Nutuk/4. bölüm/Nafset ve merhamet niyaz etmekle millet işleri, devlet işleri görülemez

Nasfet ve merhamet niyaz etmekle millet işleri, devlet işleri görülemez. Millet ve devlet şeref ve istiklâli temîn edilemez...

Nasfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye’nin müstakbel çocukları bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.

Efendiler, Cemal Paşa’ya, kumanda tebeddülüne ait noktalarda verdiğimiz cevâbı arz etmiştim. Müsaade ederseniz o cevâbın baş tarafını teşkil eden hususât-ı sâire hakkındaki mütâlaatımızı da hulâsa edeyim.

Mevâdd-ı esasiyeye dair nikat-ı nazarımız şu idi:

“1– Düvel-i Mütelife’nin her biri azamî menfaatini, umum Türkiye’de temîn etmek gayesindedir. Bu, Türkiye’de şâyân-ı itimat bir istinâd noktası temînini müstelzimdir. Ecnebilerin açıktan açığa muârız ve gayr-i memnun görünmeleri sebebini, Kabine’nin vaz’-ı bî-tarafîsinde aramalıdır, âciz ve istinatsız olmasında aramalıdır.

2– Kabine, beyanname neşretmekte istical etmemelidir. Beyanname, Kabine mevkiini takviye ettikten sonra neşrolunmalıdır. Kabine’nin kuvvetli olması, her nokta-i nazardan Kuvâ-yı Milliye’ye müstenid olduğu kanaatini bahşedecek bir tarîk-i hareket kabulüyle ve bunu âleme izhâr eylemesiyle mümkündür. Meclis ictimâ ettikten sonra ve orada kuvvetli bir “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu” vücut bulduktan sonra, beyannameye sıra gelebilir. Her halde beyanname, sulh murahhaslarının azîmetinden evvel ve fakat grupla müttehidü’l-fikr olarak tanzim olunmalıdır. Çünkü böyle olmazsa, hâiz-i kıymet ve itibar addedilmeyecektir. Bir de işe kabul olunacak ıslâhâtı ilân etmekle başlamak doğru değildir. Bilakis beyannamede milletin istiklâl ve mülkün tamamîsinden başlamak, ancak bunun temînine muallâk ve meşrût olmak üzere umûr-ı idârenin hutût-ı esasiyesi takrir olunmak muvâfık olur.

Bu beyannameye esas olacak hutût-ı mühimme, Sivas Umumî Kongresi beyanname ve nizamnamesinde mevcuttur. Orada müstakbel hudutlar, devlet ve milletin istiklâli, ekalliyetlerin hukuku, müzaheretin milletçe tarz-ı telâkkisi hususları musarrahtır. Böyle bir beyanname şimdiden ihzâr ve Meclis’in küşâdında ekseriyet grubuyla bi’l-müzakere ilân olunur. Muvâfık olan budur.

3– Dahiliye Nâzırı’nın istifasıyla Kabine’de bir buhran husûlüne sebep görülmemektedir. Böyle bir mütâlaadan Dahiliye Nâzırı’nı Sadrazam telâkki etmekte olduğunuz manası çıkar. Bir kabinede buhran, ancak hükümet reisinin istifasıyla çıkabilir. Kabine’nin, Dahiliye Nâzırı Şerif Paşa’ya, onun da Ferit Paşa’ya tâbi ve merbût olduğu anlaşılıyor.

Meclis’in küşâdıyla Dahiliye ve Hariciye Nâzırlarının tebdilinin muhakkak olduğu hakkındaki işareti anlayamadık. Bu nâzırlar şimdiden böyle bir vaatde bulundular mı?

Düşmanların, Meclis’i küşâd ettirmek istemeyecekleri tabiidir. Yalnız, Pâdişâh’ın Meclis’i feshetmesi ihtimali vârid-i hâtır mıdır? Eğer böyle bir ihtimal varsa o halde Meclis’i İstanbul’da dağıtmak ve milleti Meclis-i Mebusan’sız bırakmak için mi topluyoruz? Binâenaleyh, Pâdişâh’ın bu bâbdaki nokta-i nazarlarının, heyetimizce kat’î olarak şimdiden bilinmesi lâzımdır ki mebusları hariçte, emin bir mahalde toplamak için teşebbüsâtta bulunalım! Aksi halde, “Meclis İstanbul’da ictimâ yüzünden ber-vech-i bâlâ ahvâle dûçâr olursa, bunun mes’ûliyeti, Dersaadet’te ictimâı hususunda ısrar edenlere râci olacaktır.

4– Mebusların müdâvele-i efkâr için Ankara’ya gelmeleri faydalıdır.”