Figen Yüksekdağ'ın 25 Ekim 2021'deki savunması
Elbette bugün de daha önceki duruşmalarda olduğu gibi özel olarak kendi adıma bir tahliye talebim olmayacak. Ama tutukluluk koşulları, gerekçeleri ve özellikle de bu davanın bu şekilde sürmesine sebep olan siyaset hakkında bir şeyler söylemek gerekiyor. Ben ve bazı arkadaşlarımızın tutukluluğunun 5’inci yılı bitecek ve 6’ncı yıla geçeceğiz. 5 yılı bizzat bu dava gerekçesiyle farklı farklı dosyalarla birleştirildi, karma bir yargılama süreci ve garabet bir yargılama süreci işletildi. Sonuçta biz 5 yıldır bu dava nedeniyle tutuluyoruz. 4 Kasım da HDP’ye dönük siyasi darbe operasyonunun yıl dönümüdür. Bu darbenin çeşitli biçimlerde devam ettiğini görüyoruz. Hâlâ kendisini sürdürdüğü zemin de mahkeme salonu. Yargılamalar bitmedi 5 yıldır. Yüzlerce dava açıldı, yüzlerce kez mahkeme salonlarına gittik. Anlattık, söyledik, savunduk, açıkladık, bugüne ve yarına dair söz söylemeye çalıştık ama bitmedi hâlâ bitiremediler. Bunun birçok nedeni var ama en önemlisi HDP bir tarihsel haklılık ve bir haklılık böyle bitirilemez. Bize istediğiniz kadar dava açabilir yıllarca cezaevinde tutabilirsiniz. Ama tarihsel bir hakikati değiştiremezsiniz. Bitirilebilecek bir dava değildir HDP davası. Çünkü toplumsal ve siyasal bir davadır.
Bu davanın bir siyasi dava olduğunu unutmadık. Her aşamada bunu söyledik, bugün de söylemeye devam ediyoruz. Burada gerçek anlamda bir hukuk davası sürdürülüyor her gün TV'lerde takip ettiğiniz bir siyasi operasyon yürütülüyor esasen. Olay buraya geldi, TV’de bu dava konuşuluyor. Yine bu dava konuşuyor olacak.
Talimatlar açık bir biçimde verildi. Bunun mahkemeye verilmiş açık bir talimat olduğunu, talimatın ötesinde tehdit anlamına geldiğini çok iyi biliyoruz. Eğer bu dava gerçek bir mahkeme tarafından sürdürülürse, belki biz de tarihi bir söz söylemek adına çıkar gerçekten çok daha kapsamlı beyanlarda bulunabiliriz. Ama bu dava sürerken her gün davaya ilişkin sözler, emirler talimatlar geliyor. Geçen duruşmalardan birinde son bir uyarıda bulundum size. Bu davayı siyasi iktidar, siyasete karşı provokasyon zemini olarak kullanıyor. Deniz Poyraz cinayeti bunun çok önemli örneklerinden biriydi. Bu dava provokasyon zemini olarak kullanılıyor. Buna karşı demokratik bir bariyer oluşturmak gerektiğini söyledik ve herkesi uyardık. Ama bugün gelinen nokta partiye karşı siyasi suikastlerdir. Sadece HDP’nin değil diğer siyasi partilerin de söz söyleme, adım atma ve özgür bir şekilde siyaset yapma koşulu ortadan kaldırıldı. Bir eyleme gittiğimizde birileri tarafından taşlanmayacağımızın, birilerinin linciyle karşı karşıya kalmayacağımızın hiçbir garantisi yok. Bu kumpas davasını hazırlayan savcılar, yargıçlar heyeti ve bu siyaset muhalefetin karşısına çıkabilir. Türkiye'de böyle bir iklim var; belirsizlik ve kaos iklimi var. Bu sisli ortam doğrudan siyasi iktidar tarafından yaratılıyor.
Deniz Poyraz’ın katledilmesi bizzat Kobanî Davası üzerinden başlatılan yeni bir linç kampanyasının sonucudur. Siyasi iktidar ve ortağı Kobanî Davası için ortamı ısıtmak amacıyla linç ve nefret kampanyasını yükseltti. Önce linç ortamı yaratırsınız, gerçeği çarpıtma kanallarını harekete geçirirsiniz ve çeşitli saldırılara zemin hazırlarsınız. Bu davayla ateşi harladılar ve Deniz Poyraz arkadaşımız katledildi. Aynı şekilde Sebahat Tuncel'in cezaevinde bile can güvenliği yok. Bu duruşmalar devam ederken, her taraftan talimat akmaya devam ediyor. Bir yandan da siyasetin getirdiği en ağır saldırılarla yüz yüze kalıyoruz. Bu nedenle herhangi bir savunma aşamasında hiçbir şey yoktur, hukuki bir yargılama yapılıyormuş gibi konuşamayız.
HDP’nin siyasi değerleri, binlerce arkadaşımız şu an hapishanede olmasına rağmen bir tarihsel hakikat olarak kendisini geliştirdi. Şu an bizi hapis tutmakta ısrar eden siyasi iktidar da biliyor. HDP ile bizim haklılığımız ve toplumsal tabanımız dimdik ayaktadır. 5 yıldır bitiremediniz. HDP’yi bitiremediğiniz müddetçe bu davalar bitmez. Koca koca cezalarla bu dava bitmez. Türkiye halklarının özgürlük, demokrasi, barış mücadelesi de bugün bırakın bitmek daha da güçlenen bir aşamaya geldi. 5 yıldır zulme uğruyoruz ama vicdanımız rahat ne yaptığımızı biliyoruz. Bundan sonra da bu davanın süreceği her gün de buna hizmet etmeye devam edeceğiz. Bize zulüm ettikleri bu davayı sürdürdükleri her gün onlar daha fazla eriyecekler.
2016 4 Kasım’dan bu yana ne olmuş dönüp bir baksınlar birazcık ders çıkarmayı biliyorlarsa. Biz yandık yine de yanarız, ateşlerin içinden geçmek bizim işimiz. HDP bu ateşin döşendiği yollardan geliyor. Bizim için değil kendileri için dönüp baksınlar neredelermiş nereye gelmişler. Bu kadar kendisini yitirmiş, kontrolünü kaybetmiş bir siyasi iktidar olamaz. Ben öfkeliyim ve öfkem de hep böyle olacak bu şartlar devam ettiği müddetçe. İktidar artık bir siyasi iktidar olma özelliği görüntüsünü yitirdi. Yazık, yazık. Bahçeli Erdoğan'ı kurtardı, Erdoğan ona mahkum. Arada birbirlerine rest çekiyorlar, sonra ev ziyaretlerinde konsepti yenileyip tekrar devam ediyorlar. Bu birbirini güçlendirme değil. Kendini bilmeyen, yetemeyen bir iktidar tarafından Türkiye yönetiliyor. Şu an üzülecek durumda olan biz değil onlar. Aslanlar gibi yattık. Rahmetli annemin bir lafı var ‘Sürünsen de aslanlar gibi sürün’ diye. Biz aslanlar gibi süründük. Şu an siyasi meşruiyetini tamamen yitirmiş durumda iktidar, kendi anket şirketleri de dahil olmak üzere... Türkiye’de gerçekten az buçuk adil yargılama olsa, hukuk olsa söyleyeceğimiz çok şey var. MHP neden bu kadar siyasetin merkezinde bunun arkasında neler var? Sorulması gereken o kadar hayati sorular, cevaplanması gereken o kadar hayati meseleler var ki.
Yargı üzerinden siyaset yapıyorlar. Biz asıllarıyla muhatap olmak isterdik. Dışarıda gözlerinin içine baka baka oturup, kavga da ettik diyalog da geliştirmeye çalıştık. Ama yargı organlarını siyasi rakiplerimizin temsilcileri olarak karşımıza koydular. Bu tutukluluk sürecinde Türkiye'nin durumuna bakalım. Enflasyon aldı başını gitti; ekonomik krizle, yoksullukla, mali krizlerle boğuşuyor Türkiye. Çünkü özgürlüğün, adaletin olamadığı bir yerde ekonomik istikrardan söz edilemez. Siyasi iktidar doların zirve yapmasının sorumlusunu da nedenini de aldı dış güçlere bağladı. Bunları yaparak kendi iktidarını sürdürebileceğini düşünüyor. Türkiye toplumu da bunun bedelini daha fazla açlıkla yüz yüze kalarak ödüyor. HDP’ye her vurduklarında, bizlere her zulmettiklerinde, bizlerin tutukluluk süresini her uzattıklarında Türkiye halkları fakirleşiyor, işsizlikle, yoksullukla karşı karşıya kalıyor. Tüm demokratik haklarından da mahrumlar. İstanbul Sözleşmesi gibi yaşamsal bir sözleşme siyasal iktidar tarafından tek taraflı olarak feshedildi. Bugün kadınlar kırımdan geçiyor Türkiye’de. Bizler, kuşaklar kaybettik.
Hâlâ açıktan talimatlar veriliyor. Hâlâ siyasi kavgaların ve siyasi çıkar hesaplarının konusu haline getiriliyor. Tutukluluk durumunda ısrar etmenin başka bir boyutu daha var. Kobanî Davası sürdürüldüğü ve bizler de suçlu ilan edildiğimiz sürece IŞİD terör örgütü çok net cesaretlendiriliyor. Kobanî iddianamesinde IŞİD’le ilgili hiçbir şey yok. Kobanî iddianamesi IŞİD’i aklama, HDP’yi suçlu ilan etme iddianamesidir, başka bir anlamı yok. Tek bir IŞİD’le ilgili bir şey olmaz mı iddianamede? Bunun siyasi sonuçları var. Burada sadece genel anlamda bir iddianame diyemezsiniz işiniz zor. Ama eğer orada oturduysanız bunun sonuçlarını da göğüsleyeceksiniz. Ben üstlendiğim sorumlulukların bedelini ödüyorum, arkasında da duruyorum. Haksızlığa uğramış olsam bile sorumluluğunu üstlenirim. Siz de bu haksızlıkların sorumluluğunu üstleneceksiniz. Sizler sorumlusunuz. Çok açık bir IŞİD’i aklama belgesidir.
İddianame hukuki bir belge değil; siyasi iktidar bizim hakkımızda hangi ithamlarda bulunduysa buna göre hazırlanmış bir belgedir. Siyasi bir belgedir. Bir hukuk heyeti olarak siyasi bir belgenin sorumluluğunu üstleniyorsunuz. Bu sürecin iki sorumlusu var; biri doğrudan siyasi iktidar ikincisi de sizlersiniz. Sizler de bu siyasi darbeden sorumlusunuz. Bu koşullar içerisinde davanın, heyetin bu siyasi yörüngeden çıkması gerekiyor. Reddi hakim talebinde bulunuldu ama ciddiye almıyorsunuz. Ama bence yarın öbür gün sizin de işinize yarayacak. Tarihsel ve mesleki sorumluluğunuz bakımından önemli bir şey. Bugünlerin yarınları da var. Bugün bize bu dava üzerinden zulmediyorlar. Siz de bunun aracısınız.
Devlet Bahçeli’nin emrettiği gibi bu duruşmayı hızla bitirme çabasındasınız. Duruşmayı uzatmaya çalışmak gibi bir niyetimiz yok, böyle bir niyete de gerek yok. İsterse her bir arkadaşımız 3 ay boyunca da iddianameyi okuyabilir. Biz bunu uzatmak istersek öyle bir uzatırız ki. Ama öyle bir niyetimiz yok. Ama sizin en kısa zamanda bitirmek gibi bir aceleniz var. Size talimat gönderenler de bunu gizlemiyorlar. Kapatma davasını da bu davayla paralel hale getirmişler. Ve ne olacağına yolda karar verecekler. Sizler de ne olacağını bilmiyorsunuz. Önünüze başka şeyler de gelecek. Tablo aynen böyle bir tablo. Bu koşullar içerisinde usule ve dava ciddiyetine dair her talebin hassasiyetle ele alınması ve gereğinin yapılması gerekiyor. Biz bu davaya çıkıyorsak buna sizin dışınızda yüklediğim bir anlam olduğu için. Benim kendi adıma kaybedecek bir şeyim yok. Burada vereceğiniz sonuç umurumda olmaz. Başta bırakın sizi, mahkemeyi tanımazdım.
İktidar ortağı akşam yatıyor sabah kalıyor "AYM’yi kapatın" diyor. Diğer akşam yatıyor sabah kalkıyor büyükelçileri kovuyor. Niye, AİHM kararının uygulanması çağrısı yapmışlar. Siyasi iktidar AİHM kararlarını uygulamıyor. Bu ikiyüzlülüktür. Ben siyasetin içinden, göbeğinden gelmiş bir insan olarak bunu çok iyi biliyorum. Bir taraftan AİHM kararını uygulamayacaksınız, öte taraftan kullandığın SEGBİS sistemini bile sen AB fonlarıyla kuracaksınız. Bu gösterileri biz yemeyiz!
Ayrıca hızla verilmesi gereken kararları o koridorlarda nasıl beklettiğinizi de biliyoruz. AİHM kararını neden uygulamadılar? Neden bu zamana kadar Demirtaş dışında kimse hakkında AİHM kararı verilmedi. Nedeni çok açık Türkiye'nin AB ülkeleriyle rüşvet karşılığı anlaşmaları vardı. Bir diğeri de AB Türkiye’de mülteciler konusunda bir duvar yapmak istedi. Türkiye ise bunun karşılığında para alıyor. O yüzden diğer kararlar bekletiliyor. Hiçbir tutarlılığı olmayan bu vakalar tablosu toplamı üzerinden dava dizayn ediyor, bizleri itham etmeye çalışıyorlar. Biz demokratik siyaset yaparken tamamen haklılığımıza dayandık. Ama siz aklınızı başınıza toplayın, kendinize bakın önce. Batının desteğiyle iktidara geldiniz ve kritik süreçlerde Amerikan yardımlarıyla iktidarda kaldınız. Bunlar gözümüzün önünde cereyan etti. Gerçeğe bu kadar hakaret etmenize izin vermeyiz. Bu koşullar çerçevesinde bu davayı hukuk davası olarak muhatap almaya çalışıyoruz ama bizim bu uğraşımız heyet tarafından boşa çıkarılmamalıdır. Burada bir hukuk süreci varmış gibi sizi muhatap alıp siyasi sorumluluğumuz gereği sürdürmeye çalışıyoruz.
Siyasi iktidar Kobanî Davasını HDP’yi, Kürt siyasetçileri, sosyalist siyasetçileri tasfiye etmenin aracı olarak gündeme getirdi. Aynı zamanda bir öç alma davası olarak görüyor. Sayısız arkadaşımız çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Dışarıda yok edemediklerini hapishanelerle bitirmeye çalışıyorlar. Bu geçen 5 yılda çok daha emin oldum buna. Siyasi davalar aynı zamanda cezaevinden cenaze çıkarma davası olarak ele alınmış. Asamadıklarını cezaevinden cenaze olarak çıkarıyorlar. Onun için uzun tutukluluğu uyguluyorlar. Onun için mantığa, akla yatmayacak şekilde cezalar veriyorlar. Kobanî Davasında da çok sayıda arkadaşımız sağlığından oldu. Arkadaşlarımız çok ciddi sağlık ve ölüm riskiyle karşı karşıya. İkinci derece sorumlu sizin heyetinizdir.
Duruşma başladığından bu yana dosya kapsamında Kandıra’da bulunan ve ciddi rahatsızlıkları bulunan Aysel Tuğluk da var. Dava başladığı günden beri duruşmalara çıkamıyor. Birkaç kere yaşadığı sorunları dile getirdi, sağlık raporunu dosyaya getirdi. Bu duruşmalara çıkamamasının tek bir nedeni var o da bu 5 yılda sürdürülen eziyet politikalarının bedeninde oluşturduğu onarılamaz sağlık sorunlarıdır. Bu davalar arkadaşlarımızın canına kastediyor. Aysel Tuğluk bundan sonraki süreçlerde de yine duruşmaya çıkabilecek durumda değil. Heyet bu noktada ne düşünüyor? Yargılamayı durdurmadınız. Bize verin cezayı birileri mutlu olacaksa. Aysel Tuğluk, yönünden bu yargılama neden durdurulmuyor? Kocaeli'deki uzman heyet rapor düzenledi cezaevinde kalabilir diye. Sırf kendi çıkarları, saltanatları için insanlara bu kadar nefretle bakmak insani bir terimle açıklanamaz. İnsanlar ve iktidarlar, bazen canavarlaşabiliyor, canavarca hisle insanları öldürüyorlar. Öldürme eylemini taksitlere böldüler sadece. Tuğluk'un bu noktaya gelmesinin sorumluluğu her gün TV’lere çıkıp, bizi katil ilan etmeye devam edenlerdir. Ama çok net söylüyorum katil sizsiniz!
Yaşamak direnmektir sözünü kendimize esas aldık. Bu zulüm koşullarında sağlığımızı taştan çıkarmaya çalışıyoruz. Her şeyin yolunda olmasını bırakalım, davanın yürümesini sağlayacak asgari bir durum varmış gibi konuşuyorsunuz. Bu davadan teknik olarak bile bir sonucu çıkmaz. Bu dava teknik olarak bile kabul edilemez. Kabul edilebilmesi için sorunların çözülmesi ve koşulların düzeltilmesi gerekir. 15 gün duruşmanın sürdürülmesi bile insanın dayanma sınırına, sağlık koşullarına aykırıdır. Böyle bir şeyi kabul etme ihtimalimiz yok. Bizler böyle bir anlayışın dayatılmasını reddediyoruz.
Davanın esasında bana yöneltilen suçlamalarına ilişkin beyanlarımı sorgu ve savunma aşamasında koşullar sağlanırsa yüz yüze yapmak istiyorum. Ancak arkadaşlarım açısından bu haksız tutukluluğun daha fazla devam ettirilmemesi gerekiyor. Bu intikam operasyonunun birinci derece muhataplarının kim olduğunu herkes biliyor. Bu davayı açan herkes de iyi biliyor. O nedenle bu davanın birinci derece muhatapları bizleriz, Eş Genel Başkan olarak benim. O nedenle arkadaşlarımızın haksız tutukluluk sürecinin sona erdirilmesi gerekiyor. Bu zamana kadar halkımıza ve partimize, savunduğumuz değerlere inanmaktan hiçbir zaman tereddüt etmedik. Yakın sürede duruşumuzu destekledik ve haklı çıkardık, artık yeni bir kazanma dönemi başlamıştır. 5 yıldır uygulanan siyasi iktidar artık sona gelmiştir. Her iktidarın, her zulmün bir sonu vardır. 2016’dan 2021’e kadar uygulanan zulmün sonuna gelinmiştir. Türkiye halkları için, kadınlar için yeni bir kazanma dönemi başlamıştır. İster içeride ister dışarıda olalım partimizin, halkımızın gözüyle görmeye devam edeceğiz; adaletin, demokrasinin, barışın yolunda yürümeye devam edeceğiz.”
Kaynak: "Yüksekdağ: Türkiye halkları için, kadınlar için yeni bir kazanma dönemi başlamıştır". HDP resmi web sitesi. 25 Ekim 2021. 26 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ekim 2021.
|