Saat
Tık tık tık tık... saatim vuruyor.
Her vurdukça yüreğim duruyor:
Yâ kırılırsa kim alır yerine?
Bin iğne batıp güzel ellerine
Annem bunu üç yılda kazandı,
Bunu almazsa ölürüm sandı!
O kadar hevesim vardı... Tık tık!
Oh! Annemi hiç üzmem artık:
Dikişimi dikerim, biçkimi biçerim,
Resmimi yaparım, ilâcımı içerim.
Köy kızlarına müjdeler olsun,
Altun saatim var benim, altun!
Hah hah hah hah!.. Kıskanacaklar,
Bunu bir iğreti mal sanacaklar.
Kıskansınlar annem aldı.
Alacak bir de bilezik kaldı...
Yok isteyemem anneciğimden:
O kadar arsız köylü müyüm ben?
Saatim yetişir, parlak saatim,
Mini mini, süslü, şakrak saatim!
Tık tık tık tık.. Ne güzel de sedâ,
Her vuruşunda bir başka edâ!
Gel koynuma gel, yavrucuğum sen.
Çok ayrıldım artık senden;
Sensiz yüreğim vuramaz böyle,
Gel gel de ona sözler söyle.
Dostum, meleğim, güzelim sensin,
Dünyâda benim emelim sensin;
- Azıcık işten nefes aldıkça,
Gündüzleri işsiz kaldıkça –
Kapağını açarım bakarım yüzüme,
Camını silerim sürerim gözüme.
Geceleri asla ayrılamam ben
Bülbül gibi şakrak saatimden.
Her uyandıkça sapını kurarım,
Kulağıma tutarım, derdini sorarım.
Yastığımın altından öter de
Uyanır benden önce seherde.
Yok başka benim gönlüm için yâr,
Bir anneciğim, bir saatim var...
*
Zavallı kız gülerek böyle beş, altı sene
Bütün o saate vakf eyledi saâdetini.
Fakat ecel erişince fakîr annesine,
Cenâze defni için gitti sattı saatini!
Kaynak: "Saat". edebice.net. 5 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2024. Bu eser, kültürel öneminden ötürü Türkiye Cumhuriyeti'nde kamuya maledilmiştir ya da 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre eserin koruma süresi dolmuştur. Kanun'un 27. maddesine göre:
|