Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Hiçbir Ahlak, Dini Görüşlerle Uzlaştırılamaz, Birleştirilemez

Dinin bu dünyada çok sık neden olduğu kanlı facialara rağmen, yine de dinsiz hiçbir ahlak olamayacağı tekrarlanır. Teolojik görüşler hakkında, eserleriyle karar verilecek olursa, insanların dini görüşleriyle, ahlakın hiç uzlaştırılamayacağını ileri sürmek doğrudur.

Durmaksızın Allah'ı taklit ediniz, Allah'a uyunuz diye bize bağırırlar. Pekâlâ! Eğer bu Allah'a uyarsak hangi ahlakı huy edinmiş oluruz? Uymamız gereken Allah, hangi Allah'tır? Deist'in Allah'ı mı? Ancak bu Allah, bizim için hiç de sürekli bir iyilik modeli olamaz. Her şeyin yaratanı ise, dünyada gördüğümüz, iyiliğin de kötülüğün de yaratanıdır. Eğer düzenin yaratıcısı ise, izni olmaksızın asla var olmayan karışıklığın, düzensizliğin de yaratıcısıdır. Vücuda getiriyorsa, yok da ediyor; hayat veriyorsa, öldürüyor da. Bolluk, zenginlik, refah, mutluluk, barış ve huzur veriyorsa; kıtlıkların, yoksulluğun, sıkıntıların, savaşların vücut bulmasına da izin veriyor, ya da bunları da gönderiyor. "Teizm"in ya da tabii dinin soylu ve büyük hükümleri, gözümüzün önünde oluşunu her an gördüklerimiz tarafından yalanlanan Allah, sürekli güzellikleri koruyan bir model olarak nasıl alınır. Ahlaka temel olmak üzere; huyu her an değişen ve hakkında "kerim" demek, ancak bu dünyada yaptığı ve yapılmasına izin verdiği kötülüklere göz yummakla mümkün olan bir Allah örneğinden daha az sarsılan bir temel gereklidir.

Eski zamanların ortak çok iyi, çok büyük "Jüpiter"ini mi taklit edelim? Böyle bir Allah'ı taklit etmek, böyle bir Allah'a uymak, babasının tahtını zapteden ve sonra babasını parçalayan asi bir oğulu örnek almaktır; huyu, her aklı başında insanın yüzünü kızartacak bir zina edeni, bir kötülükçüyü, bir ayyaşı örnek almak demektir. Platon'a göre, erdemin tanrıları taklitten ibaret olduğu batıl inancında bulunsalardı, Paganizm döneminde insanların durumu nereye varırdı?

Yahudilerin Allah'ını mı taklit etmek gerekirdi? Yehova'da yaratılışımıza örnek olacak bir model bulur muyuz? O, gerçekten vahşi bir Tanrıdır; gerçekten ahmak, zalim ve ahlaksız bir kavim için uygun bir Tanrıdır. Öç almaktan başka bir şey istemeyen, acıma nedir bilmeyen, öldürme, vuruşma, hırsızlık, anlaşmazlık emreden bir Tanrıdır. Sözün kısası, durumu, temiz ve doğru bir adama örnek olamayacak ve ancak soyguncular, haydutlar başkanı tarafından taklit edilebilecek olan bir Tanrıdır.

Bu durumda, Hıristiyanların İsa'sını mı taklit edeceğiz?

Babasının merhamet kabul etmez gazaplarını yatıştırmak için ölen bu Tanrı, bazı insanların izlemesi gereken bir örnek oluşturur mu? Heyhat! Onda; bizzat kendisi de sefalete boğulmuş olan ve yoksullara vazederek, onlara yoksul olmayı, doğal eğilimleri söndürmeyi, haz ve lezzeti lanetlemeyi, bunları sevmemeyi, acı ve sıkıntıya istekli olmayı, bizzat kendi kendilerinden tiksinmeyi öğütleyen bir Tanrı, daha doğrusu bir bağnaz, toplumdışı buluruz. Bu Tanrı (yani Hazreti İsa), kendisini izlemeleri için, yoksullara, analarını, babalarını, akrabalarını, dostlarını terk etmelerini emreder. Bize, "Ne güzel ahlak!" diyeceksiniz; kuşkusuz bazı insanlar için hayran olunacak bir durumdur. Bu ahlakın, tanrısal bir ahlak olması gerekir; çünkü insanlar için uygulama olanağı yoktur. Ancak, bu kadar yüce bir ahlak erdemi, tiksinti duyulacak bir içerikte değil midir?

Hıristiyanların "İnsan-Allah"ının ahlakına göre, izleyicileri, bu dünyada giderilmesine asla izin verilmeyen ateşli bir susuzluk çeken gerçek Tantale'lardır.1

1 Lydie Kralı'dır. İlahlar kendisini ziyaret ettiğinden, bunların tanrısallıklarını sınamak için, öz oğlu Pelaps'ın organını yem ek olarak onlara yedirmiş olmasından dolayı, tanrıların tanrısı Jüpiter, onu Tartare'e, yani cehennemlerin esfeli safilinine (cehennemin yedinci ve en alt tabakası) attı. Sürekli, parçalayıcı bir susuzluk ve açlık acısını çekmeye mahkûm etti. "Tantale", bir ırmağın ortasında ve meyveli ağaçların altında tasvir edilir, ancak ırmağın suyundan içmek istediğinde, su dudaklarından kaçar, ağaçların meyvelerine elini uzattığında meyveler elinden uzaklaşır. Edebiyatta tatmin olunacağı zaman elden kaçırılan ihtiras ve özlem konuları, Tantale işkence ve azabına benzetilir. Rafale de Parfums'de bir sonnemizin şu son mısralarını okuyun:

Je meurs de soif et n'ai qu'une rosée á boire
j'expire, ange lointain, aux griffes de terreur,
Le sang du ma caneur bout dans votre ciboire.