Hâkimiyet-i Milliye (23 Nisan 1920)/Hintli Bir Mücahidin Din Kardaşlarına Hitabı

HİNTLİ BİR MÜCAHİDİN DİN KARDAŞLARINA HİTABI

İngiliz Propagandacılarının Aldatıcı Tuzağına Düşürülmek İstenilen Dindaşlarıma

Ey din kardaşları;

Bizler İngiliz boyunduruğu altındaki mahkûm ve esir milletimizin dertlerini size hikaye edecek olursak bitmez tükenmez bir zulümler destanı olur. O gaddarların birinci siyaseti ahali arasına nifak sokmak ve ayrılıktan istifade ile o memleketi gasp etmektir.

Siz işittiniz mi ki İngilizler; donanmalar, ordular göndererek Hindistan'a hakim oldular?

Hayır!..

Bu aldatıcı ve düzenbaz millet bir tüccar kumpanyasının tesis ettiği ekonomi şebekesi ve saçtıkları nifak tohumları sayesinde Hint'te nüfûz ve hakimiyetlerini temin ettiler.

İkinci siyasetleri nüfûz ettikleri memleketin fikir ve düşünceleri aydın, milliyetçi ve vatanperver adamlarını mahvetmektir. Biliyorsunuz ki İngilizlerden evvel Hindistan'da bir İslamî saltanat vardı; o sülalenin milliyetperest ve vatanperver şehzadelerini birer birer bin türlü işkenceler ile idamlara, kalabendliklere mahkûm ettiler; nesillerini kuruttular, nâm ve nişanlarını bile dünyada bırakmadılar. Tipu Sultan gibi kahraman ve fedakâr bir emirin ismi şimdi köpeklere adlandırılır. Bir aydın fikirli, gasp edilmiş memleketi, mazlum ve kahredilmiş milleti nâmına bir söz söyledi mi hemen idam olunur.

Üçüncü siyasetleri o memleketi fakirlik ve sefalette bırakmak. Mesela her sene milyonlarca ton erzak ve milyarlarca altınlar Hindistan'dan İngiltere'ye götürülerek biz Hintlileri kıtlık ve sefaletten öldürürler. Hindistan'da veba vesaire gibi sarî bir hastalık zuhur etse onun önünü insanî bir hisle alacak yerde daha ziyade yayılmasına meydan verir ve milyonlarca Hintliyi kurban ederler.

Dördüncü siyasetleri sömürgedeki insanlara hayvanca muamele etmek, onları hakir ve kahredilmiş görmektir. Mesela bir İngiliz neferinin bir Hintli binbaşıya selâm merasimini ayıp sayarlar, bir Hintli binbaşı bir İngiliz teğmenine eğilmeye mecburdur.

Memleketin en asil itibarlıları ve milletin saygınları bir İngiliz sivil kaymakamına karşı oturup görüşemezler. İşte biz böyle felâketzede ve kahır görmüş bir millet olup sahtekar İngilizlerin mahkûmiyeti altında eğilirken yüce halifelik makamının, İslam'ın son bağımsız hükümdarı olan padişahın, İslamiyet'in son hür diyarı olan Türkiye'nin hürriyet ve istiklâlini en mühim gayemiz biliyoruz. Halbuki siz hür ve şerefli mazinizi, muhteşem tarihinizi unutarak din ve dünyasını satan birkaç kişinin dedikodusuna kulak verip gaddar İngilizlerin mahkûmiyetine boyun eğici olursanız kıyamet günü peygamber-i zişânımıza ve büyük fatihlere karşı mesul olursunuz ve onların ruhlarını rahatsız eder ve acı çektirirsiniz. Çünkü şanlı Peygamber Efendimiz'in İslâmlara müjde buyurduğu İstanbul ashâb-ı kiram gibi ileri gelen mücahitlere nasip olmayıp Türk fatihlerine nasip olmuştu.

Acaba onlar kıyamet günü dedikodulara kulak vererek ve hiddetinizi ihlâl etmeniz yüzünden o güzel, hoş beldenin İngiliz işgali altına girmesini sizden azarla ve şiddetli azapla sormayacaklar mı?

Aynı zamanda dünyada üç yüz elli milyonluk İslam âlemi hukukunuzun temini için heyecan ve galeyan içinde İngilizlerle mücadele ederken sizler sarih hukukunuzu, meşrû davanızı birlik olarak müdâfaa etmeyip birbirinizle uğraşırsanız onlara karşı mesul olmaz mısınız? Bize öyle geliyor ki siz İstanbul'un işgalini geçici bir işgal diye kabul ediyorsunuz.

Mısır'ın işgali de geçici bir işgal idi. Mısırlılar millî davalarını müdâfaa edemediklerinden, nifak ve ayrılık içinde birbirleriyle uğraştıklarından işgal daimî bir mahiyet aldı. Şimdi size de haber verelim ki millî ahengi bozmayarak propagandalara kanmayarak ve hiddetle hukukunuzu müdâfaa etmezseniz maazallah elim akıbetinizin gerçekleşmesinden korkarım.

Bir mesele daha var ki Kürtlük, Türklük ve benzeri gibi kavmiyet çekişmeleri uyandırmak isteyen kimselere inanmayıp uymayınız, eğer İslamiyet'te ayrı gayrı olsaydı Cenab-ı Fatır-ı Hâkim Kur'an'ında "innemel mû'minûne ihve" buyurmazdı ve Server-i Enbiya Fahr-i Kâinat Efendimiz "la cismiyyeti fi'l İslam" hitabında bulunarak İslam kardeşliğini telkîn etmezdi.

Acaba hangi kavim İslamî Osmanlı camiasından ayrıldı da bağımsızlığa ulaştı? Hepsi hiçbir şey elde edemeden ecnebi esareti içerisine düşmediler mi? Şimdi sizden soruyoruz. Damat Ferit Paşa ve arkadaşları millet ve vatan uğrunda mı çalışıyorlar? Yoksa İngiliz büyülerinin verdiği iğrenç ihtirasla milleti İngilizlerin saltanatlar söndüren hâkimiyetine boyun eğdirmek için mi didiniyorlar? Niçin Osmanlı saltanatının iftihar yüz suyu olan binlerce milliyetseveri ortadan kaldırmak istiyorlar? Acaba bu adamların hepsi millet haini midirler?

Ey kardaşlarım! İşte bu noktaları ibret ve basiretle muhakeme ederek kara bulutlarla boğmak istedikleri hakikatini görün! Yüce Peygamberimiz "la tectemiu ümmeti aleddalale", yani "ümmetim dalâlet üzerine içtima etmez" buyurmuşlardır. On aydan beri Anadolu ve Rumeli'nin beraberce yürüdükleri gaye pek mukaddes ve muazzezdir ve eminim ki Türkiye'nin istiklâl ve hukukunun kefili olacaktır. İngilizlerin aldatma tuzağına düşen ve İstanbul işgaline sebep olan oldukça küçük bir azınlık her halde dalâlette olup İslam tebaasının düşünce ve fiillerinin yaşam ümidi olan Türkiye'yi yok olmaya yakınlaştırır.

Şunu son söz olarak arz edeyim ki bizler ne Ferit Paşa ve arkadaşlarını tanırız ne de diğerlerini... Şahsî ve hususî ihtirastan azade olarak size kardeşçe haber veriyoruz ki İngilizlerin maksadı Hint'te, Mısır'da oynadıkları oyunu size de oynamaktır. Aranıza fesat ve ayrılık, nifak ve ikilik bırakarak çoktan beri göz diktikleri güzel ve bereketli vatanınızı gasp etmektir. Artık son dakikadır, basiretle iyi düşününüz! Millî Mücadele'ye, birliğe iyi sarılınız. Allah çalışanları, ilahî ipe tutunanları ümitsiz bırakmaz. Tersi hareket sapıklığa tabi olmak, hüsrana mahrum kalmaya neden olacaktır. Sonunda pişmanlığın da faydası olmaz.

Vesselamu ala menit tebeal hüda.

Hint Kardeşlerinizden
Salihli Cephe-i Harbinde Mücahid:
Abbas Han