II. Abdülhamid'in Meclis-i Mebusan'ı açış nutku

Ayan,[not 1]

Mebusan[not 2]

Devlet-i aliyyemizde birinci defa olarak içtima eden Meclis-i Umumîyi kûşad etmekle beyan-i memnuniyyet ederim.

Cümlenizin malumudur ki, devlet ve milletlerin terakki-i şevket-ü mikneti ancak adalet vasıtasıyla olur; hattâ Devlet-i Aliyyemizin evail-i zuhurunda kudret ve kuvvetinin âleme münteşir olması emr-i hükûmette adaletine ve tebaanın her sınıfının hak ve menfaatine riayet olunmasiyle meydana geldi. Ecdad-ı izamımız Fatih Sultan Mehmed Han merhumunu te'min-i hürriyet-ü serbest-i din-ü mezhep hakkında gösterdiği mü­saadei cümlenin malûmudur.

Sair eslâf-i izamımız dahi o isre sülûk ile hiç bir vakitte serbesti-i âyin-ü mezhebe halel getirmemiştir. Altı yüz senedenberi sunuf-i tebaamızın milliyetlerini ve lisan ve mezheblerini muhafaza eylemeleri dahi bu kaziyye-i âdilenin netice-i tabiiyyesi olduğu kabil-i inkâr değildir.

Hasılı, o asır ve zamanlarda, adaletin himayesi ve kanunların vikayesi sayesinde devlet ve milletin servet ve saadeti tarakki bulmuş iken, giderek, ne şer-î şerife ve nekavanin-i mevzuaya inkiyad olunmaması sebebiyle husule gelen tarakkiyat tedeniye yüz tutup evvelki kuvvet za'fa mübeddel olmuş idi. Nihayet büyük pederim sultan Mahmud han merhum devletimizin bir kaç asırdanberi uğradığı inhitat ve tedenninin başlıca illet-i gaiyyesi olan nizamsızlık ve ondan neşet eden yeniçeri gailesini ortadan kaldırıp cism-i devlet-ü milleti rahnedar eylemiş olan fesad ve ihtilâl dikenlerini ayıklamış ve Avrupa medeniyet-i hazırasının en evvel mülkümüze idhali için bir kapı açmış idi. Valid-i maddim Abdülmecid Han merhum dahi o isre giderek, ahalimizin muhafaza-i can-ü mal-ü ırz-u namusunu mütekeffil olan Tanzimat-ı Hayriyye esasını ilân etmişti. İşte o günden sonrâ memalikimizin ticaret ve ziraatı tevessü etti, devletinizin az vakitte varidatı bir kaç kat arttı. Muhtaç olduğumuz islâhata medar olacak kanun ve nizamlar yapılıp tahsil-i fünün-ü maarif dahi oldukça tevessü eyledi. Bu mukaddematı haseneden ve alelhusus, emniyyet-i dahiliyyeden devletimizce ümid-i terakki hasıl olmuş iken Kırım muharebesinin zuhüru tanzim-i ahval-i mülkü tebaa hakkında olan mesainin devamına mani oldu. Ol vakte kadar hazine-i devletimizin harice bir akçe deyni yoğiken, masarif-i mübreme-i harbiyyeye varidatımızla karşı durmak mümkün olmadığından hariçten istikraz ile def-i ihtiyac-ü zarurete mecburiyet göründü. Bu sebeple borç kapısı açıldı. Vakıa o meselede hukukumuzun meşruiyyetini tasdik eden düvel-i mufahhama-i müttefikanın sahayif-i tevarihi ilelebed tezyin edecek olan muavenat-i kâmile-i filiyyeleri inzımamiyle harbin müntiç olduğu musalâha[not 3] dahilen işimizi yoluna koymak ve hakikî bir tarik-i terakki[not 4] hazırladığı zanni-i kavîsi hasıl olmuş idi; lâkin ahval-i müteakibe bütün bütün o ümid ve intizarın aksini meydana getirdi; yani bir takım tahrikât ve tesvilât ile dahilî hâdiselerin yekdiğerini velyederek zuhura gelmesi mülkümüzün islâhat ve tanzimatına bakmağa meydan vermedikten maada, her sene fevkalâde ordular cem'iyle ahalimizin en ziyade işe yarayan sınıfını silâh altında tutmağa mecburiyetimizden dolayı, ziraat ve ticaretimiz azîm sektelere uğradı. Bu kadar müşkilât ve mevania tesadüf olunmuşken gene tarik-i terakkide manen ve maddeten hayli mesafe kat'olunduğu malûm ve müsellemdir. Yirmi senedenberi varidatı­ mızın alettevali artması dahi memleketin terakkiyatına ve ahalinin refah-i hallerinin tezayûdüne delildir.

Eğerçi müzayaka-i hazıra şu tadad olunan ahvalden tevellüd etmiş ise de idare-i maliyyece bir meslek-i dürüstîye sülük ile galle-i zarureti tahfif ve itibar-ı malîyi hıfzeylemek kabil olur idi. Feemma islâhat suretinde ittihaz olunan tedbir-i malîler islâh-ı hal etmek şöyle dursun işi bütün bütün ağırlaştırmış ve istikbalin ne olacağı düşünülmeksizin halden istifade edilmek istenilmiştir ve işte bir yandan şu gailelerin devam ve teakükü ve bir yandan dahi devletimizin âzam-i esbab-i şevket-ü kudreti olmak üzere edevat-ü esliha-i harbiyyenin[not 5] tedarük ve inşası ve bununla beraber varidat ve masarifatımızın bir muvazene-i mütasarrifane altında tutulmaması idare-i maliyyemizin derece derece bozulmasını ve borcumuzun çoğalmasını istilzam ve içinde bulunduğumuz muzayaka-i fevkalâdeyi intaç eyledi. Müteakiben Hersek vukuatı bir takım tahrikât ve ifsadat eseri olmak üzere zuhuredip[not 6] ve birdenbire Sırbistan ve Karadağ muharebeleri açılıp politika âleminde büyük büyük karışıklıklar dahi nümayan olmasiyle devletimiz buhran-ı azîme uğramış olduğu bir zamanda Çenab-i Hakkın irade-i lemyezeliyyesiyle ecdad-ı izamımız tahtında cülûsumuz vukubuldu. Ahval-i umumîyyemizin şu derece tesadüf eylediği müşkilât ve muhatarat devletimizin şimdiye kadar uğradığı gavailin hiç birine kıyas ve tatbik kabul edemiyeceğinden evvel beevvel hukukumuzun vikayesi için ordularımızın taraf taraf teksiriyle altı[not 7] yüz bin kadar asker silâh altına aldırmaya mecbur oldum. Ve bu karışıklığın biavnillâh-i taalâ külliyen defi ve izalesine devletimizce başlı islâhat ile çare aramağı ve o tarik ile istikbalimizi emniyet-i mütemadiye altına almağı fariza-i zimmet addeyledim. Çünkü Hak Taalanın mülkümüze ihsan eylediği kabiliyet ve ahalimizin müttasıf oldukları istidat ıktızasınca bir idare-i hasene tariki tutulduğu hâlde az vakitte pek ilerliyeceğimiz derkâr iken âlem-i medeniyyetin terakkiyat-i hazırasına yetişememekliğimiz mücerred mülkümüzün muhtaç olduğu islâhat ve onlara müteallik kavanin ve nizamatın devam edememesinden ve bu dahi yapılan şeyler hükûmet-i istibdadiyye elinden çıkıp kaide-i meşverete müstenid olmamasından neşet eylediği sabit ve mütehakkaktır. Halbuki düvel-i mütemeddinenin terakkıyatı ve memleketlerinin emniyet ve mamuriyeti mesalih-u kavanin-i umumiyyeleri cümlenin rey ve ittifakı ile vaz ve tesis olunmak semeresi olduğu mevaddımüsellemedendir.

Binaenaleyh bizce dahi esbab-ı terakkinin o yolda aranılmasını ve kavanin-i memleketin âray-i umumiyyeye istinadını elzem gördüm ve Kânûn-ı Esâsîyi ilân eyledim.

Kânûn-ı Esâsîyi tesisten maksadımız ahaliyi rüyet-i mesalih-ı umumiyyede hazır olmağa davet etmekten ibaret olmayıp belki memalikimizin ıslah-ı idaresine ve sû-i istimalât ile kaide-i istibdadın imhasına bu usulün vesile-i müstakille olacağı cezm-i yakinindeyim. Kânûn-ı Esâsî kavaid-i asliyyesinden başka beynel-akvam[not 8] husul-i ittihadü uhuvvet esasını temhid ve halkça bir ömr-i saadet-ü evvel-be-evvel hukukumuzun vikayesi için orduedeb[not 9] tesis eylemek maksadını dahi camidir. Çünkü ecdad-ı ızamınımız muvaffak oldukları fütuhat ile bu devlet-i vesiatülmemalikte bir-çok akvamı tahtı hükûmetlerinde cem'ettiler; fakat edyan ve ecnasca bu derece-muhtelif olan işbu akvamı bir kanun-i münferid ve bir hiss-i müştereke rabtetmek emrinin icrası kalmış idi; mademki eltaf-ü mukadderat-ı ilâ hiyyesine nihayet olmayan Cenab-ı Hakkın avniyle bu emr dahi müyesser olmuştur. Bundan böyle kâffe-i tebaamız bir vatanın evlâdı olarak ve cümlesi bir kanunun cenah-ı himayeti tahtında yaşayarak altı yüz bu kadar seneden beri hanedan-i saltanatımızın unvanı olan ve sahaif-i tevarihte bunca âsar-ı şevket-ü şanı mazbut bulunan nam ile yad olacaklardır. Şimdiye kadar kudret ve miknetinin alem-i müşteheri olan Osmanlı namının badezin kâffe-1 tebaamız beyninde mevcud olacak menafi-i mütekâfilenin dahi devam ve muhafazasına şamil olacağını ümid ederim.

İşte şu esbab ve makasıda binaen ittihaz ettiğim tarikte hareket etmeye ve bunu ânbean teşyid ve ihkâm eylemeye kaviyyen azmetmişimdir. Kaide-i adalet-ü selâmete mübteni olan Kânûn-ı Esâsînin âsar-ı meşruasından istifade için sizin muavenet-i filiyyevü akliyenizi beklerim.[not 10]

Şimdi, sizlere lâzım olan uhde-i hamiyyetinize muhavvel vezaif-i kanuniyeyi hiç kimseden çekinmiyerek ve devlet ve memleketimizin selâmet ve saadetinden başka bir şey düşünmeyerek sadıkane ve müstakimane ifa eylemektir. Zira bugünkü günde muhtaç olduğumuz ıslâhat ve mülkümüzce ittihazına her taraftan intizar olunan tanzimat gayet mühim ve mutenadır. Ve bunların peyderpey mevki-i icraya konulması ise mücerred sizin ittifak-ı efkâr-ü âranıza merhun olduğu için Şûra-yi Devletçe lâzımgelen kavanin lâyihaları bir yandan tanzim olunmaktadır. Bu seneki içtimaınızda Meclisinizin nizamat-i dahiliyyesi ve intihab kanunnamesi ve vilâyat ve idare-i nevahi kanuni umumîsi ve devair-i Belediyye kanunu ve usûl-i muhakemat-ı medeniyye ile mahakimin teşkilâtı ve hükkâmın suret-i terakkı-vü tekaüdleri ve umum memurinin vezaifi ve hakk-ı tekaüdü kanunnameleri ve matbuat ve Divan-i Muhasebat kanunlarile sene-i sabıkanın büdce kanunu lâyihaları lieclilmüzakere Meclisinize havale olunacağından işbu kanunların sırasile müzakere ve mütaleası ve kararlarının itası nezdimizde matlûb-i kat'idir. Ezcümle umumun temin-i hukukuna vasıta-i müstakille olan mahakimin ve asakir-i zabtiyyenin âcilen ıslâhat ve tanzimatına bakılmak elzem olduğu gibi bunların vücude gelmesi tahsisat-i mukarrerelerinin tevsi ve tezyidine mütevakkıfdır.

Halbuki Meclisinize verilen büdçeden dahi malûmunuz olacağı veçhile idare-i maliyyemiz pek ziyade müşkilât ve teessürata düçar olduğundan evvel-be-evvel bu müşkilâttan kurtulmaklığımıza ve itibar-i malîmizin iadesi esbabına delâlet edecek tedabirin ve o sırada, ıslâhat-i müstacelleyi meydana getirecek tahsisatın tâyin ve ittihazına müttefikan sây ve ihtimam etmemizi tavsiye ederim.

Mülk ve tebaamızca âzam-i islâhat-ü ihtiyacat olan ziraat ve sınaatın tarakkisiyle medeniyet ve servetin mertebe-i kemale vusulü ancak ulûm ve maarif kuvvetiyle olacağından mekâtibin ıslahiyle derecat-i tahsilin tanzimine dair kavaninı lâyihaları bimennihi Taalâ gelecek serte içtimaında Meclisinize verilecektir. Gerek yukarda zikri geçen kavanin ve gerek badema mevki-i icraya konulacak kanunlar ahkâmının husul-i tamami-i tesiratı memurin-i idarenin intihabı maddesinin ehemmiyet-i azîme tahtında tutulmasına mevkuf olduğundan hey'et-i devletimiz bu noktaya ve iffet-ü istikametle müttasıf olan memurin hakkında Kânûn-ı Esâsînin zamin olduğu suver-i mükâfat-ü himayeye bir suret-i mahsusada dikkat edecektir.

Culüsumuzdanberi işbu[not 11] intihab-i memurin maddesinin[not 12] ehemmiyetini takdir eylediğimizden masarifi Hazine-i Hassamızdan tesviye olunmak üzere bir mekteb-i mahsus tesisiyle idare-i umumiyye için memur yetiştirmeyi tasmim eyledim. Bu mektebin evvelce ilân olunmuş olan nizamname-i esasiden dahi malûm olacağı veçhile mekteb-i mezkûr şakirdanı idare ve politika memuriyetlerinin en büyük derecatına kadar kabul olunacak ve bunlar tebaamızın, mezheb istisnası olmayarak, her sınıfından alınıb, tarakkileri derece-i ehliyete göre olacaktır.

İki seneye kârib zamandanberi uğradığımız gavail-i dahiliyye ve alelhusus Sırbistan ve Karadağ ile muharebe esnasında umum tebaa-i sadıkamız taraflarından izhar olunan asar-i hammiyyet ve askerimizin her türlü meşakku metaibi ihtiyar ile ibraz eyledikleri gayret ve besalet nezdimizde fevkalgaye mucib-i takdir oldu. Bu hâdiselerce mücerred hukukumuzu muhafazadan ibaret olan teşebbüsatımız neticesi olarak Sırbistan maslahatının kararı istihsal olunduğu gibi Karadağ ile cereyan eden müzakere[not 13] üzerine ittihaz edeceğimiz muamele Meclisinizin birinci içtimaında mütalâanıza havale olunacağından kararını tacil eylemenizi tavsiye ederim.

Düvel-i mütehabbe ile münasebat-i dustane vü rayetkâranede bulunmak devletimizce en mutena muamelât-i melûfeden olmağla elyevm gene bu kaide-i müvalâtperverîye riayet eylemekteyiz.

İngiltere devleti, bundan bir kaç ay evvel mesail-i hazıra için Dersaadetimizde bir konferans teşkilini talep ederek düvel-i salre-i muazzama dahi teklif olunan esasları terviç ettiklerinden işbu konferansa Bab-ı Alimiz tarafından muvafakat olundu. Eğerçi bu içtimada bir ittifak-ı kat-î hasıl olmamış ise de devletlerin ahkâm-ı muahedata ve kavaid-i hukuk-i milele ve hal ve hukukumuzun müktezeyat-i mübremesine tevafuk edebilecek arzu ve nasihatların icraatında mûsabakat-i halisanemizi isbat ve izhar eyledik.

Adem-i ittifakın esbabına gelince; bu hal esasta olmayıp belki icraatın suver ve eşkâlinde vuku bulmuştur. Zira tanzimatın bidayetinden şimdiye kadar memleketimizin ahval-i umumiyyesinde ve devletimizin her bir şube-i idaresinde vukua gelmiş olan terakkıyyatı külliyyeyi daha ziyade hal-i mükemmeliyete götürmek lüzum-ı esasîsini takdir ettiğimiz gibi elyevm bütün mesaîmiz bu maksada masruftur; fakat bu maddede memleketimizin şan-ü istiklâlini muhil olan ahvalden tevakki etmeyi vazifeden addeyledim ve niyyatımın sıdk-u selâmetinin cümleye isbatını zamana havale ettim.

Şu halin tevlid ettiği netaiç ziyadesiyle teessüfümü mucip olmağla bunun bir an evvel mündefi olması kemal-i memnuniyyetimi istilzam edecektir.[not 14]

Ve mamaafih her zamanda maksadımız hukuk-ı istiklâlimizin muhafazası mesle­ğinde devama matûf olduğundan harekât-i atiyemizde dahi gene bu meslek nokta-i nazar ittihaz olunacaktır.

Gerek konferansın in'ikadından evvel ve gerek sonra devletimizce ibraz olunan meâsir-i itidal-ü hüsn-i niyyet saltânat-i seniyyemizi Avrupa devletleri cemiyetine rabteden münasebat-ı dustî vü hüsn-i muaşereti bir kat daha teyid eyliyeceği memulündeyim.

Hak Taalâ hazretleri cümlemizin meaîsini mazhar-i tevfik buyursun.

  1. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde bu hitap "heyeti âyan" şeklindedir.
  2. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde bu hitap "meb’usan efendiler" şeklindedir.
  3. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde "Devletimizin tamamiyyet-i mülkiyyesini ve istiklâlini düvel-i Avrupanın zaman-ı ahdisi altına almış ve bu musalâha" ibaresi bulunmaktadır.
  4. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde "tutmak için istikbalimizce bir zeman-i müsaid" ibaresi bulunmaktadır.
  5. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde bu kısımda "İlk zırhlı donanmamızın" ibaresi de bulunmaktadır.
  6. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde "ve müaaharan kesb-i cesamet-ü ehemmiyet edib" ibaresi bulunmaktadır.
  7. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde "altı" değil "yedi" şeklindedir.
  8. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde bu kelime "beynel-akvam" değil "beynel-enam" şeklindedir.
  9. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde "edeb" değil "uhuvvet" kelimesi kullanılmıştır.
  10. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde cümle "ve hukuk-ı hürriyet-ü musavat-ı tebanın teminiyle hükûmet-i istibdadiyyenin ihmasını ve kavanin-ü mesalih-i devlet-ü memleketin aray-i umumiyye tahtında te'sis ve icrasını, velhasıl esas-i idaremizin kaide-i meşrua-i meşveret-ü meşrutiyyete rabtını elzem gördüm ve olbabda bilhassa ibraz ettiğim arzu-yi halisane üzerine hey'et-i âyân ve hey'et-i meb'usandan mürekkeb olan meclisinizi teşkil eyledim." şeklinde devam ederek son bulmaktadır.
  11. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde "işbu" kelimesi bulunmamaktadır.
  12. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde bu kısımda "dahil" kelimesi de bulunmaktadır.
  13. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde Sırbistan kelimesinden bu kısma kadar olan bölüm "Sırbistan emareti ile akd-i müsalemet olunduğu gibi Karadağ ile cereyan eden müzakerat" şeklindedir.
  14. Konuşmanın ilk yayınlandığı hâlinde bu paragraf bulunmamaktadır.

Kaynak: Gözübüyük, A. Şeref; Kili, Suna (1985). Türk Anayasa Metinleri: Senedi İttifak'tan Günümüze. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. s. 45-50  
Telif durumu:

 

İlk kez Osmanlı İmparatorluğu'nda yayınlanan bu çalışma devletin uluslararası telif anlaşmalarına taraf olmaması sebebiyle kamu malıdır.