Efendiler, Büyük Millet Meclisi İcra Vekillerinin intihâbına dair 2 Mayıs 336 tarihli kanun ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye işleri de dahil olmak üzere Büyük Millet Meclisi’nde, 11 vekilden mürekkeb bir “İcra Vekilleri Heyeti” vücûda geldi.
Görülüyor ki Meclis’in tarih-i küşâdı olan 23 Nisan’dan beri bir hafta kadar zaman geçmiş bulunuyor. Bu müddet zarfında, bi’t-tabi memleket ve millet işleri ve bilhassa menfî cereyân ve faaliyete karşı tedbir almak hususu bir an bile tevakkuf edemezdi ve etmemiştir. Yalnız, İcra Vekilleri intihâbına dair olan kanun çıktığı zaman Meclis’çe vekâlete intihap olunan zevâttan bazıları, daha evvel fiilen vazifeye başlamışlar ve bana muâvenet ediyorlardı. Bu meyânda İsmet Paşa Hazretleri de Erkân-ı Harbiye-i Umumiye umûrunu deruhde etmiş bulunuyordu.
Efendiler, bu münasebetle bir noktayı kaydetmeye lüzum görüyorum: O günlerde, mevcut arkadaşların ne suretle tavzîflerinin münasip olacağı düşünülürken, Erkân-ı Harbiye- i Umumiye Riyâseti için İsmet Paşa’yı tercih etmiştim. Ankara ’da bulunan Refet Paşa, beni suret-i hususiyede görerek istîzâhatta bulundu. Anlamak istediği; Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti’nin en büyük askerî makam olup olmadığı noktası idi. Benden, mevzu-i bahis makamın en büyük makam-ı askerî olduğu ve ondan daha büyük makamın Millet Meclisi olacağı cevâbını alınca buna itiraz etti. İsmet Paşa’nın, Başkumandanlık demek olan bu vaziyetine razı olamayacağımı söyledi. Vazifenin çok mühim ve nazik olduğunu ve benim bütün arkadaşlar hakkındaki vukûfuma ve bî-taraflığıma emniyet etmek muvâfık olacağını söyledim. Kendisinin böyle bir iddiada bulunması münasip olmadığını da ilâve ettim.
Efendiler, bi’l-âhire Garp Cephesi Karargâhı’nda görüştüğüm Fuat Paşa da İsmet Paşa ’nın Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğine suret-i kat’iyede muârız oldu. Fuat Paşa’yı da halin en muvâfık icabı olan tarz-ı hallin kabulündeki zarurete iknaa çalıştım. Refet ve Fuat Paşaların kendilerine mahsus bazı mülâhazalarına ilâve ettikleri itiraz şu idi: Kendileri daha evvel Anadolu’da benimle teşrik-i mesâi etmişler ve fakat İsmet Paşa bi’l-âhire iltihak etmiş. Halbuki bundan evvelki beyânâtımda sıra ve münasebet düştüğü için arz etmiştim ki İsmet Paşa, benim İstanbul’dan hareketimden evvel benimle teşrik-i mesâi etmişti. Bi’l-âhire Anadolu’ya gelip beraber çalışmıştı. Fakat, Fevzi Paşa Hazretlerinin Harbiye Nezareti’ne gelmesi üzerine mütâlaat-ı mühimmeye binâen vazife-i mahsusa ile tekrar İstanbul’a gönderilmişti. Binâenaleyh, ittihâd-ı efkâr ve müşâreket-i ef’âlde kıdem mevzu-i bahis olamazdı.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye vazifesinin ilk defa İsmet Paşa’ya tevcîhinde isabetsizlik olsaydı, bu hususta Fevzi Paşa Hazretlerinin de beni ikaz etmeleri vatanî bir vazife hükmünde idi. Halbuki müşarünileyh, bilakis bu tarz-ı tavzîfi pek münasip bulmuş ve kendileri teklif olunan Müdafaa-i Milliye Vekâ leti’ni pek samimî bir hisle derhal kabul buyurmuştur. İsmet Paşa’nın, gerek Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti’nde ve gerek bi’l-âhire bi’l-fiil cephe kumandanlığında gösterdiği liyâkat ve fart-ı gayret kendisine tevcîh-i vazifede isabetimi fiilen isbât etmiş bulunduğu için millete karşı, orduya karşı ve tarihe karşı tamamen müsterihim.