Erzincan iddianamesi
T.C.
ERZURUM
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI CMK 250.MADDE İLE YETKİLİ
Soruşturma No : 2010/329
Esas No: 2010/70
İddianame No : 2010/66
TUTUKLU İŞ
İDDİANAME/ ERZURUM 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
DAVACI: K. H.
MÜŞTEKİ: AHMET DEMİR, ABDURRAHMAN Oğlu ELİF'den olma, 07/05/1973 doğumlu, 176 Sk. Yavuz Selim Mah. No:23-4 İç Kapı No:5 Merkez/ ERZİNCAN ikamet eder.
ŞÜPHELİ: 1-SALDIRAY BERK-Şeyh Ahmet ve Aliye oğlu. 16/02/1948 doğ.Çankaya,Bahçelievler nuf. kayıtlı S.Ordu Komutanı olarak görev yapar
MÜDAFİİ: -
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 57 TCK'nun 53 ve 58/9 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ ŞÜPHELİ:26/02/2010 ERZİNCAN/MERKEZ
ŞÜPHELİ:2-İLHAN CİHANER-İsmail Hakkı ve Zeynep oğlu, 23/02/1968 doğ.Kağızman,Kömürlü nüf.kayıtlı, 22 Sk. İnönü Mah. No:44-8 İç Kapı No:2 Merkez/ ERZİNCAN ikamet eder.
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Birden Fazla Kışı İle Tehdit
MÜDAFİİ:Av. Turgut KAZAN İstanbul Barosu avukatlarından (K 7 S 400) Av. Hamit SEKMAN Erzincan Barosu Avukatlarından Av. Mustafa GÜLER Ankara Barosu Avukatlarından Av. Baki Lütfı UZUN Ankara Barosu Avukatlarından
SEVK MADDELERİ: TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 4/a ve 9. maddeleri yollamasıyla TCK'nun 106/2-c, 204/2-3, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53 ve 58/9 maddeleri
SUÇ TARİHÎ VE YERİ: 16/02/2010 ERZİNCAN/MERKEZ
GÖZALTI TARİHİ:16/02/2010
TUTUKLAMA TARİHİ:17/02/2010
ŞÜPHELİ: 3-ALI TAPAN -ibrahim ve Emine oğlu 07/04/1961 doğ. Ankara,Güdül nüf.kayıtlı Erzincan İl Jandarma Komutanı olarak görev yapar.
MÜDAFİİ: Av. Fatih Mehmet YOĞURTÇU Ankara Barosu avukatı
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53 ve 58/9 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:09/12/2009, ERZİNCAN/MERKEZ
GÖZALTI TARİHİ:09.12.2009
TUTUKLAMA TARİHİ: ----
ŞÜPHELİ: 4-RECEP GENCOGLU-Selahattin ve Güler oğlu,
27/09/1960 doğumlu, ili, GÖLCÜK ilçesi, DEĞİRMENDERE köy/mahallesi, 24 cilt, 604 aile sıra no, 3 sıra no'da nüfusa kayıtlı Erzurum Askeri Cezaevinde Tutuklu Merkez/ ERZURUM ikamet eder.
MÜDAFİİ:Av. Erol HALKA-Eskisehir Barosu avukatı. Av. Talat SAYGILl-Eskipehir Barosu avukatı
SUÇ: Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:27/01/2010 ERZİNCAN/MERKEZ
GÖZALTI TARİHİ:27/01/2010- 31/01/2010 , 03/02/2010-05/02/2010
TUTUKLAMA TARİHİ:05/02/2010
ŞÜPHELİ: 5- NEDİM ERSAN- İBRAHİM Oğlu FATMA'den olma; 04/04/1971 doğumlu, BALIKESİR ili, SUSURLUK ilçesi, KIŞLA köy/mahallesi, 3 cilt, 98 aile sıra no, 8 sıra no'da nüfusa kayıtlı Erzurum Askeri Cezaevinde Tutuklu Merkez/ ERZURUM ikamet eder.
MÜDAFİİ:Av Özal Gürkan SOYKAN Erzurum Barosu Avukatı
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2,135/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele
Yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:24.11.2009 ERZİNCAN/MERKEZ
GÖZALTI TARİHİ:24.11.2009
TUTUKLAMA TARİHİ:28/11/2009
ŞÜPHELİ:6- ERSİN ERGUT- MEHMET Oğlu SENEM'den olma, 01/08/1978 doğumlu, TRABZON ili, BESİKDÜZÜ ilçesi, köy/mahallesi, 2 cilt, 88 aile sıra no, 12 sıra no'da nüfusa kayıtlı Erzurum Askeri Cezaevinde Tutuklu Merkez/ ERZURUM ikamet eder.
MÜDAFİİ: Av. Yavuz ERTUGAY Erzurum Barosu Avukatı
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 135/2, 43, 137/1-a, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:19.11.2009 ERZİNCAN/MERKEZ
GÖZALTI TARiHi:19.11.2009
TUTUKLAMA TARİHİ:22.11/2009
ŞÜPHELİ:7- ORHAN ESİRGER- AHMET Oğlu UMMAHAN'den olma, 06/01/1970 doğumlu, ESKİŞEHİR ili, TEPEBAŞI ilçesi, köy/mahallesi, 147 cilt, 83 aile sıra no, 77 sıra no'da nüfusa kayıtlı Erzurum Askeri Cezaevinde Tutuklu Merkez/ ERZURUM ikamet eder.
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi
MÜDAFİİ: Av. Yavuz ertugay Erzurum Barosu
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 135/2, 43, 137/1-a, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:18/11/2009 ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi:18/11/2009
Tutuklama Tarihi:21/11/1999
ŞÜPHELİ:8- ŞENOL BOZKURT- D.ALI Oğlu SEVGI'den olma, 01/02/1968 doğumlu, AKSARAY ili, GÜZELYURT ilçesi, SELİME KÖYÜ köy/mahallesi, 18 cilt, 75 aile sıra no, 39 sıra no'da nüfusa kayıtlı Erzurum Askeri Cezaevinde Tutuklu Merkez/ERZURUM ikamet eder.
MÜDAFİİ:Av. Fatih Mehmet YOĞURTÇU Ankara Barosu
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 135/2, 43, 137/I-a, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:26/01/2009 ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi:26/01/2010
Tutuklama Tarihi:31/01/2010
ŞÜPHELİ:9- MURAT YILDIZ- OZTURK Oğlu MENDUHA'den olma, 08/03/1973 doğumlu, ili, MERKEZ ilçesi, DERELİ köy/mahallesi, 69 cilt, 3 aile sıra no, 103 sıra no'da nüfusa kayıtlı Yaylabaşı Karakol Komutanı Olarak Görev Yapar ERZİNCAN ikamet eder.
MÜDAFİİ:Av. Fatih Mehmet YOĞURTÇU ve Hüseyin ÖZARSLAN Ankara Barosu
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ: TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9Ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:09.02.2010 ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi:09,02,2010
Tutuklama Tarihi:12/02/2010
ŞÜPHELİ:10- SİNASİ DEMİR- HAYRI Oğlu MELIHA'den olma, 14/10/1973 doğumlu, NEVŞEHİR ili, GÜLŞEHİR ilçesi, YENİYAYLACIK köy/mahallesi, 33rcİtC;|-2"â*He sıra no, 49 sıra no'da nüfusa kayıtlı Erzurum Askeri Cezaevinde Tutuklu Merkez/ ERZURUM ikamet eder.
MÜDAFİİ:Av Sadullah KARA Erzurum Barosu
SUÇ: Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:04/12/2009 ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi:04/12/2009
Tutuklama Tarihi:07/12/2009
ŞÜPHELİ:11-KIVILCIM ÜSTEL- İSMAİL Oğlu EMİNE LEYLA'den olma, 18/09/1978 doğumlu, İSTANBUL ili, BEYOĞLU ilçesi, HACIMİMİ köy/mahallesi, 17 cilt, 836 aile sıra no, l l sıra no'da nüfusa kayıtlı Erzurum Askeri Cezaevinde Tutuklu Merkez/ ERZURUM ikamet eder.
MÜDAFİİ:Av Sadullah KARA Erzurum Barosu
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Birden Fazla Kişi ile Tehdit
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a ve 9. maddeleri yollamasıyla TCK'nun 37, 106/2-c, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHÎ VE YERİ:04/12/2009 ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi:04/12/2009
Tutuklama Tarihi:07/12/2009
ŞÜPHELİ:12-SADRI BARKIN INCE- HAMDI SUAT Oğlu HAVVA EZHER'den olma, 05/03/1979 doğumlu, NEVŞEHİR ili, AVANOS ilçesi, CAMİKEBİR MAHALLESİ köy/mahallesi, 4 cilt, 29 aile sıra no, 39 sıra no'da nüfusa kayıtlı A^ağı Ayrancı Mah. Çifteevler Sok. No.6/4 Çankaya/ ANKARA ikamet eder
MÜDAFİİ:Av Sadullah KARA Erzurum Barosu
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ:04/12/2009ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi:04/12/2009
Tutuklama Tarihi:07/12/2009
ŞÜPHELİ:13- AHMET SARAÇLAR- İSMET Oğlu SABIHA'den olma, 25/06/1969 doğumlu, ESKİŞEHİR ili, TEPEBAS1 ilçesi, GÜLLÜK köy/mahallesi, 24 cilt, 1239 aile sıra no, 7 sıra no'da nüfusa kayıtlı Arslanlı Mah. Demirken! Askeri Lojmanları Kanatlı Apt. No:8 Erzincan Merkez/ ERZURUM ikamet eder.
MÜDAFİİ:Av. Hüseyin ÖZARSLAN Ankara Barosu
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele -yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri :
SUÇ TARİHÎ VE YERİ:09.02.2010 ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi: 09.02.2010
Tutuklama Tarihi:12.02.2010
ŞÜPHELİ:14- YASAR BAS- EYÜP Oğlu ŞÜKRİYE'den olma, 02/04/1963 doğumlu, ili, MERKEZ ilçesi, BÜYÜK CAKIRMAN KÖYÜ köy/mahallesi, 71 cilt, 19 aile sıra no, sıra no'da nüfusa kayıtlı Çarşı Mahallesi Toki Konutları K-6 22/3 Merkez/ ERZİNCAN ikamet eder
MÜDAFİİ:Av Timurhan GÜR Erzurum Barosu
SUÇ:Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SEVK MADDELERİ:TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63 maddeleri
SUÇ TARİHİ VE YERİ: 11.02.2010 ERZİNCAN/MERKEZ
Gözaltı Tarihi:11.02.2010
Tutuklama Tarihi: -
SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ
Şüphelilerden; Saldıray BERK Erzincan İlinde konumlu 3. Ordu Komutanı, ilhan CIHANER Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı, Ali TAPAN Erzincan İl Jandarma Alay Komutanı, Recep GENÇOGLU 2009 yılında Eskişehir'e tayini çıkmadan önce Erzincan eski İl Jandarma Alay Komutanı, Nedim ERSAN Erzincan İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü, Ersin ERGUT Erzincan İl Jandarma İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı, Orhan ESİNGER Erzincan İl Jandarma Komutanlığında Astsubay, Şenol BOZKURT 2009 yılında Kahramanmaraş'a tayini çıkmadan önce Erzincan İl Jandarma istihbarat Şube Müdürlüğünde Astsubay, Murat YILDIZ Erzincan Yaylabaşı Jandarma Karakolunda Karakol Komutanı, Şinasi DEMİR Erzincan MİT Şube Müdürü, Sadri Barkın İNCE ve Kıvılcım ÜSTEL Erzincan MİT Şube Müdürlüğü personeli, Ahmet SARAÇLAR 3. Ordu İstihbarat Başkanlığı palan eğitim Astsubayı olarak .görev yapmaktadır. Yasar BAŞ Erzincan İl merkezinde Av Bayiliği yapmaktadır. Abdulvahap GÜLLÜ Erzincan .Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği 2. Sınıf Öğrencisidir. Erdal ZIREK Erzincan İl Merkezinde Pazarcılık yapmaktadır.
GENEL OLARAK
İstanbul C.Başsavcılığınca Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne yönelik bu güne kadar tüm ülke çapında yapılan soruşturmalar sonucunda, silahlı terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek, halkı yürütme organına karsı silahlı isyana tahrik etmek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, terör örgütüne ait silahlan depolamak, genel güvenliği kasten tehlikeye sokacak şekilde patlayıcı madde bulundurmak ve kullanmak, nitelikli kasten öldürmeye azmettirmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri çalmak, temin etmek, .yasaklanan bilgileri temin etmek, açıklamak, kişisel verileri kaydetmek ve bağlı pek, çok suçu. işlemekten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davaları açılmıştır.
Açılan bu davaların daha açık ve net olarak anlaşılabilmesi amacıyla Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün genel olarak yapısı, hedefleri ve hakkında bu güne kadar yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen deliller ve ulaşılan sonuçlarla ilgili iddianamelere dayanılarak kısaca açıklamalar yapılacaktır.
Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün hücre tipi yapılanmaya sahip gizli bir örgüt olup özellikle kendi amaçları doğrultusunda devlet gücünü tam olarak kontrol etmeye yönelik olarak devletin bir çok kurumuna sızdığı ve bu amaçla bir çok eylem gerçekleştirdiği ve birçok eylemi de planladığı ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Örgütün ana dokümanlarından "ERGENEKON" adlı dokümanda "POLİTİKALAR'1 baslığı altında, "21. yüzyılda kaçınılmaz bir biçimde Dünya politikalarını ve siyasetçilerini istihbarat örgütleri biçimlendirecektir... Dünyada var olabilmiş tüm sistemler, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemiştir. Bunun ise iki yolu vardır.
(1) Suikast,
(2) Dezenformasyondur...
Suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için, siyasi portreler çok ciddi biçimde analiz edilmeli, ortak ideallere uygun siyasilerin seçim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir biçimde yer alabilmeleri sağlanmalı, böylelikle parlamento ülke çıkarlarına uygun biçimde isler hale getirilmeli, içte ve dışta saygın bir etkinliğe kavuşturulabilmelidir. Bu ve benzeri faaliyetler, tüm dünyada istihbarat örgütlerinin varlık ve görev nedenleri arasında yer alır.
içte ve dışta ortak ve benzer idealler doğrultusunda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası legal ve illegal örgütler ile işbirliğine yönelmek kaçınılmaz bir zorunluluktur..." seklindeki ibareler tüm ülkede önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı şimdi de Cumhuriyet Başsavcılığımızca bu örgüte yönelik hukuksal çerçeve içinde yürütülen soruşturmanın önemini ve ülkemizin bu suç örgütü nedeniyle maruz kaldığı tehlikenin büyüklüğünü açıkça göz önün£ sermektedir.
Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne yönelik bu güne kadar yapılan soruşturmalarda ele geçirilen örgütsel içerikli dokümanlar ve elde edilen tüm deliller çerçevesinde örgütün amacının; sürekli iç çatışma ve kaos yaşayan, komşu ülkeleri ile düşman ve dünyaya kapalı, Avrupa Birliği kriterlerine ve insan haklarına karşı, çağımızın tüm uluslararası değerlerini dışlayan, ekonomik kriz, iç etnik çatışmalar ve terör ile uğraşan, ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluşturulmaya çalışılarak, devlet otoritesini içte ve dışta güçsüz kılmak, ülkeyi yönetilemez hale getirmek, böylece örgütün daha rahat etki edip yönlendirebileceği siyasal iktidarlar oluşturmak, örgütün belirlediği gizli amaç ve prensiplerin dışına çıkan tüm siyasal iktidarları değişik yöntemlerle kontrol altına almak, bu başarılamadığı taktirde yasama ve yürütme organlarını devirip kendi ideolojik amaçları doğrultusunda devlet yönetimini ele geçirmek olduğu anlaşılmaktadır. Ülkemize ve milletimize açık düşmanlık taşıyan bu amaca ulaşmak isteyen örgüt üyelerinin çoğu geçmişte çatışan siyasi düşünceler taşımalarına karşın milliyetçi ve güya ülkesini seven bir görüntü altında faaliyetlerini gizleme çabasına girmeleri ve kendilerine engei olduğunu düşündükleri kişileri ve kurumları dış güçlerle bağlantılı ve ülke düşmanı olarak gösterme çabaları içinde oldukları görülmektedir.
Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün bu güne kadar yurt çapında yapılan operasyonlarla elde edilen örgütsel dokümanları incelendiğinde, amaçlarına ulaşmak için;
-Naylon terör örgütlerinin oluşturulması,
-Mafyanın ve uluslararası uyuşturucu ticaretinin kontrol altına alınması,
-Medyanın kontrol altına alınması,
-Sivil toplum kuruluşlarının kontrol altına alınması,
-Siyasi partilerin kontrol altına alınarak siyaset dünyasına yön verilmesi,
-Gerektiğinde siyasilere suikast düzenlenmesi,
-Örgüte eleman kazandırmak ve gelir sağlamak için illegal tüm yolların kullanılması, gibi eylemlerin araç olarak benimsenmiş olması, ülkemizin bu örgüt nedeniyle karşı karşıya' kaldığı tehlikenin boyutunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün, TSK içinde örgütlenmeye yaşamsal ölçüde önem verdiği, bu amaçla son derece gizli ve hücre tipi bir yapılanma kurup özel ve gizli bağlantılarla bu yapılanmayı kontrol ettiği belirlenmiştir. Bu yapılanma, sürekli örgütsel bağlantılarını devam ettirmekte olup örgütün bu üye ve yöneticileri tarafından örgütün amaçları doğrultusunda ve örgüt merkezinin verdiği kararların gereğinin uygulanmasına yönelik çalışmalar içinde olmaktadır. Örgütün bu amaçla ve planlanan suikast veya çeşitli tedhiş olaylarında kullanılması amacıyla örgüte ait önemli miktardaki silah ve askeri mühimmatı değişik yerlerde gizlediği belirlenmiştir. Başsavcılığımızca örgütle ilgili yapılan soruşturma sırasında ayrıntılı olarak incelenip değerlendirilmiş bulunan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan Ergenekon Silahlı Terör Örgütü davalarına ilişkin iddianamelerde ve ek delil klasörlerinde açıkça belirtildiği üzere, kimi şüphelilerin davamıza konu soruşturmada da örnekleri görüldüğü gibi, mezhebe dayalı kaos ve çatışma çıkarmaya yönelik olarak Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız'a ve Genel Sekreteri Kazım Genç'e yönelik suikast hazırlığı yapılmış olması da Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün bölgemizdeki paralel faaliyetlerine benzerlikler taşımakta olması bakımından hayli dikkat çekicidir. Aşağıda bölgemizin duyarlı yapısı da dikkate alınarak kaos amaçlı olarak Sünni-Alevi çatışması çıkartılması ve körüklenmesi için köylere kadar, silah bomba ve sair mühimmatın örgüt üyelerince nasıl dağıtıldığı açıklanacaktır.
Örgütün, Türk Silahlı Kuvvetlen içinde son derece gizli bir yapılanma içinde olduğu kadar yukarıda açıklandığı gibi örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesinde çok önemli gördüğü istihbarat örgütü içinde de kadrolaşmaya çalıştığı açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bazı Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyelerinin ülkemizin iç ve dış çıkarları için haber almak ve alınan tüm haber ve bilgileri yasalara uygun olarak değerlendirip ilgili makamlara sunmakla görevli Milli İstihbarat Teşkilatına da sızdığı ve elde ettikleri makam ve devlet gücünü, devletin çıkarlarına aykırı ama örgütün amaçlarına uygun olarak kullandıkları tespit edilmiştir. Söz konusu terör örgütünün, çeşitli yöntemlerle bir darbe zemini oluşturmak ve bunıtfl sağlanması için de toplumda infial uyandırıcı, demokratik secimle yönetime gelmiş iktidara güveni sarsıcı tedhiş eylemlerini bizzat veya aracı kullanarak örgütlediği, bu amaçla kimi zaman bireysel terör hareketleri kimi zaman da bizzat kurup yönlendirdiği terör örgütleri aracılığı ve söz konusu terör unsurlarının topluma saldığı korku ve güvensizlik duygusunun oluşturduğu etkinin sonucunda olağanüstü yönetim biçimlerinin uygulamaya sokulması amacıyla çok sayıda organizasyonlar icra ettiği anlaşılmıştır.
İstanbul C.Başsavcılığınca Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne yönelik olarak yürütülen soruşturma kapsamında düzenlenen ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 17.07.2009 tarih ve 2009/1498-751-565 sayılı iddianamede; örgütün amaçlarına ulaşma uğrunda ülkemizde karışıklık çıkarmayı hedeflediği ve bunu sağlama adına ülkemizde yüzyıllardan beri barış ve kardeşİik içinde yasayan alevi ve sünni kesim arasında çatışma çıkarmayı istediği, bunun için alevi toplumunun önde gelen temsilcilerinden olan Ali Balkız ve Kazım Genç'e yönelik olarak örgüt tarafından suikast planları hazırlandığı, şüpheli İbrahim Şahin'in evinde yapılan aramalarda ele geçen Kazım Genç'e yönelik suikast planında açıkça "Eylemin Amacı: Alevileri kışkırtarak Alevi-Sünni kavgası çıkarmak" şeklinde yazılı olduğu görülmektedir.
SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTLERİNİN YAPISI VE ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ERZİNCAN YAPILANMASI
Türk Ceza Hukukunda anayasal düzen aleyhine işlenen terör suçlarının soruşturulması ve kovuşturulması ayrı bir rejime tabi tutulmuştur. Sanıklara isnad edilen silahlı örgüte yönetici ve üye olma suçlarında fiil ve faili bakımından bir özellik aranmamış, kimse bu suçların soruşturma ve kovuşturmasından bağışık tutulmamış hatta, C.Balkanından sonra en geniş dokunulmazlık alanına sahip olan milletvekilleri hakkında bile terör suçlan bakımından belirli koşullar altında soruşturma ve kovuşturma yolu bizzat yargı kararlarıyla açılmıştır. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin istikrar kazanmış kararlan ile. soruşturmaya seçimden önce başlanmış suçlarının Anayasanın 83. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesi kapsamında yasama dokunulmazlığı kapsamında görülemeyeceği kabul edilmiştir. Durum böyle iken, bir kişinin kimlik ve sıfatından hareketle terör örgütü üyesi olmakla suçlanamayacağı iddiasının; açık bir yanılgı ya da bu tür kimlik ve sıfatlan tanıyanlar ile bu tür suçların failleri olmayı yan yana getirmekte zorlanmanın ifadesi olmaktan başka bir değeri bulunmamaktadır. Türk toplumu ve hukuk çevrelerinin terör örgütü ve örgüt üyesi algısı, Türkiye'nin terörle mücadelesi bağlamında farklı portreler ve imajlar üzerinden gelişmiş, üst düzey kamu görevlilerinin bir terör örgütüne üye olarak kabul edilmelerinde zihinsel zorluklar yaşanmış olabilir. Ancak bu durum Türkiye'nin terörle mücadelede üzerinden tecrübe yaşadığı terör örgütleri açısından bakıldığında normal kabul edilebilirse de, Ergenekon Terör Örgütünün yapısı, stratejisi, hiyerarşisi, inleyişi, üye ve eleman profili ile örgütün amaçladığı suçlar ve faaliyeti kapsamında islediği suçlar dikkate alındığında bu kabul, Laik, demokratik ve Sosyal Hukuk Devleti karakteristiği ile birlikte Anayasal Düzenin işleyişine karsı büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Örgütün islemeyi amaçladığı suç nazara alındığında, bu günkü bilinen yapısı, stratejisi, işleyişi, üye ve eleman profili ile Ergenekon Terör Örgütü, sonuca götürmek bakımından oldukça elverişli biçimde kurulmuş ve çalıştırılmış bir model olarak ortada durmaktadır. Terör örgütü asıl gücünü beyaz yakalı faillerin halkta oluşturduğu bu algı yanılgısını ve kamu gücünde bulunan essiz terörle mücadele tecrübesinin farklı kulvarda gelişmiş olmasını istismar etmekten almaktadır.
Halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında Ergenekon Silahlı Terör Örgütü kapsamında devam eden soruşturma kapsamında bulunan Dursun ÇİÇEK tarafından imzalanmış bulunan Irticayla Mücadele Eylem Planı Erzincan ilinde hayata geçirilmek istenmiş bu amaçla Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne bağlı olarak faaliyet gösteren şüpheli Saldıray Berk liderliğindeki yasadışı oluşum faaliyetlerde bulunmuştur.
Bu çerçevede Gülen Cemaatinin Erzincan'daki evlerine ve/veya okullarına silah, uyuşturucu vs. suç unsurları ile yasadışı illegal dokümanlar koydurularak sonrasında bu yerlere eş zamanlı olarak operasyonlar yaptırılması ve böylece Gülen Cemaatinin silahlı terör örgütleri kapsamına alınmasının sağlanmasının hedeflendiği ortaya çıkmıştır. Dursun Çiçek imzalı bu belgedeki ifadeler ile Erzincan İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat şubesinde görevli üsteğmen şüpheli Ersin Ergut'un ajandasındaki birbiriyle örtüşen el yazısı ifadeler bunun açık kanıtıdır.
Terör örgütlerinin adi suç örgütlerine göre profesyonel yapısı nedeniyle bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işledikleri suçların kesin olarak tespit edilip, delillerinin ortaya konulabilmesindeki güçlükler herkesçe bilinmektedir. Özellikle üyelerinin tamamına yakını kamu görevlilerinden oluşan ve bir kısmı Erzincan ilinde üst düzey görevlerde bulunan Ergenekon silahlı terör örgütünün Erzincan yapılanmasının bu oluşumu ve işlenen suçların kamu görevinin yapılması kılıfı altında gerçekleştirilmesi karşısında delillere ulaşabilmenin zorluğu ortadadır.
Terör örgütlerinin amaçlarını gerçekleştirebilmek için amaçlarının büyüklüğüyle orantılı olarak gerek araç gereç (silah vs.) ve gerekse insan unsurlarının olabildiğince detaylı ve yaygın olarak bulunması gereklidir. Bu anlamda devletin, hükümetin ve TBMM’nin işlevini ortadan kaldırmayı amaçlayan Ergenekon terör örgütünün bu amacı gerçekleştirmek için kullanabileceği insanların sıradan insanlar olmaması, özellik arz eden devlet kademelerinde nitelikli görevler yapan kişilerden seçilmesi gerektiği ve terör örgütlerinin de bu hususa oldukça önem atfettikleri, devletin çeşitli kademelerinde üst düzey görev yapan insanlar arasından da kendilerine yönetici ve/veya üye seçtikleri ve bunları kendi illegal amaçları doğrultusunda talimat vermek suretiyle -yönlendirdikleri konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Jandarmaya yapılan bir ihbar üzerine İstanbul Ümraniye de bir gecekondunun çatısında 27 adet el bombasının çıkmasıyla başlayan ve İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen soruşturmayla, varlığı bilinen ancak kimsenin üzerine gitmeye cesaret edemediği Ergenekon terör örgütü, yukarıda kısaca açıkladığımız niteliklere sahip olan oldukça önemli ve bir o kadar da tehlikeli bir terör örgütü olarak karşımıza çıkmaktadır.
"İRTİCAYLA MÜCADELE EYLEM PLANI" İSİMLİ BELGE”
Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne karşı İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sırasında avukat olarak görev yapan Serdar Oztürk isimli kişinin Ankara İli Çankaya ilçesinde bulunan . avukatlık bürosunda 04.06.2009 tarihinde yapılan aramada ele geçen Dr.Dz.P.Kur.Kd.Albay Dursun ÇİÇEK imzalı "İlticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı "Gizli" ibareli belgenin bir örneği istanbul C.Başsavcılığından istenmiş ve dosyamızın arasına konulmuştur. Bu belgenin incelenmesinde:
"1. DURUM;
a. İrticai gruplar tarafından TSK basta olmak üzere devletin resmi kurumlarını yıpratmak üzere yoğun faaliyetler yürütülmekte, Ergenekon adı altında TSK'ya büyük emekleri geçmiş emekli ve muvazzaf askeri personele yersiz ithamlarda bulunularak lekelenmeye çalışılmaktadır.
b. Düşman Unsurlar:
(1) Atatürk ilke ve inkılâplarını ortadan kaldırarak, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkmak ve yerine dini esaslara dayalı bir rejim kurma hedefleri engelleyecek tek kurum olarak TSK' yi görmekte,
(2) Elde ettikleri TSK' yi yıpratıcı bilgi ve belgeleri kendilerine müzahir medya organları kanalıyla yayınlamakta,
(3) Halkın yoğun ilgi gösterdiği birlik ve beraberlik mitinglerini Ergenekon tarafından maksatlı olarak planlanmış gibi göstermekte,
(4) TSK' nın Ergenekon çatısı altında, başta PKK terör örgütü olmak üzere çeşitli terör örgütleriyle işbirliği yaptığını iddia etmekte,
(5) Üst düzey komutanlar hakkında Yahudi, Ermeni, Sabetaycı vb. oldukları şeklinde asılsız haberler yapılmakta,
(6) Kamuoyunu meşgul etmek ve bilgi kirliliği yaratmak üzere TSK personeline ait olduklarını iddia ettikleri ses ve görüntü kayıtlarını yayınlamaktadırlar.
c. Dost Unsurlar:
(1) Basın ve yayın organları kanalıyla irticai grupların iç yüzünü gösteren propaganda çalışmaları planlı bir şekilde yürütmekte,
(2) TSK personeli ve ailelerine yönelik bilgilendirme faaliyetleri icra edilmekte,
(3) TSK içerisine sızdırıldığı değerlendirilen personele ve aileleri ile bunların irtibatta olabilecekleri kişiler takip ve kontrol altına alınmakta,
(4) Bilgisayar ve doküman güvenliği konusundaki tedbirler artırılmaktadır.
2. VAZİFE:
irticai oluşumların içyüzünü göstererek, bu konudaki tereddütlere son vermek ve söz konusu örgütlere olan kamuoyu desteğini ortadan kaldırmak, Ergenekon kapsamında yapılan yıpratıcı kampanyaların etkisini azaltmak, TSK' ya yönelik olarak yapılan olumsuz propagandalara son vermektir.
3. İCRA;
a.Harekat Tasarısı:
(l )Genel Bilgiler:
Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu basta olmak üzere radikal dini oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyu desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir.
(2) Faaliyetler birbiriyle senkronize şekilde üç bölümde icra edilecektir.
(a) Planlama ve Genel Faaliyetler:
(1) İcra edilen propagandalarda dine karşı olunmadığı teması işlenecektir
(2) Eylemler, Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan planlanacak, dinci medyanın bu konuyu iplemesine imkan tanınmayacaktır.
(3) "Fethullah Gülen (FG)'çiler gemi azıya aldılar, doğrudan TSK'ya saldırıyorlar." Teması islenecek, bu kapsamda muhafazakar vatandaşların bile - "Pes doğrusu biz de Elhamdülillah Müslüman'ız ama FG'ciler resmen TSK'ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar." Dedirtecek çalışmalar yapılacaktır.
(4) Sakıncalı/Şüpheli kategorisindeki irticacı subay ve astsubayların irticai propaganda yaptıkların dair ihbar çalınmaları yapılacak, müteakiben bu kişilerin ahlaki yönden olumsuzluklarıyla ilgili haberler yaptırılacaktır.
(5) İrticacı TSK personeline yapılan operasyon kapsamında tespit edilememiş diğer irticai TSK personeline yönelik korkutucu propaganda geliştirilerek, bu kimilerin hata yaparak tespit edilmeleri veya kendiliğinden çözülmeleri sağlanacaktır.
(6) Askeri suç kapsamında yapılacak ışık evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG Grubu "Silahlı Terör Örgütü" Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve sorutturmaları askeri yargı kapsamında yürüttürülecektir.
(7) Ilımlı İslam konusu özellikle vurgulanacak, FG'cilerin ABD güdümünde hareket ettikleri ve İslam'ın orijinalini bozmak istedikleri hususu yoğun olarak dile getirilecektir.
(b) Medya Faaliyetleri:
(1) İskender Evrensoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.
(2) Yakalanan veya çözülen TSK personelinin bizim belirlediğimiz temalar doğrultusunda beyanlarda bulunmaları ve bu açıklamaların basında geniş yer bulması sağlanacaktır.
(3) Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.
(4) Nurettin Veren gibi isimlerin TV programlarında FG grubu hakkında bizim istediğimiz temalar doğrultusunda açıklamalar yapmaları sağlanacaktır.
(5) Kurdoğlu cemaati ve benzeri diğer cemaatlere mensup TSK personelinin TSK ile ilişkileri kesilirken FG grubuna mensup oldukları için atıldıkları şeklinde haberler yaptırılarak, kamuoyunda FG grubunun büyük yara aldığının düşünülmesi sağlanacaktır.
(6) PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Irak'ın Kuzeyinde bulunan FG'cilere ait okul, dershane ve yurtlara eylem yapmıyor olmasının iki örgüt arasında bağ olduğu ve anlaştıklarının açık bir göstergesi olduğu yönünde haberler yaptırılacaktır.
(7) Vatandaşlar tarafından yoğun olarak izlenen ve gündemdeki olaylar hakkında kamuoyu yanlış yönlendiren, "Kurtlar Vadisi", "Kollama" ve "Tek Türkiye" benzeri diziler hakkında olumsuz haberler yaptırılarak söz konusu dizilerin güvenilirliğini yitirmesi sağlanacaktır.
(8) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerine ait ibadet görüntü ve haberlerinin medyada yoğun olarak yer alması sağlanarak Milli Eğitim., Bakanı kamuoyu nezdinde yıpratılacaktır.
(9) AKP mensuplarının ülkemizde ekonomik krizin etkisinin ciddi olarak hissedildiği bir dönemde, lüks yaşamlarından taviz vermedikleri yönünde haberler yaptırılarak, bu durumun hem "İslam anlayışıyla çeliştiği", hem de uygulamaya çalıştıkları "Halka adamı " yaklaşımlarının gerçeği yansıtmadığı konusunda kamuoyu bilgilendirilecektir.
(10) Ermenistan ve Yunanistan ile ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanının genişletilmesi sağlanacaktır.
(c) Kara Propaganda Faaliyetleri:
(1) Son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları konusunda bilgi kirliliği yaratmak üzere 10 irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek, ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtlan düzenlenecektir.
(2) Çeşitli bilgi ve belgeler ile ilgili ortaya yem atılarak yakalanan personel hangi gruba ait olursa olsun FG'ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacak ve bahse konu personelin adı basında duyulduktan sonra ahlaki açıdan olumsuzluklarıyla ilgili haberler yaptırılacaktır.
(3) Yukarıda açıklanan şekildeki personelin, sıradan dahi olsa arkadaş çevresindeki en olumsuz kişi onların en yakın arkadaşı gibi gösterilerek, FG'çilerin iç yüzüymüş gibi düşünülmesi sağlanacaktır.
(4) İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra FG'ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara(Yahudilik, CIA, Mossad, Moon Tarikatı, Humeyni, vb...) ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacaktır.
(5) Ev baskınları kapsamında Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin bu evlerde bulunması sağlanacaktır.
(6) İzleyici veya dinleyici kitlesi fazla olan radyo televizyon programlarına farklı bir kimlikle, canlı yayın esnasında, telefonla bağlanılarak; FG'ci maskesi altında konuşmalar yapılarak tahrik olmuş bir FG'ci gibi, "Evet, kardeşim, bizimle uğraşan herkes Ergenekoncudur, onlarla uğraşmak bizim boynumuzun borcudur. Bizimle uğraşmaya kimsenin gücü yetmez" Şeklinde açıklamalar yapması sağlanacaktır.
(7) AKP mensubu kilit haberleşmeciler tarafından kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılarak, içerisinde ciddi anlamda anlaşmazlık ve bölünmeler yaşanıyormuş şeklinde algılanması sağlanacaktır" şeklinde ifadeler bulunduğu görülmektedir.
İRTİCA YLA MÜCADELE EYLEM PLANININ ERZİNCAN İLİNDE UYGULANMAK İSTENMESİNİN NEDENLERİ
1-) Erzincan'da hem alevi ve hem de sünni vatandaşlarımızın yoğun olarak bulunması, diğer taraftan hem Kürt ve hem de Türk kökenli vatandaşlarımızın oturması nedeniyle kötü niyetli kişilerce bu durumun suistimal edilmesinin kolay olduğunun düşünülmesi
2-) Şüpheliler Saldıray BERK'in S.Ordu Komutanı olarak elindeki tüm yetkileri mensubu bulunduğu terör örgütünün illegal amaçları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemesi, bilakis bu konuda diğer şüphelilerin mevki olarak üzerinde bulunması durumunu da kullanarak onlar üzerinde etkinlik sağlaması,
3-) Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ilhan CİHANER mensubu bulunduğu örgütün illegal amaçlan doğrultusunda yaptığı faaliyetlerde yol gösterme ve hukuki koruma sağlayacak konumda bulunması, Erzincan'ın farklı etnik kimlikleri barındıran yapısından yararlanılarak huzursuzluklar çıkartılması ve dolayısıyla buradan başlatılacak olayların tüm ülke çapına yayılmasının mümkün görünmesi,
4-) Erzincan'da gerek önceki İl Jandarma Komutanı Recep GENÇOGLU ve gerekse halen görevde bulunan İl Jandarma Komutanı Ali TAPAN'ın elinde bulundurduğu kolluk gücünü örgütün amaçlan doğrultusunda kullanmaktan çekinmemeleri, örneğin jandarma tarafından Erzincan'da yapılan İsmailağa ve Gülen grubuna yönelik soruşturmalar öncesi bu gruplarla ilgili mahkemeden önleme dinlemesi talep edilirken, bu grup mensubu olduğu iddia olunan kişiler hakkında suç olarak silahlı terör örgütleri arasında olduğu bu şüphelilerce bilinen "H1ZBULLAH" ve "IBDA/C" terör örgütlerinin isimlerinin belirtilmesi, böylece bu silahlı terör örgütlerinin isimlerinin kullanılması halinde telefon dinleme kararlarının...rahatlıkla alınabileceğini sahip oldukları mesleki birikim sayesinde gayet iyi bilen şüphelilerin yetkilerini örgütün amacı doğrultusunda bu şekilde kullanmaları,
5-) Tutuklu MİT Müdürü Şinasi DEMİR basta olmak üzere, diğer tutuklu MİT mensuplarının devletin ve yasaların kendilerine verdiği ülke çapında ve özellikle yabancı ülkelere yönelik istihbarat toplama ve değerlendirme yetkilerini kötüye kullanmaktan çekinmeyerek bu anlamda kullanmakta oldukları bir haber elemanına illegal olarak, kişi/cemaat hakkında bilgi-belge getirmesi talimatı verdikleri, bu elemanla ilk ilişkiye girerken elemanın PKK konusunda yardımcı olmak istemesine rağmen sonraki süreçte haber elemanını cemaat ve tarikatlar konusuna sevk ettikleri, bu konularda elemandan illegal olarak birçok bilgi ve belgeyi temin ettikleri, bu bilgi-belge nedeniyle bir yüzbaşının ordudan atılmasını sağladıkları tespit edilmiştir. Tüm bu açıklamalar sonucunda, Dursun Çiçek tarafından imzalandığı anlaşılan "irticayla mücadele eylem planı" isimli belgenin, Ergenekon silahlı terör örgütüne bağlı olarak meydana getirilen, içinde ordu komutanı, il Cumhuriyet Başsavcısı, il jandarma komutanı, jandarma istihbarat görevlileri, Mit il müdürü ve Mit çalışanları ile gerekli lojistik desteği sağlayabilecek sivil kişilerin yer aldığı oluşum tarafından Erzincan'da faaliyete geçirilebilmesinin mümkün olabileceği ve şüphelilerin meydana getirdikleri bu oluşumun bu zemini kullanmayı amaçladıkları görülmektedir.
YETKİ VE GÖREVE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME:
Bu bölümde Cumhuriyet Başsavcısı olan şüpheli İlhan Cihaner ile muvazzaf asker olan şüphelilere ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın yöntemi ile ilgili değerlendirme yapılacaktır.
1- Şüpheli ilhan Cihaner Hakkında Soruşturma ve Kovuşturmaya Yetkili Makama ilişkin Olarak; Şüpheli İlhan Cihaner Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapmakta olup suç tarihi itibarıyla birinci sınıfa ayrılmıştır. Yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hakim ve C.savcılarının isledikleri iddia edilen suçlara ilişkin soruşturma yöntemleri aşağıda gösterildiği gibidir.
1-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 82-92. maddelerinde düzenlenen görev suçları:
Bu maddelere göre görev suçu isleyen hakim ve C.savcıları hakkındaki soruşturma ancak Adalet bakanının izniyle yapılmaktadır. Adalet müfettişi veya hakkında soruşturulan kimiden daha kıdemli hakim veya savcı eliyle yapılan -soruşturma sonucunda kovuşturma yapılması gerekli görülürse yine Adalet Bakanının izniyle, hakkında soruşturma yürütülen hakim veya C. savcısının görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi tarafından son soruşturmanın açılması veya açılmaması kararı verilecektir. En yakın yer ağır ceza mahkemesi tarafından iddianame yerine geçen son soruşturmanın açılması kararı verilmesi halinde yargılama "birinci sınıfa ayrılmış hakim veya C.Savcıları ile ağır ceza mahkemesi heyetine dahil olanlar" hakkında Yargı tayın ilgili ceza dairesinde yapılacaktır. Bunun dışındaki hakim ve savcılar hakkında ise yargılama, görev yaptıkları yer ağır ceza mahkemesinde görülecektir. Yani Yargıtay da yargılanacak olan hakim ve C. Savcıları, sadece görev suçu islemiş olan birinci sınıfa ayrılanlar ile ağır ceza mahkemesi heyetinde görev yapanlardır.
2-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 93. maddesinde düzenlenen kişisel suçlar:
Bu maddeye göre, hakim ve C. savcılarının isledikleri kişisel suçlar (birinci sınıfa ayrılmış olanlar dahil herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm hakin: savcılar) hakkında sorutturma, en yakın yer ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Sorutturma sonunda dava açılması halinde ise yargılamayı da en yakın yer ağır ceza mahkemesi yapacaktır. Görüldüğü gibi hakim ve C. savcılarının imledikleri kişisel suçlar için herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi suça veya sıfata ilişkin olarak herhangi bir ayırım da yapılmamıştır.
3-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 94. Maddelerinde düzenlenen ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halleri:
Bu durumda soruşturma genel hükümlere göre yapılacaktır. Burada da herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi suça veya sıfata ilişkin olarak herhangi bir ayırım yapılmamıştır.
527J sayılı CMK'nun "tanımlar" ballıklı 2. Maddesinin j fıkrasında suçüstü haline dahil sayılan suçlar;
a-) İşlenmekte olan suç,
b-) Henüz islenmiş olan fiil ile fiilin islenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya bankası tarafından takip edilerek yakalanan kikinin islediği suç,
c-) Fiilin pek az önce imlendiğini gösteren eşya ve delille yakalanan kimsenin islediği suç olarak tanımlanmıştır. Bu madde kapsamında suç imleyen hakim ve C. savcıları diğer kişilerden farklı bir sorutturma yöntemine tabi tutulmamıştır. Bunun sonucu olarak herhangi bir görev sıfatı ve unvanı bulunmayan kişiler hakkında hangi hükümler uygulanacaksa, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halinde suç işleyen hakim ve savcılar hakkında da soruşturma ona göre yapılacak, arama, gözaltına alma ve tutuklama gibi koruma tedbirleri genel hükümlere göre uygulanabilecektir.
4-) 5271 sayılı CMK'nun 250/1 maddesinde sayılan suçları isleyen hakim ve C. savcılarına ilişkin düzenlemeler: CMK'nun "görev ve yargı çevresinin belirlenmesi" başlıklı 250. maddesinin J. fıkrası hükmüne göre;
a-) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu imal veya ticareti suçları,
b-)Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c-) TCK'nun ikinci kitap dördüncü kısım 4, 5, 6 ve 7. Bölümde tanımlanan suçlar( TCK'nun 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332. Maddeler hariç) Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görülecektir.
CMK'nun 250. Maddenin 3. fıkrasında; "birinci fıkrada sayılan suçları isleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. -Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır" denilmektedir.
"Soruşturma" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında ise: "250. Madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, hakimler ve savcılar yüksek kurulunca bu suçları soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır" hükmü bulunmaktadır.
Bu maddedeki açık anlatımdan yasa koyucunun CMK'nun 250. maddesinde sayılan ve yasa koyucu tarafından ağırlıkları nedeniyle özel bir yargılama usulü öngörülen suçlan işleyen kişinin sıfatı ve memuriyeti ne olursa olsun soruşturmanın özel yetkili C. Savcıları tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır.
Nitekim, İzmir İlinde birinci sınıfa ayrılmış özel yetkili ağır ceza mahkemesi başkanı olarak görev yapan bir sanık hakkında kurulan suç örgütüne yardım etme ve maddi menfaat karşılığı bir tutukluyu tahliye etmek suretiyle irtikap suçunu (TCK'nun 250. Maddesi) işleme iddiasıyla, İzmir Özel Yetkili C.savcılığınca genel hükümlere göre doğaldan soruşturma yapılarak özel yetkili ağır ceza mahkemesine dava açılmış, açılan bu davada iddianameyi kabul eden İzmir özel yetkili 8. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın birinci sınıfa ayrılmış olması ve imlenen irtikap suçunun görev suçu olması nedeniyle dosyayı görevsizlik kararıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesine göndermiştir. Yargıtay 5, Ceza Dairesi de yapılan tüm bu işlemlerde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını açıkça vurgulamıştır. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05.06.2009 tarihli ve 2009/1 -MD-5 sayılı kararında;
"CMK. mad. 250, görev ve yargı çevresinin belirlenmesi baslığı altında özel yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ve C.Başsavcılıklarının ne tür davalara bakacağını düzenlemiştir. Buna göre CMK. m d. 250/1 b'de "haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak islenen suçlara bakacağı yazılıdır. Deliller bölümünde yazılı olduğu üzere İzmir C.Başsavcılığının CMK. md. 250-251 göre özel yetkili C.Başsavcı vekilliğince, ihbar, iddia ve isnatların bu madde kapsamında kaldığı gerekçesiyle soruşturma yürütülmüş.ve sonuçta CMK. 250'ye göre yetkili İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararı ile dosya dairemize gönderilmiştir. Mahkeme bu aşamada iddianameyi kabul ederek, görevli ve yetkili olduğunu benimsemiş, daha sonrada sanıklardan Asım Korkut'un 1. sınıf hakim olduğu ve Yargıtay'da yargılanması gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Soruşturmanın niteliği, koruma tedbirlerinin mahiyeti göz önüne alındığında CMK. md. 251/1'e göre yapılan soruşturma ve koruma tedbirleri talepli yazılar üzerine ilgili mahkemece verilen kararlarda usul ve yasalara bir aykırılık yoktur" denilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesi olarak yaptığı bu yargılama sonunda birinci sınıfa ayrılmış hakim olan sanığı, suç vasfını değiştirerek rüşvete teşebbüs suçundan mahkum etmiş ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi de itirazı reddederek yapılan işlemler ve takip edilen yöntemlerde isabetsizlik bulunmadığını teyid etmiştir.
Burada CMK'nun 250/3 maddesinde yer alan "Yargıtay'ın yargılayacağı" kişilerin kapsamının belirlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bilindiği gibi, gerek 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK'nunda Yargıtay temyiz mercii olarak düzenlenmiştir. Ancak bazı istisnai hallerde belirli görevlerde bulunan kişilerin taşıdıkları sıfatları nedeniyle bazı suçlarına ilişkin yargılamanın Yargıtay da ilk derece mahkemesi olarak yapılması öngörülmüştür. Bu durumda Yargıtay'ın işlenen suçlara bakmakla görevli olan Dairesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılamayı yaptığında, verilecek kararı temyiz mercii olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu inceleyecektir.
Bunun da istisnası olarak Yargıtay Kanununun 46. maddesi gereğince Yargıtay Üyelerinin kişisel suçlarına ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay Ceza Genel Kumlu bakmaktadır.
4483 sayılı Memur ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunun 13. Maddesine göre; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, TBMM Genel Sekreteri, müsteşarlar ve valilerin işledikleri görev suçlarında yargılama Yargıtay'ın ilgili ceza dairesinde yapılacaktır. Görüldüğü gibi sayılan .kişilerin işlediği görev suçlarının yargılamasını, Yargıtay ilgili ceza dairesi ilk derece mahkemesi olarak yapacaktır. Sayılan kişilerin kişisel suçlarında ise genel hükümler uygulanacaktır. Örneğin valiler hakkında CMK'nun 161/5 maddesi gereğince en yakın il C.Başsavcısınca genel hükümlere göre soruşturma yapılacaktır.
Bu bölümde yapılan tüm açıklamalardan anlaşılacağı gibi; tüm hakim ve C. savcılarının işledikleri bütün suçlara ilişkin (ilk derece mahkemesi olarak) yargılama görevi Yargıtay'a ait değildir. Sadece birinci sınıfa ayrılmış veya ağır'ceza mahkemesi heyetine dahil olan hakim ve savcıların işledikleri görev suçlan ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay da görülebilir. Bu nedenle CMK'nun 250/3 maddesinde geçen "Yargıtay'ın yargılayacağı kişiler" arasında
1-) Birinci sınıfa ayrılmamış ve ağır ceza mahkemesi heyetinde yer almayan görev suçu islemiş hakim ve savcılar,
2-) Suç türü ayırımı olmaksızın kişisel suç işleyen (bütün) hakim ve C. savcıları, Bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.12.2007 tarih ve 2007/222 esas-273 sayılı kararıyla, birinci sınıfa ayrılmış C.savcısı olan sanığın, gece vakti sarhoş olarak iki kimiyle birlikte adliyeye gelerek içeriye girmek istemesi ancak gece bekçisinin sokmaması nedeniyle adliyeye girememesi üzerine hâkim ve Cumhuriyet savcılarına sinkaflı küfürler edip adliyenin giriş kapısı tarafındaki ana caddeye bakan bahçesine aleni olarak küçük tuvaletini yapması eylemini kişisel suç olarak kabul edip, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararını isabetli bulup, yargılamanın Yargıtay Dairesinde değil en yakın yer ağır ceza mahkemesinde yapılması gerektiğini hükme bağlamıştır.
Şüpheli İlhan Cihaner'e atılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma suçuTCK'nun 314/2 maddesinde düzenlenmiş bulunan ve cezası 5 yıldan 10 yıla kadar olan bir terör sucudur. Silahlı terör örgütüne üye olma suçu, görevle hiçbir şekilde bağdaşmayan, ilişkili olmayan ve görev nedeniyle işlenemeyecek olan "mütemadi" bir suçtur. Bu suçun niteliği ve temadi eden yapısı nedeniyle, temadinin bir kısmının mesai saatlerine yani görevli olunan zamana tesadüf etmesi de bu suçu görev suçu haline getirmeyecektir. Bunun yanında silahlı terör örgütüne üye olan bir hakim veya C. savcısının, örgüte üye olma suçu dışında örgütün faaliyetleri kapsamında ve amaçlan doğrultusunda, görevinin kendisine verdiği yetkileri ve avantajları kullanarak işlediği bir takım suçların görev suçu olması mümkündür. Ancak sahip olunan resmi sıfattan ve görevden kaynaklanan yetkilerin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmış olması silahlı terör örgütüne üye olma suçunu görev suçu haline dönüştürmeyecektir.
Bu nedenlerle birinci sınıfa ayrılmış C.Başsavcısı olan şüpheli İlhan Cihaner'in işlemiş olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçu tamamen kişisel bir suçtur.
Ayrıca 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a maddesinde sayılan suçlar arasında yer alması nedeniyle şüphelinin işlediği evrakta sahtecilik ve tehdit suçu da bu kanunun 9. maddesi gereğince CMK'nun 250. maddesi kapsamındadır.
Eğer şüpheli CMK'nun 250. maddesi kapsamında bir görev suçu işlemiş olsaydı (örneğin CMK'nun 250/1-b maddesi kapsamında haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulan* örgüte üye olan bir savcının yer aldığı ihale komisyonunda tehdit ile ihaleye katılan kişilerin ihaleden çekilmesini sağlaması) o takdirde birinci sınıfa ayrılmış C.savcısı olması nedeniyle "yargıtay'ın yargılayacağı" kişilerden olacaktı.
Bir başka açıdan da; şüphelinin işlemiş olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçunun mütemadi bir suç olması, örgütten çekilme, teslim olma veya yakalanma gibi fiili bir nedenle yada iddianame düzenlenmesi gibi hukuki bir nedenle temadinin kesilmesine kadar suçun devam etmesi, suç tarihinin Yargıtayımızın yerleşmiş bir çok kararında da açıklandığı üzere hukuki veya fiili kesintinin oluştuğu tarih olması göz önüne alındığında; gözaltına alındığı ana kadar silahlı terör örgütüne üye olmayı sürdüren dolayısıyla da yakalandığı anda örgüte üye olma suçunu işlemiş bulunan sanığın yakalanmasının, CMK'nun 2/j-l maddesindeki "işlenmekte olan suç" kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 5 ve 6. Ceza Dairelerinin kararlarıyla da desteklenen tüm bu değerlendirmelerimizin sonucu olarak, şüpheli İlhan Cihaner hakkında 5271 sayılı CMK'nun 251/1. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, doğrudan genel hükümlere göre soruşturma yapılmış, soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin suçların işlendiği hususunda yeterli şüpheyi oluşturduğu kabul edilmiş ve iddianame, aynı Kanunun 250. maddesinin 3. Fıkrasının 1. cümlesi uyarınca Erzurum özel yetkili ağır ceza mahkemesine hitaben düzenlenmiştir.
II - Şüpheliler Arasında Bulunan Muvazzaf Askerlere ilişkin Açıklamalar:
Türk Ceza Kanununun 314. maddesinde yer alan suçu işlediği ileri sürülen asker kişiler hakkında adli yargı tarafından yapılacak soruşturma hususunda hukuki düzenleme şöyledir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145. Maddesinde: "Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin; askeri olan suçları ile bunların asker aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" 353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kurulusu ve Yargılama Usulü Kanununun 9. Maddesi; "Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçlan ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak isledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler"
Yine müşterek suçlar başlıklı 12. maddesinde de; "Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken islenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere; eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir" hükmü yer almaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 250. maddesinin son fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra madde hükmü, "Birinci fıkrada belirtilen suçları isleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır" seklinde kalmıştır.
Açıklanan tüm bu mevzuat çerçevesinde; TCK'nun 314. maddesinde silahlı örgüt kurmak veya yönetmek ile belirtilen örgüte üye olmak suçu, Askeri Ceza Kanunu'nda askeri suç olarak düzenlenmemiş ve hiçbir şekilde askeri suça dönüştürülmemiştir. Bir suçun askeri mahkemenin görev alanına girebilmesi için asker kişilerin askeri olan suçlarıyla bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak isledikleri suçlardan olması gerekmektedir.
Anayasa'nın 145. maddesinde ve 353 sayılı Kanunun 9'uncu maddesinde gösterilen haller dışında, asker soruşturması ve kovuşturmasının adli yargıda görülüp yapılacağı kuşkusuzdur. Yine 353 sayılı Kanunun 12. maddesindeki, "Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere; eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir" hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, bu suç Askeri Ceza Kanununda yazılı değildir ve yargılama yeri adli yargıdır. Sonuç olarak; askeri suç olmayan, asker kişilere karsı işlenmeyen ve askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olması düşünülemeyen davaya konu Türk Ceza Kanununun 314. maddesi kapsamındaki silahlı örgüt kurmak veya yönetmek veya bu şekilde kurulmuş bir örgüte üye olma suçlarının kim tarafından işlenirse işlensin açıkça adli yargının görev alanındaki suçlardan olduğu anlaşılmaktadır.
SORUŞTURMANIN GELİŞİMİ VE ELDE EDİLEN DELİLLER
Erzincan ili merkeze bağlı Çatalarmut baraj gölünde 27.10.2009 günü bir ihbar üzerine 13 'adet el bombası, çeşitli çap ve nitelikte 350 civarında merminin bulunması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca gerekli soruşturmalara başlanmıştır(Klasör l sayfa 1-197) 27 Ekim 2009 günü Cumhuriyet Başsavcılığımızca Erzincan Çatalarmut barajına bulunan mühimmatlar konusunda basta İl Jandarma alay Komutanı şüpheli Ali TAPAN olmak üzere, şüpheliler Ersin ERGUT, Orhan ESİRGER ve Nedim ERSAN'ın birlikte komplo kurup plan yaptıkları, bu plan dahilinde bulunan mühimmatları Erzincan Emniyeti ile sun'i olarak irtibatlandırmaya çalıştıkları, bunun için de yalancı tanık ayarlamaya çalıştıkları, bu kapsamda sözde tanık ile gizli bir şekilde şehir dışında görüşüp çeşitli .vaatler karşılığında ikna etmeye çalıştıkları ancak tanığın(Gizli Tanık X) komplonun bir aracı olmak istememesi nedeniyle kabul etmediği tespit edilmiştir. Hatta başta şüpheli Ali TAPAN olmak üzere adı geçen şüphelilerin, tanığı gerçeğe aykırı anlatımlarda bulunması konusunda tanıklık yapması için iknaya çalışırken, bu olaydan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olan şüpheli ilhan CİHANER'ih de haberinin olduğu, hukuki korumanın ve desteğin bizzat şüpheli Başsavcı tarafından yapılacağı vaad edilmiştir(K 5 S 246-247). Şüpheli Ali TAPAN Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesinde bu konu ile ilgili olarak tanık ile gizli bir yerde görüştüğünü, görüşme sonrasında da durumu şüpheli İlhan CIHANER'e arz ettiğini beyan etmiş ve böylece planladıkları komplonun içinde şüpheli İlhan CİHANER'in de bulunduğunu zımni olarak ikrar etmiştir(K 7 S 191-196).
Çatal armut barajı Erzincan İl Jandarma komutanlığı sorumluluk alanında bulunmaktadır. Gizli Tanık Göyne'nin beyanından da anlaşılacağı üzere, buraya balık tutmak için giden bir vatandasın yerlere saçılmış durumdaki mühimmatları görünce daha önceden tanıştığı bir polis memurunu cep telefonundan arayıp bildirmesi üzerine Erzincan TEM Müdürlüğü Cumhuriyet Başsavcılığımıza bilgi vermiştir(K I S 85). Mühimmatların jandarma sorumluluk alanı içinde bulunması, ihbarcının mühimmatları jandarma yerine emniyete ihbar etmesi, olayın emniyet tarafından Erzincan C.Başsavcılığına bildirilmesi yerine öncelikle CMK'nun 250.maddesi ile yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesinden dolayı Erzincan C.Başsavcısı şüpheli İlhan CİHANER tarafından emniyet hakkında "adli olayı geç bildirmek" nedeniyle soruşturma açılmıştır.
Şüpheli İlhan CİHANER tarafından Adli olayı geç bildirmek suçundan başlatılan soruşturma sürecinde, bulunan mühimmatların sanki emniyet tarafından oraya önce attırılıp sonra da ihbar ettirip bu mühimmatları bulduğu iddiası ortaya atılarak ve bu sun'i iddiayı ispatlamak amacıyla da yalancı tanık bulma çabalarına girişilmiştir (K 7 S 95-105, 110-111).
Şüphelilerce varılmak istenen illegal amacın da şu olduğu değerlendirilmiştir:
"Çatalarmut barajında bulunan ve el konulan mühimmatların Emniyet tarafından olaydan önce oraya koydurulup, bilahare de yine anlaşma ile mühimmatlar emniyet tarafından bulunmuş" gibi gerçeğe aykırı bir senaryo üretilerek, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ve kovuşturmasında adli kolluk görevinin ağırlıkla emniyet teşkilatı tarafından ifa edilmekte olması nedeniyle, İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen bu soruşturmayı zayıflatmak, ele geçen yas'al deliller hakkında kamuoyunda şüpheler yaratmak ve emniyet teşkilatına gözdağı vermek amacıyla hareket edildiği değerlendirilmiştir. Gerek İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesinde yargılanan gerekse İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamındaki sanıkların, şüphelilerin ve avukatlarının basına yansıyan beyanlarında; çıkan mühimmatlarla bir ilgilerinin bulunmadığı, bulunan ve el konulan mühimmatların emniyet görevlilerince gömüldüğünü iddia etmeleri dikkate alındığında uygulanmaya çalışılan bu senaryonun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Bu illegal amacı gerçekleştirmek için şüpheliler var güçleriyle çalışma yapmışlardır. Şüpheliler ilhan CİHANER, Ali TAPAN, Ersin ERGUT ve Orhan ESİRGER'in birlikte hareket ederek yalancı tanık bulma ve sun'i olarak delil oluşturma şeklinde gelişen faaliyetleri tespit edilmiş, bu faaliyetlerin S.Ordu komutanı sıfatı taşıyan şüpheli Saldıray BERK'in himayesi ve koordinasyonunda gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir(K 5 S 246-247, K 7 S 86-88, 191-197, 227-231, 205-207)
Cumhuriyet Başsavcılığımızca bulunup el konulan bu mühimmatlardan sonraki süreçte, Erzincan Merkeze bağlı Ekmekli Göletinde de çok sayıda dolu mermi bulunduğunun bildirilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca bu olaya ilişkin evrak da dosyaya dahil edilmiştir(K l S 103-148).
Bulunan mühimmatların kim/kimler tarafından göle atıldığı ve bu mühimmatların Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatları araştırılırken, Erzincan İl Jandarma Komutanlığı/İstihbarat Şube Müdürlüğünde Şube Müdürü, Şube Müdür Yardımcısı ile ASAF kısım amiri ile 11 Jandarma Komutanının Erzincan Emniyetine yönelik bir komplo kurmak için özel çalışma yürüttükleri, "gölde bulunan mühimmatların emniyet görevlilerince oraya attırıldığı yalanı" üzerine kurgulanmış bu komplonun fiili çalışmalarının yapıldığı, bu kapsamda bir kişinin "bu mühimmatları oraya emniyet artırmıştır, çünkü mühimmatlar bulunmadan önce emniyet görevlisi beni çağırarak "sana mühimmat verelim ve istediğimiz yere at, biz de sonra bir ihbar yaptırıp mühimmatları bulalım" teklifini yaptılar, ancak ben kabul etmedim" şeklinde Erzincan Başsavcısına ifade vermesi konusunda Tanık X 'e baskı yaptıkları, bu kişiye yalancı gizli tanıklık teklif ettikleri, karşılığında da bu kişiye 10.000.TL para ile çeşitli imkanları sunacakları vaadinde bulundukları tespit edilmiştir. Bu tespit işlemi, bizzat jandarma görevlileri Orhan Başçavuş, Ersin Üsteğmen ile II Jandarma Komutanı olan Ali TAPAN tarafından kandırılıp yalancı tanıklık konusunda ikna etmek istedikleri, Gizli tanık X 'in vicdan azabı duyarak Cumhuriyet Başsavcılığımıza ifade vermesi ile ortaya çıkmıştır (K 7 S 86-88, 82-83). Bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca Erzincan II Jandarma Komutanlığının adı geçen personeline yönelik operasyon yapılmış, bilahare Orhan Başçavuş, Ersin Üsteğmen ile İstihbarat- Şube Müdürü Nedim ERSAN tutuklanmış, İl Jandarma komutanı Ali TAPAN'IN şüpheli olarak ifadesi alınarak Adli Kontrol talebiyle mahkemeye sevk edilmiş, mahkemece şüpheli Ali TAPAN hakkında "yurtdışına çıkış yasağı" konulmuştur.
Şüpheli Orhan ESİRGER'in evinde yapılan aramada ele geçen ve 183 numara ile numaralandırılan princo marka CD içerisinde, yeni nesil ekran kartlarının daha verimli kullanılabilmesi için bilgisayara yüklenilen DirectX10 isimli programın kurulum dosyaları içerisine ve uzantıları değiştirilerek gizlenmiş dosyalar bulunmuştur . Bu dosyalar içinde:
l "EGE.dll" olarak isimlendirilen dosyanın gizlenme amacıyla kullanıcı tarafından uzantısının "*.dll" olarak değiştirildiği ve bu şekilde kullanılamaz halde olduğu, "*.dH" uzantılı dosyaların birçok program fonksiyonlarını yerine getirmesi için gereken ek dosyalan olduğundan normal kullanıcılar tarafından sistem dosyası olarak algılanabileceğinden fark edilemeyeceği, dosyanın gerçek uzantısının "*.rar" (sıkıştırılmış arşiv dosyası) olduğu, dosyanın normal kullanıcılar tarafından içeriğinin görülmesinin ancak uzantısının "*.rar" olarak değiştirildikten sonra mümkün olabileceği, bu şekilde dosyaların içerisindeki bilgilerin gizlendiği görülmüştür(K 5 S 38-119).
Bu dosyanın içeriğinin incelenmesinde "ABİLER ve ABLALAR. Xls" isimli exel dosyaları içinde Gülen cemaati mensupları olduğu belirtilen kişilerin ad soyad, baba adı doğum tarihi doğum yeri adresi telefon numaralarının yer aldığı fişleme tabloların bulunduğu(K 5 S 95-99),
ADRESLER, doç adlı word dosyası içerisinde; Nurcu/Fettullah GÜLEN Cemaatinin ışık evlerinin abiler ve ablalarına ilişkin 48 adet adres bilgilerine ilişkin fişleme tablosunun bulunduğu (K 5 S 93)
2- "OSAK. DJ" olarak isimlendirilen dosyanın gizlenme amacıyla kullanıcı tarafından uzantısının "*.dll" olarak değiştirirliği ve bu şekilde kullanılamaz halde olduğu, "*.dll" uzantılı dosyaların birçok program fonksiyonlarını yerine getirmesi için gereken ek dosyalan olduğundan normal kullanıcılar tarafından sistem dosyası olarak algılanabileceği ve fark edilemeyeceği, dosyanın gerçek uzantısının "*.rar" (sıkıştırılmış arşiv dosyası) olduğu, dosyanın normal kullanıcılar tarafından içeriğinin görülmesinin ancak uzantısının "*.rar" olarak değiştirildikten sonra kullanılmasının mümkün olduğu ve bu şekilde dosyaların gizlendiği,
Dosyanın içeriğinin incelenmesinde; "3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk ile ilgili değerlendirme, doç x" isimli dosyada aynen;
"Erzincan ve civarındaki alevi köyleri özel olarak ilgilenmekte, bu köylerin ihtiyaçlarının giderilmesi için Ordunun imkanlarını kullanmaktadır. Yaptığı yardımlar nedeniyle alevi köyleri ve^ dedeler tarafından sevilmekte, dedeler tarafından kendisine takdir beratları verilmektedir" şeklinde bilgilerin bulunduğu,
3- "OCT 2006_XACT_x64.cab.rar" isimli arşiv dosyasının içeriğinde, "FG ÎLE İRTİBATLI ESNAFLAR. Xls" excel dosyası içerisinde bazı ^esnaflara ait açık adres ve açık kimlik bilgilerinin yazılı olduğu fişleme tablonun bulunduğu (K 5 S 88-92)
"İRTİBATLI MEMURLAR. Xls" isimli Excel dosyası içerisinde Kamu personeli başlıklı ' TC no, ad soyad, baba adı, doğum tarihi ve telefon numaralan, çalıştığı yer ve adreslerinin bulunduğu fişleme tablosu çeşitli kamu personeline ait açık adres ve açık kimliklerinin yazılı fişleme tablosunun bulunduğu(K 5 S 79-80),
"OTLUKBELİ OKULLARINA KAYIT OLAN ÖĞRENCİLER. Xls" isimli Excel dosyası içerisinde, çocukları Fetullah GÜLEN gurubuna ait okulda okuyan kayıtlı öğrenci velilerinden Kamu Personeli olanların açık adresleri ve kimliklerinin bulunduğu.tfeirv fişleme tablosunun olduğu(K 5 S 72a-b),
"ÖĞRENCİ LİSTESİ. Xls" isimli Excel dosyası içerisinde Gülen .Cemaati ile irtibatlı olduğu belirtilen ve üniversitede okuyan öğrencilerin doğum yeri ve tarihi, baba adı, nüfusa kayıtlı olduğu yer bilgilerinin yazılı olduğu fitleme tablosunun bulunduğu(K 5 S 70),
"BİLGİ NOTU HASTANE.doc" isimli word dosyası içerisinde Erzincan Asker Hastanesine tedavi için gelen türbanlı ve boneli bayanların hangi askeri personelin yakınları olduğuna ilişkin fişleme tutanağının bulunduğu (K 5 S 85)
"İSMAİL AĞA CEMAAT ÜYELERİ.doc" isimli word dosyası içerisinde 109 adet cep telefonu numarası ile bu numaraların sahiplerinin TC no, ad soyad ve adreslerine ilişkin fişleme tablosunun bulunduğu(K 5 S 74-77), Tespit edilmiştir.
Bu süreçte MİT Erzincan Bölge Müdürünün de aralarında bulunduğu 3 MİT personelinin MİT haber elemanı olan bir kimiyi illegal amaçlar doğrultusunda (Dursun ÇİÇEK'e ait olduğu anlaşılan "ilticayla mücadele eylem planı"nı Erzincan'da hayata geçirmek için çalışma yürüttükleri) kullandığına dair şikayet alınması üzerine bu konuda da soruşturmaya başlanmıştır(K 7 S 53-56, 65). Bu tanığın(Gizli Tanık Erzincan) Erzincan'da MİT tarafından eleman olarak kullanıldığı, ilk önceleri sadece PKK ili ilgili bilgi getirmesini istedikleri, ilerleyen zaman içinde tutuklu MİT görevlilerince özellikle kamuoyunda Gülen Cemaati olarak adlandırılan gruba yönelik çalışma yapmasının istendiği, bu kişinin kalmakta olduğu evin Kurdoğlu Cemaati olarak bilinen gruba ait olduğunu söylemesine karsın Tanık Erzincan'ın evde Risaleyi Nur okuduklarını söylemesi üzerine, MİT görevlisi şüphelilerin kalınan bu evin Gülen Cemaati olarak adlandırılan gruba ait olarak algıladıkları, evde kaldığı diğer kişilerle ilgili bilgi edinmek için haber elemanı yaptıkları Tanık Erzincan'ı sıkıştırdıkları, Tanık Erzincan'ın evde birlikte kaldığı Yıldırım isminde bir kişinin askeri doktor yüzbaşı olduğunu söylediği, bunun üzerine Mit görevlilerince Doktor Yüzbaşı Yıldırım'ın Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihracını temin için odasına silah vb. gibi suç eşyası koymak suretiyle komplo kurma yönünde girişimlerde bulunmaya başladıkları, elemandan Yıldırım'ın görev kimliğini çalmasını, odasını kontrol etmesini, odasına silah vs. koymasını istedikleri, ayrıca Yıldırım Yüzbaşının faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler istedikleri, eleman vasıtasıyla Yüzbaşıya komplo kurmak, bilahare de Yüzbaşının ordudan ihraç edilmesini sağlamak amacı güttükleri anlaşılmıştır. Tanık Erzincan'ın beyanına delil mahiyetinde olan gizli tanığa Mit görevlilerince gizlice çektirilen Yüzbaşıya ait fotoğraf dosyada bulunmaktadır.(K 7 S 95-105, 110-111, K 2 S 223-251, 406-412, K 6 S 285, 312)
Erzincan MİT görevlilerinin kullanmakta oldukları elaman (gizli tanık Erzincan) kanalıyla, Dursun ÇİÇEK tarafından kaleme alınan İlticayla Mücadele Eylem Planım Erzincan'da uygulamaya koydukları, bu bağlamda Gülen Cemaatinin gerek evlerine ve gerekse diğer kurumlarına yasadışı bir şekilde ruhsatsız silah, uyuşturucu, içeriği suç unsuru taşıyan belge vs. koydurtmak istedikleri, elemanı bu yönde kullandıkları,, Gülen Grubuna ait olduğu söylenen Erzincan Otlukbeli Kolejine silah vs. gibi suç eşyası koydurtmak istedikleri, gizli tanık Erzincan'ın MİT görevlileri tarafından kötü emellerine alet edildiğini düşünüp, yaptığı işten vicdan azabı duyarak, girdiği bu işten kurtulmak istediği ve fakat bu sırada şüpheli MİT görevlilerinin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan CİHANER'i araya koyduğu, Başsavcının eleman ile Fiat Doblo marka bir araç içinde şehir dışında görüştürüldüğü, bu görüşmede başsavcının elemana(Gizli Tanık Erzincan) MİT görevlileri için "ağabeylerin senden ne istiyorlarsa onu yap, yapmayıp şikayet edersen belki biz zarar görürüz ama seni ve aileni,de bitiririz, babanı öldürürüz, kardeşlerinin çalıştığı memuriyetleri sonlandırırız" diyerek tehdit ettiği(K 7 S 95-105, 110-111), gizli tanığın kendisine yapılan baskılardan bunaldığı, kendi ifadesi, Gizli Tanık. Taha, Gizli Tanık Kalem ifadesinden anlaşılmıştır(K 7 S 106-107, 108-109)
Gizli Tanık Erzincan'ın Cumhuriyet Başsavcılığımızca "gizli tanık" olarak ifadesinin alınmasından sonra MİT Bölge Müdürlüğünde çalışan bu şüphelilere yönelik operasyon düzenlenmiş ve 3 MİT personeli gözaltına alınmış, sevk edildikleri Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğince tutuklanmışlardır.
MİT görevlilerinin uygulamaya koydukları İrticayla Mücadele Eylem Planının, aynı zamanda Erzincan II Jandarma Komutanlığı görevlilerince de uygulanmay çalışıldığı Gizli Tanık Munzur ve tanık Hazar beyanlarından da anlaşıldığından Şüpheli MİT personeli ile Yıldırım ve kalmakta olduğu eve gelenlerle ilgili bilgi verdiğini, bir Pazar günü birlikte kaldığı Osman, Yıldırım ve Ersin ile birlikte Bayburt'ta Kurdoğlu cemaatine ait eve gittiklerini, oradayken Murat'ın kendisini arayarak kapı numarasını almasını istediğini, Bayburt'a gideceğini Murat'a söylemediğini ve nasıl haber aldığını bilmediğini, Bayburt kalesini gezdikleri esnada Osman ve Yıldırım'ın fotoğrafını çekmesini istediğini, kendisinin de fkisi yan yana dururken fotoğraflarını çektiğini ve Murat'a verdiğini, kapı nosunu almayı unuttuğunu söyleyince kendisine kızdığını ve böyle peylere dikkat etmesi gerektiğini söylediğini, bu olayları yaşadığında 2008 yılı olduğunu ve kurban bayramının yaklaşmış olduğunu, Kaldığı cemaatin kitap okuma programı için Diyarbakır'a gitmek için otobüse binmek üzereyken, Murat'ın arayıp şirketin ismini ve otobüsün plakasını sorduğunu, Diyarbakır'da da kendisini izleyenlerin olacağını, kendisini orada İbrahim abi isimli birisinin alacağını ve şahsın arabasının plakasını kendisine vermesine söylediğini, Diyarbakır'da kendisini karşılamaya kimse gelmeyince bir arkadaşını arayarak eşyalarını ablasının evine götürdüğünü, Diyarbakır'da kaldığı süre içinde de kaldığı evle ilgili bilgileri Murat'a aktardığını, kitap okuma programının olduğu zaman orada sohbetinde olduğunu ve bu sohbete eniştesiyle birlikte askeri doktor yüzbaşı ve askeri doktor binbaşı olan eniştesinin iki arkadaşının da geldiğini, o evde bir gün daha kaldıktan sonra memleketine döndüğünü, bayram geçtikten iki üç gün sonra Murat'ın kendisini arayarak acilen Erzincan'a dönmesini söylediğini, Erzincan'a döndüğünde hemen görüştüklerini ve Murat'ın kendisine bir fotoğraf gösterdiğini ve tanıyıp tanımadığını sorduğunu, kendisinin tanıdığı halde tanımadığını söyleyince Murat'ın sinirlendiğini, kendisine hitaben dersi kimin yaptığını resimdekilerden birisinin yapıp yapmadığını sorduğunu, kendisinin de bunlardan birisinin yapmadığım uzman çavuş olarak bildiği Murat abi isimli şahsın yaptığını söylediğini, bu olayın üzerine kendisini birisiyle tanıttıracağını söyleyip Bayburt yolu üzerindeki bir restorana gittiklerini, restoranda Kerim isimli istihbaratçı gözlüklü kel birisiyle görüştüklerini, Murat'ın kendisini farklı insanlarla görüştürmesinden dolayı şüphelendiğini, Kerim'in kendisine Murat'ın gösterdiği binbaşı ve yüzbaşının resimleriyle birlikte 8 adet uzman çavuş ve astsubaylara ait resim gösterdiğini, isimlerini teker teker yazarak kendisine tanıyıp tanımadığını sorduğunu, resmini gördüğü İbrahim isimli astsubayın sohbette olduğunu söylediğini, Kerim'in binbaşı ve yüzbaşının da sohbet ettiklerini neden söylemediğini sorduğunu, kendisinin de sohbeti yapan kişinin Murat isimli şahsın yaptığını söylediğini, bunun üzerine Kerim'in sinirlendiğini ve bu bilgileri emniyetle ve diğer istihbaratla paylattıklarını söylediğini, kendisine 300 lira verip makbuz imzalattığını, yüzbaşı ile binbaşının o sohbete katıldıklarını bildiklerini ama kendisinin ağzından duymak istediklerini, onların ordu içinde kalıp bütün bölücü faaliyetleri yapan kimiler olduğunu söyleyip sonra çıktığını, ardından Murat'ın kendisini bıraktığını ve birkaç gün daha Erzincan'da evdeki programa katılmasını istediğini, iki gün programa katıldıktan sonra tekrar buluştuklarını, buluşmaya Kerim ile Murat'ın birlikte geldiklerini, yine binbaşı ve yüzbaşıyı tanıyıp tanımadığını sorduklarını, yine tanımadığını söylediğini, aynı evde kaldığı Yıldırım'ın kimliğini almasını istediklerini, o gün üç defa görüştüklerini ve en son alamayacağını söylediğini, Kerim'in üzerinde 800 milyar yazan çeki göstererek istediklerini yapması halinde çeki kendisine vereceklerini söylediğini, beraber kaldığı Yıldırım'ın çantasına silah ve illegal oları kitap ve doküman koymasını istediklerini, kendisinin de çantasında zaten risalei nur var dediğini, bunun üzerine Kerim'in Yıldırım'ın üzerinde daha önce arama yaptıklarını ancak çantasının içinde sadece bir tane risalei nur bulduklarını onun da suç olmadığını, bu kişi ile ba^a çıkabilmeleri için çantasına veya odasına kendisine verecekleri silahı ve illegal belgeleri koymasını, ayrıca odasına kamera yerleştirmesini söylediklerini, bunları yapması için süre verdiklerini, ancak kendisinin bu işi yapamayacağım söylediğini, bunun üzerine kendisine devletin isteklerini yapamadığını, ancak yine de kendisiyle çalışmaya devam edeceklerini söylediklerini, bu olayların yalandığında 2009'un ilk günleri olduğunu, Sonraki dönemlerde Murat ile görüşmelerinin devam ettiğini, ancak Kerim'in görüşmeye gelmediğini, Murat'ın kendisine söylediklerinden korkup korkmadığını sorduğunu, kendisinin de söyledikleri ile yaptıklarının çeliştiğini söylediğini, kaldığı evde risalei nur okunduğunu ve siyasi konuların ve herhangi bir örgüte yönelik konuşmalar konuşulmadığını söylediğini, ertesi gün tekrar buluştuklarında Murat'ın kendisini biriyle tanıştıracağını söylediğini, arabaya binen kişinin 20 dakika zamanı olduğunu söylediğini, Murat'ın sahsa "savcım tanınabilirsiniz" dediğini, şahsın kendisine dönerek ismini Hüseyin olarak söylediğini, sonra kendisine mitçileri kastederek neden ahilerini dinlemediğini, neden dediklerini yapmadığını, ailesinin, eniştesinin, devlet memura olan kardeşlerinin olduğunu, yaptığı hatanın onların hayatına mal olabileceğini, "bu isin içerisine giren herkesin mezara kadar kendileriyle geleceğini, görüştüklerini kimsenin bilmemesi gerektiğini, cemaatteki gelişmelerin nasıl olduğunu, kaldığı yerde askerlerin olup olmadığını sorduğunu, bu cemaat içerisinde kalarak daha sonra bu cemaate öğretmenlik yapacağını ve kendilerine daha faydalı olacağını, mitçi ahilerinin kesinlikle kendilerini dinlemesi ve kendisine verilen paraları dikkatli harcaması gerektiğini, kendisini bir daha göremeyeceğini, bir isi olduğunda mitçi ahilerine söylemesini onların kendisine ileteceğini ve halledeceğini söylediğini, bu kişinin gözlüksüz ve kel olduğunu, Yaz tatiline gitmeden önce Murat'ın kendisini merkez komutanlığındaki kişilerle tanıştıracağını söylediğini, belki kendilerinden çıkıp onlara geçeceğini, oranın reisinin Saldıray Berk olduğunu, önce küçük rütbeli kişilerle sonra da Saldıray'la tanıştıracaklarını, Gülen cemaati içerisinde kalıp ileriki zamanlarda üst makamlara geldiğinde çok önemli kişilerle tanıştıracaklarını bunlardan birisinin de Saldıray olduğunu, Murat ile görüşmelerinde merkez komutanlığı ve savcı kelimelerinin çok geçtiğini,
Yaz tatilinde memlekette olduğu sıralarda haberlerde "Erzincan'da cemaate darbe planı'1 seklinde haber sunulmaya bağlayınca, Erzincan Başsavcını ekranda görünce irkildiğini, ne olduğunu soran babasına basından geçen olayları anlattığını, arabada görüştüğü savcının ekranda gördüğü Erzincan Başsavcısı olduğunu, sonra babasına Erzincan'a gitmek istemediğini korktuğunu söylediğini, ancak babasının bir şey olmaz diyerek gönderdiğini, Kurdoğlu cemaati ve Gülen cemaati ile ilgili mitçilerin bilgi istemesinden dolayı kendisiyle uğraşacaklarını ve bu yüzden oralarda kalmak istemediğini, Murat ile görüştüklerinde Kurdoğlu cemaatine yerleşip yerleşmediğini sorduğunu, kendisinin de oradan ayrıldığını Fethullah Gülen cemaatinde görevlendirildiğini söylediğini, Murat'ın kendisinden babası aracılığıyla Adıyaman milletvekili Mehmet Erdoğan'ın kardeşi olan emekli yarbay Cemal Erdoğan ile ilgili bilgi istediğini, ancak detaylı bilgi veremediğini, Murat'ın kendisine yarbay Cemal hakkında bilgi verdiğini, şahsın Ankara'da görev yaptığını ve Kurdoğlu cemaatine ait evde kaldığını, ayrıca ellerinde infaz listesi olduğunu ve bu listede yarbay Cemal ve askeri doktor yüzbaşı Yıldırım'ın da olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisinin yaz tatilinde Adıyaman'da iken milletvekilini aradığını, kendisini Mehmet Kara olarak tanıttığını ve şahısla görüşüp başından geçen her şeyi anlattığını, abisi Cemal Erdoğan'ın mitçilerin infaz listesinde olduğunu söylediğini, şahsın kendisine döner dönmez Adalet Bakanı ile görüşüp gerekeni yapacağını söylediğini,
Yaz tatili bitmiş okullar açılmış olmasına rağmen tedirgin olduğu için Erzincan'a dönmediğini, mitçi Murat'ın sürekli kendisini arayarak dönmesini istediğini, kendisinin ancak Ekim 2009 sonlarına doğru Erzincan'a dönebildiğini, Erzincan'a Diyarbakır üzerinden geldiğini, ablasına giderek Erzincan'da başından geçen olayları anlattığını, ablasının da astsubay olan eşine anlattığını, eniştesinin bu kişilerin ülkeye -zararlı kişiler olduğunu, kesinlikle bu kişilerle görüşmemesi gerektiğini, kendisine de zararının dokunabileceğini söyleyerek o gece Diyarbakır'da bulunan Kurdoğlu cemaatinin sorumlusu Ahmet Abi ile görüştürdüğünü, Babasının bir tanıdığının kanalıyla Erzincan'da Tedaş'ın misafirhanesine yerleştiğini, bu zaman zarfında Mitçi Murat'ın tekrar aradığını, 2009'un ekim ayının sonlarında aradığında nerde olduğunu • sorduğunu, ancak Mitçilerin gerçek niyetlerini anladığı için tedaşta kaldığını söylemediğini, kendisinin de özel Otlukbeli ilköğretim okulunda olduğunu, buraya yerleştirdiklerini, o dönemde daha önceden tanıdığı Ali Rıza isimli şahsın referansı ile Otlukbeli kolejine gittiğini, ancak buradakilerin tayinin çıkmış olduğunu, okul müdürü Ahmet'in yanına girip kendisiyle görüştüğünü, Murat'ın kalacak yer ayarlamaya çalıştığı sıralarda Mitçi Murat'a gülen grubunda olduğunu ve orada ders vermeye başladığını söylediğini, Mitçi Murat'ın "gülen grubunun kolejine yerleşmişsin çok iyi burada özellikle muhasebeci ile aranı iyi tut. Buraya yardım eden esnafların listesini istiyoruz. Kimler ne kadar yardım ediyor bunu istiyoruz, 'zaten Otlukbeli kolejinde bize çalışan muhasebeci var. ismi I.'dir" dediğini, ayrıca öğrencilerin ve babalarının kimliklerini kendisinden istediğini, Mitçi Murat ile görüştükten sonra tekrar okul müdürü ile görüştüğünü ve sıkıntısı olduğunu söylediğini ve babından geçenleri anlattığını, kendisini okul müdürüne o zaman Memduh ismiyle tanıttığını, basından geçen olayları Ahmet ve Latif isimli kişilere anlattığını, bu kimilerin bu olayları basından duyduklarını söyleyerek çok şaşırdıklarını ve kendisine yardımcı olacaklarını söylediklerini, bu süre içerisinde Mitçi Murat ile görüştüğünde devamsızlıktan kalabileceğini söylediğini, Murat'ın fizik hocasıyla görüşerek hallettiğini, ama bu olaydan sonra sınıftaki arkadaşlarının kendisine olan bakış açılarının değiştiğini,
Ahmet ve Latif isimli kişilerle görüştükten sonra Murat'ın tekrar arayarak yeri değiştirelim mi diye sorduğunu, bundan sonra verdiği e mail adresi ile haberleşeceklerini söylediğini, bu adreste taslak bölümünde yazı yazacağını ve o yazıya göre hareket edip,okuyup silmesini istediğini, kendisine vermiş olduğu e mail adresinin canErzincan_2009@mynet.com, şifresinin 112233 olduğunu, bundan sonra kendisiyle görüşmelerini bu e mail adresi üzerinden yapmaya başladıklarını, Murat telefonu çaldırdığında kendisinin gidip e maili kontrol ettiğini, sonra Murat'la buluştuklarını, yanında "Şahin" diye tanıştırdığı kel kafalı birisinin olduğunu, konuşmalarında mitçi Murat'ın bu kişiye "müdürüm" diye hitap ettiğini, Şahin isimli kişinin bu görüşmede Murat'a kızarak neden işlerini telefonla konuşarak hallettiklerini, bundan sonra kesinlikle telefonla konuşmak haberleşmek olmadığını, bütün haberleşmelerini msn üzerinden gerçekleştireceklerini şeklinde talimat verdiğini, Şahin'in kendisine hitaben kendileriyle görüştüğünü kimseye söyleyip söylemediğini veya babasına söyleyip söylemediğini sorduğunu, korktuğu için kimseye söylemedim dediğini, bunun üzerine "madem kimseye söylemedin Erzincan 'da cemaatte işler niye karıştı, bu konuda yemin eder misin" dediğini, kendisi de korktuğu için "yemin ederim, kimseye söylemedim" dediğini, jandarmadan emniyetten birileri yanına gelirse direk kendilerine telefon etmesini söylediklerini, Onlardan ayrıldıktan sonra eve yürüdüğünü, 58 plakalı bir aracın yanına yaklaştığını,
ismini söyledikten sonra kapıyı açarak hemen bin dediklerini, arabadaki kişilerin kendisiyle konuşmak istediklerini ve doğruyu söylemesini istediklerini, kendisine kiminle çalıştığını, biraz önce görüştüğü kişilerin kim olduğunu sorduklarını, bunun üzerine görüştüğü kişilerin sivil polis arabası olduğunu söylediğini, bunun üzerine şahısların daha da kızarak onların İçendi arkadaşları olduğunu, jandarma istihbarattan olduklarını, kendisi tekrar Kurdoğlu cemaatine gönderseler gidip gitmeyeceğini sorduklarını, en küçük kız kardeşinden başlayarak tüm ailesini öldüreceklerini, kendisini tekrar arayacaklarını, o kişilerle görüşmemesini bundan sonra kendileriyle görüşeceğini, etrafına bakmadan direk evine gideceksin dediklerini, aracın içinde 4 kişi olduğunu, aracın içinde çantada uzun namlulu silah olduğunu, ayrıca öndeki kişinin silahını çekerek mekanizmayı kurup beline koyduğunu,önde sağda oturan kişiyi dönüp kendisine kızdığı için yüzünü gördüğünü ve tanıyabileceğini, arabadan inip eve girdiğini, camdan plakayı almak için baktığında arabanın gitmiş olduğunu, bu sırada Murat'ı arayıp olayı anlattığını, ertesi gün buluştuklarını, Şahin'in de olduğunu, başından geçen olayı anlatınca Şahin'in bunu kesin cemaatteki polislerin yaptığını söylediğini ama kendisinin buna inanmadığını, zaman zaman kendisine jandarma istihbarattan, emniyet istihbarattan gelebilirler dediklerini, bu olayı da kendilerinin yaptığını düşündüğünü,
Ertesi gün Murat'ın tekrar aradığını ve buluştuklarını, kendisine Latif hocaya gidip anlattın mı diye sorduğunu, o esnada telefonunun çaldığını ve müdürüm dediği şahısla konuştuğunu, telefonda Murat'a kendisini indirmesini söylediğini ve bunun üzerine kendisini indirdiğini ve 16/11/2009 gününe kadar kendisini hiç aramadıklarını, kendisinin de onları aradığım ancak telefonlarının kapalı olduğunu,
Tedaş' a yerleştiği sıralarda Murat ve Şahin ile yaptığı görüşmelerde koleje yerleştiğini düşünerek özellikle yurt dışına gidecek olan kişilerin isimlerini öğrenmesini ve kendilerine söylemesini istediklerini,
ifadesinde anlattığı Kerim isimli kişinin yüzde doksan dokuz jandarmada^ görevli olduğunu, Kerim'i görse kesinlikle teşhis edeceğini, bunun dışında hiçbir isti.hbarat görevlisiyle görülmediğini,
Mit'e verdiği bilgiler karşılığında zaman zaman 100, 300-350-400 ti peklinde düzensiz aralıklarla para verdiklerini, buna kargılık makbuz imzaladığını, Kerim tarafından ve Murat ile birlikte kendisine tanıttırılan savcı kendisini payet kendisine verdikleri görevler silah konulması, illegal iplerle ilgili olarak kendilerine en ufak bir şekilde ucu dokunursa "bütün sülalesini bitirip yok edeceklerini, gerekirse kendilerinin de öleceğini ama onun sülalesini bitirdikten sonra ölürüz diyerek Kerim ve savcının ayrı ayrı zamanlarda kendisini tehdit ettiklerini,
Mitçilerin Erzincan'da kendisinin kaldığı Kurdoğlu cemaatine ait evi gülen grubuna ait ev olarak bildiklerini, Kurdoğlu cemaati olarak ayrı bir cemaat olduğunu bilmediklerini, bu nedenle oraya yönelik yapmak istedikleri her peyin aslında gülen grubuna yönelik yaptırmak istedikleri illegal peyler olduğunu, savcının kendisine istediklerini yapması kargılığında ilerde çok para kazanacağım, her ne kadar gülen cemaatine ait okulda öğretmen olsa da onların vereceği maaşın az olduğunu, bunun yanında mitçiler tarafından kendisine iyi miktarda para verileceğini söylediğini,
Kendisine savcı olarak tanıtılan kişiyi yazın haberlerde televizyonda görüp teşhis ettiğini, bu kipinin kesinlikle Erzincan Başsavcısı olduğunu ismini sonradan haberlerde öğrendiğini.
Kerim ile Bayburt yolu üzerinde yaptıkları görüşmede kendisine teklif ettikleri illegal isleri yapması, verecekleri suç unsuru taşıyan eşyaları kurumlara koyması karşılığında 800 milyarlık çek yazıp kendisine vereceklerini, ancak bunun bir anda olmayacağını, zaman içerisinde yaptığı ipler karşılığında yükselmesi ile birlikte verileceğini söylediğini,
Şahin isimli MİT müdürünün kedisine görülmelerde özellikle Gülen cemaatine ait kolejde kalmasını ve kendisine verecekleri her türlü ipi yapmasını ısrarla söylediklerini, kendisine gülen cemaatine ait kolejde kalması için baskı yaptıklarını, kendisine itimatlarının kalmadığını, gülen cemaatine ait kolejde kalıp kalmadığını ısrarla sorunca kendisinin de korkudan orada kaldığım söylediğini,
Mitçilerin kendisine ayrıca cemaatin evlerine veya kurumuna yerleştirilmek üzere dinleme cihazı vereceklerini söylediklerini beyan etmiştir.
Tanık Erzincan Şüpheli MİT görevlileri Şinasi DEMİR, Sadri Barkın İNCE ve Kıvılcım ÜSTEL, Jandarma İstihbaratçısı Nedim ERSAN ve Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan CİHANER'i fotoğraflarından teşhis etmiştir.(K 2 S 223-251,406-412, KÖS 282-284, 285, 312, K 7 S 95-105, 110-111, K 8 S 201, )
Müşteki Ahmet DEMİR 'in Abdulvahap GÜLLÜ ile görüşmesine ilişkin Teknik izleme kararı (K 7 S 60, 62 ) üzerine çekilen 3 adet CD kaydı. Bulunacak
2-GİZLİ TANIK MUNZUR:
"Ben Erzincan da bir ip yeri sahibiydim, puanda ip yerini bırakmış bulunmaktayım, bu ip yerini yaklaşık iki yıl kadar önce açmıştım. İp yerim genellikle üniversiteli gençlere yönelik faaliyet göstermek amacıyla açılmıştı, ismi Ş. cafedir. Şuanda Antalya da yaşamaktayım. İş yerimi açtıktan kısa bir süre sonra işyerine komutanlarda gelip gitmeye başladı, bunlardan Şenol Başçavuş ile tanıştım, daha doğrusu Şenol komutan kendisi benimle yakından ilgilenmeye başladı, sonraki süreçte birlikte gelip gittikleri Ersin komutan, H. Başçavuş, S. Yarbay da ip yerime gelip gitmeye başladılar ve bunlarla da tanıştım, ben av merakı olan birisiyim, bunlarda ava çıkmak isteyince birlikte hafta sonlan Refahiye taraflarına ava gidip gelmeye başladık. Bu sırada samimiyetimiz oldukça ilerlemişti.
H. Başçavuş puanda Erzincan İl Jandarma İstihbarat kısım komutanı olarak görev yapar, Şenol Komutanın yerine atanmıştır. Şenol komutan bir gün benim iş yerime üç dört kişi misafir getirdi. Benden bu misafirlere alkol servisi yapmamı istedi, ben ip yerim de alkol bulunmadığım söylememe rağmen, bana ısrarla para verip dışarıdan alkol aldırttı, bunların önemli misafirleri olduğunu söyleyerek onlarla ilgilendi. Bu konuda alkollü içkileri sürekli olarak aldığım tekelci arkadaşımda şahittir. Çünkü Şenol komutan aldırttığı içkilerin parasını her zaman anında vermiyordu. Zaman zaman veresiye alıp sonradan ödeme yaptığımızda çok oluyordu.
Şenol komutanla samimiyetimiz belli bir seviyeye gelince söz arasında İliç savcısı ile tanışıp tanışmadığımı sordu, bende savcı beyin işyerime gelip gittiğini söyleyince, Şenol komutan bana "bizi savcı beyle tanıştırır mısın, bunun için bize ortam hazırlar mısın" dedi. Bunun üzerine benim organize ettiğim bir gün Hiç savcısı ile Şenol komutan ve ekibini buluşturdum, beraber okey oynadılar, bu şekilde tanışmış oldular.
Aradan bir süre geçtikten sonra Şenol komutan benden bir masa donatmamı isteyerek, İliç savcısını mutlaka çağırmanı istiyorum demesi üzerine, ben İliç savcısını telefonla arayıp davet ettim, savcı bey içeri girdiğinde Şenol komutanın yanındaki bayanlarla beraber oturduğunu görünce bana "bunlar kim" diye sordu. Bende "savcım bu bayanları Şenol komutan getirdi, sizinle tanıştıracakmış" dedim. Bunun üzerine savcı bey Şenol komutanın yanına hiç uğramayarak durumdan rahatsız olduğunu belirtip, is yerimden ayrıldı. Ortamı hazırladığım sırada Şenol komutan bana bir kalem kamera vererek "savcı bey geldiğinde onun bayanlarla olan ilişkisini bu kalem kamerayla çekeceksin" dediği için üzerimdeki kalem kamera ile savcı beyi karşılamıştım, ancak savcı bey ortama girmeyince çekim isi de ortada kaldı. Şayet savcı bey bayanlarla masaya gelip otursa, onlarla eğlenmeye başlasaydı bende Şenol komutanın talimatı üzerine savcı beyi gizli kameraya çekecektim. Ayrıca plan gereği savcı bey bayanlarla benim hazırlamış olduğum ortamda birlikte olup eğlenseydi, ilerleyen saatlerde benim daha önceden ayarlamış olduğum eve götürecektik ve Şenol komutanın daha önceden bana vermiş olduğu siyah renkli, 14 lü diye tabir edilen tabancayı da savcı beyin eğleneceği evdeki çekyatın bir kenarına bırakmamı söylemişti, hatta Şenol komutan tabancayı vererek bana" bu tabancayı İliç savcısının hemen yakınında bulunan bir çekyatın arkasına koy, ancak bir eldivenle silahın ucundan tut, kesinlikle elinle silaha dokunma, biz sen silahı koyduktan ve savcı bayanlarla eğlenmeye başladıktan sonra oraya operasyon yapacağız ve savcıyı fuhuştan dolayı alacağız, ayrıca ruhsatsın silah bulundurmaktan da işlem yapacağız" demişti. Ancak benim Şenol komutanın talimatı üzerine ayarlamış olduğum bütün plan savcı beyin ortama girmeyerek uzaklaşması üzerine suya düşmüştü. O sırada benim üzerimde hem kalem kamera vardı, hem de ses kayıt cihazı vardı. Belimde de Şenol komutanın vermiş olduğu komplo yapılacak silahta bulunmaktaydı. Bu silah uzunca bir zaman bende yaklaşık iki ay kaldı. Bu süreçte Şenol komutan ısrarla bu silahı savcıyla ilişkilendirmek istiyordu. Bu şekilde yapmış olduğumuz plan suya düşünce ava gidiş geliş esnasında savcının arabasına koymamı da ısrarla söylüyordu. Fakat ben suçsuz birisine komplo yapmaktan çekindiğim için bu silahı Şenol komutanın ısrarlarına rağmen savcının arabasına koymadım. Daha sonra Şenol komutan silahı benden aldı. Silahı bana verirken Şenol komutan üşen hiçbir şeye karışmayacaksın, sadece dediğimizi yapacaksın, bu silahı savcının kanepesinin hemen yanına koyacaksın, biz bütün planı yaptık, savcıya suçüstü yapacağız" demişti. Şenol komutan bu silahı Saztepe köyü muhtarı A.'dan almıştı. Silahı almak için Şenol komutan ile beraber köy muhtarının yanına gittik, muhtarın çayını içtik, bu sırada Şenol komutan muhtara " muhtar emanet hazır mı".diye sordu. Muhtar "komutanım size üç tane silah hazırladım, hangisini beğenirseniz onu alın" diyerek, Şenol komutanın önüne üç ayrı silah getirdi. Bunlardan bir tanesi küçüktü, diğer iki tanesi 14 lü tabancaydı. Şenol komutan muhtarın bu hizmeti karşılığında muhtara askeri malzeme (bot, matara, çanta, uyku tulumu vs.) götürmüştü. Daha sonra Şenol komutanla köyden ayrılıp ikimiz birlikte benim iş yerime geçtik ve yukarıda belirtmiş olduğum planı uygulamaya başladık. Şenol komutan silahı İliç savcısının aracına veya bulunduğu yere koymam karşılığında bana 5000 TL para teklif etmişti. Bende kabul etmiştim. Bu parayı işi bitirince almak üzere anlaşmıştık. Fırsatını bulsaydım, tabancayı koyacaktım, ancak fırsatını bulamadığım için yapamadım. Sonra da pişman olarak tabancayı koymaktan vazgeçtim. Bunun dışında Şenol komutan bana bir tarihi eserde vermişti, Şenol komutan bu tarihi eseri verirken yanında H, Başçavuşta vardı. Bu tarihi eserin bir tarafında Meryem ana figürü, diğer tarafında ise İsa'nın çarmığa gerilmiş figürü vardı. Büyüklüğü de yaklaşık olarak 10x7 cm. büyüklüğünde idi. Şenol komutan bana "bu tarihi eseri İliç savcısına ver, sata biliyorsan sat, olmazsa da ona bırak, biz hemen ona operasyon düzenleyip tarihi eser kaçakçılığından işlem yapalım, sen operasyon sırasında bu tarihi eseri savcının getirdiğini söylersin. Zaten senin ifadeni de biz alacağız, her şeyi ayarlarız, yeter ki sen bu tarihi eseri savcıya ver" dem ipti. Ancak yine fırsatını bulamadığım için bu tarihi eseri de savcıya bırakamadım. Ben bu olaylardan sonra Şenol komutana iliç savcısıyla neden bu kadar çok uğrattıklarını, üzerine neden bu kadar çok gittiklerini sordum. Bana "sen bos ver karışma, her peyi bilmek zorunda değilsin, sadece yap dediğimi yap" diye cevap vermişti.
Hatırlayabildiğim kadarıyla 2009 yılının Mayıs yada Haziran aylarında Erzincan da ailecek görüştüğümüz T. isimli bir bayan tecavüze uğramıştı. Bundan dolayı jandarmada ek ifadesi alınacaktı. Şenol komutanla beraber bayanın evine gittik, Şenol komutan bayana "sana yedi tane isim söyleyeceğim, bu isimlerin tamamını ek ifaden de sana zorla tecavüz etmişler gibi söyleyeceksin, sen yeter ki bu şekilde ifade ver gerisine karışma, bu şekilde kalabalık bir grubu suçlarsan, hem çeteye sokarız, hem de bunlardan yüklü miktar tazminat alabilirsin, her şey çok kolay olacak, sadece senin ağzına bağlı diyerek şuanda hatırlayabildiğim, F.A., is yerimin karşısındaki otelde çalışan K. isimli arkadaşımın ismini ve B.B ismini söyleyeceksin" dedi. Bayanda o konuşmada Şenol komutanın bu isteğini kabul etmipti. Ancak daha sonra bu konuda ifade verdi mi vermedi mi bilmiyorum.
2009 yılının Nisan yada Mayıs aylarında idi, Şenol komutan yanıma gelerek Ankara'dan misafirlerimiz gelecek, birlikte gidip helikopterle gelecek olan misafirleri karşılayalım, gelen kişilerde aynı ekipten, sende bunlarla tanış, iyi olur deyince, birlikte Erzincan havalimanına gittik, hava limanının girişinde bulunan Pizvan köyünün kavşağına gidip, bekledik. Gelen misafirleri bir jandarma aracı ile getirip indirdiler, misafirler bizim aracımıza bindi, benim is yerime geçtik. Birlikte yemek yedik, ben gelen misafirlere içeride özel bir masa hazırlatmıştım. Gelen misafirler sivildi ancak asker oldukları her hallerinden belli oluyordu ve üç kişiydiler, içlerinden bir tanesi çok üst rütbeli birisiydi. Uzun boylu, esmer, kahverengi gözlü, siyah kısa saçlı idi. Herkes bu kişiye komutanım diyor ve yanında oldukça saygılı hareket ediyorlardı. Bu kipi sadece Şenol komutan ile kulak kulağa gizlice konuşuyorlardı. Benim yanımda açıktan konuşmadılar. Sadece bu kişi Şenol komutana "ne yaptın, hallettin mi o ipi" diye sordu. Şenol komutan da "komutanım bu gece sabaha karşı 04:00 sıralarında yola çıkacağız" diyerek benim adımı verdi.
Benim Erzincan'da beden eğitimi öğretmeni I. isimli bir arkadaşım vardır. 2009 yılının Nisan yada Mayıs ayında Şenol komutan benimle beraber Ankara’ya gideceğimizi, orada bulunan I'yi da alıp, kendisine ifade vereceğimizi, özellikle İliç savcısı B. B. ile ilgili ifade vermemizi istemişti. B. B.' a tezgah kurmak istiyordu. Bunun içinde bana İ'yi da alalım, üçümüz oturur, size nasıl ifade vereceğinizi anlatırım demişti. Yanına ses kayıt cihazını da almıştı. Şenol komutan, bu ses kayıt cihazını masaya koyacağım, İ'la sen konulacaksın, benim söylediklerimi ikiniz karşılıklı olarak tekrarlayacaksınız, bende kaydedeceğim." demişti. Bende kendisiyle Ankara ya geleceğimi ancak hiçbir peklide ifade vermeyeceğimi söyledim. Birlikte Ankara ya gittik. İ'ı bulduk. Ankara ya gitmeden, ben İ. ile ip yeri telefonumla görüşerek, kendisine Şenol komutanla yanına geleceğimizi, Şenol komutanın ikimizin de ifadesini alacağını söyledim. I. bana telefonda "tamam gelin, ancak siz Ankara ya gelince ben bir sebep uydurup yanınızdan kaçarım" demişti. Biz Ankara ya gittiğimizde İ. aynen dediğini yaparak bir sebep uydurdu ve yanımızdan ayrıldı. Bir daha da telefonuna bile ulaşamadık. Tekrar Erzincan a döndük. Ankara ya gidip ve dönüşümüz Şenol komutanın opel vectra marka 38 plakalı kendisine ait aracıyla idi.
Ankara' dan gelen kipiler Erzincan daki Mazlum konak otelinde misafir oldular, Şenol komutan resepsiyondaki görevliye "bunlar benim misafirlerimi hiç birinin kimlik kaydını almayacaksın" demişti. Bundan dolayı kayıtları otelde bulunmamaktadır. Biz Ankara'dan dönerken yolda ben ortağıma telefon açarak akşam için cafeyi komple kapatmasını kesinlikle müşteri almamasını ve 8 kişilik masa hazırlamasını söyledim. Bu ipler için Şenol komutan bana 2000 TL para vermişti. Biz Erzincan a döndüğümüzde direk cafeye gittik. Ben ip yerim de iken 1.' isimli arkadaşım telefon açtı, bana "Şenol komutan orada mı, orada kimler yar" diye sordu. Bende "Şenol komutan ve yanındaki 7-8 kişilik misafir grubu, ayrıca İliç savcısı da burada" diyerek cevapladım. Bunun üzerine İ.' "hiç kimseye çaktırma, ben oraya geleceğîm ve ortamı gizli kameraya çekeceğim" diyerek kapattı. Akkanı I.' is yerimize geldi ve bir büyük rakı çıkardı ve Ankara'dan gelen yüksek rütbeli komutana "komutanım her zamanki gibi rakın hazır" diyerek rakıyı masanın ortasına koydu. Masada bulunan kimiler Şenol Başçavuş, H. Başçavuş, Ersin Üsteğmen, Erzincan Avcılar Kulübü Balkanı Yasar BAS. M., B., A., T. Alay Komutanları ile S.Ordu Komutanlığından 4 tane Albay vardı, bu kişileri görsem kesinlikle tanırım, ancak şuan isimlerini hatırlayamıyorum. Sofradaki en üst rütbeli komutan I.' ile yan yana oturuyordu. Benimde yanlarına oturmamı istedi. Bu komutan bana ve I.' a "size bir is veriliyorsa adam gibi yapın, niye adam gibi bir is yapmıyorsunuz, malzeme sorun değil, bombamı istiyorsunuz, uyuşturucu mu istiyorsunuz, silah mı istiyorsunuz her şey hazır, yeter ki siz dediğimizi yapın bu savcıyı ortadan kaldırın, size mühimmat verelim, bu mühimmatı av yapacağınız yere önceden gidip gömün, sonra savcıyla beraber o mahalde avlanırken biz baskın yapalım, bu mühimmatlarla birlikte savcıyı alalım, sizde ifadenizde bu mühimmatları savcının gömdüğünü söylersiniz, yeter ki bu savcıyı düşürün, bütün büyükler bu masada bunların hepsi paralı adamlar, bütün istedikleriniz yerine gelecek" diyerek kızdı. Bende sinirlenip masadan kalktım. Ancak daha sonradanl.' la konuştuğumda bu komutan I.'a "oğlum bir savcıyı düsüremiyorsunuz, beraber ava gidiyorsunuz, o kadar birlikte vakit geçiriyorsunuz, insan av esnasında kaza süsü vererek savcıya bir mermi sıkamıyor musunuz" diyerek kızmış, İ.' ta komutana bu isi bitireceğine dair söz vermiş. İ.' bana "gel bu isi birlikte yapalım, bize çok büyük para teklif ediyorlar, istediğimiz her şeyi verebilirler" dedi. Bende İ.'a "ben devlet adamlarına hiç güvenmiyorum, istedikleri şeyleri yaparsam kendim için yaparım, ama niye yapayım" demiştim.
Bu olaydan yaklaşık iki hafta kadar sonra Şenol başçavuş benim mekanıma gelmişti. Benim mekanımın tam karsısında yatıp kalktığım bir yer vardı, buraya gelmişti. Burada bana "bu islerden sıyrıldığını zannediyorsun, ama sıyrılamazsın, bir defa bizim içimize düştün, dediklerimizi yerine getireceksin çok şiirimizi biliyorsun, buradan kurtulmaya çalışıyorsan kurtulamazsın, seni bitiririz, bir savcıyı düşüremediniz,, şayet yan çizersen basına bir is geliverir, bu isleri kendi basıma yaptığımı sanma, benim komutanlarım var, bu isin basında da bunlar var, simdi senin yanında jandarma komutanı Recep Albayla konuşacağım, sende dinleyeceksin" diyerek cep telefonunu diyafonunu açarak Recep Albayı aradı, telefonda Recep Albay Şenol komutana "Erzincan da senden çok büyük bir operasyon istiyorum, benden silah mı istiyorsun, esrar mı istiyorsun, ne istiyorsan yerine gelecek, yeter ki cemaat evlerini tespit et, bu cemaate yönelik 4 ay içinde bir operasyon yapacağız, gerekirse cemaat mensuplarına yönelik yaptığımız teknik takip dikkate alınarak bol bol ikna ettiğiniz öğrencilerle cemaatteki insanların telefonla görüşmelerini sağlayın, bol bol suç unsuru konuşulsun, ayrıca hala bu iliç savcısından bir haber çıkmadı" deyince ben hemen lafa girdim ve beni bu ise karıştırmayı diye cevap verdim. Bunun üzerine Recep Albay telefonda Şenol Başçavuşa "yanında şahıs varmış neden bu şekilde telefonda benimle açıkça konuşuyorsun" diyerek telefonu yüzümüze kapattı.
Sonra Şenol komutan bana "elinden geldiği kadar is yerine gelip giden öğrencilerle irtibata gir, samimiyeti ilerlet, bu çocuklara ev bulalım, kirasını ben vereceğim, gerekirse eşyalarını da ben vereceğim, eve aldığımız çocukları ikna edelim, cemaate gidip gelsinler, irtibatları sıkı olsun, ben sana silah, uyuşturucu vs. vereceğim, sen bunları kiralayacağımız evde oturan çocuklara verirsin, onlarında gidip geldikleri cemaat evlerine bu silahlan vs. koymalarını sağlarsın, çocukların bütün ihtiyaçları için ben sana para vereceğim, bu ihtiyaçları sen karşılayacaksın, her şeyi çok sıkı tutacaksın, kiralayacağımız evde bulunan çocuklarla cemaat mensuplarının sık sık telefonla konuşmalarını ve telefon konuşmalarında özellikle suç teşkil eden şekilde konulmaların; sağlayacaksın" diyerek yapılacak operasyonun 4 ay içerisinde yapılacağını ve çok ses getireceğini, Erzincan'ı sarsacağını söylemişti. Bunun uygulanması kapsamında ben is yerime gelip giden öğrencilerle irtibata geçtim, ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçları kadar para veriyordum, verdiğim paraları daha sonra Şenol komutandan alıyordum, ancak Şenol komutanın tayinin çıkmasına yakın verdiğim 4000 TL yi kendisinden alamadım, hatta bu parayı kredi kartımdan çekip öğrencilere vermiştim. Öğrencilere Şenol komutanın istediği nitelikte 3 ev tutmuştum, buralara 4 er tane öğrenci yerleştirdim. Bu evlerin bir tanesinde iki kız, iki erkek öğrenci yerleştirmiştim. Bu bayan öğrencilerin masraflarını Şenol komutan, .karşılıyordu, karşılığında da onlarla birlikte oluyordu. Yerleştirdiğimiz evlerdeki öğrenciler bir. Gün bana kendilerine yapmış olduğum harcamaların ve fedakarlıkların amacını ve bunun kargılığında nasıl ödeyeceklerini sordular bende kendilerine "biz samimi olduktan sonra birbirimizi iyice tanıdıktan kaynaştıktan sonra Erzincan da güzel rütbeli abilerim var, sizi onlarla tanıttıracağım, Erzincan da iyi gezip, yiyip içip gezeceksiniz, isterseniz okula hiç gitmeyin size diploma bile aldırabilirim" demiştim. Öğrencilerin henüz tam istediğimiz kıvama gelmediğini -anladığım için gerçek amacımızı onlara anlatmamıştım.
Bizim birebir muhatap olduğumuz, bize illegal planlar yaptıran, uygulatan kişi Şenol komutandır. Şenol komutan da bu emirleri kendi komutanı Ersin Üsteğmen ve Recep Albaydan almaktaydı. Ancak ben direk Ersin Üsteğmen ve Recep Albayla karsı karsıya gelip muhatap olmadım. Ancak benimle beraber illegal islerde kullandıkları arkadaşını 1.', Ersin Üsteğmen ve Recep Albayla sürekli sıkı bir ilişki içerisindeydi.
Erzincan Avcılar Kulübü Başkanı Yasar BAS' ta birlikte ava gittiğimiz kişilerdendir. Yasar BAŞ, İ.', Şenol Komutan ve ben birlikte Pülümür'e hafta sonu ava gittik, gittiğimiz her köyde ağalar gibi karşılanıyorduk. Hatta benim mekanımda komutanlara yapmış olduğum eğlence gecesi komutanlar masada otururken Yasar BAŞ geldiğinde bütün hepsi ayağa kalktı, en son Erzincan Alay Komutanı Recep Albay ayağa kalktı, Yasar BAŞ bu sırada iki üç dakika mekanı dolaştı. Ben "dayı bir sorun mu var" diye sordum. Yasar BAŞ "Hayır yeğenim " dedi. Bu sırada hiçbir komutan yerine oturmamıştı. Yasar BAS oturmaları için işaret verince herkes yerine oturdu. Yaşar BAŞ'ın bunların nazarında farklı bir yere sahip olduğunu anladım.
Şenol komutan ilk bana kendisini tanıtırken "Murat" ismini söylemişti. Ancak ilerleyen zamanlarda gerçek adını öğrendim. Sürekli istihbarat şubeye yanına ziyarete giderdim. Oradaki herkesi tanırım.
Şenol Komutanın tayini çıkmadan 15-20 gün kadar önce birlikte Çatalarmut baraj gölüne doğru ava gitmiştik. Özellikle iki kişi gittik, Şenol komutan bana "av bahane sana özellikle bir şey göstereceğim" diyerek beni Çatalarmut barajına götürdü. O sırada göl ağzına kadar doluydu. Şenol bana "burada bizim malzemelerimiz var burada milyarlar yatıyor, sen yeter ki bizim istediklerimizi yap, ne istiyorsan ben buradan çıkartıp sana veririm" dedi. Ben hatta kendisine "gölün içerisinde balıktan başka ne olabilir ki "diye sordum. Bana "sen bekle, her şeyi bir zamanı var, zamanı gelince çıkar" diye cevap vermişti. Ben savcılığınız tarafından Çatalarmut göl etin mühimmat bulunduğunu gazetelerden öğrenince gelip size ifade vermek istedim. Bu mühimmatlar yakın zamanda atılan mühimmatlar değildir. Bulunan mühimmatlar Şenol komutanın bahsettiği malzemeler olabilir, ancak bunu kendisi mi gömmüş yoksa daha önce irtibatlı olduğu kişiler mi gömmüş bilmiyorum. Şenol komutan "bunun dışında Pülümür de iki farklı yerde yine malzememiz var demişti. O tarafa ava gittiğimizde sana yerlerini gösteririm" demişti. Ancak ava gitmediğimiz için bu malzemelerin gömülü olduğu yerleri bilmiyorum.
Şenol Komutanın her tarafta olduğu gibi Erzincan MiT'te de görüştüğü ve irtibat halinde olduğu aynı ekipten olduğunu zaman zaman dile getirdiği kişiler vardır. Ancak bunlarla beni görüştürmüyordu.
2008 yılında 1.' isimli arkadaşımın jipinde esrar yakalanmıştı. Aracını kimsesiz çocuklar kullanıyordu, I.' ta zaten Erzincan'daki kimsesiz çocuklar derneğinin başkanlığını yapmaktadır. Bu olaydan dolayı I.' ta dahil olmak üzere aracı kullanan kişiler Erzincan da yargılandılar.
Yaklaşık 7-8 ay kadar önce Şenol komutan beni telefonla arayarak jandarmaya çağırdı. Bu şekilde çağırdığında gitmemem gibi bir şansım yoktu. Mutlaka gitmem gerekiyordu. Gittiğimde bana .hemen Van iline gitmem gerektiğini bunun içinde biletimi aldırdığını, Van da görüştüreceği kişiden 17 adet silahı alıp kendisine getirmemi söyledi. Bende otobüsle (Vangölü seyahat) yola çıktını, Üzümlü çıkışında arabadan inerek geri döndüm ve kendisine yolda kontrollerin olduğunu bu nedenle gitmekten vazgeçtiğimi söyledim. O da bana "yollar açık, niye yalan söylüyorsun sen benden daha mı iyi bitiyorsun" dedi. Getireceğim silahlan tuzlu peynirin içerisine yerleştirildiğini, her şeyin hazır olduğunu, yolda arama bile olsa, kontrollerde cihazlardan rahatlıkla geçirildiğini, hiçbir riskinin bulunmadığını, bulunsa bile korkmamam "gerektiğini kendisinin ve büyük komutanlarının arkamda olduğunu söylemişti. Bir şey olduğunda bana sürekli korkmamamı Ankara'nın arkamızda olduğunu, doğudan başlayıp batıya kadar her tarafta adamlarının bulunduğunu söylüyordu.
Şenol komutanla bir görüşmemizde bana Erzincan Başsavcısıyla birlikte çalıştıklarını, Erzincan'da hoplayan birkaç bürokratın olduğunu, onları birlikte bitireceklerini, Erzincan'da hoşuma gitmeyen kişiler varsa, bunları Başsavcıya söylediğinde onun hayatının biteceğini söylüyordu, Şenol komutan Erzincan Başsavcısıyla çok sık bir şekilde görüşüyorlardı, hatta birkaç kez benim mekanıma da geldiler.
Şenol komutanın telefon numarası 0546 78 dir. Ancak özellikle jandarma istihbaratta görevli Şenol komutan başta olmak üzere orada görevli personelin illegal işler peşinde olduklarını, beni de bu illegal işlerde kullanacaklarını ancak bunun bir sonunun olmayacağım, bu işten benim zarar göreceğimi ve gençlerin zarar göreceğini düşündüğümden daha fazla kendimi kullandırtmak istemedim. Kimseye haber vermeden Erzincan da ki iş yerimi bırakıp, Erzincan'dan uzaklaştım. Beni istihbaratçılar kendi kötü emelleri için kullandılar. Ancak daha fazla kendimi kullandırtmak istemedim.
Ancak daha sonraki süreçte bu şekilde bir operasyon olmadı ve Erzincan da jandarmaya yönelik Ergenekon eksenine yönelik operasyonların yapıldığını öğrendim." Şeklinde beyanda bulunmuştur.(K 7 S 76-81, 89)
Gizli tanık, Dursun Çiçek'i fotoğrafından teşhis ederek, havalimanından karşılayarak Erzincan'a getirdiği ve cafede sohbet ettiği şahıs olduğunu belirtmiştir.(K 8 S 173-175, 180-182, 193-194)
Gizli Tanık Haber Türk Gazetesinin Habertürk gazetesinin 20/02/2010 tarihli sayısında çıkan "CHP'li Ahmet ERSİN'in gizli tanık munzur ile görüştükten sonra aktardığı, Savcı Osman SANAL'ın ifade sırasında biz yazacağız sen de imzalayacaksın, imzalamazsan buradan çıktıktan sonra başına ne geleceğini garanti edemeyiz. Kardeşin de cezaevinde, onu düşün deyip, korku ve tehdit altında yazılan ifadeye imza attığını, söylediğine ilişkin" gazete haberi üzerine, tanık Munzur ifade için çağrılmıştır. Tanık Munzur 23/02/2010 tarihli ifadesinde; herhangi bir milletvekili ile görüşmediğini 18/02/2010 günü Paradise pastanesinin sahibi Erdal ERDOĞAN ile görüşmek üzere kararlaştırdıkları Eskiçayırlı Yolu istikametindeki yere kardeşi Erdal ve arkadaşı Ömer ile birlikte gittiklerinde, araçtan indikleri anda resmi ve sivil jandarma ekiplerinin yanlarına geldiğini, içlerinden birisinin kendisine zorla telefonla 156'yı arattırdığını, can güvenliğinin olmadığını buradan alınmasını söylettirdiğini, söyleneni yaptıktan sonra arabaya bindirilip önce jandarma binasına götürüldüklerini, şüpheli İlhan CİHANER in Avukatlarının da jandarmaya geldiklerini, burada 2 saat kadar bekledikten sonra adliyeye götürüldüğünü, 4 saat kadar adliyede bekletildiklerini, üçünün de ifadesinin alındığını, kendisinin ifadesinde Savcı Osman SANAL ve Savcı Bayram BOZKURT'tan şikayetçi olmadığım söylediğini, ifadeyi okumadan imzaladığını, Erzurum Cumhuriyet Başsavcı Ilgındaki ifadelerinin doğru olduğunu, kendisine emniyet veya Osman ŞANAE tarafından baskı yapılmadığını beyan etmiştir, ifade öncesi mülakat kamera kaydına alınmıştır. (K.7, S.429-430)
3-GİZLİ TANIK EFE:
"Tanık olarak İfade vereceğim hususlar Erzincan ve bölgesinde Albay Dursun ÇİÇEK imzalı irticayla mücadele eylem planının bazı adli »ve askeri birimlerde görev yapan şahısların birlikte hareket ederek nasıl uygulamaya koydukları ve bunun haricinde bölgede ergenekon olarak tabir edilen örgütün faaliyetlerinin neler olduğu konusundadır. Öncelikle tanık olduğum hususlarla ilgili nasıl bilgi sahibi oldum ve kimlerden istifade ettiğimi belirtmek isterim.
Ben Erzincan bölgesinde üst düzey bürokrat olarak görev yapmaktayım. Yaklaşık 3 senedir bu bölgedeyim. Erzincan jandarma komutanlığında, 3.orduda birçok rütbeli askerle tanışıklığım var. Erzincan C.Başsavcısı İlhan Cihaner'i yakinen tanırım. Rütbeli askerlerle hobi olarak yaptığım avcılıktan dolayı tanışıyorum. Eyüpoğlu av bayii sahibi, avcılar ve atıcılar kulübü başkanı Yaşar Bas isimli şahıs vasıtasıyla bu rütbeli subaylarla tanıştım. Bu subaylar Yaşar Baş'ın av ekibindendi. Yine Yaşar Baş vasıtasıyla İ. M. isimli kişiyle tanıştım -Bu şahıs Erzincan ve çevresindeki sokak çocuklarını korumu derneği başkanıdır. Elinde 90 tane her yaştan çocuk ve genç vardı. Hafta sonlan beraber ava giderdik. Ava gittiğimiz kimiler arasında 3. Ordu Komutanlığından 5-6 tane albay vardı. Keskin atış, komutanı N. albay, K. albay, A... albay, İzmir'li A.... Albay gibi kimiler vardı. İl jandarmadan asayiş komutanı S., yarbay, istihbarat şube müdürü Nedim yüzbaşı, istihbaratçı Ersin üsteğmen, asayiş istihbarat kısım komutanı Şenol Bozkurt başçavuş. H. başçavuş ve ismini hatırlayamadığım birkaç rütbeliyle ava giderdik.
Bir gün İ.' bana "abi sen iyi bir insansın ve kariyer sahibisin ava gittiğimiz bu şahıslar ve çevrelerindeki bir çok kişi ergenekon örgütünün elamanlarıdır. Ben de onlann içerisindeyim, yıllarca beni ve emrimdeki sokak çocuklarını kullandılar, silah taşıttılar, uyuşturucu taşıttılar ve bilgi taşıttılar. Ergenekonun sivil sorumlusu Yaşar Baş'tır (Yasar BAS, Erzincan'da Eyüboğlu Av Bayisinin sahibi ve aynı zamanda Avcılar kulübü başkanıdır, bu kişi hakkındaki bilgiyi net olarak 1. M'den öğrenilebilir), Ergenekon sanığı Tuncer paşayla çok samimi fotoğrafları vardır" dedi. (Ben bu fotoğrafları Yaşar'ın labtop bilgisayarında gördüm Kendine ait evinde, işyerinde ve yanında çalışan kardeşin evindeki bilgisayarlarında çok önemli bilgiler mevcuttur, Ayrıca Erzincan Köy Hizmetlerinin karşısında bulunan bir serada köpek beslemekte, bu sera içinde müstakil bir evi de kullanmaktadır. I. örgüt tarafından infaz edileceğini bana söyledi. Ben de kendisine buralardan uzaklaşmasını söyledim. Ankara'ya gitti ve daha gelmedi.
Erzincan'da iken her hafta Alaya gider ve Recep Albaya rapor verirdi. Recep albayın da Ergenekon içerisinde olduğunu söylemişti. Ben bu şahısların örgüt bağlantılı olduklarını öğrenince mesafeli ve tedbirli yaklaşmaya başladım. Bu şahıslar neredeyse her hafta sonu bir araya gelip toplantı yapıyorlardı. Bu toplantıyı genelde av esnasında dağda yaparlar ve cep telefonlarını götürmezler. Bazılarıyla samimi olduğum için bana genelde Erzincan'daki faaliyetlerini anlatırlardı. Ayrıca bu şahısları bir defasında Ergenekon sanığı Hüdai Unlüer'in et tesislerinde gördüm. Bilindiği gibi Hüdai Unlüer ergenekonun kaçakçılıktan sorumlu kişisi olarak biliniyor. Alay komutanı Recep Albayı da Hüdai'yle birlikte bir kaç kez gördüm. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'le de neredeyse her hafta görüşürdük. Kendisiyle samimiydik. Sosyal demokrat olmam onun hoşuna gidiyordu. Bazı şeyleri benimle paylaşmaktan çekinmiyordu. Erzincan'daki bütün cemaat ve tarikatların kökünü kazıyacağını söylüyordu. Benim de bu konuda sorumluluk almamı istemişti. Kendi ideolojisine yakın hakim ve savcıları etrafında tutuyordu. Fakat Başsavcının bu tür planları insan haklarına ve hukuka uygun düşmediği için bana ters geliyordu. Başsavcıyı 2009 yerel seçimlerinden 15-20 gün önce (veya seçimlerden 15 gün sonra) orduevinde sabah kahvaltısında Albay Dursun Çiçek ve rütbeli birkaç subayla gördüm. Bu kısa bilgilerden sonra Erzincan ve çevresinde ergenekonun faaliyetlerini maddeler halinde anlatmak istiyorum.
a-) Başsavcı ilk önce adliye içerisinde başlayarak fişleme işine başlamıştır. Mesela bir gün kendisini ziyarete gittiğimde ağır ceza reisi lise yıllarında tarikat evlerinde kaldığını söyleyerek ondan uzak durmamı istemiştir.
b-) Başsavcı mahiyetindeki K. Savcıyı Erzincan adliyesindeki icra dairesine göndererek orada çalışan peruklu ve başı kapalı memureleri 'tutanağa geçirmiş ve bunu yaparken de memurların dışarı çıkmamaları için üstlerinden kapıyı kilitlemiştir. M em üre l er O savcı ve Başsavcı ile ilgili Hürriyeti Tahdit suçundan Adalet Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuşlardır. Ayrıca Baro da suç duyurusunda bulunmuştur.
c-) Yine benim olduğum ortamda Erzincan Kapalı Cezaevi Müdürü H. O. ile ilgili izmir'de okuyan kızının cemaat evinde kaldığını söylemiş ve sicilinin bozulması ile hakkında araştırma yapılarak dava açılması için M. savcıya görev vermiştir. Cezaevi müdürünün sicilini Başsavcı bozarak ona disiplin cezası vermiştir. Ayrıca Cezaevi müdürü hakkında görevi ihmal suçlamasıyla Erzincan sulh ceza mahkemesine dava açılmıştır. Davası hala devam etmektedir. Cezaevi müdürünü de K.'e sürmüşlerdir. Bu konuda ifadesi alınabilir.
d-) Başsavcının makamındayken Erzincan asayiş istihbarat kısım komutanı Şenol Bozkurt yanımıza geldi. Başsavcıya bir kalınca dosya ve CD'ler vererek bunların Nedim yüzbaşı tarafından gönderildiğini söyledi. Makamından çıktıktan sonra kendisini önceden tanıdığım Şenol bana bu dosyaların cemaat ve tarikatlarla ilgili bilgilerden oluştuğunu, CD'lerde bakan ve milletvekilleri ile birçok kişinin ses kaydı olduğunu söyledi. Şenol komutanın, Başsavcının talimatıyla Fetullah Gülen cemaatinin Erzincan'da öne çıkan isimlerini gayri resmi dinleme yaptıklarını, bu cemaatin Erzincan'daki yapılanmasını' çıkardıklarını, yakın bir zamanda en az 22 kimiyi içeri alacaklarını, Başsavcının her şeyi ayarladığını, tutuklayacak Hakimin dahi belli olduğunu söylemişti (Nitekim, Gülen cemaatinden önce yapılan Ismaiiağa cemaatine yönelik operasyonda sorgu için görevli olan esas nöbetçi Hakim B. iken. Başsavcı bu hakimin tutuklama yapmayacağını anlayınca, Hakim H.'a sorgu yaptırtmıştır. Fetullah Gülen cemaatiyle ilgili Erzincan'daki yapıyı, bu cemaatle diyalog içinde olan Sakaltutan TRT vericilerinde memur olarak çalıdan 1. K.1 ten para kargılığı satın almışlardır. Yaptığı bu hizmetin karşılığında Ergenekon bağlantılı üst düzey subaylar kanalıyla TRT Genel Müdürlüğüne tayini yapılmıştır. İ. Ankara'da hala Özel Kuvvetlerde görevli bir yüzbaşı ile görüştüğünü telefonda A.H. lakaplı şahsa benim yanımda söylemişti. Erzincan'da jandarmanın haber elemanı olan A.H. lakaplı Çay ocağı işletmecisi kişi bu olaya şahittir.
Şenol Komutan Başsavcıya belgeleri verirken Başsavcı kendisine "öğrencileri ne yaptınız ?" şeklinde benim yanımda üstü kapalı Şenol komutandan bilgi almaya çalıştı. Şenol komutan da Ona "hallediyoruz, merak etmeyin" dedi. Ben daha sonraki bir zamanda sohbet esnasında, Şenol komutana öğrencilerin ne anlam ifade ettiğini sordum. O da bana "İsmail ağa cemaati çantada keklik, asıl korkulacak Fetullahçılardır, Fetullahçılarla ilgili eğer delil elde edemezsek ışık evlerinde kalan birkaç öğrenciyi para karşılığı ayarladık, evlere bu öğrenciler vasıtasıyla silah ve uyuşturucu koyabileceğiz" dedi. Ben kendisine "senin ruhsatsız silahın var mı" diye sorduğumda, bu olayla Ersin üsteğmenin ilgilendiğini, silahlan onun ayarlayacağını söylemişti. Ben bu faaliyetlerin hukuk dışı olduğunu ve kendi başlarını belaya sokabileceklerini söyleyerek uyarmıştım. Ancak benim ikazlarıma karşılık "Başsavcı yanımızdayken kimse bize bir şey yapamaz, ayrıca Recep Albay da konunun takipçisi" diye cevap vermişti.
Şenol komutanı kendi odasında ziyarete gittiğimde, kendi odasında gizli olarak belirttiği bir ajanda çıkartarak bir bayanı aradı, bayana telefon numarasını cezaevinden sorumlu başçavuştan aldığını söyleyerek bayana randevu verdi. Ben Şenol komutana "bu bayan kim" diye sorduğumda bana "çok güzel bir kız cezaevinden yeni çıktı" dedi, devamla ajandasını açarak "bunlar ne ki bunlardan daha çok var" diyerek ajandasında bulunan bayanların listesini ve telefon numaralarını gösterdi. Hatta yanımda cezaevinden sorumlu başçavuşu arayarak "yok mu göndereceğin kız" diyerek kahkaha atarak sordu. Ben "bu kızlarla ne işin var" diye sorduğumda Şenol Başçavuş bana "bu kızlar motor kızlar, bize haber elemanı olarak çalışıyorlar, kimle yatıp kalktıklarından bilgimiz var, istediğimiz kişileri bu kızlar vasıtasıyla düşeşe getiriyoruz, bu kızlar vasıtasıyla ortam hazırlıyoruz, kara para ihtiyaçlarımızı buradan karşılıyoruz" dedi. Şenol başçavuş ile samimi olduğumuz için bunları benimle paylaşmakta bir mahsur görmeyerek her şeyi anlatıyordu. Bu olayla bağlantılı olarak, sonraki bir zamanda Şenol başçavuş, Şömine Kafede çalışan Sedat lakaplı S isimli kişiye "bu kızlardan birini B. Savcıya yamayalım da sen de onları kafede kameraya al, bunu alay komutanı Recep albay özellikle istiyor" demiş, bunu Alay komutanı Recep albay özellikle istiyor demiş. Bunu bana bizzat S. söyledi.
Şenol BOZKURT başçavuş şuanda Kahramanmaraş * Jandarma komutanlığında çalışmaktadır.
e-) Başsavcı sık sık Erzincanda'ki il müdürlüklerin AKP hükümetinin adam ı f olduklarını ve güvendiği kişilere bu il müdürleri aleyhine soruşturma konusu olacak bilgi getirmelerini isterdi. Mesela benden il sağlık müdürüyle veya hastane başhekimleriyle ilgili aleyhe bilgi getirmemi, istemişti. Ben bu tür cadı avına ve fişlemelere karşı biri olduğum için bir sohbet esnasında Başsavcının kendisi ile ilgili planlarını İl Sağlık Müdürüne söylemiştim.
f-) Başsavcı Erzincan'da Ismaiiağa cemaati olarak bilinen kesime il jandarmayla operasyon yapmadan önce beni de telefonla arayarak çalıştığım ilçede bu ve benzeri cemaatle ilgili çalışma yapmamı istemiş ve eğer ilçede cemaat evi veya yurdu varsa mutlaka jandarmayla girilmesi gerektiğini söylemişti. Bu işlerde özellikle jandarmayla çalışmaktadır.
g-) Ismaiiağa cemaati operasyonu sırasında il jandarmada gözaltında bulunan bir hamile kadın psikolojik ve fiziksel baskıyla karnındaki 8 aylık ikiz çocuğu ölmüştü. Bir av esnasında Şenol Başçavuş bu kadını nasıl susturduklarını bana övünerek anlatmıştı Anlattığına göre. Başsavcı ve Recep Albay kendisine ve istihbaratçı elemanlara kadının evine giderek para vermelerini ve eğer şikayetçi olursa bütün sülalesinin kökünün askeriye tarafından kazınmasını istemiş ve bu emir üzerine kadına giderek tehdit, şantaj ve para vermek suretiyle kadını şikayetten vazgeçirdiklerini bana anlatmıştı.
i-) Hafta sonlan ava çıktığımızda Ersin üsteğmen de yanımızda olurdu. Av esnasında benim yanımda kendi aralarında (Ersin ve Şenol) Erzincan'da Başsavcı ile birlikte çok güçlü olduklarını, Başsavcı ile Erzincan'da her türlü isi yapabileceklerini gülerek ve alaycı bir üslupla anlatıyorlardı. Bir konulmalarında Erzincan Milletvekili hakkında, onun telefon görüşmelerinin içeriğinden bahsederek "adam hem cemaatçi ve hem de çapkın, -dinleyince gülüyoruz" gibi ifadeler kullandılar" seklinde beyanda etmiptir. (K 7 S 90-94) Gizli Tanık Efe, Dursun ÇİCEK'in de aralarında bulunduğu, 2009 yılı Ocak veya pubat Aylarında Erzincan'da 3. ordu komutanı Saldıray Berk tarafından düzenlenen seminer adı altındaki Darbe toplantısına katıldığı söylenen bir kısım rütbeli personeli ayrı ayrı teşhis etmiptir(K8S 178-179).
4- GİZLİ TANIK CAN:
Yaylabaşı Karakol Komutanı Murat Astsubayın yaklaşık 3 yıldır bu karakolda görev yaptığını, zaman zaman Ergan Dağı taraflarına ve aynı mahallin alt taraflarında bulunan Ergan Dağı Göleti taraflarına arama tarama faaliyetlerine gitmek üzere kumcuları çağırdığını, bu faaliyetlerde askerlerinde bulunduğunu, planlamayı Murat Astsubayın yaptığını, nereye gidileceğini ve nereden dönüleceği kararlarını kendisinin verdiğini. Murat Astsubayın yanına istihbaratçılar Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen sıkça geldiğini, bazen Sedat Başçavuş da geldiğini,
2008 yılı Aralık ayı veya 2009 yılı Ocak aylarında Murat Astsubay, Alay Komutanlığında Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili olarak sayım yaptıklarını, ellerinde çok sayıda fazladan mühimmat olduğunu ve bu mühimmatların imha edilmesi gerektiğini söyleyerek korucuları atışa götürdüğünü, atışta acemi askerlerinde olduğunu, önce acemi askerler atıp yaptığını, daha sonra uzmanlardan birisi askerleri karakola götürdüğünü, orada Murat astsubay, Karakol Komutan Yardımcısı Murat COŞKUN Astsubay ve korucular olduğu halde bir sandık dolusu ve yanında da yarım sandık kadar süngerlerin içinde bomba atar mühimmatının bulunduğunu, bomba atar mühimmatların tamamını atarak imha ettiklerini, imhaların yapıldığı dönemde arazinin karla kaplı olduğunu, imhanın yapıldığı yerin karakolun 2 kilometre doğu tarafına düştüğünü, bu mühimmatlar imha edilirken Murat Astsubayın tedirgin bir hali olduğunu, bir an önce atıp gidelim dediğini, bir personelin Murat Astsubay'a "Komutanım bunlara yazık değil mi milli servet neden bopuna atıyorsunuz" diye sorunca Murat Astsubay "Ne Millet serveti bunlar miadı dolmuş fazlalık mühimmat" diye cevap verdiğini, O tarihlerde Alaydan gelen yazıda fazla mühimmatların sayısının çıkartılması, depolarının sayılması talimatı geldiğini söylediğini,
2008 Yılı Ramazan ayında bir arkadaşına aleviler tarafından saldırıldığını, kendisinin araya girdiğini, arkadaşını onların elinden kurtardığını, kendisinde bu arada sopa yediğini, bu olay nedeniyle şikayet için karakola gittiklerinde Murat Astsubay'ın "Neden sizde onlara saldırmadınız niye dayak yiyip geldiniz. Ülkücüleri neden toplamadınız sizin ülkücüler size niçin sahip çıkmıyor" gibi tahrik edici sözler söylediğini, kendilerinin Alevilerden dayak yediklerini Yaylabaşı'na söylemeleri durumunda bütün Yaylabaşı ayaklanacağını ve ortalığın karışacağını, bu isi sükunetle halletmek istediklerini, hatta arkadaşını dövenlerin grup olup kendileriyle çatılmaları için çok tahrik ettiklerini, ortalıkta dolaştıklarını ancak kendilerinin buna meydan vermediğini,
2009 Yılı yaz aylarında korucular ve askerlerin katıldığı Ergan Dağına yapılan intikalde Murat Astsubay'ın çok önemli komutanların geleceğim, kendilerinin de onların 'güvenliğini sağlayacağını, gelen komutanların Nedim Binbaşı, Ersin Üsteğmen ve Sedat Başçavuş olduğunu, Bu komutanların dağın zirvesine doğru araçla çıktılarını, bir süre sonra geri döndüklerini,' bu komutanların dağa gezmeye geldiklerinin söylendiğini, ancak ancak dağda bulunan Savaklı aşiretinden Ş.Ç. ile çok samimi olduklarını, bu intikal esnasında bu kişinin yanına gideceklerini, ancak yukarıda çok kar olduğunu ve araç çıkmayacağının Hasan uzman tarafından söylenmesi üzerine çıkmadıklarını, Murat Astsubayın yanında iken Alay Komutanlığından arayan bir uzman Çavuş ile yaptığını telefon görüşmesinde uzman çavuşun Murat Astsubay' a köylere muhtar olacak kişilerin adlarını saydığını, Dörtler Belde ve Çağlayan Beldesine kimlerin belediye başkanı olacağını söylediğini, bu sırada kendisinin de isminin geçtiğini, Murat Astsubay kendisine dönerek "Bak görüyor musun seni de belediye başkanı yapmışlar" deyince, "hayırdır ne belediye başkanlığı, Yaylabaşı belediye başkanı duyarsa ayıp olur, böyle bir dedikodu çıkarmayın, ayıp olur dediğini, bunun üzerine Murat Astsubay'ın gülerek, darbe olunca seni de belediye başkanı yapacağız dediğini, son dönemlerde Murat Astsubayın "eninde sonunda bizim elimize bir fırsat geçecek, polis ve savcılık mutlaka bir açık verecek, onlarda insan mutlaka hata yapacaklar, hata yapınca da bizim elimize fırsat geçecek, yarın öbür gün Nedim de Ersin de çıkacak kendileri hakkında konuşan kimler varsa onları çekip vuracaklar, bunların hesabını soracağız, iyi kötü kendileri hakkında kimlerin bilgi verdiklerini biliyorlar, bunun hesabını soracaklar, çıktıktan sonra çok şey yapacaklar" şeklinde konuştuğunu, ama bunu hangi amaçla söylediğini bilmediğini, kendisi ile yaptığı bir görüşmede "bana bir şey olursa sizden şüphelenirim ben de sizin kasıtlı olarak isimlerinizi veririm" dediğini, son zamanlarda Ergenekon kapsamında tutuklanan kişiler nedeniyle çok tedirgin olduğunu, Sarıyazı köyündeki patlama sonrası gözaltına alman muhtar ile oğlunun, Ersin ve Nedim'in tarafından çok hırpaladıklarını, ama neden hırpaladıkları konusunda bir bilgisinin olmadığım,
Murat Astsubay ile birlikte kamelyada oturdukları sırada İsmailağa cemaatine yönelik operasyon konuşulurken, Murat Astsubay "İsmail ağaya gelene kadar bir çok olaylar, olayların içinde sorumlu kişiyi belirlemek lazım, bizim olayımızda tutuklananlar suçsuzlar, yalnız içlerinden bir tane astsubay eğer pilleri önceden alıp teröristlere veriyorsa, ardından da yine bombayı veriyor ve nereye koyacağına dair yer göstererek şuraya koyacaksın, şu zamanda şu aracın geçişi esnasında da patlatacaksın diyorsa, bu adamın içeride yatması normal" şeklinde konuştuğunu, bu olayı Sanyazı patlaması ile ilgili olarak anlattığını, bu konuşma üzerine dehşete kapıldığım, Sarıyazı olayının bir komplo olduğunu düşünmeye başladığını,
Murat Astsubayın son zamanlarda kendisine "elinden geldiği kadar mermi al, fazla cephane al" tarzında konuşmalar yaptığını, sanki yakın bir zamanda ortalık karışacakmış, bunun bilgisine sahipmiş gibi kendilerine hazırlıklı olmaları gerektiği şeklinde telkinlerde bulunduğunu,
Nedim binbaşı ve Ersin üsteğmen ile Murat astsubay arasında çok yakın ilişki olduğunu, Murat Astsubayın Ergan Dağında PKK sempatizanı olan birini Ersin üsteğmen ve Nedim binbaşı ile tanıştırdığını, çok samimi olduklarını, Murat komutan ile Ş.Ç'in ailecek görüştüklerini, Ş. Ç'in bazı ihtiyaçlarını bizzat karşıladığını. Ş'in örgütçü olduğunu bile bile Murat Astsubayın ilişkisini sürdürdüğünü, Ş ile görüşenler arasında Nedim ve Ersin'in de olduğunu, onlarında sürekli onun çadırına giderek görüştüklerini, yine Tunceli tarafında S.Ç'in kayınbiraderi olan D. isminde bir PKK sempatizanı ile de Nedim ve Ersin görüştüklerini,
2008 yılı Ağustos ayında Unlüer Et Tesislerinin yakınında meydana gelen Hasan METİN'İN de içinde bulunduğu bir kamyonun içindeki terörist grup ile askerler arasında çatışma çıktığını, bu çatışma öncesinde alaydan Yaylabaşı karakoluna şüpheli 27 plakalı bir kamyonet bölgenizden geçiş yapacak, arkasında arı kovanları var ancak arıcılıkla bir ilgileri olmayabilir, kontrol edilsin talimatı geldiğini, hatta bu bilgi önce Çağlayan Karakoluna verildiğini, ancak buradaki kontrol esnasında aracın geçiş yapmış olduğu öğrenilince Yaylabası Karakoluna bilgi verildiğini, bunun üzerine Hasan Uzman ekibini alarak Unlüer Et tesislerine varmadan yol kesme işlemi yaptığını, şüpheli kamyonetin dur ihtarına uymayarak geçince Hasan Uzman da beraber peşlerinden hareket ettiğini, bu sırada Alaydan bir araç takviye için olay yerine gelerek kamyonetin yolunu kestiğini, bu sırada Hasan METİN'in komutana önce "komutanım benim de çocuğum askerde, ben yanlış yapmam, ben vatanımı seviyorum" demesine rağmen o sırada kamyonun kasasına eliyle birkaç kez vurunca kasada saklanmış vaziyette bulunan teröristler aşağıya atladığını, çatılma çıktığını, çatılma esnasında askerlerin G-3 mermileri eski olduğundan dolayı patlamadığını, askerler doğru dürüst ateş bile edemediğini, hatta bu olaydan sonra bu mermilerin hepsini değiştirildiğini, sadece Hasan uzmanın iyi bir şekilde ateş ederek teröristleri etkisiz hale getirmeye çalıştığını ifade etmiştir (K 7 S 72-75)
5- GİZLİ TANIK HAZAR
Erzincan'da imlettiğini, Şubat 2007 tarihinden bu tarafa Erzincan Jandarma istihbarat ile görüştüğünü, o tarihten bu tarafa Jandarma istihbarata çalıştığını, özellikle kırsal bölgede faaliyet yürüten PKK'lı teröristler konusunda bilgi akısı sağladığını, hatta bununla ilgili görüşmekte olduğu istihbaratçı komutanların kendisine, tüm Erzincan bölgesinin haritasını ve bu bölgede faaliyet yürüten, takip edilmesi gereken teröristlerin fotoğraf ve kısa bilgilerini içeren belgeleri de kendisine verdiklerini,
irtibat halinde olduğu gerek köylülerden ve gerekse çobanlardan oluşan haber kaynaklarının bulunduğunu, bu kişilerden almış olduğu bilgileri hemen irtibatlı olduğu istihbarat görevlilerine verdiğini, bu şekilde çalıdan toplam 4 kişi olduğunu, İsimlen İ.K., E. A, ve O. D (ayrıntılı kimlik bilgileri mevcut olup güvenlik nedeniyle iddianameye yazılmamıştır). Kırsal bölgede topladığı istihbari bilgileri bazen direk istihbarat görevlisine, bazen de İ.K. aktardığını, I.K. diğer iki kişiden aldığı bilgileri Jandarma İstihbarattaki komutana aktardığını, diğer taraftan da Ankara Özel Kuvvetler Komutanlığında Yüzbaşı olarak bildiği ancak ismini bilmediği bir kimiye sürekli telefon ile rapor ettiğini, İ.K. 'in kendisi ile beraber diğer üç kikinin de başkanı pozisyonunda olduğunu, İ. K.'in abisi -Valilik Özel Kalemde çalıştığını ve Fetullah Gülen cemaatının içinde istihbarat çalışması yaptığını, Serhat Astsubay başta olmak üzere görüştüğü, Sedat Astsubay ve isimlerini bilmediği diğer görevlilerin ilk zamanlar sadece PKK terör örgütü ile ilgili bilgi istediklerini, bu konuda gayret sarf ettiklerini, arkadaşları ile beraber bizzat dağlara gidip keşif yaptıklarını, sabahlara kadar dağlarda beklediklerini, topladıkları bütün bilgileri de getirip Komutana aktardıklarını, kırsal bölgelere Jandarma İstihbaratın transit minübüsü ile gittiklerini, görüştükleri Serhat Astsubay ve Sedat Astsubayında kendileri ile birlikte geldiklerini, birlikte dağlan gezdiklerini, bağlantı kurdukları kişilerden bilgi topladıklarını, sonradan durumun değiştiğini, bu durumun onlar için bir başlangıç olduğunu, samimiyeti artırmak, diyalogu sağlamlaştırmak ve kendilerine bağlamak için bunların birer araç olduğunu, çünkü sonradan kendisinden sadece Gülen cemaati ile ilgili çalışma yapmasını istediklerini, ancak kendisinin bu oyunu hemen fark ettiğini ve bu tekliflerini kabul etmediğini, PKK konusunda bilgi toplarken Komutanların her terörist için devletin bir trilyon masraf yaptığını, eğer teröristleri canlı yakalayıp teslim alırlarsa bu bir trilyonu kendilerinin alacağını, ayrıca teröristlerin üzerlerinden çıkabilecek silah ve parayı da paylaştıracaklarına da vaat ettiklerini, -iki sene içinde 4 teröristi kendi gayreti ile topladığımız bilgiler ile yakalanmalarını sağladıklarını,
Hatırladığım kadarı ile Mayıs 2008'de o tarihte görüştüğü Serhat Astsubay'ın kedisine "Sen hafızsın dini yönün kuvvetli tanıdığın çok. Gülen cemaatini da iyi tanıyorsun. Bu cemaat mensupları nerelerde toplanıyorlar. Bunların başlarındaki isimden en aşağıya kadar kimlerden oluşuyor. Bunları kendisine söylersin." diyerek bu konuda kendisine özel görev vermek istediğini, ancak bu görevi kabul etmeyince tartıştıklarını, kendisine bilgi istediği cemaat mensuplarının yanlış iş yapmadıklarını bundan dolayı haklarında olumsuz bir şey söyleyemeyeceğini söylediğini, ancak kendisinden ısrarla bu cemaatin Erzincan yapılanması hakkında çalışma yapmasını istediğini, fakat kabul etmediğini, bu teklifi kendisinin kabul etmemesi üzerine aynı teklifi İ.K.'ye yaptıklarını, onun vasıtasıyla cemaat hakkında çok bilgi topladıklarını, bilgileri toplayanların E. ve O. olduğunu, bu iki kişiyi İ. K.'in yönlendirdiğini, Hatta Serhat ve Sedat astsubaylar iş yerinde oturdukları sırada İ.K. Gülen cemaati ile ilgili topladıkları bilgileri bu komutanlara şifai olarak söylediğini, Erzincan'daki Gülen cemaatine mensup kişileri isim isim sayarak verdiğini, İ.K. 15 gün vericide nöbet tutup, 15 gün istirahat ettiğini, istirahat süresince İ. tüpçüde çalıştığı için herkesin ve bu arada Gülen cemaatine mensup olan esnafların isimlerini teker teker astsubaylara verdiğini, aralarında uzun yıllara dayalı samimiyet olduğunu, Serhat Komutanın kendisine yapmış olduğu bu tekliften sonra PKK konusunda çalışmalarıma devam ettiğini, hatta Ağustos 2008 'de meydana gelen Kemah'taki 9 askerin şehit olması olayı ile sonuçlanan olay hakkında da çalınma yaptığım, bu olaydan 6 gün önce olayın meydana geldiği Sarıyazı köyünün yakınında bulunan Çubuklu Mezrasında iki tane teröristin Sarıyazı Köyüne doğru gittiklerini, bir gün sonrada 4 kikinin aynı şekilde silahlı ve sırt çantalı olarak Sarıyazı Köyüne doğru gittikleri ile ilgili o bölgeden bağlantılı olduğu arkadaşlarının kendisine bilgi verdiğini, Unlüer tesislerinin yakınındaki Jandarma uygulama noktasına gittiğini, başlarındaki uzman çavuşu da tanığım için bir müddet sohbet ettiğini, bu sırada askere nereli olduğunu sorduğunu, Mersinliyim dediğini, Karakolda ne yapıyorsun dediğini, santralci olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisinin Sarıyazı köyünü yakınlarında teröristlerin bulunduğuna ilişkin kendisine gelen bilgiyi söylediğini, onunda kendisine "abi doğru ben karakolun santralcisiyim. Bize de o bölgede bu şekilde teröristlerin olduğuna dair ihbar geldi" dediğini, bu karakolun ismi Yaylabası Karakolu olduğunu, askerden de bilgileri teyit edince ertesi gün hem Serhat hem de Sedat Astsubay'a bu istihbarı' bilgileri söylediğini, daha doğrusu bu iki Astsubay kendisine Gülen cemaatına yönelik yaptıkları çalınma teklifini reddettiğim için benimle konulmuyorlardı. Bunun için İ.K. 'e anlattın.! I.K. az ileride bu iki astsubaya bu bilgileri aktardığını, ancak İ. K.'in daha sonra söylediğine göre astsubaylar İ'e "o yalan söylüyor ona inanma" diyerek verdiği bilgileri dikkate almadıklarını, ancak, Kemah olayı gerçekleştikten sonra bu iki Astsubayın yanına geldiklerini, yanlarında İ.,E. ve O'un olduğunu, Kemah'da mayın patladığını, 9 askerin şehit olduğunu söyleyince ben getirdiğim bilginin değerlendirilmemesi nedeniyle kızarak kendilerine küfrettiğini, bunun üzerine yanından ayrıldıklarını, bir daha yanına gelmediklerini,
istihbarat toplayabilmesi için dağlarda gezmesi gerektiğini, ya avcı olması' yada defineci olması gerektiğini, avcılıktan anlamadığı için defineci olarak dağlara çıktığını, defineci olduğu için köylerde kendine göre güvenilir bağlantılar kurduğunu, bir bölgeye çalışma yapmaya gitmeden önce bağlantılı olduğu kişiyi arayıp geleceğini söylediğini, şayet bölgede terörist veya jandarma varsa gelmemesi gerektiğini söylediklerini,
Bu tarihten sonra benim Jandarma ile irtibatım kesilmediğini, halen devam etmekte olduğunu, ancak Sedat ve Serhat Astsubay ile Kemah olayından sonra görüşmediğini, bu olaydan sonra Nedim Komutan ve Kemal Uzman ile görülmeye devam ettiğini, işyerine gelip giden iki uzman çavuşun Erzurum Başsavcılığınca Jandarmaya ve MiT'e yapılan baskınlar ve buradaki görevlilerin tutuklanması olayını konuştuklarını, belki bunun karşılığı olarak S.Ordu Komutanlığının da boş durmadığını, 3. Ordu Komutanlığı tarafından Erzincan'da özellikle jandarma bölgesinde birkaç ev kiralanacağını, bu evlerin içerisine rütbeli askerlerin yerleştirileceğini, bu evlerin içerisine cemaat evi görüntüsü vermek amacı ile de yeterince risalei nur, dini kitap ve dini kasetler konulacağını arkasından da aynı evlere silah ve mühimmat konularak askeri suç kapsamında Askeri- Savcı tarafından bu evlere operasyon yapılacağını ve bu cemaata yönelik (Gülen cemaati) askeri savcılıkça soruşturma açılıp dava açılacağını söyledikleri, hatta bu konuşmada "Yapılacak bu* planda yetki tamamen askeri savcılıkta olacağını, bu planın uygulanmasına özel yetkili savcı bile engel olamayacağı, gelsin de buna engel olsun bakalım" peklinde konuştuklarını, Orta boylu, esmer, traşlı ve kısa saçlı, diğeri uzun boylu, hafif kır saçlı, esmer, zayıf kikidir. Bu ikisini de görsem kesinlikle telhis edeceğini, Erzincan MiT'e çalıdan bir arkadaşının kendisine "Sizin yaptığınız pislikleri biz temizliyoruz, yakında Erzincan karışacak, TEM şubeye operasyon yapılacakmış, ben bunu duydum" dediğini, bu arkadaşının önceden Erzincan MIT'de çalışan ancak su anda Ankara'da olduğunu bildiğim bayan mit görevlisi ile zaman zaman internette görüştüklerini, bu bayan görevlinin görüşülecek zaman arkadaşına çağrı attığını, arkadaşının da internet cafeye giderek msn üzerinden veya e-mail üzerinden görüşme yaptıklarını, arkadaşının bu bilgiyi bayan MİT görevlisinden aldığını, bayan MİT görevlisi ile çok sıkı görüştüğünü, Erzincan TEM şubeye yönelik operasyon yapılacağı bilgisini MİT, jandarma ve 3. Ordu'da görevli personelden ki görevli kişilerden aldığı bilgilerin, bu üç kurumun içerisinde bir kısım kişilerin beraber illegal planlar yaptıklarını düşündüğünü,
Defineci bir arkadaşının bir Kemah Acemoğlu boğazında bulunan mağarada bulunan ölü bir terörist ve parayı ele geçirmek için kendisinden yardım istediğini, bu bilgiyi Serhat Astsubay ile paylaştığını ve mağaranın kontrol edilmesini gerektiğini, defineci arkadaşını Serhat Astsubay ile tanıştırdığını, mağaraya kimin önce gireceği konusunda ihtilaf oluşması üzerine, aralarında tartışma çıktığını ve oradan ayrıldıklarını, arkadaşının "Nedim Yüzbaşı bizim has elemânımızdır. Hüdayi abinin has arkadaşıdır. Niye beni böyle astsubaylarla muhatap ediyorsun" dediğini, bu olay üzerine istihbarat şube müdürü Nedim yüzbaşı ile Hüdayi Unlüer'in çok samimi olduklarını anladığını, bu olaydan sonraki süreçte bu defineci arkadaşının bunu teyit edici nitelikte Nedim Yüzbaşı ile Hüdayi Unlüer'in sürekli bir araya geldiklerini, piknik yaptıklarını, eğlendiklerine dair bilgiler aldığını ifade etmiştir (K 7 S 112-115)
6-GİZLİ TANIK KALEM
Gizli tanık Erzincan'ın kardeşi olduğunu, kardeşinin 2008 yılında üniversiteyi kazanarak Erzincan iline gittiğini, 2008-2009 öğretim yılının sonunda 2009 yaz aylarında memlekete geldiğinde babasına kardeşi tanık Erzincan'ın, Erzincan'da üniversiteye gittiği zaman MİT mensubu iki kişinin kendisine geldiklerini, onlara yardımcı olmasını istediklerini söylemiş olduğunu, bunun üzerine babasının ona "sakın ha o islerle uğraşma" dediğini,'Sonra bu durumu kendisine de ileterek "abini uyar, buradaki hakim savcılara danıştım, sakın o islere bulaşmasın kendisini çeksin, basına is gelir." seklinde sözler söyleyerek "mutkaka ağabeyini uyar" dediğini bunun üzerine abisi tanık Erzincan'a "ben babamdan öğrendim MİT mensubu kişilere bulaşma hakim savcıya söyledim onlar da kendini onlardan uzaklaşırsın, basma iş, gelir." peklinde sözler söyleyerek gözünü korkutmaya çalıştığını, ancak hakim savcıya bu şekilde bir şey söylemediğini, sadece abisi korksun o islere bulaşmasın diyerek gözünü korkutmak amacıyla söylediğini, memleketleri sıcak olduğu için yaz aylarında geceleri damda yatıldığı halde abisinin terlemiş bir vaziyette kalkmayı göze alarak evin içinde yattığını, kesinlikle damda yatmadığını, abisinin korkutulduğunu düşündüğünü, zaten hal ve durumundan tedirginliği ve bir peylerden korktuğunun belli olduğunu, ancak ben bu hususta abisine bir şey sormadığını, daha doğrusu babasına ilk olarak anlattığı MİT mensuplarıyla görüşmesine ilişkin gözünü korkulmak amacıyla kendisine söylediği sözlerden bir süre sonra televizyonda Erzincan'da darbe planları vb. konularda haberler ve bir takını ifadeler çıktığında .abisinin babasına olayları ayrıntılı biçimde anlatmış olduğunu, hatta kendisini "savcı Hüseyin" olarak tanıtan kikinin televizyonda söz konusu haberlerde fotoğrafı çıkan Erzincan Başsavcısı olduğunu söylemiş, babasının da bunu anlattığını, televizyon haberlerinde bir takım ifadeleri görünce abisine sorduğunda çıkan ifadelerin doğru olduğunu, kendisinin bildiklerini ve yaşadıklarını anlattığını söylediğini, çünkü bir lakım ifadeler ve abisinin vermiş olduğu ifadelerin bazı bölümleri o tarihle medyada yer aldığını, bu nedenle sorma gereği duymadığını, Erzincan ilinde darbe planları başlıklı haberlerde geçen ve abisinin ifadesinde geçen abisine yönelik tehdit beyanlarını okuyunca okul bitiminde memlekete döndüğünde ailenin diğer fertleri sıcak nedeni ile geceleri damda yatarken kendisinin evin içinde yatmasının dışarıya çıkmamasının ve tedirginliğinin sebebini sormadığını beyan etmiştir. (K 7 S 108-109)
7-GIZLI TANIK TAHA
Tanık Erzincan'ın oğlu olduğunu, 2008 yılında üniversiteyi kazanarak Erzincan'a geldiğini, 2008-2009 öğretim yılı sonunda yaz aylarında memleketi Adıyaman'a yanma geldiğini, bir süre sonra oğlunda bir tedirginlik hissettiğini zira geldiği günden itibaren evin içinde kapıyı kilitlediğini, her eve gelişinde kapıyı kilitlediğini, bir şeylerden korkar bir hali olduğunu, bunun üzerine oğlu evde küçük bir çocuk yok niye kapıyı kilitliyorsun diye sorduğunda ben öyle istiyorum, böyle rahat ediyorum peklinde cevap verdiğini, aynı şekilde dışarıdan eve girdiğinde kapıyı kilitlemesi ve tedirgin hallerini görünce ne oldu bir pey-'ini var neden kapıyı kilitliyorsun bunun ne sebebi var diye sorduğunu, oğlunun kısa bir zaman sessiz kaldığını sonra "baba sen şeker hastasısın, annemde kalp rahatsızlığı var, huzurunuzu bozmak istemedim, bir şey söylemek istiyordum ancak bu nedenle diyemedim" diyerek anlatmaya bağladığını, Erzincan'da kendisini MİT mensubu olan iki kişinin sürekli sıkıştırdığını, bu nedenle tedirgin olduğunu, bu şahısların kendileri ile çalışmasını istediklerini, bu amaçla sıkıştırdıklarını, onlardan kurtulmaya çalıştığını bu nedenle tedirgin olduğunu, şahısların peşini bırakmadığım söylediğini, ancak bu şahıslarla ne zaman tanıştığını ve bu şahısların ne amaçla sıkıştırdığını, buna ilişkin konunun içeriğini söylemediğini, bunun üzerine oğlu gizli tanık Erzincan'a "sakın bu islere girişme, bunlar polis molis olamaz, bir örgüt işi olabilir, uzak dur" dediğini, bu görüşmeden sonra diğer oğlu tanık Kalem'e bu durumu anlatıp, "abin kendisini MİT mensubu olan iki kişinin sıkıştırdığını bana anlattı, ben kendisine örgüt işi olabileceğini söyleyerek uzak durmasını anlattım ancak sen de hakim, savcıya sordum sakın kesinlikle bulaşmasın uzak dursun, kendini geri çeksin, başına iş gelir şeklinde söylediler" diyerek bir şekilde ağabeyinin gözünü korkut dediğini, oğlu tanık Kalem de sanki hakim ve savcıya sormuş, onlarla görüşmüş gibi abisiyle görüşüp konuşup söz konusu MİT mensubu olduğunu söyleyen kişilerden uzak durması konusunda uyanda bulunduğunu, bir süre sonra televizyonda haber izlerken oğlu tanık Erzincan'ın "bir tanesi de buydu" diyerek ayağa kalktığını, ne olduğunu sorduğunu, kendisini MİT mensubu olarak tanıtan ve kendisini sıkıştıran şahısların yanında gördüğü birlikte arabaya bindiği kişilerden kendisini "savcı Hüseyin" olarak tanıtan kişinin televizyonda fotoğrafı gösterilen ve Erzincan Başsavcısı olarak bahsedilen kişi olduğunu söylediğini, "oğlum bu işler örgüt işidir. Devletin polisin işi olamaz. Bu işlerden uzak dur" diyerek tekrar uyardığını, bir süre sonra tekrar öğretim dönemi açıldığında okuluna gittiğini, gitmeden önce "baba bunlar beni yine sıkıştırmaya devam ediyor, hatta 2. sınıfa başlamak için Erzincan'a giderken, bunlar beni yine sıkıştırır, kalacak yer konusunda sıkıntım olabilir değince, bir arkadaş vasıtası ile TEDAŞ'ın misafirhanesinde kendisine yer de ayarlamıştım, zaman ve tarih olarak hatırlayamıyorum, okula başladıktan bir süre sonra yakalandığını, emniyet yetkilileri bana haber verdi, ondan sonra yanına geldiğimde durumu öğrendim ifadesi alınmıştı, sonra gazetelerde bir takım Erzincan'da darbe planlarına ilişkin haberleri okuyunca kendisine sorduğunda "baba sadece ben miyim bir sürü ifade veren var şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine başkaca bir şey sormadığını, oğlu ifadesi alınmadan önce de yukarıda beyan ettiği şekilde çok tedirgin ve çok korkmuş bir halde olduğunu, bütün tavır ve davranışlarından hal ve hareketlerinden tedirginliğinin belli olduğunu, hala da aynı şekilde olduğunu, "Ben oğlunum çok korkmuş ve tedirgin halleri nedeniyle kendisine çok fazla yüklenmedim, sormadım. Olayın diğer detaylarını ve ayrıntılarını medyada yer alan bir lakım haberlerden izleyerek öğrendim" şeklinde beyanda bulunmuştur.(K 7 S 106-107) 8-GİZLİ TANIK X: "Ben 28 Ekim 2009 günü Erzincan il merkezinde bulunduğum sırada evden hanımım beni arayarak Osman diye birisinin evde olduğunu ve benimle görüşmek istediğini söylemesi üzerine ben bu isimde birisini çıkartamayınca telefona vermesini söyledim. Beni arayan şahıs ile telefonda görüştüğümde bu şahsın Erzincan Jandarma İstihbaratta görevli olan Ersin Üsteğmen olduğunu anladım. Bana nerede olduğumu sordu ben de Erzincan'da Valiliğin önünde olduğumu söyledim Ersin Üsteğmen bana bulunduğum yerden ayrılmamamı söyledi. Telefonu kapattıktan sonra ben tekrar evimi arayarak hanımıma oradaki şalısın kim olduğunu söyledim hanımım Ersin Üsteğmen olduğunu ancak bu şahsın isminin söylenmemesini istediğini ve Ali Osman şeklinde söylemesini hanımıma söylemiş. Aynı gün bir süre sonra yine Jandarma İstihbaratta çalışan Orhan Başçavuş bulunduğum yere gelerek bana Erzincan merkeze bağlı Kilimli köyü yol ayrımına gitmemi ve orada beklememi, oraya kendisinin Ersin Üsteğmen ile gelerek bir konu görüşeceklerini söyledi. Ben bunun üzerine bana söylenen Kilimli yol ayrımına gittim. Arkadan da Orhan Başçavuş ile Ersin Üsteğmen lacivert renkli sivil plakalı Kartal marka araçla arkamdan geldiler. Yol ayrımına geldiğimizde Ersin Üsteğmen gelerek benim arabama bindi, cep telefonumualdı Bataryasını çıkardı ve arabanın ön göğüs kısmına bıraktı. Bana bir şey duyup duymadığımı sordu Bende duymadığımı söyledim. Kendisi Çatalarmut barajında mühimmat bulunduğunu söyledi. Bu olayla ilgili olay yerine emniyetin kendilerinden önce gittiğini, bu olayda bir film olduğunu, benim Erzincan Başsavcısına "Gölde bulunan mühimmatları Erzincan polisinin daha önce bana "Sana mühimmat verelim bir yere at biz de sonra gidip bu mühimmatı bulalım" dediklerini ifade etmemi teklif ettiklerini, ancak benim kabul etmediğimi, bunun üzerine başka birisine teklif etmiş olabilecekleri izlenimi doğuracak şekilde ifade vermemi söyledi, ayrıca; Ersin üsteğmen muhabbet esnasında bana Ergenekon davasıyla ilgili olarak; bu davanın Amerika'nın desteklediği cemaatin bir komplosu olduğunu, bu davanın Amerika'nın Türkiye'yi ele geçirmek için bir yol olduğunu, polisin de Amerikan destekli bu cemaatin hakim olduğu bir teşkilat olduğunu anlatarak kendilerinin Ergenekon'a inanmadıklarını, terörle mücadele edenlerin sürekli suçlandıklarım söyledi. Bu nedenlerle bulunan mühimmatın polis tarafından konulduğu izleniminin verilmesi için benim "Gizli Tanık" yapılacağımı söyleyince ben kendisine "Benim çoluk çocuğum var benim bu şekilde ifade verdiğim öğrenilince ben ne yapacağım" dedim Ersin üsteğmen bana "Seni alay komutanıyla görüştüreyim" dedi. Ersin üsteğmen ayrıca bana "Senin yüzünü değiştiririz, estetik ameliyat yaptırırız, sana is buluruz, 10.000 TL para veririz, bu tür şeyleri sen düşünme, dosyan Erzincan'da görülecek, ifade verirsen senin için hiçbir sıkıntı olmayacak, burası için sana garanti veriyorum ancak dosyan Erzurum'a gidince kimliğinin gizli kalmasını garanti edemeyiz çünkü Erzurum Savcısı polislere yakındır, polisler Erzurum savcısından seni öğrenirler" dedi. Bu görüşmeyi yaptıktan sonra oradan ayrıldık.
Aynı gün saat 16:00 - 16:30 sıralarında ben il merkezinde iken Orhan Başçavuş kendi telefonu ile beni cep telefonumdan arayarak evimin önünde olduklarını, süt alacaklarını, acele köye gelmemi söyledi. Ben durumu anladım ve hemen aracımla köyüme döndüm, evimin önünde beni beklediklerini gördüm, yine Ersin Üsteğmen ile Orhan Başçavuş birlikteydiler. Orhan Başçavuş bana Mecekli barajına gideceğimizi aracımla kendi araçlarını takip etmemi söyleyerek yola çıktık. Mecekli barajına gittiğimizde barajın girişinde genişçe olan alanda durduk. Bana az sonra alay komutanının sivil olarak geleceğini, benim az aşağıya inip orada beklememi söylediler, ben de aracımla 400-500 metre aşağıya inip orada beklemeye başladım, aksam yeni olmuştu, yaklaşık 15-20 dakika beklemiştim ki yanıma alay komutanının sivil bir şekilde geldiğini gördüm, yanında kimse yoktu. Alay komutanı bana "Ersin üsteğmen ile bir şeyler konuşmuşsunuz, bize bu konuda yardımcı olabilir misin, savcıya gidip ifade verebilir misin" diye sordu. Ben de kendisine benim Erzincan'da olduğumu, burada yaşadığımı, bu olayların duyulması halinde çoluk çocuğumun rezil olacağım ve sıkıntı yaşayacağımızı söyleyince, alay komutam bana hiç çekinmememi her türlü garantiyi vereceklerini, gerekirse beni başsavcıyla görüştüreceğini, başsavcının da her türlü garantiyi vereceğini, dosyanın Erzincan'da kalmasını sağlayacağını, her konuda yardımcı olacaklarını, ülkenin son zamanlarda sıkıntılar yaşadığını, terörle mücadele edenlerin şu anda cezaevinde olduklarını ve suçlu ilan edildiklerini, çoluk çocuğumuzun garanti edilmesi için herkesin elini taşın altına sokması gerektiğini, Amerika'nın Irak'ı işgal ederek oradaki tüm askerleri cezaevine attığını, yarın Türkiye'de de aynısını yapacağım ve askerlerin cezaevlerine atılacağını, polisin çok cüretkar olduğunu, o kadar ki göle attıkları mühimmatın kutularının üzerinde "Emniyet Genel Müdürlüğü" yazılarının bulunduğunu, . polisin bu mühimmatları atarken bu yazıları imha etmeyi gözden kaçırdıklarım söyledi. Devamla alay komutanı bana " Sen Ersin'le konuşursun sana bir telefon veririz, biz seni bu telefonla ararız ve Başsavcıya götürürüz veya bir şekilde seni buluştururuz" diyerek yanımdan ayrıldı. Bunun üzerine olay yerinden ayrılarak evime döndüm. Ben bana yapılan bu tekliften rahatsız oldum, diğer insanların haksız şekilde zarar göreceklerini, bana yapılan teklifin iftira olduğunu düşündüm, benini zaten yapı itibariyle suçsuz insanlara iftira atma düşüncemin olması mümkün değildir. Beni oldu bittiye getirerek Erzincan'daki polise karşı bu şekilde suçlayıcı ifade vermemi istediler.
28 Ekim 2009 günü akşam saat 22.00 sıralarında ben kendi cep telefonumdan Ersin üsteğmen1! arayarak bu işlere beni kesinlikle kandırmamalarını, benim hiç kimseye ne savcıya ve ne de mahkemeye bu şekilde ifade vermek için gelmeyeceğimi, beni kesinlikle karıştırmamalarını, bu olayın kapanmasını ve sanki benimle bu konuyu hiç konuşulmamış 'gibi davranılmasını, bunu alay komutanına da söylemesini istedim. Ersin üsteğmen bunun üzerine bana kızgın bir sesle "Tamam tamam" diyerek telefonu kapattı. Bu görülmeden sonra beni hiç aramadılar.
Ben bu kişilerin bana yaptıkları teklifi kabul etmedim, ancak Jandarma İstihbaratçıların niyetlerinin ciddi olduğunu, böyle bir haksız suçlamayı ben kabul etmediğim için başka birisini bulup bana yaptıkları teklifin aynısını ona yaparak bu kimiyi ikna edebileceklerini dükündüm. Ben emniyetten tanıdığım ve güvendiğim yetkili birisine konuyu açtım. Bu kişi de beni Erzurum Savcısıyla görüştürebileceğini • söylemesi üzerine ben de bu konuda ifade vermemin kendi geleceğim açısından daha doğru olacağını, tekliflerini kabul etmediğim için bana karşı' yanlış tavır içerisine girebileceklerini düşünerek başımdan geçenleri size olduğu gibi anlatmak istedim. Polisin haksız şekilde suçlanmasına gönlüm razı olmadı" şeklinde beyanda bulunmuştur.(K 7 S 86-88) Erzincan Emniyet Müdürlüğünün araştırması sonucu hazırlanan bilgi notuna göre; yapılan teknik tespitlerin ifade ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Şüpheliler Ali TAPAN, Ersin ERG UT, Orhan ESİRGER ve Nedim ERSAN beyanlarında bu görüşmeyi doğrulamış ancak Gizli tanığın bu görüşmede kendilerine, Catalarmut barajındaki mühimmatların Emniyet tarafından koydurulmuş olabileceğini söylediğini beyan etmişlerdir.(K l S 198)
9-GİZLİ TANIK GÖYNE:
"Ben Erzincan xa köyünde ikamet etmekteyim. Boş zamanlarımda Catalarmut köyünün yakınlarında bulunan Göyne baraj golüne giderek burada balık tutmaktayım. Bu işi hobi olarak yapıyorum. 27.10.2009 günü saat takriben 12 civarında balık tutmak için göle girdiğimde göl sularının çekilmiş olduğunu farkettim. Oltamı suya atabileceğim uygun bir yer aramaya başladım. Bu sırada su derinliğini ölçen kulenin yakınına geldiğimde yeşil renkli üzerinde yazılar bulunan bir cisim gördüm, biraz dikkatli baktığımda yan taraflarında bir adet el bombasının da olduğunu gördüm, etrafa saçılmış vaziyette çok sayıda mermilerin ve el bombalarının olduğunu görünce hemen aklıma Ergenekon Terör Örgütü geldi. Kendi kendime, herhalde bu Ergenekonun mühimmatlarından birisi olsa gerek diye düşünerek ve daha önceden şahsen görüşmekte olduğum polis memuru Z'yi aramak istedim. Cep telefonum olan O 535 xxxxxx nolu telefonumdan polis memurunun O 505 xxxxxx nolu telefonunu arayarak gölde balık tutarken çok sayıda mühimmatın bulunduğunu, bu mühimmatların Ergenekon terör örgütü ile bir bağlantısının olabileceğini söyleyerek gereğini yapmaları konusuna ihbarda bulundum. Daha doğrusu benim kömürümün az olması nedeniyle bu durumu söyleyerek polis memurunun beni aramasını söyledim, telefonu kapattım akabinde polis memuru beni aradı. Kendisine anlattığım şekilde ihbarda bulundum. Bu şekilde görüşmeyi yaparak telefonu kapattım. Ancak olay yerinden ayrılmadım, aradan kısa bir zaman geçtikten sonra Erzincan Emniyet Müdürlüğü ekipleri olay mahalline geldiler. Ben mühimmatların olduğu alanda el bombalarının oldukça fazla olması nedeniyle birisi gelip zarar görmesin diye düşünerek olay yerinden ayrılmadım. Polis ekipleri gelip de olay mahallinde bulunan mühimmatları ve bulunduğu alanı genel hatlarıyla kendilerine gösterdim. Daha sonra ben olay yerinden ayrıldım. Ben mühimmatları gördüğümde arayıp haber verme konusunda ilk aklıma gelen kendisiyle tanışmakta olduğum polis memuru Z'dir. Bunun için de direk kendisini aradım. Hatta benim o an kontörüm çok azdı. Polis memuruna "kontörüm çok az beni arar mısın diyerek telefonu kapattım. Hemen akabinde polis memuru beni kendi cebinden arayarak yukarıda bahsettiğim şekilde görüşmeyi yaptık. Kendisine durumu anlattım ve görüşme bu şekilde tamamlandı. Benim bulunan mühimmatlarla ilgili önceye dayalı herhangi bir bilgim ve duyumum yoktu. Tamamen tesadüfi bir şekilde mühimmatla karşılaştım. Ben daha önceleri de aynı göle balık tutmaya gidiyordum. Ancak suların seviyesi yüksek olması nedeniyle herhangi bir mühimmat görmemiştim. Olay günkü balık tutma amaçlı göle gitmem de ve suların çekilmiş olduğunu gördüğümde anlattığım gibi oltayı göle atabileceğim bir alanı ararken tesadüfen mühimmatlarla karşılaştım ve durumu ihbar ettim. Benim olay ile ilgili bilgini..ve görgüm bunlardan ibarettir" demiştir.(K 7 S 85)
10-GİZLİ TANIK l:
"Ben jandarma istihbaratta görevliyim, istihbaratın içerisinde bulunduğum süre içerisinde Erzincan ilinde gerek Gülen cemaatine yönelik ve gerekse İsmailağa cemaatine yönelik bizzat yapılan operasyonların içerisinde bulunmadım ancak, Erzincan ilinde edindiğim bilgi ve izlenim neticesinde öğrendiğim kadarıyla Erzincan Başsavcısının sürekli talimatı olmuş, Erzincan Başsavcısının talimatlarını istihbarat şube müdürü Nedim Binbaşıya verdiğini ve onun üzerinden işlemlerini takip ettiğini biliyorum. Erzincan'da ASAF'ta geçtiğimiz yıl görevli olan ve daha sonra bu görevden alınarak Erzincan'a bağlı Çağlayan karakolunda görevlendirilen Serkan uzman çavuş her iki cemaate yönelik teknik dinlemelere ve operasyonlara bizzat katılmıştır, bu konular ile ilgili olarak gerek telefon dinlemelerine ve gerekse yapılan operasyona katılmıştır, Serkan uzmanın Erzincan'daki illegal olarak yapılan emirler ve toplantılar ile ilgili ayrıntılı bilgisi vardır.
Ayrıca, 2008- 2009 yılında ASAF'ta Tuğrul astsubay ve bir uzman çavuş (su anda Düzce'de görev yapmakta, ismi Volkan olabilir) yine Serkan uzman gibi olaylara ayrıntısı ile vakıftırlar.
Tuğrul başçavuş görevden ayrılmadan önceki son gün bana "cemaatlere yönelik çalışmayı biz başlattık ancak sonra bizden çıktı, bizzat başsavcı talimat yapıyordu biz de yapıyorduk" seklinde konuşmuştu.
Benim görev yaptığım önceki görev yerlerinde de jandarma istihbarat daire başkanlığından gelen talimatlar ile irticai faaliyet kapsamında tüm cemaat ve tarikatların takibinin ve kontrolünün yapılması isleniyordu buna terör örgütleri de dahildir. Gelen talimatlarda tarikat ve cemaat mensuplarına ayakkabı numaralarına kadar tanıyıp bilgi sahibi olup bunlar ile ilgili başkanlığa rapor yazmamız isteniyordu,
İstihbarat şubede görev yapan Sedat başçavuş ile bir gün yapmış olduğumuz görüşme sırasında ben mühimmatlar ile yapılan toplantılarda neden sık sık kimse ile görüşülmemesinin ısrarla istediğini dile getirdiğimde, Sedat başçavuş "gerek yok bu zaten polisin yaptığı bir iştir, hatta bunu polisin yaptığına ilişkin, elimizde bir tanığımız da var çok karıştırma, kendinize sorun etmeyin" şeklinde cevap vermişti. Bu olay ile ilgili tanık ifadesi alınmış ise Sedat başçavuş biliyordur.
Normalde istihbarat şubede yönerge gereği her gün toplantı yapılması gerekirken Erzincan'da zamansız olarak toplantı yapılmakta, toplantılar Alay Komutanının ve İstihbarat Şube Müdürünün emrettiği zamanlarda olmakta, Alay Komutanı zaman zaman toplantılara katılmakta, istihbarat Şube müdürü Nedim Ersan, Hakan başçavuş ve Sedat başçavuş sürekli birlikte hareket etmektedirler. Başsavcı ile bizzat Nedim Ersan kendisi görüşmekledir.
Başsavcı ile makamına giderek görüştüğünü bilmekteyim, ne konuştuğunu içerik olarak bilmiyorum, ancak başsavcıdan aldığı cemaatlere operasyon ile ilgili talimatlarını uygulatmaktadır" demiştir.(K 7 S 82-83)
11-GİZLİ TANIK ETHEM:
"Ben Erzincan merkeze bağlı Yaylabaşı (Çatalören) bölgesinde yaşamaktadıyım, bu vesileyle Yaylabaşı Jandarma Karakol komutanıyla çok sık görüşmekteyiz, zaman zaman karakolun bahçesinde ve gerekse farklı yerlerde piknik yapmaktayız. Zaman zaman_ sadece çay içip sohbetler etmekteyiz, bu ortamlar genellikle samimi ortamlar olmakta ve hatta İl Jandarma istihbarat Şubede görevli olan Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen de bu etkinliklere iştirak etmektedir, bunların dışında da gelen istihbaratçı komutanlar oluyordu ancak bunlar nadiren geldikleri için isimlerini hatırlayamıyorum. Bu ortamlar çok samimi şekilde geçmekteydi.
1) imha edilen mühimmatlar :
Havaların soğuk olduğu, yağışlı olduğu bir zamanda, net tarihini şu anda hatırlayamıyorum ancak arkadaşım korucubaşı K. yeni bir silah (tabanca) almıştı, bu tabancayı ilk QA, zaman denemişti bu nedenle tarihini bu vesileyle öğrenip haricen size bildireceğim. Yaylabaşı Karakol Komutanı Murat Astsubay benim arkadaşım olan korucubaşı K'i eğitim, için atışa çağırın iş. K. de o sırada beraber olmamız nedeniyle beni çağırdı daha doğrusu K. bana atisin olduğunu söyleyerek, bu atışa birlikte gidelim teklifinde bulununca bende kabul ettim. Bu şekilde karakolun yaptığı eğitim atışlarına biz korucular da rutin olarak katılmaktayız. Bu şekilde önce karakola gittik. Karakoldan sortland'a binerek atış mahalline gittik, atışa giden diğer grupta transit minibüs ile atış yerine gittiler. Atılacak mühimmatlar da transit minibüs ile götürülmüştü. Ancak ben burada dikkatimi çeken nokta, gittiğimiz atış mahalli her zaman karakolun ati£ yaptığı alan değildi. İlk defa bu mahalle gelmiştik. İlk önce yeni gelen acemi askerlere Murat Astsubay atıflarını yaptırıp onları karakola gönderdi. Geride ben, K., S. (korucular), Murat Astsubay ve bir uzman çavuş ile birkaç tane de asker kalmıştı. Murat Astsubay askerlere atılan mermilerin bos kovanlarını toplaması talimatını vermişti. Burada yaptığım atışta; basta bomba atar mühimmatı olmak üzere, uçaksavar mermisi, kalesnikof mermisi, tabanca mermisi, bixi mermisi, olmak üzere çok sayıda atış yaptık. O kadar çok mühimmat atı^ı gerçekleşirdik ki sadece bomba atar mermisini hatırlayabildiğim kadarıyla 4-5 sandık bomba atar mermisi atılmıştı. Diğer saydığım mermiler de çok sayıda idi. Ancak kaç tane attığımızı net olarak hatırlayamıyorum. Çünkü bunların hepsini kendilerine mahsus silahlarıyla atarak atı^ı gerçekleştirdik. Ben yapılan atısın bir eğitim atışı olduğunu bildiğimden, daha doğrusu bana eğitim atışı yapılacağı söylendiğinden, atışlarda normal eğitim atışlarında olması gereken belli bir hedef gözetilerek atış yapılması gerekirken buradaki mühimmatları atarken hiçbir şekilde hedef gözetmeksizin gelişigüzel hedeflere, havaya ateş edilmek suretiyle atış yapılıyordu. Ben bu duruma bir anlam verememiştim. Murat Astsubaya hedef gözeterek düzenli bir şekilde atış yapalım dediğimde. Murat Astsubay, eliyle bana bos versen bunlara karışma seklinde bir işaret yaptıktan sonra "Sen sadece mühimmatları at, bir an önce isimizi yapalım, bu mühimmatları bitirip karakola dönelim." diyerek bu konularda çok acelesinin olduğunu ortaya koydu. Ben hatta Murat Astsubaya "Komutanım bomba atar mühimmatlarını daha dikkatli atalım arka arkaya atıyoruz, hangisinin patlayıp hangisinin patlamadığını anlayamıyoruz, şayet bunlardan patlamayan olursa buralarda çobanlar geziyor birisinin eline geçer ise Allah komşunun o zaman patlar ve ciddi sıkıntı olur. Attıklarımızın patladıklarını teyit edelim ve yavaş yavaş atalım." seklindeki teklifime de çok sıcak bakmadı. Seri atıflara hızla imhaya devam ettirdi, sadece yanındaki askerlere atılan mühimmatların patlayıp patlamadıklarını dinleyip dikkat etmelerini, patlamayan olursa söylemeleri talimatını verdi. Bu şekilde yapılan atıflar 1-2 saat sürdü. Murat Astsubay oradaki askerlere bos kovanların tamamını-toplattı. Hatta atış için kullandığımız silahlarla uyum sağlamayan mermilerde olduğunu tespit ettik. Bu tespiti de bu mermilere silahta sıkışma yapması üzerine yapmıştık. Sıkışan bu mermilerin Bixi veya G-3 silahlarda sıkışma yaptığını hatırlıyorum. Sıkışma yapan bu mermilerin hangi silaha ait olduğunu ben anlayamadım. Farklı bir yapıya sahipti. Hatta sıkışma üzerine birkaç tane mermide zedelenme olmuştu. Bu mermileri Murat Astsubay tekrar kasaya geri koydurdu, diğer mermilerden ayrıştırdı. Patlatılamayacağı anlaşıldığından bu mermileri kasasına geri koydurdu. Her merminin ve mühimmatının bulunduğu kasa ayrı ayrıydı. Mühimmatlar arasında ben el bombası atmadım. Ancak beraber olduğumuz korucubapı K. konuşmasında; atılan mühimmatları ima ederek "bu atılan mühimmatlar ne ki, biz Murat Astsubay ile beraber daha farklı mühimmatlar da el bombası ve roketatar da attık." seklinde konuşmuştu. Ben de roketatar mermilerini daha önceki zamanlarda da. imha işlemi yaptığımız o günde karakol komutanının odasında bir tane roket atar görmüştüm, gördüğüm Law silahı da olabilir, yanında da bir sandık kapalı vaziyette mühimmat vardı. Bu mühimmatla da bu .silaha ait olduğunu tahmin ettim. Ben yapılan atısın her zamanki eğitim atış yerinde yapılmayışından ve Murat Astsubayın çok tedirgin olarak mühimmatların bir an önce imha edilip, isimizi tamamlayıp karakola dönelim şeklindeki sözlerinden bu mühimmatlardan kurtulmak amacıyla oradan bizlerle beraber imha ettirildiğini düşünüyorum. Çünkü normal bir eğitim atıcında daha dikkatli hedef gözeterek, silahların ve mermilerin nitelikleri anlatılarak belirli mesafelerden ati£ yapılmakta iken, o günkü imhada bu niteliklerdenJıiçbirisine dikkat edilmeden gelini güzel tamamen kurtulmaya yönelik atışlar yaptırıldı. Özellikle bomba atar mermilerini atarken hedef gözetmeksizin hızlı atış yaptırdı. Hatt%bir arkadanım bomba atar mermisinin nasıl atıldığım bilmiyordu, Murat Astsubayın ısrarı üzerine nasıl atıldığını öğretmeden atış yaptırdı, Allah'tan herhangi bir sıkıntı-doğmadı, Murat Astsubay bize "bir an önce atın su mühimmatları bitirelim karakola dönelim" diyordu, Hatta arkadaşım K. Murat Astsubay'a "Komutanım bunları niye bu şekilde patlattırıyorsun, yazık değil mi diye sordu, Murat Astsubay da tedirgin bir şekilde bunların zimmet fazlası olduğunu, imha edilmesi gerektiğini söylemişti, ben o zaman bu mühimmatların imha ediliş amacını çok anlayamamıştım. Ancak aradan geçen zaman içinde Murat Astsubayın samimi olduğu ve sürekli arkadaş gibi görüştükleri başta Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen olmak üzere tanımadığım ve bu şekilde sıkça görüşen kişilerin Murat Astsubayı pis işlerinde kullandıklarını düşünüyorum. Çünkü Murat Astsubayın komutanlığını yaptığı karakol hem merkeze çok yakın ve hem de o alan çok ıssız bir bölgedir bizim mühimmatları imha ettiğimiz ver özellikle ıssız bir verdir. Burası Yaylabaşı köyünün güney doğu kısmına düşmektedir, köy ile burası atasında bir tepe bulunmaktadır. Bu şekilde tepe olduğu için bizim o bölgede yaptığımız imhalardan çıkan ses çevrede duyulmasına engel olmaktadır, g. isimli korucu Murat Astsubaya atılan mühimmatların esas gece atışında bize yararlı olacağını, neden gece eğitimi yerine bu mühimmatları gündüzleyin attırdığını, gece atsak daha iyi olurdu tarzda sözler söyleyince Murat Astsubay "Eğer bunları gece patlatsaydık çevreden duyanlar olurdu ve patlama görüntülerini çevreden görenler olurdu, bu da bizim için sıkıntı olurdu." demişti. Biz böyle söylerken aklımızda hiç art niyet yoktu, bu mühimmatların bir maliyetinin olduğunu, devletin bunları parayla satın aldığını düşünerek, atış yapılırken bile eğitimli bir şekilde atalım ki bize faydası olsun diye düşünüyorduk
Buradaki olayda arkadaşım K. yeni bir silah almıştı, ilk defa bu silahı buradaki imha olayında denedi. Arkadaşımın silahı aldığı tarihi öğrenip net tarihini ortayla çıkartabilirim ve size bildirebilirim. K.'in silahı ruhsatlıydı. Ayrıca mühimmatları imha ederken yanımızda kalan Birkaç tane askerlerinde isimlerini öğrenip size bildireceğim
2) Yaylabaşı bölgesindeki intikal:
2009 yılı yaz girişinde Murat Astsubay intikal olacağını, bu intikale bizim de katılmamızı istemişti. Biz korucu olduğumuz için zaman zaman bu şekilde yapılan intikallere katılırız. Hatta birlikte operasyona gideriz. Bu şekilde yapılan intikale ben, diğer korucu arkadaşlarım K., Ş., K., H. ve A. olduğu halde Yaylabaşıkarakolundaki askerlerle birlikte askeri araçlarla gündüz vakti Ergan dağına doğru intikale baştandı. Yolun aşağı yukarı yansında Ardıçlı geçildi, dağın zirveye yakın noktasında bulunan zannediyorum 2. kar ölçüm cihazının olduğu noktaya geldiğimizde araçlardan indik. Murat Astsubay burada bize dönerek "biraz sonra önemli komutanlar gelecek buranın güvenliğini alalım" dedi. Bunun üzerine biz askerlerle birlikte yaya olarak bulunduğumuz noktadan Ergan dağının doğusuna doğru biraz daha yüksekçe bir alana "çıkıp orada gerekli güvenlik önlemlerini alıp beklemeye başladık. Buradan geldiğimiz yolun bir kısmı görünüyordu, sürekli olarak Murat Astsubay gelen heyetteki komutanlarla görüşüyordu, benim ısrarla sorularıma rağmen bu heyetin niçin geldiğini söylemedi. Gelen heyetin Ardıçlı göletini geçtiğinde bizim bulunduğumuz noktadan görülüyordu. Bu esnada biz harekete geçtik. Bu esnaya kadar araziyi çok iyi bildiğim için sevk ve idare benim istediğim şekilde oluyordu. Bu noktadan sonra sevk ve idare Murat Astsubaya geçti bana hiçbir şey sormadı. Kendisi en öne geçince ben arkada kaldım. Bulunduğumuz noktadan aşağıya doğru kötü yerlerden indirdi. Bu şekilde araziden tekrar yukarıya çıktığımız Ardıçlı gölünün daha aşağısında bir noktaya geldik. Burada bizi dağa çıkaran araçlar bekliyordu. Bu araçlara binerek Ardıçlı gölüne geldik. Murat Astsubayın beklediği çok önemli komutanlar da 4x4 bir araçla oradaydı. Bu komutanlar biz yakardayken dağa doğru araçla tırmandıklarını görmüştüm. Ardıçlı gölünü yukarıya doğru geçmişlerdi. Biz intikal sonrası Ardıçlı göletine aşağıdan tekrar geldiğimizde bu komutanlar demek ki dağın belli bir yerine kadar araçla çıkıp geri dönmüşlerdi. Bu komutanlar sivildi. Ancak daha önceden sürekli Yaylabaşı karakoluna gelip gittikleri için bunları tanıdım. Bir tanesi Sedat astsubaydı, biri Ersin Üsteğmen, birisi de Nedim Binbaşıydı Bu ortamda yapılan intikalin çok yanlış olduğunu ve saçma olduğunu, askerin aşağıya inerken çok kötü yerlerden geçirildiğini, sürekli dik yerlerden indirildiğini gördüğümden dolayı tepkimi ortaya koymak adına böyle intikal olmaz olsun diyerek konuştum. Ancak oradaki Nedim Binbaşı vs. gülerek kafaya takma olur böyle şeyler diye cevaplandırdılar. Burada yemek yedik. Bizim dağın tepe noktasında (Zindanların alt kısmı) geliş güzergahının güvenliğini aldığımız yerden gelen Nedim Binbaşının da içinde bulunduğu 4x4 pikap türü Jandarmaya ait araç ile Ardıçlı gölünün yukarına doğru geçtiklerini biz tepeden görmüştük. Hafta 1 nolu kar ölçüm cihazını da geçtiğini de görmüştüm. Biz bu sırada aşağıya doğru inmeye başladık. Bizim buradan hareket ettiğimiz zaman ile Ardıçlı gölüne aşağıdan geldiğimiz zaman arasında aşağı yukarı 2 saatten daha fazla zaman geçmişti. Ben 2 nolu kar ölçüm cihazının olduğu yerde bıraktığımız diğer korucu arkadaşlara böyle bir komutanların yanlarına gelip gelmediğim sorduğumda gelmediklerini söylemişlerdi. Nedim Binbaşı ve yanındakiler bu kadar zaman içerisinde yukarda ne yaptılar bilmiyorum. Aracın arkasında birşeyler olduğunu gördüm ancak içleri boştu/ Branda örtülmüş gibiydi.. Bu kadar zaman İçerisinde yukarda bir yerde bu malzemelerin içinin boşaltılıp posasının da tabiri caiz ise arabanın arkasına tekrar konulduğunu düşündüm. Böyle bir amaçla yukarıya çıkılıp malzeme gömüldüyse, bu olayın iç yüzünü Murat Astsubay kesinlikle biliyordur. Çünkü biz yaptığımız intikalde hiç alışık olmadığımız şekilde bir intikal yaptık, daha sonra da böyle bir intikal yapılmadı. İntikal sırasında yanımdaki Uzman Çavuşla, konuşurken bile, Uzman Çavuşun böyİe intikal mi olur, hayatımda böyle bir intikal yapmadım diye kızdığına şahit oldum. Murat Astsubay'ın sanki belli bir amacı varmış ve bu amacı gerçekleştirmek için bizleri kullandığını, bunu da intikal adı altında gerçekleştirdiğini tahmin ediyorum.
Ardıçlı gölünde fazla durmadık. • Yemeklerimizi yedikten sonra Yaylabaşı'na doğru hareket ettik. Bu sırada ben Nedim Binbaşı'nın aracının arka tarafına binmek istedim. Ancak Nedim Binbaşı benim kendi yanlarına kabin içine binmemi söyledi. Aşağıya kadar bu kişilerle beraber geldim. Ş. ve K. ismindeki korucu arkadaşlar da hava iyi olduğu için aşağıya inmek üzere bu pikabın arkasına binmiş olabilirler ancak tam emin değilim.
Böyle bir intikalin daha mühimmatları imha etmeden çok kısa süre önce benim olmadığım bir zamanda arkadaşım K.'in anlatımından öğrendiğim kadarıyla yapıldığını biliyorum. Bu intikal Seyit Ali tepesine yapılmıştı. Ben bu intikalde yoktum. Bu intikalden kısa bir zaman sonra mühimmat imha ettirildi. Her iki intikalde komutanların çok ciddi şüphe çeken hareketleri olduğu için benim katılmadığım bu intikalde bizim imha ettiğimiz mühimmatları çıkartmış olabilirler.. Benim katıldığım intikalde de Nedim Binbaşı, Ersin Üsteğmen ve Sedat Astsubay tespit edemediğimiz dağın bir yerine böyle bir mühimmatı gömmüş olabilirler. Çünkü Ardıçlı gölünün yukarıya doğru geçtikleri halde yukarıdaki korucu arkadaşların bulundukları alana gitmedikleri gibi onlarla görüştürülmemişler. Hiç karşılaştırılmamışlar. Bu komutanlarla Ardıçlı gölünde karşılaştık.
3) Ülkücülerin sokağa dökülmesi:
Ben ülkücü-bir 'insanım, vatanımı milletimi çok severim. Yaklaşık 2 - 3 ay kadar önce, 2009 yılı Ekim ayı içerisinde ben Yaylabaşı beldesindeki Toki inşaatında çalışıyordum. Gündüz öğle yemeği sırasında Murat Astsubay üniformalı olarak yanıma geldi. Yanımda kimse yoktu. Ben yemek yiyordum. Herkes yemeğini yeyip_işinin başına geçmişti. Murat Astsubay gelerek oturdu. Kendisine çay verdim. Hanımı da TOKİ inşaatında ofisle çalışmaktadır. Murat Astsubay gelirken de çok garip bir şekilde gelmişti. Ben tam kapının karşısında oturuyordum ve kapı açıktı. Murat Astsubay içeri girdi ben kendisini gördüm ancak kendisi beni görmedi. Oradaki odada hanımı çalışıyordu. Orada Murat Astsubay hanımına İbo nerede diye sordu. Ben bunları duydum ve kendisinin yemekhaneye yanıma geldiğini gördüm. Burada bana "Ya sen ülkücüsün, Erzincan da ülkücüler niye sokakta değil, sokaklar neden boş, şu ülkücüleri sokağa dökerek sokakları biraz hareketlendirelim." dedi. Bunun üzerine ben önceden buna benzer bir olay yaşadığımı ve dayak yediğimi ancak bu olaydan dolayı hiç arkamda durmadığını ifade ederek, önceden arkamda durmadınız ki şimdi ben niye bu işi yapayım dedim. Murat Astsubay "ya Önceki olay kişisel bir olay, ama bu yapmam istediğim olay toplumsal bir olay, şu anda böyle bir olaya ihtiyacımız var. Ergenekon'dan tutuklulara ülkücülerin yardım etmesi lazım. Ülkücülerin yardımı da bu şekilde olacak. Ülkücüleri sen yeter ki sokağa çıkar biz bu insanların yemesini İçmesini karsılarız, maddi manevi sana destek oluruz. Yeter ki sokaklar biraz hareketlensin" diyerek ısrar etti. Ancak ben böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmediğimi ve böyle bir çalışmanın kendisine zarar vereceğini söyleyince Murat Astsubay işi şakaya dökmeye kalkarak kapatmaya çalıştı. Murat Astsubay yanıma geldiğinde tedirgin, acelesi var gibi, kendisini birisi bekliyor ve hemen ona yetişecek gibi bir hali vardı. O tarihte Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen henüz tutuklu değillerdi, simdi anlıyorum ki Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen Murat Astsubayı yönlendirmiş olabilirler çünkü dağdaki intikal sırasında benim cep telefonum çaldı. Melodisi "Türkiyem" şarkısına ayarlıydı. Murat Astsubay o sırada Nedim Binbaşıyla telefonda konuşurken benim telefonumda Türkiyem şarkısını ona dinleterek benim ülkücü olduğumu Nedim Binbaşıya anlatmış oldu. Murat Astsubay bu olaydan daha önceki zamanlarda da ülkücülerin sokağa çıkması gerektiğini laf aralarında söylüyordu ancak bu defa çok açık olarak bunun yapılmasını benden istedi ve ülkücülerin sokağa dökülerek Ergenekon'da yargılanan kişilere yardımcı olacağımızı onlara bu şekilde destek olacağımızı söylüyordu. Ancak ben kabul etmedim. Ben kabul etmeyince kendi akıllarına göre beni köseye sıkıştırmak ve dediklerimi yapmamı sağlamak amacıyla olur olmaz yerlerde bana ceza yazdırdılar, bir taraftan da Murat Astsubay beni telefonla arayarak sanki kendisi iyi polis rolündeymis gibi benim ceza meselelerim olduğunu bunu konuşup halletmek istediğini söylüyordu. Hatta arkadaşım K.'in söylediğine göre: bana yazılan cezalan kendileri ödeyeceklenniş. Bana bu şekilde yaklaşmaya çalıştılar ancak ben amaçlarının doğru olmadığını, yaptırmak istedikleri eylemlerin yapılması halinde ülkeme zarar verebileceğini düşünerek bir daha kendisiyle görüşmemeye çalıştım.
Ben bu teklifi sonraki zamanda partideki arkadaşlarıma da açtım. Partinin aracı olarak kullanılmak istendiğini söyledim. Partideki yönetici arkadaşları bu şekilde haberdar ettim. Onlarda böyle bir şeyi kesinlikle tasvip etmediklerini net olarak ifade ettiler. Tam da o günlerde MHP genel başkanı Devlet BAHÇELÎ'nin televizyonlarda "Sokak eylemlerine karışan, sokağa dökülen kimselerin kesinlikle teşkilatla bir ilgi ve alakasının bulunmadığını" söylemişti. Ayrıca sokağa dökülen kimselerin ülkücü olsa bile kesinlikle teşkilatın bu tip olayları tasvip etmediğini, onaylamadığını ifade etmişti. Murat Astsubay öyle zannediyorum ki yukardan aldığı talimatla hareket ediyordu. Bana gelip ülkücüleri sokağa döktürmek isterken diğer taraftan başka grupları sokağa dökme gayreti içerisinde idi. Bu şekilde Erzincan ilini karıştırmayı amaçlıyordu. Ben kabul etmeyince Korucubaşı K. ile bu konuda irtibat kurmaya çalıştılar, aynı teklifi ona da yakmışlar. Ancak K.'in de bu teklifi kabul ettiğini zannetmiyorum. Çünkü K., Murat Astsubay'ın kendisinden ülkücülerin sokağa dökülmese noktasında kendisinden beklenti içerisinde olduğunu söylemişti. Ardıçlı göletinin oradaki çeşmede sol örgütlerin sloganları yazılı idi Bunu gören korucu K. bana dönerek "Biz de şu Türk İntikam Tugaylarını (TİT) faaliyete geçirsek biz de buraya TİT yazardık" demişti. Bu görüşmeden sonra zaman diliminde TIT'in kurulması ile ilgili bazı faaliyetler oldu ancak, faaliyete geçirilemedi. K.'in böyle bir teklifi Murat Astsubayın isteği üzerine yaptığını düşünüyorum. Çünkü K. kendi başına böyle bir şeyi mümkün değil düşünemez.
4) Darbe duyumları ile ilgili:
Erzincan Çatalören köyünde yaklaşık 2-2.5 ay kadar önce arkadaşlarla yemek yiyorduk, bu sırada benim akrabam olan ancak ismini veremeyeceğim kişi ortamda "Ülke bölünme aşamasına geldi. 2012 de ülke bölünecek, bölünmemesi için ordu darbe yapacak, darbenin altyapısı şu anda hazır. Erzincan'da ordu evinde yemekte komutanlar darbeyi konuşuyorlar." anlamında sözler söyleyince korucu K. kendisini uyararak "Söylediklerini kulağın duyuyor mu?" diye söyleyince akrabam "darbeyi kararlaştıran ve darbe yapacak olan ordu, bunun konuşulduğu yerde ordu komutanının bulunduğu ortam, buradaki kişilerin darbe yapılacağını bilse ne olur, bilmese ne olur, ben yalan bir şey söylemiyorum." diye cevap vermişti. Bu akrabamdan öğrendiğime göre Erzincan'da ki ordunun üst yönetimi halen darbe konusunda aynı düşünmekte ve hatta şunu söyleyebilirim Genelkurmay Başkanı'nm haricinde üst düzey komutanlar darbe yapmayı düşünüyorlarmış. Ancak bu konuda vermiş olduğum ifade görgüye değil tamamen duyunıa dayalıdır" şeklinde ifade vermiştir.(K 7 S 66-71)
12- GİZLİ TANIK ÇATALARMUT:
"Ben Erzincan II Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaparım. 27,10,2009 günü görevimin basında iken önceye dayalı arkadaşlığımız bulunan tanık GÖYNE kendisine ait O 535xxxxx nolu telefonundan kullanmakta olduğum O 505xxxxx nolu telefonumu, takriben 11.30-12 sıralarında arayarak kontörün az olduğunu, hemen kendisini arayıp arayamayacağımı sordu, ben de kapat hemen arıyorum diyerek kapatıp kendisini arayarak konuşmaya başladık. Tanık Göyne olay günü balık tutmak, amacıyla zaman zaman gittiği Çatalarmut köyünün yakınındaki Göyne barajının iç kısmında suların çekilmiş olduğunu, oltasını suya atacağı uygun bir yer ararken, göl yükselti ölçme kulesinin olduğu alana geldiğini, o sırada yerlerde saçıl ı ve dağınık vaziyette çok sayıda el bombasının ve mermilerin bulunduğunu, bu mühimmatın Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatının olabileceğini söyleyerek ihbarda bulundu. Ben hemen telefonu kapatır kapatmaz amirlerime durumu intikal ettirdim ve amirlerimle beraber ben de hemen tarafıma yapılan ve oldukça önemli gördüğüm bu ihbarın doğru olup olmadığını anlamak için ihbarda geçen baraj gölüne gittik. -Orada ihbarı yapan arkadanım bekliyordu. Bize mühimmatların olduğu alanı gösterdi, ihbarcının gösterdiği alanda toprak üzere dağınık vaziyette çok sayıda mermilerin ve el bombalarının olduğunu gördük, daha sonra sıralı amirlerimiz vasıtasıyla olay adliyeye intikal ettirildi. Benim mühimmat olayı ile ilgili tarafıma yapılan ihbar konusunda bilgi ve görgüm bunlardan ibarettir" seklinde beyanda bulunmuştur.(K 7 S 84)
ŞÜPHELİLERİN BİREYSEL DURUMLARI:
Silahlı olarak ülke genelinde faaliyet gösterdiği anlaşılan Ergenekon Terör Örgütünün, gerçekleştireceği eylemler için sakladığı nicelik ve nitelik olarak vahim olan silah ve mühimmatın kolluk görevlilerince ardı ardına yapılan operasyonlarla yakalanması ve terör suçlan kapsamında ceza davalarına konu edilmiş olması, Ergenekon Terör Örgütünün deşifre edilmesine ve eylem kapasitesinin düşürülmesine yol açmıştır. Ancak mensupları hakkında açılmış bulunan soruşturmaları ve davaları sonuçsuz bırakma ve delilleri karartmayı stratejisinin bir parçası ve devamlılığı sağlamanın garantisi olarak gören Ergenekon Terör Örgütünün, ilerleyen dava sürecinde hukuka uygun olarak elde edilen ve suç konusu olayları bütün boyutlarıyla temsil eden delillerin ciddiyetine gölge düşürmek, Ergenekon Terör Örgütünün hakkında düzenlenen iddianamelerde ileri sürülen suçlamalara karsı yürüttükleri propaganda çalışmalarım güçlendirmek, özelliklede, kendisine karsı kararlı bir mücadele ortaya koyan kolluk görevlilerini yıldırmak ve Ergenekon Terör Örgütünün asli amaçlarına ulaşmak maksadıyla, kamu görevlileri bakımından oldukça üst düzeyde temsil olanağı yakaladıkları Erzincan'da, İstanbul'da örgüte karsı yürütülen başka dosyanın şüphelisi Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı Adli Tıp Kurumu raporuyla sabit olan bir planı icraya koydukları anlatılmaktadır.
1 - ŞÜPHELİ SALDIRAYBERK:
Ergenekon Terör Örgütünün Erzincan yapılanmasının yöneticisi olan sanığın Erzincan ilinde Ergenekon Terör Örgütünün faaliyetlerini örgütün amaçlan doğrultusunda koordine edip yönettiği, İstanbul'da örgüte karsı yürütülen başka dosyanın şüphelisi Dursun Çiçek'in hazırladığı sabit olan bir planın Erzincanda icraya konulmasını sağlamak üzere farklı kamu kurumlarında görev yapan örgüt mensubu sanıkları organize ettiği, örgütün amaçları doğrultusunda örgütün hedefi olan kişi, grup ve kurumların üzerlerine, evlerine güvenlik kurumlan adına yapıldığı izlenimi verilerek, haber elemanı adı altında kullanılan kişiler aracılığıyla suç eşyası, silah vs. konulması-organizasyonunu yönettiği, 29 Mart seçimlerinden önce 3. Ordu Komutanlığı bünyesinde düzenlediği Seminer adı altındaki toplantılarda seçimlerden sonra darbe yapmak, bu gerçekleştirilemezse, 2009 sonlarına doğru Gülen cemaatı içerisinde bulunan bazı öğrencilerle, cemaat bağlantılı birkaç rütbeli askeri konuşturarak cemaati kıskaç altına almak ve 2011 seçimlerinden önce anketlere göre AKP'nin önde olması durumunda askeri müdahale yapmak kararlarının alındığı dosyadaki Gizli Tanık Efe beyanından ve teşhisinden anlaşılmıştır.(K 7 S 90-94, K 8 S 178-179)
Şüphelilerden Orhan Esirger 'de ele geçen ve 183 no ile numaralandırılan CD içerisindeki, "3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk ile ilgili değerlendirme, doç x" isimli dosyada aynen; "Erzincan ve civarındaki alevi köyleri özel olarak ilgilenmekte, bu köylerin ihtiyaçlarının giderilmesi için Ordunun imkanlarını kullanmaktadır. Yaptığı yardımlar nedeniyle alevi köyleri ve dedeler tarafından sevilmekte, dedeler tarafından kendisine takdir beratları verilmektedir" şeklinde yer alan bilgiler Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün Erzincan yapılanmasının lideri durumundaki şüpheli Saldıray Berk'in amacını ortaya koymaktadır. Bir ordu komutanının jandarmanın istihbarat raporuna girecek şekilde mezhep ayırımcılığı yapması Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün' ülkemizde yaşayan kişiler arasında çatışma çıkararak toplumsal barışın bozulması, buna bağlı olarak yürütme organının zafiyete düşürülerek ülkede kaos ortamı yaratılması ve sonucunda askeri darbeye zemin hazırlanması amacıyla örtülmektedir.
Şüpheli Saldıray Berk'in bu tavrıyla üzerine -atılı Ergenekon terör Örgütünün gerçekleştirmeye teşebbüs ettiği, T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışması ile ortaya çıkan amaç ile uyumlu çalıştığı ortaya çıkmıştır.
Soruşturma kapsamında ulaşılan deliller nedeniyle Ergenekon silahlı terör örgütünün Erzincan yapılanmasının en üst düzeydeki yöneticisi olduğu değerlendirilen 3. Ordu Komutanı Şüpheli Saldıray BERK'in savunmasının alınması mümkün olmamıştır. Şüphelinin üzerine atılı Ergenekon Terör örgütüne üye olmak suçundan şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması için, Cumhuriyet Başsavcılığımızca, 3. Ordu Komutanlığına faks çekilerek davet edilmiş, bu davete her hangi bir cevap verilmemesi üzerine, bu kez Cumhuriyet Başsavcılığımızca Merkez Komutanlığı kanalıyla bizzat tebligat yapılarak davet edilmesine rağmen, görevli olduğunu gerekçe göstererek şüpheli ifade vermek için gelmemiştir.
Soruşturma kapsamında bulunan şüphelilerin çoğunun tutuklu olması, şüphelilerden birinin C.Başsavcısı olarak görev yapması ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 95. Maddesi uyarınca hakim ve savcılara ait davaların acele işlerden sayılması nedeniyle şüpheli Saldıray Berk'in ifadesi almamadan kamu davası açılmıştır.
İfadeye çağrılan ancak ifade vermeye gelmeyerek en son görevli olduğu yolunda mazeret öne süren şüpheli Saldıray BERK, Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli Recep GENCOGLU'nun gözaltına aldırılarak Erzurum'a getirtildiği gün Erzincan'da 3. Ordu Komutanlığına ait askeri araçlardan oluşan bir konvoyu önce şehir içinde dolaştırıp Erzurum istikametinde bulunan Üzümlü ilçesi kavşağına kadar intikal ettirerek geriye döndürmüştür. Anayasa ve yasaların verdiği yetkiye dayanarak görevini ifa eden özel yetkili C.Başsavcı Vekilliğimiz tarafından bu hareket yürütülmekte olan soruşturma nedeniyle gözdağı verme girişimi olarak algılanmıştır. Şüphelinin kendisine yasalar çerçevesinde verilen 3. Ordu Komutanlığındaki yetkisini, böyle bir girişimde kullanması da düşündürücüdür.
2-ŞÜPHELİ İLHAN CİHANER:
Erzincan C. Başsavcısı olarak görev yapan şüpheli İlhan Cihaner hakkında özel yetkili C.Başsavcı Vekilliğimizce CMK'nun 250-251 Maddesi kapsamında yürütülen soruşturmanın hukuki dayanakları yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Şüpheli ilhan Cihaner'in Ergenekon Terör Örgütünün Erzincan yapılanması içerisinde, örgütün faaliyetleri çerçevesinde diğer şüphelilerle birlikte faaliyetlerde bulunduğu, bu kapsamda;
Ergenekon Silahlı Terör Örgütü soruşturmaları kapsamında ele geçirilen silahların kolluk güçleri tarafından konulduğu 'biçimindeki Ergenekon Silahlı Terör Örgütü iddialarını güçlendirmek ve elde edilen yasal delilleri zayıflatmak maksadıyla örgütün Erzincan yapılanmasına dahil olan şüpheliler tarafından 27.10.2009 tarihinde Catalarmut Barajına mühimmat bırakılması ve silahların polis tarafından konulduğu iddiasının ileri sürülmesi şeklindeki senaryo üretilmesi eyleminde yer aldığı(K 5 S 246-247),
Erzincan MİT Müdürlüğünde görev yapan sanıklar Kıvılcım Üstel, Sadri Barkın ince ve Şinasi Demir'Je birlikte Erzincan'daki Kurdoğlu ve Fethullah Gülen cemaati olarak' bilinen grupların ev ve işyerlerine ve buralarda bulunan Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün hedefindeki bazı kişilerin çantalarına ve üzerlerine silah ve suç eşyası koydurmak ve bu grup, kurum ve kişilerin silahlı terör örgütleri ile organik ilişki içinde olduklarını ileri sürmek biçiminde gerçekleştirilmek istenen organizasyonun plan ve icrasında yer aldığı(K 7 S 95-105, 110-111), şüpheli Ersin Ergut'un beyanına göre il jandarma komutanlığında bu faaliyetlerin icrası amacıyla yapılan toplantılara başkanlık ettiği(K 7 S 235-240),. şüpheli İlhan CİHANER'in Mit Görevlisi Şüpheli Kıvılcım ÜSTEL ve ismi tespit edilemeyen Başka bir görevli ile birlikte tanık Erzincan ile buluştuklarında (MİT görevlilerini kast ederek) "sen ağabeylerinin dediklerini neden yapmıyorsun, bu ağabeylerin senden ne istiyorsa tereddütsüz yap, bu senin için çok iyi olur, onların isteklerini yerine getirirsen, çok para kazanırsın, iyi yerlere gelirsin, aksi takdirde senin için hiç iyi olmaz, eğer bizi deşifre edersen, bize zarar vermeye kalkışırsan belki biz zarar görürüz ama seni ve aileni de bitiririz, ağabeylerinin memur olduklarını biliyoruz, onların memuriyet hayatları sona erer, anne-babanı yok ederiz" şeklinde kendisini ve ailesini birden fazla kişi ile birlikte ölümle tehdit ettiği(K 7 S 95-105, K 8 S 201),
İstanbul'da örgüte karşı yürütülen başka dosyanın şüphelisi ve Erzincan'da uygulamaya konulan planın hazırlayıcısı Dursun Çiçek ile 2009 yılı yerel seçimleri döneminde Erzincan Orduevinde toplantı yaptığı, Cemaat olarak bilinen gruplara ilişkin olarak şüpheliler Şenol Bozkurt ve Nedim Ersan'ın getirdiği dinleme kayıtlarını kabul ederek bunlar üzerinden haricen işlemler yürüttüğü, sanıklar Şenol Bozkurt ve Recep Gençoğlu ile birlikte Gülen grubu evleri olarak bilinen bazı evlere silah koyma işinin organizasyonunda yer aldığı, Erzincan'da görev yapan II Müdürlerinin AKP' li oldukları iddiasıyla onlar hakkında aleyhe bilgi toplama faaliyetini organize ettiği, şüpheliler Saldıray Berk, Recep Gençoğlu ve Şinasi Demir ve aralarında Ersin Ergut'un da bulunduğu jandarma istihbarat görevlileriyle birlikte Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün amaçlan doğrultusunda toplantılar yaptıkları(K 7 S 90-94), Şüpheli II Jandarma Komutanlığı personeli olan bir kısım şüphelilerin gizli tanık X ile illegal amaçlı görüşmeler yaptıkları, bu görüşmelerde Erzincan Emniyetine yönelik yapmayı planladıkları komployu gerçekleştirmek için bu kişiyi yalancı tanık olma konusunda ikna etmeye çalıştıkları, bu komplonun içinde Cumhuriyet Başsavcısı şüpheli İlhan CİHANER'in de aktif" olarak bulunduğu, tanığı ikna etmek için devreye girdiği, şayet tanığa şüpheli'jandarma personelince 'yalancı tanıklığı' kabul ettirilmesi halinde ifadesinin İlhan CİHANER tarafından alınacağı, bu dosyanın Erzurum'a kesinlikle gönderilmeyeceği ve kendisine hiçbir zarar gelmeyeceği, deşifre olmayacağı konusunda İlhan CİHANER'in de teminat verdiğinin tanığa söylenerek ikna etmeye çalıştıkları, şüpheli İlhan CİHANER'in bu suretle emniyete yönelik yapılmak istenen komplonun hukuki altyapısını hazırlama görevi üstlendiği(K 7 S 86-88, K 5 S 246-247)
Bazı gizli tanıkları( Dosyanın şüphelileri Erdal ZİREK ve Ömer BAYSAN) jandarma personeli ile birlikte çeşitli vaatler ve baskıyla kandırarak 07/01/2010 tarihinde içeriği itibarıyla tamamen gerçek dışı (Cumhuriyet Savcısı Osman SANAL'ın bilgisi dahilinde Savcı Bayram BOZKURT'un kendilerinden para karşılığı bomba temin etmelerini ve bu bombaları Jandarmanın bahçesine gömmelerini, daha sonra Savcı Osman Sanal'a usulen ihbar edip onun bu yerlere operasyon düzenleyerek rütbeli Askerleri Ergenekon üyeliğinden tutuklattırmasını sağlamaya dair) sahte ifade tutanakları düzenlediği (K 7 S 279-281), sonraki bir gün Mesai Saati sonrası Erzincan Emniyet Müdürü Süleyman OGUZ'u Jandarmaya Çağırıp orada kendisinden üç-beş tane el bombası istediği, emniyet Müdürlüğünün bu teklifi kabul etmediği( Klasör-14, S.208) , bunun üzerine 09/01/2010 tarihinde Erzincan Jandarma Komutanlığına ve 11/01/2010 tarihinde Jandarma Genel komutanlığına yazı yazarak "muhbire/şüphelilere teslim edilmek üzere patlayıcı özelliği engellenmiş ve teknik takibi olanaklı" mühimmat ve silah istediği(K 7 S 380/11,380/5), Cumhuriyet Başsavcısı Şüpheli İlhan CİHANER tarafından Muhbir X ve Muhbir. ,.NA olarak kodlanan Erdal ZIREK ve Ömer BAYSAN isimli kişilerin 07/01/2010 tarihli ifadelerinin Savcı Osman SANAL'ın Erzincan ilinde Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yürüttüğü soruşturmayı tamamen sonuçsuz bırakacak nitelikte olmasına ve bu ifadelerde Osman ŞANAL'a çok ciddi bir suç atılmasına rağmen , bu Şüphelilerin Erzurum Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman ŞANAL'a 12/01/2010 günü akşamı ifade vermeye gittiklerini öğrendiğinde; Savcı Osman ŞANAL'ı aradığı ve Muhbir X ve muhbir Y olarak aldığı Erdal ZİREK ve Ömer BAYŞAN'ın ifadelerini saat 20:12 de Cumhuriyet Savcısı Osman ŞANAL'a faksladığı(K 7 S 279-281), bu kimilerin 12/01/2010.tarihinde C.Başsavcılığımızda avukat huzurunda alınan ve aynı gece 00:30 da biten ve 13/01/2010 günü mahkeme huzurunda alınan beyanlarında; şüpheli ilhan CİHANER tarafından kendilerine yapılan vaad ve temin edilen menfaat karşılığında 07/01/2010 tarihli ifadeyi imzaladıklarını, o ifadelerinin içeriğinin gerçek olmadığını, Başsavcı tarafından dikte ettirildiğini anlatmışlardır. (K 7 S 267-270, 271-274,282-284). Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan CİHANER ertesi gün kendisini sorumluluktan kurtarabilmek için Erdal ZİREK ve Ömer BAYSAN hakkında sorutturma başlatmıştır.(K-12)
3- ŞÜPHELİ ALİ TAPAN:
Şüpheli Ali TAPAN'ın Erzincan İl Jandarma komutanı olması nedeniyle, Jandarma istihbarat şube Müdürlüğü personeli olan tutuklu şüpheliler üzerinde denetim, gözetim, emir-komuta yetkilerinin bulunduğu, bu yetkileri ile şüpheliler Saldıray BERK ve ilhan CIHANER'in verdiği illegal talimatları yapma/yaptırtma görevi üstlendiği, yapılan sun'i (yalancı) gizli tanık bulma işlemini bizzat yürüttüğü, bu konuda gizli tanık yapmak istedikleri kişiyi vaat karşılığı ikna etmek için görülme yaptığı, ayrıca irticayla mücadele eylem planının uygulanması için emir ve talimat verdiği anlaşılmıştırfK 7 S 86-88, K l S 198, K 6 S 287-296).
4-ŞÜPHELİ RECEP GENCOĞLU:
Şüpheli Recep Gençoğlu'nun 2007-2009 Temmuz tarihleri arasında Erzincan il jandarma komutanı olarak görev yaptığı, Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün Erzincan yapılanması yöneticisi şüpheli Saldıray Berk'in talimatları altında, jandarma kolluğunun ildeki en sorumlu kişisi olmanın getirdiği yetki ve avantajları da kullanarak il Jandarma görevlisi şüpheliler Şenol Bozkurt, Nedim Ersan, Ersin Ergut, Orhan Esirger ve Murat Yıldız'ı Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda koordine ettiği, Şüpheli Şenol Bozkurt'la birlikte cemaat evlerine yönelik operasyon planlayıp bu doğrultuda sanık Şenol Bozkurt'a silah ve esrar vereceğini vaat ettiği, ikna edilen öğrencilerle cemaat mensuplarının suç unsuru içerecek şekilde konulmalarının sağlanmasını istediği ve örgütün hedefine konulan İliç C.Savcısı aleyhine delil sağlamak, kadınlarla uygunsuz görüntülerini temin etmek, kendisinde silah ve tarihi eser yakalamak için delil uydurmak girişimlerinde bulunduğu, Gülen cemaati evleri olarak bilinen evlere daha sonra yakalamak üzere silah koymaya çalınma eylemini organize ettiği (K 7 S 76-81, 89,
3. Ordu Komutanlığının düzenlediği seminer adı altındaki darbe toplantısının yapıldığını ve kendisinin de bu toplantıya katıldığını ifadesinde kabul ettiği,
Erzincan'da görev yaptığı dönemde şüpheliler Şenol BOZKURT, Ersin ERGUT ve Nedim ERSAN' m sicil ve rütbe amiri olduğu, bu şüphelilerin yaptıkları tüm çalışmaların kendisinden habersiz ve izinsiz, hatta emri olmaksızın illegal faaliyette bulunmalarının söz konusu olamayacağı,
II jandarmada yapılan toplantılarda sühpeli Ersin ERGUT' ta ele geçirilen notlarla ilgili olarak,bu toplantıları düzenleyen kişinin bizzat şüpheli Recep GENCOĞLU olduğu, bu toplantıların bir kısmına şüpheli İlhan Cihaner' inde iştirak ettiği, illegal emirleri şüpheliler Recep Gençoğlu ve İlhan Cihaner tarafından birlikte verildiği,
Şüpheliler Ersin ve Orhan' in dijital verilerinde bulunan çok sayıda fişleme belgelerinin bizatihi bu toplantılarda şüphelinin verdiği emirler doğrultusunda toplandığı,
Şüpheli Ersin ERGUT' tan ele geçen ve üzerinde EGOS.com.tr yazılı not defterinin son sayfasında "24 aralık 2008-aşırı sol terör örgüt faaliyetlerinin arttırılması", şeklinde..'not, bulunduğu, bu notun amacının ergenekon terör örgütünün hedeflerinden olan sokak hareketlerinin başlatılması, terör örgütlerinin faaliyetlerinin arttırılmasıyla meydana gelebilecek kaos ortamının meydana getirilmesi sonucunda gerek TBMM' nin ve gerekse yürütme organının görevini kısmen veya tamamen yapmasına engel- olunması olduğu, bu suretle darbe ortamı meydana getirilmek istendiği,
Şüpheli Recep GENÇOĞLU' nün diğer şüpheli Şenol' a telefonda "Erzincan da senden büyük bir operasyon istiyorum, benden silah mı istiyorsun, esrar mı istiyorsun, ne istiyorsan yerine gelecek, yeter ki cemaat evlerini tespit ev bu cemaat evlerine dört ay içerisinde operasyon yapacağız ,gerekirse cemaat evlerine yönelik yaptığımız teknik takip dikkate alınarak bol bol ikna ettiğiniz öğrencilerle cemaatteki insanların telefonla görüşmelerini sağlayın, bol bol suç unsuru konuşulsun, ayrıca bu iliç savcısından haber çıkmadı" seklinde talimatlar verdiği, bu talimatlar neticesinde şüpheli senol bozkurt un erzincan da üç adet ev tuttuğu ve içine de öğrencileri yerleştirdiği,
Halen İstanbul' da devam eden Ergenekon Silahlı Terör Örgütü dosyasında sorutturulan ve kovuşturulan şüpheliler Veli KÜÇÜK, Murat EKE, Mehmet ÜLGER, Taylan ÖZGÜR KIRMIZI, Hasan Atilla UĞUR, Mehmet Şener ERUYGUR, Hayrettin ERTEKİN, Hamdi GÖKHAN ECEVİT, Emin Caner YİĞİT ile çok sayıda telefon görüşmesinin bulunduğu; anlaşılmıştır.
5- ŞÜPHELİ NEDİM ERSAN;
J l Ağustos 2008 günü Erzincan Kemah ta meydana gelen 9 askerimizin şehit olduğu olayda teröristlerin köyde olduklarına dair olay öncesi yapılan ihbarı doğruladığı, ancak ihbarı değerlendirmediklerini kabul ettiği, Catalarmut baraj göİetinde bulunan mühimmatları kabul etmediği, ancak şüpheli Ersin in ve şüpheli Ali TAPAN in bu mühimmatlarla ilgili olarak bir kimiyle görüşüp mühimmatların emniyet tarafından konulduğuna dair ifade vermesi noktasında şahsın yalancı tanıklık yapmasını istediklerine ilişkin görüşmeleri kabul ettiği, bu konuda kendisinin de bilgisinin olduğu ancak görüşmelerde bu kişinin kendilerine Catalarmuttaki mühimmatların emniyet tarafından konulmuş olabileceğini söylediği, bu suretle tevilli oJarak üzerine atılı uydurma tanık bulmak suretiyle emniyete karsı komplo yapmak suçunu kabul ettiği, ayrıca bulunajı mühimmatların içerisinde birkaç mermi kutusunun üzerinde "EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ" yazmasından yola çıkarak, bu olayı emniyetin planladığını ve bu mühimmatları buraya emniyetin koyduğunu söyleyebilecek kadar ileri gittiği, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
6-ŞÜPHELİ ERSİN ERGUT ;
Şüphelinin Erzincan İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şubesinde üsteğmen olarak çalıştığı, Ergenekon Terör Örgütü soruşturmaları kapsamında ele geçirilen silahların polis tarafından konulduğu biçimindeki Ergenekon Terör Örgütü iddialarını güçlendirmek maksadıyla Ergenekon Terör Örgütü Erzincan yapılanmasına dahil olan şüpheliler tarafından 27.10.2009 tarihinde Catalarmut barajına mühimmat bırakılması ve silahların polis tarafından konulduğu iddiasının ileri sürülmesi seklindeki eylemde yer aldığı, şüpheliler Recep Gençoğlu ve Yasar Bas'la birlikte Ergenekon Terör Örgütü hedefine koyduğu İliç C.Savcısı aleyhine delil sağlamak, kadınlarla uygunsuz görüntülerini temin etmek, kendisinde silah ve tarihi eser yakalamak için delil uydurmak girişimlerinde bulunduğu, Gülen cemaati evleri olarak bilinen evlere daha sonra yakalamak üzere silah koymaya çalışma eyleminde yer aldığı saptanmıştır.
Ersin ERGUT un bilgisayarından dökümü yapılan Catalarmut barajında Içfmühirrra'âÜ^rf bulunmadan yaklaşık 17 gün kadar önce 10.10.2009 günü saat 00.04 de oluşturulduğu.anlaşılan belgenin mühimmatlarla ilgili komplo ile ilgisi olduğu değerlendirilmiştir Bu belgenin içerisinde 3.ordu komutanlığının, Cumhuriyet başsavcısının, Nedim binbaşının, ali tapan in , muhtarın, isimlerinin geçtiği tespit edilmiştir.(K.-5,S.257-258, 246-247)
Ayrıca arama kararı üzerine evrakları arasında yapılan incelemede "sol terör örgütü faaliyetleri arttırılacak" seklinde el yazısı nota rastlandığı, şüpheli beyanında bu belgeyi ve yine harddiskinde ele geçirilen Erzincan daki özellikle emniyet bölgesinde bulunan kimileri üniversite öğretim üyelerini, gülen grubuna ait olduğu iddia edilen kurum çalınanlarını ve öğrenci velilerini, fişlemelerine ilişkin herhangi bir kabulde bulunmamış, inkar cihetine gitmiştir. Şüpheli beyanında sürekli olarak bir taraftan el yazısı notları kabul etmiş ve fakat diğer taraftan bu notlarda yazılı bulunan önemli delilleri tevil cihetine gitmiştir. (K-6 S 230), (K-7 S.237)
7- ŞÜPHELİ ORHAN ESİRGER;
Şüpheli Orhan ESİRGER in ASAF kısmında görev yaptığı, evinden ele geçirilen 183 nolu princo marka cd içinde yapılan incelemede FGE.dll olarak isimlendirilen dosyanın bulunduğu, bu dosyanın gizlenmek amacıyla kullanıcı tarafından *.dır olarak değiştirildiği ve bu şekilde kullanılamaz hale getirildiği, bu dosyanın yapılan çözümünde Erzincan il merkezinde bulunan gülen grubuna ait olduğu anlatılan "abiler ve ablalar.xls isimli excel dosyası ve adresler.doc word dosyasının bulunduğu bu dosyaların içerisinde çok sayıda kişinin isim ve açık adreslerinin bulunduğu,
OSAK.dll isimli dosyanın x.dll olarak değiştirildiği, bu dosyanın içerisinde 3.ordu komutanı Orgenerala Saldıray BERK ile ilgil olarak değerlendirme.doç.*isimli word dosyası bulunduğu, bu dosya içerisinde saldıray berk ile ilgili değerlendirme notlarının bulunduğu, ayrıca dört adet resmin bulunduğu, bu fotoğraflarda saldıray berk in erzincan a bağlı alevi köylerine yapmış olduğu ziyaretlere ilişkin olduğunun belirtildiği,
Yine oct 2006_XACT_x64.cab.rar isimli dosyanın bulunduğu ancak bu dosyanın kurulum dosyası olmadığı halde sanki kurulum dosyasıymış gibi izlenim yaratılmaya çalışıldığı, bu dosya içerisinde "bilgi notu başlıklı bir belgenin bulunduğu, bu belge içerisinde askeri hastane içerisinde türbanlı olarak muayene olan kimilerin fişlendiği,
Aynı dosya içerisinde Fethullah gülen grubunun erzincan daki kamu personeli olduğu iddia edilen kimilerin açık adres ve açık kimlik bilgilerinin yazılı olduğu,
Erzincan otlukbeli okullarına kayıtlı öğrencilerin excel dosyası içerisinde ailelerinin fişlendiği,
Üniversitede okuyan ve fethullahcı oldukları iddia edilen öğrencilerin listesinin olduğu, Ele geçirilen belgelerden birinde "AŞIRI SAĞ TERÖR ÖRGÜTLERİ" ballığı altında yüzlerce kurum ki^i ve cemaatin yazılı bulunduğu bunlar arasında "AK PARTİ, GÜLEN CEMAATI vs. bulunduğu hakkında mahkemelerce verilmiş herhangi bir karar olmamasına rağmen, bu kurumlan ve cemaatleri terör örgütü olarak nitelendirdikleri,
Ismailağa cemaati üyelerine ilişkin ayrı bir fitleme dosyasının bulunduğu, Yine evinde yapılan aramada ele geçirilen "ASAF SEMİNER (isimsiz)" İbareleri bulunan CD içerisinde ki sunumda fethullah . gülen grubunun üniversite yapılanmalarına ilişkin kodlamalarla kimilerin belirtildiği,bu kodlardaki isimlerin yine şüpheliden ele geçirilen dijital veri içerisindeki gülen grubuna mensup olduğu iddia edilen ki^i listeleriyle karşılaştırıldığında bu listelerdeki kişilere ait kodlamalar olduğu,
Jandarma istihbarat şubesindeki jandarma istihbarat şube müdürünün günlük toplantıyı alay komutanıyla yaptığı, istihbarattaki toplantıyı alay komutanı veya şube müdürünün istediği zaman yaptığını, bu toplantılardan 28 ekim 2009 tarihindeki ve sonraki süreçteki toplantılarda
Çatalarmut barajındaki mühimmatlarla ilgili toplantıyı Nedim Ersan'ın yaptığını, bu toplantılarda "mühimmatlarla ilgili kesinlikle konuşulmayacak" vb seklindeki talimatların bizzat Nedim Ersan tarafından verildiğini beyan etmiştir.
8-ŞUPHELI ŞENOL BOZKURT
Şüphelinin Erzincan İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şubesinde astsubay olarak çalıştığı, şüpheliler Recep Gençoğlu, Ersin Ergut'la ve Yaşar Baş'la birlikte ETÖ nün hedefine koyduğu İliç C.Savcısı aİeyhine delil sağlamak, kadınlarla uygunsuz görüntülerini temin etmek, kendisinde silah ve tarihi eser yakalamak için delil uydurmak girişimlerinde bulunduğu, Gülen cemaati evleri olarak bilinen evlere daha sonra yakalamak üzere silah koymaya çalışma eyleminde ve Ergenekon Terör Örgütünün faaliyetlerinde kullanılmak üzere Erzincan dışından silah temin edilmesi işinde yer aldığı, şüpheli Nedim Ersan ile birlikte cemaat olarak bilinen gruplara yönelik gaynresmi dinleme kayıtlarını şüpheli İlhan Cihaner'e ulaştırdıkları, Gülen grubu evleri olarak bilinen evlere daha sonra yakalanmak üzere silah koyma işini şüpheliler İlhan Cihaner ve Recep Gençoğlu ile birlikte organize ettikleri, motor kızlar diye tabir ettikleri bazı kızları Ergenekon Terör Örgütünün lehine istihbarat toplamak, para temin etmek ve hedefteki kişileri tuzağa düşürmek için kullandıkları, şüpheli İlhan Cihaner'in talimatı ile yürütülen ve Ismailağa cemaati olarak bilinen grup hakkındaki soruşturma kapsamında göz altında iken ikiz bebeklerini düşüren bir kadının şikayetini tehdit ve şantajla önlediği anlaşılmaktadır.
GÜLEN cemaatinin evlerine ve yurtlarına silah ve bomba koydurmak için yoğun çalışma içerisine girdiği, bu planı da şüpheli İlhan Cihaner in talimat ve yönlendirmesiyle gerçekleştirdiği, Ergenekon Terör Örgütü davasında tutuklanan Ali Oktay ŞAHBAZ isimli şahıs ile görüşmesinin bulunduğu anlaşılmıştır.
9- ŞÜPHELİ MURAT YILDIZ:
Şüpheli Murat YILDIZ'ın Erzincan merkeze bağlı Yaylabaşı Jandarma karakol komutanı olarak görev yaptığı, merkeze bağlı ve aynı zamanda çok da yakın olması nedeniyle İl Jandarmada görevli diğer üst rütbeli şüphelilerce kullanılmaya müsait bulunduğu, bu üst rütbeli şüphelilerin illegal işlerinin bir kısmını şüpheli Murat YILDIZ'ın sorumluluk alanı içinde gerçekleştirdikleri, şüpheli Murat YILDIZ'ın da kendi özgür iradesiyle bu şüphelilere yardım etliği, aynı zamanda bu şüphelinin Ergenekon Terör Örgütünün amaçlan doğrultusunda yapılması planlanan faaliyetlere de bizzat katıldığı, Gizli Tanık beyanlarına göre; şüpheli Murat YILDIZ'ın sokakların hareketlenmesi, ortalığın karışması, vatandaşlarımızın sun'i olarak karşı karşıya getirilmeleri, alevi-sünni, eski deyimle solcu-ülkücülerin karşı karşıya getirilmeleri için faaliyet icra ettiği, bu bağlamda gizli tanıkları bu yönde azmettirdiği, bu amacın gerçekleşmesi için görevini de ihmal ettiği anlaşılmıştır. Her ne kadar diğer şüpheliler gibi bu şüphelinin de memur olduğu anlışılmışsa da, üzerine atılı suçun memuriyet göreviyle bir ilgisinin bulunmadığı göz önüne alındığında bu eylemleri kişisel olarak icra ettiği sonucuna varılmıştır.
Şüpheli Murat YILDIZ'ın sorumluluk alanının Erzincan merkeze bağlı, çok yakın olması ve aynı zamanda da arazi yapısı itibariyle her türlü illegal eylemin yapılabileceği nitelikte ıssızlıkta bulunması nedeniyle dosyamız şüphelileri üzerlerine atılı illegal eylemleri bu bölgede şüpheli Murat'ın da açık desteğiyle oldukça rahat bir şekilde yürütmüşlerdir. Gizli tanık beyanlarına göre; şüpheli Murat YILDIZ'ın çok sayıda mühimmatı bölgesinin sahip olduğu ısız konumu nedeniyle gelişigüzel şekilde imha ettirerek hakkında olası bir Ergenekon soruşturmasını engellemek istemiştir. Çok sayıda mühimmatın imhası konusunu şüpheli Murat kendi ifadesinde tevilli olarak ikrar etmiştir. Şüphelinin alınan ifadesi dikkatle değerlendirildiğinde, kendisiyle ilgili gerek mühimmatların imhası ve gerekse ülkücülerin sokağa dökülmesi/ alevi-sünni çatışması çıkarılması gibi diğer konularda da gizli tanık beyanlarını doğruladığı anlaşılacaktır.
Şüpheli Ergenekon amaçları doğrultusunda o derece ileri düzeyde eylemlere girişmiştir ki, gizli tanık beyanlarını göre; olası bir darbe sonrasında kimin hangi görevi üstleneceği, aralarında irtibatın ne şekilde sağlanacağı gibi konularda bile konuşma ve görevlendirme yaptığı tespit edilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli Murat YILDIZ'ın evinde ve işyerinde-yapılan arama ve el koyma öncesi, bir şekilde bu durumdan haberdar olan şüphelinin eşi. vasıtasıyla 2 çanta dolusu suç eşyasını kaçırdığına dair duyumlar alınması üzerine gerekli çalışmalar ivedilikle yapılmış ve neticede kaçırılan 2 çanta dolusu suç eşyası saklandıklaır yerde (Yaylabaşı Karakolunun yakınında bulunan ve halen inşaatı devam eden TOKİ konutlarından birinde) bulunmuştur. Bu çantalar müdafii huzurunda açıldığında çok sayıda resmi ve özel belgenin yanı sıra çok sayıda dijital verilerin de bulunduğu görülmüştür. Bu çantalar içinde Erzincan II Jandarma Merkez Komutanı Necip KIZILKAYA'ya ait hard disk ve diğer belgeler de ele geçirilmiştir. Necip KIZILKAYA arama esnasında çekilen kamera kayıtlarından da açıkça anlaşılacağı üzere, bu eşyaların kendisine ait olduğunu, İl Jandarmaya yönelik bir arama beklediklerinden buraya sakladıklarını beyan etmiştir.
Necip KIZILKAYA'nın bu beyanından da açıkça anlaşıldığı üzere, Yaylabaşı karakolu stratejik olarak oldukça büyük bir öneme sahiptir. Bu karakolun komutan olan şüpheli Murat'ın da diğer şüpheliler için ne derece önem arz eden bir işleve sahip olduğu görülmektedir.
11- ŞÜPHELİ AHMET SARAÇLAR
Şüpheli Ahmet SARAÇLAR'IN Erzincan 3. Ordu Komutanlığı karargahında istihbarat biriminde görev yaptığı, soruşturmanın başlangıcı itibariyle dosyaya şüpheli olarak dahil edilmemişken diğer şüpheli Ersin ERGUT'un arama ve el koyma öncesi kaçırdığı Lap Top'una ait hard diskin bulunması amacıyla yapılan çalışmalar neticesinde Erzincan FFT Bilgisayar'da arama ve el koyma yapıldığında toplam 20 adet hard diske el konulduğu, bu hard disklerin incelenmesi sonucunda da hem şüpheli Ersin ERG ITT UN KAÇIRDIĞI Hard Disk bulunmuş ve hem de tesadüfen şüpheli Ahmet SARAÇLAR'A AİT Hard disk bulunmuştur. Bu hard disk üzerinde yapılan incelemede çok sayıda fişleme dosyalarının bulunduğunun görülmesi üzerine de dosyaya dahil edilmiştir.
Şüpheli Ahmet SARAÇLAR'a ait bulunan hard disk içerisinde başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın eşleri olmak üzere çok sayıda bakan ve milletvekilinin eşleri hakkında değerlendirme raporlarının yer aldığı fişleme dosyası , şuanda iktidarda bulunan AKPARTİ'nin Siyonizm ile nasıl irtibatlı bulunduğu, Siyonizm ile aralarında ne tür bir bağlantının bulunduğuna dair fotoğraflarla da desteklenmiş sözümona bağlantılarının bulunduğuna dair sunumların bulunduğu,
Gerek Sayın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN ve gerekse eşi Emine ERDOĞAN'IN çok lüks alışveriş merkezlerinde bulunan lüks mağazaları kapattıracak kadar lüks alışverişe, gösterişe düşkün olduklarına varana kadar değerlendirmeler yapıldığına ilişkin yine fotoğraflarla desteklenmiş sun'i sunumlar bulunmuştur.
Bu şüphelinin 3. Ordu Komutanlığı bünyesinde bulunun istihbarat biriminde görev yapmakta olması, bu komutanlığın başında da diğer şüpheli Saldıray BERK'in bulunması birlikte değerlendirildiğinde, bu çalışmaların şüpheli beyanlarının aksine şüpheli Saldıray BERK. kaynaklı bulunduğu, onun emir ve talimatıyla derlenip toparlandığı, gerek Cumhurbaşkanını ve gerekse Başbakanı eşlerinden dolayı yıpratmayı amaçlayan, ülkede kaos ortamı meydana getirmeyi ve dolayısıyla Yasama ve Yürütme Erklerinin Anayasal görevlerini kısmen veya tamamen yapmalarını engellemeye, bir darbe ortamı oluşturarak illegal surette yönetime el koymayı hedefleyen çalışmalar içinde bulundukları değerlendirilmektedir.
Şüphelinin alınan beyanında her ne kadar bu fişleme dosyalarını internette gezinirken indirdiğini ileri sürmüşse de, tespit edilen fişleme dosyalarının Ergenekon Terör Örgütünün faaliyet alanlarından biri olması, internetten indirildiğine ilişkin her hangi bir kaydın bulunmaması(elde edilen fişleme dosyalarının büyük kısmında internetten indirildiğine ilişkin bir atıf bulunmamıştır.), şüphelinin bu tür beyanlarının aksine üzerine atılı Ergenekon terör Örgütünün amaç ve eylemleri ile örtüşen şekilde devlet yöneticilerimizi, eşlerini açıkça fişlediği anlaşılmıştır. Bu şekilde yapılan değerlendirme nedeniyle de şüpheli ifadesinin tevilli ikrar olarak değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.
12- ŞÜPHELİ YAŞAR BAŞ
Şüphelinin Erzincan ilinde Avcılar kulübü başkanı olarak görev yaptığı, oldukça uzun bir zamandan beri Ergenekon Terör Örgütünün içinde yer aldığı, verilen görevleri yerine getirdiği, halen İstanbul C.Başsavcılığında hakkında soruşturma bulunduğu anlaşılan şüpheli .emekli Orgeneral Tuncer KILIÇ ile samimi düzeyde tanıttığı, şüpheli Yasar'ın eğitimi, konumu ile emekli orgeneral Tuncer KILIÇ'm konumu karşılaştırıldığında, aralarındaki bu ilişkinin hayatın olağan akışına çok da fazla uygun düşmediği, şüpheli kendi beyanlarında da bu samimi ilişki oldukça ayrıntılı olarak anlattığı, bir kısım gizli tanık beyanlarında (Gizli tanıklar EFE ve MUNZUR) Şüpheli Yaşar BAŞ'ın Erzincan'da Ergenekon Terör Örgütünün sivil kanat sorumlusu olduğunun belirtildiği, tanık beyanlarında bu durumu doğrulayan şekilde Erzincan merkezde bulunan Şömine Cafe'de yapılan eğlenceye özellikle davet edildiği, katılımcı rütbeli subaylardan sonra gelmesine rağmen geldiğinde tüm rütbelilerin ayağa kalktıkları, şüpheli Yaşar B AŞ'm ancak işaret etmesi üzerine yerlerine oturdukları hususları da bu şüphelinin Ergenekon Terör Örgütünün Erzincan yapılanmasında oldukça önem arz eden yere sahip olduğunu orta koymaktadır.
Şüpheli Yaşar BAŞ beyanında bu eğlenceye diğer şüpheli Şenol BOZKURT tarafından davet edilmesi üzerine katıldığını, eğlence esnasında Cafeye başka müşterilerin alınmadığını, bunun karşılığında şüpheli Şenol'un Cafe sahibine yüklü miktar para verdiğini belirtmiştir. Bu ve diğer beyanları gizli tanıklar EFE ve MUNZUR'un verdikleri bilgilerin ne derece önemli ve doğru bilgiler olduğunu da göstermektedir. Ayrıca, üst rütbeli görevlilerin arasında şüpheli Yaşar BAŞ'ın da bulunması -kendi beyanıyla - salt avcılık merakı ve/veya avcılar kulübü başkanı sıfatıyla açıklanamaz
13-ŞÜPIIELİLER SİNASİ DEMİR,KIVILCIM ÜSTEL, SADRI BARKIN İNCE;
Şüpheli Şinasi Demir'in Erzincan MİT il müdürü diğer 2 sanığın ise aynı yer personeli oldukları, dosya kapsamına göre; sanıkların Ergenekon Terör Örgütü Erzincan yapılanmasını faaliyet bazında ilk kez ortaya çıkaran eylemleri başlattıkları, şüphelilerin planlı bir istihbarat faaliyeti kapsamında olmaksızın, yetkili merci ve sıralı amirlerin izni ve talimatı bulunmaksızın konusu suç teşkil edecek biçimde; Ergenekon Terör Örgütünün hedefine koyduğu bazı kişi, kurum ve grupları kurumsal olanakları da kullanmak suretiyle illegal olarak takibe aldıkları, Ergenekon Terör Örgütünün amaçlan doğrultusunda Ergenekon Terör Örgütünün hedefi olan kişi, grup ve kurumların üzerlerine, evlerine güvenlik kurumları adına yapıldığı izlenimi verilerek angaje edilen kişiler aracılığıyla suç eşyası, silah vs konulması organizasyonunda şüpheli İlhan Cihaner ile birlikte yer aldıkları, iddiaya göre bazı kişileri kapsayan infaz listeleri hazırladıkları, angaje edilen kişiyi, ikna ve korkutulması bağlamında şüpheli İlhan Cihaner'le görüştürdükleri tespit edilmiştir.
Bu üç şüphelinin yaklaşık bir yıl boyunca irticayla mücadele eylem planının hayata geçirilmesi amacıyla gizli tanık Erzincan a zaman zaman para vererek ikna yoluyla ve zaman zaman da tehdit ve şantajla korkutarak ve baskı altına alarak illegal amaçlarını gerçekleştirmede kullandıkları, bu kapsamda gizli tanık Erzincan in beraber kaldığı yıldırım yüzbaşı isimli kişinin Bayburt gezisi esnasında gizlice resmini çektirip aldıkları,
Gizli Tanık Erzincan ı istenileni yaptırmak üzere ikna etmek amacıyla diğer şüpheli ilhan CİHANER ile tanıştırdıkları ye İlhan CİHANER in kendisini savcı hüseyin olarak tanıttığı, bu görüşmede şüpheli ilhan CİHANER in gizli tanık Erzincan'ı ölümle tehdit ettiği, İlhan CİHANER in de tanık Erzincan ı şantaj yaparak Mit görevlilerinin istediği herşeyi yapması talimatım verdiği, Gizli Tanık Erzincan' ı verilen talimatlar gereğince gülen grubuna ait Otlukbeli kolejine giderek ısrarla misafirhanede kalmak istediğini beyan ettiği, bilahare ısrarının nedeni araştırılınca gerçek amacım söylediği ve pişman olduğunu beyan ettiği, şüpheli Mit görevlilerinin kendisine gülen grubuna ait herhangi bir kurama yerleşmesine ve daha sonra verilecek, mühimmatları bu kurumlara yerleştirmesini istediklerini ikrar ettiği, buna dair dosya içerisinde' ortam "görüntü' kaydının da bulunduğu, Anlaşılmaktadır.
ŞÜPHELİLERİN SAVUNMALARI
Şüpheliler üzerlerine atılı suçlamaları inkar etmişlerdir, ancak yukarıda anlatılan eylemleri nedeniyle üzerlerine âtılı suçlan işledikleri anlaşılmıştır.
ŞÜPHELİLER HAKKINDAKİ SEVK MADDELERİ
1-Şüpheli Saldıray Berk'in Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2,
2-Şüpheli İlhan Cihaner'in Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nün 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a ve 9. maddeleri yollamasıyla, işlediği esmi belgede sahtecilik suçundan TCK'nun 204/2-3, tehdit suçundan TCK'nun 106/2-c, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
3- Şüpheli Ali Tapan'm Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53 ve 58/9 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
4- Şüpheli Recep Gençoğlu'nun Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nün 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53 ve 58/9 maddeleri uyarınca _ cezalandırılmasına karar verilmesi,
5- Şüpheli Nedim Ersan'ın Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nün 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
6- Şüpheli Ersin Ergut'un Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2, Aynı suç isleme kararı altında birden fazla kişinin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına 'veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme suçundan TCK'nun 135/2, 43, 137/1-a, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
7- Şüpheli Orhan Esirger'in Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 3 14/2, Aynı suç işleme kararı altında birden fazla kişinin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme suçundan TCK'nun 135/2, 43, 137/1-a, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
8- Şüpheli Şenol Bozkurt'un Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2, Aynı suç işleme kararı altında birden fazla kişinin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme suçundan TCK'nun 135/2,s43y,J,37/l-a, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
9- Şüpheli Murat Yıldız'ın Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nün 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
10- Şüpheli Şinasi Demir'in Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a ve 9. maddeleri yollamasıyla, imlediği tehdit suçundan TCK'nun 106/2-c, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
11- Şüpheli Sadri Barkın İnce'nin Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nün 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a ve 9. maddeleri yollamasıyla, islediği tehdit suçundan TCK'nun 106/2-c, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
12- Şüpheli Kıvılcım Üstel'in Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nün 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a ve 9. maddeleri yollamasıyla, imlediği tehdit suçundan TCK'nun 106/2-c, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
13- Şüpheli Ahmet Saraçlar'ın Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
14- Şüpheli Yaşar Baş'ın Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Üyesi olma suçundan TCK'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
Taner AKSAKAL
Cumhuriyet Başsavcı Vekili CMK 250.Madde İle Yetkili
Kamu adına talep ve iddia olunur.26.02.2010
(AT-AT)