Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/10

Bu sayfa istinsah edilmiş

rüyorlar; kadınlar da çadırların önündeki yer ocaklarında çal çırpıları buram buram tüttürerek akşam yemeklerini hazırlıyorlardı.

Arkadaş oraya benden önce gelmiş, dört gözle beni bekliyordu. Ben, yanına gelir gelmez cebinden ağız armoniğini çıkarıp güldü. Sonra çadırların solundaki incirliği göstererek kucağındaki torbaya sarılı çocuğa oradaki gölgelikte meme emzirmekte olan kadını göstererek,

— Akşamki bu olmalı! —dedi.

Gece yüzünü iyice görmediğimiz için o muydu, değil miydi pek kestiremiyorduk.

Ben, yanına oturur oturmaz, arkadaş armoniği ağzına yanaştırdı. Yanaştırdı ama o daha üflemeğe başlamadan kızlı oğlanlı ve kahverenkli yedi, sekiz şopar (çocuk) etrafımızı sardı ve oracıkta eşi görülmemiş arsız bir cıvıltıdır başladı:

— Ha veresin ağabeyciğim beş paracık bana!

— Ha ver bana da beş paracık efendim, paşam!

— Ver derim sana, biraz harçlık bize... -Yerde yuvarlanan dört, beş yaşındaki bir çocuğu göstererek- : Te bu şoparcığın (çocukcağızın) yoktur babası... Kalmıştır öksüz...

— Ha beyefendi ağabeyciğim, on paracıklar verseniz bize... Çekeriz birer kıyak hampur size!

Bütün bu zırıltılara biz hiç aldırmıyor, gülüyorduk. Derken gülmemizden hıza gelen şoparlar (çocuklar) bu sefer de eteklerimizden çekerek asılmaya koyuldular:

— Ha versene be ağam beş paracık, odel (Allah) versin sana daha çok!

— Ah lâçı (güzel) ağabeyciğim... -Yerde sürünen

 
12