Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Heyet-i Temsiliye namına ta’mîm buyurulan 6 Teşrinievvel 35 tarihli telgrafnamede Heyet-i Temsiliye ricâlinin kabineye ve yüksek makam ve memuriyetlere girmesi hakkındaki şâyiat red ve tekzîb olunmakla beraber kat’iyen böyle bir emel ve davete mümâşât olunmayacağı da beyan ediliyor ki bunun her tarafta tesirât-ı hasenesi görülecek ve şüphesiz ki düşman ruhlu insanların ilk evvel aleyhimizde kullanacağı silâhlardan biri böylelikle kırılmış olacaktır.
Bu bâbda hassaten arz-ı takdirat eylerim. Fakat bu güzel azim ve kararın şimdiye kadar bizde görülmüş tecârib ve netâyicine nazaran daha şümûllü olmasını da hassaten arz ve mütâlaa eylerim. Burada da zât-ı devletleriyle bilhassa görüşüldüğü ve kat’iyetle takarrür eylediği vechile Heyet-i Temsiliye’den zât-ı samileriyle Rauf Beyefendi’nin ve bu kıbâlde olan zevât-ı müessire-i âliyenin meb’ûs olduktan sonra da bir vechile hükümete karışmayarak daima Meclis-i Millî’deki grubun re’s ve rolünde nâfiz ve kabinenin şekil ve terkibi ve ricâlinin kıymet ve hüviyeti ne olursa olsun daima Meclis-i Millî içinde nâfiz ve murakıp bulunmağı en mühim bir hadise-i muvaffakiyet ve elzemü’t-tatbik bir karar addeylerim. Ancak bu suretle hükümet daima milletin murakabesi altında kalarak gerek hükümet ve gerekse â’yânı ve saray muvazeneti karşısında milletin ruh ve âmâli her taraftan asla inhirâf ettirilmemiş ve tehlikeli ifratlara da meydan verilmemiş olur. Bir emelin ve bir grubun en yüksek ve en muktedir tanınmış ricâli kendi daire-i hizbinden çıkıp da hükümet işine karışınca Meclis-i Millî daima zayıf kalmış ve müteaddit cereyânlar karşısında ya sürüklenmiş veyahut parçalanmıştır. Vatan ve milletin felâh-ı tâmmı şiddetle mevzu-i bahis olan bu devirde işbu ma’rûzâtım etrafında muhabbet ve kat’î bir karar ile mücehhez bulunmamızı kemâl-i hürmetle istirham eylerim.
Kâzım Karabekir