Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/İnsan Ruhunun Maneviyatını, İlahiyatın Ne Kadar Kısıtladığı ve Kültür, Akıl ve Gerçek Işıklarının İlerlemesini Ne Kadar Ertelediği Hakkında

Her dönemde düşüncenin gerçek zorbaları olmuş olan ruhanilerle, tanrıların göstericileriyle çekişmeye, dövüşmeye ve düşmanlığa düşmekten çekinmek için, eski ve yeni bütün düşünürler ne kaçamaklar, ne maharetler kullanmışlardır! Buluşlarını dinlerin kutsallaştırdığı ham hayallerle, fahiş hatalarla birleştirmek için, Descartes'ler, Malebranche'lar ve diğer birçoğu ne kadar varsayımlar, dolambaçlar hayal etmek zorunda kalmışlardır! En büyük filozoflar, fikirleri teolojinin ilkeleriyle her çatıştıkça, hatta saçma, çelişkili, mantıksız olmak tehlikesine düştüğü ölçüde, kendi kendilerini ne kadar yedek önlemlerle kuşatmışlardır1! Bazı açıkgöz rahipler, çıkarlarına uymayan sistemleri söndürmeye hep özen göstermişlerdir. Teoloji, her dönemde Procuste'ün2 yatağı olmuştur. Bu haydut, bu yatağa yabancıları yatırırdı; ayakları yataktan uzun olursa keserdi. Üzerine yatmak zorunda bıraktığı kimsenin ayakları yataktan kısa olursa, atlarla çektirerek ayaklarını uzatırdı.

Yüzyıllardan beri, hep yararsız ve çoğu kez türümüze zararlı kuruntular üzerinde delice hayat tüketen birçok derin, çalışkan ve ince kafaların kaybedilmesini acı ve sıkıntı duymaksızın düşünebilecek, aklı başında, bilimlere şiddetle tutkun, insanların refahıyla ilgili insan, hangi insandır? Bunca ünlü düşünür, boş bir teoloji ve küstah tartışmalarla ilgilenecek yerde, fikirlere ne kadar ışık saçabilirdi! Dini görüşlerinin mal olduğu çabaların yarısı ve kültlerin milletlere gerektirdiği masrafın yarısı, ahlak, siyaset, fizik, tıp, ziraat vb. hakkında dahileri aydınlatmaya yeterli olmaz mıydı? Hurafe, hemen hep, kavimlerin dikkatini, hayranlıklarını, hazinelerini yutar. Onların çok masraflı bir dinleri vardır. Ancak etkenleri olarak ne ışıkları, ne erdemleri, ne mutlulukları vardır.

Bazı eski ve yeni filozoflar, tecrübe ve aklı rehber yapmak ve hurafelerin zincirinden kurtulmak cesaretini gösterdiler. Lencippe, Straton, Epicure, Démocrite ve öteki bazı Yunan bilginleri, batıl fikirlerin kalın perdesini yırtmaya ve felsefeyi ilahiyatın engellerinden kurtarmaya cüret ettiler. Ancak kuruntuya âşık muhayyileler için fazla sade, duygusal mucizelerden ve keramet içeren şeylerden fazla arınmış olan sistemleri, yerlerini, Platon'ların, Socrates'ların, Zénon'ların, masal içerikli varsayımlarına ve tahminlerine terk etmek zorunda kaldı. Yenilerden Hobbes, Spinoza ve Bayle vb. Epicure'ün izleri üzerinde yürüdüler. Ancak felsefeleri, aklı dinlemeyecek ölçüde masallarla henüz keyf halinde olunan bir dünyada çok az izleciyi buldu.

Bütün dönemlerde, kamuoyunun kutsallaştırdığı batıl fikirlerden hiçbir tehlike olmaksızın ayrılmak mümkün olmamıştır. Hiçbir türden buluş yapmaya asla izin verilmedi. En aydın adamların bütün yapabildikleri, kapalı kelimelerle konuşmak, çoğu kez korkak bir gönül okşacılığıyla, utanç içinde, yalanı gerçekle karıştırmak oldu; birçoklarının biri açık öteki gizli çifte inancı oldu. Gizli olan inançlarının anahtarı kaybolduğundan, bu kişilerin gerçek duyguları çoğu kez anlaşılmaz ve dolayısıyla bizim için yararsızdır.

En acımasız bir tarzda yok edilmek tehdidi altında, akıl ve muhakemeden vazgeçmeleri ve akıl ve muhakemeyi imana, yani rahiplerin hüküm ve nüfuzlarına boyun eğdirmeleri kendilerine bağrılarak söylenen yeni filozoflar, bu şekilde bağlanan insanlar, dehalarına nasıl özgürce gezinti verebilir, akıl ve muhakemeyi nasıl olgunluğa yöneltebilir, insan zekâsının ilerlemesi nasıl hızlandırılabilirdi? Büyük insanlar gerçeği, ancak korkuyla titreyerek, aralıktan gördüler; gerçeği ifade etmek cesaretine çok ender olarak sahip oldular. Bunu yapmaya cesaret edenler, küstahlıklarından dolayı, genellikle cezaya çarpıldılar. Din, hiçbir zaman özgürlük olgunluğuyla düşünmeye, ya da düşünüleni açıkça söylemeye, ya da insanın her yerde kurbanı ve şaşkını olduğu batıl fikirleri çürütmeye asla elverişli olmadı.

1 Durum, yirminci yüzyılın ikinci çeyreğinin başında da aynıdır. Dinin ve tanrıbilimin hükümlerine zıt olan fikir ve kanaatlerini dobra dobra söyleyen ve yazan düşünürler çok değildir. İstediği kadar devletler laik olduklarını ilan etsinler. Bu, ancak sözde ve sazda kalmaktadır. Göksel kitabın içyüzüne muhalif görüşünü pervasızca yazan yazar, her yerde reddedilmiş ve zarar görmeye ve en aydın geçinenler tarafından bile tedbirsizlikle suçlanmaya ve sevilmemeye devam etmektedir. Birkaç bin yıllık alışkanlık ve kalıtım kayasıyla kafa tokuşturuyoruz. (A.C.)
2 Attique'li haydut. Procruste şeklinde de yazılır. (A.C.)