Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/108

Bu sayfa istinsah edilmiş

— Uzun iş o... hele şimdi bakalım işimize...

— Ne işimize, haydi artık yürüyelim, bir an önce çıkalım şu netameli yerden...

— Hele dur, şu domuzu biraz daha uyuşturayım da gidelim?...

Tekrar, yerde cansız yatan ve yattığı yerde belli belirsiz debelenmeğe çalışan yılanın ensesinden tuttu, onu tıpkı bir ip büker gibi başından kuyruğuna doğru bir hayli büktü; sonra tabakasından çıkardığı bir avuç tütünü ağzında iyice çiğneyip bunun sularını hayvanın yüzüne püskürdü.

— Artık -dedi-, oldu iyice sersemin sersemi! Daha yapamaz bir şeycik!...

Ve bu sefer de onu tıpkı sucuk kangalı gibi sağ eli ile sol kolunda kangallayıp getirdi, semersiz beygirin iki yanından sarkan boş heybelerden birinin gözüne tıkacak oldu.

— Heeyyy... ne yapıyorsun, kendine gel!...

— Yapamaz bir şeycik artık, korkma, o şinci daldı derin uykusuna!...

— Haydi, haydi... ben istemem, nereye götüreceksen kolunda götür!...

— Abe ağırdır be, taşınmaz bu cenabet o kadar yol!

— Taşınmazsa, at oracığa yürü!

Ben hemen beygiri sürdüm. Bir dakika sonra bir de ne göreyim, köpoğlu herif, o yarı ölü yılanı, belindeki kırmızı kuşağın üstüne ikinci bir kuşak gibi sarmış olarak önüme fırlamasın mı?

— Ulan, çıkar şu soğuk şeyi belinden!

— Soğuk değil o, ateş gibidir mübarek... Isıtmıştır şinci benim belimi hamam gibi...

110