Hillary Clinton'ın Libya'da ölen Amerikalı diplomatlarla ilgili açıklaması

Dün Bingazi, Libya’daki diplomatik misyonumuz saldırıya uğradı. Ağır silahlı militanlar yerleşkeye hücum ederek binalarımızı ateşe verdi. Libyalı ve Amerikalı güvenlik görevlileri saldırganlara karşı birlikte savaş verdi. Saldırıda aralarında Dışişleri Enformasyon Yönetimi Görevlisi Sean Smith, ve Libya Büyükelçimiz Chris Stevens da bulunduğu dört Amerikalı hayatını kaybetti. Hâlâ diğer kayıpların ailelerine haber vermeye devam ediyoruz.

Bu saldırı, dünya çapında her inançtan insanın vicdanını şok edecek niteliktedir. Bu duyarsız şiddet eylemini en kuvvetli şekilde kınıyor ve kayıplarımızın ailelerine, arkadaşlarına ve meslektaşlarına dualarımızı gönderiyoruz.

Her gün dünyanın her yerinde Amerikalı diplomatlar ve gelişim uzmanları, ülkemiz ve değerlerimiz için hayatlarını riske sokuyorlar, çünkü onlar Birleşik Devletlerinin dünyaya barış ve ilerleme getirecek bir güç olması gerektiğine, ve bunun tüm çabalara ve fedakarlıklara değdiğine inanıyorlar. Askerlerimizin yanında, cesur ve cömert bir milletin en iyi geleneklerini temsil ediyorlar.

Dışişleri Bakanlığının lobisinde, görev başında öldürülen insanların isimlerini mermere kazıyoruz. Her biri için kalbimiz ayrı ayrı kırılıyor. Ve şimdi, bu trajedi sonrası, onurlandıracak yeni kahramanlarımız oldu, ve yasını tutacağımız arkadaşlarımızın sayısı arttı.

Chris Stevens, Orta Doğu’ya genç bir Barış Gönüllüsü olarak Fas’ta İngilizce dersleri verirken aşık oldu. Dışişlerine katıldı, yabancı diller öğrendi, uzak yerlerde Amerika için yeni arkadaşlar edindi, ve başka insanların umutlarını kendisininmiş gibi benimsedi.

Libya’daki devrimin ilk günlerinde, Chris’ten devrimcilere elçimiz olmasını istedim. Bengazi’ye kargo gemisiyle vardığı andan itibaren Libyalı devrimcilerle ilişkilerimizi inşa etmeye başladı. Zalim bir hükümdarı durdurmak için hayatını riske attı, ve daha iyi bir Libya kurmaya çalışırken hayatını kaybetti. Dünya’nın daha çok Chris Stevens’lara ihtiyacı var. Bu sabah kız kardeşi Ann ile görüştüm, ve ona Sevens’ın bir çok ülke tarafından bir kahraman olarak hatırlanacağını söyledim.

Sean Smith Hava Kuvvetlerinden emekliydi. Hayatının 10 yılını Dışişleri Bakanlığında Enformasyon Yönetimi Görevlisi olarak geçirdi. Aslında Hollanda’da görevliydi, ve Libya’ya kısa bir sure için geçici olarak görevlendirilmişti. O, bu sabah görüştüğüm eşi Heather’ın kocası, ve küçük Samantha ve Nathan’ın babasıydı. Onlar babalarının ülkemize olan, onu Afrika’dan Bağdat’a kadar götüren hizmetinden gurur duyarak büyüyecekler.

Chris, Sean ve meslektaşlarını Libya’ya çeken görev, aynı zamanda hem asil hem de gerekli olan bir misyon, ve biz Libyalı insanlarla birlikte bu misyonu devam ettirerek onların anılarını onurlandırıyoruz. Bu kolay değil. Bugün- ben de dahil- bir çok Amerikalı, bunun nasıl olabileceğini soruyor. Böyle bir olay, özgürlüğünü kazanmasına yardım ettiğimiz bir ülkede, yıkımdan kurtardığımız bir kentte nasıl olabildi diye soruyor. Bu soru, dünyanın ne kadar karmaşık, ve bazen de ne kadar şaşırtıcı olduğunu yansıtıyor.

Ama bu büyük üzüntümüzde bile doğru ve yerinde olmalıyız. Bu saldırı, küçük ve vahşi bir grup tarafından gerçekleşti, Libya halkı veya hükümeti tarafından değil. Chris ve ekibi, savaş yaralarını taşıyan Libya’da gittikleri her yerde arkadaş ve ortak olarak takdir edildi. Ve dünkü saldırıda, Libyalılar bizim misyonumuzu korumak için savaştılar. Bazıları yaralandı. Ve Chris’in bedenini hastaneye taşıyan ve Amerikalıları kurtaran ve güvenli bir yere yönlendiren de Libyalılar oldu. Dün akşam Libya Devlet Başkanıyla görüştüğümde saldırıyı şiddetle kınadı, ve insanlarımızı korumak ve sorumluları bulmak için elinden geleni yapacağına söz verdi.

Ülkelerimiz arası ortak bir mücadele sonucu doğan bu dostluk, bu saldırının kurbanı olmayacaktır. Özgür ve istikrarlı bir Libya hâlâ Amerika’yı ilgilendiriyor. Onların güvenliğine sırtımızı dönmeyeceğiz, ve saldırıyı yapanları bulup adalet karşısına çıkarana kadar dinlenmeyeceğiz. Süratle ve emin bir şekilde hareket etmek için Libyalı yetkililerle yakından çalışıyoruz. Diğer Amerikan elçiliklerini, konsolosluklarını ve vatandaşları korumak için de dünya çapında ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz.

Geçmişi düşünmek için sonra vaktimiz olacaktır, ama bugün yapmamız gereken işler var. Bize hizmet eden vatandaşlarımızı nerede olurlarsa olsunlar korumaktan daha çok önem verdiğimiz hiçbir şey yok. Saldırıyı gerçekleştirenlerin motivasyon ve metodlarını belirlemek için çalışıyoruz. Bazıları internete yüklenen kışkırtıcı kaynağa tepki olarak bu hain saldırıyı ve dün Kahire'deki protestoyu haklı çıkarmaya çalıştı. Amerika’nın dini toleransa sadakati, ülkemizin ilk günlerine dayanır. Ama açık olmak istiyorum- bu saldırının hiçbir gerekçesi yoktur. Bu tür şiddet, din veya inanç adına gidilecek yol değildir. Ve masum insanların canlarını Allah adına alanlar olduğu sürece, dünya asla gerçek ve kalıcı barışın ne olduğunu bilemeyecek.

Bunun 11 Eylül’de gerçekleşmesi özellikle zor oldu. Bu tarih tüm Amerikalılar için çok önemli bir yıldönümü. Her yıl bu günde işimizin hâlâ bitmediğini, şiddetli aşırıcılığa son verme ve daha güvenli bir dünya inşa etme görevimizin devam ettiğini hatırlıyoruz. Ama 11 Eylül’ün bundan daha fazla bir anlamı var. Bugün, binlerce Amerikalı kahramanı, dünyanın neresinde olursa olsun tüm Amerikalıları birbirine bağlayan zinciri, ve bizi her fırtınadan çıkarmayı başaran değerlerimizi hatırlıyoruz. Ve artık, Sean, Chris ve meslektaşlarını da hatırlayacağımız bir gündür.

Tanrı kayıplarımızı, ve dünyanın her köşesinde ülkemizi barışın, saadetin ve gelişmenin dünya üzerindeki en büyük gücü yapmak için, ve bu gücün her zaman insan haysiyetini temsil etmesi için çalışan binlerce Amerikalıyı kutsasın. Ve Tanrı Amerika Birleşik Devletlerini korumaya devam etsin.

Teşekkürler.