından sonra yapılacak cümbüş ağız armoniği ile yapılan akşam cümbüşlerinden çok hoş kaçacaktı...

Bir çeyrek sonra harman yerine geldiğimiz vakit, çingenelerin çoğu uyanmışlar, çadırların önündeki ocaklarda sabah kahvelerini pişiriyorlardı.

Etem bizi uzaktan görünce önce iki elini birden alnına doğru kaldırıp sallayarak selâmladı. Sonra, esmer, narin, tirşe gözlü kıza incirlerin dibini işmarladı.

Zaten orada kilimden, hasırdan, çaputtan, minderden bir misafir salonu! hazırlanmış ve bu hazırlanmış yerin yanıbaşında da küçük bir ocak kurulmuştu, Ocağın üzerinde yeni kalaylı bakır bir güğüm fıkır fıkır kaynıyor, hasırlardan birinin üstünde tahtadan, yuvarlak bir yemek tablası duruyordu.

Oraya yaklaşınca Etem gülerek bize yer gösterdi:

— Buyurun te şöyle kilimlerin üzerine... Bakmayın kusura... Zere harman yerinde çingene ikramı bu kadar olur...

Ben karşılık verdim:

— Bundan âlâsı can sağlığı be hemşehrim; Daha ne olsun ki?

— Sizin gibi beyzade, değiliz ki, olsun bizim de kanapemiz, koltuğumuz, aynamız, masamız... Malum ya, çingenelik demek, fıkaralık demektir.

— Haydi canım, bırak şimdi o lakırdıları!...

— Ey hoş geldiniz, sabahınız şerif olsun!...

— Hoş bulduk, sizin de sabahınız şerif olsun!

Tirşe gözlü kıza seslenerek:

— Hayda kız, hayda kız!... Tut elini çabuk, bulaşalım kahvaltıya...

Kız, çadırdan bağırarak:

 
31