Nutuk/16. bölüm/Kâzım Paşa'ya "Cumhuriyetin ilânına mâni olabilirsen memlekete büyük hizmet etmiş olursun" diyen Rauf Bey asla cumhuriyet tarafdârı olamaz

Rauf Bey, beyânâtının delâlet ettiği mâna ve fikirleri birer suretle tevil ve tefsir ederek dedi ki: “Duygularım, Cumhuriyet- i idâreden başka hiçbir idârenin tarafdârı olmadığım merkezindedir.” Rauf Bey’in, bu itirafı azanın mûcib-i memnuniyeti oldu ve (bravo sesleri) ile karşılandı.

Rauf Bey, “aziz duygularım”, “kutsî duygularım” diye söylediği bu sözlerinde samimî ve ciddî miydi?! Ben, bilâ-tereddüt, hayır; diyorum, Efendiler. Çünkü Ankara’dan mufarekatinde, kendisine Cumhuriyet’ten bahseden Kâzım Paşa’ya (Meclis Reisi): “Buna mâni olabilirsen memlekete büyük hizmet etmiş olursun!” diyenin Rauf Bey olduğunu biliyorum.

Rauf Bey, Cumhuriyet’i tertip ve ilân eden gayr-i mes’ûllerden, birtakım müşavir ve mütehassısları kastettiğini de söyleyerek bunda da su-i tefehhüm olduğunu anlatmak istedi ve “böyle olunca benim kullandığım ifadeden şu veya bu zat gayr-ı mes’ûldür anlaşılmasın, bunu benden beklemek hata olur.” dedi.

Rauf Bey, bu tevil ile de gösteriyordu ki bugünkü Fırka ictimâında, Fırka’nın su-i nazarını celp etmeksizin, maksatlarını söylemeyi temîn için icap eden noktalarda ricât ve tevil tarîkini tutmuştu.

Fi’l-hakika, asıl nokta-i nazarından vazgeçmiş değildi. Meselâ şu sözlere dikkat buyurunuz: “Türkiye Hükümeti’nin şekli nedir? diye vâki olan suallere karşı der-hatır buyurulur ki Büyük Reisimiz, bu kürsüden müsbet bir cevap olarak ilân buyurdular ki Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti şeklidir. Hangi idâreye benziyor dediler. Bize benziyor çünkü biz, bize benzeriz. Bize mahsus idâredir buyurdular. Bu, benim vicdanımı tatmîn eden en yüksek bir ifade idi ve buna itiraz etmek çok müşkildir ve zannetmem ki insaf ile itiraz edecek hariçte ve dahilde adam bulunsun. Bu tatmînkâr ve büyük sözlerden sonra, bunun böyle, kabine buhranı yüzünden idâre edilemez bir şekil olarak gösterilip de isim farkı kadar olan Cumhuriyet kelimesinin konmasını, eskisine bu kadar itimat ettiğimiz ve halkın itimat ettiği bir şeklin sakat olduğu bir buhran zamanında anlaşıldı ve bir yeni idâre geldi.” “Bu his ile mütehassis olanların mürteci olduklarını zannetmeyeceğinizden emin olarak söylüyorum, acaba bu da nakıs görülür de bunu ikmâl edecek bir şekil var mıdır? diyenler tereddüt ve endişe ettiler.”

“... Bir ahali ki Cumhuriyet’e tarafdârdır, bir ahali ki hâkimiyet-i milliye bilâ-kayd ü şart millette oldukça Cumhuriyet’ten başka bir şey yoktur, bunu istiyor, istiyor ama tatbik edemeyiz de diğer bir şekil suretinde kalırız, diye teessür ve endişe duyarsa.... meyus mu olmak lâzımdır, memnun mu olmak lâzımdır.”