Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/103

Bu sayfa istinsah edilmiş

— Çoktur bizde akraba...

— Bu akrabalar elele verseniz nereyi bulursunuz?

— Elele verirsek buluruz, çak Çinimaçini!...

— Sen şimdi nereye gidiyorsun böyle beygirle?...

— Gideceğim o yana... O ki sen soruyorsun o kadını, ben de gideceğim hazır o tarafa...

— Ne kadar çeker buradan orası?

— Ne çekecek? Çeksin, çeksin bir saat... isterseniz götüreyim sizi de oraya!...

— Ama, bana bak, sakın benden beş on para almak için martaval atıyorsan sonra orada marazlaşırız...

— Yok, yok be beyağa... Kadın mutlaka oradadır. İsterseniz atlayın siz te bu biygir üstüne, ben de yürüyeyim ardınızdan yaya!...

Uzatmayalım, çingenenin bu semersiz beygirine atlayınca tam öğle sıcağında yola düzüldük. Bahçeköyünden orman yolu ile Zekeriya ve Uskumru köyleri taraflarına gitmenin ne kadar yaman bir iş olduğunu bilmem bilir misiniz? Diyebilirim ki, ben, ömrümde bu kadar güç ve yorucu, ayni zamanda korkunç bir yolculuk geçirmemiştim...

Hınzır çingene, beni öyle ormanların içine daldırıyor, öyle incecik, belli belirsiz ve kapkaranlık keçi yollarından geçiriyordu ki, âdeta kendimi bir rüya görüyor sanıyordum.

İçine güneş aydınlığının zerresi sızmayan, o kapkaranlık, o sımsıkı ormanın tam ortalarına geldiğimiz zaman çingene bana seslendi:

— Abe efendi!...

— Ne var?

— Abe gelmişiz şinci ormanın tam ortalık yerine.

105