Pervin Buldan'ın 6 Temmuz 2021'deki grup konuşması
Bugünkü grup toplantımızı parlamento kadın grubu olarak gerçekleştirmekteyiz. Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz! Konuşmama başlamadan önce bundan 30 yıl önce 5 Temmuz 1991’de kaçırılarak katledilen HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ı sevgi, rahmet ve minnetle anıyorum. Vedat Aydın’ı katleden zihniyet 30 yıldır değişmedi. Aynı zihniyet Türkiye’nin birçok yerinde en son İzmir’de karşımıza çıktı. 17 Haziran’da İzmir il binamızda katledilen sevgili Deniz’imizi bir kez daha rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Özel olarak eğitilen İzmir tetikçisini hangi nefret siyasetinin yetiştirdiğini gayet iyi biliyoruz, iyi tanıyoruz.
İzmir Katliamı hak mücadelemizi daha çok perçinlemiştir
Deniz’i katleden zihniyet zulümle, baskıyla, tutuklamayla başaramadıklarını katliamla başarmaya çalışanlardır. Deniz’i katleden zihniyet kadını, Kürt’ü, muhalifi “terörist” diyerek hedef gösteren faşist zihniyettir. Bizler bu zihniyeti ve katliamlarını tarih boyunca yaşadık, tanıdık, bildik. Fakat onlar da bizi çok iyi bilirler. Baskıyla korkmadığımızı, zulüm uygulamaları ile pes etmediğimizi, tükenmediğimizi, vazgeçmediğimizi çok iyi bilirler. Bir kez daha bu kürsüden yüzlerine haykırıyorum. İzmir Katliamı hak mücadelemizi daha da perçinlemiştir. Deniz’e ve yoldaşlarına, onların kıymetli anılarına olan bağlılığımızla adalet, eşitlik, barış ve kadın mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Ve bizden aldığınız her bir canın hesabını adalet önünde, yargı önünde mutlaka soracağız.
Kadın mücadelesi ile çok daha umutluyuz, başarmaya çok daha yakınız
Kadınların varlığına, kazanılmış haklarına, mücadelesine AKP-MHP iktidarı tarafından topyekûn saldırıların gerçekleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. Toplumsal muhalefeti kırmak amacıyla her türlü baskı ve zor yöntemini kullanan erkek iktidar şunu gördü ki; kadınlar bütün bu baskılar karşısında asla yılmamaktadır. Yaşamın her alanında örgütlenen, itirazıyla ve mücadelesiyle dimdik duran, alanları doldurarak haklarını haykıran kadınlar onların en büyük korkusu olmaya devam etmektedir.
Kadınlar bugün itibariyle sadece cins mücadelesi yürütmüyor, erkek mafya düzenini sona erdirme mücadelesine gerçek bir öncülük yapmaktadır. Kadınlar ne onların yalanlarına kanmakta, ne onların baskısıyla sinmekte, ne de onların talan ve sömürü düzenine rıza göstermektedir. Bizler de kadın mücadelesinin birer parçası ve kadın siyasetinin temsilcileri olarak ülkenin dört bir yanından yükselen kadın mücadelesi ile çok daha umutluyuz ve başarmaya her zaman olduğundan çok daha yakınız.
Selam olsun adalet mücadelesinden asla vazgeçmeyen kadınlara
Kadın mücadelesinin bayrağını bulunduğu her noktada taşıyan ve yükselten kadınlar, sevgili kadınlar selam olsun size. Cezaevlerinde duruşlarıyla direnen yol arkadaşımız, mücadele ortağımız kadınlar selam olsun sizlere. Kadın mücadelesinin yılmayan adanmışları, ortak kadın mücadelemizin yorulmaz yoldaşları, bütün kadın kurumlarının ve örgütlerinin emekçisi sevgili kadınlar, selam olsun sizlere. Hakikat ve adalet arayışından bir an olsun vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri, Mısra Öz ve dava arkadaşları, Bedriye Doku, Emine Şenyaşar ve adalet mücadelesinden asla vazgeçmeyen bütün kadınlar selam olsun sizlere. Barış mücadelesinde saçlarını ağartmış, bütün baskılara karşı barışı ve yaşamı savunan MEBYA-DER’li kadınlar, Barış Anneleri selam olsun sizlere. Onca zor aygıtına ve baskıya rağmen hiç tereddüt etmeden bağını, bahçesini, suyunu, yurdunu yağmacılara karşı savunan kadınlar selam olsun sizlere.
Yasaklarınız, fesihleriniz değil, kadınların direndiği meydanlar kazanacaktır
Ve İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine karşı ülkenin dört bir yanında alanları hınca hınç doldurarak mücadele yürüten cesur kadınlar selam olsun sizlere. Biz feshederiz onlar da kabullenir gider sananlar çok fena yanıldılar. Kadınlar ne kabul ettiler, ne biat ettiler. Kadınlar alanlarda tekçiliğe, zorbalığa, kadın düşmanı politikalara ve uygulamalara meydan okudu. AKP- MHP erkek iktidarının inşa ettiği faşizme karşı kadınlar barikatları yıkarak dur dedi. Herkes iyi görmelidir ki; yasaklarınız, fesihleriniz, engelleriniz, şiddet politikalarınız değil kadınların direndiği meydanlar kazanacaktır.
İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlüğe koyacağız
Sevgili kadınlar! İstanbul Sözleşmesi kadınların haklarını bir bütün olarak ele alan, kadın haklarını geliştiren ve koruyan, kadınlara yönelen suçları önleyen, kadınlar için anayasal nitelikte bir metindir. Aynı zamanda çocuklara yönelik istismarı önleme ve bu istismarlara karşı etkin mücadeleyi gerektiren bir sözleşmedir. Dolayısıyla kadınlar için gereklidir, elzemdir, vazgeçilmezdir! Fakat tek bir adam, erkek ittifakıyla; emekçisinden, işsizine, evlisinden bekârına, gencinden çocuğuna, yaşlısına, mülteci kadından engelli kadına ve LGBTİ+’lara kadar dini, dili, kimliği fark etmeksizin toplumun tüm kesimlerinden kadınların haklarını teminat altına alan bir sözleşmeyi hedef aldı. Danıştay, yürütmenin durdurulması için birçok kesimin başvurduğu gibi bizim de yaptığımız başvuruyu reddetti. Böylelikle Danıştay da aslında bir tek adamın bu ülkede erkek yargısının var olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ama biz kadınlar bu tek adam dayatmalarına, bir imzalık hukuksuzluklarına, tek imzayla haklarımızı gasp etmelerine izin vermeyeceğiz. Boyun eğmeyeceğiz. 20 Mart’tan bu yana parlamentodan meydanlara kadar her alanda mücadeledeyiz ve olmaya da devam edeceğiz.
Ve bu iktidarı gönderir göndermez İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koyacağız ve etkin bir biçimde uygulanmasını sağlayacağız.
AKP iktidarı döneminde 16 bine yakın kadın katledildi
Şimdi AKP Genel Başkanı şöyle bir şey söylüyor 1 Temmuz’da yaptığı konuşmada, “Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz bu sözleşme ile başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilme ile de bitmeyecek.” Kendisine önerimizdir; bu gerçek dışı sözleri biz kadınlara değil sarayındaki yardakçılarına anlatsın. Belki kendisine inanan birilerini bulabilir. AKP-MHP iktidarı kadına yönelik şiddetle değil, kadınlarla mücadele halindedir. Kendisinin iktidarda olduğu süre içerisinde; 16.000'e yakın kadın katledildi. AKP’nin iktidara geldiği tarihten beri 16 bine yakın katledilmiştir. Kadına yönelik şiddet görülmemiş oranlara yükseldi. Sadece Adalet Bakanlığı verilerine göre 145 bin 939 çocuk istismarı davası açılmıştır. 2 milyona yakın kadın hayatta kalabilmek için devletten koruma talep etmiştir. Kadın işsizlik oranı sadece resmi rakamlara göre yüzde 45’e ulaşmış, pandemi döneminde iş başında olmayan kadınların sayısı tam beş kat artmıştır. Yaşam güvenliğinden ekonomik güvenceye ve siyasi haklara kadar kadınların bütün hakları direkt olarak AKP hükûmeti tarafından tehdit edilmiş, saldırıya uğramıştır. Şimdi kısaca özetlediğim bu veriler ışığında sormak istiyorum? Bu mudur sizin kadına yönelik şiddetle mücadeleniz?
Kadınların başına gelmiş en büyük felaket olan AKP’yi yürürlükten kaldıracağız!
Bırakın kadına yönelik şiddetle mücadeleyi, yargısından medyasına ve bütün kurumlarına kadar elbirliği ile kadını her türlü şiddete mahkûm etmek için elinizden geleni yaptınız. Meclis'te yine bizim ısrarlarımızla ve bizim mücadelemiz sonucu “Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu” kurulduğunu herkes biliyor. Ancak bu komisyon bırakın kadına yönelik şiddetle mücadelenin yol ve yöntemlerini tartışmayı, erkek şiddetini ve İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını meşrulaştırmak üzere çalıştırıldı. Onların bu kirli zihniyetine ortak olmamak adına, iktidarı içine düştüğü bataktan kurtarma amacı taşıyan bu düzmece komisyondan çekildik. Arkadaşlarımız bir basın toplantısıyla bunu kamuoyu ile paylaştılar
Çok açık ve net söylüyorum. AKP bu ülkede kadınların başına gelmiş en büyük felakettir! Ve kimsenin şüphesi olmasın ki kadınlar bu felaketi yürürlükten kaldıracak, AKP-MHP iktidarını ilk seçimlerde feshedecektir.
Eylem planınıza karşı kadınların da en güçlü eylem ve mücadele planı var!
AKP Genel Başkanının Kadına Yönelik Şiddet Eylem Planı açıkladığını biliyoruz. Bizler bu eylem planı adı altında aslında kadına yönelik şiddeti destekleyen, meşrulaştıran ve örgütleyen kirli planların devreye sokulmak istendiğini çok iyi biliyoruz. Onlara buradan hatırlatmak isterim. Biz sizin eylem planınızı; belediyelerimize atanan, Boğaziçi’ne atanan kayyım zorbalığından biliriz! Deniz Poyraz’ın, Taybet Ana’nın ve binlerce kadının katledilmesinden biliriz! Kadınlara karşı polis şiddetinizden, çıplak aramadan, köpekli işkencenizden biliriz! Kod 29’la, KHK’lerle kadınları işsiz ve yoksul bırakmanızdan çok iyi biliriz! Kadın siyasetçileri tutuklamalarınızdan biliriz! Şiddetin olduğu her yerde iktidarınız, iktidarınızın olduğu her yerde şiddetiniz var! Ancak şunu da çok iyi bilin ki; şiddet politikanızla mücadele için kadınların da güçlü eylem ve mücadele planı var!
Kadınlara dayattığınız yaşam tarzına karşı korkusuzca “sana ne” diyen kadınlar var! Selam olsun bütün “‘sana ne” diyen kadınlara. Sesini de, sözünü de, itirazını da, rengini de, dilini de, mücadelesini de birleştiren milyonlarca kadın var.
Erkek iktidarınıza karşı kadınların meydanı var, sokaklar var! Kadınlar bitti demeden bitmeyecek olan İstanbul Sözleşmemiz var! Sömürünüze karşı milyonlarca emekçi kadının alınteri mücadelesi var. Darbeci, kayyımcı, kadın düşmanı erkek siyasetinize karşı kadınların demokratik siyaseti var! Mafya-çete örgütlenmenize karşı kadın örgütlülüğümüz var! Tekçiliğinize karşı eşbaşkanlık sistemimiz var! Savaş ve yıkım politikanıza karşı kadınların tertemiz barış talepleri var! Kölelik düzenine karşı kadınların öncülük ettiği yeni yaşam var! Yeni yaşam projeleri var!
Gerçek bir reform; AKP-MHP iktidarının gitmesi ile olur
Sevgili arkadaşlar! Yargıyı kendi iktidarının hukuk bürosu haline getirenler yeni bir yargı paketi ile yine kadınları ve çocukları hedef aldılar, hedef almaya devam ediyorlar. Yeni yargı paketinde çocuk istismarında ve kadına yönelik suçlarda suçluya ceza vermek için şart getiriliyor. Suçluyu cezalandırmamak için bin dereden su getirenler, yasama eliyle de faillere yol açmaya çalışıyorlar.
Bakınız Elmalı davası önümüzde duruyor, çocuklar vahşeti yaşamışlar fakat failler serbest bırakıldı. Bitlis’te istismarı haberleştiren basın emekçisi tutuklanıyor fakat failler serbest bir halde dolaşıyorlar. Diğer taraftan AKP-MHP’ye yakın kişiler ve suça karışan kolluk güçleri yargı eliyle korunuyorlar. Nadira Kadirova cinayetinin dosyasının Yargıtay tarafından sessizliğe terk edilmesi gibi, Yeldana Kaharman, İpek Er cinayetinde, Gülistan Doku’nun kaybedilmesinde şüphelilerin delillere ve itiraflara rağmen tutuklanmaması, korunması gibi.
En son Hakkâri Yüksekova’da Sürmi İnce’yi katleden uzman çavuşa iyi hal indirimi uygulanması gibi. Ve daha nice cinayet, şiddet ve suç, yargının cezasızlık politikası sonucu temize çekiliyor. İşte bu nedenle mevcut iktidarın reform adı altında yaptıkları sadece malumun ilanıdır diyoruz. Olacaksa gerçek bir reform; bu ancak ve ancak AKP-MHP iktidarının gitmesi ile olur. Bu da böyle olacaktır! Buradan bütün kadınlara bunun sözünü veriyoruz. Toplum ancak böyle nefes alır, refaha, huzura, hukuka kavuşur. İşte bu reformun mimarı da biz kadınlar olacaktır!
Kadınlar alın teri dökmüş fakat AKP-MHP mafya düzeni zenginleşmiştir
Biz kadınlar açısından başka bir konu ekonomik mesele. Ağır bir ekonomik çöküş var. Ve bu çöküşün sonuçları olan; yoksulluğu, işsizliği, güvencesizliği ülke olarak, kadınlar olarak çok ağır bir biçimde yaşıyoruz. Toplumun yüzde 80’i açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Halk artık yoksullukla değil, açlıkla mücadele eder duruma gelmiştir. Özellikle kadınlar bu ekonomik buhranın en çok etkilenen kesimi olmuştur. Artan ekonomik adaletsizlik yüzbinlerce kadının işsiz kalmasına, milyonlarcasının kayıt dışı, sigortasız, sosyal güvencesiz çalışarak yoksullaşmasına sebep olmuştur. Erkek iktidar hane içi yoksulluğu kadınların sırtına yüklemiştir. Bugün binlerce kadın yoksulluk ve işsizlikten kaynaklı olarak evlerini, yaşam alanlarını terk ederek başka illere tarım işçiliği yapmak üzere göç etmektedir.
Geçenlerde Kadın Meclisimizle birlikte Bursa'daydık. Bursa’da fasulye tarlasında çalışan kadınlarla bir araya geldik. Burada çalışan mevsimlik tarım işçisi kadınların “memleketimde iş olsaydı ben niye aylarca burada evimden yurdumdan uzak bir yerde çalışayım ki” sözleri kadınlara dayatılan yoksulluğun en açık göstergesidir. Yine ev içi emeği yok sayılan kadınların ev içi yükü 4 katından fazla artarken, kadınlar pandemi sürecinde savunmasız bırakılmışlardır. Bütün bunlara karşı AKP-MHP iktidarı bütün devlet olanaklarını ve gücünü bir avuç yandaşını zenginleştirmek, çete ve mafya düzenini koruyup güçlendirmek üzere kullanmıştır. Kadınlar çalışmış, kadınlar alın teri dökmüş fakat AKP-MHP mafya düzeni onların emeği ile zenginleşmiştir. Çünkü bunların düzeni yolsuzluk düzenidir, soygun, yağma ve talan düzenidir.
“Türkiye’yi uçuracağız” dediler, üç yılda ekonomiyi çökerttiler
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi dedikleri talan düzeni üçüncü yılındadır. Bu üç yılın başında “Türkiye’yi uçuracağız” dediler. Üç yılda ekonomiyi çökerttiler. Halkı, üreticiyi, çiftçiyi, esnafı, emekçiyi çökerttiler. Dün Ekonomi Komisyonumuz üç yılın karnesini açıkladı. Hükûmetin Karnesi elbette ki sıfır. Yandaşın ekonomisini büyüttüler. Yolsuzlukla, talanla, israfla, zam furyasıyla halkın ekonomisini çökerttiler. İşsizlik artı, enflasyon arttı, yoksulluk arttı, yurttaşın borcu arttı. Bu sistem değişmeden, çöküşün de sona ermeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakınız, AKP-MHP iktidarı, halkın nerede bir geçim kaynağı varsa ona gözünü dikmiş durumdadır. Şimdiki hedefleri de biliyorsunuz basına da yansıdı tütün üreticileri. Üreticiyi dinlemeden yasal statüye kavuşturma adı altında tütün satışına yetki belgesi zorunluluğu getirdiler. ÖTV, stopaj, KDV dahil üreticilere toplam yüzde 70’lere varan vergi yükü getirdiler. Yandaş şirketlerine peş peşe vergi affı getiren bu vicdansız iktidar, vergi yüküyle tütün üreticilerinin emeğini gasp etmektedir. Amaç üretimi durdurmak, tütünü ekilemez hale getirmektir.
Birçok yerde isyanda olan tütün üreticileri yalnız değildir
Tütün üreticisi bu kadar vergiyi nasıl ödeyecek? Onların adına buradan soruyoruz. Tütün satışını yasakladılar. Kimin bu tütünleri alacağını da bilmiyoruz. Ortada çözüm de yok. Adıyaman’dan Lice’ye birçok yerde tütün üreticileri haklı olarak günlerdir ayaktadır, yollardadır ve isyan etmektedir. Bu yasa sonucu üretici tütün ekemeyecek, özellikle geçimini tütünden sağlayan dağ köylüleri göç etmek zorunda kalacaktır. Adıyaman’ın yüzde 70’i tütün üreticisidir. Tütün satış yasağı devam ederse onların yaşamı da duracaktır. Yine tütün toplayıcılarının yüzde 80’i kadın emekçilerdir. Kadın yoksulluğu, kadın işsizliği halkın yoksulluğu daha da artacaktır. Vicdansız iktidara soruyorum. Halk geçimini nasıl sağlayacak? Ne yiyecek? Ne içecek? Bu soruna derhal bir çözüm bulunmalıdır. Hükûmet, tütün üreticileriyle derhal bir araya gelmeli ve onları dinlemeli, ortak bir çözüm bulunmalıdır. Günlerdir seslerini duyurmaya çalışan tütün üreticileri bilmelidir ki, yalnız değilsiniz, sahipsiz değilsiniz. HDP sizin yanınızdadır.
Savaşa akıtılan devasa bütçeden hiçbir tasarruf yok
Değerli arkadaşlarım, tek adam kendi sarayını ve saltanatını muaf tutarak tasarruf tedbirleri açıkladı. Bir yıllık harcaması 2.8 milyar dolar olan saray ailesinin ferdi ise halka kemerleri sıkalım, porsiyonları küçültelim telkinleri veriyor. Fakat halkın kemerinde ne sıkacak delik, ne de tabağında küçültecek porsiyonu kalmamıştır. İnsanların çöplerden, pazar artıklarından topladıkları ile karnını doyurmaya çalıştığı şu ülke ortamında bu açıklamalar utanmazlıktan başka hiçbir şey ile açıklanamaz. Sarayın saltanatından hiçbir tasarruf yok, her ay üç beş maaş alanların huzur hakkından hiçbir tasarruf yok, 5’li çetelerin devletin sırtından yediği milyar dolarlardan hiçbir tasarruf yok, yandaşların vergi affından hiçbir tasarruf yok, ÖSO ve çetelerine ödenen maaşlardan, savaşa akıtılan devasa bütçeden hiçbir tasarruf yok, patronlara halkın cebinden peşkeş çekilen vergi aflarından hiçbir tasarruf yok, halkın bankasında çöktükleri milyar dolarlardan hiçbir tasarruf yok! Ülke ekonomisini halkın yediği lokmadan kısarak kurtaracaklar. Halka yükledikleri orantısız vergiler ile kurtaracaklarını sanıyorlar. Yaptıkları fahiş zamlarla halkın parasına çökerek kurtaracaklarını zannediyorlar.
Halkın mutfağı bu hükûmetin vergi yeri olmuştur
Halkın mutfağı bu hükûmetin vergi yeri olmuştur. Halkın mutfağına, boğazına giren lokmaya kadar çöküyorlar. Maaşlara zam yok, gelire zam yok, ama doğalgaza, elektriğe zam ile bir çorba kaynatacak imkânı insanlarda bırakmadılar. Enflasyon oranına yansımasın diye 1 Temmuz gününden itibaren sinsice yapılan zamlar, doymak bilmeyenlerin halkın ekmeğine çökmesidir! Bunun başka bir izahı yok. Saray rejimi doymadığı için bugün bu ülkede ekonomik kriz var, yoksulluk var, işsizlik var, açlık var. Zira onların halktan çaldıkları değil bir ülkeyi, beş ülkeyi doyuracak kadar kâfi miktardadır. Halkımız ve biz kadınlar bütün bunları iyi görüyoruz. Tek adam da gidici olduğunu aslında çok iyi biliyor.
Son bir ümit; yalanlara sarılıyorlar, halkı kandırmaya çalışıyorlar. Güya, “Avrupa’da aşılar ücretliymiş. 100 dolara 50 Euro’ya aşı yapılıyormuş.” Yalanın biri bin Euro. Aşı Avrupa’da ücretli olsaydı iktidarınız o aşıyı buradaki yurttaşa en az 150 Euro’ya yapardı. Bundan hiç kimsenin kuşkusu yok. Aşının parasını zaten zamlarla, vergi artışlarıyla fazlasıyla halkın cebinden çıkartıyorsunuz. Doğrudan aşıyı satamıyorlar ya, yerine yalan satmaya çalışıyorlar. Ama kusura bakmasın bu yalanların hiçbir alıcısı artık bu ülkede yok.
Kadınların demokratik muhalefetini iktidara taşıma arifesindeyiz
Evet, sevgili kadınlar; bu yalan, talan, soygun düzenine karşı bizler kararlı mücadelemizi büyütme ve kadınların birlikteliğini güçlendirme yolunda hızlıca ilerliyoruz. Kadınların demokratik muhalefetini iktidara taşıma arifesindeyiz. Bu nedenle örgütlüğümüzü büyütüyoruz, safları sıklaştırıyoruz. “Kadınlar İçin Adalet” kampanyamız kapsamında “Kadın Yoksulluğuna Hayır” buluşmaları gerçekleştiriyoruz. Sevgili Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran ve bütün arkadaşlarıma verdikleri emekten dolayı teşekkür ediyorum, yolları açık olsun. Doğu’dan, Güney’e, Ege Bölgesi’nden İç Anadolu’ya, Çukurova’dan Marmara’ya olmak üzere birçok alanda birçok kadınla bir araya geldiler, bir araya geldik.
Fabrikalarda, atölyelerde, mahallelerde, tarlalarda, yaylalarda kadınlarla buluştular, buluştuk. Zaman zaman ben de eşlik ettim, zaman zaman ellerimizi tuttuk. Birbirimizin elini tuttuk, yüreğine dokunduk. Yaşam güçlüklerini, taleplerimizi, neler yapmamız gerektiğini ve onların isteklerini aldık, paylaştık. Parası olmadığı için ilaç alamayan, sağlığa erişemeyen MS hastası yakınları çocukları olan kadınlarla Bursa’da buluştuk. Tableti, interneti olmadığı için çocuklarının eğitime ulaşamadığını söyleyen kadınlarla Bursa’da konuştuk. Sanat düşmanı bu iktidara karşı isyanını da geçimini de icra ettiği sanatla sürdüren kadınlarla İstanbul’da bir araya geldik.
Gördüğümüz, kucaklaştığımız bütün kadınlarla gerçekleştirdiğimiz bu buluşmalardan ortak bir düşünce ile ayrıldık. Bu erkeklik düzeni gitmeli, bu devran değişmeli dedik! Değişim bizim kendi öz gücümüzde, ortak mücadelemizde, birlikteliğimizdedir. Bu nedenle ortak kadın mücadelemiz ne kadar önemli ise kadın siyasetini de sahiplenmemiz ve kadın kazanımlarını korumamız da bir o kadar önemli ve anlamlıdır.
Kobanî Davasında kadınlar erkek yargıyı yargılıyor
Bildiğiniz üzere bir kadın partisi olan HDP’yi kapatarak kadın gücünü siyasetten tasfiye etmek, kadın mücadelesini susturmak ve bastırmak istiyorlar. Bunun için partimize kapatma davası açtılar. Bu amaçla Kobanî Kumpas Davasını HDP’yi kapatmak için hukuki bir kılıf olarak açtıklarını biliyoruz. İddianamede yer alan bütün “suçlar” parti etkinliklerimiz ve çalışmalarımıza yöneliktir. Kobanî Davasıyla kadın siyasetini yargılamaya çalışıyorlar. Fakat aslında bu dava sürecinde kadınlar erkek zihniyeti ve erkek yargıyı yargılıyor, yargılamaya devam edecektir!
Sebahat Tuncel diyor ki; “Türkiye’de kadınlar siyasete giremezken siz HDP’li kadınları siyaset dışı bırakmak, siyaset yasağı getirmek istiyorsunuz.” Sevgili Sebahat’a buradan binlerce selam olsun. Ayla Akat Ata diyor ki; “Dünyanın hiçbir yerinde kadın mücadelesi kriminalize edilmemiş, “terör” kavramı kullanılmamıştır. Eşit temsiliyetteki ısrarımız cezaeviyle son buluyor.” Sevgili Ayla Akat Ata’ya binlerce selam olsun. Gültan Kışanak diyor ki; “Kadın erkek eşitliğine karşı açılmış bir davadır bu. Bu dava faşizmin önündeki engelleri kaldırma davasıdır.” Sevgili Gültan Kışanak’a buradan binlerce selam olsun. Ve sevgili Figen Yüksekdağ’ın söylediği gibi “tarih bizi de yazacak, onları da!” Sevgili Figen Yüksekdağ’a da buradan binlerce selam olsun.
HDP kadınların kısılmak istenen ses ve nefesidir, bu sesi kesemeyecekler!
Sevgili arkadaşlar; Kobanî Davası ile amaçladıkları demokratik siyaseti, kadın mücadelesini ve demokratik muhalefeti tasfiye etmek olduğunu biliyoruz. Çünkü HDP; ayrımcılığa uğrayan herkes için eşitliği isteyen, tekçiliğe karşı çoğulculuğu esas alan, bu topraklarda varlık bulmuş her kesimin hakkını hukukunu savunan bir halklar partisidir. Çünkü HDP; emeğin, emekçinin, yoksulun partisidir. Ezilenlerin sözüdür, gücüdür, emeğidir, kazanımıdır! Çünkü HDP; ne kirli rant ilişkilerinde ne de mafya düzeninde yer almayacak kadar temiz değerlere ve ilkelere sahiptir. Çünkü HDP; hakikatlerin ve adaletin mücadelesini verendir. Çözümsüzlüğe karşı çözümün, hukuksuzluklara karşın adaletin, savaşın her türlü yıkımına karşı barışın yanında saf tutandır. Çünkü HDP; inkâra ve asimilasyona karşın her rengin, her dilin, her inancın, her kimliğin yaşamasına ve yaşatılmasına adanmış bir fikriyattır! Çünkü HDP; kadınların özgürlük mücadelesi, kadınların kısılmak istenen sesi, kadınların kesilmek istenen nefesidir! Bu sesi, bu nefesi asla kesemeyecekler! HDP’nin yeni yaşam fikriyatını asla durduramayacaklar.
HDP’siz bir ülkeyi ancak rüyanızda görürsünüz
Buradan hükûmete son olarak şunları söylemek istiyorum. Biliyoruz itiraz etmeyen, biat eden bir halk istiyorsunuz. Korkmuş ve sinmiş bir toplum istiyorsunuz. Biliyoruz çaresiz, güvencesiz; şiddete razı, ölüme razı, sömürülmeye razı kadınlar istiyorsunuz. Biliyoruz savaş rantınızı, ölüm siyasetinizi, alkışlayacak şakşakçılar istiyorsunuz. “Beka” deyince arkasına sakladığınız rant ve talanı görmeyen, savaşa akıttığınız milyar dolarları dile getirmeyen bir muhalefet istiyorsunuz. Biliyoruz HDP’siz bir ülke istiyorsunuz. HDP’yi kapatarak kadın siyasetini, demokratik muhalefeti, barış ve çözüm imkânını betona gömmek istiyorsunuz. Aslına bakarsanız bizler ne istediğinizi çok iyi biliyoruz. Fakat biz kadınlar da diyoruz ki tüm bunları ancak rüyanızda görürsünüz.
Ne zulme eğecek boynumuz, ne de zalime minnetimiz var!
Kadınlar olarak ne zulme eğecek boynumuz, ne de zalime minnetimiz var! Reislerin yönettiği bir suç mahallesine çevirdiğiniz şu karanlık ülke ortamında kadınlar; hakikatin, cesaretin ve eşit bir yaşamın meşalesidir. Bu meşalenin ateşi milyonlarca kadının inançlı mücadelesi ile yanıyor ve zifiri karanlığınıza ışık tutuyor. İşte milyonlarca kadının kararlı bir yürüyüşle taşıdığı bu ışık karanlığınıza son verecek, aydınlık günleri inşa edecek.
Gergerlioğlu derhal tahliye edilmeli, vekilliğinin iadesi sağlanmalıdır
Yine cezaevlerinde tecride ve baskı uygulamalarına karşı açlık grevinde olan arkadaşlarımız var. Onların bu mücadelesi toplumun tamamı içindir. Çünkü tecridi kırmak demek çözümsüzlük siyasetini, adaletsiz düzeni kırmaktır, savaş ve ölüm politikalarını kırmaktır. Bu nedenle tecride karşı hep birlikte mücadele yürütmeliyiz. Tecridi kıracak olan en büyük güç kadınların içeride ve dışarıda verdiği barış mücadelesidir.
Cezaevlerinde çıplak aramayı ortaya çıkartan, bunun için mücadele veren, hakikati ortaya çıkarttığı için vekilliği düşürülerek hukuksuzca tutuklanan Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu için AYM ihlal kararı verdi. Ancak, mahkeme günlerdir AYM’nin kararını uygulamıyor, milletvekilimizi tahliye etmiyor. Buradan sesleniyorum. Bu hukuksuzluğa bir an önce son verilmeli, Gergerlioğlu derhal tahliye edilmeli ve vekilliğinin iadesi bir an önce sağlanmalıdır. Bu kadın grubu içinde bir selam da erkek arkadaşımıza sevgili Gergerlioğlu’na gönderelim.
Kadın mücadelesi ve siyaseti ile HDP de bir kadın kazanımıdır
Evet, sevgili kadınlar; şimdi her zaman olduğundan çok daha fazla kadın kazanımlarımızı sahiplenme ve savunma zamanıdır. Eşit temsiliyet ilkesi ile, eşbaşkanlık sistemi ile, kadın meclisleri ile, parlamento kadın grubu ile, ülkedeki en yüksek kadın temsiliyeti oranı ile belediyelerimiz bünyesinde açtığımız nice kadın kurum ve kuruluşları ile yürüttüğü etkin kadın mücadelesi ve siyaseti ile HDP de bir kadın kazanımıdır. O nedenle şimdi çok daha güçlü bir şekilde HDP ile mücadelede ortaklaşma, birlikte yürüme zamandır. Şimdi ortak kadın mücadelesinin hattını güçlendirme, dayanışma ve kadın ittifakını kurma zamanıdır. Bu suç ittifakının biz kadınlara, halka ve HDP’ye yönelik saldırılarına karşı her zaman olduğundan daha büyük bir dirençle karşı duralım, ortak mücadeleyi yükseltelim, kadın örgütlülüğümüzün ağlarını sıkı örelim.
İstanbul Sözleşmesi bizim, eşbaşkanlık bizimdir!
Erkeklik düzenine son verecek güç, kadın gücüdür. Ülkeyi faşizmden kurtaracak güç, kadın gücüdür. Çete-mafya-siyaset-medya ortaklığındaki çeteler ittifakının karşısında duracak güç, kadın ittifakıdır. Özgürlük bizim, eşitlik bizimdir sevgili kadınlar! İstanbul sözleşmesi bizim, eşbaşkanlık bizimdir! Haklarımız bizim, dilimiz bizim, kimliğimiz bizimdir! Bu topraklar bizim, bu yurt bizim, bahçe bizimdir! Bin bir renkli çiçek, gül bizdedir! Yoktur talancıya verecek selamımız, içirecek suyumuz, yedirecek ekmeğimiz! Kadınız biz yaşamı var edeniz. Barışı, eşitliği, adaleti, sevgiyi sonuna kadar savunacak ve mutlaka bu topraklara hâkim kılacağız! Bu şiarla, hep birlikte büyük mücadele edeceğiz, büyük kazanacağız. Jin jiyan azadî diyorum, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Kaynak: "Buldan: Kadınların başına gelmiş en büyük felaket olan AKP'yi yürürlükten kaldıracağız!". Halkların Demokratik Partisi resmî web sitesi. 6 Temmuz 2021. 6 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2021.
|