On Beşinci Yıl Kitabı
K İ T A B I
KEMAL ATATÜRK'e:
onun izinde ve emrinde yürüyerek Türk istikláli, Türk vatanı ve Türk inkilabı için seve seve can veren kahramanlara;
evlâdlarını vatan için, memleket için yetiştirip yine o uğurda feda etmekden çekinmeyen Türk ana ve babalarına;
bu kudsi eserin kuruluşunda bütün güçlüklere göğüs gererek çalışan emeğini, zekâsını bilgisini ve hayatını veren millet ve memleketsever Türk nesline;
ve bundan sonraki millî hayatın her safhasında onun üstünlüğü için çalışmaya devam eden cümhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, inkilapçı, laik Türk evlatlarına;
saygı, sevgi ve minnetler olsun.
TÜRK MİLLETİ;
KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLADIĞIMIZIN, ON BEŞİNCİ YILINDAYIZ. BUGÜN, CÜMHURIYETİMİZİN ONUNCU YILINI DOLDURDUĞU, EN BÜYÜK BAYRAMDIR.
KUTLU OLSUN.
BU ANDA, BÜYÜK TÜRK MİLLETİNİN BİR FERDİ OLARAK, BU KUTLU GÜNE KAVUŞMANIN, EN DERİN SEVİNCİ VE HEYECANI İÇİNDEYİM.
YURTDAŞLARIM,
AZ ZAMANDA ÇOK VE BÜYÜK İŞLER YAPTIK. BU İŞLERİN EN BÜYÜĞÜ TEMELİ TÜRK KAHRAMANLIĞI VE YÜKSEK TÜRK KÜLTÜRÜ OLAN TÜRKİYE CÜMHURİYETİDİR.
BUNDAKİ MUVAFFAKİYETİ TÜRK MİLLETİNİN VE ONUN DEĞERLİ ORDUSUNUN BİR VE BERABER OLARAK, AZİMKÂRANE YÜRÜMESİNE BORÇLUYUZ.
FAKAT YAPTIKLARIMIZI ASLA KÅFI GÖREMEYİZ. ÇÜNKÜ DAHA ÇOK VE DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK MECBURİYETİNDE VE AZMİNDEYİZ. YURDUMUZU DÜNYANIN EN MAMUR VE EN MEDENİ MEMLEKETLERİ SEVİYESİNE ÇIKARACAĞIZ. MİLLETİMİZİ EN GENIŞ REFAH, VASITA VE KAYNAKLARINA SAHİP KILACAĞIZ. MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZÜ, MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNİN ÜSTÜNE ÇIKARACAĞIZ.
BUNUN İÇİN, BİZCE ZAMAN ÖLÇÜSÜ, GENİŞ ASIRLARIN GEVŞETİCI ZİHNİYETİNE GÖRE DEĞİL, ASRIMIZIN SÜR'AT VE HAREKET MEFHUMUNA GÖRE DÜŞÜNÜLMELİDİR. GEÇEN ZAMANA NİSBETLE, DAHA ÇOK ÇALIŞACAĞIZ. DAHA AZ ZAMANDA, DAHA BÜYÜK İŞLER BAŞARACAĞIZ. BUNDA DA MUVAFFAK OLACAĞIMIZA ŞÜPHEM YOKTUR. ÇÜNKÜ TÜRK MİLLETİNİN KARAKTERİ YÜKSEKTİR. TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR. TÜRK MİLLETÍ ZEKİDİR. ÇÜNKÜ TÜRK MİLLETİ, MİLLİ BİRLİK VE VE BERABERLİKLE GÜÇLÜKLERİ YENMESİNİ BİLİR VE ÇÜNKÜ, TÜK MİLLETİNİN YÜRÜMEKTE OLDUGU TERAKKİ VE MEDENİYET YOLUNDA ELİNDE VE KAFASINDA TUTTUĞU MEŞALE MÜSPET İLİMDİR. ŞUNU DA EHEMMİYETLE TEBARUZ ETTİRMELİYİM Kİ, YÜKSEK BIR İNSAN CEMİYETİ OLAN TÜRK MILLETİNİN TARİHİ BİR VASFI DA, GÜZEL SANATLARI SEVMEK VE ONDA YÜKSELMEKTİR. BUNUN İÇİNDİR Kİ, MİLLETİMİZİN YÜKSEK KARAKTERİNİ, YORULMAZ ÇALIŞKANLIĞINI, FITRİ ZEKÂSINI, İLME BAĞLILIĞINI, GÜZEL SANATLARA SEVGİSİNİ, MİLLİ BİRLİK DUYGUSUNU MÜTEMADİYEN VE HER TÜRLU VASITA VE TEDBİRLERLE BESLEYEREK. İNKİŞAF ETTİRMEK MİLLİ ÜLKÜMÜZDÜR.
TÜRK MİLLETİNE ÇOK YARAŞAN BU ÜLKÜ, ONU, BÜTÜN BEŞERİYETTE HAKİKİ HUZURUN TEMİNİ YOLUNDA, KENDINE DÜŞEN MEDENİ VAZİFEYİ YAPMAKTA, MUVAFFAK KILACAKTIR.
BÜYÜK TÜRK MİLLETİ: ON BEŞ YILDANBERI, GİRİŞTİĞİMİZ İŞLERDE MUVAFFAKİYET VADEDEN ÇOK SÖZLERİMİ İŞİTTİN. BAHTİYARIM Kİ, BU SÖZLERİMİN HİÇ BİRİNDE, MİLLETİMİN, HAKKIMDAKI İTİMADINI SARSACAK, BIR İSABETSİZLİĞE UĞRAMADIM.
BUGÜN. AYNI İNAN VE KAT'İYETLE SÖYLÜYORUM Kİ, MİLLİ ÜLKÜYE, TAM BİR BÜTÜNLÜKLE YÜRÜMEKTE OLAN TÜRK MİLLETİNİN, BÜYÜK MİLLET OLDUĞUNU BÜTÜN MEDENİ ALEM, AZ ZAMANDA, BİR KERRE DAHA, TANIYACAKTIR. ASLA ŞÜPHEM YOKTUR Kİ, TÜRKLÜĞÜN UNUTULMUŞ BÜYÜK MEDENI VASFI VE BÜYÜK MEDENİ KABİLİYETI, BUNDAN SONRAKİ İNKİŞAFI İLE, ATİNİN YUKSEK MEDENİYET UFKUNDAN, YENİ BİR GÜNEŞ GİBİ DOĞACAKTIR.
TÜRK MİLLETİ;
EBEDİYETE AKIP GİDEN HER ON SENEDE, BU BÜYÜK MİLLET BAYRAMINI, DAHA BÜYÜK ŞEREFLERLE, SAADETLERLE HUZUR VE REFAH İÇİNDE KUTLULAMANI, GÖNÜLDEN DİLERİM.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
KRONOLOJİSİ
19 | Mayıs | 1919 | Kemal Atatürk Samsuna çıktı. |
23 | Temmuz | 1919 | Erzurum kongresi açıldı. |
4 | Eylül | 1919 | Sivas kongresi açıldı. |
7 | » | 1919 | Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti kuruldu. |
27 | Kâ. Evvel | 1919 | Kemal Atatürk Ankaraya geldi. |
10 | Kâ-sani | 1920 | Ulus gazetesi çıktı. |
16 | Mart | 1920 | İstanbul itilâf devletleri askeri tarafından işgal edildi. |
20 | » | 1920 | Anadolu demiryolları devlet tarafından işletildi. (1 Kânunusani 1928 de Anadolu demiryolları devletçe satın alındı. |
23 | Nisan | 1920 | Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankarada açıldı. |
24 | Nisan | 1920 | Kemal Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisliğine seçildi. |
29 | » | 1920 | Hiyaneti vataniye kanunu yapıldı. |
2 | Mayıs | 1920 | İlk İcra Vekilleri Heyeti kuruldu. |
9 | Kâ-sani | 1921 | Birinci İnönü muharebesi. |
20 | » | 1921 | İlk teşkilâtı esasiye kanunu kabul edildi. |
8 | Şubat | 1921 | Ayıntaba (Gazi Antep) adı verildi. |
16 | Mart | 1921 | Türkiye ile Rusya arasında Moskova muahedesi aktedildi. |
30 | » | 1921 | İkinci İnönü muharabesi. |
30 | Haziran | 1921 | Çocuk Esirgeme Kurumu kuruldu. |
5 | Ağustos | 1921 | Kemal Atatürk Başkumandan seçildi. |
23 | » | 1921 | Sakarya meydan muharebesi. |
19 | Eylül | 1921 | Kemal Atatürk'e Büyük Millet Meclisi Gazi ünvanını ve Müşür rütbesini verdi. |
13 | T.Evvel | 1921 | Türkiye ile Ermenistan arasında Azerbaycan ve Gürcistar arasında kara muahedesi bağlandı. |
20 | » | 1921 | Fransızlarla cenup sulhu yapıldı. |
31 | Temmuz | 1922 | İstiklâl mahkemesi kanunu yapıldı. |
26 | Ağustos | 1922 | Afyon cephesinde büyük taarruz başladı. |
30 | » | 1922 | Dumlupınarda Başkumandan meydan muharebesi |
1 | Eylül | 1922 | Kemal Atatürk «Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir. İleri!» emrini verdi. |
9 | Eylül | 1922 | Ordu İzmir'e vardı. |
11 | Teş-evvel | 1922 | Mudanya mütarekesi |
1 | Teş-sani | 1922 | Saltanat kaldırıldı. |
25 | Teş-sani | 1922 | Trakyada milli idarenin kuruluşunun tamamlanması |
24 | Temmuz | 1923 | Lozan muahedesi imzalandı. |
9 | Ağustos | 1923 | Halk Partisi kuruldu. |
11 | » | 1923 | İkinci Büyük Millet Meclisi toplandı. |
2 | Teş.Evvel | 1923 | İstanbul İtilaf devletleri işgalinden kurtarıldı. |
6 | » | 1923 | Türk ordusu İstanbula girdi. |
13 | » | 1923 | Kanunla Ankara devlet merkezi oldu. |
29 | » | 1923 | Cümhuriyet ilân edildi. |
29 | » | 1923 | Kemal Atatürk Birinci Cümhurreisi seçildi. |
30 | » | 1923 | İcra Vekilleri Heyeti Reisliğinin adı Başvekil olarak Cümhuriyet İcra Vekilleri Heyeti kuruldu. |
5 | Kâ-sani | 1924 | Hafta tatili kanunu kabul edildi. |
14 | » | 1924 | Askerlik müddeti azaltıldı. |
1 | Mart | 1924 | Devlet tarafından demiryolu inşaatına başlanıldı. |
2 | Mart | 1924 | Parti grupu hilafetin, şer'iye ve evkaf vekaletlerinin kaldırılmasını kabul etti. |
3 | » | 1924 | Demiryolu siyaseti kanunlaştı. |
3 | » | 1924 | Medreseler kaldırıldı. |
3 | » | 1924 | Türkiye Büyük Millet Meclisi hilafetin ilgası, tedrisatın tevhidi, Şer'iye ve evkaf Vekâletlerinin kaldırılması kanununu yaptı. |
3 | » | 1924 | Hanedan hudut haricine çıkarıldı. |
18 | Mart | 1924 | Köy kanunu kabul edildi. |
8 | Nisan | 1924 | Şer'iye mahkemeleri kaldırıldı. |
20 | » | 1924 | Cümhuriyetin teşkilatı esasiye kanunu yapıldı. |
26 | Ağustos | 1924 | İş Bankası kuruldu. |
10 | Teş.Sani | 1924 | Halk Partisi, Cümhuriyet Halk Partisi adını aldı. |
16 | Şubat | 1925 | Türk Hava Kurumu kuruldu. |
27 | » | 1925 | Åşar kaldırıldı. |
1 | Mart | 1925 | Tütün rejisi satın alındı. |
19 | Nisan | 1925 | Sümerbank kuruldu (eski sanayi ve maadin bankası) |
24 | Ağustos | 1925 | Şapka giyildi. |
5 | Teş. Sani | 1925 | Ankara hukuk fakültesi açıldı. |
25 | Teş.Sani | 1925 | Şapka kanunu kabul edildi. |
30 | » | 1925 | Tekkeler, türbeler, zaviyeler kapatıldı. |
26 | Kâ.evvel | 1925 | Beynelmilel takvim ve saat kabul edildi. |
17 | Şubat | 1926 | Türk medeni kanunu kabul edildi. (Türk medenî kanunun ile kadın, ailede ve cemiyette medenî haklara kavuştu.) |
8 | Mart | 1926 | Borçlar kanunu kabul edildi. |
13 | »Mart | 1926 | Türk ceza kanunu kabul edildi. |
19 | Nisan | 1926 | Kabotaj kanunu kabul edildi. |
22 | Mayıs | 1926 | Emlâk ve Eytam bankası kuruldu. |
28 | Mayıs | 1926 | Teşviki sanayi Kanunu kabul edildi. |
28 | Haziran | 1926 | Türk ticaret Kanunu kabul edildi. |
9 | Temmuz | 1926 | Şehitlikleri imar cemiyeti kuruldu. |
11 | Eylûl | 1926 | Ankara otomatik telefonu işletmiye açıldı. |
3 | Teş.Evvel | 1926 | Sarayburnunda ilk atatürk heykeli dikildi. |
29 | Mayıs | 1927 | Ankara-Kayseri demiryolu işletmeye açıldı. |
15 | Teş. Evvel | 1927 | Cümhuriyet Halk Partisi ikinci büyük kongresi toplandı. |
15-20 | » | 1927 | Parti kongresinde Umumî Reis Kemal Atatürk büyük tarihî nutkunu okudu. |
28 | » | 1927 | Yurdun birinci nüfus sayımı yapıldı. |
1 | Teş. Sani | 1927 | İkinci Büyük Millet Meclisi açıldı. |
4 | » | 1927 | Ankarada müze önünde Atatürk heykeli dikildi. |
24 | » | 1927 | Ankarada zafer abidesi açıldı. |
1 | Kâ. Sani | 1928 | Anadolu demiryolları satın alındı. |
31 | Kâ. Sani | 1928 | Türk Kültür Kurumu kuruldu. |
5 | Nisan | 1928 | C. H. P. grupunda lâiklik esası ve teşkilâtı esasiye kanununun dine ait hükümlerinin çıkarılması kabul edildi. |
10 | Nisan | 1928 | Teşkilâtı esasiye kanunudna dine ait maddelerin Büyük Millet Meclisince çıkarılması. |
24 | Mayıs | 1928 | Beynelmilel rakamlar kabul edildi. |
9 | Ağustos | 1928 | Kemal Atatürk İstanbul Sarayburnu parkında harf inkılâbını müjdeliyen nutkunu söyledi. |
3 | Teş. Sani | 1928 | Türk harfleri kanunu Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. |
1 | Kâ Sani | 1929 | Millet mektepleri açıldı. |
5 | » | 1929 | Mersin - Adana şimendiferi satın alındı. |
24 | Nisan | 1929 | İcra ve iflâs kanunu kabul edildi. |
24 | Mayıs | 1929 | Devlet memurları maaşlarının tevhit ve teadülü kanunu kabul edildi. |
1 | Haziran | 1929 | Zirai kredi kooperatifleri kanunu kabul edildi. |
8 | Haziran | 1929 | Millî Sanayii koruyacak kanun kabul edildi. |
8 | » | 1929 | Topraksız çiftçiye toprak verilmesi kanunu kabul edildi. |
30 | Kâ. Sani | 1930 | Ulusal Ekonomi ve Arttırma kurumu kuruldu. |
22 | Şubat | 1930 | Türk parasının kıymetini koruma kanunu kabul edildi. |
16 | Nisan | 1930 | Yeni belediye kanunu kabul edildi. |
8 | Haziran | 1930 | Tekaüt kanunu kabul edildi. |
11 | Haziran | 1930 | Türkiye Cümhuriyeti Merkez Bankası kuruldu. |
30 | Ağustos | 1930 | Ankara-Sivas demiryolu açıldı. |
23 | Mart | 1931 | Türk çocuklarının ilk tahsillerini Türk mekteplerinde yapmaları kanunu kabul edildi. |
26 | Mart | 1931 | Üçüncü Büyük Millet Meclisi, intihabı yenilemeğe karar verdi. |
1 | Nisan | 1931 | Ölçülerde metre ve kilo sistemi kabul edildi. |
15 | » | 1931 | Türk tarih Kurumu kuruldu. |
23 | » | 1931 | Fevzipaşa-Malatya hattı işletmeye açıldı. |
4 | Mayıs | 1931 | Dördüncü Büyük Millet Meclisi açıldı. |
4 | » | 1931 | Kemal Atatürk üçüncü defa Cümhurreisliğine seçildi. |
10 | » | 1931 | Ankara-İstanbul telefon konuşması başladı. |
19 | Şubat | 1932 | Halkevleri açıldı. |
23 | Nisan | 1932 | Kütahya-Balıkesir hattı işletmeye açıldı. |
5 | Temmuz | 1932 | Buğday kanunu kabul edildi. |
12 | » | 1932 | Türk Dil Kurumu kuruldu. |
26 | Eylül | 1932 | Türk Dili Kurultayı toplandı. |
15 | Kâ. evvel | 1932 | Samsun-Sivas hattı işletmeye açıldı. |
4 | Nisan | 1933 | Antalyaya demiryolu yapılması kanunu çıktı. |
27 | » | 1933 | Adana-Fevzipaşa hattı alındı. |
25 | Mayıs | 1933 | Dış borçlar meselesi halledildi. |
29 | » | 1933 | Kömüre giden demiryolunun yapılması kanunu çıktı. |
12 | Haziran | 1933 | Bakıra giden demiryolunun yapılmasına başlandı. |
29 | » | 1933 | Sivas-Erzurum demiryolunun yapılmasına başlandı. |
1 | Ağustos | 1933 | Eski İstanbul Darülfünunu yerine Türk Üniversitesi kuruldu. |
2 | Eylül | 1933 | Ulukışla-Kayseri hattı bitti. |
29,30,31 1-inci | Teşrin | 1933 | Cümhuriyetin 10 uncu yılı büyük tezahüratla kutlulandı. |
Halen Türkiye Cümhuriyetinde bir, birinci reis ve bir baş müddei umumi ile on, ikinci reisi ve elli aza ve 18 baş müddeiumumi muavini ve yirmi beş raportör azadan müteşekkil olmak üzere dört hukuk; dört, ceza; bir ticaret ve bir icra iflas dairelerini muhtevi olan temyiz mahkemesi teşkilatı mevcut olup kaza birliğinin bir cüz'ü olan içtihat birliği ve kanunun her yerde tam olarak tatbiki bu teşkilatla temin edilmektedir.
En yüksek dereceli adalet mercii olan işbu temyiz teşkilatının mürakabesi altında çalışan 32 si müstakil ve 46 si mürettep yani ağır ceza işlerile birlikte asliye mevaddını da rüyet eden ve bir reis ile iki aza ve bir âza muavininden müteşekkil bulunan 78 ağır ceza mahkemesi ve yine 1 reis ile 2 aza ve 1 aza muavininden müteşekkil olmak üzere çalışan (4) asliye ceza, (10) asliye hukuk ve (4) ticaret mahkemesi ve tek hâkimden ibaret almak üzere (145) asliye hukuk mahkemesi, (141) asliye ceza mahkemesi ve yine bir hakim tarafından hem hukuk hem de ceza işlerine bakılan (197) asliye mahkemesi ve (171) tane de hukuk ve ceza mevaddinin sulh kısmına bakan sulh mahkemesi olmak üzere cem'an (750) mahkeme mevcuttur. Bu mahkemelerde filen kaza vazifesini gören (312) si ağır cezada (16) si ticaret mahkemesinde ve (185) i asliye hukukda ve (157) si asliye cezada (183) ü hem asliye hukuk hem asliye cezaya bakan tek hâkimli mahkemelerde (171) i sulh mahkemelerinde ve (10) icra reis muavinliğinde ve (360) i sorgu hâkimliği işlerinde çalışan (1394) hâkim ile bu mahkemeler nezdinde ämme hukukunu temsil eden (507) Cümhuriyet müddeiumumi ve muavini ve (348) icra memuru ve (10) adli tabip mevcuttur. Bunlardan başka ikinci mertebe memuru olarak yine bu mahkemeler nezdinde (465) baş katip ve muavini ve (1923) zabit kâtibi ve (1068)i piyade ve (768) i süvari olmak üzere ceman (1836) mübaşir çalışmaktadır.
Yapılan adli teşkilâtın gayesi olan teyzü adaletin hakkile ifası bu işe memur olan hâkimlerin tam bir ilmi kifayet ve istiklâl ile hareket ve ifayı vazife etmelerine vabeste olup bu husus Kânunuevvel/1934 tarihine kadar 766 sayılı hâkimler kanunu ile temin edilmekte idi.
Adli mevzuatımızın kendinden beklenilen faydalı neticeleri vermesi için aranacak mühim bir nokta, bu kanunları tatbik edecek olanların kudret ve ehliyet sahibi bulunmalar ve ayni zamanda hâkimlerde ehemmietle aranacak olan seciye, metanet ve doğruluk gibi haslatları haiz olmalarıdır. Adaleti halk arasında tevzi etmek vazifesini üzerine alacak olan håkimlerin mesleğe alınırken yukarıda işaret edilen vasıflarla mücehhez bulunmaları hakkile takdir ve tetkik olunduktan sonra istikballeri noktasından da bu mesklete feyiz göreceklerine emin olmaları ve terfi ve takdirlerinin de bu yüksek mülâhazalara dayanan esaslara göre tanzim edilmiş bulunması lâzımdır.
Teşkilâtı esasiye kanunumuzda mahkemelerimizin istiklâlini kayıt ve tesbit eden 56 ncı maddede hâkimlerin evsafı, hukuk ve vezaifi, maaş ve muhassasatları ile nasıp ve azillerinin mahsus kanunla tayin olunacağı açık olarak gösterilmiş olduğundan 766 sayılı kanunun tatbikinde görülen tecrübeler bu kanunun değiştirilmesi zaruret ve mecburiyetini gösterdiğinden dolayı mahzurlu ve hatalı olmak değil umulduğu kadar fayda vermiyen her şeyi ilmin, usulün ve ihtiyacın icaplarına göre tadil ve ıslâh etmek siarında olan inkılâbımıza lâyık ve hakkın sahibine verilmesinde itimada şayan hâkimler yetiştirmek ve gençlerimize bu mesleğin istikballerinden kat'i ümitler verici olduğunu anlatmak için 1 /K.Evvel/934 tarihinde mer'iyet mevkiine giren 2556 sayılı hâkimler kanunu Büyük Millet Meclisince kabul edilmiştir.
Hükmünün yürümeğe başladığı üç buçuk senedenberi tatbikatından görülen ameli faydalar; hâkimlerin terfii için, kendi sayügayretlerinden ve çıkardıkları iş miktarından ve verdikleri kararlardan temyizce tetkik olunanları tasdik ve bozma nisbetlerinin lehlerine tezahür etmesinden başka çare olmadığını tebarüz ettirmiş ve esasen her meslekten ziyade fcragati nefisle çalışan hâkimlerimizi daha ziyade şevk ve gayretle mesleklerine bağlamıştır.
Mesleğin istilzam ettiği ağır mes'uliyete katlanacak olan hâkimlerimizden arzolunan 2556 sayılı kanunla muayyen olan usul dairesinde lâzımgelen şartları ihraz edenlerin terfi edebilmeleri için her sene alınan kadrolar ihtiyaç nisbetinde arttırılmış ve nihayet bu sene 30. 5 938 tarihinde Yüksek Meclisce kabul buyurulan 3408 sayılı kanunla 63 adet (90) liralık ve 79 adet (80) liralık, 188 adet (70) liralık ve 268 adet (55) liralık ve 347 adet (45) liralık ve 485 adet (40) liralık ve 660 adet (35) liralık ve 350 adet (30) liralık olmak üzere çok geniş bir kadro alınarak hâkimlerin terfileri esbabı temin edilmiştir.
Cümhuriyetin ilânından beri yapılan adli teşkilâttaki tedrici değişiklikleri, bu yolda elde edilen tekâmülü tebarüz ettirmek için şu suretle sıralayabiliriz:
A — Sivasda hukuku şer'iye ve ceza ve istida dairelerinden mürekkep muvakkat bir temyiz heyeti teşkiline dair olan 7/Haziran/337 tarih ve 4 numaralı kanun.
B — Kazalarda bidayet mehakimi vazife ve salâhiyetini haiz olmak üzere tek hâkimliklerle vilâyet ve livalarda bir reis ve iki âzadan mürekkep istinaf mahkemelerinin teşkiline dair 30/Nisarı /337 tarih ve 117 sayılı kanun.
C — Salâhiyeti adliyeye müteallik 1/T.Sani/339 tarih ve 367 sayılı kanun.
D — Heyeti temyiziye merkezinin Eskişehire nakline ve teşkilâtın genişletilmesine dair |4/T.Şani/339 tarih ve 371 sayılı kanun. Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/34 15 — Noter kanunu 3456 16 — Adliye harç tarifesi kanunu 2503 17 — Noter harç kanunu
Cumhuriyet ilânı tarihinden bugüne kadar hukuk işleri umum müdür· lüğünce yapılan kanunların numaralarını gösterir cetveldir. 7/7/938
Ceza Mevzuatı Cumhuriyet idaresi 1810 tarihli Fransız kanunundan alınan 1274 tarihli ceza kanununu mer'iyette buldu. Bu kanun hazırlanırken Fransız ceza kanu nu bilhassa mutlakiyet saltanatını kuvvetlendirecek müeyyitlerine mühim bir yer ayrılmış âmmenin ve memleketin hukukuna taallûk eden kısımlar daha basit bir halde bırakılmıştı. Tanzimi sırasında üstün bir kanun addedi lebilecek hükümleri ihtiva etmekte olan bu kanun arada geçen bir asırdan fazla zaman zarfmda ceza hukukunun tekâmül seyrini takip edemediğin den ilmî kıymetini kaybetmiş zaman zaman ilâve olunan maddelerle de insi camsız bir hale gelmişti. Bundan başka tatbikatta gorülen noksanlar hâkim leri büyük müşkiller karşısında bulundurmakta idi. Cumhuriyet idaresile pek feyizli inkişaflara mazhar olan memleketimiz ihtiyaçlarının ferdi saltanat dev rinden kalan bu kanuna tatbik edilemiyeceği şüphesizdi. Yeni telâkkilere· göre cezalandırılması icap eden suçluları cezalandırmak imkânı bulunama · makta ve buna mukabil dinden mülhem olan zihniyetle tanzim kılınan hü kümleri vicdan hürriyetini bile tanımıyarak o zamanki tabir!e (Nakzı siyamı) âdabı umumiyei islâmiyeye mugayeretinden dolayı suç telâkki etmekte idi
Cumhuriyet devrinde ceza sahasındaki en kuvvetli adım şüphe yok ki devletin şahsiyetini, âmmenin hukukunu koruyacak müeyyidelerden mah· rum olan ve eski nazariyelere istinat eden 1274 tarihli kanunun terkedilerek onun yerine hukuk nazariyelerinden mülhem bulunan ve İtalya kanunundan iktibâs edilen 926 tarihli ceza kanununun tedvinile atılmıştır. İki kanunun a rasında yapılacak mukayeselerde eskisinin birçok hâdiseleri dairei şümulüne almayarak âmme hukukunu ihmal ettiği kolaylıkla görülebilir. Bu kanun daha sonraları tatbikattta alınan neticelere göre tadil ve ıslâh edilmiş bilhassa dev letin emniyetine karşı cürümler başlıklı birinci faslı 936 senesine ait tâdilat meyanında baştanbaşa yeniden tanzim edilmiştir. Şiddet kullanarak içtimaî bir zümrenin diğerleri üzerinde tahakkümünü tesis etmiye ve içtimai bir züm reyi bu suretle kaldırmağa veya iktisadî ve içtimaî nizamları devirmeğe veya millî hissiyatı zayıflatmağa veya sarsmağa matuf cemiyetleri tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare edenlerle bu maksatlarla propaganda yapanlar hakkında şimdiye kadar mevzuatımızda yer almamaış olan cezaî müeyyide ler vaz'edilmiştir. Devletin emniyet ve menfaatine taallûk eden vesika ve mâlumatı hüsnü muhafazaya itina etmiyenler hakkında tertip edilen cezalar bu hususta gösterilen hassasiyetin açık ve güzel birer misalini teşkil eder. Ye ni kanun âmmenin ve ailenin nizamı ve selâmeti ve umumî âdap ile şahıslar ve mal aleyhinde işlenen cürümler için bugünkü ihtiyaçlan karşılamağa mü Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/36 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/37 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/38 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/39 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/40 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/41 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/42 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/43 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/44 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/45 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/46 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/47 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/48 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/49
Vekâleti
Muavenet Vekâleti
Osmanlı Hükümeti zamanındaki vaziyet :
Muhacirlik; bizde devlet gücünün izine ve anın med ve cezirine uyarak yayım devirlerinde yeni açılan topraklara yürüyüp yayılmakla ve dönüm devrinde de yine ona uyarak geri gelmekle ve toplanmakla başlar.
Avrupa yayımlarında ordulara yardımcı olarak giden halk ve anın arkasından yürüyen Türk Ulusu ve Oymakları hükûmete hiç bâr olmadan kendi kendilerine yeni sahalarda yerleşmişler ve bu suretle hiç bir tedkik ve teşekküle tâbi olmadan gelişi güzel yürüyen bu göç ve yerleşmeler ekseriya istikrarsızlıkla karşılaşmıştır.
Muhaceret işleriyle yakından alâkadar olunması Türkiyede Kırım harbini müteakip başlamış ve 1293 harbinden sonra birden akıp gelen milyonlarca Rumeli halkının yerleşme işleri Osmanlı hükûmetini ancak harekete getirebilmiştir.
O zaman yapılabilen iş; payitaht olan İstanbulla vilâyet ve kazalarda teşekkül eden İskânı Muhacirin komisyonları marifetiyle muhacirlere yalnız toprak yardımı yapmaktan ibaret kalmıştır.
Bu devrede gelen ve istedikleri yerde konuklayıp kendi kendilerine yerleşen göçmenlere Osmanlı hükûmeti hiç bir istikamet vermediği gibi bunların mikdarlarını, soy ve dillerini, yerleştikleri yerleri tesbit etmeğe, velhasıl ne mağileri ve ne de hal ve istikballeriyle meşgul olmağa lüzum bile görmemiştir.
Kendilerinin ve hayvanlarının yaşayış ve şartlarını gözönüne alarak iskân sahalarını kendi kendilerine intihap eden ve adetleri yüz binleri aşan bu göçmenler ekseriyetle bataklık sahalara yerleşmişler ve bu yüzden kısmı âzamı sıtma salgınları altında mahvolarak ana vatanın her tarafında bıraktıkları ürünlerle mazinin acı birer hâtırasını bugünkü nesle terketmişlerdir.
Meşruiyetin ilânını müteakip Devlet teşkilâtında yer almaya başlayan iskân işlerine ancak bundan sonra nizamname ve talimatnamelerle istikamet verilebilmiştir.
Cümhuriyetin ilânına kadar geçen on beş senelik meşrutiyet devrinde gerek Balkan harbi ve gerek Umumî harp dolayısiyle göç edenlere de yalnız toprak gösterilmek suretiyle yardım yapılarak iskân mahallerinin sıhhî durumlariyle memleket dahilindeki Kültür bakımları ve bunların yerleşme esasları ve müstahsil vaziyete sokulmaları hiç düşünülmemiş ve temini cihetine gidilmemiştir. Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/401 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/402 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/403 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/404 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/405 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/406 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/407 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/408 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/409 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/410 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/411 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/412 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/413
Vekâleti
Cümhuriyet rejimi, Vakıflar idaresini, kendisini mazinin karanlıklarına bağlayan geri ve sakat usullerin tahripkâr tesirleri altında ilerilemekten ve kımıldamaktan mahrum müesseseler arasında buldu. İmparatorluktan aldığı mirası kat'i bir tasfiyeye tâbi tutan ve millî bünyeye uymıyan müessese ve teşekküllerin hayatına son veren yeni rejim, yaşatmak ve yükseltmek istediği teşekküller arasında. Türkün ruhundaki cömertlikten doğan bu ulusal varlığa da kurtarıcı elini uzattı. Onu yaşatmak için, onu ezen eski iskolâstik usul ve zihniyeti yoketmek lâzımgeliyordu. Millî bünyeyi ve devlet kudretini tereddiye uğratan âmiller Cümhuriyetin kudretli eliyle birer birer ortadan kaldırıldıkça vakıflar da kendisini ezen engellerden kurtulmağa başladı. Bütçe kanunlarına konulan yeni hukuk telâkkisine uygun hükümlerle gittikçe salâha doğru yol alan Vakıflar idaresi de nihayet Vakıflar Kanunu ve nizamnamesiyle yeni rejimin bünyesine esaslı surette mal edilmiş oldu.
1 — Vakıfların içtimaî yardım sahasındaki hizmetleri:
Vakıf aslında tamamiyle sosyal bir müessesedir ve en kuvvetli cephesi (içtimaî yardım) a müteveccihtir. Feragat ve faziletin, millî dayanışı sembolü olan vakıfları - bugünün yaşayış icaplarına uygun bir surette - değiştirip genişleterek gelecek nesillere devretmek mecburiyetinde bulunduğumuz için, alınan malî tedbirlerin bütçe üzerindeki müsaid tesirlerinden istifade ederek bu içtimaî yardım cephesinin takviyesine çalışılınaktadır.
İçtimâi yardım işleri, biri Vakıflar bütçesinden ayrılan tahsilatla, diğeri ayrı ayrı birer hükmî şahsiyet olan mülhak vakıflar gelirlerinden ayrılan paralarla iki kanaldan yürütülmektedir.
15 yıl içinde Vakıflar bütçesinden hayır işlerine tahsis olunan paranın yekûnu 10.783.444 ve içtimaî yardım sahasında harcanan paranın yekûnu 3.826.683 liradır. Bu son kısmın 1.829.383 lirası (250) yataklı Gureba hastahanesiyle günde 600 - 700 mühtaca sıcak yemek dağıtan iki aşhanenin masraflarını ve âmalarla malûm ve mühtaçların aylıklarını karşılamaktadır. Geri kalan 1.977.300 lirası da muhtelif müessese ve teşekküllere nakden yapılan yardımları teşkil etmektedir: Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/491 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/492 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/493 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/494 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/495 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/496 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/497 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/498 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/499 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/500 Sayfa:C.H.P. 15. Yıl Kitabı (1938).pdf/501
tarihçesi
tatbikatı
Kuruluş ve kurultaylar :
Türk Dil Kurumu, Ulu Önder ATATÜRK'ün kutsal eliyle 12 Temmuz 1932 de Ankarada kurulmuştur.
Bu kuruluş, 1928 de harf inkılâbiyle başlıyan dil hareketinin ve 1932 de açılan Birinci Türk Tarih Kongresinin verimlerine dayanmakta idi.
Harf inkılâbından sonra, derleme, lûgat ve terim cepheleri üzerinde yapılan ilk dil çalışmaları hazırlık mahiyetinde bir takım verimler yaratmış, fakat müsbet bir neticeye varamamıştı. 1931 den beri yapılan tarih çalışmalarının verimleri ise, Türk Tarih tezinin arkeolojik, etnolojik ve antropolojik deliller kadar lengüistik bürhanlara da dayandığını gösteriyordu. Hem bu bürhanları geniş ölçüde toplamak, hem de eskiden yarım kalmış çalışmaları tamamlamak için, yeni bir dil kuruluşuna ihtiyaç görülmüştü.
Bu yeni kuruluş, hemen işe başlıyarak, varlığını ve çalışmalarını yurdun bütün dilseverleri ve öğretmenleri ile el birliği yapmak yoliyle programlandırmak için, geniş ölçüde bir kurultay toplamak üzere teşebbüs almıştır.
Bu teşebbüs neticesinde 26 Eylül 1932 de Dolmabahçe Sarayında toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı, Türk Dil Kurumunun ilk nizamnamesini ve çalışma programını tasdik etti ve bunlara göre çalışmaları yoluna koyacak bir Genel Merkez Kurulu seçti.
İlk iki senelik çalışmadan sonra 18 Ağustos 1934 te ikinci ve daha iki sene sonra 24 Ağustos 1936 da Üçüncü Dil Kurultayları toplanmış ve bu son kurultay kurumun yeni anatüzüğünü de yapmıştır. Bu anatüzüğe göre Dördüncü Türk Dil Kurultayı da 1939 yazında toplanacaktır.
Dil çalışmalarının safhaları :
Türk Dil Kurumu, bir yandan harf inkılâbiyle başlanan inkılâpçılık yolundaki çalışmaları hızlı hamleler halinde ileri götürmek, bir yandan da genel dil bilimi ve Türk dilciliği üzerinde sürekli çalışmalar yaparak yarınki Türk akademisinin temel taşını kurmak gibi iki katlı bir ödevi omuzlarına almış ve kuruluşundan beri bu iki saha üzerinde durmadan çalışmıştır. Derleme çalışmaları:
Birinci Türk Dil Kurultayından sonra, Kurum ilk adım olarak ana dilimizin lûgatlara ve yazı diline geçmemiş varlıklarını halk ağzından derleme işine girişmiştir. Bunun için Kültür Bakanlığının teşebbüsü üzerine İcra Vekilleri Heyetince yapılan bir talimatname ile bütün hükûmet ve kültür kuruluşlarına ödevler verilmiştir. Kurumca hazırlanan söz derleme kılavuzu ile derleme fiş defterleri de her yere gönderilerek derleme yolları saptandığından, millî bir seferberlik halinde girişilen halk ağzından söz derleme işi yürümeğe başlamıştır.
Kaza ve vilâyet merkezlerinde mükerrerleri süzülerek Kurum Merkezine gönderilen derleme fişlerinin sayısı (153504) e varmış, bunlar sıralanarak ve mükerrerleri birleştirilerek (Türkiyede halk ağzından Söz Derleme Dergisi) adıyle bir kitap halinde hazırlanıp basılmağa da başlanmıştır. Derleme Dergisi Hazırlama Komisyonu T harfinin ortalarına, kontrol Komisyonu da S harfinin başına kadar gelmiş, C harfinin ortalarına kadar gelen 16 forması basılmış, daha 4 forma da basılmak üzere bulunmuştur. Şimdiye kadar alınan verimlere göre bu dergide lûgatlara ve kitaplara geçmemiş 25-30 bin halk sözü yer alacaktır. Türkiyenin bölge şive ve lehçeleri için çok değerli bir vesika olacak olan bu eserin hazırlanmasına, kontrolüne ve basımına devam edilmektedir.
Söz derleme işinde vilâyet ve kaza şubeleri ile Halkevleri büyük bir faaliyet göstermişlerdir. Bu verimden cesaret alarak Kurum, aynı elemanlarla bir de halk bilgisi (Folklor) derlemesine girişmiştir. Halk arasındaki inanlar, görenekler, masallar, bilmeceler, mâniler, türküler, destanlar ve ata sözleri de her yerden toplanarak Kurum merkezinde bir araya getirilmektedir. Bunlardan da gelen fişlerin sayısı (14603) e varmıştır.
Derleme Dergisi hazırlık ve kontrol işleri bittikçe, bu işlerden serbest kalacak arkadaşlar bir (Halk Bilgisi Dergisi) hazırlamak üzere bu fişler üzerinde çalışmaya sevkedilecektir.
Karşılıklar kılavuzu çalışmaları :
Halkın dilini münevverlere tanıtacak ve böylece eski imparatorluktan kalmış sınıflar arasında bir anlaşma ve sevişme köprüsü kuracak olan bu derleme işi yürürken, bir yandan da münevver denilen zümrenin yazı dilinde kullanılan ve halkça anlaşılmayan sözleri karşılamak yolunda çalışmalara girişilmiştir
Bu yoldaki uğraşmaların başlangıcı bir anket olmuştur. Kurumun idaresi altında bütün Türkiye basınının ve Anadolu ajansının ortaklığıyle ileri götürülen bu ankette yazı dilinde kullanılan ve konuşma dilinde yeri olmıyan 1382 Arapça ve Farsça söz halkın gözü önüne konularak herkesten bunlara karşılık olabilecek öz Türkçe sözler istenmiştir. Gelen karşılıklar Kurum merkezinde sıraya konduktan sonra bunlar üzerinde (anket komisyonu) incelemeler yapmış, nihayet Genel Merkez Kurulu da bu incelemeleri bir daha gözden geçirmiştir. Bu anketin verimleri Kurum belleteninde basılmakla beraber, maksada varmak için yeter görülmediğinden Genel Merkez Kurulu bir de tarama seferberliği açmağı gerek görmüştür.
Bu taramanın konusu bir yandan o zamana kadar elde edilmiş olan (125988) Söz Derleme Fişi, bir yandan da uzmanların ve bilginlerin reyleri alınarak seçilen büyük küçük 150 parça kitap olmuştur. Bu taramalar (Osmanlıcadan Türkçeye söz karşılıkları Tarama Dergisi) adı altında 850 sahifelik bir cilt olarak basılmış, buna bir de 450 sahifelik Türkçeden Osmanlıcaya indeks ilâve edilmiştir.
Bu eserde 7500 kadar Osmanlıca söze karşı 30.000 e yakın Türk lehçelerinden alınma söz gösterilmiş ve eser yalnız karşılık arama bakımından değil, Türk lehçelerinin zenginliği ve Türk dilinin yer yüzü dilleri arasındaki yerinin önemi bakımından da mühim bir mahiyet almıştır.
Tarama Dergisi fasikül halinde basıldıkça (4506) tanesi yurdun dilseverlerine armağan edilerek kendilerinden de eserin eksikleri, yanlışları ve gösterilen karşılıklardan hangisinin en uygun görüldüğü hakkında mütalâalar sorulmuştur. Gelen cevaplar Kurumda dört koldan incelenerek gerekli düzeltme ve eklemeler hazırlanmakla beraber, yazı dilinden konuşma diline kurulacak köprü için yeniden geniş ölçüde bir komisyon da toplanmış, aylarca süren çalışmalar sonunda elde edilen karşılıklar ilk önce gazetelerle neşredilerek yeniden herkesin düşüncesi sorulmuş, nihayet Osmanlıcadan Türkçeye ve Türkçeden Osmanlıcaya (Cep Kılavuzları) ortaya konulmuştur.
Bu kılavuzlarda 8752 Türkçe karşılık ileri sürülmüştür ki bunlardan 4696 si ötedenberi yurdumuzda söylenegelen herkesin bildiği sözler 1735 i bu sözlerden Türkçe eklerle yapılmış kelimelerdir. Türkiye dışındaki Türk lehçelerinden yalnız 415 kelime alınmış ve bunlardan da Türk ekleriyle 450 söz yapılmıştır. O zamana kadar yabancı dilden diye bilinen sözlerden 583 kelimenin Türk kökünden geldiği anlaşılarak kılavuza alınmış ve bunlardan da Türk ekleriyle 873 kelime kurulmuştur. Tarama Dergisi ve Cep Kılavuzu ile Kurum, yazı dilimizi elden geldiği kadar konuşma diline yaklaştıracak olan yolu açmış ve bu yolda çalışma ödevini yurdun değerli ediplerine, şairlerine, muharrirlerine, hatiplerine ve öğretmenlerine bırakmıştır.
Terim çalışmalan :
Karşılık arama işinin daha önemli ve daha güç bir safhası da okul kitaplarında geçen bilim terimlerinin Türkçeleştirilmesi idi.
Kurum daha işe başlandığı günlerde terimler üzerine bir çalışma programı hazırlamıştı. Bu programa göre Terim Kolu 16 Terim bölüğüne ayrılmış, bunlardan her biri bir bilim grupunu kendisine konu olarak almış, içlerinden gerekli olanlar ayrıca takımlar da kurmuştu.
Her bir bölük ve takım, kendi uğraştığı bilim için karşılanması gerekli terimlerin elden geldiği kadar tam bir listesini yapıyordu. Bu listelerde esas Fransızca terimler olmakla beraber, gereğine göre Almanca veya İngilizceleri ve Greko-Latin asılları ile Osmanlıca karşılıkları gösteriliyordu. Bu listeler Türkçe karşılık ve düşünceler sütunları açık olarak Kültür Bakanlığı eliyle bütün Profesör ve öğretmenlere ve başka bilgin ve uzmanlara gönderilerek her birinden Türkçe karşılık üzerine önerge ve düşünce isteniyordu. Gelen önergeler takım ve bölüklerde gözden geçirilerek son şekilleri verildikten sonra 16 bölüğün başkanlarından kurulan ve Kolbaşının başkanlığı altında bulunan Terim Merkez Kuruluna veriliyor, orada da bilimler arasında ortak terimlerin karşılıklarında ve terim koyma sisteminde birlik bakımından incelenerek Genel Merkez Kuruluna gönderiliyordu,
İlk iki yıl içinde 12 bölüğün hazırladığı 61 terim listesi dağıtılmış idi ki bunlarda 1721 sahifede 32302 terim bulunuyordu.
İkinci iki yıl içinde bunlar (okul terimleri) ve (ihtisas terimleri) diye ikiye ayrılmış, ilk ve orta öğretim ders kitaplarında yer alan terimler ön sıraya alınarak bunlardan 6075 Terim Genel Merkez Kurulu kararına sunulmuş ayrıca 6860 okul terimi ile 19381 ihtisas terimi de Kolun çalışmalarına konu olmuştur.
Son iki yıl içinde ilk ve orta öğretim okulları ders kitaplarının terimlerinden 4062 tanesi broşürler halinde öğretmenlerle ders kitabı yazanlara verilerek her birinin düşünceleri de istenilmiş ve önümüzdeki ders yılı için kitaplar da bu terimlerle yazdırılmıştır.
Terimleri böylece saptanan bilimler matematik, fizik, mekanik, kimya, biyoloji, zooloji, botanik, jeoloji bilimleridir. Bunlardan matematik terimleri için ayrıca terimleme yollarını gösteren bir Gütbetik yapıldığı gibi, kimyada elemanların adlarıyle birleşik maddelerin adlanma metodunu gösterir bir broşür de çıkarılmış, bunların hepsi Kurum Belleteninin 23-26 sayısında da toplanmıştır.
Coğrafya, kozmografya, hukuk, edebiyat, filozofi ve psikoloji terimleri de önümüzdeki yıl içinde yine broşürler halinde öğretmenlerin denemelerine sunulmak üzere hazırlanmaktadır.
Bu terim işlerinde en ziyade Türk çocuğunun öğrendiği terimden bir mana sezmesi esas tutulduğundan, elden geldiği kadar, konuşma dilinin kelimeleri ve bunlardan Türk ekleriyle yapılabilen sözler kullanılmış, ancak tamamiyle teknik mahiyetteki sözlerin Avrupalı sanılan ve fakat asıl Türk dilinden kaynak alan şekillerine de icap ettikçe yer verilmiştir.
Orta öğretimin son safhası olan liselerde terimlerin hem karşılıkları, hem de asılları birlikte gösterilerek yüksek öğretime doğru yürüyen gençliğe Avrupa ilminden istifade kapısı da açık bırakılmıştır.
Bütün ilk ve orta öğretim terimlerinin arkası alındıktan sonra hepsi kaynaştırılarak tam bir (Terimler Dergisi) halinde ortaya konacaktır.
İhtisas ve yüksek öğretim terimleri de bu derginin ikinci cildi için hazırlanacaktır. Lûgat çalışmaları :
Dil çalışmalarının vargılarından biri de dilimizin varlıklarını bütün şekilleri, anlamları ve kullanış örnekleriyle gösterecek tam bir Türk lûgati vücude getirmektir.
Bunun için daha ilk kuruluştan beri esaslar ve programlar hazırlanmış, ona göre çalışmalara girişilmiş idi.
Kurumun lûgat işiyle uğraşan çalışma kolu, ilk zamanlarda karşılıklar anketi, tarama degisi ve cep kılavuzu üzerinde çalıştığından, doğrudan doğruya lûgat üzerinde ancak hazırlıklar yapabilmişti. Tarama dergisinin geniş verimleri, bu lúgat çalışmalarının iki hat üzerinde aynı ayrı yürümesi lüzumunu da ortaya koymuştur.
Bunlardan biri, bütün Türk lehçelerinin bilinebilen dil varlıklarını koynunda toplıyacak bir (Türk Lehçeler Lûgati), öteki de Türkiye Türkçesinin bütün sözlerini bugünkü ve bundan önceki bütün anlamları ve kullanılış örnekleriyle gösterecek bir (Büyük Türk Kamusu) dur.
Türk Lehçeler Lûgati tam olabilmek için Türk lehçelerinin elde bulunan lûgatlerini dilimize çevirmek lâzımdı. Bunun için bir yandan Kaşgarlı Mahmudun meşhur (Divanü lûgat-üt-Türk) ünü terceme ettirmeğe teşebbüs edilmiş, bir yandan da Rusçadan, Almancadan, Macarcadan Türk lehçe lûgatleri elde edilerek tercemeye verilmiştir.
«Divanü lûgat-út-Türk» ün eskiden yapılmış bir tercemesi satın alınmış, yeniden alfabetik bir terceme yaptırılmış, eserin asıl kendi tertibinde tam bir tercemesi de yaptırıldıktan sonra, bütün bu tercemeler bir araya getirilerek birbirleriyle ve eserin aslı ile karşılaştırılmak yoliyle son bir basım şekli verilmekte bulunmuştur. Tamam olunca ayrıca ortaya konacak, sonuna alfabetik bir indeks katılacak ve alfabetik fişleri Türk Lehçeleri Lûgati kaynakları arasına da alınacaktır.
Merhum Hüseyin Kâzım Kadri'nin (Büyük Türk Lûgati) nin basılmamış olan son ciltleri de Kurumca bastırılmaktadır. Bunun da tamamı Türk Lehçeler Lügati kaynakları içine girecektir.
Rus bilginlerinden (Pekarski) nin (Yakut Dili Lûgati) terceme edilerek basıma verilmiş olduğu gibi, (Verbitski) nin (Altay-Aladağ Türk Lehçeleri Lûgati) ile (Zolotnitski) nin (Çuvaş söz kökleri), (Katanof) in (Uranha lùgati), (Kayyumu Nasırî) nin (Lehçei Tatari) si, (Bukin) in (Kazak-Kırgız sözlüğü), (Tahirof) un (Başkurt lûgati), (Radolf) un (Gagavuz dili indeksi) (Troşçanski) nin (Yakutlarda kara dinin inkişafı) ve Marr'ın (dillerin ve ulusların ayrılması ve Türk şivelerinin ana vatanı meselesi) adlı eserleri Rusçadan dilimize çevrilmiştir.
Radlof'un (Türk Lehçeler Lûgati denemesi) adlı dört büyük ciltlik eseri ile Zaharof'un (Mançu Lûgati) de tercüme edilmektedir.
Macarcadan (Passonen) in (Çuvaş Lûgati) ile (Munkaci) nin (Çuvaş filolojisine ait notlar) adlı eseri, (Behçet-ül-lûgat). Gömböş'ün (Yurd kurma çağından önce Türkçeden Macarcaya girmiş sözler) Nemeth'in (Kumuk ve Balkar söz notları) ile (Ural ve Türk dillerinin en eski münasebeti) ve Munkaçi'nin (Votyak lûgati), Pröhle Vilmos'un (Başkurt dil araştırmaları) adlı eserleri de dilimize çevrilmiştir.
Bütün bu tercemelerle birlikte gerekli bir takım lûgat ve eserler de taranarak hepsinin fişler haline konulması ve Tarama Dergisinin de bütün düzeltme ve katmaları yapılarak fişlenmesi suretiyle (Türk Lehçeler lûgati) nin ortaya çıkarılması için program yapılmış ve işe de başlanmıştır.
Türkçenin bir (Litre) lûgati mahiyetinde olarak hazırlanmak istenilen (Büyük Türk Kamusu) için de kütüphanelerimizde bulunan yazma, basma, eski, yeni, birçok eserlerle lûgat kitaplarının taranmasına teşebbüs edilmiştir.
Yıllara ve tarayıcılara taksim yolile şimdiye kadar taranmasına karar verilen eserlerin sayısı 285 tir. Bunlardan 110 u taranarak fişleri Kurumda sıraya konmakta ve hazırlanmaktadır. Taramaların arkası alındıktan sonra bütün bunlar kaynaştırılarak (Büyük Türk Kamusu) fişleri haline konulacaktır.
Gramer-Sentaks çalışmaları:
Dilimizin kelimeleri gibi fonetik, morfoloji ve sentaks bakımından olan varlıklarını da genel ve özel çerçeveleri içinde ortaya koymak, Kurumun Gramer-Sentaks koluna düşen ödevdir.
Kurum, ilk önce gerek yeni sözler yaratmak ve gerek Türkçe terimler bulmak için gerekli olan dilimizde kelime teşkili yollarını araştırmak üzere anket mahiyetinde iki küçük broşür hazırlayarak bunları Türkçe öğretmenlerine göndermiş ve her birinden düşüncelerini bildirmelerini istemiştir. Gelen cevaplar yeter görülmediği gibi, halk ağzından söz derlemesinin, karşılıklar için yapılan taramaların, lehçeler üzerine incelemelerin ve lûgat taramalarının verimleri de bu işin daha çok geniş ölçüde derinleştirilmesi gerekliğini ortaya çıkarmak üzere bir çok fişler hazırlanmış, bunlar da inceden inceye araştırıldıktan sonra bütün ek varlıklarının daha derin ve daha geniş bir dil kanununa bağlı bulunduğu meydana çıkarılmıştır.
Dilimizin kendi yapısından çıkarılması lâzım olan grameri bu yapının bütün elemanları ilim görüşiyle yeniden incelenip derinleştirildikten sonra ortaya koymak mümkün olacağını düşünen Kurum, Türk ana gramerinin hazırlanmasını lûgat ve derleme çalışmalarının verimleri üzerinde yürütmek üzere ileriye bırakmış ve yalnız fonetik ve morfoloji varlıklarını fişlemek ve dilin analitik morfolojisi üzerinde hazırlık etütleri yapmak yolunu tutmuştur.
Türk lehçelerinin mukayesesi fonetik ve morfolojisi üzerine de eldeki lûgat ve gramer malzemesi esas tutularak fişler hazırlanmaktadır.
Bu fişlere esas olabilmek üzere Böthling'in «Yakut Dilis eserinin gramer kısmı ile Chantey'in «Çuvas Grameri" Kanayef'in «Altay Grameri" Radlof'un «Türk dillerinin morfolojisine giriş». Bang'in Türk istifham zamirleri», Castren in «Koybal ve Karagas lehçeleri grameri", Nemeth'in «En eski Yakut fonetiĝi" eserleri tercüme ettirildikten başka Uranha lûgatinin başındaki mukayeseli gramer listeleri de taranmıştır Dilimizin tarihi grameri araştırmalarına esas olmak üzere eski ve yeni eserler arasından seçilen ve her biri bir devrin yazı dili karakterini gösteren eserlerden gramer malzemesi taranmaya vrilmiş ve böylece bir seri tarihî gramer fişleri de toplanmıya başlamıştır.
Dilimizin gramer varlıkları ile Indo-Oropeen dillerin grameri arasında da ayrıca karşılaştırma fişleri hazırlanmaktadır.
Bu çalışmalar, ileride Derleme Dergisi, Büyük Türk Kumusu ve Türk Lehçeler Lûgati verimleriyle de kuvvetlendirilerek dilimizin mukayeseli ve tarihi gramerlerini ve nihayet ana Türk dili gramerini ortaya çıkaracaktır.
Sentaks üzerine yapılacak araştırmalara esas olmak üzere yurd içinde konuşma dilinde görülen cümle yapısının şekillerini derlemek ihtiyacı da göz önüne alınmış, öğretmenler ve Halkevleri yolile bir sentaks derlemesi için talimat yapılarak her tarafa bildirilmiştir. Şimdiye kadar gelen dört binden fazla fiş Kurum Merkezinde daktilo ettirilerek bir yandan sıraya konmaktadır. Bu derleme tamam olduktan sonra sentaks araştırmalarına da girişilecektir.
Lengüistik - Etimoloji çalışmaları :
Türk lehçelerinin kelime, ses, ek elemanları üzerinde yapılan araştırmalar. Türk dili ile başka yeryüzü dilleri ve dil grupları arasında fonetik, semantik, morfoloji ve etimoloji bakımlarından yapılan karşılaştırmalar, Türk dilciliğini çok önemli bir yeni dil teorisine varmak bahtiyarlığına erdirmiştir. Bu teorinin ilk çerçevesi yine Türk dili varlıkları olmakla beraber Indo-Öropeen, Şamito-Semitik. Fino-Uğriyen.. denilen dil gruplarına ait kültür kelimeleri bu teorinin ışığı ile aydınlanınca Türk orijinleri meydana çıkmaktadır.
«Güneş-Dil» teorisi adını alan ve dünya dilciliği tarihinde bir dönüm noktasını gösteren yeni Türk dil tezi, Türk tarih tezinin öz kardeşidir. Çünkü tarih tezinin neolitik medeniyeti Orta Asyada doğmuş ve oradan göçlerle yer yüzüne yayılmış gösteren esasının lengüistik delilleri bu teori ile her türlü şüphe ve tereddütten kurtulmuş olarak meydana çıkmaktadır.
«Güneş-Dil Teorisi», ilk neolitik medeniyet devrinin ana totemi «güneş» olduğunu ve bu medeniyet sahipleri olan en eski dedelerimiz Türklerin ses dilini bu ana toteme ilk verdikleri isimle kurmuş bulunduklarını göstermektedir. Güneş kültünün eskiliğine ve ay kültünden daha önce insanlığa hâkim bulunduğuna ait olan deliller her gün biraz daha artmaktadır. Şimal Akdenizi ve Onega gölü kıyılarında Sovyet bilginlerinin buldukları resimler, çiftçilik devrinden daha önce insanlığın çobanlık ve avcılık devirlerinde bile güneş kültüne sülûk ettiklerini göstermektedir. Amerika yerlilerinin çok eskiden kalmış bütün âyin ve ananeleri güney toteminin oralarda da eskiliğini ve hâkimliğini ortaya çıkarmıştır.
«Güneş-Dil Teorisi», ses dilinin ana kaynağını güneş toteminde topladıktan sonra, ilkin bu totemi ifadeye yarayan ilk net sesi aramakta ve bunu «ağ» şeklinde ifade edilen bir fonemde bulmaktadır. Bu ses, uzunca ve kapantılı bir vokal sesidir ki kapantısını gösteren «ğ» yarım konosonu bunun anlamını üzerine aldıktan sonra, ses cihazımızın tekâmülleriyle, vokal sesi «a» dan «ı ve «u» ya ve bunlardan da «e, i. ü. ö, o» seslerine değişmiştir.
Ana konson denilebilen «ğ» ye gelince, bu da hep aynı ana anlamı muhafaza ederek «y» ve «v» ye ve bunlardan da «g, k. h» ve «b, m, p, f» konsonlarına değişmiş ve daha sonra «n, t, d, s, c ç, z, j» ve nihayet «l, r» konsonları vücut bulmuştur. «e, i, ü, ö, o» seslerine değişmiştir.
Mananın konsonlarda temerküzü hâdisesi. konsonlar arttıkça, bunlarda birer mana nüansı bulunması neticesini de doğurduğundan, dil monofonemik ve monosilâbik devirlerden bitişkenlik ve bükülgenlik devirlerine doğru yürüdükçe bir takım konsonlar -«n, s, ş, c, ç, z, j, l» gibi- fikirleri birbirine bağlıyan saha anlamlarına, bir takımları -«t, d» gibi- yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklık manalarına, bazıları, «ğ, k, g, y, h, m, b, v, p. f» gibi- ana kök anlamını üzerine alarak temessül ettirmek, onu bir süje veya bir objeye bağlamak, yahut kelime anlamını tamamlıyarak tayin ve ifade etmek rollerine ve nihayet bir tanesi -«r»- de ana kök anlamının takarrür ve temerküzü manasına tahsis edilmiştir.
İşte konsonların bu anlamları Türk dili ek ve takılarının rollerini izaha yaradığı gibi, bir kelimenin neden dolayı şu veya bu manaya geldiğini de göstermek gibi şimdiye kadar dilciliğin varamadığı ve varmayı ümit bile edemediği bir büyük neticeyi de elde etmiştir.
«Güneş-Dil» metodiyle yapılan analizler, yer yüzü kültür dillerini teşkil eden dil gruplarına tatbik edildiği zaman, aynı veya birbirine yakın anlamda başka başka dillere mal edilmiş olan kelimelerin hep bir veya pek yakın kuruluşta olduklarını da ortaya çıkarmakta ve böylece hem dilin, hem de dillerin orijini meselelerini ana ve ilkel Türk dili mihveri üzerinde halletmektedir.
Millî Türk dehasından fışkıran bu yeni dil teorisi, ilkin küçük broşürler ve gazetelerde deneme olarak neşredilen analiz örnekleriyle ortaya konulduktan sonra, Ankara Tarih - Dil - Coğrafya Fakültesinin Türkoloji kürsüsü programına da esas teşkil etmiş ve fakültede iki yıldan beri metodik olarak gençliğe öğretildiği gibi, Profesörlerin ders kitapları da ayrıca basılarak herkesin gözü önüne konulmuştur.
1936 da toplanan Üçüncü Türk Dil Kurultayına sunulan tezlerin hepsi bu teoriye dayanarak, Kurultayda bulunan yerli ve yabancı bilginlere tanıtılmış, 1937 de Bükreşte toplanan «17 nci Preistorik Arkeoloji ve Antropoloji kongresi» ile İstanbulda kurulan «ikinci Türk Tarih Kongresi» ne de tebliğ olunmuştur.
«Güneş-Dil Teorisi», yalnız nazari mahiyette olarak, lengüistik dünya bina yeni ve orijinal bir ışık saçmakla kalmıyarak lûgat, terim, gramer çalışmalarımıza da yeni bir yön vermiş, yabancı dillerden sanıldığı halde halk diline kadar girmiş, yahut terminiloji sahasında varlığına zaruret görülmüş kelimelerin Türk orijinlerini de ortaya çıkarmağa yaramıştır. Önümüzdeki yıllarda Kurum ve Fakülte elemanlariyle teorinin her bir noktası üzerinde incelemeler ve derinleştirmeler yapılarak, bu yeni ve büyük buluşu dünya ilmine tanıtmak için her fırsattan istifade edilmek ve ders kitapları yabancı dillere de terceme edilerek basılmak mukarrer olduğu gibi, lûgat, terim ve gramer etüdlerinde de bu teorinin verimlerinden büyük faydalar alınacaktır.
«Güneş-Dil Teorisi», dilimizin orijinini, tarihini ve tarihten öncesini, yer yüzü dilleri arasındaki yerini, Türkçenin yeni ve eski diller ve dil gruplariyle karşılaştırılmasını ortaya koyduğundan, bu sahalar üzerindeki bütün araştırmalar, bu büyük ve mühim Türk dil tezi mihveri üzerinde dönecektir.
Basım ve yayın çalışmaları :
Türk Dil Kurunu, altı yılın içinde şu eserleri basıp ortaya koymuştur :
- Birinci Türk Dil Kurultayı müzakere zabıtları ve tezler.
- Derleme işleri için bastırılıp her yana gönderilen ve ihtiyaç üzerine ikinci basımları da yaptırılan söz derleme kılavuzu ile derleme fişi defterleri.
- Kurumun belleteni olarak çıkarılan (Türk Dili) nin 26 sayısı : her bir sayı en az alta forma olarak Kurumun çalışmalarının bir aynası halinde çıkarılmaktadır.
- Osmanlıcadan Türkçeye söz karşılıkları Tarama Dergisi ile bunun Türkçeden Osmanlıcaya indeksi.
- Türkçede kelime teşkili yolları hakkında iki broşür,
- Terimler için bastırılan ve kırk binden fazla terimi içine alan listelerle bunlar için yapılan taramalara ait listeler.
- Bay Abdullah Taymasın hazırladığı İbnü Mühenna lûgati indeksi.
- Osmanlıcadan Türkçeye ve Türkçeden Osmanlıcaya iki cilt cep kılavuzu
- Bay Hüseyin Namık Orkun'un Eski Türk Yazıtları, birinci cilt.
- Bay Velet İzbudağın topladığı Elidrâk haşiyesindeki lûgatler.
- Bay Velet İzbudağın hazırladığı eski bir Ata Sözleri kitabı.
- Bay Fuat Köse Raif'in dilimize çevirdiği Türkçe Mâni el yazıları.
- Bay Dr. Şükrü Akkaya'nın dilimize çevirdiği İstanbul şivesine göre Türk fonetiği.
- Üçüncü Türk Dil Kurultayı müzakere zabıtları ve tezler.
- Ikinci Türk Tarih Kongresi üyelerine armağan olarak faksimile halinde basılan Şecerei Terakime.
- İbrahim Necmi Dilmen'in fakültedeki derslerinden Türk Dil Bilgisi Dersleri, birinci ve ikinci kısımlar.
- Hasan Reşit Tankut'un fakültedeki derslerinden (Güneş - Dil Teorisine göre dil tetkikleri) ve (Güneş-Dil Teorisine göre toponomik tetkikler) adlı iki kitap.
- Abdülkadir İnan'ın fakültedeki derslerinden (Türkoloji ders hulâsaları ve (Güneş-Dil Teorisi üzerinde ders hulâsaları) adlı iki kitap.
Tamamiyle çıkmış ve hattâ bir takımları tükenmiş olan bu eserlerden başka bastırılmakta olan kitaplar da şunlardır: - Türkiyede halk ağzından Söz Derleme Dergisi.
- Merhum Hüseyin Kâzım Kadri'nin Büyük Türk Lügatinin henüz basılmamış olan üçüncü ve dördüncü ciltleri.
- Bay Hüseyin Namık Orkun'un Eski Türk Yazıtlarının ikinci cildi.
- Pekarskinin Yakut Dili Lûgati,
- (Türk Dili) belleteninin 27-28 ve 29-30 sayıları.
Henüz başıma verilmemiş, fakat hazırlanmakta bulunmuş olan eserler de şunlardır: - Ayrı ayrı üç mütercimin yaptıkları tercümeleri birbirleriyle ve eserin asliyle karşılaştırarak Bay Besim Atalay'ın hazırlamakta olduğu Divanü Lûgat-üt Türk tercümesi.
- Faksimile halinde basılmak üzere hazırlanan Kutadgu-Bilik'in Fergana ve Mısır nüshaları,
- Fakülte derslerinin ikinci basımları ve yeni kısımları.
Bu sayılanlardan başka muhtelif etütleri havi broşürler de çıkarılmıştır.
Her bir sahada sona erecek çalışmaların verimleri de birbiri ardınca basıma verilecektir.