II. Bayezid'in içkiyi yasaklayan iradesi

Eşref'ül-Ümerâ'il-kirâm efham'ül-küberâ'il-fihâm zülkadri ve'l-ihtirâm el-mü’eyyed bi te'yîdât'il-Melik'il-Allâm Hüdâvendigâr Sancağı beği Muhammed -zîde kadruhû- ve mefâhir'ü kudât'il-müslimin ma'âdin'ül-fadli ve'l-yakîn vereset'ül-enbiyâ'i ve'l-mürselîn mezkûr sancak kadıları-zîdet fedâiluhum-tevkî-i refî-i hümâyûn vâsıl olıcak ma'lûm ola ki;

1. El-hâletü hâzihî Dergâhıma arz olundu ki, ol vilâyetlerde şehirlerde ve kurâda ve kasabâtda, velîmelerde ve cem'iyyetlerde alâniyeten şirb-i hamr ve tenâvül-i müskirât ve envâ’-ı fesâdat ve şenâ'ât olunub mecâlisde envâ-ı melâhîye ve ma'âsîye ve menâhîye irtikâb olunub şe'âir-i İslâm'a ri'âyet olunmayub fesekanın bu misillû kabâyihinden ve şenâyi'inden müslümanlar hususan ulemâ ve sulehâ ziyâde müte'ellim ve müte'essir olub bî huzur olur imiş.

2. Eyle olsa, emr-i bil-ma'rûf ve nehy-i anil-münker cümle-i vâcibâtdan olduğu sebebden bu münkerâtın nehyi içün dârende-i fermân-ı âlî-şân kulum ulûfeci Hamza ile size hükm-i hümâyûn gönderüb buyurdum ki;

3. Varub vusûl bulıcak bu bâbda tamam ihtimâm edüb sen ki, Sancak beğisin, kudâta gereği gibi mu'âvenat ve muzâheret edüb ve siz ki, kadılarsız, kendü nefisleriyle mübâşir olub her birinüz taht-ı kazânız halkına şehirlerde ve karyelerde ve kasabalarda gereği gibi te'kîdât ve tehdîdât ile yasak edesiz ki, min ba'd bunların hiç birinde feseka cem' olub alâniyeten fısk u fücûr eylemeyüb lehivle ma'âsîye irtikâb ve menâhîye mübâşeret edüb şe'âir-i İslâm'ı kemâ yenbeğî ri'âyet edeler.

4. Ba'det-te'kîd vet-tehdîd eslemeyüb velîmelerde ve sâir cem'iyyetlerde feseka ve fecere cem' olub şirb-i müskirât ve ızhâr-ı fesâdât lehivle münkerât irtikâb ederlerse, anların cem'iyyetlerin bozub ve dağıdub ve kendülerin dutub getürdüb had lâzım olanları tahdîd ve ta'zir lâzım olanları ta'zir ve teşhîr ve te'dîb ve habs-i medîd eyleyüb müntehî haklarından gelesiz ve dâimâ bu emr-i şerifi icrâ ve ri'âyet edesiz.

5. Ve şunlar ki, eslemeyüb ziyâde muhâlefet ve inâd ve temerrüd ve fesâd edeler, anları ad ile yazub bâb-ı felek-âşiyânıma arz edesiz. Anların bâbında fermân-ı kazâ-cereyân ne vechile sâdır olursa, ana göre âmil olub emr-i münîfi yerine koyasız.

6. Ve sen ki, sancak beğisin, sen dahi dâimâ bu hususı görüb ve gözedüb emrime muhâlefet edenleri kudât ma'rifetleriyle sekidüb hükm-i şer'-i şerife ri'âyet ve emr-i hümâyûnumı icrâ ve ikâme edesiz.

7. Ve ol vilâyetlerin subaşıları ve yerlerine duran âdemîleri dahi bu bâbda kudâta mu'în ve zahîr olub bu misillû füsûkun ve fücûrun def'inde ve ref'inde kudâtla bile mübâşir olub kimesneye velîmelerde ve cem'iyyetlerde fısk u fücûr etdürmeyeler; edenleri mecâlis-i kudâta getürüb anlar dahî şer'le vücûh-ı mezkûrelerin haklarından geleler.

8. Ve siz ki, kâdîlersiz, her birinüz bu hükm-i hümâyûnun sûretini sicillâtınıza kayd edüb dâimâ bu emr-i şerîfimi icrâ edesiz; ihmâl ve müsâhele eylemeyesiz ve illâ her kangınızdan bu bâbda ihmâl ve müsâhele istimâ olunursa, azl ile komayub azâb-ı azîm ve ikâb-ı elîmle mu'âteb ve mu'âkab olurlar, bilmiş olasız.

9. Ve bu hükm-i şerîfim varub size vusûl bulub emr-i hümâyûna imtisâl olunduğun her biriniz yazub mezkûr kulumla kapuma i'lâm edesiz. Elbette i'lâm etmeyince olmayasız.

Şöyle bilesiz ve alâmet-i şerife-i âlem-ârâya i'timâd kılub i'tikâd edesiz.

Tahrîren fî evâhir-i Ramazan'il-Mübârek li seneti selâse-aşere ve tis'a-mi'ete (913).

Bi Makâm-ı Kostantınıyye