Nutuk/14. bölüm/Lozan Sulh Konferansı'na Tevfik Paşa ve rüfekası da iştirak etmek istiyordu

Arz etmiştim ki saltanatın lâğvı, Lozan Konferansı’na İstanbul’dan da bir heyet-i murahhasa davet edilmesi ve İstanbul’un, yani Vahideddin ve Tevfik Paşa ve rüfekasının dahi böyle bir daveti, Türk milletinin büyük emeklerle, fedakârlıklarla istihsal eylediği menfaati küçültmek, belki de manasız bir mahiyete düşürmek pahasına olduğu halde, kabul eylemesi yüzünden ileri gelmişti.

Tevfik Paşa, evvelâ benim şahsıma bir telgraf verdi. 17 Teşrinievvel 338 tarihli olan bu telgrafnamede, Tevfik Paşa, ihrâz olunan muzafferiyetin bundan böyle, İstanbul ve Ankara arasında ihtilâf ve ikiliği kaldırmış ve vahdet-i milliyemizi temîn etmiş olduğunu yazıyordu. Yani, Tevfik Paşa demek istiyordu ki memlekette düşman kalmadı, binâenaleyh pâdişâh yerinde, hükümet onun yanında, millete düşen bu makamların vereceği evâmire itaat etmektir. Bu takdirde vahdete mâni elbette bir şey kalmamış olur. Yalnız, Ankara’dan biraz daha hizmet istemek ferâsetinde bulunuyordu. O da sulh konferansına İstanbul’un ve Ankara’nın birlikte davet edileceğine binâen daha evvel tarafımdan gayet mahremâne talimatı hâmil bir zatın sür’at-i mümkine ile İstanbul’a i’zâmını temîn etmek idi (Ves. 260).

Tevfik Paşa’ya tebliğ edilmek üzere, İstanbul’da Hamit Bey’e yazdığım telgrafname ile “Tevfik Paşa ve rüfekasının, siyaset-i devleti teşvîşten mücânebet eylememeleri hususunun, ne derece azîm mes’ûliyeti bâdi olacağının derkâr bulunduğunu” bildirdim (Ves. 261).

Maa’t-teessüf Hamit Bey, bu telgrafnamemin aynen Tevfik Paşa’ya bildirilmesi lâzım geldiğinde mütereddid kalmış, bunu kendine mahsus direktif telâkki eylemiş, maahaza bu telgrafnamem muhteviyâtı dairesinde Tevfik Paşa’ya üç gün zarfında beş kere tebligatta bulunmuş, hatta Tevfik Paşa ve rüfeka-yı mesâisinin, konferansa murahhas göndermemeleri için gazetelere, ajanslara, tebliği icap eden beyânâtın esaslarını hâvi bir müsvedde dahi göndermiş (Ves. 262).