Mesnevi (Konuk)/1. Defter/1651-1700
1651. Çocuk evvelen doğduğu vakit süt içicidir. O, bir müddet bütün kulak olduğu halde sâkit olur.
1652. Söz öğreninceye kadar bir müddet ona sözden dudağını dikmek lâzımdır.
1653. Ve eğer kulak tutmazsa ti ti eder; kendisini cihânın dilsizi yapar.
1654. İbtidâdan kulağı olmayan aslından sağır ve dilsiz olur; ne vakit sözde cûş eyler?
1655. Zîrâ söylemek için evvelen işitmek lâzımdır; söylemek tarafına işitmek yolundan gel!
1656. Evlere kapılardan giriniz; garazları da sebebler içinde taleb ediniz!
1657. İşitmek yoluna mevkûf olmayan nutuk, tama'sız olan Hâlık'ın nutkundan başkası değildir.
1658. O Mübdi'dir; üstâda tabi' değildir. Cümlenin mesnedidir; O'nun isnâdı yoktur.
1659. Bâkîler hem san'atda ve hem sözde muallime ve nümûneye muhtâcdırlar.
1660. Eğer sen bu söze yabancı değilsen, bir harâbede eski libâs ve gözyaşı tut!
1661. Zîrâ Âdem o itâbdan göz yaşından kurtuldu; tövbe-perest olan kimsenin nefesi çok göz yaşı olur.
1662. Âdem yeryüzüne ağlamak için geldi; tâ ki ağlayıcı ve nâle edici ve hazîn ola.
1663. Âdem Firdevs'ten ve yedi semânın üstünden, özründen dolayı saff-ı niâle gitti.
1664. Eğer Âdem'in zahrından ve onun sulbünden isen, onun talebinde ve hem onun bölüğünde ol!
1665. Gönül âteşinden ve göz yaşından meze yap; bostan, bulut ve güneşten tâzedir.
1666. Sen gözlerin yaşının zevkini ne bilirsin! Görmemişler gibi sen ekmeğin âşıkısın.
1667. Eğer sen bu ekmek dağarcığını hâlî edersen, iclâle mensûb olan gevherlerden doldurursun.
1668. Can çocuğunu şeytanın sütünden geri çek; ondan sonra onu melek ile ortak yap!
1669. Sen karanlık ve melûl ve bulanık oldukça, bil ki şeytân-ı laîn ile hemşîresin.
1670. Lokma tohumdur ve onun meyvesi fikirlerdir. Lokma denizdir, onun gevheri fikirlerdir.
1671. Hizmet meyli, o cihâna gitmek azmi, ağızdan helâl lokmadan doğar.
1672. Tâcir, ticâretini tamam etti; dostların murâdı üzre hânesi tarafına geri geldi.
1673. Her bir kölesine hediye getirdi; her câriyeciğe nasîb bağışladı.
1674. Tûtî dedi: Bendenin hediyesi hani? Gördüğün şeyi ve söylediğin şeyi tekrâr söyle!
1675. Bir lokma ki, o nûr ve kemâl ziyâdeleştirdi, o kesb-i helâlden getirilmiş olur.
1676. Bir yağ gelip bizim çerâğımızı söndürürse, bir çerâğı söndürdüğü için ona su tesmiye et!
1677. Helâl lokmadan ilim ve hikmet doğar; helâl lokmadan aşk ve rikkat geldi.
1678. Vaktâ ki lokmadan sen hased ve dâm görürsün, cehil ve gaflet doğar; onu harâm bil!
1679. Sen hiç buğday ekersin de arpa verir mi? Bir atı görmüş müsün ki eşek yavrusu versin.
1680. Dedi: Hayır, ben elimi çiğneyici ve parmaklarımı ısırıcı olduğum halde ondan pişmânım.
1681. Ben niçin beyhûde cehlim ve gafletimle, ham haberi götürdüm.
1682. (Tûtî) dedi: Ey efendi, pişmanlık nedendir? O nedir ki bu gazabı ve gamı muktezîdir?
1683. (Tâcir) dedi: Senin mislin tûtîler gürûhuna , o senin şikayetlerini söyledim.
1684. O bir tûtî senin derdinden koku götürdü; ödü yırtıldı ve titredi ve öldü.
1685. Ben pişmân oldum, bunu söylemek ne idi; fakat mâdem ki söyledim, pişmânlık ne fâide!
1686. Dilden ansızın sıçrayan bir nükteyi, yaydan sıçrayan bir ok gibi bil!
1687. Ey oğul, o ok yolundan geri dönmez, bir seli baştan bağlamak lâzımdır.
1688. Baştan geçtiği vakit cihânı tuttu; eğer cihânı harâb ederse acîb olmaz.
1689. Fiil için gaybda eserler doğmaklık vardır; ve onun o mevâlîdi halkın hükmüyle değildir.
1690. O mevâlîdin her ne kadar nisbetleri bize ise de, hepsi şerîksiz mahlûk-ı Hudâ'dır.
1691. Zeyd, Amr tarafına bir ok uçurdu. Onun oku kaplan gibi Amr'ı tuttu.
1692. Bir sene müddet derd doğurdu; o derdleri âdem değil, Hak yaratır.
1693. Atan Zeyd o demde havfdan öldü; eceline kadar ona veca'lar doğar.
1694. Vaktâ ki o ölse de veca'ın mevâlîdi ondandır. Evvelen sebeb olduğundan Zeyd'e kattâl de!
1695. Her ne kadar onun cümlesi Girdigâr'ın sun'u ise de, sen o veca'ları ona mensûb tut!
1696. Ekin ve nefes ve tuzak ve cimâ' da böyledir. O mevâlîd Hakk'ın müstetâ'ıdır.
1697. Evliyânın Allah tarafından kudreti vardır; fırlamış oku yolundan geri çevirir.
1698. Velî, o Rabb'in elinde pişmân olduğu vakit, mevâlîdin kapılarını sebebden bağlamıştır.
1699. Feth-i bâb cihetinden söylenmemişi, söylenmemiş yapar ki, ondan ne şiş yanar, ne de kebâb.
1700. Bütün gönüllerden işittiği o nükteyi, o sözü mahv ve nâ-bedîd etti.