Ey Pâdişâh-ı Zümre-i Merdân Yâ Hüseyn

— 2 —

—İmam Hüseyn hakkında mersiye—


Ey pâdişâh-ı zümre-i merdân yâ Hüseyn
Vey server-i gürûh-i şehîdân yâ Hüseyn
Ey cân-ı pâk-i Ahmed ü Mahmûd Mustafâ
Vey nûr-i-dîde-i Şeh-i Merdân yâ Hüseyn
Ey ma’din-i fütüvvet ü vey kân-ı lûtf u cûd
Vey mahzen-i mürüvvet ü ihsân yâ Hüseyn
Ey cevher-i maârife bir bahr-i bîkeran
Vey gevher-i hakayıka ummân yâ Hüseyn
Koç gibi yine can kuzusun eyledin revan
Îd-i cihâd-ı ekbere kurbân yâ Hüseyn
Ol ser ki kân-ı cevher-i sırr-ı İlâh idi
Meydanda eyledin anı galtân yâ Hüseyn
Gerden ki bûsegâh-ı Resûl-i Hudâ idi
Çaldılar ana hancer-i bürrân yâ Hüseyn
Mâh-ı muharrem erdi yakub dâğ-ı gam gönül
Kan akıdır bu dîde-i giryân yâ Hüseyn
Bir gündürür bu gün ki tutar mâtemin senin
Pir ü cevân bende vü sultân yâ Hüseyn
Yer ü gök ehli cümle kara yaslıdır bugün
Olub saçın misâli perîşân yâ Hüseyn
Urdu yüzüne derd ile kef acıdı sana
Çün gördü bu musîbeti ummân yâ Hüseyn
Çağlayuben akan su değil gözü yaşıdır
Oldu zamâne derd ile giryân yâ Hüseyn
Vâdîler etti yakaların dest-i gamla çâk
Yüz yere urdu cümle beyâbân yâ Hüseyn
Taşlarla döğünüb gece gündüz akar sular
Sürer yüzünü yerlere her ân yâ Hüseyn

Berk oldu yine bir çakım âteş bu gussadan
Ağlar sehâb ra’d eder efgan yâ Hüseyn
Dâğ eyledi vücûdun ışıklar gibi nücûm
Döktü şafak bu mâtem içün kan yâ Hüseyn
Şeb girdi kara çullara mâtem tutar seher
Çâk etti dest-i gamla girîbân yâ Hüseyn
Döküb gözü yaşın durub ağlar yaşın yaşın
Tâ subh olunca şem-i şebistân yâ Hüseyn
Yakub vücûd-i nâzikine tâze tâze dâğ
Kana boyandı lâle-i nu’mân yâ Hüseyn
Nâz ile şîve ile kesildi salınmadan
Bâğ-ı cihanda serv-i hirâmân yâ Hüseyn
Abdal-ı fâni gibi nemedpûş olubdürür
Hâr-ı belâda bülbül-i nâlân yâ Hüseyn
Şunlar ki hânedânına kasd etti Ahmed’in
Demek olur mu anlara insân yâ Hüseyn
Hak’dan sana vü ceddine oldukça çok selâm
Olsun Yezîd’e lâ’net-i Yezdân yâ Hüseyn
Dahi ol iki zâlime lâ’net ki dediler
Birine Şimr ü birine Mervân yâ Hüseyn
Başıma tâc ü gözüme kûhl-i cilâ yeter
Hâk-i reh-i gürûh-i muhibbân yâ Hüseyn
İd-i murâda şol kişi erer cihanda kim
Yolunda kıldı cânını kurbân yâ Hüseyn
Bir kelb-i bâ vefâdır eşiğinde Hayreti
Sürme kapından eyleme nâlân yâ Hüseyn
Lâyık değil ki redd oluna rûz-i rüsthîz
Cân ü diliyle bende-i ferman yâ Hüseyn
Olmazsa ger şefâat-i ceddin Hudâ bilür
Tuttu vücûdu illet-i isyân yâ Hüseyn
Bu şerbet-i mahabbet-i evlâd ola meğer
Olursa derdine yine dermân yâ Hüseyn
Sâkî-i bezm-i rûz-i cezâ olıcak anın
Unutma cür’adan anı ol ân yâ Hüseyn
Budur ümidimiz kamu ahbâb u hânedân
Mahşer gününde kalmaya atşân yâ Hüseyn