Mizah, Tanrı'dan Bir Armağan mı Yoksa Şeytanın Getirdiği Bir Ceza Yöntemi mi?/Amerika Birleşik Devletler Kültürel Belleğinde Mizah

Amerika Birleşik Devletler Kültürel Belleğinde Mizah

Kıta araştırmaları tarihi içinde; 1492 yılında İtalyan denizci Kristof Kolomb (Christopher Colombus) tarafından keşfedilen, yayılmacı politika hedefiyle İngiliz kolonisi olarak kurulan, 50 eyalet ve 1 federal bölge olan Washington D.C’den oluşan Amerika Birleşik Devletleri, 4 Temmuz 1776’da yayımlanan Amerika Bağımsızlık Beyannamesi ile bağımsızlığı ilan edilip 1787 yılında resmi olarak kurulan bir ülkedir. Eski Dünya olarak adlandırılan Avrupa’dan gelen ve Amerika Birleşik Devletleri adını alacak olan Yeni Dünya’daki ilk koloniyi oluşturan 105 İngiliz vatandaşı, 1607 yılında Jamestown-Virginia’ya yerleşir. Farklı coğrafi konumlardaki hayat şartlarının zorluğu ve bağışıklık sistemlerinin ortama uyum sağlayamaması sonucu, ilk yılın sonunda yalnızca 36 İngiliz hayatta kalır. Kuzey Amerika’da Plymouth’a yerleşen 102 kişiden de 50’si kışı atlatmayı başarır. İspanyol yerleşimciler Güneybatı, Florida ve Kaliforniya’da biraz daha başarılı olmuştur. Daha sonraki yıllarda Fransız, Hollandalı, İsveçli, Finlandiyalıların ve Püritenlerin gelmesiyle 1690 yılında Amerika’ya yerleşen kişi sayısı 240.000’e ulaşır. 1770 yılında bu sayı, Fransızların kıtanın ortasında kürk ticareti imparatorluğu yönetmesiyle birlikte 2.205.000’e ulaşır (Ziv 1988: 157). Eski Dünya’dan gelenlerin ütopyasındaki büyük umutlar, farklı ve zorlu coğrafi şartlar sonucunda, ölüm gerçeğiyle geçici felakete dönüşür.

Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucularından ve bağımsızlık bildirgesinin fikir adamlarından olan Benjamin Franklin’in “Bir atın adını dokuz dilde söyleyecek kadar bilgili, binmek içinse bir inek alacak kadar cahil” olarak tanımladığı eğitimli yerleşimciler, kitaplardan öğrendikleri teorik bilgilerin kendilerini olumsuz coğrafi şartlardan, besin temin edememekten ve hastalıklardan korumadığını fark ederler. Yeni kıtanın asıl sahipleri olan Kızılderililerin kendilerine öğrettikleri avcılık ve geleneksel uygulamalarla hayatta kalan Avrupalılar ‘Yankee dehası’ ile varlık sebepleri olan yerliler ile sonradan gelen yeni yerleşimcilerle dalga geçmeyi ‘adil bir oyun’ hâline getirirler (Blair ve McDavid 1983: xii). Yeni kıtadaki hayatlarında beslenme, barınma gibi en temel ihtiyaçlar açısından dahi yenilgiye uğrayan koloni üyeleri, ana vatanları Britanya’daki entelektüeller tarafından “Yeni Dünya’da kendilerine bir çift çorap sağlayabilecek kadar bile yün üretemedikleri” eleştirilerine maruz kaldılar. Franklin’in “Amerikan koyunun yalnızca kuyruğu bile yünle öyle doludur ki, onu desteklemek ve yerlere sürünmesini önlemek için sahibinin dört tekerlekli arabası veya faytonu vardır.” (Cohen 1978’den aktaran Ziv 1988: 158) ironileri, ilk yerleşimcilerin başarısızlıklarını ve hatalarını, mizahın savunma ve saldırı işleviyle hayata tutunma aracı olarak kullanmalarına zemin oluşturur.

Mizahın temel alanlarından olan etnik mizahın, farklı etnisitedekileri değersizleştirme ve kendi varlığını üstün gösterme algısı, Yeni Dünya’nın yerleşimcilerinin de bilinçsizce kullandıkları felsefe hâline gelir. Saussure’nin ‘Kavramların, olumlu içerikler yerine olumsuz algılanmalarıyla tanımlandığı’ (Berger 1999: 65) görüşünden hareketle, etnik grupların kendi kimliklerini belirlemede karşıtlıkların asli kriter olarak görülmesi, etnik mizahın üstünlük teorisine dayalı kendinden olmayanı küçümseme, aşağılayarak değersizleştirme felsefesiyle doğru ya da yanlış olmasına bakılmaksızın kabul görür. Britanya’daki vatandaşlarının aşağılamalarından korunmak isteyen Yeni Dünya Britanyalıları, acımasızlıktan haz alma duygusunu, mizahın olumsuz ceza yöntemi olarak kullanırlar. Negatif mizah aracılığıyla, karşısındaki kişi ya da grup üyelerini küçük görerek olumsuzlama ve eylemi gerçekleştiren kişinin eylemi bizzat yapan özne olmasının verdiği üstünlükle benlik duygusu yüceltilir. Böylece, eleştiriler, doğruluğu tartışılmadan adeta kült şeklinde kabul görülerek eleştirilen kişi ya da kişiler üzerinden statü kazanılır. Mizah ve fiziksel göstergesi olan gülme, yeni Dünya’nın ilk yabancı yerleşimcileri tarafından ‘teşhir etme, kınama, dışlama, alay etme’ yaptırımlarıyla kendilerinden olmayan etnik gruplar üzerinde sosyal ceza olarak kullanılır.