Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/İman Akılla Uzlaştırılamaz, Birleştirilemez ve Akıl İmandan Üstündür

İlahiyatçılara göre, iman, açık olmayan bir istektir. Bundan şu sonuç çıkar ki, din, açık olmayan ya da akla çok aykırı olan iddialara tam bir olgunlukla inanmayı gerektirir. Bu, inanış hakkında aklın karar verme yetkisini kabul etmemek, aklın imanla uzlaşmasının, birleşmesinin olanaksız olduğunu açıklamak değil midir? Madem din imamları aklı sürmeyi gerekli gördüler; bu aklı, imanla birleştirmenin imkânsızlığını din imamlarının anlamış olması ve otoriteleri, birçok kafalardaki açıklıktan daha önemli ve okumuşların tanıklığına üstün görünen rahiplere körü körüne bağlanmaktan başka bir şey olmayan imanla uzlaşmanın mümkün olmadığını, din imamlarının hissetmiş olması gerekir.

"İdrakinizi kurban ediniz; tecrübeden vazgeçiniz, ileri gelenlerinizin tanıklığına güvenmeyiniz, Allah adına size bildirdiğimiz şeylere körü körüne itaat ediniz!" Dünyanın bütün rahiplerinin kullandığı dil, işte budur. Mutluluğumuz için en gerekli şeyler diye bize sundukları ilkeler söz konusu olunca, asla muhakeme etmemek, düşünmemek gerektiği noktasından başka hiçbir noktada birleşmezler.

Aklımı hiçbir zaman kurban etmeyeceğim. Çünkü, yalnız bu akıl, bana iyiliği kötülükten, hakkı batıldan ayırt ettirebilir. Eğer sizin iddia ettiğiniz gibi, aklım Allah'tan geliyorsa, çok cömert olduğunu söylediğiniz Allah'ın, ancak beni yok etmek ve öldürmek üzere, sırf beni bir tuzağa düşürmek için aklı bana vermiş olduğuna hiçbir zaman ihtimal vermem. Ey rahipler! Allah'ınızın bir bağışı, vergisi olduğunu bize temin ettiğiniz aklı tanımlarken, Allah'ınıza iftira ettiğinizi görmüyor musunuz?

Tecrübeden asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü, tecrübe, hayalgücünden ya da bana kabul ettirilmeye çalışılan rehberlerin otoritesinden daha güvenilir bir yol göstericidir. Bu tecrübe bana gösteriyor ki, hırs ve çıkar, o rehberlerin gözlerini görmez hale getirebilir ve kendilerini de yanlış yola saptırabilir ve tecrübenin otoritesi, ya aldatmaya çok elverişli, ya da başkalarını aldatmakta çok çıkarcı olarak bildiğim birçok insanın kuşkulu tanıklığından, kesin olarak, büsbütün başka bir önem ve değerdedir ve ruhun üzerinde büsbütün başka bir hüküm ve etkiye sahiptir.

Duygularıma güvenmeyeceğim. Çünkü, bilirim ki, bazen beni hataya düşürebilir. Ancak öte yandan biliyorum ki, duygularım beni hep aldatmaz. Pekâlâ bilirim ki, göz, güneşi gerçekte olduğundan çok küçük gösterir. Ancak, duyguların yeniden uygulanmasından başka bir şey olmayan tecrübe gösterir ki, eşya ne kadar uzak olursa o ölçüde küçük görünür. Dolayısıyla, güneşin yerküresinden çok büyük olduğuna emin olurum. Dolayısıyla, duygularımın, bana alelacele verdirmiş olduğu kararları soruşturmak için, duygularım yeterlidir.

Duygularımın tanıklığına güvenmemeyi bana ihtar ederek, rahipler, her dinin kanıtlarını benim için çürütür. Eğer insanlar, hayalgüçleri tarafından aldatılabilirse, eğer onların duyguları aldatıcıysa, atalarımız üzerinde etkili olmuş mucizelere inanmam nasıl istenilebilir? Eğer duygularım sadık olmayan yol göstericilerse, bana, gözlerimin önünde yapılan mucizelere hiç güvenmemek gerektiği öğretiliyor demektir.