Mesnevi (Konuk)/1. Defter/3751-3800

3751. Akıllı olan kimseler, ateşin başı üzerine su ve sirke tulumlarını döktüler.
3752. Ateş inadından ziyâde olur idi; ona bir bî-hadden imdâd erişirdi.
3753. Halk: Bizim ateşimiz aslâ sudan sönmüyor? diyerek, acele Hz. Ömer cânibine geldi.
3754. (Hz. Ömer) dedi: O ateş, Hakk'ın alâmetlerindendir; sizin âteş-i buhlünüzden bir şu'ledir.
3755. Suyu bırakınız ve ekmek taksîm ediniz; eğer benim ehlim iseniz buhlü bırakınız.
3756. Halk ona dediler ki: Biz kapıyı açmışız; biz sahî ve fütüvvet ehli olmuşuz.
3757. (Hz. Ömer) dedi: Siz ekmeği resim ve âdet tarafından vermişsiniz; elinizi Allah için açmamışsınız.
3758. Havf ve takvâ ve niyâz için değil, fahr ve hod-nümâlık ve kibârlık için.
3759. Mal tohumdur ve her çorak yere vaz' etme; kılıcı her yol kesiciye verme!
3760. Ehl-i dîni ehl-i kînden açık bil; Hakk'ın hem-nişînini iste; onunla otur!
3761. Her bir kimse kendi kavmine îsâr etti; ahmak zanneder ki, o muhakkak iş yaptı.

Emîrü'l-Mü'minîn Ali (kerremallâhu vechehû) efendimizin yüzüne
düşmanın tükürmesi ve Hz. Ali'nin kılıcı elinden atması


3762. Amelin ihlâsını Hz. Ali'den öğren; Hakk'ın arslanını hîleden tertemiz bil!
3763. Gazâda bir pehlivâna gâlib geldi; hemen kılıcı kaldırdı ve acele etti.
3764. O, her nebînin ve her velînin iftihârı olan Alî'nin yüzüne tükürük attı.
3765. O, bir yüze tükürdü ki, ayın yüzü secde edecek yerde, onun önüne secde getirir.
3766. O Ali, derhâl kılıcı elinden attı; o, onun gazâsında kâhillik etti.
3767. O mübâriz bu işten ve mahalsiz afv ü rahmet göstermekten hayrân oldu.
3768. Dedi ki: Benim üzerime keskin kılıcı kaldırdın, neden bırakdın; beni terk ettin?
3769. O benim cengimden daha iyi ne gördün; âkıbet benim şikârımda sen gevşek oldun?
3770. O gördüğün nedir ki, böyle öfken sâkin oldu; âkıbet öyle bir şimşek çaktı ve geri sıçradı?
3771. O gördüğün nedir ki, o görüşün aksinden bana gönülde ve canda bir şu'le zâhir geldi?
3772. O kevn ü mekândan daha yüksek ne gördün ki, candan iyi idi ve bana can bağışladın?
3773. Şecâatte Rabbânî olan aslansın; mürüvvette ise kim bilir kimsin?
3774. Mürüvvette, Tîh'de Mûsâ'ya mensûb bulutsun ki, ondan misâlsiz sofra ve ekmek geldi?
3775. Bulutlar buğday verirler ki, onu insanlar çalışmak ile pişirip bal gibi tatlı yapar.
3776. Mûsâ'nın bulutu ise, rahmet kanadını açtı; pişmiş ve tatlı ve zahmetsiz verdi.
3777. Keremin pişmiş yiyicileri için, onun rahmeti âlemde bayrak kaldırdı.
3778. Kırk yıla kadar o ta'yîn ve o ihsân, recâ ehlinden bir gün kesilmedi.
3779. Nihâyet onlar da hasîslikten kalktılar; pırasa ve tere ve yeşillik istediler.
3780. Ümmet-i Ahmed ki, kirâmdandırlar, kıyâmete kadar o taâm bâkîdir.
3781. Vaktâki "Ebîtü inde Rabbî" meşhûr oldu; "Yut'imu ve yüskî" ondan kinâye oldu.
3782. Bunu hiç te'vîlsiz kabûl et, tâ ki boğaza bal ve süt gibi gelsin.
3783. Zîrâ ki te'vîl atânın reddidir; çünkü o hakîkati hatâ görür.
3784. Onu hatâ görmek, onun aklının za'fındandır; akl-ı kül içtir ve akl-ı cüz' posttur.
3785. Ahbârı değil, kendini te'vîl et; gülzâra değil, dimâğa fenâ de!
3786. Ey Ali, sen ki bütün akılsın ve gözsün; gördüğün şeyden bir şemme açık söyle!
3787. Senin hilim kılıcın, bizim canımızı yırttı, senin ilim suyun, bizim toprağımızı temizledi.
3788. Açık söyle; bilirim ki bu esrâr-ı Hû'dur; zîrâ ki kılıçsız öldürmek onun işidir.
3789. Âletsiz ve a'zâsız olan sâni', fâideli olan bu hediyelerin vâhibi.
3790. Akla yüz binlerce mey tattırır ki, iki gözün, iki kulağın haberi olmaz?
3791. Açık söyle, ey arşın latîf avlayıcısı olan doğan; acabâ bu zamanda Hak cânibinden ne gördün?
3792. Senin gözün gaybın idrâkini öğrenmiş; hâzırların gözleri ise dikilmiştir.
3793. O birisi, bir ayı âşikâr görüyor; ve o birisi de, cihânı karanlık görüyor.
3794. Ve o birisi de, üç ayı berâber görüyor; evet, bu üç kimse bir mevzi'de oturmuştur.
3795. Her üçün gözü açık ve her üçün kulağı keskindir; sana asılıcı ve benden kaçmaktadır.
3796. Acabâ bu gözün sihri midir, lutf-ı hafî midir? Senin üzerinde kurt, benim üzerimde bir Yûsuf nakşı vardır.
3797. Âlem on sekiz bindir ve ziyâdedir; bu on sekiz, her bir göz için zebûn değildir.
3798. Ey Aliyy-i Mürtezâ, ey sû'-i kazânın arkası olan hüsn-i kazâ, sırrı aç!
3799. Ya sen aklının bulduğu şeyi açık söyle; veyâ benim üzerime parlayan şeyi ben söyliyeyim.
3800. Senden, benim üzerime parladı; niçin gizli tutarsın? Zebânsız ay gibi, nûr saçıyorsun.