Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/190

Bu sayfa istinsah edilmiş

âleminden yüz kat daha eğlenceli ve akşam dönüşümüz ise Kâğıthane âleminden bin kat daha cümbüşlü oldu.

Öyle ki, akşam dönüşünde Kâğıthane'deki Sünnet köprüsünden itibaren yanlarımıza rampalayan ve peşimize takılan kayık ve sandalların sayısı Karaağac'a yaklaştığımız zaman belki üç yüzü bulmuş; oradaki küçük adaların sol tarafında kayık, sandal ve salapuryalardan mürekkep sanki yeni bir ada daha peyda olmuş; deniz orada tamamıyle tıkanmış; vapurlar bile geçemeyerek dakikalarca Sütlüce ile Tuğla harmanlar önünde stop edip bizim alayı vâlânın geçmesini beklemişlerdi! Tesadüfe bakın ki, Karaağac'ın önünde hemen hemen bize yakın, yani oldukça bize benzeyen bir büyük salapuryanın içinde de Sulukuleli klarnet Kör Tevfik çalıyor ve yine oranın en namlı, şanlı, en güzel hanendesi Küçük Şöhret gazel okuyor ve aynı salapuryanın içinde bana, geçen yaz Bakırköyünde darılıp kaçan arkadaşlarımdan Aksaraylı Nâzım bulunuyordu. Biz onların yanına gelince Reha Beyin canı sıkılır gibi oldu. Çünkü en maruf kadın hânende Gülistan bugüne bize söz vermiş, bizimle geleceğini söylerken, gelmemiş; o salapuryadaki kalem efendileri ile birlikte gitmişti. Bizde ise, Gülistan'ın en kuvvetli rakibi Elmas vardı. Şimdi Reha Beyin, Gülistan'ı orada görüp de içerleyince İnce Mehmet'e emretti:

— Çabuk, rasttan bir taksim!

Mehmet, kısa ve çabuk bir taksim etti; arkasından da Elmas, gazele başladı. Bunu, kendilerine bir caka, bir gösteriş sayan salapuryadakiler kendi klarnetçilerine aynı makamdan bir taksim ettirip arkasından Gülistan'ı gazele başlattılar.

192