Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 Haziran 2011 tarihli Samsun mitinginde yaptığı konuşma

Bafra’ya, Canik’e, Çarşamba’ya, Havza’ya, İlkadım’a, Kavak’a, Ladik’e, Salıpazarı’na, Tekkeköy’e, Terme’ye, Vezirköprü’ye, Yakakent’e oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum.

Bugün başlayan mübarek 3 ayların Samsunlu tüm kardeşlerime, aziz milletimize ve İslam alemine mübarek, hayırlı olmasını diliyorum.

Konuşmamın hemen başında Süper Lig’e yükselen Samsunspor’u, kırmızı şimşekleri yürekten kutluyorum. Samsunspor camiasına, yönetimine, teknik kadrosuna, tüm futbolcularına Süper Lig’de başarılar diliyorum. Süper Lig’e yükselen Samsunspor artık bir süper stadyumu da fazlasıyla hak ediyor. İnşallah Samsun’umuza 30 bin kişilik yeni bir stadyumu kazandırıyoruz. Stadyum Samsun, inşallah Samsunspor’un rakiplerini misafir edeceğiz Samsun’a yakışır bir stat için kolları sıvadık ve Belediyemizle birlikte şu anda plan çalışmalarını yapıyoruz. En kısa sürede bunu yapıp Samsun’a teslim edeceğiz. Şimdiden hayırlı olsun diyorum.

Tabii yetmez, Samsun’un güzel bir kapalı salonu yok. Samsun’u bir spor şehri yapmak için bu altyapı noktasında 7 bin 500 kişilik bir de spor salonunu inşa ediyoruz. Bu salonun yapımına başlandı. Bu salon da tamamlandığında artık Samsun aynı zamanda bir spor şehri olarak da Türkiye’de de, dünyada da yerini alacak. Uluslararası birçok organizasyonlara da inşallah Samsun’umuzda ev sahipliği yapabileceğiz.

Sevgili kardeşlerim; 12 Haziran seçimlerine artık şurada sadece 9 gün kaldı. 9 gün sonra sandık milletimizin önüne gelecek. Son sözü bir kez daha millet söyleyecek, siz söyleyeceksiniz. 12 Haziran seçimlerinin şimdiden ülkemize, milletimize, tüm coğrafyamıza hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum. Millet iradesinin tecelli edeceğiz 12 Haziran’ın demokrasimizde bir dönüm noktası olarak tarihe geçmesini diliyorum.

Bakın sevgili Samsunlular; 8,5 yıl boyunca bize, Partimize, Hükümetimize çok ağır eleştiriler yapıldı. 8,5 yıl boyunca bir yandan sizlere hizmet üretmek için çabalarken, bir yandan da bu muhalefetin kırıcı, yıkıcı, tahrip edici eleştirilerine, hakaretlerine göğüs gerdik. Hiçbir zaman bu eleştirilerden korkmadık, hiçbir zaman çekinmedik. Yapıcı eleştiriye her zaman açığımız, zihnimiz de, kalbimiz de açık. Yapıcı eleştirileri her zaman dikkate aldık. Ama bunlarda proje yok, bunlarda öneri yok, bunlarda sadece sırtında boş bir yumurta küfesi, atıyorlar. Biz buna rağmen kendimizi her an geliştirmenin gayreti içinde olduk, her an her fırsatta milletimizin huzuruna çıktık. Milletimizin aynasında kendimizi muhasebeye çektik. İşte bir kez daha sandık milletin önünde, bugün bir kez daha son sözü millet söylüyor. Son kararı millet veriyor. Türkiye’de bir kez daha sandık yoluyla, millet eliyle ak ile kara Allah’ın izniyle ortaya çıkıyor.

Biz başından itibaren millet dedik, demokrasi dedik, millet iradesi dedik, özgürlük dedik. En başından itibaren demokratik yollardan hiç taviz vermedik, hukuktan taviz vermedik, hem demokrasiyi, hem hukuku daha güçlendirdik. Şiddetin, öfkenin, nefretin dili bizim dilimiz olmadı. Biz kırıp dökenlerden, tahrip edenlerden hiçbir zaman olmadık. Rakiplerimizle sadece sandıkta yarışırız dedik. Eli sopalı olanlardan olmadık, elinde taş, kaya taşıyanlardan olmadık, molotof kokteyliyle dolaşanlardan olmadık. Eşkıyalarla hiçbir zaman bir arada olmadık. Bugün de bunu yapıyoruz. Aslında Türkiye genelinde biz konuşmuyoruz, bizden ziyade eserlerimiz konuşuyor. Kardeşlerim, CHP’nin nesi konuşuyor Allah aşkına. Soruyorum, MHP’nin nesi konuşuyor Allah aşkına. Sorun bunlara, eseriniz var mı bu ülkede sorun. Dikili ağaçları yok. Geçmişlerinden bu yana “eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.” Eşekten bile bir semer kalıyor, ama insandan da eser kalacak. Var mı eserleri? Yok.

Sevgili kardeşlerim; bekara karı boşamak kolaydır. Bunlar bol bol atıyor, öyle mi? Bir zamanlar bir tanesi vardı hani. Ne diyordu? Ne veriyorsa ben 5 fazlasını veririm. Bir diğeri ne diyordu? 2 anahtar. Geldi mi konutlar, geldi mi araçlar? Hak getire. Ama bizi işte şu Karadeniz Sahil Yolu anlatıyor. Bizi Samsun-Ankara duble yolu anlatıyor. Samsun’a kazandırdığımız yeni üniversite anlatıyor. Açtığımız derslikler anlatıyor. Gönderdiğimiz bilgisayarlar anlatıyor. Ortak olarak bütün hastanelerin kullanılması anlatıyor. Bizi toplu konutlar anlatıyor. Bizi enerjide, doğalgazda attığımız adımlar anlatıyor. Bizi Samsun’un havaalanı anlatıyor. Çiftçinin, esnafın, emeklinin iyileştirmesini yaptık, bunlar anlatıyor. Kardeşlerim, Samsun nasıl bir dönüşüm yaşıyorsa, Türkiye de aynı dönüşümü yaşıyor.

Biz Türkiye’de eserlerimizle konuşuyoruz. Eserleriyle konuşamayanlar, hizmetleriyle konuşamayanlar ne yazık ki seçim yolunu şiddet taşlarıyla döşemenin gayreti içine giriyorlar. Şu ana kadar Türkiye genelinde 150’den fazla seçim büromuza, seçim aracımıza, il ve ilçe başkanlıklarımıza saldırıda bulunuldu. Seçim konvoylarımıza saldırdılar. Kastamonu’da hemşeriniz Recep Şahin kardeşimizi şehit ettiler. İmam hatipli çocukları dahi hedef aldılar. Cizre’de imam hatipli yavrularımızın 13, 14, 15 yaşında yavrularımızın kaldığı yurdu yaktılar. Kardeşlerim, molotofla çocukların yüzlerini yaktılar. Milletvekillerimize saldırarak bizi sindireceklerini, bizi korkutacaklarını zannettiler. Ne yazık ki şiddet sadece belli bir kesimden de gelmiyor. İşte Hopa’da yaşadığımız CHP ve yandaşları otobüsümüze saldırdılar. Bir polisimiz ağır yaralandı. Ardından durmadılar, Ankara’da, İstanbul’da, Kütahya’da aynı şekilde bunu devam ettirmek istediler. Ama bakın şimdi Kütahya’da halk ayağa kalktı. Niye? Eğer bu böyle devam ederse biz emniyet olarak bütün tedbirlerimizi tabii ki alırız, alacağız. Ancak dikkat edin, polisin panzerinin üzerine tırmanan bir kadın veya kız neyse, oradan keyfini alamıyor, bir de gidiyor eli kalkanlı duran polislere elinde, güya bayrak, sopayla vurmaya başlıyor. Bu yandaş medya, bu candaş medyaları ne diyor yorumlarında? Polis diyor, bunlara el kaldırmayacak. Ne yapacak? Polis dayak mı yiyecek? Polis niçin var bu ülkede? Polis bu ülkede asayişi sağlamak, teröristlere karşı bu şehirde, şehrin merkezindeki eşkıyaya karşı gerekli tedbiri polis ne yapacak? Alacak, bunun için var. Bütün esnafın, bizlerin can emniyeti, can güvenliği için var. Değerli kardeşlerim, polisimize, güvenlik güçlerimize el kaldıranlar kusura bakmasınlar karşılığını bulurlar. Bu polis eşkıyanın şamar oğlanı değildir. Eğer söyleyecekleri bir şey varsa çıkar meydanda konuşurlar, basın toplantısını yaparlar orada konuşurlar, ama kalkıp da taşla, ellerine ne geliyorsa bunlarla kalkıp sivil vatandaşa saldıramazlar. İşte Hopa’da bize yaptıkları o oldu. Otobüsümüzle gidiyoruz, sabahtan itibaren zaten bizi Hopa’ya sokmamak için her türlü yola başvurdular. Ama bu ülke hiçbir zaman bu tür kendini bilmezlere bırakılamaz, bırakılmayacaktır. Açık söylüyorum, ne tür tedbir gerekiyorsa bunu alacağız ve alıyoruz. Çünkü bizim huzurumuzu ortadan kaldırmaya kimse teşebbüs edemez. Huzur ülkesi Türkiye’yi kimse karıştıramaz. Bunun mücadelesini, bunun tedbirini her alanda almaya devam edeceğiz. Biz tuzağa düşmeyeceğiz, şiddet diline teslim olmayacağız, biz onlar gibi öfkenin, nefretin diline teslim olmayacağız. Biz bugüne kadar hizmetlerimizle, eserlerimizle konuştuk, bundan sonra da aynı şekilde hizmetlerimizle, eserlerimizle konuşacağız. Ama “nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Olay budur.

Şimdi bakın sevgili Samsunlular; biz bu yola sizlerle çıktık, milletimizle çıktık. Biz bu yolda her zaman milletimizle yürüdük, biz gücümüzü çetelerden almadık. Gücümüzü seçkinlerden almadık. Biz gücümüzü milletten aldık, milletin çizdiği istikamette dosdoğru yürüdük. Şunu özellikle ifade ediyorum: Biz manşetlerle gelmedik, medyayla gelmedik, biz manşetlere rağmen geldik, medyaya rağmen geldik. Bu kardeşiniz için ne diyorlardı? Ben Pınarhisar’a giderken, hapse giderken en çok satan gazetelerin attığı başlık şuydu: “Muhtar bile olamaz.” Ne oldu? Kudret, kuvvet sahibi olan Allah, kararı veren millet. Ne oldu? Onu diyenler mahcup oldu, millet kazandı. Çünkü karar milletindi, söz milletindi, yetki milletindi, millet ne dediyse o oldu.

Son günlerde bazı medya kuruluşları, bazı yazarlar adeta ağız birliği etmişçesine bizi, üslubumuzu özellikle de muhalefete, özellikle de BDP’ye karşı tutumuzu eleştiriyorlar. Ben gittim Diyarbakır’da on binlerce Kürt kardeşimle kucaklaştım. Elbette o arada BDP’nin maskesini düşürmek, BDP’nin şiddet politikalarını milletimle paylaşmak istedim. Arkalarından konuşmadım, yüzlerine konuştum, yanlarında konuştum. BDP’nin ve yandaşlarının MHP ve CHP ile işbirliği içinde bize nasıl şiddet uyguladıklarını, Kürt kardeşlerime nasıl şiddet uyguladıklarını, nasıl bir sivil faşizm dağıttıklarını anlattım. Bazı yazarlar bundan çok rahatsız olmuş, çok. Ama bunlar Hakkari’de sabah namazından sonra öldürülen imamdan rahatsız olmadılar. BDP’nin bu imamla ilgili suskunluğundan rahatsız olmadılar. Bunlar Kastamonu’daki, Silopi’deki şehitlerimizden rahatsız olmadılar. BDP’nin suskunluğundan rahatsız olmadılar. Bunlar AK PARTi’ye yönelik molotoflu saldırılardan rahatsız olmuyorlar. Ve sıkılmadan, utanmadan Kılıçdaroğlu, Hopa olayından sonra ne diyor biliyor musunuz? Rüzgar eker, fırtına biçer diyor. Ben beklerdim ki zerre kadar nezaketi olsa, zerre kadar siyasi nezaket nedir bilse kalkar bir telefon açar, der ki Sayın Genel Başkan geçmiş olsun, konvoyunuz taşlandı ve korumanız ağır yaralı, şuur kapalı, hastaneye kaldırılmış. Doğrusu ben siyasi genel başkanlardan bunu beklerdim. Bir tanesi telefon açmadı, bir tanesi. Ama biz bu nezaketimizi bugüne kadar hep gösterdik. Başlarına bir şey gelse, bir kaza geçirseler aradık. Bir yakınları ölse aradık, ama bunlarda bu yok. Bunlar çünkü nezaket bahçesine hiç girmediler bugüne kadar. BDP’nin kışkırtıcı, tahrik edici, şiddeti besleyici tavrını görmüyorlar, duymuyorlar, bundan rahatsız olmuyorlar. Nasıl bir muhabbetse BDP’yi pışpışlamaktan, BDP’yi adeta şiddet için teşvik etmekten, BDP’nin sırtını sıvazlamaktan adeta zevk alıyorlar. Siyasete yönelik müdahaleleri de görmezden, duymazdan geliyorlar. İş adamı kılığında siyaset mühendisliği yapanları görmezden, duymazdan geliyorlar. Yurt dışında kurulan komplolara, uluslararası şebekelerin siyasete müdahalesine gözlerini yumuyorlar. Tekrar ediyorum, biz buraya manşetlerle değil, milletin takdiriyle geldik. Şiddeti körükleyen, teşvik eden bu tutumu ben bizi buraya gönderen milletime anlatıyorum. Kardeşlerim, CHP, MHP ve BDP’nin şiddet işbirliğini bazı medya kuruluşlarının bu değirmene taşıdıkları suyu ben sadece size şikayet ediyorum.

Sevgili Samsunlular, değerli kardeşlerim; Samsun huzurun şehri, Samsun kardeşliğin şehri, Samsun kurtuluşun, 19 Mayıs’ın şehri, Samsun Türk gibi kuvvetli sözünü dünyaya gösteren Yaşar Doğu’nun, imam hatip liselerinin açılmasında emeği olan merhum, aynı zamanda hemşerim Tevfik İleri’nin şehri. Samsun, Karadeniz’in ticaret merkezi, sanayi merkezi, lojistik merkezi. Samsun’u daha da büyütmek bizim boynumuzun borcudur. Samsun’a hizmetkâr olmak bizim için gururdur, onurdur. Samsunlu çiftçi kardeşim, Bafra Ovasının, Terme Ovasının, Çarşamba Ovasının çalışkan çiftçisini desteklemek bizim vazifemizdir. Samsun’daki emekli kardeşimin hakkını savunmak, hakkını vermek bizim sorumluluğumuzdur.

Burada özellikle emekli kardeşlerime birkaç hususu hatırlatmak istiyorum. Sevgili emekli kardeşim, Türkiye büyüdükçe, Türkiye’nin imkanları çoğaldıkça bunu sana azami derecede yansıtmanın gayreti içinde biz olduk. Emeklinin kuyruk çilesine biz son verdik, öyle mi? Emekli vatandaşlarımıza talep etmesi durumunda evinde ödeme yapıyoruz, doğru mu? Sağlıkta devrim yaparak 74 milyonla birlikte, en çok da emekli kardeşlerimizin yaşamını kolaylaştırdık. Emeklilerimizin maaşlarında yaptığımız iyileşmeyi, en düşük ücretler üzerinden birkaç örnekle size hatırlatayım.

SSK işçi emeklisi 2002 yılında MHP’nin iktidarı döneminde ne alıyordu biliyor musunuz? 275 lira, MHP’nin iktidarında. Şimdi ne alıyor? 782 lira. 8 yılda artış oranı ne biliyor musunuz? Yüzde 204. Bak ne enflasyona ezdirdik, ne faize ezdirdik. 6 tane sıfıra da ezdirmedik, o sıfırları da attık. BAĞ-KUR esnaf emeklisi ne alıyordu biliyor musunuz Bahçeli zamanında, MHP zamanında? 149 lira. Bugün ne alıyor biliyor musunuz? 634 lira. Artış oranı ne biliyor musun kardeşim? Yüzde 226. Kardeşlerim, BAĞ-KUR tarım emeklisi ne alıyordu biliyor musunuz? Çok çok komik bakın, 66 lira. Şimdi biz ne veriyoruz? 473 lira. Artış oranı ne biliyor musunuz? Yüzde 617. Ah benim emekli kardeşim ah, Emekli Sandığı emeklisi Bahçeli zamanında ne alıyordu biliyor musunuz? 377 lira. Şimdi ne alıyor? 936 lira. Artış oranı ne biliyor musunuz? Yüzde 148. İnşallah Türkiye büyüdükçe, geliştikçe bu imkanlar daha da artacak. İntibaklarını da biz yapacağız. Emekli vatandaşlarımıza zaten yaptığımız biliyorsunuz 26 maddelik Anayasa değişikliğiyle artık toplu sözleşmelerden anında emekliler de ne yapacak? İstifade edecek.

Kardeşlerim; sözleşmeli çalışan kardeşlerimizle ilgili bir çalışma talimatı vermiştik: Biz tabii Sayın Kılıçdaroğlu gibi, Bahçeli gibi kurusıkı atmıyoruz. Biz hep bir çalışmanın neticesinden konuşuyoruz. Ve şimdi bu çalışma inşallah Pazartesi günü, bilemediniz Salı günü Resmi Gazetede yayınlanacak. Ve böylece sözleşmeli personelimizi özlemleriyle buluşturacağız. 4-B kadrosunda olanları 4-A kadrosuna inşallah geçiriyoruz.

Değerli kardeşlerim; Samsun’u Orta Karadeniz’in en önemli merkezi yapmakta kararlıyız. Bunun için ulaştırmadan sağlığa, eğitimden sanayiye kadar her alanda çok önemli projeleri hayata geçiriyoruz. Samsun’u kara ve deniz ulaşımında önemli bir merkez haline dönüştürüyoruz. Samsun’la Sarp arasındaki Karadeniz Sahil Yolunu tamamladık. Samsun-Ankara bölünmüş yolunu da bitirdik. Ankara’da bir müjde vermiştim. Şimdi Samsun’da tekrarlamak istiyorum. Ankara-Samsun arasında yüksek standartlı bir otoyolun inşasına en kısa sürede başlıyoruz. Otoyol alternatif, nasıl? Biz buyuz, biz sözü verdik mi yaparız. Alaçam’a kadar olan bölünmüş yolu da tamamladık. İnşallah yıl sonuna kadar Samsun-Sinop bölünmüş yolunu tümüyle hizmete almış olacağız. Hedefimiz ne biliyor musunuz? Hedefimiz; Samsun’u İstanbul’a kadar bölünmüş yolla bağlamak. Artık Türkiye’nin neresinden gelirseniz gelin bütün yollar nereye çıkacak, nereye? Samsun’a çıkacak Samsun’a. Biliyorsunuz Samsun’da 16 kilometre uzunluğunda bir raylı sistemi geçtiğimiz yıl hizmete aldık. Böylece Belediyemize de çok teşekkür ediyorum. Şehir içi ulaşım sorununu da büyük ölçüde çözmüş olduk.

Samsun’da bir sağlık kampusu kuruyoruz. Bu inşallah şehir hastanesi havasında olacak. Bu kampusun ilk bölümünü oluşturan 570 yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesini hizmete aldık. 200 yataklı Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin inşaatı devam ediyor. Aynı şekilde, 60 yataklı AMATEM’in inşaatı da sürüyor. Bunlara Göğüs ve Kalp Hastalıkları Hastanesini, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesini, Kadın ve Çocuk Hastalıkları Araştırma Hastanesini, Adli Psikiyatri Hastanesini ilave edeceğiz. Böylece Samsun’u bölgenin en önemli sağlık merkezi haline getiriyoruz. Otel ve alışveriş yatırımlarıyla, fuar ve kongre merkezleriyle Samsun’a yeni bir vizyon kazandırıyoruz. Samsun’u uluslararası organizasyonların merkezi haline dönüştürüyoruz. Samsun ülkemizin önde gelen üniversitelerinden birine sahipti, şimdi Samsun’da yeni bir üniversite daha yükseliyor. Böylece merhum Ali Fuat Başgil’in memleketi olan Samsun’u bir bilim merkezi haline dönüştürüyoruz. Deniz şehri Samsun’u bundan en iyi şekilde faydalanır hale getirmek için çalışıyoruz.

Kardeşlerim; 2002’de Samsun’da 1 tane liman vardı. Bugün Samsun’da 3 limandan yükleme ve boşaltma yapılıyor. Aynı şekilde 2002’de Samsun’da 1 tane organize sanayi bölgesi vardı. Bugün 5 organize sanayi ile üretim yapan bir Samsun var. Biraz önce de ifade ettim, Samsun’u sporun merkezi haline dönüştürmek istiyoruz dedim. 30 bin kişilik stat dedim. İnşallah ülkemizin gururu şampiyon sporcumuz, olimpiyat şampiyonu Yaşar Doğu’nun şehrinde doğru dürüst spor salonu yoktu, 7 bin 500 kişilik spor salonunu da yapıyoruz. Unutmayın değerli kardeşlerim, yapılan her hizmet, başlanan her inşaat, açılan her tesis iş demek, istihdam demek.

Sizin güzel bir sözünüz var. Neydi o? Çocuklar, Samsunluların güzel bir sözü var biliyor musunuz? Söyleyeyim. “Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz.” Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz. Bizim hamdolsun Türkiye’nin her karışında izimiz var. Bir yandan yaptıklarımızı anlatıyor, diğer yandan Türkiye’yi, Samsun’u 2023’e taşıyacak projeler için kolları sıvıyoruz. Peki biz bugüne kadar Samsun’a neler yaptık, şöyle kısa anlatayım mı size? Anlatayım.

Bakınız, eğitimde Türkiye’de 163 bin derslik yaptık. Samsun’da 2 bin 781 dersliğin hepsini tamamladık. 1 milyon bilgisayar gönderdik. Samsun’a 9 bin 797 bilgisayar gönderdik. Kardeşlerim, acaba 8 yıldan önce Türkiye’de niçin bilgisayar bilişim teknolojisi sınıfları yoktu? Bunu bu MHP’li kardeşlerime anlatın, bu CHP’lilere anlatın. Bilimle bunların işi yok, inanın bunlar mürteci, tam gerici bunlar. Sıraların üzerine kitapları koyduk mu? İlköğretimde, ortaöğretimde koyduk mu? 1 kuruş para aldık mı? Zengin-fakir ayrımı yapmadık. Sosyal güvencesi olmayanlara ilköğretimde erkeğe 30 lira, kız öğrenciye 35 lira verdik. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira verdik, kız öğrenciye 55 lira verdik. Anneye de 150 lira verdik. Bunu biz yaptık. Özürlü evde bakılıyorsa asgari ücret ödedik, ödedik mi? Biz buyuz.

Ama şimdi size ben başka müjde vereceğiz. Bakınız üniversitede MHP döneminde ne veriyorlardı üniversiteli öğrenciye biliyor musunuz burs olarak? 45 liracık. Sayın Bahçeli’nin bu kadar gücü varmış meğerse. Şimdi diyor ki ben şu kadar asgari ücret vereceğim, ahh ahh. Benim milletim sana 5 sene hükümet et dedi, 3,5 sene kaldın, kaçıp gittin. Niye 5 sene duramadın? Bu iş dirayet ister dirayet. İktidardan bahsediyor, ne iktidarı ya? Senin iktidarın diye bir şey yok zaten, geç o işi geç. Şu ana kadar neredeydiler anlamadım. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Kardeşlerim, biz ne veriyoruz? 240 lira. Bak 45 lira Sayın Bahçeli veriyordu, biz 240 lira veriyoruz. Eğer Kredi Yurtlarda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Sonra bizim yurtlarımız ranza usulü değil, koğuş usulü değil. 1 yataklı, 3 yataklı. Odalar filan hepsi her odada banyosu, tuvaleti var. Neden? Önce insan, önce insan dedik. Devlet insanının nesi olacak? Hizmetkârı olacak. Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik. Bizim durumumuz bu. Kardeşlerim, bakınız, mastır öğrencilerine 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencilerine 720 lira veriyoruz. Biz buyuz.

Ama müjdeye geliyorum şimdi, müjde. Bakınız, artık karatahtaları kaldırıyoruz okullardan. Bunlar size böyle projeler anlattılar mı? Biz ne veriyoruz? Şu anda sınıflarımıza, dersliklerimize akıllı tahta monte edeceğiz, bilgisayar donanımlı, internet ağıyla dünyaya bağlı, buna geçiyoruz. Ve bütün çocuklarımıza birer elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap, nasıl? Bunları biz sizlere ücretsiz olarak vereceğiz. Zengin-fakir ayrımı yapmayacağız, tüm öğrencilerimize vereceğiz. Ve bütün dersler bunda var. 4 yıl içinde akıllı tahtaları monte edeceğiz, 4 yıl içinde elektronik kitapları da dağıtacağız. Kardeşlerim, her şey hazır, hemen seçimden sonra ihaleyi yapıyoruz ve üretim başlıyor. Ne diyorum biliyor musun, hemşerilerim ne diyorum? Yahu diyorum, Amerika’da George, Edward, Mary, geliyorsun Avrupa’ya Hans, Helga onlar bu imkanlardan istifade ediyor da, benim Samsunlu Ahmet’im, Mehmet’im, Akif’im, Ömer’im, Ayşe’m, Fatma’m, Hatice’m, Betül’üm niçin istifade etmesin diyorum ya, derdim bu. Bunlar olmayacak şey değildi ki, işte biz yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Farkımız bu.

Ama bak kaç gün kaldı? 9 gün kaldı, 9 gün. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Bütün eş, dost, ahbap aramaya var mıyız? Oy pusulasında 1. sırada kim var? AK PARTi var. Sandıkları inşallah AK PARTi’yle patlatmaya var mıyız?

Gelelim sağlığa. Sağlıkta benim Samsunlu kardeşim, istediğin hastaneye gidiyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Ah benim kardeşlerim, biz Samsun’a ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz sağlıkta? 331 trilyon yatırım yaptık. Ah kardeşlerim, Bay Kemal biliyorsunuz SSK’nın Genel Müdürüydü 90’lı yıllarda. Anamızı ağlattı anamızı. Sayın Bahçeli de 3,5 yıl malum Başbakan Yardımcılığı yaptı. Bunların döneminde ölülerimiz rehine alınıyor muydu? Hastalarımız rehine alınıyor muydu? Değerli kardeşlerim, hastaneleri birleştirdik, CHP bundan rahatsız oldu, Kılıçdaroğlu buna karşı çıktı, hastanelerin birleştirilmesine karşı çıktı. Bak şimdi de ne diyor sıkılmadan, yok şöyleydi, yok böyleydi manevra yapıyor. Çünkü buna bazıları U dedi, ama ben dedim ki bu U değil, bu S. Çünkü yalanlarına yetişmek mümkün değil. Kardeşlerim, o zamanlarda o dönemi yaşayanlar, gençler bunu pek bilmeyebilir, 90’lı yılları yaşayanlar bilir. Hastaneye gittiğimiz zaman SSK’da bizi ne yapıyordu doktor? Muayenehaneye gel, öyle mi? Muayenehaneye gidip ne yapıyordu? Parayı alıyordu, öyle mi? Reçeteyi veriyor, ilacın yarısı var yarısı yok. Ne yapacağım? Git eczaneden al. Bizi böyle sövüşlediler mi? Peki şimdi böyle bir dert var mı? Peki bu Bay Kemal hangi yüzle benim milletimin karşısına geliyor, ben anlamıyorum. Bu CHP’ye gönül veren kardeşlerim nasıl oluyor da bunun bu yalanlarına hala aldanıyor ya. Kardeşlerim, yapılanlar var ortada. SSK’yı batırdı bu adam. 8 yıl kolay değil, 8 yıl Genel Müdür olacaksın ve o kurumu batıracaksın. Her türlü orada maalesef o dönemde olmayan yanlışlar hiçbir dönemde olmayan. Akrabaları, terörden şuradan buradan olanlardan oraya yığmalar, bunlar hep Meclis’te anlatıldı, yüzüne vuruldu bunlar, yüzüne vuruldu. Ama yüz gerek yüz. Çok pişkin birisi.

Kardeşlerim; bakınız, yapımına bizden önce başlanan bütün hastaneler bitti. Kardeşlerim, ama en çok da önemsediğim inşallah bu kampus. Ve şu koskoca Samsun’da tomografi cihazı, MR bunların sayısı neydi biliyor musun? Devlet hastanesinde Samsun’da biz geldiğimizde kaç tomografi cihazı vardı biliyor musunuz? 1 tane, koskoca Samsun’da 1 tane. Şimdi 7 tane. MR 1 tane. Şimdi 4 tane. 87 tane koskoca Samsun’da diyaliz cihazı vardı. Şimdi 277 tane. 112 istasyonu Samsun’da ne kadardı biliyor musun? 6 tane. Şimdi 27 tane. Koskoca Samsun’da ambulans ne kadardı biliyor musunuz? Biz geldiğimizde ey Bahçeli 8 tane. Şimdi 38 tane.

Adalette Çarşamba Adalet Sarayını hizmete açtık, Samsun Havza Adalet Sarayının inşaatını tamamladık. Samsun Adalet Sarayının yapımına devam ediyoruz.

Toplu Konutta Samsun’da bugüne kadar 5 bin 546 konut uygulaması başlattık. Bunların 4 bin 158’ini tamamladık, sahiplerine teslim ettik. Sayın Bahçeli diyor ki, TOKİ’nin Başkanını, Başbakanı Yüce Divan’a göndereceğim. Sayın Bahçeli, TOKİ sana bağlıydı 3,5 sene, Kaç tane konut ürettin onu söyle onu, kaç tane konut ürettin? Meyvesi yenen ağaç taşlanır. 500 bin konutu açtık şu anda inşaata, 360 binini sahiplerine teslim ettik, seni bu mu rahatsız ediyor? Ah kardeşlerim ah. Ve 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl vadeyle konut dağıtıyoruz. Seni bu mu rahatsız ediyor? Tabii tilki yetişemediği üzüme koruk dermiş. Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş. Maalesef la teşbih durumları bu.

KÖYDES’te Samsun’a 191 trilyon gönderdik. Çünkü yolu olmayan, suyu olmayan köy bırakmayacağız inşallah.

Kardeşlerim; doğalgazı biz ne zaman gönderdik Samsun’a? 2005’te, öyle mi? Ne çileler çektiniz ya. Benim anam da çok çile çekti. 5 kat, 6 kat apartmanın bodrumuna in, sıçanlar oraya cirit atar, öyle mi? Oradan kömürü çıkar, kül, koku hepsi var mı? Var. Bir odayı ısıtırsın, diğerleri durur. Sobanın üzerinde suyu ısıt, öyle mi? Şimdi kombinin düğmesine bas, bütün daire ısınıyor. Kombinin düğmesine bas, istediğin anda evin her yerinde sıcak su, öyle mi? Ben soruyorum, Batı’daki kadınlar bu konfora sahip olacak da, benim Ayşe ablam, Fatma ablam, Hatice ablam niçin bunlara sahip olmasın, neden? İşte şimdi artık biz de doğalgazda evlerimizi insan olduğumuz anladık değil mi? Daha iyi olacak, daha güzel olacak inşallah, hiç merak etmeyin. Bahçeli’nin döneminde Türkiye’de 9 vilayette doğalgaz vardı. Ama şimdi 69 vilayette doğalgaz var. 81’ine ulaştıracağız, 81’de 81.

Kardeşlerim; bakın, şu anda Türkiye’nin bütün illerinde üniversite var. Ve dönemimizde biz geldik 76 üniversite vardı bazı illerde, biz bunun üzerine 89 üniversite ilave ettik. 81 vilayette şimdi üniversite var.

Tarımda 2002’de Bahçeli’nin döneminde Samsun’a verilen destek neydi biliyor musunuz? 24 milyon. Biz 2010’da ne verdik biliyor musunuz? 105 milyon. Bahçeli 22 verdi, biz 105 verdik. 2003’ten 2010’a ne kadar verdik biliyor musunuz? 550 milyon destek verdik Samsun’a. Hayvancılık desteği ne kadar verdik biliyor musunuz? 129 milyon. Yani eski rakamla 129 trilyon.

Ah benim kardeşlerim, Bahçeli’nin döneminde bankalar battı mı? Battı. Ziraat Bankasına görev zararı yazdılar, Halk Bankasına görev zararı yazdılar, milletimizi sövüşlediler. Ziraat Bankası çiftçiye yüzde kaçla kredi verdi? Yüzde 59, yüzde 59 faizle kredi verdi. Biz yüzde 5’le veriyoruz, yüzde 5. Aradaki fark kimin cebinde kalıyor? Çiftçi kardeşimin cebinde kalıyor. Esnaf, sanatkâr Bahçeli’nin döneminde Halk Bankasından yüzde 47 faizle kredi alıyordu. Şimdi yüzde 5. Ah benim esnaf kardeşim, ah benim sanatkâr kardeşim, şu Başbakanın sana yalan mı söylüyor? Şu Bahçeli’ye, şu CHP’ye nasıl gideceksin de oy vereceksin soruyorum. Göreve geldik, Türkiye’nin milli geliri neydi biliyor musunuz? 230 milyar dolardı. Şimdi milli gelirimiz ne biliyor musunuz? 740 milyar dolar. Ahh Bahçeli ahh, ahh MHP, ahh CHP.

Bitmedi. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Ne kadar vade biliyor musunuz? 9 ay vade, daha fazla alamıyorlardı. Çünkü iktidara güven yoktu. Ama şimdi biz yüzde 7, yüzde 8 faizle borçlanabiliyoruz ve süre noktasında 9 yıl, 10 yıl git gidebildiğin kadar, buradayız. Niye? Güven var iktidara. Şu anda kredibilitesi yüksek bir Türkiye var. Enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda son gelinen noktayı söylüyorum yüzde 7. Bak nereden nereye düştü. Kimin cebinden çıkıyordu bu? Vatandaşımın cebinden çıkıyordu. Ama şimdi cebinde kalıyor.

Değerli kardeşlerim; Devlet Su İşleri olarak ona gelmeden önce bir şey daha söyleyeyim. IMF’ye borç ne kadardı biliyor musunuz? MHP borçlandı. Bize nasıl devretti biliyor musunuz? 23,5 milyar dolar borçla devretti. Ödedik ödedik ödedik şu anda 5 milyar dolar borç kaldı, 5 milyar dolar. Bunu öderiz problem değil, öderiz. Ama 2013’e kadar süre var. Rahat rahat çok düşük faizle bu geçer.

Merkez Bankası bizim milli bankamız değil mi? Kasada ne vardı biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar. Yarıdan fazlası da yurt dışındaki işçilerimizindi. Şimdi kasada ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. Ah Bahçeli, ah Kılıçdaroğlu. Şimdi o Merkez Bankasındaki paraya sulanıyor. Nasıl olsa para var diyor, oradan dağıtırım diyor. Sana benim milletim bu fırsatı vermez.

Devlet Su İşleri olarak 579 trilyonluk yatırım yaptık Samsun’a. Samsun’un içme suyu sorununu çözdük hamdolsun. Ve uzun yıllardır inşaatı devam eden Derinöz Barajıyla Vezirköprü Barajı inşaatını tamamladık. Şimdi de sulama inşaatlarına devam ediyoruz. Bu iki projede bugüne kadar 70 bin dekar tarım alanını sulamaya açtık.

Kardeşlerim; yapacağımız çok iş var, daha iyi olacak, daha güzel olacak, ama bugün rahmetle bir aradayız. Çok sabrettiniz, gecikmeli geldim, Konya’dan selam getirdim, Mevlana diyarından selam getirdim. Ama 9 gün çok çalışalım, hakkınızı bu kardeşinize helal edin. Sandıklardan gümbür gümbür AK PARTi’yi çıkartalım, sandıkları patlatalım. CHP’li komşuna da git anlat, MHP’li komşumuza da git anlat, hepsine anlatalım. İnşallah kalpleri biz kazanalım.

Hazır mıyız? Bayrakları bir göreyim. Şimdi finale geldik. Hazırız değil mi? Burada bayrak yok mu bayrak? Şarkımızı biliyorsunuz, ahdimizi biliyorsunuz. Ama formundan düşmüyoruz. Yarın Adana, İzmir var. Selam götüreceğim sizden.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran Türkiye’miz, Samsun’umuz, milletimiz, Samsunlu kardeşlerim için aydınlık yarınlara vesile olsun. İnşallah yeni anayasa, temel hak ve özgürlükler bunlar için bir milat olsun diyorum. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla diyorum.