Figen Yüksekdağ'ın 13 Mart 2017'deki savunması
Benim daha önce söylediğim sözlerin esasında değişiklik yoktur. Sunacağımız belge ve evraklar olacaktır. Yargılamalar yoluyla oluşan baskı siyasi gasp suretiyle olmuştur. Kesinleşmiş bir yargı kararına dayanarak milletvekilliğim düşürüldü. Açık bir gasp hareketi olarak yaşandı. Bunu Anayasa ve Meclis teamülleri ile izah edemeyiz. Şu an temsil ettiğimiz seçmen iradesine, millet iradesine darbe gerçekleşmiştir. Tüm davalar gasp, darbe operasyonuna ve enstrümanına dönüştürülmüştür. Yargı mekanizmaları iktidarın silahı olmuştur. Yargının kılıcı da seçilmiş siyasetçilere sallandırılmıştır. Yargının otoriter siyasetin basıncı ile felç edilmesi söz konusudur.
Hukuk ve evrensel kurallar gereğince hayatın olağan akışının sınanarak hukuk kurallarına varmaya çalışılması gerekir. Ancak bugün Türkiye'de, ‘hayatın olağan akışı nedir, ne değildir’ cevap verilememektedir. Türkiye'de darbe ortamı yaşanmaktadır. Yargı hiçbir dönemde bu dönemdeki kadar baskı altına alınmamıştır. Yargı kurumlarına dayanarak siyasi tasfiye yürütülmektedir. Hakkımızda merkezi bir organizasyon olmadan karar verilmesi mümkün değildir. Tüm yargılama süreçleri siyasi kararlar ile yürütülmektedir. Ne ceza verileceği, ne hakkında dava açılacağı siyasi merkezler tarafından belirlenmektedir.
FETÖ’cü yapıyı, yargıyı zapturapt altına almakla suçluyorlardı. Bu gerekçeler ile yüzlerce insan gözaltına alındı, çürüme zemininin doğmasına yol açıldı. Bugünkü duruma bakıldığında, yargı ekseninde yine operasyon geçerli kılınmıştır. Yargıda partizanlaşma oluşmuştur. Dokunulmazlıkların kaldırılması Anayasa’yı ihlal ile gerçekleşmiştir. Anayasa Mahkemesi şu an görüşme yapamaz haldedir. Ancak bu davalar kapanmayacaktır, bu davalar bitmeyecektir. Her biri hukuksuzluk olarak yürütülmektedir. Yaptığımız başvurular siyasi iktidar izin vermediği için görülmemektedir. Anayasa Mahkemesi siyasi iktidar onay vermediği için görüşme yapamamaktadır.
Yargıtay da benzer şekildedir. Benim hakkında hüküm veren hakim ve savcılar tutukludur. Bu karar milletvekilliğimin düşürülmesine gerekçe yapılmıştır. Bu karar yok hükmündedir. O nedenle ben bugün mahkemenizin karşısında seçilmiş bir kişi olarak konuşmaktayım.
Türkiye'de yasal olan, bizzat devlet tarafından, iktidar tarafından ayaklar altına alınmıştır. Hak ve temsiliyet zorla ve cebir ile alınmıştır. Zora giren benim meşruiyetim değildir. Olağan olmayan benim meşruiyetimi ayaklar altına alan siyasi iktidardır.
Temel yasalar paspas altına alınmıştır. Biz hangi yasaya göre yargılanıyoruz. Demokratik ülkelerde olmayan bir düzen söz konusudur. Orman kanunu bile denemeyecek bir sistem yürütülmektedir. Düzen olağan akışına göre belirlenmemektedir. Toplumsal yaşam altüst edilmiştir. Türkiye'de seçilmiş 13 milletvekili tutuklu yargılanmaktadır. Siyasi yıkıcılık ile karşı karşıyayız. Akademisyenler yargılanmaktadır, üniversite öğretim üyeleri yargılanmaktadır, toplumsal birikim tasfiye edilmektedir, gazeteciler gözaltına alınmaktadır, insanlar twitter paylaşımlarından dolayı bir yıl hapiste kalmaktadır. Hapishaneler dolmuştur, yer açmak için gerçek suçlular tahliye edilmektedir.
Siyasi iktidar Avrupa'ya ifade özgürlüğü ile ders vermeye çalışmaktadır, ancak bizi hapsettiler, vekilliğimizi düşürdüler. Demokrasinin olmadığı ülkelerde hamaset vardır, manipülasyonlar yapılır. Kavga etmediğimiz ülke kalmamıştır. Türkiye'nin dış itibarı kalmamıştır. Bunu yaşatanlar bugün bizi yargılamakla meşru haklarımızı gasp etmektedir. Türkiye'de yargı kurumuna önemli roller düşmektedir.
Biz bedeli göze aldık. Karanlığa karşı duruş ortaya koyduk. Siyaset kurumunun bu riski üstlenmesi gerekir. Bizim hakkımızda yapılan yargılamalar, parti üyeliğinin düşmesi kararı bize yönelik siyasi faaliyet yasağıdır. Siyasi vesayet karşısında, siyasi liderlere güven oluşturacak hukuki kurum bırakılmamıştır. Faşist uygulamalar söz konusudur. Devlet kurumlarının hangi kanuna uyacağını şaşırdığı bir düzen vardır. Türkiye'de Anayasa işlememektedir. Tüm yargı kurumlarının görevi Anayasa’ya bağlı kalmaktır. Siyasi iktidar Anayasa’ya bağlı değildir, Anayasa’yı tanımamakta, her gün çiğnemektedir. Şu an anayasal görevlerimizi yapamamakta, temsiliyet görevini yerine getirememekteyiz.
İsnat edilen konu ile ilgili ek olarak belirtmek isterim ki, önceki beyanımda da belirttiğim gibi, yaptığım konuşmanın kriminalize edilmesi yanlıştır. Konuşmam ifade özgürlüğü kapsamındadır. Bu, sonradan üretilmiş bir krizdir. O süreçte PYD, terör örgütü olarak kabul edilmemişti. Dönemin Başbakanı ile parti milletvekillerimiz, Süleyman Şah türbesinin taşınması ile ilgili komisyon kurmuşlardı. Dönemin Başbakanı ve komisyon üyeleri bize teşekkür etmişlerdi.
Salih Müslim, devlet protokolü ile ağırlandı. Yapılması gereken buydu. Böyle bir işbirliğinin gelişmesi halkların birliği için önemliydi. Süleyman Şah semboliktir; Türk ve Kürtlerin tarihsel sembolüdür. Burası yıllardır Kürtlere emanettir. Ne yazık ki, IŞİD yapılanması geldi, Türk ve Kürtlerin ortak zemini ortadan kalktı. O süreçte işbirliği yürütülüyordu. Ancak siyasi iktidar Ortadoğu politikasında yanlış ata oynadı. Türkiye halkı bu yanlış oyunun bedelini ödemektedir.
Biz o dönem gereğini söyledik; ‘yanlış yere sırtınızı dayıyorsunuz’ dedik. IŞİD’in geçişini sağlayarak hiçbir şey elde edemeyeceklerini belirttik. Ancak yıllar boyunca IŞİD'e oynamaya devam ettiler. Bizler, ‘sırtınızı yanlış yere dayıyorsunuz, esas itibariyle dayamanız gereken yer Kürt toplumudur’ dedik. PYD, IŞİD saldırılarına karşı Antep ve Urfa'yı da savunuyordu. Konuşmanın içeriği buna dayanıyordu. Tarih bizi haklı çıkardı. Eğer terörist ilan ettikleri PYD ile sağlıklı bir ilişki kurulsaydı, bugünkü sıkıntılar ve kayıplar yaşanmazdı. Türkiye'nin sırtını dayayabileceği tek bir müttefiki kalmamıştır. Eğer gerçekten Kürtler ile ittifak kurulsaydı, Türk ve Kürt halklarının istediği yollar açılacaktı. Siyasi iktidar kendi çıkarını öne almıştır.
İkinci olarak terör örgütü üyeliği ile itham ediliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı 2 gün önce Rusya ile görüşme gerçekleştirdi. Kimdir Rusya? Omuzuna PYD arması takan Rusya ile devlet en üst düzeyde ittifak gerçekleştirdi. Biz ne ile suçlanıyoruz? Türk ve Kürt halklarının birliğini sembolize ettiğimiz için karşınızdayız. Sırtını terör örgütüne dayayan siyasi iktidardır. Kuralsızlık, kaos ve gayrimeşru ilişkiler söz konusudur.
Son olarak, yurt dışına çıkış yasağını mahkemeniz vermiştir. Mahkemenizin ne kadar ağır baskı altında olduğunun bir ifadesidir. Bu davanın dosyası iktidar medyasınca oluşturulmuştur. Mahkemeyi kuran onlardır. Ben bu zamana kadar isteseydim onlarca kez yurt dışına çıkardım. Bu memleketi bırakmaya niyetim yoktur. Ben yalnızca kararı siyasi olarak görüyorum. Bir siyasi partinin Eş Genel Başkanı nereye gidebilir?
13 Mart 2017