Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Hükümdarların Kutsal Hukuku Denilen En Saçma, En Gülünç, En İğrenç Gaspın Kökeni... Hükümdarlara Hâkimane Öğütler

Mağrur bir Papa'nın girişimlerine karşı kendilerini korumak ve rahipler tarafından kışkırtılan safdil halkın suikastlerine karşı kendilerini güvenlik altına almak için, Avrupa'nın birçok hükümdarı, taç ve tahtlarını, hükümdarlıklarını ve hukuklarını özellikle Allah'tan almış olduklarını ve eylemleri hakkında Allah'tan başka kimseye hesap vermek zorunda olmadıklarını öne sürdüler.1

Ruhani saltanatla ilgili görüşlerinde, maddi saltanatın son tahlilde üstün geldiğini teslim etmek zorunda olan rahipler, hükümdarların tanrısal hukukunu tanıdılar. Hükümdarların tanrısal hukukunun, rahiplerin ilahi hukukuyla her çatışmasında, değiştirme fikrini ve ayaklanmaya çağırma özgürlüklerini korumak şartıyla, halka, hükümdarların kutsal hukukunu tanımalarını tavsiye ettiler. Krallarla rahipler arasında barış, hep milletlerin zararına olarak yapıldı. Bununla birlikte rahipler, anlaşmalara rağmen iddialarını korudular.

İhmallerinden ya da fesatlıklarından dolayı, vicdanları tarafından sürekli olarak azarlanan bu kötü hükümdarlar ya da zorbalar, Allah'larından korkmak şöyle dursun; uyruklarıyla görülecek işleri, bunlara verilecek hesapları olmaktansa; hiçbir şeye karşı çıkmayan bu yürürlükte olmayan hâkime, ya da yeryüzünün tanrısı olarak kendileriyle hep uyum halinde olan rahiplere verilecek hesapları olmasını tercih ederler.

Ümitsizliğe düşen kavimler, başkanlarının tanrısal hukukunu "suiistimal" olarak adlandırabilirler. İnsanlar, üzerine çok varıldığında galeyana gelirler; ve o zaman zorbanın tanrısal hukuku, yerini uyruğun doğal hukukuna terk etmek, ona boyun eğmek zorunda kalır.

Tanrılar, insanlardan daha ucuz satın alınır. Krallar, eylemlerinin hesabını yalnız Allah'a; rahipler ise, yalnız kendi kendilerine vermek zorundadırlar. Her iki taraf da, sanılır ki, yeryüzünün hoşgörüsünden çok, gökyüzünün hoşgörüsünden emindirler. Biraz masrafla yatıştırılan ve tatmin edilen ilahların hükümlerinden kurtulmak, sabrı tükenmiş insanların hükmünden kurtulmaktan daha kolaydır.

"Hükümdarlardan bir gizli kudret korkusunu kaldırırsanız, onların taşkınlıklarına karşı hangi gem, hangi dizgin kalır?" diyorlar. Sevilen hâkim olmayı öğrensinler; insanlardan korkmayı, insaf ve hakkaniyet yasasına boyun eğmeyi öğrensinler. Hiçbir kimse hakkaniyet yasalarının sınırına, tehlikesiz tecavüz edemesin. Bu yasalar, kuvvetliye, zayıfa, büyüğe, küçüğe, hükümdarlara ve uyruğuna eşit uygulansın. İlahlar korkusu, din, ahret dehşetleri... Hükümdarların azgın ihtiraslarına karşı kullanılan metafizik barikatlar, metafizik engeller, işte bunlardır. Bu engeller yeterli midir? Sorunun çözümü, tecrübeye bağlıdır. Zorbaların neden olduğu mutsuzluklara karşı dini çıkarmak; belirsiz, kesin olmayan ve anlaşılmaz teorilerin, hükümdarlarda her şeyin günden güne sağlamlaştırdığı eğilimlerin daha kudretli olmasını istemektir.

1 Daha düne kadar Türkiye'nin hükümdarları, Allah'ın elçisi olan peygamberlerin ve doğrudan doğruya Allah'ın göstericileri, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, koruması idiler. Avusturya İmparatoru Herr Got'u (Hazreti Allah) ağzından bırakmazdı; bu nağme veya nane ile yeryüzü yuvarlağının en az 30 milyon evladı insan kanıyla kızıla boyanmasına neden oldu. Din, insanlığın ve erdemin böylesine kötü düşmanı olunca, dine sevgi duymamak, insanlığa ve hakka sevginin nasıl ilk parıltısı olmaz. (A.C.)