Ergenekon iddianamesi/BÖLÜM IV ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ EYLEMLER,

BÖLÜM IV

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ EYLEMLER,

değiştir

1. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ıskata teşebbüs

2-Darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik,

3- 05 Mayıs 2006 tarhinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesi merkezine el bombası atılması.

4-10 Mayıs 2006 tarihinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesine el bombası ile ikinci saldırının gerçekleştirilmesi.

5-11 Mayıs 2006 tarihinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesine el bombası atılmak suretiyle üçüncü saldırının gerçekleştirilmesi.

6- 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN'in öldürülmesi ve 2 üyenin yaralanması.

7-13 Haziran 2007 günü İstanbul-Ümraniye İlçesinde bir adrese düzenlenen operasyonda 27 adet el bombası ele geçirilmesi.

8-25.06 2007 tarihinde Eskişehir'de emekli Yüzbaşı Fikret EMEK'den 12 adet el bombası, 2 adet uzun namlulu silah, llkg C3 patlayıcı madde, llkg TNT patlayıcı madde, 2 adet ruhsatsız silah ve bol miktarda dokümanın ele geçirilmesi.

9-Devlete ait gizli bilgi ve belgelerin elegeçirilip amacı dışında kullanılması,

10-Kişilerin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme eylemleri,

11- Silahlanma, ruhsatsız silah bulundarma ve taşıma eylemleri, olarak Gerçekleştiği,

1. TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ CEBREN ISKATA TEŞEBBÜS, DARBE ORTAMI HAZIRLAMAK AMACIYLA HALKI TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNE KARŞI SİLAHLI İSYANA TAHRİK,

değiştir

Ergenekon terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi ve hükümetini ortadan kaldırmak için Türk Silahlı Kuvvetleri içinde varolduğunu düşündükleri resmi hiyerarşiye uymayan bir grubun askeri müdahale yapması için tahrik etmek ve darbe için gerekli ortamı hazırlamaya yönelik faaliyetleri:

18/10/1982 tarihli, 2709 Sayılı Anayasamızın "Egemenlik" başlığını taşıyan 6. maddesinde: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti egemenliğini, Anayasanm koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" hükmü getirilmiştir.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ demokrasi tarihimizde kendi amaç ve çıkarlarına aykırı gördüğü tüm yönetimleri yok edip yerine kendi amaç ve çıkarlarına uygun yönetimleri işbaşına getirmeyi ilke edinmiştir. Özellikle genel seçimler sonrası meşru yollarla, halk iradesi ile yeniden tesis edilmiş Yasama ve Yürütme erklerini kullanmaya mezun siyasi yapılanmaları bir türlü içine sindirememiş ve demokratik yollarla bu siyasi yapılanma ile mücadele etmek yerine "suikast", "dezenformasyon", "hukuk dışı müdahalelere(darbe) uygun ortam hazırlama" , "halkı isyana, kanun ve kurallara uymamaya teşvik" gibi bir misyonla mücadelesine başlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletini anti-demokratik yollarla ele geçirip kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda bir yönetim kurmayı amaçlayan ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ mensuplarının Anayasamızın 6. maddesinde belirtilen millet iradesini tamamen hiçe sayarak bu nihai amaca ulaşabilmek için her türlü illegal yolu mubah gördükleri gibi bu uğurda ülkede kaos oluşması, terör olaylarının artması ve ekonomik kriz çıkması için her türlü eylemi gerçekleştirmekten çekinmedikleri görülmüştür.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ nün millet iradesiyle iktidara gelmiş yönetimleri devirmek için, bazen başbakana suikast planlan hazırladığı, bazen dez-enformasyon yaparak yıpratmaya çalıştığı, tüm bu yollara başvurup sonuç alamayınca da ülkemizi kaosa sürükleyecek eylemler gerçekleştirip, gerekli ortamı hazırlayarak, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde askeri hiyerarşiye aykırı hareket etmesini istedikleri bir grubun askeri darbe yapması için göreve çağırdıkları tespit edilmiştir. Gizli Tanık 17 nin 11.06.2008 tarihli ifadesinde,

Bu olaydan yaklaşık 10 gün sonra KAHRAMAN ŞAHİN ile NİYAZİ KIYAK' m VELİ KÜÇÜK' ün Ümraniye ilçesinde Güvenlik şirketi aracılığıyla korumasını yaptırdığı bir binaya gittiklerini, burada VELİ KÜÇÜK' ün adamlarını ,mülkiyeti Anayasa Mahkemesi eski başkanına ait olduğu söylenen boş olan ve eski bir hipermarket olduğu söylenen bu binada barındıklarını, yaklaşık 15 kişi olduğunu, bunun dışında sürekli gelip gidenler bulunduğunu, bu kişilerin de hepsinin sabıkalı tipler olduğunu Veli KÜÇÜK' ünde buraya gelerek kendileri ile görüştüğünü dernekte anlattıklarına şahit olmuştum. Zaten bu ziyaretten sonra da Ümraniye' deki bu yerden derneğe sürekli genç kişiler gelmeye başladı. Dernek içersinde VELİ KÜÇÜK' ün Cumhuriyet muhafızları adında bir birim oluşturduğu, işe almak istediği 150 kişiyi bu amaçla istediği, güvenlik şirketi görüntüsü altında bu kişileri eğiteceği, bu kişilerin öncülüğünde diğer sivil toplum kuruluşlarının da katılımı ile Ankara'da meclis önünde büyük bir kalabalığın toplanacağı, toplanan insanların birden bire ceplerindeki kalpakları, bordo ve siyah bereleri takarak meclise yürüyecekleri, kalabalığın önünde bu oluşumda yer alan AHMET HURŞİT TOLON ve bir kısım emekli paşaların yer alacağını, meclisi koruyan askeri birliğin bu kişileri görünce direnemeyecekleri anlatılıyordu. Hatta bu fikrin hayata geçirilmesi için İstanbul yeşil direkteki tekstilcilere 10.000 adet kalpak, bere sipariş verildiği, ancak maliyetin yüksek olmasmdan dolayı bundan vazgeçildiği. Bunları VELİ KÜÇÜK' ün Azerbaycan'dan temin edip getirteceği konuşuluyordu. Bunları MEHMET FİKRİ KARADAĞ' m ağzından bizzat duydum. MEHMET FİKRİ KARADAĞ'm hükümetin ihanet içersinde olduğu, başka ihanet edenlerinde bulunduğu, elinde 13.500 kişilik bir ihanet edenlerin listesi olduğu, zamanı gelince hepsinin hesap vereceği, halkın aylaklandırılmasının gerektiği şeklindeki konuşmalarına bizzat şahit oldum. Hatta ordunun gerekli müdahaleyi yapmadığından yakınıp bizzat genel kurmay başkanına küfür ettiğini de duydum. Dediği,

Ergenekon terör örgütü mensuplarından ve üst düzey yöneticilerinden olan şüpheli İlhan SELÇUK, 3886 tape numaralı, 07.02.2008 günü saat: 12.51 sıralarında İ.Y. ile yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; "... şimdi yalnız 2 tane şey var, EĞER KAPATMA DAVASI AÇILIRSA" "BİR DE ÜSTÜNE EKONOMİK KRİZ GELİRSE, TÜRKİYE BİRAZ KARIŞIRSA BELKİ Bİ UMUTLAR DOĞABİLİR" "ÇÜNKÜ NORMAL YOLLARDAN BUNLARI MÜMKÜN DEĞİL YANİ" diyerek ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün demokratik yollarla hiçbir şekilde bir şey elde edemeyeceğini, bu nedenle ekonomik krizden kaos ve kargaşa amaçladığını açıkça ifade etmektedir.

Ergenekon terör örgütü üyelerinden şüpheli Habip Ümit SAYIN' da yaptığı bir telefon konuşmasında, "Odayı bekler gibi kriz bekliyoruz. Gelse de hükümet düşse diye" diyerek İlhan SELÇUK'un söylemlerini destekler ve onaylar tarzda konuşmalar yaptığı tespit edilmiştir. ERGENEKON terör örgütünün özellikle devlet yönetiminde farklı düşüncelere tahammül edemediği, farklı düşüncede olan hemen herkesi "ikinci cumhuriyetçi" , "işbirlikçi" , "karşıdevrimci" , "ABD-CİA-MOSSAD Ajanı" /'tarikatçı" , "dinci" , "dönek" , "hain" gibi karalama kampanyalarıyla halk önünde küçük düşürmeye çalıştığı, "fişleme" faaliyetlerine giriştiği, halkı bu kişilere karşı kışkırttığı ve kahraman Türk Ordusu içinde kendi düşüncelerini benimsemiş ve kabul etmiş olduğuna inandığı bir gruba kendi menfaatleri doğrultusunda bir darbe yaptırarak mevcut yasama (TBMM) ve yürütme kurumlarını lağv ederek yerine kendi düşünce ve amaçlarına uygun bir yönetim tesis etme yönünde faaliyetlere giriştiği tespit edilmiştir.

Terör örgütü hedefe giden yolda propagandasını yaparken, egemenliği kayıtsız, şartsız millete teslim etmiş olan yüce Atatürk' ün yolunu takip ediyormuş izlenimi vermektedir. Bu sayede "hedef kitle olarak belirledikleri kesim tarafından sempati ile karşılanmayı amaçlamaktadırlar. Yüce Atatürk' ün öncülüğü ile tesis edilen demokratik sistemimizin yine Yüce Atatürk'ün adı kullanılarak ve faaliyetlerine maskeleme yapılarak Ergenekon terör örgütü tarafından antidemokratik müdahalelerin gerçekleşmesine çalışıldığı açık bir şekilde anlaşılmıştır.

Soruşturma kapsamında şüphelilerden ele geçirilen dokümanların incelenmesinden ; ERGENEKON terör örgütünün, 1999 yılında re-organize edilerek sivil açılımlarını gerçekleştirdiği ve faaliyetlerine hız verdiği anlaşılmaktadır. Özellikle 2002 yılında yapılan genel seçimlerinden sonra ERGENEKON dokümanında belirtilen yöntemlerin tek tek uygulamaya konularak mevcut meclisi ve hükümeti ortadan kaldırmak için her türlü yola başvurdukları görülmüştür.

ERGENEKON terör örgütü mensupları ülkemizde ekonomik ve siyasi kriz, terör ve kaos ortamı oluşturacak eylemlere girişmişlerdir. Bu çerçevede öncelikle yapılanmasmdaki bir hücreye değişik aralıklarla 05-10-11/05/2006 tarihlerinde üç defa Cumhuriyet Gazetesine el bombası bomba attırılmış ve arkasından da 17/05/2006 tarihinde de Danıştay 2. Dairesinde görev yapan yüksek yargıçlara yönelik silahlı bir eylem gerçekleştirilmiştir.

Eylem sırasında hayatını kaybeden görev şehidi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN'in cenaze töreninde de ülkede gerilim ve çatışma ortamı oluşturacak protestolar düzenlemişlerdir. Terör örgütü burada siyasi iktidarı zan altında bırakıp halkın tepkisini siyasi iktidara yöneltmesini amaçladıkları. Ülkemizde son birkaç yılda meydana gelen benzer olaylara bakıldığında, Danıştay Saldırısından önce ve kısa bir süre sonra benzer olayların zincirleme bir şekilde devam ettiği ve hemen hemen birçok olayda ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nü işaret eden ciddi şüphelerin bulunduğu görülmüştür. Fakat örgütün temel prensibi olan gizlilik ve hücre yapılanması nedeniyle olayların birbirleri ile benzerlik gösterdikleri görülmüşse de yeterli delil edilmesi mümkün olmamıştır. Fakat eylemlerin amaç ve neticelerine bakıldığında aynı merkezden yönlendirildiği, ülkede kaos anarşi terör kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı ve ülkemizi uluslar arası arenada sıkıntıya sokmayı hedeflediği net olarak görülmektedir.

Ülkemizde son yıllarda meydana gelen provakatif amaçlı eylemlere bakıldığında şu olaylar dikkat çekmektedir.

01-RAHİP ANDREA SANTORA CİNAYETİ

5 Şubat 2006 günü Trabzon ilimizde Rahip Andrea SANTORA uğradığı silahlı saldın sonucu hayatını kaybetmiştir. Olayın faili ise 16 yaşındaki Oğuzhan AKDİN isimli kişidir. Olayı kamuoyunda HAYALET silah olarak bilinen GLOCK marka tabanca ile gerçekleştirmiştir.

02-CUMHURİYET GAZETESİNİN BOMBALANMASI,

Dosyada mevcut delilerden Cumhuriyet gazetesine atılan bombalann ERGENEKON terör örgütünün talimatlan sonucunda gerçekleştirildiği.

02-DANIŞTAY SALDIRISI

17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldın sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN hayatını kaybetmiş ve 4 üye de yaralanmıştır. Olay faili Avukat Alparslan ARSLAN olaydan hemen sonra suçüstü yakalanmış ve ilk beyanlannda, bu menfur saldınyı Dairenin verdiği Türban karan nedeniyle gerçekleştirdiğini beyan etmiştir. Olayda kullandığı silah ise yine kamuoyunda hayalet silah olarak bilinen GLOCK marka silah olduğu görülmüştür.

Yapılan yargılama sonucu söz konusu eylemin her ne kadar türban nedeniyle gerçekleştirildiği kabul edilmişse de, Alparslan ARSLAN'm babasının verdiği ifadeler, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ soruşturmasında elde edilen deliller bu menfur eylemin bizzat ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir.

04-HRANT DİNK CİNAYETİ

19 Ocak 2007 günü ilimizde Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant DİNK uğradığı saldın sonucu hayatını kaybetmiş, bu olayın failinin de 17 yaşındaki Ogün SAMAST olduğu görülmüştür. Ogün SAMAST'm beyanlan doğrultusunda olayın azmettiricisi ve planlayıcısı olarak Yasin HAYAL ve Erhan TUNCEL ile birlikte bir kısım şahıslar daha yakalanmış, fakat bu soruşturmada da daha ileriye gidilememiştir.

Ogün SAMAST'm tutuklu bulunduğu cezaevinde geceleri, kullanıldığını söyleyerek bağınp çağırdığı ve diğer koğuşlarda bulunan tutukluları uyutmadığı da basından öğrenilen bilgiler arasındadır. Yine maktul Hrant DİNK in avukatı Erdal DOĞAN cinayetten hemen sonra yazılı ve görsel medyaya yapmış olduğu açıklamalarda Hrant DİNK in ölmeden önce Veli KÜÇÜK tarafından tehdit edildiğini Veli KÜÇÜK ün adamlannm Hrant DİNK in davalanna sürekli geldiklerini belirtmiştir.

05-ZİRVE YAYINCILIK CİNAYETİ

18 Nisan 2007 günü Malatya ilimizdeki Zirve yayıncılığa yönelik menfur saldın meydana gelmiş ve burada da 4 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu olayın faillerinin de 19 ve 20 yaş grubundaki kişiler olduğu görülmüştür. Bu olayda da yakalanan şüpheliler ilk beyanlannda, öldürdükleri kişilerin Malatya ilinde misyonerlik faaliyetleri içersinde olduklannı, Müslümanlığı kötülediklerini, bu yüzden öldürdüklerini beyan etmişlerdir. Yine bu olayda da olayın azmettiricisi ve planlayıcılannın yakalanan kişilerden ibaret olduğu görülmüştür.

06-YÖK BAŞKANI PROF. DR. ERDOĞAN TEZİÇ'E YÖNELİK SİLAHLI SALDIRI

25 Nisan 2007 günü Ankara ilinde Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) merkez binası önüne gelen bir şahıs tarafından silahla ateş edilmiş ve bu olayın, YÖK Başkanı Prof.Dr. Erdoğan TEZİÇ'e yönelik bir saldın girişimi olduğu değerlendirilmiştir. Olayı gerçekleştirdiği tespit edilen şüphelisi Nurullah İLGÜN ve olayın azmettiricisi olarak Bülent ASKEROĞLU ile birlikte toplam (6) kişi yakalanmıştır. Yakalanan Nurullah İlgün'ün üzerinden, Kuvayı Milliye Derneği'ne ait bir kart bulunmuştur.

Bu olaylara baktığımızda hemen hemen her birisinin değişik amaçlar içerdiği, bir olayda laik-antilaik çatışması tetiklenmeye çalışıldığı, bir takım olaylarda da ülkemizi uluslar arası arenada sıkıntıya sokmaya çalışıldığı görülmüştür.

Fakat tüm eylemlere bir bütün olarak bakıldığında; söz konusu eylemlerle, biran evvel ülkede iç çatışma anarşi terör ve kaos oluşturup Askeri müdahale için gerekli ortamın hazırlanmasının amaçlandığı değerlendirilmektedir.

Yukarıda sayılan eylemlerden bir kısmının terör örgütü ile ilişkisi tespit edilememesine rağmen bu eylemlerin amacı, zamanı ve yapılış tarzı dikkate almdğmda; eylemleri Ergenekon Terör Örgütünün yaptırdığına dair ciddi şüpheler oluşmaktadır. Ergenekon terör örgütü özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırdığı için ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden hatta kendilerini azmettiren, yönlendiren şahıslardan bile haberleri olamamaktadır.

Soruşturma kapsamında elde edilen diğer delillerden ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün bugüne kadar gerçekleştirdiği eylemlerle nihai amaçlanna ulaşamadığı, bu nedenle darbe zemini oluşturma yolunda kanlı eylemlerini planlamaya devam ettiği tespit edilmiştir.

Bu çerçevede;

01-Öncelikle örgüt yöneticisi şüpheli İlhan SELÇUK 23 Ocak 2008 tarihli köşesinde "İktidar partisi zanlı" başlıklı bir yazı yazdığı, yazının içeriğinde ise "Savcı kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasi partiye dava açmasın görür gününü" diyerek açıktan Yargıtay C. Başsavcısını kapatma davası açması yönünde tehdit içerikli uyanp yönlendirdiği, bu şekilde savcı üzerinde baskı oluşturmayı amaçladığı, akabinde de ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün Teori Tasanm ve Senaryo Planlama Biriminin gerekli çalışmalara başladığı görülmüştür.

Örgütün Yargıtay binalannm krokilerini çıkardığı, bu krokiler içerisinde kaçış güzergahlannı ve eyleme müsait yer ve zamanlamalan gösterdikleri tespit edilmiştir. Yine terör örgütü mensuplanndan ele geçirilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ailesine yönelik araştırma yapılması notu da örgüt mensuplannm Yargıtay Başsavcısının ailesini araştırarak örgüt menfaatleri doğrultusunda yargıyı ve kamuoyunu baskı altına almaya çalıştığı. 02-Bu eylem planı ile yetinmeyen ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ alternatif planlar üretmeye devam etmiş ve İzmir'de bulunan NATO üssüne yönelik suikast ve bombalı saldın hazırlıklan planladığı tespit edilmiştir.

03-Diğer taraftan söz konusu eylem planlan ve krokilerinin ele geçirildiği CD Terin hemen yanında bulunan başka bir CD içerisinde, 2005 yılında dönemin Kara kuvvetleri Komutanı Org.Yaşar BÜYÜKANIT'm İzmir ve Balıkesir illerine yapacağı ziyaretle ilgili koruma planlan ele geçirilmiştir.

Bu belgeler incelendiğinde ciddi bir araştırma sonucu profesyonel bir suikast timi tarafından hazırlandığı ve dikkatle incelenmesi gereken belgeler olduğu anlaşılmaktadır. Belgeler hakkında ilgili şüphelilere sorulduğunda kayda değer bir cevap veremeyip "polisler koymuş olabilir" gibi cevaplarla örgütün temel metotlanndan olan "dezenformasyon" yani "karapropaganda-bilgi kirletme" yoluna gitmişlerdir.

Ergenekon terör örgütüne yönelik 2008 ocak ayında yapılan operasyondan sonra örgütün yayın organlarından "Aydınlık Dergisi" hemen her sayısında operasyonun içeriğini bilmeden Ergenekon soruşturmasının sanki Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik olarak yapılan bir operasyonmuş izlenimi vermeye çalışmıştır. Bu kapsamda "Hedefte Türk Ordusu Var" , "Ergenekoncu Paşalar" gibi tümü hayal ürünü ve dezenformasyon çalışmalarının bir gereği olan manşet haberleriyle anayasal kurumlan karşı karşıya getirmeyi amaçlamıştır.

Sonuç olarak; ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ yasama ve yürütme organlarının kendi amaçlan doğrultusunda faaliyet yürütmelerini temel belgelerinde yazılı olan örgütsel metodlarla sağlamayı, bunu yapamadıklannda toplumsal bansın bozulması ve kaos ortamının oluşturulması yolunu kullanarak darbe ortamının hazırlanması ile yasama ve yürütme organlannm ortadan kaldmlmasmı amaçladıklan, bu doğrultuda her türlü illegal eylemi gerçekleştirmekten, her türlü illegal ilişkiyi kurmaktan geri durmadıklan görülmektedir.

25 Ekim 2003 günü Ankara ilinde düzenlenen Cumhuriyetin 80. yılı kutlamalan çerçevesinde düzenlenen gösteri yürüyüş ve mitinge dönemin İstanbul Üniversitesi rektörü olarak görev yapan şüpheli Kemal Yalçın ALEMDAROGLU öğrencileri ve asistanlan ile birlikte katılmış ve bu yürüyüşte İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin elinde "ORDU GÖREVE" yazan dev pankart ve dövizler taşındığı tespit edilmiştir.

Diğer taraftan şüpheli Kemal Yalçın ALEMDAROGLU 2008 yılı içerisinde yaptığı bir telefon konuşmasında "Onun dışında da Türkiye'ye bakarsan, Her şey rezil vaziyette gidiyo" "...ben gerçi her ortamda söylüyorum ya artık HERHALDE BU İŞ BU DEMOKRASİYLE OLMAZ. Bu olacaksa bir DEVRİMDİR. Bu da "ULUSAL BİR DEVRİM" olmalıdır" diyerek gerçek amaç ve düşüncelerini ortaya koyduğu görülmüştür.

Ergenekon terör örgütünün bir özelliği de kendi menfaatlerine ve ideolojilerine uygun olan darbeleri "devrim" diyerek övmeleri, buna uygun olmayan müdahaleleri de "darbe" , "cunta müdahalesi" , "ABD işbirlikçilerinin müdahalesi" diyerek eleştirmeleridir. Bu yaklaşım bile örgütün kendi düşünce dünyasındaki handikapı, tutarsızlığı ortaya koymaktadır. Örgüte göre kendi menfaat ve ideolojilerine uygun olan darbeler, cuntalar, suikastler, ekonomik krizler, çeteler ve diğer hukuksuzluklar "iyi", kendi menfaatlerine aykın olanlar ise "kötü" dür. Öte yandan kendileri gibi düşünmeyen herkesi hain, iş birlikçi ve benzer yakıştırmalarla aşağılarken istedikleri gibi hareket etmeyen devletin en üst makamındaki Cumhurbaşkanı dahi olsa aşağılamaktan geri durmadıklan görülmektedir.

Örgüt yöneticilerinden şüpheli Kemal Yalçın ALEMDAROGLU, Güngör isimli bir şahısla yaptığı telefon konuşmasında, önce çetelerin kurulması gerektiğinden bahsettikten sonra "Henüz Cumhurbaşkanından Ses Seda Yok Demi" "SEZER DENİLEN MAN KAFA" "evine kapandı şimdi bitti artık" diyerek hakaret ettiği, Güngör'ün "Bitti artık hiç bi bok yok zaten onun yazılanm mazılannı da başkalan yazıyodu ben sana söyliym hariciyeciler filan yazıyodu" "kardeşim Ecevitin karısı kadar Ecevit kadar b.ktn bi herif gelmemiştir"

Başka bir görüşmede örgüt üyesi Ümit SAYIN bir telefon konuşmasında ""Yani PAŞALAR YANİ EL KONULMASI LAZIM ARTIK bunlann yani ihanettir bu nokta da el konulmaması dur denilmemesi ihanettir diyoruz, ajan provokatörlük yapma diyorlar", ".. .yani gül gibi geçiniyorlar muhteremler üç ay önceki muhtıra, dört ay önceki, elektronik ortamda yazılmış hala Genelkurmayın sitesinde olan yazılar ne anlam taşıyor" "Hiç çelişmedi bir kurum kendisi ile bu kadar önemli bir kurum çelişmedi yani rezilliğini çıkardılar Dolmabahçe de bitmiş iş" diyerek bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerini açıkça darbeye teşvik ederken, bir taraftan da Türk Silahlı Kuvvetlerini örgüt menfaatleri doğrultusunda darbe yapmadığı gerekçesiyle suçlamaktadırlar.

Şüpheli Habip Ümit SAYIN başka bir telefon görüşmesinde "Hocam Türkiye yok artık bitti, Türkiye'de eğer Asker DARBE YAPILMAZSA bir yıl içinde Türkiye yok, parçalanacak bunu kabul edin artık.." dediği, başka bir görüşmede Habip Ümit SAYIN "Ben bu vatanı hiç satmadım ama, artık TSK'nın (Türk Silahlı Kuvvetleri) ihanet ettiğini düşünüyorum" diyerek açıkça devletimizin en kutsal kurumlarından Türk Silahlı Kuvvetlerini hakaretlerin en ağın hainlikle suçladığı görülmüştür.

Yine başka bir görüşmede Habip Ümit SAYIN "önümüzdeki elli yıl hocam yani bitmiş durumda ülke ve bu ahmaklar yani TSK'da ki ahmaklarda hiç bişey yapmıyolar" "...Yaşar BÜYÜKANIT neyi bekliyo? Niye anlaştı? Yani Ben olsam alırım kelleyi koltuğa, "inin lan" derim ordan" diyerek bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerini suçladığı, diğer taraftan da darbe çığırtkanlığı yaptığı anlaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere örgüt üyesi Doç. Dr. Ümit SAYIN'm örgütten aldıkları güçle kendilerini Türk Silahlı Kuvvetlerinin de üzerinde görerek, her türlü iftira, hakaret ve küfürü yapmaktan çekinmediği, bulunduğu her ortamda orduyu darbe yapmaya teşvik ettiği anlaşılmaktadır. Yine, Ergenekon terör örgütü üyesi Prof. Dr. Emin GÜRSES ile konuşan Bülent... isimli şahıs "Yarın sen gideceksin o akademiye uyar bunları ya uyar bunları akıllarını." "Yemin ediyorum Irak'taki generallerden beter olacak bunlar ya. Darbe mi yapacak yapsınlar analarmı sikeyim ne olacak. Dünya ne yapacak darbe yapsınlar amma koyum darbesini ya. Yoksa ülke kötüye gidiyor ya" dediği, Emin GÜRSES'in de "evet" diyerek tasdiklediği görülmüştür.

Şüpheli Emin GÜRSES bu kez başka bir telefon görüşmesinde, Harp Akademilerinde gerekli uyarıyı yaptığı ve bu çerçevede "...Şimdi ben komutanlara Harp akademisinde söyledim. Ben olsam başörtüsü maşörtüsü serbest ister götünüzü açın ister anımızı açm başınızı ne ederseniz edin serbest. ONDAN SONRA DERİM Kİ EKİPLERE KARDEŞİM KAVGAYI BAŞLATIN. MİLLET BİRBİRLERİNİ YESİNLER BİR BUNU YAPARIM. Bak tam zamanıdır. Bırakacaksm birbirini yesin millet. Ondan sonra Tayyib oradan çıksın altından" diyerek bir öğretim görevlisinin ülkede kaos anarşi ve terör ortamı oluşturulması için ne kadar alçakça yöntemler öne sürdüğü ve bu düşüncelerini Harp Akademilerinde dile getirdiği görülmüştür.

Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkanı olarak görev yapan Em. Kurmay Albay Mehmet Fikri KARADAĞ'la görüşme yapan alt kademelerden bir örgüt üyesi dahi "Paşam ben İHTİLAL İSTİYORUM ben, yemin ediyorum. Askeriye el koysun." Diyerek örgütün en altındaki üyesinin dahi örgütün hangi amaç ve hedefler doğrultusunda faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır.

Yine şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ liderliğindeki hücrede bulunan başka bir örgüt üyesi Oğuz Aldülkadir ALPARSLAN'm yaptığı telefon konuşmasında "...yarın senle acilen göreşmemiz lazım., burda dernekle beraber birşeyler planladık İHTİLAL YANİ BAŞKALDIRICAZ. Senle bi konuşmam lazım onayını almam lazım telefonla konuşamıyorum, Akşam gece yarısı yani bana bi zaman ayır onaymı konuşmam lazım ondan sonra tabanım hazır her şey hazır" diyerek yine örgütün her kademesinde ki mensupların biran evvel darbe zemini oluşturulması için her türlü faaliyeti gösterdiği anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ Anayasanın 6. maddesinde belirtilen "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" hükmünü hiçe saydığı, milletin iradesini ve hakimiyetini hiçbir şekilde kabul etmediğini, zaten demokratik yollarla herhangi bir şey yapamayacaklarını açıkça ifade ettikleri gibi, birçok ortamda da milletimizi aşağıladıkları ve hakaret ettikleri görülmektedir. Yapılan tespitlerde yine örgütün kendileri gibi düşünmeyen, yüce Türk Ulusu nu aşağıladıkları, hakaret ettikleri görülmektedir.

Örgüt yöneticilerinden şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ bir telefon görüşmesinde "En büyük misyoner devletin başında" "Bu şerefsiz aptal millet ondan sonra gidip bunlara yine %50 veriyor" diyerek millete hakaret ettiği,

Başka bir telefon konuşmasında M. V. D.'nün "Paşam ben ihtilal istiyorum, yemin ediyorum. Askeriye el koysun" dediği, Mehmet Fikri KARADAG'm da "Yani hiç bir asker, onu yapacak kapasite de adam yok ki" diyerek bir dönem üniformasını giydiği vazife yaptığı Türk Silahlı Kuvvetlerini aşağıladığı ve hakaret ettiği, aynı görüşmenin devamında hızını alamayarak "BU ŞEREFSİZ KÖPEK MİLLET DE BUNLARA OY VERİYOR İŞTE" diyerek Türk milletine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan yine şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ'a bağlı olarak faaliyet yürüten şüpheli Muhammet YÜCE'nin yaptığı telefon konuşmasında, ülkede kaos anarşi ve terör çıkarmak istemelerinin kendince amacını dile getirdiği ve "İyi belki savaş çıkarda o kuyumcuları muyumcuları soyak o adamları" "Belki millet savaş telaşına düşer amma koyım yaralı ölü, bizde gidek bankaları soyarık anıma koyım." "Benim derdim o. YOKSA NE SİKERİM BEN TÜRKİYE'Yİ AMINA KOYIM HE?" diyerek oluşturacakları kaos ve anarşi ortamında ERGENEKON terör örgütünün planlarım dile getirdikleri anlaşılmaktadır.

Ergenekon terör örgütü üyesi şüpheli Güler KÖMÜRCÜ bir telefon konuşmasında "... ben kime yazı yazıyorum benim yazımı Güruh anlar mı" ".. sana uyan diyorum bende zaten, sen güruhu boş ver" "sana ne halktan ya, çok affedersin yani bu işçi partisi olabilirsiniz ama halk beni hiç ilgilendirmiyor %5 beni ilgilendiriyor" "%5 uyansın işte uyanması gereken sen ben o" "...bizim organize olmamız lazım sen güruhu boş ver" dediği, karşısındaki İbrahim'in "nasıl organize olacağız" demesi üzerine Güler'in de teknolojik imkanları kullanmaktan bahsederek "ben, sen, o, şimdi hukuğun içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce hakim savcı var polisin içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce var" "böyle demorilize bırak halk uyansın, halktan bana ne ben halk'a yazı yazmıyorum ki size yazı yazıyorum ben" diyerek milleti ve millet iradesini ve Anayasanın 6. maddesini hiçe saydığı ve Türk milletine hakaret ettiği açıkça anlaşılmaktadır.

Başka bir görüşmede şüpheli Güler KÖMÜRCÜ "...Güruh bunu da düzeltmemiz lazım, artık insanlar vatandaş uyuyor, biz artık bunu söyleyeceğiz, okey vatandaşın bir bölümü uyuyorsa vatandaş uyuyor diye şikayet eden olayın farkındadır, önce hadi bakalım sen aksiyon ol" "hadi önce sen kendi adına yap bırak o uyusun biz yüzde beş olalım" "... bundan sonra bu yüzde beşi hiç çekinmeden söylemeliyiz AKP %60'a kadar aç artık %60 AKP'nin olsun benim benim % 3 'üm % 5'im Türkiye'yi uçurur birinci lige çıkarır" dediği anlaşılmıştır.

ELE GEÇİRİLEN BELGELER Soruşturma kapsamında yapılan aramalarda şüpheli Doğu PERİNÇEK 'in ikametinde 1973 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul Askeri Savcılığınca şüpheli İlhan SELÇUK' hakkında düzenlenen İDDİANAME ele geçirilmiş, bu iddianamenin yapılan incelemesinde özetle;

"Sanığın iş bu ittifak faaliyetleriyle ilgili olarak tespit edilen 13.11.1971 günlü ifadesinde; Demokratik yollarla Türkiye'nin birden kalkınamayacağını, Türkiye'de lider bulunmadığını beyan edip, öte yandan Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlanndan olan, Anayasamızda açıklanan siyasi partilerden birisine mensup olarak parlamentoya kadar gittiğini, ancak hiç bir gizli örgütle ilişkisi olmadığını, bildirmesine rağmen, gizli örgütsel çalışmaların içerisinde bulunduğu, Devrim Genel Kurulu Yeminli Üyesi olduğu, fikren yakınlık içerisinde bulunduğu, sivil gurup mensuplan olarak isimleri geçen diğer sanıklarla birlikte YÖN, müteakiben de gizli örgütün yayın organı DEVRİM Dergisini finanse ettiği, örgüt üyesi sıfatı ile toplantılardaki konuşmalannm mahsus bölümde açıklandığı birçok toplantıya katıldığı, bunun diğer sanıklann beyanlanndan, dosyada mevcut raporlar ve tape edilen bant tercümelerinden anlaşıldığı, böylece T.C.K.nun 146. maddesindeki suçu işlemek üzere kurulmuş gizli ittifak içerisindeki faal üye olduğunun açıklığa kavuştuğu,

ilhan SELÇUK'un; Gizli ittifakın Devrim Genel Kurulu yeminli üyesi olduğu, Legal ve İllegal çalışmaları göz önüne alındığında, aşın solun Milli Demokratik Devrim stratejisini benimsediği, Legal faaliyetleri cümlesinden olmak üzere Yön-Devrim mensuplarından biri olarak Cemal Reşit EYÜPOĞLU, Doğan AVCIOĞLU, İlhami SOYSAL ile birlikte ve ayrıca yazarı bulunduğu Cumhuriyet Gazetesindeki yazılarıyla işlediği ana konunun, mevcut iktidarı yıpratma, siyasi partilere karşı itimatsızlık yaratarak parlamento aleyhtarlığını oluşturma, mevcut demokratik düzenin bir göstermelik olduğunu telkin etme, iktidarla mücadele görünüşü altında Devletin temel yapısının yıpratılmasını hedef alma, mevcut düzeni silahlı eylemle yıkma, bozuk düzenin ve haksızlığın ortadan kaldırılarak sömürüşüz düzen diye tanımladığı sosyalizmin tahakkukuna çalışma ve bütün bunlar için evveliemirde Türkiyede Askerlerin yönetime el koymasını gerektiğini telkin ve tavsiye etme ve Türk Silahlı Kuvvetlerini bir darbeye sürüklemek şeklinde vasıflandınldığı, Sanık İlhan SELÇUK'un, Antiparlamentarist, aşırı sol görüşünün Türkiye gerçekleri içersinde, gerçekleşebilmesi için askeri bir darbenin mevcut parlamentarist düzenin yıkılmasını ilk aşama olarak gördüğü, bunun için aynı paralelde düşünüp önce yayın organı olan YÖN de, birleşmek suretiyle kendi aralarında kurdukları bir gurup olarak, bu fikirlerini devamlı ve periyodik şekilde, memleket sathına yaymak ve mevcut düzeni yıkma çabasında olanlarla, aynı paralelde çalışmalar içine girmek suretiyle, Türkiye'yi bunalımlara sürüklemek ve neticede bunalımdan çıkmak için, mevcut demokratik düzenin yıkılması gerektiği ve bu sebeple ordu müdahalesinin şart olduğu yolunda kesin kanaat uyandırabilme tahriklerine giriştiği, daha sonra aynı amaçla çıkarılmış DEVRİM Gazetesinde de bu faaliyetlerine devam ettiği, diğer taraftan bu fikirlerinin gerçekleşme safhasına ulaşması için illegal olarak bizzat ordu mensuplarının da içine alındığı bir cunta oluşturma faaliyetlerine giriştiği, bu itibarla sosyalist karakterli ve ihtilalci olduğunu,

İlhan SELÇUK'un mevcut birçok yazılarında, ana temanın, daima askerleri ihtilale tahrik ve teşvik hususunu özellikle ele aldığı, İlhan SELÇUK'un yargılandığı dönemde, Gizli İttifak olarak adlandırılan toplantıların, 18'ine katıldığı, bu toplantıların kendi ev ve iş yerlerinde de yapıldığı,

Sonuç olarak İlhan SELÇUK'un T.C.K. nm 171. maddesinde ifadesini bulan, T.C.K'nm 146. maddesindeki cürümü işlemek üzere kurulmuş Gizli İttifakın bir mensubu olarak, icrai faaliyette bulunduğu kesinlikle anlaşıldığı" mn yazılı görülmüştür.

Soruşturma kapsamında şüpheli İlhan SELÇUK' un yine aynı konumda olduğu, gizli toplantılar yapıtğı, yapıtğı gizli toplantılara bir çok üst düzey insanla önemli ve gizli görüşmeler yaptığı yada bu tür örgütsel faaliyetleri organize ettiği, bazen de kendi kanunsuz eylem ve faaliyetlerinin devamlılığı için bazı ülkelerin üst düzey yetkilileriyle görüşerek gerekli desteği almaya çalıştıklanve kendilerince Hükümeti ıskat edince, yerine bu devletlerin uygun gördüğü kişiler için referans arayışlanna girdikleri, bu konuda bir çok telefon görüşmelerinin olduğu, kendi ifadesinde de bu yabancı ülke aleyhinde muhalif yayın politikalan izlediklerinden ötürü görüşlerine başvurma ihtiyacı hissettikleri beyan etmiştir. Örgütün Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek ve bir askeri darbe ile Hükümeti Cebir ve şiddet ile ıskata teşebbüssuçlarma yönelik çabalarını gösteren iletişim tespit tutanakları:

07.02.2008 günü saat: 12.51 sıralannda İlhan SELÇUK ile Fatoş/İ.Y' m yaptıklan telefon görüşmesinde özetle;

İ.SELÇUK' un "İşte şimdi bugün 4'te şeye gidecem" dediği, İ.Y' m "Nakkaştepe'ye gideceksiniz" dediği, İ.SELÇUK' un "Koç'a gidecem," dediği, görüşmenin devamında bir süre türban ve Yargıtayla ilgili meclise getirilecek yasadan bahsettikleri, devamında Ali NESİN'in yazdığı bir yazı hakkında konuştukları ve Ali NESİN'i eleştirdikleri, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde, İ.Y' in "Bugün YÖK Genel Kurulu toplanıyor, bugüne kadar toplamadılar, işte Başkan atadılar, yeni üyeler atadılar ve Genel Kurul toplanıyor bugün" dediği, İ.SELÇUK' un "Evet, YÖK elden gidiyor" "Gidiyor, yani her şey elden gidiyor, tuhaf bir durum var, bakalım ne olacak, şimdi yalnız 2 tane şey var, EĞER KAPATMA DAVASI AÇILIRSA" "BİR DE ÜSTÜNE EKONOMİK KRİZ GELİRSE, TÜRKİYE BİRAZ KARIŞIRSA BELKİ Bİ UMUTLAR DOĞABİLİR, YANİ" dediği, İ.Y' m "Yoksa bu devam eder" dediği, İ.SELÇUK' un "ÇÜNKÜ NORMAL YOLLARDAN BUNLARI MÜMKÜN DEĞİL YANİ" "Çok açık görünüyor, bi kere adam kararlı geri adım falan atmıyor" dediği

08.02.2008 günü saat:20.20 sıralarında İlhan SELÇUK ile Mehmet' m yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

Bir süre değişik konularda konuştuktan sonra İ.SELÇUK' un "Efendim işte bu KOÇ müthiş ilgi gösteriyor, KOÇ grubu. Onlarda şimdi anladılar anyayı konyayı" dediği, MEHMET'in "Geç kaldılar ama" dediği, İ.SELÇUK' un "CUMHURİYET in ne demek olduğunu. Fakat bu iktidar sermayeyi Dincileştirmek, İslamlaştırmak için alıp yürüyoryani" dediği, MEHMET' in "Hayır yani bu herifleri berheva etmek lazım, Ama artık İÇ SAVAŞTAN başka bi şeyde temizlemiyicek bu işi öyle görünüyor yani" dediği, İ.SELÇUK' un "iç savaş olmaz da, YANİ BİR NOKTA DA EĞER ORTALIK KARIŞIRSA, HEM EKONOMİK HEM SİYASİ OLARAK, BELKİ ASKER GELİRSE BİR ŞEY OLABİLİR" dediği, MEHMET' in "Asker gelebilir mi? artık ilhan" dediği, İ.SELÇUK' un "E MECBUR OLACAK" dediği, MEHMET' in "Hayır yani gelse becerebilir mi bu adamlar çok şey yav" dediği, bir süre daha aynı konu üzerinde konuştuktan sonra İ.SELÇUK' un "Tarikatlar ve cemaatler medya yi da ele geçirdiler. APTAL AYDIN DOĞAN'la APTAL TURGAY CİNER ve APTAL MEHMET KARAMEHMET birbirleri ile uğraşırken adamlar aldılar ele şimdi" dediği, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Mehmet'in "Var mı bir Ümit" dediği, İ.SELÇUK' un "Şöyle olacak galiba Anayasa Mahkemesi son olarak kendisini tasfiye edilmeden BU AKP HAKKINDA PARTİNİN KAPATILMASI KARARINI VERİRSE O ZAMAN ORTALIK BÜSBÜTÜN BİRBİRİNE KARIŞIR" "Anayasa Mahkemesinin yetkisi var. dediği,

11.01.2008 günü saat:21.35'de Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ile Ferid İLSEVER arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Görüşmenin başlarında Ferid İLSEVER, Kemal ALEMDAROĞLU 'nun DANIŞTAY daki davası ile ilgili gerekli görüşmeleri yaptıklarını, hatta Danıştay Başsavcısı Emin ÇÖLAŞAN'm eşi ile de görüşeceklerini söylediği, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde ise, K.ALEMDAROĞLU'nun "Onun dışında da Türkiye'ye bakarsan, Her şey rezil vaziyette gidiyo" dediği, F.İLSEVER'in "Valla öte yandan hocam bizim çalışma da iyi gidiyor" "Kısa vadede belki hemen çok çok büyük şeyler olmaz ama. .. .Şimdi ben bakıyorum dün mesela işte Enis ÖKSÜZ'le konuştum. Ondan tutun taa Cumhurbaşkanı DENKTAŞ'a kadar uzanan böyle geniş, Kamuran İNAN'a kadar uzanan düşünün bunlar Liberal sağcı" "Sağ görüşlü veyahut da ömürleri şeyde geçmiş sağ partilerde geçmiş insanlar. Kamuran İNAN bey şimdi "Çözüm Solda" diyor" "Yani bir "devrimci bir yöneliş" de var bizim aydınlar arasında. Öyle söyliyeyim" dediği, bir süre CHP hakkında konuştuktan sonra F.İLSEVER'in "...Lütfen sizin ağırlığınız var, isminiz var. Gücünüz yettiği yerlerde bunları şey yapıp ıı..nasıl söyliyeyim biraz yüreklendirip cesaretlendirip, şevklendirip ...yanlarında olduğumuzu da hissettirerek yani herhalde bişey ...bilir" dediği, K.ALEMDAROĞLU'nun "Evet olabilir. Ben gerçi her ortamda söylüyorum ya artık HERHALDE BU İŞ BU DEMOKRASİYLE OLMAZ Bu olacaksa bir DEVRİMDİR. Bu da "ULUSAL BİR DEVRİM" olmalıdır" dediği,

15.02.2008 günü saat:12.48'de Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ile Güngör..? arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Bir süre bir toplantı konusu ile ilgili konuştuktan sonra Güngör'ün "Nasılsın iyimisin" dediği, K.ALEMDAROĞLU'nun da "İyi idare ediyoruz işte" dediği, Güngörün de "işte yani iyliğimiz meydanda meydanda bak asit dökmeye başlamışlar pezevenkler" "asit dökmüşler yav kızlara Mersinde" "ABİ ÇETELER KURULACAK ben sana söyliyim" dediği, K. ALEMDAROĞLU'nun da "Tabi canım" dediği, Güngör'ün "yazık ülkeye yazık oluyor canım" dediği, K. ALEMDAROĞLU'nun da "Henüz Cumhurbaşkanından Ses Seda Yok Demi" dediği, Güngör'ün de "yok hayır yok ya yok delimisin şeyde konuşmuyor, Sezer denilen herifte konuşmuyor" dediği, K. ALEMDAROĞLU'nun da "SEZER DENİLEN MAN KAFA" "evine kapandı şimdi bitti artık" dediği, Güngör'ün "Bitti artık hiç bi bok yok zaten onun yazılarını mazılarımda başkaları yazıyodu ben sana söyliym hariciyeciler filan yazıyodu" "kardeşim Ecevitin karısı kadar Ecevit kadar boktan bi herif gelmemiştir ben şimdiye kadar bu herifi naşı tuttum ben ona hayret ediyorum inan buna yani inan" dediği,

07.01.2008 günü saat:17.30'da Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ile Habib Ümit SAYIN arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

H.U.SAYIN'm "Hocam iyi akşamlar" "Doğu SİLAHÇIOĞLUN'un bir yazı var Cumhuriyette" "Daha önce Aydınlıkta kapak olan şeyleri tekrarlıyor yeni Cumhuriyet neslinin nasıl yetiştirilmesini anlatıyor ve de hemen el konulmasını" "Yeni Cumhuriyet nesli ve Siyasi İslam'ın bir an önce yok edilmesi için DARBENİN el koymanın meşru olduğunu anlatıyor" "...dün akşamda Yalçın KÜÇÜK" "Televizyonda bangır bangır DARBE YAPILACAK başka yolu yok demiş EL KONMASI LAZIM demiş" dediği, bir süre KKTC Cumhurbaşkanı TALAT'm Abdullah GÜL ile görüşmesi konusunu konuştukları, hemen akabinde Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet ŞİMŞEK hakkında konuştukları, devamında ise, H.U.SAYIN'm "Reha Paşa hafta sonu beni aradı gidip iki saat kalıp geliyorum dedi, önümüzdeki günlerde gene geleceğim dedi, Kemal Hoca ile birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum dedi, Osman PAMUKOĞLU Paşada aradı, ... geliyor önümüzdeki günlerde İstanbul'a" "...Hocam yani Osman PAMUKOĞLU hareket platform oluşturmaya çalışıyor" "Hiç kimse takip etmiyor bir yandan da darbe tartışmaları sürekli darbe olsa... " dediği, bir süre değişik konularda konuştuktan sonra H.U.SAYIN'm "Paşalara söylüyoruz eleştiriyoruz, emekli Paşalara söylüyoruz, onlarda bölücülük ajan provokatörlük yapıyorsun diyorlar, yani yapma diyor" "Yani PAŞALAR YANİ EL KONULMASI LAZIM ARTIK bunların yani ihanettir bu nokta da el konulmaması dur denilmemesi ihanettir diyoruz, ajan provokatörlük yapma diyorlar", "...yani gül gibi geçiniyorlar muhteremler üç ay önceki muhtıra, dört ay önceki, elektronik ortamda yazılmış hala Genelkurmayın sitesinde olan yazılar ne anlam taşıyor" "Hiç çelişmedi bir kurum kendisi ile bu kadar önemli bir kurum çelişmedi yani rezilliğini çıkardılar Dolmabahçe de bitmiş iş" ".. .Ama şey hiç belli olmaz ALTTAN BİR ŞEY GELEBİLİR" dediği, K.ALEMDAROĞLU'nun "Evet yani büyük olasılıkla da öyle olacak bu iş" dediği, H.U.SAYIN'm "Aynı 60'da olduğu gibi, 60'ta da çanta taşıyordu Genelkurmay Başkanları" "Bir yandan tıkırt diye indirdiler" "ŞUANDA TUĞGENERALLER TEK YLAR ALBAYLAR ÇİFT YLAR ŞEY TAMAMEN BİZİM GİBİ DÜŞÜNÜYOR" dediği,

17.11.2007 günü saat 20.19'da H. Ümit SAYIN ile Y. Ö. arasındaki telefon görüşmesinde; Bir süre değişik konularda konuştuktan sonra Ümit'in "Hocam Türkiye yok artık bitti, Türkiye'de eğer Asker DARBE YAPILMAZSA bir yıl içinde Türkiye yok, parçalanacak bunu kabul edin artık.." "Evet yani yoksa parçalanacak Türkiye, şey diyor ki ee oradaki Dekan bey, ne iki yılı ne iki yılı bir yıla kadar bence gitti Türkiye diyor niye Askerler bana onu sorup durdu niye Askerler şey yapmıyor el koymuyor bu işe diye" dediği, Y.'ın

"Bence görevleri yani tabi yalnız tek basma Asker iş yapmaz destekli ancak destekli ama o destekte sonradan gelecek şimdi var potansiyel bir destek büyük bir destek var" dediği,

10.12.2007 tarihinde saat 20.20'de Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ile H.Ümit SAYIN arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Bir süre konuştuktan sonra, K.ALEMDAROĞLU'nun "Bu iş bu iş Milli Demokratik Devrimle biter" dediği, Ü. SAYIN'm da "Başka yolu yok hocam" dediği, K. ALEMDAROĞLU 'nun "Bu işin başka şekli yoktur, Doğu SİLAHÇILARIN bir yazısı varmış sen okumuş muydun onu ?" dediği, Ü. SAYIN'm da "Okudum hocam konuyu ben her gün okuyorum Cumhuriyet" dediği, K.ALEMDAROĞLU'nun "Açık açık şey diyormuş Devrim diyormuş" dediği, Ü. SAYIN'm da "E hepsi öyle demeye başladılar hocam, ben Ankara'da konuşmaya gittim Ankara'da da bütün komutanlar geldi benim konuşmama hepsi aynı şeyi söylüyorlar" dediği, K. ALEMDARAOĞLU'nun "E söylüyorlar da ne duruyorlar o zaman ne bekliyorlar" dediği, Ü. SAYIN'm "Emekliler söylüyor ama bir yerden patlak verecek herhalde", "Başka yolu yok bu işin" dediği, K. ALEMDAROĞLU'nun da "Öyle değil mi yani sonra", "Sonra üst taraftan olmayacak bu iş alt taraftan olacak" dediği, Ü. SAYIN'm da "Alt taraftan olacak 60 darbesi gibi", bir süre daha aynı konu üzerine konuştuktan sonra K. ALEMDAROĞLU'nun "Şimdi Rektörlerin çok sıkı durması gerekir ama göreceğiz" dediği, U.SAYIN'm da "Yok zor o bakalım çok önemli şeylere gebeyiz önümüzdeki üç ay hocam 3-5 ay", "Çok önemli şeylere gebe bakalım ne olacak yani ee şey telefonda konuşamadığım şeyler var" dediği anlaşılmaktadır.

23.12.2007 günü saat 15.17'de H.Ümit SAYIN ile Turgay...? Arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

U.SAYIN'm "Dünya'yı Yöneten Gizli Güçler" çok iyi satıyor şuanda çok değerli" dediği, Turgay'm "Sıkı bir dönemden geçiyor canım Türkiye" dediği, U.SAYIN'm "Türkiye'nin umudu yok ben bitti diyorum abi" "Dün Paşalara mesaj çektim yapacaksanız bir şey yapın 17'inci Türk Devleti tasfiye ediliyor" "E Osman PAMUKOĞLU Paşa hemen aradı" "O baya çalışıyor yani şuanda bir hareket yaptı" "Muvazzaflar da yok yani ee her gün demeç vermekle elektronik olarak ortama yazmak olmaz ki" "Bu deli saçması bir iş Darbe yapması için yüz tane neden var" "Çok kötü vaziyet yani, durum çok kötü Türkiye bitti ve parçalanıyor bence" dediği 07.01.2008 günü saat 16.34'te H.Ümit SAYIN ile X Erkek Şahsın arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

U.SAYIN'm "Doğu SİLAHÇIOĞLU'nun bu günkü yazısını gördünüz mü?" "Resmen el konmasından yana ikinci yada üçüncü yazısı" dediği, X erkek şahsın "Yapılması gereken oda, fakat hiçbir şey yapılmıyor" dediği, U.SAYIN'm "Hemen el konması lazım diyor" "El koymak meşru diyor..." dediği, X erkek şahsın "yani özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konu görevi artık" dediği, U.SAYIN'm "Ee ama bunu yapmamak ihanet artık" "Yani çünkü gidişat çok vahim" dediği, bir süre konuştuktan sonra X şahsın "...Anayasa Mahkemesi Başkanı Felsefesine aykırı bir şekilde yaklaşım içinde olan bir adamın, Anayasa Mahkemesinde Başkan seçilebilir hale gelmesi, aynı Felsefe içindeki bir adamın Türkiye'de Cumhurbaşkanı olması, bunlar mesele mesele bu yani o zaman o bizim Türk Silahlı Kuvvetleri Ordu bütün bunları dikkate alacak işte dediğin gibi Nakşibendi Tarikatı başörtülü, olamaz efendim böyle iş bu olamaz" dediği, U.SAYIN'm "Nakşibendi Tarikatı bütün Polisi ele geçirmiştir Fettulah'çılar ve Nakşibendiler" dediği, bir süre daha konuştuktan sonra X erkek şahsın "Ama bu gidiş gidiş değil, bunu sonu şey yani, böyle gidecek olursa açık artık bu iş bitti ses seda çıkartmazsa bu iş bitti, iç savaş biliyorsun olur mu oluyor işte zaten daha ne demek daha ne olacak dediği, U.SAYIN'm "İç savaş tabi bunun devamı" "Bunun devamı iç savaş" "Evet savaş ya var şuanda iç savaş var" dediği

10.01.2008 günü saat 17.56'da H.Ümit SAYIN ile Yaman ÖRS arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Ü.SAYIN'ın "ne zaman İstanbula geliyorsunuz?" dediği, Y.Ö.'ün "İstanbula Martta." dediği, Ü.SAYIN'ın "Martta DARBE oluyo hocam gelmeyin Martta" dediği

12.01.2008 günü saat 16.11'de H.Ümit SAYIN ile X Bayan Şahıs arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Ü.SAYIN'ın "Sosyal Devletin olması için de, Derin devletin olması lazım. Devlet yapısının olması lazım, Türkiye'de devlet yapısı yok ki, tasfiye ediliyor şu anda." "...Devlet şeye dönüştürülüyo yani başka bi devlete dönüştürülüyo." "E buna da kimse ses çıkarmıyo yani." "Yani ne olcak yani kriz gelcek mi gelmiycek mi? Odayı bekler gibi kriz bekliyoruz. Gelse de hükümet düşse diye." "22 Temmuz'dan umutluyduk, orda da büyük bir üçkağıt yaptılar. Yüksek Seçim Kurulu satın alındı, yani neye güvenceksiniz nasıl seçim yapıcaksmız ki bu ülkede yani m.. Geçen seçimlerde 4 buçuk milyon mükerrer oy var, ee bunu açıklayamıyorlar bir kere. Ee. Bu hepsi bunlarm DARBE nedeni." "Yani şimdi askerlerin içinde 2 grup var. Birisi MASONLAR GRUBU," "Yüksek Rütbelilerin içinde Masonlar tabi sayısı artıyo." "NATOnun gizli orduları var bir de ordunun içinde." dediği, görüşmenin ilerleyen dakikalarında Ü.SAYIN'ın "TSK niye bu kadar suskun?" dediği, X bayan şahsın "Onların da gücü bu kadar demek ki." dediği, Ü.SAYIN'ın "Gücü bu kadarsa bu TSK olamaz ki. Yani bu, elektronik muhtıra yazmaya benzemiyor bu işler yani." "Suat'ın bir sözü var hep NATO ordusu der bunlar. Hakikaten öyle galiba." dediği, X bayan şahsın "TSK olamadı diyosunuz ama olmuşmuydu ki? Daha evvel de geçmişte sanki nasıldı?" dediği, Ü.SAYIN'ın "60 darbesi gibi bir darbe olabilirdi yani aslında o da." dediği 28.01.2008 günü saat 13.06'da H.Ümit SAYIN ile X Şahıs arasındaki telefon görüşmesinde özetle; X şahsın "Hani Bahri arkadaşımız vardı ya hani hatırladınız mı ilk görüşmemizde vardı toplantımızda." "sizin adınız karışmış Sabah gastesinde diye duymuş." dediği, Ü.SAYIN'ın "beni de şey yapmaya çalışıyolar işin içine katmaya çalışıyolar." dediği, X şahsın "Böylece cepheniz ki damgalanmış oldu, tescillendiniz ne kadar güzel dimi." "benim de Kuvva-i Milliye hareketinde grubunda üyeliğim var. Acaba beni de dahil ederler mi işin içine." dediği, Ü.SAYIN'ın "yani m., şizo şizofrenik bi şekilde sürüyor her şey..." dediği, X şahsın "başlarına geliceği. Başka türlü nasıl darbeyi durdururuz diye çırpınıyorlar şu anda." dediği, Ü.SAYIN'ın "Bu ikinci Cumhuriyetçiler, Anti Ulusalcılar, Mesut Parlak ekibi, Türkçüler. İşte hepimizi girdapta götürmeye çalışıyorlar." dediği, X şahsın "bakalım bu girdap kimi yutucak." "ortam çok gerildi yani bunlar bunlar bi kazığa oturucaklar ama bakalım nolcak." Dediği,

30.12.2007 günü saat 18.26'da H.Ümit SAYIN ile G. S. arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Ü.SAYIN'ın "Askerlerin durumu çok korkunç ya" "YÖK gitti tamamen" "Yargıda gitti" "Ordu zaten ele geçirmiş vaziyetteler" "Ordu çoktan teslim olmuş, meğer bizi boşuna Cumhuriyeti ortaya çıkmışız Orduya güvenip" dediği, G.S.'in "...Ümit'ciğim Atatürk'ün Ordusu yok" dediği, Ü.SAYIN'ın "Demokrasi olur mu canım bu resmen Sivil Darbe Faşizm bu" "Halk niye bir şey yapmıyor, Sivil Toplum Örgütleri silahlanacak mı, senin silahlı gücün var" "Sen istersen 35 Maddeye Ülkenin bütünlüğü bozulan ve rejimi bozan davranışları hoş karşılamıyorum deyip daha önce yaptığın gibi binersin tepelerine" "Cumhuriyetin yıkılmasının ana parametlerinin hepsi tamamlandı daha ne bekliyor bu adamlar" dediği, G.S.'in "Cumhuriyetin Türkiye Cumhuriyeti olmaktan çıktı İslam Cumhuriyet Şeriatçı Devlet" "Askerimizde maşallah aldığı talimatlarla Amerika'dan aldığı talimatlarla maşallah gidiyor geliyor" dediği, Ü.SAYIN'ın "Bu kadar ödleklik olabilir mi ya ben artık hayretler içerisinde kalıyorum bu vatana ihanet bu, yani eğer şuan ki aşamada hiçbir şey yapmıyorsunuz bu Vatana ihanet başka açıklaması var mı" dediği,

30.12.2007 günü saat 18.44'te H.Umit SAYIN ile Orhan TUNÇ arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Bir süre Ümit SAYIN'm Orhan'a gönderdiği mesajdan bahsettikten sonra, Orhan'ın mesajdaki yazının içeriği ile ilgili "Çok haklısınız da şimdi... Cepheyi genişletmemek gerekiyor", "Silahlı Kuvvetler şuanda hakikaten görevini yapıyor iyi yapıyor" dediği, Ü. SAYIN'm da "Yargıyı ele geçirdiler YÖK'ü ele geçirdiler" "Üniversiteler ele geçti bizi Üniversitelerde barındırmayacaklar", "Pakistan'dan beter olacak Türkiye" dediği, bir süre aynı konu üzerinde konuştuktan sonra Ü.SAYIN'm "E şimdi şu var Dolmabahçe'de ne oldu", "Ondan sonra neler oldu, daha sonra niye hiç ses çıkartılmadı, ee hani özü ve sözü lafları, hani elektronik muhtıra, bir kurumda tutarlılık aranır yani" dediği, bir süre değişik konularla ilgili konuştukları, görüşmenin devamında Ü. SAYIN'm "Ben bu vatanı hiç satmadım ama, artık TSK'nm (Türk Silahlı Kuvvetleri) ihanet ettiğini düşünüyorum" dediği, Orhan'ın da "Evet maalesef dediği, daha sonra Pakistandaki Askeri darbe ile ilgili konuşmalar yaptıklan, görüşmenin sonlanna doğru da, Ü. SAYIN'm "Ben bir umut göremiyorum artık", "Yani bunlara dur diyen olmayacak mı", "Cumhuriyet kalmadı ki rejim bitti artık" dediği, Orhan'ın da "Mutlaka olacak Hocam bu memleketin sahipleri de mutlaka vardır ama at izi it izi birbirine kanştı biliyorsun" dediği, Ü. SAYIN'm "Hani BÜYÜKANIT şeyi yıkamazlardı ne güzel konuşuyordu konuşurken güzel ama eylemde bir şey yok" dediği, Orhan'ın ad "Ama şimdi onlar gereğini yapıyorlardır şeyi biliyorsunuz yani en azından operasyon hakke keten şeyleri de var bunları yüz yüze konuşuruz" dediği

17.01.2008 günü saat 20.52'de H.Ümit SAYIN ile Y. Ö. arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Ü.SAYIN'ın "Bu günkü Cumhuriyet'te Doğu Silahçıoğlu'nun her yazısının sonunu darbe diye bitiriyo" "Ben artık ben artık şuna karar verdim yani eğer Türk Silahlı Kuvvetleri bişey yapmazsa ee bu geri kalan hepsi gaz alma yani, artık top Türk Silahlı Kuvvetlerinde, bişey yaparsa artık onlar yaparlar" "Yani şimdi yani ee ama demek ki eğer asker bişey yapmıyosa askerde onlarla ortak, o da mafya oraya geliyoruz yani kendilerine hiç toz kondurmuyolar, Türk Silahlı Kuvvetleri göz bebeğimizdir möz bebeğimizdir ee yıpratmamak lazımda e Dağlıca'da kiyle birlikte ortaya çıkmaya başladı gördünüz dimi" "TSK'nm içinde ajan var sanki" "Yani şu anda bu adamlann indirilmesi en tabi anayasal hukuki ve demokratik haktır eğer bunu yapmıyorsa görevini yapmıyo demektir e bende silah alıp dağa çıkacak değilim ya yani siz biz artık silah alıp dağa çıkacak halimiz yok" dediği, Y.ÖRS"ün "Zaten canım silah alıp dağa çıkmakla olacak iş değil bu iş örgütlenme işi" dediği, Ü.SAYIN'ın "önümüzdeki elli yıl hocam yani bitmiş durumda ülke ve bu ahmaklar yani TSK'da ki ahmaklarda hiç bişey yapmıyolar" dediği, bir süre daha aynı konularla ilgili konuştuktan sonra Ü.SAYIN'ın "...Yaşar BÜYÜKANIT neyi bekliyo? Niye anlaştı? Yani ben olsam onun yerinde kellemi ahnm koltuğa, nolcak hayat nedirki hocam? İllizyondan ibaret her şey. Hiç bir şey yani. Yani 1 kişinin hayatı nedir ki? Ben olsam alırım kelleyi koltuğa, "inin lan" derim ordan. Yani şimdi elektronik muhtıralan verdi. Özde sözde aynı falan dedi. Elli tane yerde konuştu böldürmeyiz cart etmeyiz curt etmeyiz. Laikliği kaldırtmayız falan diye. Eee.. olan olayla yapılan son sözlerin hiçbir alakası yok ki olan olaylar" dediği,

30.01.2008 günü saat: 23.02'de Emin GÜRSES ile Bülent...? arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Bülent'in "...şimdi işi çözdüm ben şimdi, daima haber takip ediyorum bak, o Ümraniye'deki bombalan Kara Kuvvetleri Komutanlığına şey yaptılar gördün mü, nasıl dediğime geri çıkıyor..", "...Kara Kuvvetleri komutanlığından sözde bombalar çıkmış da, bunun şeyini bak bak bak oruspu çocuklan, şimdi İlker paşa yok mu, 30 Ağustos ben ne dedim, bugün sana hoca, hedef dedim 30 Ağustos'taki şuara", " .Eğer yanılıyorsam şerefsiz evladıyım ya. ...Yarın sen gideceksin o akademiye uyar bunları ya uyar bunların akıllarını."

"Yemin ediyorum Irak'taki generallerden beter olacak bunlar ya. Darbe mi yapacak yapsınlar analarını sikeyim ne olacak. Dünya ne yapacak darbe yapsınlar amma koyum darbesini ya. Yoksa ülke kötüye gidiyor ya" dediği, Emin GÜRSES'in de "evet" Dediği,

23.01.2008 günü saat: 17.49'da Emin GÜRSES ile X Şahıs arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Bir süre soruşturma kapsamında yakalanan şüpheliler ve yakalanmaları ile ilgili konuştukları, görüşmenin sonlarına doğruda, Emin GÜRSES'in "...Öcalan ifadesinde bize bir gün dedi ki. Yav dedi siz dedi bilmiyorsunuz bir şey. Ben köylere giderim, Kürtlerin bana tabi olmasını sağlamak için o köyden bir kaç tane adam bulurum. Böyle yiğit onları öldürtürürüm, ondan sonra bütün köy bana tabi olur tapar. Çünkü bizimkiler güçten anlar. Şimdi bu ekipte güçten anlar. Bunlar korktuğu zaman sen ağasın paşasın, ama sen bilsinler ki senden güçlüdürler hiç acımazlar." "Kültür o kültür adamın kültürü öyle." "...Şimdi ben komutanlara Harp akademisinde söyledim. Ben olsam başörtüsü maşörtüsü serbest ister götünüzü açın ister amınızı açın başınızı ne ederseniz edin serbest. ONDAN SONRA DERİM Kİ EKİPLERE KARDEŞİM KAVGAYI BAŞLATIN. MİLLET BİRBİRLERİNİ YESİNLER BİR BUNU YAPARIM. BAK TAM ZAMANIDIR. BIRAKACAKSIN BİRBİRİNİ YESİN MİLLET. Ondan sonra Tayyib oradan çıksın altından" Dediği,

14.02.2008 günü saat:11.02 sıralarında Hayrettin ERTEKİN'in Banu ile yaptığı telefon görüşmesinde özetle;

BANU' nun "Ülkenin durumu için ne diyorsun"^ dediği, H.ERTEKİN'in "Valla ülkenin durumu çok iyi değil..." "Durumu iyi değil, BİR İHTİLAL gibi bir şey geliyor" "Tabi bunlar bu adamlar işi azıttılar yani..." "...memleketin durumunu hiç iyi görmüyorum yani" "Olacak tabi başka çare yok Rejim tehlike de yani, iki sene önce emekli olmuş bir Cumhuriyet başsavcısı isyan ediyor ise" "Bunlar suçtur bunlar diye dinlemediniz mi Sabih KANADOĞLU nu" "Valla işte bunların amacı, yavaş yavaş hedeflerine yavaş yavaş bu gün türban yarın liselerde yarın ortaokullar da ya ondan sonra evlerde sokaklar da sırayla hepsini bir anda yapamazlar yani" dediği, BANU' nun "...ben de şey diyorum yani bunlar gelip de 100 yıl geri gitmemize, askerim canım askerim diyorum 20 yıl götürür beni en fazla geri, hiç değilse özgür olurum yani" dediği, H.ERTEKFN' in "Asker geri götürmez ya 12 Eylül oldu geri mi götürdü asker Allah aşkına ya" dediği,

12.12.2007 günü saat:11.16'da Hayrettin ERTEKİN ile W arasındaki telefon görüşmesinde özetle; HAYRETTIN'in "Saym KOMUTANIM saygılar sunuyoruz" dedikten sonra bir süre İstanbul'da yapılan bir operasyonla ilgili bilgi verdiği, devamında HAYRETTIN'in "Komutanım ne oluyo memleketin durumunu hiç anlatmıyorsunuz..." dediği, W'nm "Kimsenin birşeyden alındığı yok herkes bildiğini yapıyor" dediği, HAYRETTIN'in "ABİ'DE BOŞ ÇIKTI ABİ'DE DURUYOR DURUYOR ŞİMDİ" "İki duble içince ateşleniyor hiçbir şeyi yok komutanım ya..." "...yani çaptan da düştü herhalde diyoki ya hiç huzurumu bozmayayım şimdi diyo hiç bişey yapacağı yok" dediği, W'nm "YA ODA ŞİMDİ İDARE EDİYOR SURDA KALDI DİYO 7-8 AY DİYO" dediği, HAYRETTIN'in "7 AYI KALDI TESKEREYE" "Şey nasıl bi adam komutanım siz bilirsiniz Ergun SAYGUN... nasıl biridir yani Vatan perver mi yoksa böyle hani o da salla başı al maaşımı" dediği, W'nm "Valla o askerliği bilmez o da" "Aynen o da bürokrattır yani şeydir" "Terörü merörü Güneydoğuyu falan bilmez o da bilmez İlker BAŞBUG'U' da bilmez bunlar şey değilki bunlar Kıta komutanı değil ki bunlar sosyete bunlar salon subayı" dediği, HAYRETTIN'in "Öyle isteniliyordu zaten öyle yani dizayn etti gitti..." dediği, bir süre sonra HAYRETTIN'in "Komutanım kaleler tek tek gidiyo bakın ben bu YÖK var ya bu kadarını düşünmüyordum ... hani diyordum ki" "Burada gitti Yargıtay işte bi tek Yargıtayla Danıştay kaldı" "...Türbanı takıp herkes oturacak mı komutanım bu yani olacak bumu yani" "Yok mu yürekli bitane böyle asalardan komutanım ya böyle hop diyecek" dediği,

_27.12.2007 günü saat 19.06'da şüpheliler Kemal Yalçm ALEMDAROĞLU ile Habib Ümit SAYIN arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Ü.SAYIN'm "hiç bir şey anlamıyoruz biz de. Yani, paşa m... emekli paşalarla konuşuyoruz, onlar da anlamıyorlar." Dediği, K.ALEMDAROGLU'nun "Evet, evet artık, artık bu iş m... onları aştı bence; burdan bişey çıkmaz." Dediği, Ü.SAYIN'm "Yok, şeyden bişey çıkmaz. BÜYÜKANIT, artık kümbet bile olamadı, anıtı bırakın." "Rezillik yani." "...önüne dosya mı koydular," "Minyatür oldu, minyatür" "Gaz alma operasyonu bunlar." "Türk Silahlı Kuvvetleri bu kadar zavallı hale gelirimiydi şaşırarak izliyorum" dediği anlaşılmıştır.

02.02.2008 günü saat:16.38'de Kemal Yalçm ALEMDAROĞLU ile X Bayan arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

K.ALEMDAROGLU'nun "...ee şeye mi Meclise doğru yürüyüş mü yaptılar" dediği, X BAYANIN "Şimdi yapmışlar ama engellenmiş yolu değiştirmiş polis ben çünkü ordan çıktıktan sonra Mamak'a gittim" dediği, K.ALEMDAROGLU'nun "Ben şöyle bir şey düşündüm bugün işte acaba ADD Rektörleri Ankara'da bir toplantıya çağırıp, Çarşamba veya Cuma meclise yürüttürebilirmi onları" dediği, X BAYANIN "Anladımda yani isterseniz siz ŞENER PAŞAYLA konuşun bu konuyu ben kendisiyle konuşmuyorum" dediği, K.ALEMDAROGLU'nun "Şimdi...ben konuşurum konuşmasına da ama yani şeydeki yönetimdeki rektörlerle de ben mi konuşayım" dediği, X BAYANIN bir süre ADD hakkında konuştuktan sonra "...ben ADD'nin buna sıcak bakacağını hiç düşünmüyorum, bu Ergenekon hareketi ile mitingleri birbirine bağlamaya çalışıyor bazıları" dediği, görüşmenin devamında K.ALEMDAROGLU'nun rektörleri birisinin Ankara'ya davet etmesi gerektiğinden, bu kişinin Ankara Üniversitelerinin rektörlerinden birisinin olabileceğinden bahsettikten sonra yapılacak yürüyüşler için "İzin alınmasın canım artık izne ne gerek var ya miting değil ki bu gidip orada saygı duruşu" "İzne gerek bile yok zaten" dediği anlaşılmıştır.

02.01.2008 günü saat:14.37'de Sevgi ERENEROL ile Orhan..? arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

SEVGİ'nin "Pazartesi günü de tabi Kandıra'yi ziyaret günümdü benim, hepsi üst üste gelince bir hayli şey yaptım yoğunluk oldu, size iyi seneler" dediği, ORHAN'm "Bir an önce de Muzafferin Muzaffer'in özgürlüğüne kavuşmasını diliyorum" dediği, SEVGİ'nin "İnşallah inşallah bütün milletin de özgürlüğe kavuşmasını" dediği, ORHAN'm "Milletin özgürlüğe kavuşması biraz zor" "Bütün bütün kaleleri kaptırdılar" "SİLAHLI KUVVETLER DE DAHİL" dediği, SEVGİ'nin "Ah nasıl bunun altından kalkacağız hiç bilemiyorum ama" "Evet evet vallahi birazcık gayret edilsin muhakkak gene bulunur da herkes şey hayatından memnun gibi" dediği, ORHAN'm "Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri yanında olmadan hiç bir hareket olmaz" dediği, SEVGİ'nin "OLMAZ BİLİYORUM" dediği, ORHAN'm "Hiç bir hareket olmaz ben bunları yaşadım ihtilaller darbeler mahkemeler..." dediği, 08.01.2008 günü saat 10.49'da H.Ümit SAYIN ile Arif...? Arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Ü.SAYIN'm "Bu Şener paşa ADD'lerle koordine bi hareket başlatıyormuş." "Ama yani Şener paşa yapamaz o işi yani." dediği, Arifin "Çünkü büyük para var" dediği, Ü.SAYIN'm "Büyük para işi. Tuncay ÖZKAN'la anlaşamamışlar." dediği, Arifin "Bunu tak diye Ankara'da bitirecen işi. Hiç orda yok İzmir Ankara işi değil. İzmir'de meydanlarda değil. Dann diye meclise girecen. Yoksa öteki türlü olacak iş değil" "Basacaksın meclisi, onun için, bitecek yani." "Dün Sürmen ağaya uğradım." dediği, Ü.SAYIN'm "Ne diyo, bu durumlar için?" dediği, Arifin "Gidişat iyi değil diyo." dediği, Ü.SAYIN'm "Türkiyenin gidişi nolcak, onların gidişi hiç önemli değil." dediği, Arifin "Mart Mart diyolar ama, daha önce de Ocak demişti, şimdi de Mart diyo. Şeyler bitmiyo yani zamanlar" dediği, Ü.SAYIN'ın "bu son aşamaya geldi yani son anda uyandık yani son anda uyandık. Son anda son beş yılda uyandık bişeyler yapmaya çalıştık ki her şeyi de ele geçirmiş vaziyetteler" dediği,

19.12.2007 tarihinde saat: 16:03 sıralarında Şüpheli FUAT TURGUTveLİ KÜÇÜK'e göndermiş olduğu mesajda; "RTE/Abdullah G. ve şürekası eliyle parçalanma sürecine itilen T.C.'ni KORUMAK için; milliyetçi/devrimci ihtilal KAÇINILMAZDIR! Bayramnz/2008'nz kutlu... Av.FuatT." yazdığı, 30.01.2007 günü saat:11.18'de Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ile C. K. arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

"Valla işte aldılar başlarını gidiyorlar bu böyle gitmez" dediği, C.K.'m "Yok abi bu bir kırılma noktasına doğru gidiyor bakma sen sessizliğe" dediği, K.ALEMDAROGLU'nun "I yani evet bende fırtma öncesi sessizlik diyorum" dediği, C.K.'m "Şimdi bugün düşün abi dün Waşingtm'a gitti Genel Kurmay İkinci Başkanı, fol yok yumurta yok,

07.03.2008 günü saat: 10.35'de Doğu PERİNÇEK ile Bedri..? isimli şahıs arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Aralarında bir süre merhabalaştıktan sonra düzenlenecek olan bir ekonomi toplantısından ve bu toplantıya konuşmacı olarak katılacak kişilerden bahsettikten sonra, Tümep'in bir yemekli toplantısına değindikleri ve bu toplantı ile alakalı olarak Bedri'nin "Ya şimdi aslında çok benim beklemediğim bir katılım di herkes vardı orda. İlhan Selçuk, Hurşit Tolon, Şener Eruygur, YARSAV Başkanı, bu Danıştay, Yargıtay, Üniversitelerden bayağı seçkin bir topluluktu 70 kişi vardı Şener ERUYGUR bayağı da uzun sürdü yedide başladı on birde bitti, dört saat süren toplantı oldu. Şener ERUYGUR yani bir araya gelmek gerekir, Ulusalcıların birleşmesi gerekir diye özeti bu olan birazda halkı suçlayan, bu cumhuriyet mitinglerinde toplandı bu kadar kalabalıklar ne oldu, bir şey çıkmadı öyle bir konuşma yaptı." Dediği, devamında bir süre Bedri'nin söz konusu toplantıdaki konuşmasından bahsettiği, daha sonra Doğu PERINÇEK'in "keşke şeyi esas söyleseydin O GÜN İNDİRMEK VE MİLLİ BİR HÜKÜMET KURMAK MÜMKÜNDÜ ona yanaşmadı Şener ERUYGURLAR Cumhurbaşkanı istifaya davet etseydin. Esas onu söylemek lazım, alternatif o bence, yani İşçi Partisine oy ver diyerek te bir çözümü olmazdı." dediği, devamında Bedri'nin "Sonrasında İLHAN SELÇUK en sonunda bir kapanış konuşması yerine geçecek bir konuşma yaptı, ama oda böyle Orduya karşı kırgınlığını ve eleştirilerini özeti oydu yani. Bu hem Iraktan çekilme konusu hem de genel olarak tutumuyla ilgili böyle çok şeyler bekleyen ve beklediğini bulamayan bir hayal kırıklığı içerisinde özeti o olan bir konuşma yaptı" dediği, ... ve toplantıya Sıtkı ULAY isimli yaşlı bir paşanın da katıldığını belirttikten sonra görüşmenin sona erdiği,

27.07.2007 günü Saat:16.07'de Ali KUTLU'nun 0 546 647 82 83 numaralı telefondan X Şahsı aradığı ve yapılan görüşmede;

X Şahsın "Yardımcı olsanıza Kuvayi Milliyeciler olarak" "Ne yapmış ki. ..bir sürü it uğursuz köpek varken yani bunları mı almak gerekiyormuş" "Dün yazı hazırladım gene hazırlıyorum, AKP ile artık daha şiddetli mücadele edicez yani" dediği, Ali'nin "Biz İstanbul'dayız" "Çok kalabalığız burada, EKİP var" dediği, X Şahsın "Nasıl şey yapıyorlar mı yani yine devlet üstüne gidiyor mu" dediği, Ali'nin "Hiç üstüne gitmiyor. Genelkurmaydan araştırma yaptık, tek Kuvayi Milliye orada Kadıköydeki Kuvayi Milliye dedi, dün Genelkurmayın basın açıklamasında" "Bizi işaret ediyor yani Genelkurmay" dediği, X şahsın "Türkiye'de genel durum nasıl şu anda" diye sorduğu, Ali'nin "Şuan kötü, berbat. İşte bakacaz, Bİ HAMLE YAPACAZ YAKINDA, herşeyi haberlerden okursun zaten, haberleri dinlersin birşey oldu mu" dediği, X Şahsın "Ne Hamlesi Yapacaksınız" diye sorduğu, Ali'nin "telefonda olmaz tamam" dediği, "11 Kasım 1938'den bu güne her kurum kuruluş şahıstan hesap sorucaz. Sen hiç kafanı yorma rahat ol yani" dediği, X Şahsın "Yeni şafak yeni Türkiye gazetesi var birde bu aımna kodumun tam militan bir gazete o da ya" dediği, Ali'nin "Hepsine el koyacaz kafanı yorma hepsini" dediği, X Şahsın "Ya düşündükçe sinirleniyorum vallahi billahi ya, gidip eylem yapasım geliyor ya" dediği, Ali'nin "Ya boşver, akşam msn'de şey yaparız, telefonda girme bu tip şeylere tamam mı" dediği anlaşılmaktadır.

16.12.2007 günü saat: 10.03'de şüpheli Satılmış BALKAŞ m Kemal KERİNÇSİZ'e gönderdiği kısa mesajda;

"Kemal bey. Bazi vatandaşlar. Genel kurmay Baskanini darbe yapamayacagin akp. Iktidarinin. ipini çekemez diyorlar. Peki kim çeker. Org.Erdal CEYLANOGLU.(EDOK)Ve... Org Hasan IGSIZ.2.0RDU KOMUTANI. Bu genarallerden birisi olsa olurdu" şeklinde ibarelerin olduğu tespit edilmiştir. 18.01.2008 günü saat: 23.40'de Şüpheliler Orhan TUNÇ ile H. Ümit SAYIN arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Orhan TUNÇ'un "Hocam inşallah görüşsek. Yani durumlar hakkaten çok gergin" "Yani "onlar (askerleri kastederek) ne yapıyor" falan diyorsunuz ya" "Onlar (askerleri kastederek) uyumuyorlar haberinizde olsun" "...özellikle 3 günden beri uyumuyolar." Yani dikkat ederseniz ilk defa bu kadar şey konuşuyorum, yazıyorum" "Geri zekalı aptal diye yazabiliyorum anladın? Artık onu hak ettiler yani. Aşağılık herifler (Hükümeti kastederek)" dediği, H.Ümit SAYIN'ın "Doğu paşa, ...hukuki hak hak doğdu diyo" dediği, Orhan TUNÇ'un "Hocam doğdu da bir yerlerden bir şey bekliyorlar. Telefonda tam söyleyemiyorum" "Üstleri var ya hani bunların, vatandaşların" "O kendi üstlerinden "okey" bekliyorlar. Onlar da okey verecekler gibime geliyor yani." "Bugün ben birisiyle konuştum bir KOR la görüştüm" "Aynen bana şunu söylüyor "oğlum" diyo, benden de 15 yaş büyük kendisi, "oğlum diyo, babanm haberi olmadan diyo evlat ne yapar" diyo. Aynen şu lafı dedim ben de "komutanım artık dedim baba, evlat babayı dinler mi? veya baba kim?" baba dedim, benim kanımdan canımdan olan bir insandır değil mi?" "Bunların baba dedeleri Hıristiyan kanından. Nasıl oluyo? Ama diyo "dünyanın gereği böyle" diyo" dediği, H.Ümit SAYIN'ın "O zaman hiç bişey olmıycak demektir." Dediği, Orhan TUNÇ'un "Olucak. Yani bunlarm artık bitti yani işi bitti hocam" dediği, H.Ümit SAYIN'ın "Yargıtay başkanı ile Danıştay açıklama yaptılar ben de "gaz alma" dedim" dediği, Orhan TUNÇ'un "Artık bundan sonra TSK bu denli muhtıra falan vermiycek. Çünkü muhtıra verdiği anda biliyorsunuz, Doğruyol da Anap ta, Ak Parti de, bunlar hazırlanıyor" "Artık bundan sonra, bi takım, Danıştay olsun, Sayıştay olsun, Yargıtay olsun onlar verecekler mesajları" "Artık asker bundan sonra eğer konuşursa gereğini yapacaktır. Konuşmuyorsa yapmıyacaktır" dediği, H.Ümit SAYIN'ın "İnşallah bir şeyler yaparlar da çünkü, satıcak bir şey kalmıyor 2 yıl sonraya yani" "Demokrasiyi yıkmak üzere demokrasinin yöntemlerini kullanan herkes yok edilir başka ülkelerde. Demokrasinin bir gereğidir bu" "Ama devlet şu an hala tasfiye ediliyor, buna TSK bir şey yapmazsa, bizim yapıcağımız hiçbir şey yok." Dediği, Orhan TUNÇ'un "Türk Derin Devleti 4000 yıldan beri vardır ve hâlâ da vardır." "Bakın, Pazartesi günü sabahleyin çıkıyorum, ondan sonra inşallah geliyorum. Orda görüşürüz, anlatıcam ben size. İnanmazsınız diye de ses kayıt ettim, bazı sözleri" "Onları dinleticem ben size" "Siz şimdi diyceksiniz ki "telefon dinlenir Orhan bey" diceksiniz dimi" "O geri zekalılar da bunu öğrendi" "Özellikle o zat-ı muhteremin konuşmasını tabi" "Hocam bu geri zekalıları kafanıza takmayın. %47 olmuş %67 olmuş önemli değil." dediği,

03.05.2007 günü saat:13.17'de M.Fikri KARADAĞ'm kullanımında bulunan 0 539 655 04 56 numaralı telefonla, KemaL.'in kullanımında bulanan 0 539 655 59 54 numaralı telefon arasında yapılan görüşmede;

"200 bin ajan misyoner kılığında, 200 bin„ajan de, aynen öyle" "Misyoner kılığında" "Sivil toplum kuruluşu misyoner, ondan sonra yardım kuruluşları adı altında 200

bin ajan dolaşıyor" "...hesap sormaya geliyoruz, o kadar" "Kuvvayi Milliye hesap sormaya geliyor, o kadar" dediği,

12.01.2008 günü saat:20.07'de şüpheliler Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ile Habib Ümit SAYIN arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Bir süre konuştuktan sona Ümit SAYIN'm "Tabi. Yani buna artık ses çıkanlmamasmı anlamak mümkün değil. "Yani TSK tamamen acz içinde" "Ya hiç bi hiç bi eylem yok, hiçbi şey yok" "Aslında 60'ta da böyle olmuş hocam" dediği, K.ALEMDAROGLU'nun "Evet. Bu kadar sessizlik olunca da şey yapamıyorum yani yorum yapmakta zorluk çekiyorum. En iyi yapacağımız yorum, fırtına öncesi sakinlik, sükunet" dediği, H.Ü.SAYIN'm "60'ta da böyle olmuş. "Artık bunlar yapmıycak hiçbir şey" demişler..." dediği, K.ALEMDAROGLU'nun "Evet tabi, biliyorum biz de o zaman çünkü nitekim üst düzey iktidar hepsi tutuklandı" dediği,

27.04.2007 günü saat:23.34'de M.Fikri KARADAĞ'm A. S. İle yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

A.S.'m televizyonlarda, Genel Kurmay'm MUHTIRA açıkladığını anlattığı, M.Fikri KARADAĞ'm "Oh ne güzel, demek ki kuvayı milliye hedefine ulaştı" "Ahmet, o zaman Anayasa Mahkemesi'de yarın bu işi aynen bağlar" "Köpek gibi bağhycaklar" "O zaman generallerin kafasını keserdi bu genç subaylar" "Hadi bakalım başarıya ulaştık, bu bizimdir" "O yemin var ya o yemin" "Bizim mersindeki konuşmalarında hepsi gitti, bunlarda bi bok yapamaz falan dedik" dediği, Ahmet SAYAR'm "Hainlerin azınlıkların bu ülkeye hükmettiği ne zaman görülmüş, nereye kadar hükmedebilirler" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm "Anayasa mahkemesi iptal edecek ve erken seçime gidilecek başka çare yok" "Bu olmazsa .... kan akar o zaman bu memlekette, çok tehlikeli olur" dediği,

27.04.2007 günü saat: 23.39'de şüpheli M.Fikri KARADAĞ'm Kemal....isimli şahıs ile yaptıkları görüşmede;

Kemal'in Genel Kurmay'm açıklamasını sorduğu, M.Fikri KARADAĞ'm "..bizim ateş orayı sarmış, belli oldu" dediği, Kemal'in "Muhtıra gibi şey vardı, açıklama yaptı" "Ne Mutlu Türküm diyemiyen herkes düşmanımızdır dedi" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm "Ne kadar güzel, aşağıdan gelen baskı da bu" "Benim yiğitlerimin baskısı da bu" dediği, 29.04.2007 günü saat:18.30'de şüpheli M.Fikri KARADAĞ'm, İsa isimli şahıs ile yaptıkları görüşmede; İsa'nın "Söylediğiniz Kırmızı Beyaz devrim gerçekleşti galiba, Allah'ın izniyle" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm "Olacak, olacak" dediği, 22.12.2007 günü saat:20.12 sıralarında Hayrettin ERTEKİN ile X ŞAHIS arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

X ŞAHSIN "Paşam duydun mu?" "Yaşar BÜYÜKANIT bizi çok yanılttı ya" dediği, H.ERTEKİN' in "ÇOK ÇOK HEPİMİZİ MALESEF, BEN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ BENDİM ve komutanımıza sahip çıktık ve genel kurmay başkanı olması için olabilmesi için yapmadığımız şey kalmadı ama maalesef şuan yapılabilecek bişey yok diyor ve kendisi bakalım böyle dümen suyuyla benim kalmış teskereme 8 ay diyor 8 ay sonra ben zaten yokum ... bu riske girmem diye kimseyle hiçbir şey yapmıyor ama" dediği, "....İlker paşayı da Genel Kurmay Başkanı yapmayacaklar" dediği, X ŞAHSIN "Ne diyorsun Paşam ya" dediği, H.ERTEKİN' in "...2 tane Afyonlu Kara Kuvvetlerindeki 2 Afyonlu ...kara kara düşünüyorlar ne olacağını" "İlker paşa Ergun SAYGUN Paşa İkinci Başkan o kara kara düşünüyor nasıl dalaşırım İlker paşayla diye" "Ergun SAYGUN'la İlker BAŞBUĞ, kedi köpek gibiler birbirleriyle şimdi dalaşacaklar" dediği, X şahsın "O zaman Yaşar Paşayla da İlker'in arası iyi değil o zaman" dediği, H.ERTEKİN'in "İyi değil görüşmüyolar ki zaten" dediği, bir süre İlker BAŞBUĞ'un Genel Kurmay Başkanı olması ile ilgili konuştuktan sonra X ŞAHSIN "Yav karşılıklı gelemiyoruz da ihtilal Paşam Ya” dediği, H. ERTEKİN’in “Abi olmaz şuan şuan konjektür uygun değilama bir şey olabilir muhtıra tarzı bir şey olabilir, yani oda Genel Kurmay kaynaklı değil söyliyeyim size hani vardı ya bizim eski malum esmi giden arkadaşlar vardı bizim ... Grup o grubun yaptığı gibi bir çalışma var öyle hissediyorum" dediği, X ŞAHSIN "Kim Grup?" dediği, H.ERTEKİN' in "Aytaç Grubu işte o grup gibi bi grup çalışması var diye hissediyorum bakalım inşallah bi sıkıntı olmaz, bu telefonlar sağlam olmadığı için dinlenildiğini bildiğim için" "Söylüyorum" "Yok hayır benim söylemem uygun olmaz çünkü, yani ben söylersem arkadaşlar şey yapıyolar ertesi günü almıyolar yani bu konuları niye paylaşıyorsun diye alınabiliyorlar" dediği,

21.10.2007 günü saat: 22.41 sıralarında şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ ile M. V. D.'nün yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

Bir süre Hakkari'de şehit olan askerlerle ilgili görüştükten sonra M. Vakıfın "Aynen öyle bide Cumhurbaşkanı yarın DTP'nin Genel başkanını Çankaya köşküne davet ediyor." "Paşam ben İHTİLAL İSTİYORUM ben, yemin ediyorum. Askeriye el koysun." dediği, M. Fikri'nin "O zaman hiç bir askeri idare istemez. Yani hiç bir asker, onu yapacak kapasite de adam yok ki. Yaptın mı Türkiye'yi Dünya devleti yapacaksın..." "...Bütün çocuklar ölüp duruyor sadece." "Orospu çocuklarının çocukları da Amerika'larda askerliğe elverişli değildir raporu alıp gidiyor oralara, yaşıyorlar Amerikalarda milyar dolarlarla." "TÜRKİYE... BU ŞEREFSİZ KÖPEK MİLLET DE BUNLARA OY VERİYOR İŞTE NE YAPACAĞIN" dediği,

22.11.2007 günü saat: 15.43 sıralarında şüpheli Oğuz Alparslan ABDÜLKADİR ile M. A.'ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

Bir süre Hüseyin GÖRÜM'ün Fox Tv ye çıkması ile ilgili konuştuktan sonra Oğuz Alparslan'ın "...yarın senle acilen göreşmemiz lazım., burda dernekle beraber birşeyler planladık İHTİLAL YANİ BAŞKALDIRICAZ. Senle bi konuşmam lazım ONAYINI ALMAM LAZIM telefonla konuşamıyorum. Akşam gece yansı yani bana bi zaman ayır onayını konuşmam lazım ondan sonra tabanım hazır her şey hazır." dediği, M.A.'nm da o an kendisinin Suriye de olduğundan bahsettiği ve kendisine bir adam yönlendireceğini belirttiği bu konuyu o kişi ile görüşmesini söylediği,

10.10.2007 günü saat:22.31'de şüpheli M.Fikri KARADAĞ'm İ. H. Y. İle yaptıkları teflon görüşmesinde;

M.Fikri KARADAĞ'm "hepsi Amerikaya çalışıyor köpeklerin işte hepsi yani o dediğin medrese denen yerlerde amerikan ajanlanyla dolu" "En büyük misyoner devletin başında" "Bu bu şerefsiz aptal millet ondan sonra gidip bunlara yine %50 veriyor" dediği, 24.06.2007 günü saat: 19.41'de Şüpheliler M.Fikri KARADAĞ ile Kahraman ŞAHİN arasında yapılan görüşmede;

Yapılan bir kamp toplantısından bahsettikleri, Kahraman ŞAHİN'in " nasıl değerlendiriyon baba bugünkü gündemi" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm "Gayet güzeldi" "Gençliği de konuşturduk, gençliği konuşturmayı unutmayalım bundan sonra" " çok önemli, hatta bide güzel, iyi bir kadın bulsak, oda konuşsa, her seferinde bi kadın bi genç" diyerek gençlere konuşma yapması için kadın konuşmacı ayarlamaya çalıştıklan, konuşmanın ilerleyen bölümlerinde siyasi konulardan bahsettikleri, M.Fikri KARADAĞ'm "...Gürcistan'da, Amerika'da, İngiltere'de, Ermenistan'da, Suriye'de, Arabistan'da, gidin Türklere dininiz elden gidiyo deyin, başbakan da olursunuz cumhurbaşkanı da olursunuz diyo, yani bizim millet ohh batan geminin mallan deyip propagandayı yapıyor, bakan oluyor, başbakan oluyor, herşey oluyorlar, Cumhurbaşkanı bile oluyorlar, Turgut Özal gibi orospu çocuğu mesela" "Neden işte bu bizim yapacağımız işten sonra olamayacaklar" dediği,

26.07.2007 günü saat: 21.21 sıralarında şüpheliler M. Fikri KARADAĞ ile Muhammed YÜCE arasında yapılan görüşmede;

M. Fikri KARADAĞ'ın Milletvekili adayı olup TBMM'ye girememesi ile ilgili olarak görüştükleri, Fikri'nin "..orda Pkk'lılarla gidipte ne yapayım, orda cinayet işlerim.." dediği, Muhammed'in "şerefsiz bir bayan çıkmış, gebze cezaevinden, apo posterleriyle gidiyor, ben onu vuracağım ya yemin ediyorum, ben kafayı koydum komutanım, böyle bir şerefsizlik, adilik olabilir mi ya, bu ne biçim bir düzen" dediği, Fikri'nin "Terörle Mücadele eden ben olsam, Genel Kurmay Başkanı, bütün askeri çekerim lüzum kalmadı çünkü, madem Meclis'te bunlar yasal olarak temsil edilecek lüzum yok" "EŞŞEK TÜRK DİYE BOŞUNA DEMEMİŞLER MAMOCUM, İŞTE BUNUN İÇİN EŞŞEK TÜRK'ÜN MANASI BU" dediği, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Muhammed'in "...Star Gazetesi şey yazmışlar, sizin şeyin resimleri neydi o, Yüzbaşı TEKİN" dediği, Fikri'nin "Yıldırım Oktay" dediği, Muhammed'in "He o bide kundakçı paşa" "Hepinizin resimleri orda, sizin hakkınızda şey yazmış, milleti galyana getiren" "Hepinizin resimlerini koymuş., bizim dernek başkanı yardımcınız Ali Başkan.." "Hüseyin başkanımızın resmi, onu da koymuş" dediği, Fikri'nin "Mehmet Altan bu Ahmet'in kardeşi Çetin Altan'ın oğlu" "O şeytan suratlı bir herif var ya pis sakallı" dediği, Muhammed'in "yanlış yapıyorsa ...harcayalım onu" "..gideriz komutanım, Pkk'ymış mkkaymış, bu saatten sonra millete o gerekiyor" "yani illa terörist mi olalım ki bir yerimiz olsun bir yerde" dediği,

Az önceki görüşmeyi yapan Şüpheli Muhammet YÜCE'nin 02.11.2007 tarihinde Coşkun ÇALIK ile yaptığı görüşmede;

Muhammet'in "İyi belki savaş çıkarda o kuyumcuları muyumcuları soy ak o adamları" "valla banka mankalara girek, belki millet savaş telaşına düşer amma koyım yaralı ölü bizde gidek bankaları soyarık anıma koyım." "benim derdim o. Yoksa Ne Sikerim Ben Türkiye'yi Amma Koyım He?" dediği, Coşkun'un "ben de zaten onu bekliyorum ben de" dedikten sonra çeşitli konularla ilgili konuştukları anlaşılmıştır.

28.12.007 günü saat: 11.28'de şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile İbrahim.... arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Bir süre Pakistan da Butto'nun öldürülmesi konusuyla ilgili konuştukları, ilerleyen konuşmada Güler KÖMÜRCÜ'nün "...garip bir şey hissediyorum biliyor musun, Ermenilerde tuhaf bir hareketlenme var Türkiye'deki Kripto Ermenilerde gizli Ermenilerde" diyerek Türkiye'deki gizli Ermenilerin yönetimi ele geçirmeye çalıştığından bahsettiği, F.S.'in de Kripto Ermeni olduğu, bunun gibi bir çok iş adamı ve şahsın bulunduğunu anlattığı, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Güler KÖMÜRCÜ'nün "...ben kime yazı yazıyorum, benim yazımı Güruh anlar mı" ".. sana uyan diyorum bende zaten, sen Güruhu boş ver" "sana ne halktan ya, çok affedersin yani, bu işçi partisi olabilirsiniz ama, halk beni hiç ilgilendirmiyor %5 beni ilgilendiriyor" "%5 uyansın işte uyanması gereken sen ben o" "...bizim Organize olmamız lazım sen Güruhu boş ver" dediği, İbrahim'in "Nasıl organize olacağız" diye sorması üzerine, Güler'in de teknolojik imkanları kullanmaktan bahsederek "Şimdi hukuğun içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce Hakim Savcı var, polisin içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce var" "Böyle demorilize bırak halk uyansın, halktan bana ne ben halk'a yazı yazmıyorum ki size yazı yazıyorum ben" dediği,

28.12.007 günü saat: 16.13 sıralarında şüpheli Güler KÖMÜRCÜ'nün T. Ç. ile yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

G.KÖMÜRCÜ' nün "Şimdi olağan üstü güzel ve şimdi sana bir düğmeye basıyoruz şuandan itibaren nokta operasyona başlıyoruz, o da şu, bundan sonra ki bütün konuşmalarımızda Güruh bizi ilgilendirmiyor ama, Güruh bizi ilgilendirmiyor demiyoruz, diyoruz ki" dediği,

Aynı gün kısa bir süre sonra saat: 17.47'de, Şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile T.Ç. arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Güler KÖMÜRCÜ'nün "... Güruh bunu da düzeltmemiz lazım, artık insanlar vatandaş uyuyor, biz artık bunu söyleyeceğiz, okey vatandaşın bir bölümü uyuyorsa vatandaş uyuyor diye şikayet eden olayın farkındadır, önce hadi bakalım sen aksiyon ol" "... ne yapacağını sorma kızdın mı imza kampanyası yap, çekinme telefon aç, faks aç, hesap sor, yüksek sesle düşün, ya bide bunu da arkasına eklemek lazım, vatandaş uyuyor diyen sen bak uyanmaya başlamışsın, hadi önce sen kendi adına yap bırak o uyusun biz yüzde beş olalım" "... bundan sonra bu yüzde beşi hiç çekinmeden söylemeliyiz AKP %60'a kadar aç artık %60 AKP'nin olsun benim benim % 3 'üm % 5'im Türkiye'yi uçurur birinci lige çıkarır yani bunların aynen böyle adını koyacağız sen ... verdiklerimi öğrendin mi okudun mu bu arada işsiz kızıyor artık" dediği, T. Ç.'in "İnternete girmedim ... randevularım vardı daha yeni bitti işim" dediği,

15.01.2008 günü saat: 13.21'de şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile A. S. S. arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Bir önceki görüşmede muhabir konusu ile ilgili olarak A. S. S.'m "... Gazete hala Kara Mehmet'in mi" diye sorduğu, Güler KÖMÜRCÜ'nün onaylaması ve kötü bir şey olacağını zannetmediğini belirtmesi üzerine A. S. S.'m "Kötü bir şey olsa ne olacak ya hayatım Allah Allah topu topu ağzına vururum yumruğu çeker giderim artık polis değilim. İşkence değil artık" dediği, devamında yine "Baksana hiç olmazsa muhafazakâr ibne değiliz ya." Dediği, bir süre sonra A. S. S.'m "Onların konuşmasına bakma sen, bir tane bizden olan adam bunlardan 50 tanesini halleder ya, bunlar kim ya bunlar köpek ya para bunlardaymış nerde para bunlarda olsun lan ÖLÜ ADAMIN PARAYA İHTİYACI OLMAZ YANİ." dediği, devamında dün ben falan filan bu şekil .. gider ondan sonra bir bakarsın ki ağaçlarda sallanmalar var az kaldı çok az kaldı, yani sabırları çok zorluyorlar bunlar, Bunlar Türk devletinin Refleksini bilmiyorlar o refleks yalnız yakınlaşıyor onu sana söyleyeyim, bir gecede bütün her şey değişebilir yani ha bu millet de direnir mi, bu millet güç nerdeyse ona tapar, ertesi gün bakarsın o Refleksif hareketi yapanların yanında yer almış hepsi Cemil İpekçi de ben ibneyim ya ne muhafazakarlığı demeye başlamış." Dediği,

08.02.2008 günü saat:12.49 sıralarında şüpheli İlhan SELÇUK ile İ. Y'ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

İ.Y' m "...bu miting ile ilgili, her taraftan şey yağıyor, yani katılımı her halde büyük olacak. Bugün Ankara büroya da gitmişler, Mustafa'ya gitmişler, işte Cumhuriyet bu işi destekleyince. Farklı oluyor, kitlesel oluyor, kimse farklı görüş iletmiyor gibi şeylerde var. Ona bakıyoruz. Bu YARGI ile bunlar uğraşacaklar nasıl olsa. Şimdi bugün Meclis'te tekrar YARGITAY YASASINIDA görüşüyorlar abi..."dediği, İ.SELÇUK' un "Mesala bugün Ertuğrul Özkök'ün yazısı baya bir muhalefet yazısı" "...bir yerde bir hesaplaşma olacak her aide... yargı kapatma kararma doğru gidiyor, haberini de verdiler... çünkü göğsünde KAPATILMIŞTIR levhası dururken, AKP bi şey yapamaz. Bir şey yapabilir, isim değiştirir" dediği, İ.Y' m "Bir çatışma ortamı çıksın istiyorlar" dediği, İ.SELÇUK' un "... İki tane rapor hazırlarsın, birisi herkese verilmez..." "Bir nokta da, İbrahim tabi bunun çeşitli nedenleri vardır ama bu aramızda sır" "Yani ben dedim ki, bir; Herkese verilmeyecek, yani ilan edilmeyecek olan bilgileri ayrı bir rapor yaparsın" "Eskiden de öyle yapıyorduk ya..." "Biz Şahin FİLİZ'in yani şeyini, yazı dizisini yayınladık. Fakat orada Cumhuriyetçi Yazarlara da verip veriştiryor. Ben şimdi onun bu yazısını, alacağım köşeme, belki öfkesinde haklı ama, yani Cumhuriyet Gazetesini ayırmalıydı" dediği, İ.Y.' m "Geçen, Yalçm Küçük de, Kanal Türk'te, Şahin FİLİZ'in kitabından bahsetti. Cumhuriyet'te de dizi yazısı yayınlanıyor falan dediler" dediği, İ.SELÇUK' un "...Bizim düşündüğümüz şeyi, efendim yapamadık ama iyi oluyor. Onu, ben düşündüğümüz şeyi dünkü toplantıda anlattım" "...Yani şunu yapacağız dedim, onu yazı olarakta yazacağım. Atatürk devrimi hangi ayetleri kaldırdı, Mahsus bugünkü yazıyı onun için yazdım" "Ya da hagi erkek. Şimdi yani bu Atatürk devrimleri aslında toplumda yerleşmiş te, bu pezevenkler türban üzerinden yürüyorlar. Yanive sanıyorum çok zor, çok zor. Dün işte orada, toplantıda konuşulan ve yine RAHMİ Bey'in söylediği, acaba, yani, sınır aşıldı mı? Geriye dönüş artık olanaksız mı diye" dediği, bir süre konuştuktan sonra İlhan SELÇUK'un "Tabi, Turgay da tadını aldı medyanın" dediği, İ.Y'm "Tabi tabi. Yani Turgay, Karamehmet, Aydın Doğan eğer birlikte olabilselerdi" dediği, İ.SELÇUK' un "Turgay'm orada rolü büyük" "Aydın Doğan m da büyük" "Aydın Doğan abilik etmesi lazımdı" dediği, İ.Y'm "İkisi de çok sırdan şeylerden" dediği, İ.SELÇUK' un "Turgay'ı bende bir gün çağırayım da gelsin, bende giderim yani, öbür Ahmet ÇALIK'a da gideriz. Biz ilişkilerimizi Cumhuriyet adına sürdürüyoruz" "Şimdi dünkü şeyde, İbrahim konuşamadık, olay şöyle oldu, ben daha çok dinledim herkes konuştu monuştu. İçlerinden doğru dürüst konuşan yoktu. Hele o Sabancı Üniversitenin Rektör'ü TOSUN" "...Alevilere de hoş görü gösterilmeli gibi laflar atarak ama ne söylediği belli değil falan. Şimdi ben dedim ki, bu işin kökeni dışarıda, eğer palavra değil se bu BOP, MOP, ılımlı islam devleti şeyi orada Türkiye nin nasıl kuşatıldığını birinci bölümde anlattım. Efendim ikinci bölümde, yani kuşatıldığını ve bu islamcılığın kaynağının dışarıda olduğunu, Amerika da olduğunu falan, zaten Fethullah'ta orada ya" "İkinci bölümde, bu operasyon nasıl iktidara geçti, AKP, onu anlattım, Ama bunlar o kadar çarpıcı ki, yani herkes, bir de şeye şaştım yav, bilmiyorlar ya İbrahim" "Sonra, Ömer Koç var ya" "O, aşağı kadar, arabaya kadar geldi, yemek, yemek istiyor, o da her halde zannediyorum çok yararlı olur" dediği, İ.Y' m "Şey, Ali yok muydu abi" "Ali ile Mustafa yok, sadece Ömer vardı" dediği, İ.SELÇUK' un "Ömer KOÇ vardı. Efendi bir çocuk, aklı başında, söylediği şeylere baktım gayet aklı başında şeyler söyledi. Yani aynı fikirleri paylaşıyoruz. Ama bilmiyorum, O rahminin oğlu değil mi" dediği tespit edilmiştir.

CUMHURİYET GAZETESİNE BOMBA ATILMASI EYLEMLERİ

Cumhuriyet Gazetesinin İstanbul Şişli ilçesindeki binasına 05.05.2006,10.05.2006 ve 11.05.2006 tarihlerinde el bombası atılması eylemlerinin failleri Danıştay Saldırısı eyleminden hemen sonra yapılan kolluk araştırması ve şüphelilerin suçu ikrarlan ile tespit edilmiştir. Bu eylemler bağlantılarından dolayı Danıştay Saldırısı eylemi ile birlikte aşağıda anlatılacaktır.

DANIŞTAY SALDIRISI EYLEMİ

değiştir

17.05.2006 tarihinde Avukat Alparslan ARSLAN tarafından Danıştay binasında toplantı halindeki yargı görevlilerine silahlı saldırıda bulunularak, Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN öldürülmüş, aynı Dairenin Başkanı Mustafa BİRDEN, üyeleri Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÖNENÇ ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU öldürülmeye teşebbüs edilmiştir.

Olay Ankara C.başsavcılığınca (CMK.250.Maddesiyle Yetkili Bölümü) soruşturulmuştur. Soruşturmada, Cumhuriyet Gazetesinin İstanbul Şişli ilçesindeki binasına 05.05.2006,10.05.2007 ve 11.05.2006 tarihlerinde el bombası atılması eylemlerinin failleri de kolluk araştırması ve şüphelilerin suçu ikrarları tespit edilmiştir.

Ankara C.başsavcılığı (CMK.250.Maddesiyle Yetkili Bölümü), Danıştay Saldırısı olayının soruşturmasını Terör Örgütü eylemi kapsamında yürütmüş, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması olaylarını da aynı Terör Örgütünün eylemleri kapsamında olduğundan bahisle soruşturmaya dahil etmiştir.

EYLEMLERE İLİŞKİN SORUŞTURMA VE YARGILAMA FAALİYETLERİN ÖZETİ

ANKARAC.BAŞSAVCILIĞININ (CMK.250. MADDESİY- LE YETKİLİ BÖLÜMÜ), 11.07.2007 TARİHLİ İDDİANAMESİ İLE ÖZETLE : Türban örtüsü ile ilgili Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan karikatür ve Danıştay 2.Dairesince verilen türban kararını esas alan şüpheliler Alparslan ARSLAN, Süleyman ESEN ve Salih KURTER'in TCK 309 maddesinde yazılı cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasına önlemeye teşebbüs amacı doğrultusunda, şiddet ve tehditle toplum üzerinde baskı kurmak,ders vermek, türban örtüsünü korumak amacı ile bir araya gelip silahlı örgüt kurdukları ve yönettikleri, Osman YILDIRIMJsmail SAĞIR , Tekin İRSİ ve Erhan TİMUROĞLU'nun bu örgütte üye olarak örgüt adına faaliyette bulundukları, Ayhan PARLAK ve Aykut Metin ŞÜKRE'nin de örgüte yardım ettiklerinden bahisle, Alparslan ARSLAN, Süleyman ESEN,Salih KURTER,Osman YILDIRIM, İsmail SAĞIR, Tekin İRSİ, Erhan TİMUROĞLU, Aykut Metin ŞÜKRE ve Ayhan PARLAK hakkında ; TCK 314/1-2 maddesine uyan Terör Örgütü Kurmak ve Yönetmek, TCK 309 maddesine uyan Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya ve bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme, TCK 82/a-g maddesine uyan tasarlayarak kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile nitelikli kasten öldürme, TCK 82/a-g,35 maddelerine uyan tasarlayarak kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile nitelikli kasten öldürmeye tam teşebbüs ve bu fiilere iştirak, TCK 174/1-2 maddesine uyan örgütün faaliyetleri çerçevesinde patlayıcı temin etmek ve bulundurma, TCK 170/1-c maddesine uyan patlayıcı atmak, 6136 S.K. 13/1 maddesine uyan izinsiz silah taşımak, TCK 151/1, 152/l-a-2-a maddelerine uyan özel ve kamu malına zarar vermek ve TCK 220/7 maddesine uyan örgüte yardım suçlarından eylemlerine uyan kanun maddeleri gösterilerek cezalandırılmaları istemi ile dava açmıştır. Soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Teoman EKŞİOĞLU,Hüseyin GÖRÜM,Zeki Yurdakul ÇAĞMAN, Mahmut ÖZTÜRK,Atilla ERER,Nihat GÜRKAN,Sinan BERBEROĞLU, Orhan KADI,Saim ÖZDEN,Mehmet ATMACA, Nusret ARAŞ ve Osman MUTLU isimli şüpheliler hakkında ise , suç işlemek amacıyla kurulan ve 5-10-11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi idare binasına el bombası atılması, 17.05.2006 tarihinde de Danıştay 2.Daire Başkan ve üyelerine yapılan silahlı saldırıyı gerçekleştiren silahlı örgüte yardım ettikleri şüphesi ile soruşturma yapılmış ise de, şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işledikleri konusunda haklarında kamu davası açmaya yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden bahisle Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmiştir.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ SORUŞTURMASI VE MAHKEME İLE YAPILAN YAZIŞMALARIN ÖZETİ

Dava, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK.250. Maddesiyle Görevli) 2006/158 Esas No sayılı dosyasında görülmeye başlanılmıştır.

Bu aşamadan sonra, kollukça alman bir telefon ihbarı değerlendirilerek 12.06.2007 tarihinde İstanbul Ümraniye ilçesindeki bir evde 27 adet el bombası ele geçirilmiştir. Kapsamı genişletilerek sürdürülen soruşturmada Ergenekon Terör Örgütüne ulaşılmış, 27 adet el bombasının da Ergenekon Terör Örgütüne ait olduğu tespit edilmiştir.

Örgütlenme biçimi, amacı ve faaliyetleri açısından bilinen terör örgütlerinden önemli farklılıklar gösteren, daha önce bir ceza davasına konu olmamış Ergenekon Terör Örgütü, örgütün yapısını ortaya koyan önemli dokümanlar ve diğer deliller, örgütün eylem ve faaliyetleri ile her bir şüphelinin örgüt içerisindeki konumu ilgili bölümlerinde ayrıntısı ile açıklandığından burada tekrar edilmeyecektir.

Soruşturmada,5-10-ll Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi idare binasına el bombası atılması olaylarının ve 17.05.2006 tarihinde Danıştay Saldırısı olarak bilinen olayın da Ergenekon Terör Örgütünün eylemleri olduğuna dair aşağıda açıklanacak olan deliller elde edilmiştir.

Soruşturmanın bu aşamasına kadar elde edilen delillerden Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırılan ile ilgili olanları, henüz derdest aşamadaki davaya bakan Ankara 11 .Ağır Ceza Mahkemesine (CMK 250.Maddesiyle Görevli) gönderilmiştir.

MAHKEME KARARI ÖZETİ

Soruşturma ve bu kapsamda delil toplama çalışmaları devam etmekte iken Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 13.02.2008 tarih ve 2006/158-2008/45 sayılı karan ile davayı hükme bağlamıştır.

Mahkeme gerekçeli kararındaki oluşun kabulü ve verilen hüküm aşağıda özetlenmiştir.

Sanıkların birlikte hareket etmelerinin, önce Cumhuriyet gazetesine birkaç gün sonra da Ankara'ya gelerek Danıştay Hakimlerine saldın için plan yapmalarının örgütlü bir yapı içerisine girdiklerini gösterdiği, bu yapının türban örtüsü ile ilgili olarak kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren yada davranan kurumlara ders vermek amacını taşıdığı, sanık Alparslan ARSLAN liderliğindeki bu yapının aynı zamanda toplum üzerinde baskı kurularak ses getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, sanıklar Osman YILDIRIM,İsmail SAĞIR,Tekin IRŞİ ve Erhan TİMUROĞLU'nun bu örgüte üye olarak katıldıkları,

Sanıkların eylemden önce plan yapıp bir araya geldikleri, eylemlerin türbanla ilgili olduğu, sanık Alparslan ARSLAN'm sanık Osman YILDIRIM'dan adam bulmasını istediği, sanık Osman YILDIRIM'ın da önce sanık Erhan TİMUROGLU'nu, onun vasıtası ile de sanıklar İsmail SAĞIR ve Tekin IRŞİ'yi bulduğu, eylemler için gerekli silah ve bombanın da sanık Süleyman ESEN ve sanık Aykut Metin ŞÜKRE'den sağlandığı, sanıklar arasında dayanışma ve suç işleme hususunda birliktelik,devamlılık, uygun araç ve gereç, hiyerarşik bir yapılanma bulunduğu,sanık Alparslan ARSLAN'ın lider vasfında olduğu,sanık Osman YILDIRIM'ın da Alparslan ARSLAN'dan sonra geldiği, bütün bu anlatılanların ortada silahlı bir örgütün bulunduğunu gösterdiği,

Bu şekilde oluştuğu kabul edilen silahlı örgütün, amacına uygun olarak baskı, şiddet ve tehdit metotlarını kullanıp, toplumda değişik şekillerde kullanılan türban örtüsü ile ilgili karikatür yayınlayan bir basın kuruluşuna ve türbanla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlarına göre karar veren yargı mensuplarına karşı silahlı ve bombalı eylemler yaptığı, bu eylemlerin kişisel bir husumetten kaynaklanmadığı, sanıkların türban örtüsünü kendi bildikleri ve istedikleri şekilde yorumlamayan ve karara bağlamayan kurum ve kişilere yönelik cebir ve şiddet yöntemlerine başvurarak cezalandırma amacı taşıdığı, bu amaç doğrultusunda yapılan Danıştay'a saldın eyleminin ise mevcut anayasal sisteme yönelik bir tehlike yarattığı ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasında yazılı ve bu anayasanın öngördüğü düzeni cebir ve şiddet kullanarak kaldırmaya ve bu düzenin yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek şeklinde olduğu,

Bu değerlendirmelere göre önce Cumhuriyet Gazetesine sanıklar Alparslan ARSLAN, Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, İsmail SAĞIR ve Tekin IRŞİ'nin fikir ve eylem birliği içersinde 3 kez el bombası attıkları, bu el bombalarını sanık Alparslan ARSLAN'a sanık Süleyman ESEN'in hangi amaçla ve nerede kullanılacağını bilerek temin ettiği, 4 gün sonra bu kez de sanık Alparslan ARSLAN'ın sanık Aykut Metin ŞÜKRE marifetiyle satın aldığı 2 adet Glock marka tabanca ve daha önceden bulundurduğu ruhsatsız Browning marka tabancayı da aracına alarak eylemden haberleri olan sanıklar Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞULU, İsmail SAĞIR olduğu halde Ankara'ya geldikleri ve Danıştay 2. Daire Başkan ve üyelerine yönelik silahlı saldırıda bulundukları,bu saldın sonucu Danıştay 2. Daire üyesi bir hakimin öldürüldüğü, 3 Danıştay üyesi ile bir Tetkik Hakiminin de yaralandığı,

Gerek Cumhuriyet Gazetesine gerekse Danıştay'a yapılan türban örtüsüyle ilgili her iki eylemin, özellikle Danıştay'a yapılan saldırının çok ses getirerek toplumda büyük infial uyandırdığı, halk üzerinde büyük bir korku ve paniğe yol açtığı,

Sanıklardan Aykut Metin ŞÜKRE'nin sanık Alparslan ARSLAN'a Glock marka tabancalar temin ettiği halde Alparslan ARSLAN'ın bunları Danıştay saldırısında kullanıp kullanmayacağı hususunu bildiğinin şüpheli kaldığı, sanık Ayhan PARLAK'ın sanık Alparslan ARSLAN'ı tanımakla birlikte Danıştay yada Cumhuriyet Gazetesine yapılacak saldırıdan haberdar olduğu ya da bu eylemlere yardım ettiği yolunda bilgisinin tespit edilemediği, sanık Salih KURTER'in de sanıklar Alparslan ARSLAN ve Süleyman ESEN'i önceden tanıdığı, evindeki dini sohbetlere bu iki sanığın da katıldığı anlaşılmakla birlikte Cumhuriyet gazetesi ve Danıştay'a yapılan saldırılarla ilgili katkısın olmadığı,

Yargılama aşamasında İstanbul CMK.250.Maddesi ile Yetkili C.başsavcılığınca 2007/1536 sayısı ile yürütülen soruşturma ile ilgili olarak sanıklar ile ilgili suçlamalara ilişkin iddianame ve bir kısım evrak suretlerinin istenildiği, Mahkeme tarafından da ilgili savcılıktan adı geçen soruşturma ile ilgili bilgi istenildiği, yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucu sanıklar ve sanıklara isnat edilen eylemler ile yürütülen soruşturma arasında suç vasfını, sanıkların hukuki durumunu ve sübutu etkileyecek şekilde bir bağlantı tespit edilemediği, dolayısı ile hazırlık soruşturması sonucunun beklenilmesine gerek duyulmadığı, tüm deliller toplanıldığından bir kısım sanık ve sanık müdafılerince de talep edilen tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiği gerekçesi ile;

Alparslan ARSLAN'ın TCK 309/1 uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis, TCK 82/a,g uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis, TCK 82/a,g,35 uyarınca 15 yıl hapis ( 4 kez) , TCK 174/1,2 uyarınca 4 yıl 9 ay hapis, TCK 170/l,c uyarınca 1 yıl hapis, TCK 151/1 uyarınca 1 yıl hapis, 6136 sayılı kanunun 13/1 uyarınca 2 yıl hapis ve 450 YTL adli para cezası,

Süleyman ESEN'in TCK 314/2,62 3713 S.K. 5 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis, TCK 174/1, 2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis,

Osman YILDIRIM'm TCK 309/1,62 uyarınca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l,c,62 uyarınca 10 ay hapis, TCK 82/a-g,39,62 uyarınca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis ( 4 kez) , TCK 151/1,62 uyarınca 10 ay hapis, Erhan TİMUROĞLU'nun TCK 309/1,62 uyarınca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l-c,62 uyarınca 10 ay hapis, TCK 82/a,g,39,62 uyarınca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis (4 kez)

İsmail SAĞIR'ımTCK 309/1,62 uyarınca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l-c,62 uyarınca 10 ay hapis, TCK 82/a,g,39,62 uyarınca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis (4 kez)

Tekin İRŞİ'nin TCK 314/2,62, 3713 S.K. 5 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis, TCK 174/1,2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis,

Cezaları ile cezalandırılmalarına,

Aykut Metin ŞÜKRE,Ayhan PARLAK ve Salih KURTER'in ise beraatlerine karar verilmiştir.

Re'sen de temyize tabi olan bu karar henüz Yargıtay denetiminden geçmediğinden kesinleşmemiştir.

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞIMIZIN SORUŞTURMASI KAPSAMINDA SÖZÜ EDİLEN EYLEMLER İLE İLGİLİ ELDE EDİLEN DELİLLERİN VE TESPİT EDİLEN BAĞLANTILARIN ÖZETİ

Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları eylemlerine ilişkin dava dosyasının bir örneği Mahkemesinden temin edilip soruşturma evrakına eklenildiğinden, bu davaya ilişkin Ankara C.başsavcılığının (CMK.250.Maddesiyle Yetkili Bölümü) soruşturma ve Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK.250.Maddesiyle Görevli) kovuşturma işlemleri burada tekrar edilmeyecek, bu dosyaya atıf yapılmakla ve gerektiğinde açıklamalar için gerekli olan ilgili bölümleri buradan alınıp özetlenmekle yetinilecektir.

CUMHURİYET GAZETESİ VE DANIŞTAY SALDIRILARI FAİLLERİNİN İFADE ÖZETLERİ;

Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları eylemlerinin failleri olarak yargılanıp hüküm giyen, ancak cezaları henüz kesinleşmeyen Alparslan ARSLAN, Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, İsmail SAĞIR, Tekin İRSİ ve Süleyman ESEN C.başsavcılımızca Ergenekon Terör Örgütü hakkında yürütülen soruşturma kapsamında bilgilerine başvurulmak amacı ile hükmen tutuklu bulundukları Ankara 2 Nolu F Tipi Cezaevinde tanık sıfatı ile dinlenilmişlerdir.

Alparslan ARSLAN 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;

1998 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduğunu, aynı yıl içerisinde yakınlarını ziyaret amacı ile karayolu ile Avusturya'ya gittiğini, bir aya yakın burada kaldıktan sonra ailesi ile birlikte hava yolu ile Türkiye'ye döndüğünü, Avukatlık stajını 1999 yılında Avukat Hakkı KURTULUŞ ve Ali ŞENOĞLU'nun yanında İstanbul Şişli ilçesindeki bürolarında tamamladığını, askerliğini kısa dönem olarak Ankara Etimesgut'ta yaptığını, 2000 yılında Burhan GÜR isimli üniversiteden arkadaşıyla Kadıköy'de avukatlık bürosu açtıklarını, 6 yıl serbest avukatlık yaptığını,

Muhafazakar bir insan olarak milli ve manevi değerlere bağlı, arkadaşlarının da genelde ülkücü ve müslüman olarak bilinen camiadan olduğunu,

Kendisini basından tanıdığını söyleyen Avukat Abdurrahman SARIOGLU'nun yardım amaçlı olarak cezaevinde kendisine para yatırdığını,

Veli KÜÇÜK'ü basından tanıdığını,

Muzaffer TEKİN'i emin olmamakla birlikte Ayhan PARLAK aracılığı ile tanıdığım,Muzaffer TEKİN'in ofisine 4-5 defa gittiğini, buraya genelde emekli askerler ve arkadaşlarının geldiğini, Muzaffer TEKİN ile aralarında iş ilişkisi olmadığını,

Mehmet Fikri KARADAĞ'I birkaç sefer Muzaffer TEKİN'in ofisinde gördüğünü, Kemal KERİNÇSİZ'i basından tanıdığını, bu kişinin başkanı olduğu Büyük Hukukçular Birliğinin üyesi olmadığını, Teoman EKŞİOĞLU'nun İstanbul'daki ev arkadaşı olduğunu,Süleyman ESEN'i üniversiteden 1994 yılından itibaren tanıdığını, üniversiteden sonra da zaman zaman görüştüklerini, Salih KURTER'i Süleyman ESEN aracılığı ile tanıdığını, alim bir zat olarak bildiğini,sevdiği ve hürmet ettiği bir insan olduğunu, bu konu ile ilgili başka bir şey söylemek istemediğini Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ü basından tanıdığını, Taner ÜNAL'ı tanımadığını, Hüseyin GÖRÜM'ü tanıdığını, ülkücülük davasından dolayı cezaevinde yattığını bildiğini,

Babası İdris ARSLAN'ın, Danıştay Saldırısından soma vermiş olduğu ilk ifadesinde belirttiği gibi, kendisinin Veli KÜÇÜK'le tanışmadığını,

Teoman EKŞİOĞLU'nun ifadesinin aksine Muzaffer TEKİN ve Veli KÜÇÜK'le gezmediğini, bu kişinin babası İdris ARSLAN'a da kendisinin adı geçen kişiler ile ilişkisi konusunda bir beyanda bulunup bulunmadığını bilmediğini,

Osman YILDIRIM'ın ifadesinin aksine, Cumhuriyet Gazetesi Saldırılarından dolayı 500.000 Dolar para alınacağıyla ilgili bir şey söylemediğini, yine bu kişinin ifadesinin aksine, bazı icralık işlerin tahsilatına birlikte gitmediklerini,

Veli KÜÇÜK'ün basında yer alan "Ben Muzaffer TEKİN'in adını Süleyman olarak biliyordum" şeklindeki açıklamasından haberdar olmadığını, bu açıklamanın kendisine bir mesaj olarak gönderildiği, kendisinin de bu açıklamadan sonra Süleyman ESEN'in adını verdiği değerlendirmesinin doğru olmadığını,

Basında da yer alan Veli KÜÇÜK ile kendisi olduğu iddia edilen bir şahsın aynı karedeki fotoğrafını gördüğünü, Havaalanında çekilmiş bu fotoğraftaki kişinin hafif derecede kendisine benzeyen başka bir şahıs olduğunu,

Ankara'da Tarkan isimli bir arkadaşının bulunduğunu,

Danıştay Saldırısı ve Cumhuriyet Gazetisine bomba atılması olayları hakkında açıklamada bulunmak istemediğini,

Osman YILDIRIM 12/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;

Veli KÜÇÜK'ü 1993 yılından itibaren tanıdığını, kendisini İbrahim GENÇ'in Sirkeci ve Mecidiyeköy semtindeki yazıhanelerine gidip gelirken gördüğünü, Veli KÜÇÜK ile Alparslan ARSLAN'ın Üsküdar ilçesinde bulunan Katibim Restoran'ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını bildiğini, zaman zaman kendisinin de yanlarında bulunduğunu, Alparslan ARSLAN'ın 2003 veya 2004 yılında kendisinin bilmediği bir ülkeye gitmek için yurt dışına çıktığını bildiğini,

2002 yılı Aralık ayının başında İbrahim GENÇ'in Osmanbey semtinde bulunan Sadıklar Pasajındaki veya Piç lakaplı Hüseyin isimli şahıstan kiralamış olduğu aynı cadde üzerindeki yazıhanelerinden birinde Veli KÜÇÜK, İbrahim GENÇ, Esen TÜRKYILMAZ, Muzaffer TEKİN ve Osman GÜRBÜZ'ün olduğu toplantıda Osman GÜRBÜZ'ün kendisine Necip HABLEMİTOĞLU' nu öldürüp öldüremeyeceğini sorduğunu ve orada bulunanların bunun karşılığı olarak kendisine bir milyon dolar teklif ettiklerini, Necip HABLEMİTOĞLU'nu tanımadığını,kim olduğunu sorması üzerine kendisine şahsın yazar olduğu ve öldürülmesi gerektiğininin söylendiğini, kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, bunun üzerine Veli KÜÇÜK'ün Osman GÜRBÜZ'e dönerek "Osman bu iş gene sana düştü." dediğini, daha sonraki dönemde kendisinin basından Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünü duyduğunu, bu olaydan yaklaşık 6 veya 7 ay sonra Osman GÜRBÜZ'ün kendisine "HABLEMİTOGLU'nun parasını masalarda bitirdik." dediğini, bu esnada yanlarında Bahçelievler'de gayri meşru işlerle uğraşan bir Esen TÜRKYILMAZ'm da olduğunu,bu konuşmadan sonra Osman GÜRBÜZ'ün HABLEMİTOGLU'nun öldürülmesi olayına karıştığını ve aldığı parayı da kumarda bitirdiğini anladığım,

29.04.2006 tarihinden sonra Ümraniye semtinde Alparslan ARSLAN ile buluştuğunu, Alparslan ARSLAN'ın kendisine "Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım. Ataşehir'de Migros'un tam önüne gel. Bir arkadaş gelip seni alacak" dediğini, bunun üzerine bir gün sonra akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros'un önüne gittiğini, kendisini buradan Alparslan ARSLAN'ın arabasıyla ismini bilmediği bir şahsın aldığını, Ataşehir semtindeki Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede dubleks villalardan oluşan bir site içersindeki villaya gittiklerini, Alparslan ARSLAN'ın bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM ile birlikte kendisinin tanımadığı 10-15 şahsın daha olduğunu, Muzaffer TEKİN'in burada 3 adet el bombasını yanında koruması gibi duran bir kişiye yan odadan getirterek kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana beşyüz bin dolar para vereceğiz. Senin, attırdığın kişilere vereceğin paraya karışmayız." dediğini, kendisinin 2 iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir 1 tanesini de Alparslan ARSLAN'ın alıp çantasına koyduğunu,

Daha sonraki tarihlerde, ilk bombanın olaydan bir gün önce bir arkadaşının arabasıyla götürüp yerini gösterdiği Tekin İRSİ tarafından pimi çekilmeksizin atıldığını, Tekin İRSİ ye harçlık olarak kendisinin 50 YTL verdiğini, Tekin İRŞİ'ye el bombasını gece atmasını ve Alparslan ARSLAN istediği için de demir parmaklıklara türban asmasını söylediğini, ikinci bombayı Tekin İRŞİ'nin yer göstermesi ile İsmail SAĞIR'ın attığını, İsmail SAGIR'ın el bombasını pimini çekerek attığını, ancak bombanın patlamadığını, bu olaydan sonra COCO Bar'da buluştuklarını, üçüncü bombanın atılmasından önce Alparslan ARSLAN ile Üsküdar'da görüştüğünü, yapmaması için ısrar ettiğini, ancak kendisini dinlemediğini, Alparslan ARSLAN'ın İsmail SAĞIR, Erhan TİMUROĞLU ve Tekin İRSİ ile birlikte gündüz vakti giderek kendisindeki bir adet el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine attığını,

Kendisinin Danıştay saldırısına katılmadığını, bu konu hakkında bilgisi de olmadığını, sadece Alparslan ARSLAN'ın olay hakkında üstü kapalı olarak bir şeyler anlattığını, kendisine Cumhuriyet Gazetesi saldırıları karşılığı vaat edilen beş yüz bin dolar paranın Ankara'da verileceğini düşündüğünden Ankara'ya geldiğini, ancak vaat edilen parayı da alamadığını, Alparslan ARSLAN'ın kimyasal bir madde almış olabileceğini düşündüğünü, çünkü Cumhuriyet Gazetesine ilk el bombasının atıldığı 04/05/2006 tarihinden 16/05/2006 tarihi gecesine kadar hiçbir şey yiyip içmediğini bildiğini,

Cumhuriyet Gazetesi saldırılarında, anlaştıkları şekilde kimse zarar görmediğinden az bir ceza alacağını bildiğini, Muzaffer TEKİN tarafından kendisine Cumhuriyet Gazetesine el bombalan atılması karşılığında 500.000 Dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalannm Muzaffer TEKİN'in, Oktay YILDIRIM'm da bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde kendilerine verdiğini söylemediğini,

Kendisinin, katılmadığı Danıştay saldmsı olayı ile ilgili olarak haksız yere ceza aldığını, son duruşmada Avukat Mehmet ENER'in kendisi ile ilgili tevsii tahkikat talebinde bulunduğunu,tevsii tahkikat talebinin reddine karar verilmesi, kendisine de soru sorulmaması nedeni ile gerçekleri anlatamadığını, adaletin yerini bulması için şimdi gerçekleri anlattığını beyan etmiştir. Diğer kişilerin ifadelerinin alınması işlemleri devam etmekte iken Osman YILDIRIM'ın Cezaevi idaresine ibrahim GENÇ isimli şahsa gönderilmek için verdiği mektuptan haber alınması ve içeriğinin incelenmesi üzerine, bu konuda tekrar ifadesinin alınması ihtiyacı duyulmuştur. Osman YILDIRIM 13/03/2008 tarihli ek ifadesinde özetle;

Mektubu İbrahim GENÇ'e mesaj vermek ve kendisine kurulan komplonun neresinde olduğunu anlamak için yazdığını,

İbrahim GENÇ'i 1993 yılından beri tanıdığını, o dönemlerde tefecilik yaptığını, tefecilik işinde Azeri uyruklu Ziya AYÇAN ile ortak olduğunu, İbrahim GENÇ'in tefecilikten kaynaklanan alacaklarını etrafındaki kişilere tahsil ettirdiğini, İbrahim GENÇ'in o dönem yanında Abdullah SÜLÜK, Sedat PEKER, Erdal KARA, Kenyalı Soner, Abdullah ÇATLI, Aykut SEZER,Osman GÜRBÜZ,Esen TÜRKYILMAZ Ahmet Süleyman, Serhat,Bahri isimli şahıslar,bir çok itirafçı ve hatırlayamadığı nice isimlerin olduğunu,İbrahim GENÇ ve Ziya AYÇAN'ın bu kişilere çok sayıda çek senet tahsilatı yaptırdığını, bu tahsilatlar sırasında çok sayıda insanın silahla yaralandığını ve öldürüldüğünü,

Yine o yıllarda İbrahim GENÇ ve Ziya AYÇAN'ın ortak oldukları Mecidiyeköy'deki Genç Factoring şirketine gidip geldiğinde, Veli KÜÇÜK'ü ve Muzaffer TEKİN'i de şirkette gördüğünü, bu şahısların şirkete zaman zaman gidip geldiklerini, İbrahim GENÇ ve Ziya AYCAN'la sıkı dostlukları olduğunu,

İbrahim GENÇ'in bazı tahsilatlarını kendisine yaptırdığını, 1996 yılında Antalya ilinde yaşayan, eski karateci Musa ERGUNTAY veya ERTUGAY'ı öldürmesini istediğini, olayı gerçekleştirmek için şahsı ararken Ortaköy'de arkadaşı Reşit MURATOGLU'nun galerisinde bulduğunu, Musa'nın yanında Oral ÇELİK'in olduğunu, arkadaşının işyeri olduğu için eylemi yapmadığını, daha sonra Musa'nın İbrahim GENÇ'ten af dilemesi üzerine İbrahim GENÇ'in isteğiyle eylemi gerçekleştirmediğini,

2004 yılında kredi ile almış olduğu Opel marka aracım İbrahim GENÇ'e kiraya verdiğini, ancak İbrahim GENÇ'in aracın taksitlerini ödememesi yüzünden aralarında husumet başladığını, Esen TÜRKYILMAZ isimli şahsın kendilerini barıştırmaya çalıştığım, İbrahim GENÇ'in Esen TÜRKYILMAZ'a "Osman geçmişte beni çözememiş. Onu öldürtmeyeceğim. Onu müebbetin altına sokacam. Yaşayarak benim kim olduğumu çözecek ve görecek." dediğini Esen'den duyduğunu, bu sözlerine aldırış etmediğini ancak Danıştay olayından dolayı müebbet hapis cezası aldığını,

Danıştay saldırısının Ergenekon yapılanması tarafından gerçekleştirildiğini, ayrıca Danıştay olayından bir süre önce yanma Jitemci İsmail isminde bir yüzbaşı geldiğini, bu yüzbaşının kendisine dokunulmazlık verileceğini, karşılığında da hizmet etmesini istediğini, bu teklifi kabul etmediğini, bu olayın hemen sonrasında Alparslan ARSLAN'ın kendisinin işyerine gelip gitmeye başladığını, Alparslan ARSLAN'ın bir şekilde yanma gönderilip, onunla Ankara'ya gitmesinin sağlandığını ve böyle bir komploya kurban gittiğini düşündüğünü,

Tutuklandıktan sonraki süreçte İbrahim GENÇ'in sözlerinden Danıştay olayına dahil edilmesinde Ergenekon yapılanması içersinde olduğunu bildiği İbrahim GENÇ'in rolü olacağını düşündüğünü, bu nedenle bu mektubu kendisine göndererek bir mesaj vermek istediğini,

İbrahim GENÇ'in yanında bulunduğu dönemlerde sohbet ortamlarında İbrahim GENÇ'in isimlendirdiği bir takım şahısları, mektuba çizdiği şekil üzerine kendisinin geliştirdiği şifreli yazılar ile yazdığını, bunların Ergenekon yapılanmasının eylem yapmayı planladıkları şahıslar olduğunu, bu şeklin üzerindeki sakallı ve şapkalı insan şeklinin ise onların kullandığı tetikçiyi temsil ettiğini, bu insan resminin sağ tarafındaki arapça yazıda "Ya Allah", sol tarafında da "Allah'u Ekber" yazdığını, bu cümlelerin de tetikçilere kullandırdıkları sloganlar olduğunu, kelepçe resmiyle de tetikçinin yakalanacağını anlattığını, bu isimlerden herhangi birisine düzenlenecek olan eylem veya suikastın islami kesim üzerinde kalacağını ve yönetimde bulunan hükümetin uzaklaştırılması için kullanılacak bir malzeme olacağını, bütün bunlan çözdüğünü bilmelerini istediği için bu şekilde mektup gönderdiğini beyan etmiştir.

Osman YILDIRIM söz konusu mektubun C.başsavcılığına iletilmesi üzerine 01/04/2008 tarihinde Ankara C. Başsavcılığında alınan ifadesinde özetle;

Mektubu ve karikatürleri kendisinin kasıtlı olarak cezaevi idaresine verdiğini, çünkü cezaevi idaresinin şifreli resim ve karikatürleri görünce savcıya ulaştıracağını bildiğini, savcıya kendisinin adil yargılanmadığını, Ankara'daki mahkemelerin ve savcıların adil olmadığını anlatacağını, Mahkemenin kendisinin suç ortaklarını koruyup kendisinden hesap sorma yoluna gittiğini, rejim karşıtı olmadığını, mahkemenin kendisini rejim karşıtı gösterip ceza verdiğini, asıl suç ortaklarına ceza vermediğini, bu sebeple mahkemenin adil olduğuna inanmadığım,

İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesine yapılan iki saldın eylemini kendisinin yaptırdığını ve azmettirdiğini, fakat katılmadığı Danıştay saldırısından Mahkemenin kendisine ceza verdiğini, ayrıca Cumhuriyet Gazetesine yapılan üçüncü saldırıya da katılmadığı halde Mahkemenin ceza verdiğini,

Kendisinin mafya, çete işleri ile uğraştığını, devletin rejimi ile bir sorunu olmadığını, Veli KÜÇÜK'ten aldığı iş gereği çıkar amaçlı olarak Cumhuriyet Gazetesine iki defa saldın eylemini yaptırdığını, Veli KÜÇÜK'le eylemler öncesi yapmış olduğu görüşmede kendisinden iki adet el bombası aldığını, Alparslan ARSLAN'ın da orada olduğunu, ona da bir tane el bombası verdiğini, daha sonra ne konuştuklarını kendisinin bilmediğini,

Söz konusu mektubu İbrahim GENÇ isimli işadamına gönderdiğini, mektuptaki karikatür ve şifreli yazılardaki kişilerin Susurluk'un uzantısı olan Ergenekon'un hedefindeki kişiler olduğunu, kendisinin bu kişilere karşı bir eylemi olacak olsa cezaevi idaresine bunu açıkça vermeyip gizli olarak göndereceğini, amacının bu karikatür ve resimlerde anlattığı kişilerin Ergenekon örgütü tarafından öldürüleceğini savcıya anlatmak olduğunu,

Mektupta yazdığı Süleyman DEMİREL, Deniz BAYKAL, Erdoğan TEZİÇ, Bülent ECZACIBAŞI, Vural SAVAŞ, Şener ERUYGUR, Kemal ANADOL, Kemal GÜRÜZ, Bekir COŞKUN, Emin ÇÖLAŞAN, Tuncay ÖZKAN, Sabih KANADOĞLU, A. Necdet SEZER, Cumhuriyet Gazetesi (yeni), Türkan SAYLAN, Mustafa SÜZER, ABD Elçiliği, Gülay TUĞCU, Orhan PAMUK, Ruhat MENGİ, Lajendik, Wilson ve Patrikhanelere Ergenekon örgütü tarafından saldırılacağını bildiğini, iki üç gün önce televizyondan Cumhuriyet Gazetesine yeni bir molotoflu saldın yapıldığını öğrendiğini, bunun da söylediklerinin doğru olduğunu gösterdiğini, kendisinin mektubu bu olaydan önce cezaevi idaresine verdiğini, bunlar için gerekli önlemlerin alınmasını istediğini, asıl amacının bu mektubu yazıp savcının kendisini çağırmasını ve ifadesini almasını istemesi olduğunu, bu kişilere karşı eylem yapılması talimatı vermek olmadığını, bunları açık olarak yazsa cezaevi idaresinin kabul etmeyeceğini, bu eylemleri bizzat yapacağını bildirmesi üzerine ifadesinin alınacağını bildiğini ve inandığını, bu sebeple karikatürleri talimat şeklinde şifreli olarak yaptığını, mektuptaki 9 hayvan resmi, isimler ve elinde satirli bir insanın hemen dikkat çekeceğini bildiğini,

Kendisine komplo kuran İbrahim GENÇ'in Ergekon'la bağlantılı olduğunu, bu mektubuyla birlikte İbrahim GENÇ'in kendisine yapılan yanlışı anlamasını istediğini, bu amaçla mektubun gideceği adres olarak onu yazdığını beyan etmiştir.

Osman YILDIRIM 17/04/2008 tarihinde Ankara C. başsavcılığında alman ifadesinde özetle. Kendisinin Danıştay Saldırısının Ergenekon soruşturması ile doğrudan bağlantılı olduğun bildiğini, bunun açığa çıkmasını istediğini, bu bağlamda 29.08.2006 tarihinde Ankara Cumhuriyet Savcılığına bir dilekçe ile başvurarak Danıştay Saldırısının Ergenekon örgütü üyeleri tarafından gerçekleştirilen hükümete yönelik planlı bir saldın olduğunu ve bu olayların Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN,Yusuf Ziya ARPACIK ile diğer kişiler tarafından organize edildiğini anlattığını,

Kendisinin de bu organizasyonla ilişkisi olmasına rağmen muhatapları tarafından söyledikleri önemsenmediği için kendi ilişkilerini gizleyerek bildiği bütün gerçekleri anlattığını, bir istihbarat görevlisi gibi bilgi vermeye çalıştığını, devamında İstanbul Cumhuriyet Savcısına tüm bildiklerini anlattığını, Danıştay Saldırısına ilişkin yargılama devam ederken Ankara Savcılığına da dilekçe gönderdiğini, Ergenekon soruşturması ve Ulusal Güç Birliği Hareketi isimli Semih Tufan GÜLALTAY önderliğindeki oluşum hakkında bildiklerini Ankara Cumhuriyet Savcılığına ve 11. Ağır Ceza Mahkemesine bildirdiğini,

Bombaların kendisine teslim edildiği ve bir öncesinde yapılan Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması teklifinde bulunulduğu toplantıya Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR ve Oktay YILDIRIM'ın katıldığını, Veli KÜÇÜK'ün bombaların teslim edildiği toplantıda olmadığını, ancak kendisine 500.000 dolar karşılığı Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması eylemini teklif ettiğini, kendisinin zaten Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN ve Oktay YILDIRIM ile zaten geçmişe dayanan tanışıklığının olduğunu beyan etmiştir.

Erhan TİMUROĞLU 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;

Daha önceki bir tarihte Alparslan ARSLAN ve Osman YILDIRIM ile Üsküdar'da bir kooperatife gittiklerini, kendisinin üzerinde silah bulunduğunu, yaşlı bir kadının bu kooperatiften alacağı olan dairenin verilmesi için devreye girdiklerini,

Cumhuriyet gazetesi eyleminden sonra Alparslan ARSLAN'ın kendisine İsmail SAGIR'a verilmek üzere 200 YTL para verdiğini, Danıştay eylemine geldikleri gün Alparslan ARSLAN'ın normal davranışlarının dışında davranışlar sergilediğini, bir şey yiyip içmediğini, yargılanma sürecinde Alparslan ARSLAN'ın biz yakında çıkacağız, fazla kalmayacağız, hepimiz çıkacağız dediğini duyduğunu, ancak nasıl çıkacaklarını söylemediğini,yine duruşma sırasında Alparslan ARSLAN'ın Osman YILDIRIM'ın kendisine bir tane kalaşnikof marka silah getirdiğini söylediğini, ancak bu silah hakkında ayrıntılı bilgi vermediğini,

Alparslan ARSLAN'ın babası İdris ARSLAN tarafından kendisine cezaevinde bir defa 200 YTL, bir defa da 100 YTL para yatırıldığını, neden kendisine para yatırdığını ise bilmediğini beyan etmiştir.

İsmail SAĞIR 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;

Osman YILDIRIM ile Erhan TİMUROĞLU vasıtasıyla tanıştığını, Osman YILDIRIM ve Alparslan ARSLANIN teklif ve yönlendirmeleri ile Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması ve Danıştay'a yapılan silahlı saldırı eylemlerine katıldığını,

Bu eylemlere Alparslan ARSLAN'ın vaddettiği 30.000 dolar için girdiğini, amacının para olduğunu, Alparslan ARSLAN'ın bu eylemlerden sonra kendisinin çok önemli yerlere geleceğini, kendisi ile birlikte önemli yerlerde bulunacaklarını söyleyerek kendilerini motive ettiğini, Bu eylemlere karar verdikten sonra Alparslan ARSLAN'ın tavır ve davranışlarında değişiklik fark ettiğini, hiçbir şey yiyip içmediğini ve çok fazla konuştuğunu, davranışlarının normal bir insanın davranışlarından farklı olduğunu, bu durumu Osman YILDIRIM'ın da fark ederek, bu adama ne oldu, tavırları falan çok değişti, ben bu durumu anlayamadım dediğini,

Zaman zaman Alparslan ARSLAN'a telefon geldiğini veya kendisinin birilerini aradığını, her iki durumda da kendilerinin yanında konuşmamaya özen göstererek yalnız konuşmaya çalıştığını, kendisinin kimlerle ve ne konuştuğu hakkında bilgiye sahip olmadığını,

Yargılama sürecinde mahkeme nezarethanelerinde bulundukları zamanlarda Alparslan ARSLAN'ın Süleyman ESEN'e "Senin hakkında yalan söylediğim için pişmanım, o gün neden böyle bir şey söylediğimi bilmiyorum, keşke senin için böyle bir şey söylemeseydim, hakkını helal et" dediğini ve "Yargılamanın önemli olmadığını, zaten kısa zamanda çıkacaklarım" söylediğini, ancak neye dayanarak böyle bir şey söylediğini bilmediğini,

Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların kim tarafından temin edildiğini bilmediğini, attığı bombayı Alparslan ARSLAN'ın verdiğini ve onun talimatıyla bombayı attığını,

Alparslan ARSLAN'ın babası İdris ARSLAN tarafından cezaevinde iken kendi adına 100 ve 200 YTL olmak üzere tahminen toplamda 300 YTL para yatırıldığım, kendisi ile birlikte bu davadan yatan kişilere de aynı şekilde para yatırdığını arkadaşlarının söylediğini,

Kendisinin Alparslan ARSLAN'ın para vaadine, eylemler sonucu kendisine hiçbir şey olmayacağına ve iyi yerlere geleceğine dair sözlerine kandığı için bu olayların içerisinde yer aldığını beyan etmiştir.

Tekin IRŞİ 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle ;

Etiler'deki Coco ve Bostancı'daki Hovarda adlı barlarda güvenlik elemanı olarak çalıştığını, Coco Barın sahibinin Amerikalı olduğunu, ancak Nazan isimli bir bayanın işlettiğini, Hovarda barın ise Ergül ÇAKIRCA'ya ait olduğunu,

Osman YILDIRIM ile 2004 yılı sonlarına doğru tanıştığını, Osman YILDIRIM'ın Sultanbeyli'de bulunan işletmeciliğini kendisinin yaptığı kahveye kumar oynamak için gittiğini, birlikte kumar oynadıklarını, Erhan TİMUROGLU ile de beş yıldır aynı apartmanda oturduklarını,

Osman YILDIRIM'ın kendisine eskiden tahsilat işi yaptığını anlattığını, bu tahsilat işlerinden dolayı Osman YILDIRIM'm cezaevine girip çıktığını bildiğini,

Cumhuriyet gazetesine ilk bombanın atıldığı gün Erhan TİMUROGLU ile birlikte Coco Star isimli barda oturduklarını, buraya daha sonra Osman YILDIRIM'ın da geldiğini, Osman YILDIRIM'ın beyaz bir beze sanlı el bombasını çıkartıp ortaya koyduğunu ve bu bomba Cumhuriyet Gazetesine atılacak dediğini, nedenini sorduğunda ise Cumhuriyet gazetesi köşe yazarlarının domuzun başına türban çizilen karikatür yaparak inançlı insanları domuza benzettiklerini, bunlara bir mesaj göndermek gerektiğini, mesajı aldıktan sonra bir daha böyle bir şey yapamayacaklarını, eylemin mükafatı olacağını ve karşılığını alacaklarını söylediğini, kendisinin bu eylemi yapabileceğini söyleyerek mükafatının ne olduğunu sorduğunu, Osman YILDIRIM'ın da herkesin 30.000 dolar alacağını söylediğini, bunun üzerine kendisinin işi kabul ettiğini, bu görüşmeleri yaparken yanlarında Erhan TİMUROĞLU'nun da olduğunu, ancak herhangi bir şey söylemediğini, Osman YILDIRIM'ın ecza poşetinin içerisindeki beyaz beze sanlı bombayı çıkararak nasıl atılacağını kendisine gösterdiğini, daha sonra bir ticari taksiye bindiklerini ve bombayı atacakları yerin adresini bulmak için keşfe gittiklerini, adresin Osman YILDIRIM'ın elinde not kağıdına yazılı olduğunu, bardan çıkmadan önce bombayı kendi üzerine aldığını, taksiden indikten sonra Osman'ın kendisine sen bombayı at, bara git, orada bulaşalım dediğini, gazetenin önüne bombayı atmak düşüncesiyle tekrar geldiğini, fakat öğle vakti olduğu için gazetenin bulunduğu caddenin çok kalabalık olması nedeniyle bombayı atmaktan vazgeçtiğini ve atamadığını, yakınlarda bir yerde bir kafeye gittiğini ve kulübeden Osman'ın 533 Te başlayan ve 0880 ile biten numarasını aradığını, Osman'a caddenin çok kalabalık olduğunu, aşın insan olduğunu ve atamayacağını, insanlara çok zarar vereceğini söylediğini, Osman'ın da kendisine atarsın, o kadar önemli değil şeklinde tekrar atmasını istediğini, atmayacağını ısrarla belirtmesi üzerine kendisine Coco Star Bara gitmesini söylediğini, bara gittiğinde Erhan'ın barda olduğunu, bara gittikten yaklaşık 45 dakika sonra Osman'ın bara geldiğini, bu arada saatin 13 sıralan olduğunu, Osman'a barda da aynı şeyleri etrafın çok kalabalık olduğunu, insanların zarar görebileceğini ama akşam sakin bir zamanda atabileceğini söylediğini, Osman'ın da bu teklifini kabul ettiğini, 19-20 saatlerine kadar barda üçünün birlikte beklediklerini,

Saat 20.00 gibi Erhan ve Osman'la birlikte Cevahir alışveriş merkezinin önünde indiklerini, Erhan ve Osman'ın caddenin başında kalarak kendisini gözetlemeye başladığını, Cumhuriyet gazetesinin yanma gittiğini, ancak etrafın yine kalabalık olduğunu, bunun üzerine Erhan ve Osman'ın yanma döndüğünü, etrafın kalabalık olduğunu ve biraz dolaştıktan sonra atacağını söylediğini, oradan Mecidiyeköy'e kadar yürüyerek gittiklerini ve geri döndüklerini,

Tahminen saat 22.30 civarları tekrar gittiğini, etrafın sakin olduğunu, insanların olmadığını gördüğünü, cebinden çıkardığı el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine pimini çekmeden attığını, ancak pimi heyecandan veya başka bir nedenle değil, sadece kendi istemediği için çekmediğini, bombanın bahçeye düştüğünü, oradan Şişli Adliyesine doğru koştuğunu, caddeye çıkınca ticari taksiye bindiğini ve bara gittiğini, sonra bara Erhan'ın geldiğini, o gece Osman'la hiç görüşmediklerini, Osman'ın bara da gelmediğini, o gün Erhan'la birlikte barda kaldıklarını, sabah evine döndüğünü, saat 9 sıralarında Osman'ın aradığını ve Sultanbeyli'ye çağırdığım, Sultanbeyli'de bir cafede buluştuklarını, yarım saat sonra Erhan'ın da yanlarına geldiğini, Osman'ın kendisine bombanın patlamadığını söylediğini, kendisinin de bombayı pimini çekmeden attığını söylediğini, bunun üzerine Osman'ın serzenişte bulunduğunu ve keşke patlatsaydın dediğini, sonradan da iyi ki patlatmadın, mesajı almışlardır dediğini, Osman'ın bu konuşmalarını Erhan'ın da duyduğunu, Sonra kafeden çıktıklarını ve Sultanbeyli'de dolaştıklarını, paranın birkaç gün sonra geleceğini söylediğini, bir süre sonra kendilerini evlerine bıraktığını ve gittiğini, Bu tarihten üç gün sonra Bostancı'da Hovarda bardayken Erhan'ın telefon açtığını, Osman'ın yanma geleceğini beraber Şamandıra Ferhat Paşa Mahallesine geçeceklerini, oradan İsmail isminde bir arkadaşı da alarak Etiler'deki Coco Bar'a kendisinin yanma geleceklerini söylediğini, akşam saat 20 sıralarında Erhan'ın yanında olduklarını, Erhan'ın Osman'la İsmail'i tanıştırdığını, Osman'ın attıkları bombanın mutlaka patlaması gerektiğini, bu nedenle yeniden bomba atılacağını söylediğini, Osman'ın İsmail ile ayrı bir masada baş başa görüşme yaptığını, bu görüşmeden sonra Osman'ın İsmail'in bombayı atacağını söylediğini, sonra Osman'ın Sultanbeyli'deki evinin önüne gittiklerini, Osman'ın eve gidip geldiğini ve bombayı getirdiğini, arabayla yakında bulunan bir petrole gittiklerini, orada arabayı park ettiklerini, araçtan inip etrafta dolaşırken Osman'la İsmail'in aracın içersinde 30-40 dakika kadar konuştuklarını, sonra hep beraber saat 22.30 sıralarında Coco Star Bara döndüklerini,

Osman'ın barda beyaz bir bez üzerine Arapça bir şeyler yazdığını, bu bezi İsmail'e verdiğini, bombayla birlikte bu bezi Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine atmasını söylediğini, Osman'ın arabasıyla Cevahir'in önüne kadar gittiklerini ve orada indiklerini, Cumhuriyet gazetesinin yerini İsmail'e gösterdiklerini, İsmail'in bombayı atmaya gideceğini, kendisinin Osman'la oradan ayrılacağını, planlarının bu şekilde olduğunu, ancak İsmail'in İstanbul'u bilmediği için bombayı atmaya gitmekte çekindiğini fark ettiğini, kendisinin yanında gitmek istediğini ancak Osman'ın ısrarla gitmemesini istediğini, fakat İsmail'i yalnız bırakmak istemediğini ve gazetenin oraya doğru ilerlemeye başladıklarını, bu esnada İsmail'in barda üzerine Arapça bazı şeyler yazmış olduğu bezi yol üzerinde bir varilin içerisine attığını, oraya vardıklarında saatin 23 sıralan olduğunu, etrafın sakin ve hiç kimsenin olmadığını, yan yana yürürken İsmail'in bombanın pimini çektiğini ve bahçeden içeriye attığını, hatta kulaklarım kapatarak kaçmaya başladıklarını, fakat patlama sesi duymadıklarını, kaçarken bombanın piminin İsmail'in elinde olduğunu, ticari bir taksiyle Coco Bar'a geldiklerini, bara geldiklerinde Osman, Erhan ve Alparslan ARSLAN'ın orada oturuyor olduklarını, Alparslan ARSLAN'ı ilk olarak burada gördüğünü, Osman'ın kendilerine hitaben patlamadı mı diye sorduğunu, pimi çektiklerini ancak bombanın patlamadığını söylediğini, hatta İsmail'in elindeki pimi Osman'a gösterdiğini, bunun üzerine orada Alparslan ve Osman'ın biraz çıkışarak bombanın neden patlamadığını sorduğunu, Osman'ın da bombada arıza olabileceğini söylediğini,

Alparslan'ı ilk defa orada gördüğünü, içeri girdiğinde olayla ilgili bir şey konuşmak istemediğini ancak Osman'ın ne olduğunu sorduğunu, kendisinin de Osman soruyorsa Alparslan'ın yabancı birisi olmadığını düşündüğünü ve olayı anlattığını, kendi beyanları üzerine Alparslan'ın Osman'a yukarıda anlattığı beyanlarda bulunduğunu, yaşanan bu olaylardan Alparslan'ın da bu konuları bildiğini düşündüğünü

Saat 02.00 sıralarında Alparslan ile Osman'ın birlikte bardan ayrılarak gittiklerini, herhangi bir şey söylemediklerini, Erhan ve İsmail ile birlikte barda kaldıklarını, o gün sabah evlerine gittiklerini, ikinci bombanın atılmasının ertesi günü saat öğlen 12 gibi Hovarda bara gittiğini, Erhan'la barda sohbet ettikleri esnada Osman'ın Erhan'a telefon açtığını ve Berkay'ın çay bahçesinde buluşmalarını, avukatın da oraya geleceğini söylediğini, Osman ve Alparslan'ın kendi arabaları ile ayrı ayrı geldiklerini, önce Osman'ın geldiğini, Osman'la birlikte iki kişinin daha geldiğini, bu şahıslan tanımadığını, o gece atılan bombayla ilgili herhangi bir şey konuşmadıklarını, orada muhabbet ederken Alparslan'ın Osman'a yakında bir işimiz olacak dediğini, yarım saat kadar sohbet ettikten sonra ayrıldıklarını,

İkinci bombanın atılmasından 3 (üç) gün sonra Coco Bar'da Erhan ve İsmail ile birlikte otururlarken Osman'ın Erhan'ı aradığını, Erhan ve İsmail'in Mecidiyeköy'e gelmesini istediğini, Erhan'la İsmail'in saat 18.00 sıralarında gittiklerini,

Saat 19.30 sıralarında Erhan'ın bara geldiğini, barın yakınlarında bir yerde telefonla aradığını, telefonda barda polis olup olmadığını sorduğunu, sesinden endişeli olduğunun anlaşıldığını, kendisinin de polis olmadığını söylediğini, bunun üzerine bara geldiğini, yüzünden bir şeylerin olduğunun anlaşıldığını, kendisine ne olduğunu sorduğunda onun da Alparslan'ın Cumhuriyet Gazetesine bomba attığını ve bombanın patladığını söylediğini, kendisinin de İsmail'in nerede olduğunu sorduğunu, Erhan'ın ise İsmail'in olaydan sonra kaçtığını ve nerede olduğunu bilmediğini söylediğini, Erhan'ı sakinleştirmeye çalışırken İsmail'in de bara geldiğini, İsmail'in de Erhan gibi heyecanlı ve rengi atmış bir şekilde olduğunu,

Mecidiyeköy'de Osman'la buluştuklarını, orada Alparslan'ın başı kapalı bir bayanla 2-3 dakika görüştüğünü, Osman'ın orada kendilerini beklediğini, kendilerinin (yani İsmail, Erhan ve Alparslan'ın) gazetenin önüne gittiklerini, Alparslan'ın birden cebinden el bombasını çıkarıp pimini çektiğini, daha sonra "Allahu Ekber" diyerek tekbir getirdiğini ve "Allah sizi cezalandıracak, Allah'ın kanunu üzerine başka kanun yok." şeklinde bağırdıktan sonra bombayı attığını, bombanın patlaması üzerine güvenlikçilerin kendilerine doğru ateş ettiklerini, Alparslan'ında kendi silahım çektiğini ancak Erhan tarafından Alparslan'ın ateş etmesini engellediğini kendisine anlattıklarını, Erhan'ın Alparslan'la birlikte bir camiye gidip namaz kıldıklarını daha sonra kendisinin bara geldiğini söylediğini, yaklaşık iki saat sonra Alparslan'ın elinde meyve kaseleriyle bara geldiğini ve kendilerine bunların böyle cezalandırılmasını Allah istedi, böyle olması gerekiyordu dediğini, sonra Kanal l'in sahibi Gökhan'ı alacaklarını söylediğini, Gökhan'ın borcunun olduğunu, eğer ödemezse Kanal 1 'e roket atacaklarını söylediğini, daha sonra dağıldıklarını,

Aradan birkaç gün geçtikten sonra evinde otururken Erhan'ın kendisini telefonla aradığını ve bildiği bir kulübe çağırdığını, kulübün ismini şuan hatırlayamadığını, kulübe gittiğini, kulüpte Erhan ve İsmail'in olduğunu, Erhan'ın biraz sonra Alparslan'la Osman'ın geleceğini söylediğini, yaklaşık bir saat sonra Alparslan ve Osman'ın ayrı ayrı özel otolarla geldiklerini, Alparslan'ın çok yorgun ve bitik bir halde olduğunu, Alparslan'ın Ankara'da bir işimiz var, Ankara'ya gitmemiz lazım dediğini, sonra kendisine dönerek Tekin yalnız sen Ankara'ya gelme biz iki gün sonra geri geleceğiz dediğini, sonra Osman'a dönerek o kaleşnikovu getirdin mi, nasıl sağlam mı diye sorduğunu, Osman'ın da doğrudur getirdim, arabanın bagajında, olmazsa boş bir arazide deneriz dediğini, sonrada sendeki tenekeler nasıl, sağlam mı diye Alparslan'a sorduğunu, Alparslan'ın da Osman'a bendekiler sağlam, benimkiler arabanın gözünde dediğini, bir süre sonra Alparslan, Erhan ve İsmail birlikte Alparslan'ın arabasına bindiğini, Alparslan çok yorgun ve bitkin olduğundan otoyu Erhan'ın kullanmasını istediğini, Osman'ın da kendi arabasına bindiğini ve bu şekilde yola çıktılarını, kendisinin de evine döndüğünü,

Şu an tam olarak hatırlamadığını ama arkadaşları gittikten bir ya da iki gün sonra sabah saatlerinde TV'den Alparslan ARSLAN'ın Danıştay’a saldırı yaptığını öğrendiğini,

Alparslan'ın yakalandığını TV'den öğrendiğini, hayatına normal bir şekilde devam ettiğini, 4-5 gün kadar sonra polislerin Bostancı'daki bara geldiklerini ve kendisini yakaladıklarım, daha sonra Ankara'ya getirdiklerini, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması ve diğer olaylarla ilgili ifadesinin alındığını, sonra mahkemeye çıktığını ve tutuklandığını, tutuklandıktan sonra şuanda bulunduğu cezaevine teslim edildiğini, yaklaşık iki yıldan beri burada tutuklu bulunduğunu, on yıl ceza aldığını, tutuklandıktan yaklaşık altı ay kadar sonra hesabına 300 YTL para yatmış olduğunu, parayı kimin yatırdığını dair fişe baktığında parayı yatıranın Alparslan ARSLAN'ın babası İdris ARSLAN olduğunu anladığını, daha sonraki süreçte bugüne kadar İdris ARSLAN'ın 4 ya da 5 defa para yatırdığını, her defasında 250-300 YTL arasında para yatırdığını, mahkemeye gidip gelirken aynı suçtan tutuklu bulunduğu diğer arkadaşlarıyla konuştuğunda İdris ARSLAN'ın bütün arkadaşlara aynı şekilde paralar yatırdığını öğrendiğim, İdris ARSLAN'ın neden para yatırdığını bilmediğini, bunu kimseye sorma imkanı da olmadığını, kendisine yatırılan bu paralan harcadığım, bunların dışında ailesinden başka para yatıran kimsenin olmadığını, Cumhuriyet Gazetesine üçüncü bombayı Alparslan ARSLAN'ın attığını, Alparslan bombayı attıktan sonra hep birlikte Coco Star barda buluştuklarım, burada otururken Alparslan'ın değişik bir uyuşturucu kullandığını, bu uyuşturucunun bilinen tüm uyuşturuculardan çok farklı ve çok etkili olduğunu, burundan alındığını, kokainden ya da diğer uyuşturuculardan çok fazla etkili olduğunu söylediğini, diğer uyuşturucuların kendisinin kullandığı uyuşturucunun yanında hiçbir şey olmadığını söylediğini, fakat bu uyuşturucunun isminin ne olduğunu ve nereden bulduğunu söylemediğini beyan etmiştir.

Süleyman ESEN 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle

1998 yılında Hukuk Fakültesini bitirdiğini, O tarihten 2006 yılma kadar Avukatlık yaptığını, Örgüt üyesi olmaktan ve örgüte bomba temin etmekten 10 yıl hapis cezası aldığını,

Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, Tekin İRSİ ve İsmail SAĞIR'ı burada cezaevi ring araçları ile mahkemelere gidip geldiği esnada tanıdığını, daha önceden hiç birisini tanımadığını, Veli KÜÇÜK'ü basından duyduğu kadarıyla tanıdığını, Alparslan ARSLAN'ı 1994 yılından Marmara Hukuk'ta aynı sınıfta okuması sebebiyle tanıdığını, aynı zamanda şuan kendisiyle meslektaş olduklarını, Kadıköy'deki Adliyenin karşısında bulunan bürosuna bir kaç defa gittiğini, Üsküdar'daki evine de gitmişliği olduğunu, evine gittiğinde kağıt oynadıklarını veya film seyrettiklerini, yanlarında Alparslan ARSLAN'ın ev arkadaşları Orhan KADI, Teoman EKŞİOGLU, Fethullah, Fikri, Recep, Burhan, Serkan isimli avukat arkadaşlarının zaman zaman olduklarını, bu isimlerini saydığı arkadaşları ile hepsinin aynı okul mezunu olduklarını,

Alparslan ARSLAN'ın dik başlı, dediği dedik, alıngan, kendi doğrulan olan ve karşı taraf ne derse desin kafasına, fikirlerine uymazsa kesinlikle kabul etmeyen bir insan olduğunu, iyi para kazanan yani zengin müvekkilleri olduğunu tahmin ettiğini, kendi bürosu olduğunu, Burhan isimli arkadaşın yanında çalıştığını, arabası olduğunu, kendisinin de iyi para kazandığım söylediğini, siyasi konuşmaları sevdiğini, sürekli bu vatan bizim diyerek vatan, bayrak, millet gibi kavramlara kesinlikle söz söyletmediğini, her defasında bizler Müslüman Türk milletiyiz, namaz kılmak lazım, Cumaya gitmek lazım, kitap okumak lazım dediğini ancak namaz kılmadığını, uykudan kalkabilirse cumaya gittiğini, Osman YILDIRIM'ın davalarına baktığını nezarethanede öğrendiğini, Osman YILDIRIM'ı dışandan tanımadığını, Alparslan ARSLAN'ın Hakkı KURTULUŞ isimli bir avukatın yanında staj yaptığını, bu şahsın da Sedat PEKER'den ötürü gözaltına alındığını ve ceza aldığını bildiğini, Hakkı KURTULUŞ'u Üsküdar'daki Şemsi Paşa Kütüphanesinin yanında Katibim Restoran'm yanındaki çay bahçesinde zaman zaman gördüğünü, ceza davalarına baktığını bildiğini, Danıştay olayından 2-3 yıl öncesine kadar o kahveye gittiğini

Alparslan'la okul arkadaşlığı dışında daha sonraki yıllarda uzaktan arkadaşlıklarının devam ettiğini, Salih KURTER'in yanma birkaç sefer kendisini götürdüğünü, Salih KURTER'in yaşlı bir adam olduğunu, hiçbir tarikatla ve cemaatle alakasının olmadığını, kendilerine herhangi bir eylem telkininde de bulunmadığını, bu tür bir konunun bahsinin dahi geçmediğini, 80-90 yaşında bir adam ve beş tane hastalığının olduğunu, bu hastalıklar sebebiyle siyasi işlere girebilecek bir adam olmadığını, Danıştay olayı olunca kendisinin de çok şaşırdığını, ayrıca üzüldüğünü, böyle bir olayın tasvip edilmesinin mümkün olmadığı gibi, böyle bir olayda Türkiye'ye büyük bir zarar verildiğini ve ihanet edildiğini düşündüğünü, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar için da aynı düşünceleri paylaştığını çevresindeki arkadaşlarına söylediğini, aradan 40 gün geçince birden Alparslan ARSLAN'ın kendi ismimi verdiğini, o günlerde kız istemeye gidecek ve nişan yapacak olduğunu, tam bu arada kendisinin gözaltına alındığını, oradaki ifadeleri neyse, şimdiki ifadelerinin de aynı olduğunu, gizleyecek ve saklayacak bir şeyinin olmadığını, niçin kendisi hakkında böyle bir iftira attığını bilmediğini, avukatının son celse mahkemeye yazılı olarak sunduğu ve kendisine de söylediği Saygı ÖZTÜRK'ün bir röportajına dayanarak Veli KÜÇÜK'ün "Ben Muzaffer TEKİN'i Süleyman olarak tanıyordum." şeklindeki beyanından bahsettiğini, bu beyanı herhangi bir yerde görmediğini ve avukatı söyleyince haberinin olduğunu, avukatının duruşmada bunu mahkemeye söylediğini, ancak tutanağa geçip geçmediğini bilmediğini, Ayrıca Ocak ayındaki duruşma sırasında mahkeme nezarethanesinde Osman YILDIRIM'ın kendisine avukatına söyle benimle görüşsün, senin için iyi olur dediğini, kendisinin de avukatı Mehmet ENER'e söylediğini, kendisine herhangi bir şey söylemediğini, ancak daha sonraki duruşmada Osman YILDIRIM'a sorduğunda ben avukatınla görüştüm dediğini, avukatıyla bu konulan görüşmediğini, kendi aralarında ne görüştüklerini bilmediğini,

Kendisi tutuklandığında Alparslan ARSLAN'ın kendisine hakkını helal et dediğini, ayrıca kendisinde özür dileyip üç tane mektup gönderdiğini, mektupları avukatı Mehmet ENER'e verdiğini, onun da bir tanesini mahkeme dosyasına koyduğunu, diğerlerini koyup koymadığını bilmediğini, aynı dosyadan tutuklu diğer şahısların da Alparslan ARSLAN'ın kendisi için üzgün olduğunu ve özür dilediğini ilettiğini,

Alparslan ARSLAN'ın ayrıca sürekli olarak kendisini akıl hastası olarak gösterme gayreti içinde olduğunu, duruşmalara gidip gelirken de sürekli görevli askerlerle sürtüştüğünü, Alparslan ARSLAN'ın bu cinayeti baş örtüsü ve türban için yaptığına inanmadığını, hiçbir şekilde kendisine bomba vermediğini, Ergenekon soruşturmasında ismi geçen şahıslan tanımadığı gibi kendisinin abdestinde namazında bir insan olduğunu, kendi dinini yaşamaya gayret eden bir insan olduğunu, Devletine, milletine ve yasalara bağlı olduğunu, hiçbir şekilde illegal bir işinin olmadığını, Alparslan ARSLAN'ın dışında diğer sanıkların hiçbirini tanımadığını, bu şekilde mahkum edilmesinin de adaletle bağdaşmadığını, son duruşmaya kadar beraat edeceği ümidiyle duruşmalara çıktığını ve mahkemelere de saygı gösterdiğini,

Hatta Alparslan ARSLAN'ın babası İdris ARSLAN'ın cezaevinde bulunduğu sırada kendi adına talepte bulunmadığı halde 200 YTL para yatırdığını, idareye bu parayı kabul etmek istemediğini söylediğini, husumetli olduğu birisinin parasını kabul etmem diyerek şahsın parasının iade edilmesini istediğini, İdris ARSLAN'ın yine hepsine birer adet Kur'an-ı Kerim göndermek istediğini ancak yine bunu kabul etmediklerini, ayrıca diğer şahısların hesaplarına da para yatırmış olduğunu, ancak Aykut Metin ŞÜKRE'nin bu parayı kabul etmediğini söylediğim, Kur'anı Kerimi de Aykut'un iade ettiğini,

Kendisinin ERGENEKON'la bir alakasının olmadığını, kimseyi tanımadığını, el bombalarıyla da hiçbir alakasının olmadığını, Aykut Metin ŞÜKRE'nin kahvesine zaman zaman gittiğini, burasının bir vakfın yeri olduğunu ve Aykut- Metin ŞÜKRE'nin burayı işlettiğini,

Olayla alakalı olarak ilk defa gözaltına alındığında Alparslan'ın ifadesinde "benim liderim Süleyman ESEN'dir. Bombalan ondan aldım. Gerekli açıklamayı yapacaktır" şeklindeki beyanı üzerine tutuklandığını, daha sonra Alparslan ARSLAN'ın duruşmada mahkeme başkanının sorduğu sorulara "Olaylardan Süleyman ESEN'in haberi yoktur. Benim liderim değildir. Talimat almadım ve yalan söyledim." şekilde beyanda bulunduğunu ve bunun da tutanağa geçtiğini, ne ERGENEKON'la ne de bombalarla hiçbir alakasının olmadığını beyan etmiştir.

İLETİŞİM TESPİT TUTANAĞI

Danıştay Saldırısı olayının soruşturması kapsamında ifadesine başvurulduktan sonra serbest bırakılan Zeki Yurdakul ÇAĞMAN'ın kullanımındaki 0532 220 10 77 numaralı telefon hattının iletişimi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden alman 20.05.2006 tarih ve 2006/536 sayılı karar ile dinlenilmiştir.

Bu kişinin yine aynı soruşturma kapsamında ifadesi alınarak serbest bırakılan Mahmut ÖZTÜRK ile 17.05.2006 tarihindeki Danıştay Saldırısından 7 gün sonra 24.05.2006 günü yapmış olduğu telefon görüşmesi aynısı ile aşağıya alınmıştır.

Mahmut: Alo, Zeki Yurdakul : Mahmut abi ne haber, Mahmut: Sağol abi senden ne haber, nasılsın, Zeki Yurdakul : İyi Allah'a şükür ya, geçmiş olsun, Mahmut : Sağol gardaş, nerelerdesin, İstanbul, Zeki Yurdakul : İstanbul'dayım evdeyim ya, Mahmut : Öylemi, Zeki Yurdakul : Dün akşam çıktım bende, Mahmut : He oradan ben kimliğini gördüydüm senin, ondan sonra biz oradan apar topar Ankara yolcusu olduk, dedim lan bu nerede görebilir miyim falan derken göstermediler, bizde çıktık işte şu anda akşam saat yedide falan bıraktılar, televizyon falan göstermiştir belki de , Zeki Yurdakul: He haberim oldu, Mahmut : He bıraktılar yedibuçukta, öbürü kaldı, öbür beyefendi kaldı, ondan sonra beni bıraktılar, ben de şimdi bizim başkan falan partiye gidiyorum, bir babamla anama bakayım ağlıyorlar, onları görüyüm dedim yarın da bir dualarını da alıyım İstanbul'a döneyim, abi gayet iyiyiz biz, normal bir şey yok, Zeki Yurdakul :Aydınlandı mı bazı şeyler aydınlığa kavuştu mu, Mahmut: Abi, bize kadar aydınlandı, bizden yukarısı daha belli değil, bize kadar aydınlandı yani, öyle söyleyeyim, Zeki Yurdakul :Biz aydınlanalım da, öbürlerinin anasını avradını, yani orospu çocukları, Mahmut : Bize kadar aydınlandı, yine de konuşuruz, anladın mı, yine boş ver, yarın geldin mi konuşuruz, Zeki Yurdakul : Tamam Mahmut : Boş ver, daha konuşma anladın mı,Zeki Yurdakul : Hadi Allah'a emanet ol, Mahmut : Ben iyiyim, sağlığım yerinde, sende iyisin değil mi, Zeki Yurdakul: İyiyim abi, iyiyim, Mahmut:Tamam, başkana selamımı söyle, kafanı yorma, gerisini konuşuruz. Allah'ın izniyle kafanı yorma, Zeki Yurdakul: Tamam, Allah'a emanet ol

Bu görüşmeyi yapan Zeki Yurdakul ÇAĞMAN ve Mahmut ÖZTÜRK, Danıştay Saldırısı olayından sonra başlayan Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında olup, haklarında işbu iddianame ile ilgili bölümde ayrıntısı ile açıklanan eylemlerinden dolayı Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmak suçundan cezalandırılmaları istemi ile dava açılmıştır.

Zeki Yurdakul ÇAĞMAN, Kolluk ve C.savcılığı ifadelerinde kendisine sorulan görüşmeyi yaptığını kabul etmiş, Mahmut ÖZTÜRK'ün savcılık ifadesinden sonra serbest bırakıldığını öğrenip kendisini aradığını, Mahmut ÖZTÜRK'ün kendisinin eniştesi olan Korgan Belediye Başkanının yanında olduğunu söylediğini, konuşmada geçen "aydınlandı mı", "bize kadar aydınlandı" , sözlerinin olayın stresi içerisinde kendilerinin olayla ilgileri olmadığı , "bizden yukarısı" sözünün de Danıştay eylemini gerçekleştiren ve kendileri ile hiçbir ilgisi olmayan kişiler anlamında söylendiğini beyan etmiştir.

Mahmut ÖZTÜRK bu telefon görüşmesini C.savcılığı ifadesinden sonra yaptığından kendisine sorulamamıştır. Bu şüpheli de soruşturma kapsamındaki diğer birçok şüpheli gibi suçu inkar yoluna gittiğinden, telefon görüşmelerine de şüphelilerce sonu gelmeyen tevilli açıklamalar getirildiğinden bu konuda tekrar ifadesinin alınması zorunlu görülmemiştir.

Bu telefon görüşmesi tabii seyri içerisinde okunduğunda , Zeki Yurdakul ÇAĞMAN'in Danıştay Saldırısı olayının ne aşamaya kadar aydınlatılabildiğini henüz C.savcılığı ifadesinden çıkan Mahmut ÖZTÜRK'e sorduğu, Savcılıktan serbest bırakılmanın rahatlığı ve olaydan bu kadar kısa bir süre içerisinde telefonunun dinlenebileceğine ihtimal vermediği düşünülen Mahmut ÖZTÜRK'ün yine de terör örgütlerinin olmazsa olmaz gizlilik prensibine elinden geldiğince uyarak ve muhatabını da bu konuda fazla konuşmaması için uyararak, adını vermediği Muzaffer TEKİN'in halen gözaltında olduğunu, kendi düşüncesine göre olayın kendilerinin bağlantılarına kadar aydınlatıldığını, hiyerarşide kendilerinden üst konumda bulunan kişilere ise henüz ulaşılamadığını söylediği anlaşılmaktadır.

Bu şüphelilerin bile kendilerine kadar olan kısmının aydınlatıldığını öngördükleri soruşturma, bu şüpheliler ve bağlantılı kişiler yönünden yeterli delil elde edilemediğinden daha ileriye götürülemeyerek, aşağıda anlatılacak olan gerekçeler ile , Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olduğu kabul edilen Alparslan ARSLAN'ın özetle , "türban örtüsünü korumak için silahlı örgüt kurmak" , Osman YILDIRIM'ın "türban örtüsünü korumak için kurulan bu örgüt adına faaliyette bulunmak" , yine aşağıda anlatılacak olan gerekçeler ile Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırılarında tetikçi olarak istihdam edilen kişiler hakkında da "türban örtüsünü korumak için kurulan bu örgüt adına faaliyette bulunmak" ve bağlı suçlarından dava açılması, diğer şüpheliler yönünden ise delil yokluğu gerekçesi gösterilip Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar verilmesi ile hukuki muktezaya bağlanılmıştır.

ÜMRANİYE'DE ELE GEÇEN 27 ADET EL BOMBASI İLE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILAN EL BOMBASI ARASINDAKİ BAĞLANTININ AÇIKLANMASI

EL BOMBALARI, INCELEMELER,TESPITLER VE RAPORLAR

Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları olaylarından sonra ve bu olaylara ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.07.2006 tarihli iddianamesinden yaklaşık 1 yıl sonra kollukça alman bir ihbar üzerine, Ümraniye 2.Sulh Ceza Mahkemesinden alman karar uyarınca 12.06.2007 günü yapılan aramada, evin çatısında ve ihbarda belirtildiği gibi elektrik direğinin yanında, üzeri siyah renkli naylonla örtülmüş, yeşil renkli, her iki tarafında taşımak için halat bulunan ahşap sandıkta ;

1- (1) adet kasa üzerine yapışık, mühimmat istif kartı tabir edilen 15.06.1997 tarihli kağıt

2- (18) adet MKE yapımı el bombası

3- (18) adet el bombasına ait fünye

4- (7) adet DM41 Nato standardı tabir edilen el bombası

5- (2) adet Alman yapımı el bombası,ele geçirilmiştir.

Ele geçen sandık ve içerisindeki tüm malzemeler üzerinde parmak izi araştırılması yaptırılmış ; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Parmak İzi Laboratuar Büro Amirliğinden alman ekspertiz raporunda mukayeseye elverişli olan 8 adet parmak izi ve 2 adet avuç izinin bulunduğu bildirilmiştir.

Elde edilen parmak izlerinin olay ile ilgili olarak yakalanan Mehmet DEMİRTAŞ,Ali YİĞİT ve Oktay YILDIRIM'dan alınan parmak izleri ile mukayesesi yaptırılmış, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Otomatik Parmak İzi İnceleme Büro Amirliğinden alman ekspertiz raporunda 3 adet parmak izinin Oktay YILDIRIM'ın sağ el işaret ve sol el işaret (2) parmak izlerinin aynısı olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğünden alman ekspertiz raporunda özetle; el bombalarının askeri amaçlarla üretilen mühimmatlardan olup, piyasadan temininin mümkün olmadığı, bu tür mühimmatları çeşitli yollarla ele geçiren kişilerin terör amaçlı veya şahsi menfaatler doğrultusunda kullandıkları, bu tür bombaların piminin çekilerek ilgili hedeflere atılmasından sonra meydana gelen patlamadan dolayı canlılar üzerinde öldürücü-yaralayıcı, cansızlar üzerinde ise yakıcı-yıkıcı-tahrip edici özelliğe sahip olacağı, fakat söz konusu bombalan ihbar üzerine kullanılmadan operasyon sonucu elde edildiğinden dolayı TCK nun 174 ve 6136 S.K.'nun 2478 sayılı kanunla eklenen Ek-5 maddesinde mütalaa edileceği, bildirilmiştir.

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Mühimmat Fabrikası Müdürlüğünün 06.07.2007 gün ve 355 sayılı yazısında ;

-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-58 12-94 Kf. Numaralı, 8270 Adet El Bomba Tapası Mühimmatının 21.12.1994 tarihinde 1992/71 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği,

-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-8 5-88 Kf. Numaralı, 18980 Adet El Bomba Tapası Mühimmatının 09.06.1988 tarihinde 1988/1 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği,

-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-25 10-92 Kf. Numaralı, 1740 Adet El Bomba Tapası Mühimmatının 27.10.1992 tarihinde 1992/23 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği, ( 10.000 adet olarak üretimi yapılan bu kafile el bombası tapasının aşağıda yazılı KF-MKE 1-17 nolu MKE MOD 44 savunma el bombasında kullanıldığı)

-MKE MOD 44 Cinsi KF-MKE 1-17 Kf.Numaralı 10.000 Adet Savunma El bombasının 02.11.1992 tarihinde 1992/21 Protokol numarası ile Jandarma Genel Komutanlığı'na verildiği,

- M204 A2 Cinsi KF-MKE 1-152 6-83 Kf.Numaralı 19550 adet Tapanın 04.07.1983 tarihinde 1981/16 Protokol Numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği,

- M204 A2 Cinsi KF-MKE 1-169 5-85 Kf.Numaralı 15260 adet Tapanın 04.06.1985 tarihinde 1985/1 Protokol Numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği, bildirilmiştir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı l.Ordu Komutanlığından alman yazı ve ekindeki inceleme tutanağında ;Oktay YILDIRIM'ın Astsb.Lv.Kd.Bşçvş. rütbesiyle görev yaptığı 6'mcı Mot.P.A.K.lığı (Hasdal/İstanbul)'dan 01 Nisan 2005 tarihinde malulen emekliye ayrıldığı, halen Türk Silahlı Kuvvetleri Bünyesinde görevli olmadığı, bu nedenle kendisine herhangi bir görev verilmesinin söz konusu olmadığı,

Mühimmat istif kartının, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kullanılan (Stok No:918) standart mühimmat istif kartı olduğu, 15.06.1997 tarihinde sayım maksatlı olarak işlem gördüğü,Mühimmat istif kartı üzerinde en son işlem yapan şahsın kimliğine ilişkin bir ibare bulunmadığı,Mühimmat istif kartının üzerine takılı olduğu ve ele geçirilen mühimmatın taşınmasında kullanıldığı anlaşılan sandığın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde el bombalarının taşınmasında ve depolanmasında kullanılan orijinal mühimmat sandıklan ile benzer özelliklere sahip olduğu, ele geçirilen mühimmatın TSK'dan çalınıp çalınmadığı ile ilgili olarak herhangi bir belge ve soruşturma evrakına rastlanılmadığı, bu kapsamda (E) .Lv.Kd.Bşçvş.Oktay YILDIRIM'ın görev yaptığı Hasdal Kışlasında mühimmat sayımlan yapıldığı ve envanterde bulunan mühimmatın tam olduğunun anlaşıldığı, El bombalarının iki adedinin, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde de bulunan MKE (Askeri fabrika) yapımı savunma el bombası olduğu 4 adedinin Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde de bulunan DM 41 el bombası, 3 adedinin ise ABD menşeli içten dilimli savunma el bombası olduğu, iki adedinin Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde de bulunan ABD menşeli dıştan dilimli savunma el bombası olduğu,

Bu malzemelerin ordu malı olup olmadığı konusunun ayrıca ve ayrıntılı olarak incelenmesinin gerektiği, bildirilmiştir.Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1 .Ordu Komutanlığından bu incelemenin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise sonucunun bildirilmesi istenilmiş olup,cevabı beklenilmektedir.

Bomba Bilgi Merkezince ; 12.06.2007 tarihinde İstanbul İli Ümraniye ilçesi Çakmak Mahallesi Samanyolu caddesi Güngör sokak no:2 adresinde ele geçen el bombalarından fünye grubunda M 204 A2 MKE 169-5-85 yazan el bombası ile 10.05.2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetesine atılan patlamamış el bombasının fünye grubunda M 204 A2 MKE 173-9-85 ibarelerinin yazılı olduğu belirtilerek, benzer olan bu el bombalarına ilişkin irtibat raporu gönderilmiştir.

Bu açıklamalar ile, parmak izi tespitine göre İstanbul Ümraniye ilçesinde sandık içerisinde ele geçirilen 27 adet el bombası ve bunlar ile iritbatlı Cumhuriyet Gazetesine 10.05.2006 tarihinde atılan el bombasının Oktay YILDIRIM ile bağlantısının maddi delili bulunduğu anlaşılmaktadır.

BİR KISIM ŞÜPHELİLERİN KONU İLE İLGİLİ İFADELERİ

Şevki YİĞİT ifadesinin konu ile ilgili kısmında özetle ;

Oğlu Ali YİĞİT başka bir işte çalıştığından dolayı ona ait manav dükkanı ile kendisinin ilgilendiğini, 3-4 ay önce manav tezgahı için gerekli olan tahtayı aramak için evin çatısına çıktığında sandığı gördüğünü, açıp baktığında içerisindeki bombalan görerek korktuğunu, oğlu Ali YİĞİT e bu konuyu sorduğunu, onun da kendisine "Bombalar dayımın komutanınındır, fazla karıştırma" dediğini, Ali YİĞİT'in sözünü ettiği komutanın ismini bilmediğini, ancak basında çıkınca Oktay YILDIRIM olduğunu öğrendiğini, büyük oğlunun Mehmet DEMİRTAŞ'a ait gaz istasyonunda çalıştığını, boş zamanlarında Mehmet DEMIRTAŞ'a ait gaz istasyonunda durduğunu, Oktay YILDIRIM'ın daha önceden Mehmet DEMİRTAŞ'a ait gaz istasyonuna sık sık geldiğini bildiğini, kendisinin 3 sefer Oktay YILDIRIM'ın gaz istasyonuna gelerek. Mehmet DEMİRTAŞ ile odada baş başa görüştüklerini gördüğünü, istasyon çalışanlarının Oktay YILDIRIM'ı komutan olarak tanıdıklarını,bu gaz istasyonunun 2 yıl önce ruhsatsız olduğu için yıkıldığını, gaz istasyonunun faal olduğu dönemde Mehmet DEMİRTAŞ'ın bombaların ele geçtiği evde ikamet ettiğini, manav dükkanı kapanınca kendisinin Trabzon'a gittiğini, bombaları gördükten sonra vicdan azabı duymaya başladığını ancak oğlunun başına bir iş gelir düşüncesi ile ilk etapta şikayetçi olamadığını, oğlu Ali YİĞİT'in maddi durumunun iyi olmadığını,zorla geçindiğini, parasız olduğu için kendisinin kandırılıp bir olayda kullanılarak başına daha büyük bir iş açılabileceği düşüncesi ile şikayetçi olmaya karar verdiğini,Trabzon'da ikamet ettiği yerin Jandarma mıntıkasında olmasından dolayı kendi ev telefonundan 156'yı arayarak olayı ihbar ettiğini ve adresi ayrıntılı olarak verdiğini, daha sonra ise oğlunun ve bombaların yakalandığını duyduğunu, ihbarı kendisinin yaptığını, ilk başta ihbar etmemesinin oğlunun bombaların ele geçtiği evde oturmasından dolayı başına bir iş gelir korkusundan kaynaklandığını beyan etmiştir.

Mehmet DEMİRTAŞ ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ;

Askerlik yaptığı dönemde Oktay YILDIRIM’ın kendisinin komutanı olduğunu, Manav dükkanı yanında bulunan bombaların ele geçirildiği evin kayınpederinin kayınpederine ait olduğunu, yaklaşık 2-3 yıl önce bu evde kendisinin oturduğunu, daha sonra buraya yeğeni Ali YİĞİT'in taşındığını, evin altındaki manav dükkanını Ali YİĞİT'in işlettiğini, bu evde ele geçirilen bombalar ile ilgili hiçbir bilgisi olmadığını, kendisinin Ali Yiğit'e bombaların Oktay YILDIRIM'a ait olduğunu söylemediğini, Ali YİĞİT'in ailesi ile kendi ailesi arasında bir husumet bulunduğundan bu yönde bir beyanda bulunmuş olabileceğini, ele geçirilen bombalarda Oktay YILDIRIM'ın parmak izinin bulunması nedenini bilmediğini beyan etmiştir.

Ali YİĞİT önemi nedeni ile aşağıya alman ifadelerinden,

Kolluk ifadesinde özetle ;

Mehmet DEMİRTAŞ'ın kendisinin dayısı olduğunu, Oktay YILDIRIM' ı ilk defa dayısına ait olan ve şu an yıkılmış olan Ümraniye ilçesinde LPG istasyonunda 4 sene kadar önce, tahminen 2003 Mayıs Haziran aylarında gördüğünü, kendisi LPG istasyonunda otururken Oktay YILDIRIM'ın istasyona geldiğini, direk olarak müdüriyet odasına girdiğini, bu durumu diğer dayısı olan Osman DEMİRTAŞ' a söylediğini, Osman dayısının kendisine "o şahıs Mehmet dayının komutanı" dediğini, 2003 Mayıs ayından itibaren askere gidene kadar, yani 2004 yılı Mayıs ayma kadar bahsettiği Ümraniye ilçesindeki şu an yıkılmış olan LPG istasyonunun yıkama bölümünde çalıştığını, bu dönem içerisinde Oktay YILDIRIM'ın, gördüğü kadarı ile 10-15 güne bir olmak üzere dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' m yanma gelip gittiğini, kendisinin müdüriyete girme gibi bir yetkisinin olmadığından bu gelip gitmelerin ne amaçla olduğunu ve içeride ne konuşulduğunu bilmediğini, ayrıca Oktay YILDIRIM' m yanında başka şahıslar olduğunu hiç görmediğini, bu dönem içerisinde ise diğer dayısı Osman DEMİRTAŞ ile Oktay YILDIRIM'ın arasının açık olduğunu, birbirlerini sevmediklerini, çünkü Oktay YILDIRIM istasyona geldiği zamanlarda yetkisi olmadığı halde istasyon çalışanlarına emir verir tarzda konuştuğu, çalışanlara karıştığını, Osman dayısının ise bu durumdan rahatsız olduğunu, bir keresinde "Benim elemanlarıma karışma, onlardan ben sorumluyum, ne yapılması gerektiğini ben buradan görüyorum" dediğini, bu dönem içerisinde Oktay YILDIRIM' ı sadece dayısının komutanı olarak tanıdığını, hangi rütbede olduğunu veya emekli olup olmadığı konusunda bir bilgisinin olmadığını,

2005 yılı muhtemelen aralık aylarında dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'ın yanına geldiğini, kendisine "Sana bir manav açalım" dediğini, kendisinin de kabul ettiğini, manav işinde bütün para ihtiyacını dayısının karşıladığını, kendisinin sadece işletip maaş alacağını, babasının bu durumu kabul etmediğini, ancak kendisinin dayısıyla beraber Ümraniye Mithat Paşa Caddesi Güngör Sokak NO 2/1 sayılı adresteki manavda çalışmaya başladığını, 17-21 Ocak 2006 tarihi itibari ile manavın tam olarak açıldığını, kendisinin de çalıştırmaya başladığını, Bu dönemde manavın arkasında bulunan evde dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'ın oturduğunu, manav açıldıktan sonra dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'ın bu evden şuanda ikamet ettiği eve taşındığını, manav açıldıktan sonra Oktay YILDIRIM'ın dayısı Mehmet'in yanma hayırlı olsun ziyareti yaptığını, askere gidip geldikten sonra Oktay YILDIRIM' ı ilk defa burada gördüğünü, ilerleyen zamanlarda sık sık çalıştığı manava Oktay YILDIRIM'ın, dayısı Mehmet'in yanma ziyarete geldiğini, bu ziyaretlerden önce Oktay YILDIRIM'ın telefonla dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' ı aradığını, dayısınında kendisini arayarak "Oktay Komutanın geliyor çayı demle" dediğini, genelde ilk olarak Oktay YILDIRIM'ın manava geldiğini, akabinde dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'ın manava geldiğini, sık sık telefonla görüştüklerini, ayrıca manav açıldıktan 1-2 ay kadar sonra adını burada öğrendiği Mahmut ÖZTÜRK'ün sarı renkli Opel Corsa marka araba ile dayısını ziyarete geldiğini, manavdan alışveriş yaptığını, bu şahsı ilk defa manavda gördüğünü, ancak dayısının önceden tanındığını birbirlerine samimi davrandıklarından anladığını,

Manavın arkasında bulunan ve dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' m taşındığı evin 4 ay kadar boş olarak kaldığını, Temmuz 2006 da bu eve kendisinin taşındıktan sonra Oktay YILDIRIM'ın dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' m yanma daha sık gelmeye başladığını, zaman zaman da Mahmut ÖZTÜRK ve ismini bilmediği x şahısın Mehmet DEMİRTAŞ' m yanma gelip gittiklerini, bu gelmelerde her zaman Oktay YILDIRIM'ın olduğunu, Mahmut ÖZTÜRK ve ismini bilmediği X şahsın astsubay olduklarını Mehmet Dayısından duyduğunu, bu gelmelerde ve ziyaretlerde Oktay YILDIRIM'ın hep olduğunu, diğer iki şahsın yalnız olarak ziyarete geldiklerin hiç görmediğini,

Bu dönem içerisinde bu şahıslardan şüphelenmeye başladığını, kendisinin bu şahısların yanma gittiği zamanlar aniden kendi aralarındaki konuşmalarını kesip başka konulardan konuşmaya başladıklarını, kendi aralarında görüştükleri esnada çay servisi yaptığını, fakat şahısların yanma gittiğinde ya sustuklarını ya da konuyu değiştirdiklerini, kendisinin de bu durumdan rahatsız olduğundan Mehmet DEMİRTAŞ'a Oktay YILDIRIM' ın ne iş yaptığını sorduğunu, O'nun da kendisine şu an hatırlamadığı bir internet adresi vererek "İncele kim olduğunu öğren" dediğini, kendisinin bu siteye girip incelediğinde, sitenin içeriğinde genelde "Devlet idaresi-PKK" konularının işlendiğini ve Oktay YILDIRIM' a ait yazıların olduğunu gördüğünü,

Bir gün yine Oktay YILDIRIM'ın yalnız olarak manava dayısını ziyarete geldiğini, dayısının dükkan da olmadığım, Oktay YILDIRIM'ın dayısını telefonla aradığını, dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' ın manava gelmeden Oktay YILDIRIM' a "Kuvai Milliye ne demek" diye sorduğunu, çünkü üzerinde Kuvai Milliye yazan üç-dört tane takvim benzeri bir broşürü kendisine bırakarak "bunları dükkana asarsın" dediğini, tahminine göre hala Manav' ın girişe göre sol tarafındaki tahta üzerinde asılı olabileceğini, Oktay YILDIRIM' ın da cevap olarak kendisine "Kuvva-i Milliye'nin devletin çıkarlarını koruyan bir dernek olduğunu, devleti yönetenlerin gerçek yönetici olmadığını ve devlet içerisinde başka şeylerin döndüğünü" söylediğini,

Ayrıca Oktay YILDIRIM' m manavda olduğu bir gün yazılı ve görsel basında ismini ZAFER (kod isimli) Muzaffer TEKİN olarak öğrendiği şahsın siyah bir Mercedes araba ile Mehmet Dayısının manavına gelip önünde durduğunu, ancak bu araçtan kimse aşağıya inmeden arabanın devam ettiğini, ZAFER (kod isimli) Muzaffer TEKİN'in manava dikkatlice baktığını, sonra bu siyah Mercedes'in gözden uzaklaştıktan sonra Oktay YILDIRM'ın manavdan ayrıldığını, 15-20 dakika kadar sonra Oktay YILDIRIM ve Mahmut ÖZTÜRK'ün san Opel Corsa ile manava geldiklerini, ancak bu konu hakkında detaylı bir bilgisinin olmadığını,

Bu tarihten yaklaşık 3-4 ay kadar önce babasının oturmuş oldukları evin çatısına tahta almak amacı ile çıktığını, tahtaları boşalttıktan sonra tahtaların altında bir askeri sandık olduğunu ve içerisinde bombalar olduğunu söylediğini, sonrasında babasıyla beraber evin çatısına çıktıklarını, sandığı açıp baktıklarında, içerisinde birçok el bombası olduğunu, içeriğini bilmediği bantlı siyah bir kutu olduğunu, bu kutuyu kaldırıp salladığını, içerisinden demir sesi gibi bir ses geldiğini, ancak içini açıp bakmadığını, sonrasında sandığı tekrar kapattığını, sandıkta dikkatini çeken tarafının anahtar kısmı açılıp açılmadığı fark edilsin diye değişik bir şekilde telle bağlandığını, ayrıca sandığın sağ ve sol tarafına kırmızı tuğla ile dip noktalarına çizgi çekilmiş olduğunu, muhtemelen sandığın açılıp açılmadığını ve hareket edip etmediğini anlamak amacı ile böyle bir şey yapılmış olabileceğini,

Sonrasında babası ile beraber aşağıya indiklerini, babasının kendisine bu malzemeleri sorduğunu, kendisinin bilmediğini söylediğini, sonrasında birkaç gün dayısının ağzım aradığında kendisine herhangi bir şey söylemediğini, hatta kendisine "çatıyı düzelttim" dediğinde, kendisine "çatıda bir şey gördün mü" dediğini, kendisinin de "yok" dediğini, birkaç gün sonra dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'ın " Çatıda askeri bir sandık var ve içerisinde el bombaları var" dediğini, kendisinin de "Bunları kim bıraktı" diye sorduğunda, "Bu el bombalarını Oktay YILDIRIM bıraktı, bu malzemelere bir şey olursa başımız belaya girer, kurtaramayız, kimseye bu konudan bahsetme, seni de alırlar, bu evde sen oturuyorsun" dediğini, Oktay YILDIRIM' m ne amaçla bu el bombalarını bıraktığı konusunda herhangi bir şey söylemediğini, ancak bu malzemeleri kendisi taşınmadan 1,5 yıl önce Oktay YILDIRIM tarafından getirildiğini söylediğini, Kendisinin bu malzemelerin yerini öğrendikten sonra Oktay YILDIRIM' m manava geldiğine hiç şahit olmadığını,

Bu el bombalan konusunda babasının ısrarla "polise ihbar et" dediğini, ancak ailesine zarar gelir endişesi ile herhangi bir ihbarda bulunmadığını,

Bu tarihten yaklaşık 1 ay kadar öncede babası ile görüştüğünde babasının "Ben gereken kişileri arayacağım ve ihbar edeceğim, çünkü son zamanlarda her yerde bomba patlıyor, terör olayları artıyor, masum kişiler ölüyor ve belki de evde bulunan malzemeler ile bu artan terör olaylarının bir alakası vardır" dediğini, kendisinin "biraz bekleyelim" dediğini, sonrasında babasıyla tekrar görüştüğünde "bu konuyu ihbar edelim" dediğini, çünkü zaten bu adamların gizli saklı bir işler çevirdiğinin belli olduğunu, babasının dediklerinin doğru olabileceğini, Bu tarihten 20 gün önce oturmuş olduğu ve el bombalarının bulunduğu evden abisi Murat YİĞİT' in yanma taşındığını, sonrasında da muhtemelen bu el bombalarının yerini babasının ihbar ettiğini, sonra polisçe yakalandığını,

Bu tarihten yaklaşık 1 (bir) yıl önce gerçekleşen Danıştay saldırısı olduğu günlerde, ZAFER (kod isimli) Muzaffer TEKİN ' e ait villa basıldıktan sonra televizyonda Mahmut ÖZTÜRK ve Oktay YILDIRIM' ı gördüğünü, bu durumu dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' a sorduğunda "Onlar devlet için çalışan astsubaylar, Zafer (kod isimli) Muzaffer TEKİN ' in Çavuşbaşı' nda ki evinde arama olmuş, evde gizli zulalarda silahlar varmış ancak aramada bulamamışlar" dediğini, Nedenini ise; baskından önce haberleri olduğunu devletin her yerinde ve kademesinde nüfuzları olduğunu ve her şeyi önceden haber aldıklarını söylediğim, "bunu nerden biliyorsun" diye sorduğunda herhangi bir cevap alamadığını, zaten dayısına karşı pek görüş bildirme durumunun olmadığını, Bu dönem içerisinde;

Oktay YILDIRIM' ı: Mehmet DEMİRTAŞ' m askerden komutanı, gazi Astsubay olarak,

Mahmut ÖZTÜRK' ü : Emekli astsubay olarak,

X Şahsı : Astsubay olarak tanıdığını, bu şahıs 40 yaşlarında zayıf, 1.75 boylarında, esmer, siyah saçlı açık alınlı görse tanıyabileceği bir şahıs olduğunu,

Mahmut ÖZTÜRK'ü plakalarını hatırlamadığı siyah Mercedes ve San Renkli Opel Corsa ile Oktay YILDIRIM ise, Beyaz 5.20 BMW ile gördüğünü,

Dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'ın bu malzemelerin daha önceden kullanılıp kullanılmadığı hususunda kendisine herhangi bir şey söylemediğini,

Kendisiyle birlikte gözaltında bulunan şahıslarla ilişkisinin ise;

Mehmet DEMİRTAŞ'ın; öz dayısı olduğunu, bu nedenle kendisini tanıdığını, son bir yıl içerisinde sekiz ay kadar Ümraniye ilçesindeki evinde kiracı olarak kaldığını, ayrıca evden çıkan bomba malzemeleri ile çok alakasının olduğunu zannetmediğini, zira dayısının çok saf ve iyi birisi olduğunu, bu tür işlerle ilgilenmeyeceğini bildiğini, yalnız komutanlarını kıramadığı için ve hayır diyemediği için diğer şahıslar tarafından kullanıldığını düşündüğünü,

Oktay YILDIRIM'ı; dayısı Mehmet DEMİRTAŞ vasıtası ile tanıdığını, Oktay YILDIRIM' ı ilk defa dayısının Ümraniye ilçesindeki şu an yıkılmış olan LPG istasyonunda 3 sene kadar önce gördüğünü, kendisinin LPG istasyonunda otururken Oktay YILDIRIM'ın istasyona gelip direk olarak müdüriyet odasına girdiğini, bu durumu diğer dayısı olan Osman DEMİRTAŞ' a söylediğini, Osman dayısının da " o şahıs Mehmet dayımın komutanı olduğunu söylediğini, ileriki dönemlerde de Oktay YILDIRIM'ı hep Mehmet DEMİRTAŞ' m yanında gördüğünü, samimiyetinin olmadığını, sadece selamlaştıklarını beyan etmiştir.

Cumhuriyet savcılığı ifadesinde özetle ;

Mehmet Demirtaş isimli şahsın dayısı olduğu, Oktay Yıldırım isimli şahsı da yaklaşık 4 sene önce dayısı vasıtası ile tanıdığını,Osman dayısının kendisine Oktay Yıldırım'ın Mehmet dayısının komutanı olduğunu söylediğini, 2003 yılı Mayıs ayından 2004 yılı Mayıs ayma kadar Ümraniye ilçesinde şuan yıkılmış olan LPG istasyonunun yıkama bölümünde çalıştığını,. Oktay Yıldırımın da sürekli olarak istasyona dayısı Mehmet Demirtaş'ı görmeye geldiğini,. 2004 yılı Mayıs ayında askere gittiğini, 2005 yılı Ağustos ayında askerden döndüğünü ve 2005 yılı Ekim ayı başlarında İstanbul'a gelerek ağabeyi Murat Yiğit'in yanma yerleştiğini,. Bu dönem içerisinde Ümraniye oto sanayinde yıkama yağlama işine girdiğini ve 4-5 ay burada çalıştığını, 2005 yılı sonlarında dayısı Mehmet Demirtaş'ın yanma gelerek kendisine bir manav açalım dediği şüpheli Ali YİĞİT'in de bunu kabul ettiğini ve Ümraniye Mithatpaşa Cad. Güngör Sok. No .2/1 sayılı adresteki manavda çalışmaya başladığını, manavın hemen arkasında bulunan evde dayısı Mehmet Demirtaş'ın oturduğunu, Daha sonra bu evden taşındığını, Oktay Yıldırım isimli şahsın manavda çalıştığı dönemlerde Mehmet dayısını ziyarete geldiğini ve sık sık telefonla görüştüklerini, Ayrıca adını daha sonradan öğrendiği Mahmut Öztürk isimli şahsında manava dayısını ziyarete geldiğini,

Manavın arkasında bulunan ve daha önce dayısının oturmuş olduğu ev 4 ay boş kalınca ailesi ile birlikte bu eve taşındığını, 2007 yılı Nisan ayında evi boşalttığını, evin dayısının kayınpederi olan Rıfkı Çoruh'a ait olduğunu ve bu şahsın da evi boşaltmasını istediğini, evde oturduğu dönemde Oktay Yıldırım, Mahmut Öztürk ve ismini bilmediği bir şahsında sürekli dayısı Mehmet Demirtaş'ın yanma gelip gittiklerini, şahısların manava geldikleri süre içinde gizli gizli konuştuklarını ve kendisi yanlarına geldiğinde konuşmalarını yarım kestiklerini, bu olaydan rahatsız olduğunu, dayısı olan Mehmet Demirtaş'a Oktay Yıldırım'ın ne iş yaptığını sorduğunda bir internet adresi vererek oraya baktığında kim olduğunu anlayacağını söylemesi üzerine, bu siteye girdiğini, genelde sitenin içeriğinde devlet ve PKK konulan işlendiğini gördüğünü,

Oktay Yıldırım'a Kuvai Milliye ne diye sorduğunu, bu soruyu sormasının nedeninin internet sitesinde Kuvai Milliye hareketi diye bir nitelendirme gördüğünü, cevaben Kuvai Milliye'nin devletin çıkarlarını koruyan bir dernek olduğunu, devleti yönetenlerin gerçek yönetici olmadığını söylediğini,

Oktay Yıldırım'ın manavda olduğu bir gün daha önce ismini gazete ve televizyonlardan öğrendiği Muzaffer Tekin isimli şahsın dayısının manavının önüne geldiğini, manavın içine baktığını ve yavaş yavaş Samanyolu Caddesinden ileri doğru devam ettiğini. Oktay'ın aracı manavın önüne geldiğini gördüğünü ve 5 dakika sonra manavdan ayrılarak aracın bulunduğu istikamete doğru başka bir araçla gittiğini,

Yaklaşık 3-4 ay kadar önce babasının oturmuş olduğu evin çatısına tahta almak amacıyla çıktığını, tahtaları boşalttıktan sonra tahtaların altında bir asker sandığı gördüğünü ve içinde bombalar olduğunu söylediğini, bunun üzerine babasıyla beraber evin çatısına çıktığını ve bu sandığı babasıyla birlikte açtıklarını, içerisinde birçok el bombası gördüklerini, ayrıca içeriğini bilmediği bantlı bir siyah kutu olduğunu, bu kutuyu salladığında içinden demir sesin geldiğini, ancak içini açıp bakmadığını ve sandığı tekrar kapattığını, Sandıkta dikkatini çeken şeyin anahtar kısmı açılıp açılmadığı farkedilsin diye değişik bir telle bağlanmış olduğunu, daha sonra bu konuyla ilgili dayısının ağzını aramaya başladığını, çatıyı düzelttiğini söylediğini, dayısının çatıda bir şey gördün mü diye sorduğunu, kendisinin de yok dediğini, birkaç gün sonra dayısı Mehmet Demirtaş'ın çatıda askeri bir sandık olduğunu, içerisinde el bombalan olduğunu, bu bombaları Oktay Yıldırım’ın bıraktığını, bu malzemelere bir şey olduğu takdirde başının belaya gireceğini kurtulamayacaklarını ve bu nedenle kimseye birşey bahsetmemesi gerektiğini söylediğini, hatta bu olayı konuştuktan sonra Oktay Yıldırım'ın bir daha manava geldiğini görmediğini,

Yaklaşık 1 ay önce babası ile telefonla görüştüğünde babasının gereken kişileri arayacağını ve bu konuda ihbarda bulunacağını, çünkü terör olaylarının arttığını, masum kişilerin öldüğünü, belki de bu bombalarla birçok masum insanın öldürülebileceğini söylediğini, muhtemelen bu ihbarı da babasının yaptığını,

Bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce Danıştay saldırısı olduğu günlerde, televizyonda Mahmut Öztürk ve Oktay Yıldırım'ı gördüğünü, bu durumu dayısına sorduğunu, dayısının ise cevaben onların devlet için çalışan subaylar olduğunu hatta Muzaffer Tekin'in Çavuşbaşı'ndaki evinde arama yapıldığında evde bulunan silahların aramada bulunamadığını söylediğini,, çünkü bu kişilerin devletin heryerinde adamları olduğunu ve daha önceden bilgi aldıklarını belirttiğini, Evde yapılan aramada ele geçirilen 7.65 mm çaplı Walter marka silahın ağabeyi Murat Yiğit'e ait olduğunu, bu silahın ne zaman ve nereden alındığını bilmediğini, ağabeyinin evine yaklaşık 15 gün önce geçici olarak taşındığını,

Bu bombalan taşınmadan yaklaşık 1,5 sene önce bu eve konulduğunu duyduğunu, o dönemde de evde Mehmet Demirtaş'ın oturduğunu, hiç kimsenin kendisine evde bomba olduğunu söylemediğini, kendisine zarar vereceklerini söyledikleri için korkup ihbarda bulunmadığını,Oktay Yıldırım'ın manava geldiği zamanlarda çay ikram ettiği zaman konuşmayı kesip başka bir konuya geçtiğini, bir şey sakladıklarını hissettiğini, suçsuz olduğunu beyan etmiştir.

Cezaevinde kendisini tehdit edip suçu üstlenmesini söylediğini iddia ettiği diğer şüphelilerle ilgili olarak alınan ek Cumhuriyet Savcılığı ifadesinde özetle ;

Tutuklandığı gün, diğer şüpheliler Mehmet DEMİRTAŞ ve Oktay YILDIRIM ile birlikte Bayrampaşa Cezaevine götürüldüğünü, cezaevinde diğer şahıslarla ayrı ayrı karantinalara alındıklarını, ancak lavaboya gittiği sırada Oktay YILDIRIM'ın da yanma gelerek kendisine "ben burada kaldığım süre içerisinde, sen veya oğlunun, ailenin rahat yaşayabileceğinizi zannediyor musun? Onları öldürmek bana kalmaz, dışarıdakiler zaten o işi halledecekler" dediğini, kendisinin korktuğu için sesini çıkartamadığını,

Daha sonra karantinanın kapısı açıldığını, Oktay YILDIRIM ve Mehmet DEMİRTAŞ'ın cezaevi müdürüne söyleyip kendisini yanlarına almak istediklerini, bunun üzerine cezaevi müdürünün izniyle üçünün bir arada karantinada kalmaya başladıklarını, Oktay YILDIRIM'ın bir kağıda birtakım ifadeler yazıp kendisine kağıdı vererek "burada yazan ifadeleri 40 sefer yazıp ezberleyeceksin ve mahkemede bu şekilde ifade vereceksin" diyerek baskı yapmaya başladığını, korktuğu için bu durumu kabul ettiğini, kendisine kağıttaki yazılanları güzel bir yazı ile yazarak altına da hiçbir baskı altında kalmadan o sözleri yazdığını beyan etmesini söylediğini, bunun üzerine kendisinin bu şekilde yazdığını, kağıda parmak izini bastırdığını, bunun için baş parmağını pilot kalemle karalayıp mürekkep haline getirdiklerini,

Onların dediğini yaptığı için kendisine çok iyi davranmaya başladıklarını, onların dediği şekilde verilen kâğıtta yazılanları ezberlediğini, kendisine verilen kâğıtta özetle: "Babasının daha önce silah kaçakçılığı ile uğraştığını ve bu bombalan da alıp satmak amacıyla orada bulundurduğunu, emniyette verdiği ifadenin polisin vaatleri sonucu olduğunu, polisin bu konuda kendisine baskı yaparak ifadesinin alındığını, ifadesinin doğru olmadığı" şeklinde yazılar bulunduğunu,

Daha sonra avukatının ilk ziyarete geldiği gün bu durumu kendisine anlattığını, Avukatının kendisine korkmaması gerektiğini, baskılara boyun eğmemesi gerektiğini, kendisinin bu durumu Cumhuriyet Savcısına aktaracağını söylediğini, kendisinin cezaevi müdürüyle görüştüğünde, bu şahısların kendisine okutturduğu belgenin aslım müdür beye verdiğini, müdürün de evrakın fotokopisini çekerek aslını geri kendisine iade ettiğini, ancak cezaevi müdürü kendisini ikinci kez yanma çağırdığında, Oktay YILDIRIM'ın bu durumdan şüphelenip bu yazılı evrakın aslını kendisine zorla yırttırdığını, korktuğu için yırtmak zorunda kaldığını, ancak, suretinin cezaevi müdürlüğünde mevcut olduğunu, bu yazının da Oktay YILDIRIM'a ait olduğunu, kendisine cezaevinde yapılan bu baskı ve tehditlerden dolayı Oktay YILDIRIM'dan şikâyetçi olduğunu, Mehmet DEMİRTAŞ tarafından kendisine yönelik herhangi bir tehdit ve baskı yapılmadığını,

Cezaevinde birlikte bulundukları dönem içerisinde Oktay YILDIRIM'ın evde yakalanan bombaların kendisi tarafından oraya konulduğunu, 1997-1999 yıllan arasında Şemdinli'de görev yaptığı sırada bombalan oradaki askeri birliğe ait mühimmat deposundan aldığını, Mehmet DEMİRTAŞ ile aralarında yapılan konuşmada söylediklerini beyan etmiştir.

Gizli Tanık- A 21.06.2007 tarihli ifadesinde ;

Kendisinin Ali YİĞİT' in yakım olduğunu, Ali'yi cezaevinde ziyarete gittiğinde "olayı sen ve baban yüklen" şeklinde ifade vermesi için zorladıklarını, "bizim verdiğimiz bu metni ezberle, bu şekilde ifade ver yoksa sen ve ailen için iyi olmaz" şeklinde tehdit edildiğini, yine "avukatını reddet, biz sana başka avukat bulacağız ve bizim dediğimiz şekilde ifade ver" dediklerini anlattığını beyan etmiştir.

Gizli Tanık- B 21.06.2007 tarihli ifadesinde ;

Kendisinin Ali YİĞİT' in yakını olduğunu, cezaevi ziyaretinde Ali YİĞİT'in kendisine tehdit edildiğini ve avukatını çağırmasını istediğini, zorla diğer şüpheliler tarafından mektup yazdırılmak istendiğini, suçun kendisi ve babasının üstüne atılması ve yanacak biri varsa Ali'nin ve babasının yanmasının gerektiğini söylendiğini anlattığını, hatta kalem ve kağıt verdiklerini, kendisinin baştan biraz yazdığını, daha sonra yazmadığım anlattığını beyan etmiştir.

Sadece bu ifade içeriklerinden de, yukarıda anlatılan Danıştay saldırısı olayından 7 gün sonra Zeki Yurdakul ÇAĞMAN ile yaptığı telefon görüşmesinde kendisine Danıştay Saldırısı olayının ne aşamaya kadar aydınlatılabildiğini sorulması üzerine Muzaffer TEKİN'in halen gözaltında olduğunu, kendi düşüncesine göre olayın kendilerinin bağlantılarına kadar aydınlatıldığını, hiyerarşide kendilerinden üst konumda bulunan kişilere ise henüz ulaşılamadığını söyleyen Mahmut ÖZTÜRK'ün ve dolayısı ile Muzaffer TEKİN'in, Cumhuriyet Gazetesine 10.05.2006 tarihinde atılan el bombası ile irtibatlı olduğu belirtilen 27 adet el bombası ve bunlar ile ilgisinin maddi delili ele geçen Oktay YILDIRIM ile örgütsel bağlantıları ortaya çıkmaktadır.

Oktay YILDIRIM, Mahmut ÖZTÜRK ve Muzaffer TEKİN'in Ergenekon Terör Örgütü içerisindeki konumlan ise kendilerine ait bölümde ayrıntısı ile anlatıldığından burada tekrar edilmeyecektir.

ESKİŞEHİR İLİNDE ELE GEÇEN EL BOMBALARI İLE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILAN EL BOMBALARI ARASINDAKİ BAĞLANTININ AÇIKLANMASI

Ümraniye ilçesinde ele geçirilen 27 adet el bombası ile ilgili soruşturmada ulaşılan ve kendisinde gizli askeri belgeler ele geçen Muzaffer ŞENOCAK'ın; söz konusu gizli askeri belgeleri, daha önceki yıllarda Ankara ilinde birlikte Özel Güvenlik şirketi çalıştırdıkları "Şamil" binbaşı olarak bildiği Emekli Binbaşı Fikret EMEK'in bilgisayarından kopyaladığını, bu bilgilerin Aydın YÜKSEK'e kendisinde geçtiğini beyan etmesi üzerine şüpheli Fikret EMEK yakalanmıştır.

Şüpheli Fikret EMEK'in annesine ait Eskişehir ilindeki evde 26.06.2006 tarihinde yapılan aramada; (1) adet kalashnikov marka otomatik silah,

(1) adet kanas marka silah ve dürbünü,

(1) adet 7,65 mm çapında Lama marka tabanca ve susturucusu,

(I) adet el yapımı kesik eski tüfek, çeşitli çap ve markalardaki fişekler,

(12) adet savunma ve taarruz tipi el bombası,

(II) kg orjinal kutusunda C-3 (27,5 libre) kutu üzerinde DEMOLİTİON BLOOK M3 COMPOSİTİON yazılı C-3 Plastik Patlayıcı

(210) gram ağırlığında (12) adet TNT kağıdına sanlı vaziyette (KK-MU-FB 1950) dairesel çizgi içerisinde harf ve rakam grubu bulunan malzeme,

(6) adet yabancı menşeili 1 'er librelik TNT (üzerinde HİGH EXPLOSİVE TNT 1 POUND NET DANGEROUS yazılı )

(3) adet 1 'er librelik TNT (üzerinde NET tehlikeli yazılı)

(1) adet teneke kutu içerisinde 1360 gram ağırlığında üzerinde 3 adet ateşleme yuvası bulunan tahrip kalıbı,

(1) adet 17 cm. metalden mamul imha kiti içerisi patlayıcılı, 1 adet 13 cm imha kiti (içerisi patlayıcılı) ile bir çok CD. Ele geçirilmiştir.

Yine şüpheli Fikret EMEK'in Ankara ilindeki evinde yapılan aramada bilgisayar, silah ve muhtelif örgüt dokümanı ele geçirilmiştir.

Fikret EMEK ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ;

Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduğunu, Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığını, bir çatışma sonucu yaralandığını, 2004 yılında kendi isteği ile emekli olduğunu, diğer şüphelilerden Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün Türk Silahlı Kuvvetlerinden devre arkadaşı olduğunu, kendisinin emekli olmayı düşündüğü dönemde komutanlarından birisinin vasıtası ile Muzaffer ŞENOCAK ile tanıştığını, bu kişinin çevresi ve ilişkilerinden yararlanıp emeklilik döneminde inşaat ve güvenlik şirketi kurmayı düşündüğünü ,

Kendisinden ele geçen askeri nitelikteki gizli belge ve CD'lerin görev yaptığı dönemden kaldığını, Muzaffer ŞENOCAK' m bunları ne şekilde aldığını bilmediğini,

Eskişehir' de annesinin evinde ele geçen silah ve patlayıcıların kendisine ait olduğunu, bunları Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaparken katıldığı operasyonlarda terörist kamplarında ve boş arazilerde sahipsiz olarak bulduğunu, silahların bir kısmını hatıra olarak sakladığını, bomba türü olanları da merakından dolayı ve tekrar operasyonlarda kullanabileceği düşüncesi ile muhafaza ettiğini, ancak yaralandıktan sonra bir daha bunlarla ilgilenemediğini, Güneydoğu görevi çıkarsa yeniden bu malzemeyi alıp orada kullanmayı düşündüğünü, 2001-2004 yılında da zaman zaman operasyonel faaliyetlerinin olduğunu ancak Eskişehir' den bu malzemeleri alıp götürme imkanı olmadığını beyan etmiştir.

Fikret EMEK'in evinde yapılan aramada diğer eşya ve dokümanların yanında ; devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararlan bakımından gizli kalması gereken bilgilerle, kanun ve nizamlar gereği gizli kalması gereken ve açıklanması yasaklanan çok sayıda dijital veri, 1 adet Devlet Yöneticileri İçin Devlet Yönetimini Kısa Dönemde Çökertme Kılavuzu ve 1 adet Hükümet Darbesi Tekniği isimli kitap, Ankara Kızılay'da bulunan tüp geçit ile ilgili olduğu anlaşılan hedef kartı yazılı çalışma, Alman Vakıflarına ait plan ve krokiler ele geçtiği anlaşılmıştır.

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Mühimmat Fabrikası Müdürlüğünün 18.07 2007 gün ve 3841 sayılı yazısında ;

M204 A2 El Bomba Tapası KF-MKE-91 12-77 Kafile Numaralı mühimmat cinsinin 1975/8 Protokol Numarası ile 8.800 Adet olarak 10.03.1978 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildiği belirtilmiştir.

Şüpheli Fikret EMEK'ten ele geçirilen el bombaları ve patlayıcılara aldırılan ekspertiz raporunda özetle ;

Bombaların çalışır vaziyette olduğu belirtilerek, organize suç örgütleri ve terör örgütlerince illegal yollarla bu tip malzemelerin ele geçirilerek,çıkar grupları üzerinde yıldırma, şantaj ve baskı kurma amacı ile kullanıldığı ,eldeki mevcut patlayıcı malzemelerle kişinin niyetine bağlı olarak istenilen güçte fabrikasyon ve el yapımı bombanın yapılabileceği, bu tür patlayıcı maddelerin adli emanet ve uygun olmayan depolama şartlarında bulundurulması ve saklanması sakıncalı olduğundan imha edilmesinin gerektiği, eldeki mevcut patlayıcıların kullanılması halinde canlılar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı,cansızlar üzerinde de maddi hasarlara sebep verebileceğinden 6136 S.K.'nun 2478 S.K.la eklenen Ek-5 maddesi kapsalında mütalaa edileceği belirtilmiştir.

Kara Kuvvetleri 1. Ordu Komutanlığından alman 17.09.2007 tarihli yazıda da , şüpheliden ele geçirilen 5 adet taarruz tipi, 5 adet savuma tipi, 2 adet tapası üzerinde takılı bomba ve 10 adet çinko kutu içerisinde bulunan MKE yapımı ateşleme tapası ile 12 adet TNT kalıbı, 1 adet uçaksavar makineli tüfek mermisi, 1 adet G-3 piyade tüfeği mermisi ile , 21 adet boş kovanın askeri mühimmat ve malzeme olduğu ve 1. Ordu Komutanlığına teslim edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Buna göre malzemelerin askeri mühimmat olması sebebi ile 26.09.2007 tarihinde askeri görevlilere teslim edilmiştir.

Bomba Bilgi Merkezi İrtibat Raporu ;

Eskişehir ilinde ele geçirilen el bombalarından ;

Tapa M 204 A2 KF-MKE -91 12-77 seri numaralı el bombasının ,

-05.05.2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetesine atılan Tapa M 204 A2 KF-MKE-91 12-77 seri numaralı el bombası,

-11.05.2006 tarihinde atılan Tapa M 204 A2 KF-MKE-91 12-77 seri numaralı el bombası ile aynı kafile numarasını taşıdığı belirtilmiştir.

Fikret EMEK,Muzaffer ŞENOCAK,Aydın YÜKSEK ve Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün Ergenekon Terör Örgütü içerisindeki konumlan kendilerinin hukuki durumlarının anlatıldığı bölümde ayrıntısı ile anlatıldığından burada tekrar edilmeyecektir.

Buna göre, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarında kullanılan her üç el bombasının da Ergenekon Terör Örgütüne ait olduğu anlaşılmaktadır.

ALPARSLAN ARSLAN'IN ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ, BU ÖRGÜTÜN YÖNETİCİ VE BİR KISIM ÜYELERİ İLE BAĞLANTILARININ AÇIKLANMASI

TELEFON GÖRÜŞMELERİ BAĞLANTISI

Alparslan ARSLAN'ın yakalandığı sırada elinde bulunan YOUNG BAGS yazılı siyah renkli evrak çantası içerisinde yapılan aramada ; 1 adet Motorola V300 marka cep telefonu elde edilmiştir. Alparslan ASLAN'ın kullanmakta olduğu 0 532 671 34 39 nolu GSM hattının İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesinin 29.04.2008 tarih ve Teknik Takip No:2008/799 sayılı kararı doğrultusunda, TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) ile kurulan koordine neticesinde, ilgili GSM Operatörlerince gönderilen 01.01.2000 den 29.05.2008 tarihine kadar yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlarının kolluk tarafından yapılan analizinde aynı soruşturma kapsamındaki ve ilgili kişilerden ;

Muzaffer Tekin' in kullandığı 0532 2919293 nolu GSM hattı ile 35 (Ekim 2004-Mayıs 2006 tarihleri arasında toplam 27 )

Recep Gökhan Sipahioğlu adına kayıtlı 0505 3043924 nolu GSM hattı ile 1 Raif Görüm' ün kullandığı 0535 8258383 nolu GSM hattı ile 2 kez Osman Yıldırım' in kullandığı 0533 7438843 nolu GSM hattı ile 691 Osman Yıldırım' m kullandığı 0538 4567268 nolu GSM hattı ile 55 Ayhan Parlak' m kullandığı 0544 5259696 nolu GSM hattı ile 108 Yusuf Görüm' ün kullandığı 0536 2716692 nolu GSM hattı ile 11 İbrahim Cingi' nin kullandığı 0535 7184841 nolu GSM hattı ile 94 Erhan Timuroğlu' nun kullandığı, 0535 9856813 nolu GSM hattı ile 10 kez, görüştüğünün tespit edildiği belirtilmiştir.

Alparslan ARSLAN telefon numarasının kendisine ait olduğunu teyit etmiştir. Alparslan ARSAN ile telefon irtibatı olan bu kişilerden Muzaffer TEKİN, Ali KUTLU,Recep Gökhan SİPAHİOĞLU, Raif GÖRÜM, Yusuf GÖRÜM ve onların yakını Hüseyin GÖRÜM hakkında işbu iddianame ile ilgili bölümde ayrıntısı ile açıklanan eylemlerinden dolayı Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmak suçundan cezalandırılmaları istemi ile dava açılmıştır. Bu nedenle kişilerin Ergenekon Terör Örgütü irtibatı burada tekrar irdelenmeyecek, sadece bağlantılarını göstermesi açısından özellikli görülen hususlara kısaca değinilmekle yetinilecektir.

Muzaffer TEKİN, kendisini işyeri komşusu Adnan GÜLEÇ veya o hukuk bürosunda çalışan Teoman EKŞİOĞLU'nun Alparslan ARSLAN ile tanıştırdığını, üç dört sefer bürosuna geldiğini, 10-15 sefer de hal hatır sormak için telefon ettiğini hatırladığını, son bir yıl içerisinde ise görüşmediklerini, Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN'ın daveti üzerine Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin İstanbul Vali Erol Çakır Öğretmenevindeki Taner ÜNAL'ın konuşmacı olduğu toplantıya gittiğini, emin olmamakla birlikte Alparslan ARSLAN'ı da bu toplantıda gördüğünü, Alparslan ARSLAN'ın Doğuş Factoring şirketinin avukatlığını yaptığını Danıştay saldırısından sonra öğrendiğini, bu şirketle şekli olarak hissedarlığı dışında bir ilişkisi olmadığı için Alparslan ARSLAN'ın şirketin avukatı olduğunu bilmediğini beyan etmiştir.

Teoman EKŞİOĞLU bu beyanın aksine Alparslan ARSLAN ile Muzaffer TEKİN'i kendisinin tanıştırmadığını, Alparslan ARSLAN'ın Doğuş Factoring'in avukatlığını yaptığını duyduğunu beyan etmiştir.

Alparslan ARSLAN'ın Muzaffer TEKİN ve Ertuğrul YILMAZ ile irtibatlı Ayhan PARLAK ile 108 kez, Sedat PEKER'in liderliğini yaptığı suç örgütü üyesi olduğu iddia edilen KELEBEK İbrahim lakaplı İbrahim CİNGİ ile 94 kez görüştüğü tespit edilmiştir.

Hüseyin GÖRÜM, kendisini Muzaffer TEKİN ile İbrahim CİNGİ'nin tanıştırdığını, İbrahim CİNGİ'nin vatan sever bir şahıs olduğunu, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz YILDIRIM ile tanışıklığı olduğunu bildiğini, şahsın ne iş yaptığını bilmediğini, İbrahim CİNGİ'yi 1988 yılından bu yana tanıdığını, çok seyrek olarak görüştüklerini, en son görüştüklerinde Muzaffer TEKİN'i ve yanında bulunan Mehmet Fikri KARADAG'ı tanıştırdığını, Muzaffer TEKİN'in kendisini sevdiğini söylediğini, kendisinin de Muzaffer TEKİN'e çok saygı gösterdiğini, Muzaffer TEKİN ile bürosunda 5-6 kez görüştüğünü, bir akşam kendisini ramazan ayında iftara davet ettiğini ve toplantıda kendisini İbrahim ŞAHIN ile tanıştırdığını beyan etmiştir.

Muzaffer TEKİN, 2004 yılı sonu veya 2005 yılı başlarında bir gün eski ülkücü olarak bildiği arkadaşı İbrahim CİNGİ'nin kendisini Fenerbahçe Semtinde bulunan Tesadüf Kafe'ye sohbet etmek için davet ettiğini, o an yanında bulunan arkadaşı emekli Kurmay Albay Fikri KARADAĞ ile birlikte bu kafeye gittiğini, kafede İbrahim CİNGİ'nin yanında Hüseyin GÖRÜM isimli şahsında bulunduğunu, İbrahim CİNGİ'nin Hüseyin GÖRÜM'ü kendisine Kuvayı Milliye Hareketi Marmara Bölge Sorumlusu olarak tanıştırdığını, fakat o gün içerik olarak bir sohbet buluşması dışında herhangi bir siyasi içerikli konuşma olmadığını, fakat Hüseyin GÖRÜM'ün kendisini ilk defa görmesine rağmen gıyabında kendisini tanıdığını söyleyerek iltifatta bulunduğunu, Hüseyin GÖRÜM'ün kendisini Kuvva-i Milliyeti Şeyh Hüseyin'in torunu olduğunu söylediğini ve Düzce Hendek'te de kendilerine ait bir köyün olduğunu söylediğini beyan etmiştir.

Alparslan ARSLAN, Muzaffer TEKİN'i tanıdığını, yoğun bir samimiyeti olmadığını, siyasal ve toplumsal görüşlerinin kendisine yakın olmadığını, Kemalist-Solcu olarak bilindiğini, nasıl ve kimin aracılığı ile tanıştığını hatırlamadığını, avukat olduğu için bu ilişkileri çerçevesinde tanışmış olabileceğini, kendisini 6-7 aydır görmediğini, eylemden sonra neden kendisini yaraladığını anlamadığını beyan etmiştir.

Telefon görüşmesi kayıtlan maddi delili ve yukarıdaki beyan içeriklerinden bağlantıları ortaya çıktığı için bu hususu inkar edemeyen Muzaffer TEKİN ve Alparslan ARSLAN bağlantılarının tanışıklıktan öteye geçmediğini savunmuşlardır. Bu savunmanın aksini gösterir şekildeki aşağıda anlatılacak olan ifade içerikleri bir kenara bırakılsa bile, en sonuncusu 16.11.2005 tarihinde yapılan 35 adet telefon görüşmesinin aralarındaki bağlantının tanışıklıktan öteye geçtiğini gösterdiği gibi, bu tarihten sonra telefon görüşmelerinin aniden kesilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kişilerin bu ani kesintiyi gerektirecek bir olay gerçekleştiğini de beyan etmedikleri, bu hususun aralarındaki bağlantının koptuğunu değil, aksine Ergenekon Terör Örgütü içerisindeki yönetici konumu ilgili bölümde ayrıntısı ile açıklanan Muzaffer TEKİN'in artık provakatif terör eylemlerinde görev vermeyi düşündüğü Alparslan ARSLAN ile irtibatının kurulamaması için bilinen telefon hattı ile görüşmeyi kestiğini, aynı semtte bulunduklarından yüz yüze görüşme veya herkesçe bilinmeyen telefon hatları ile konuşma yoluna gittiğim göstermektedir.

Recep Gökhan SİPAHİOĞLU'nun, genel merkezi İstanbul Kadıköy'de bulunan Emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri KARADAĞ'ın genel başkanlığını yaptığı Kuvayı Milliye Derneğinin AR-GE sorumlusu olduğu, Ergenekon Terör Örgütünün sivil toplum kuruluşları arasındaki bu derneğin illegal yapılanması içerisinde de görev aldığı, hakkında bu iddianame ile Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılması istemi ile dava açıldığı, kendisine ait bölümde ayrıntısı ile anlatıldığı gibi Kuvayı Milliye Derneğinden yanma görevlendirilen tetikçi kanadında görevli Ali KUTLU, S eda YİVLİ ve Murat ZELYURT isimli şahısların profillerinden de yararlanıp mafya tarzı faaliyetlerde bulunarak kendisine ve örgüte gelir temin ettiği, kendi adına birçok telefon hattı alıp yanında bulundurduğu Ali KUTLU ve diğer kişilere illegal işlerde kullanmaları için tahsis ettiği anlaşılmıştır.

Bu kişilerden Ali KUTLU'nun Taner ÜNAL'ın başkanlığını yaptığı Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneğine (VKGB) üye olduğu ve Taner ÜNAL tarafından derneğin denetleme kuruluna asil üye olarak atandığı, bu dernekte çalıştığı sırada tanıdığı Mehmet Fikri KARADAĞ'ın teklifi üzerine İstanbul'da Kurulan Kuvayı Milliye Derneğine

Mersin Kurucusu olarak girdiği , bir süre sonra 2007 yılının Temmuz ayında İstanbul'a gelerek dernek genel merkezinde Denetleme Kurulu Başkanı olarak çalışmaya başladığı, bu iş karşılığında herhangi bir para almadığı, yaklaşık 3-4 ay kadar burada görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle dernekten ayrıldığı ve Recep Gökhan SİPAHİOĞLU'nun yanında (Denge Mühendislik) inşaat teknikeri olarak işe başladığı kendi beyanı içeriğinden anlaşılmaktadır.

Gizli Tamk-17'nin Ali KUTLU hakkındaki beyanında, Mersin ilinden Kuvayı Milliye Derneğine geldiğini, kendisinin VKGB oluşumunun başlangıcında yer aldığını,Mersinde VKGB tarafından organize edilen bayrak mitingine katıldığını, bu miting öncesi 2 adet Türk bayrağının VKGB tarafından halkın galeyana getirilmesi için özellikle yaktırıldığını bundan dolayı da 10.000 kişinin tepki amaçlı Türk bayrağı açtığını anlattığını beyan etmiştir.

Yusuf GÖRÜM'ün, kardeşi Hüseyin GÖRÜM'ün Kuvayı Milliye Derneği Teşkilat Başkanı olduğu, VKGB oluşumu kuruluş çalışmalarının kardeşi Hüseyin GÖRÜM'ün Maltepe semtinde bulunan yazıhanesinde yapıldığından burada Muzaffer TEKİN ve Hüseyin BEYAZIT'ı tanıdığı, kendisinin işletmekte olduğu Maltepe'deki deterjan imalathanesinin üst katındaki boş büroyu kullanmak istediklerini kardeşi aracılığı ile rica ettiklerinden bu imalathanede bulunan yazıhaneyi yaklaşık 1 ay dernek işlerinde kullandığı kendi beyanı içeriğinden anlaşılmaktadır.

Raif GÖRÜM'ün, üzerinde görev yeri genel merkez ve görevi istihbarat araştırma yazılı fotoğraflı bir Kuvayı Milliye kimlik kartı taşıdığı,bu kişinin Hüseyin GÖRÜM'ün yeğeni olduğu anlaşılmıştır.

Gizli Tanık-17 Raif GÖRÜM hakkında ;Bu kişiyi Hüseyin GÖRÜM' ün yakım olarak bildiğini, Raif GÖRÜM' ün esrar içmek için derneğe geldiğini Hüseyin GÖRÜM ile birlikte esrar içtiklerini gördüğünü beyan etmiştir.

Nitekim Raif GÖRÜM'ün ilgili bölümde ayrıntısı ile , diğer suçlan yanında ayrıca esrar kullandığı, temin ettiği, ticaretini yaptığı, evinde yapılan aramada resmi nikahsız eşi Nilgün KARASULU'nun üzerinden çıkan uyuşturucu esrar maddesinin kendisine ait olduğunu beyan ettiği açıklanmıştır.

ARAMALARDA ELDE EDİLEN DELİLLER İLE KURULAN BAĞLANTILAR

Alparslan ARSLAN'ın üzerinde yapılan aramada;

(1) adet Ulusal Haber Basın Pres kartı ve (1) adet Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (Nihat GÜRKAN adına) ibareli kartvizit elde edilmiştir.

Alparslan ARSLAN bunları arkadaşı olan Hüseyin GÖRÜM'den almış olabileceğini beyan etmiştir. Hüseyin GÖRÜM, Alparslan ARSLAN'ı 2000 yılından beri tanıdığını, 2004 yılı içerisinde Tarhan Tarım Hayvancılık Şirketi ile ilgili olarak kendisi ile görüşme yaptığını , iddia ettiği gibi kendisine kart vermediğini beyan etmiştir.


Nihat GÜRKAN, geçmiş dönemde, Kadıköy'de bir siyasi partinin üyesi olduğunu, Kadıköy camiasının kendisini iyi tanıdığım, Alparslan ARSLAN'ın da bu camia içinde olduğunu bildiğini, dört veya beş yıl önce yanma gelerek yeni büro açtığını söyleyip tanıdıklarını avukatlık konusunda kendisine yönlendirmesini istediğini, kendisinin daha sonra Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin oluşumunda yer aldığını, derneğin genel merkezinin adına kart bastırarak kendisine verdiğini, bu aşamada tekrar karşılaştığı Alparslan ARSLAN'a yeni bir dernek faaliyeti içerisinde bulunduğunu söyleyerek kart verdiğini, bu şekilde birçok kart dağıttığını, bunun dışında Alparslan ARSLAN ile samimiyeti ve birlikteliğinin olmadığını beyan etmiştir. İletişim tespitlerinden anlaşılacağı gibi kendisinin Alparslan ARSLAN ile aynı zamanda 15.05.2006 tarihinde Ankara'da bulunma sebebi sorulduğunda ise; kendisini Muzaffer TEKİN ile de tanıştıran Mustafa ALPAY isimli Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği müfettişi olan arkadaşı ile Nusret DEMİRAL'ın kurduğu, kendisinin de üyesi olduğu C ( Cumhuriyet) Kulübünün etkinliğine katılmak için Ankara'da bulunduklarını beyan etmiştir.

Alparslan ARSLAN yakalandığında üzerinden çıkan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği kartvizitini arkadaşı Hüseyin GÖRÜM'den almış olabileceğini beyan etmiştir. Hüseyin GÖRÜM ise bu beyanını yalanlamıştır. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi içerisindeki Nihat GÜRKAN ise kartı bizzat kendisinin Alparslan ARSLAN'a verdiğini söylemiştir. Bu beyanlardan Alparslan ARSLAN'ın üzerinden VKGB kartviziti ele geçmiş olsa bile, resmi olarak bu oluşum içerisinde yer alan Nihat GÜRKAN ve dolayısı ile VKGB , bundan sonra da VKGB aracılığı ile tanıştığı kişiler ile bağlantısının kurulamaması amacı ile soruşturmayı yönlendirmek için bir süre bu oluşum içerisinde yer aldıktan sonra ayrılan Hüseyin GÖRÜM'ün ismini verdiği anlaşılmaktadır.

Hüseyin GÖRÜM'ün bu olaylar ile kendisine komplo kurulduğunu iddia etmiştir. Aşağıda özetlenen görüşme çözümünden Hüseyin GÖRÜM ile Nihat GÜRKAN arasında bir husumet bulunduğu, Hüseyin GÖRÜM'ün Nihat GÜRKAN'in VKGB nin teşkilat başkanı olmasına karşı çıktığı anlaşılmaktadır.

Soruşturma kapsamında olup daha sonraki bir tarihte yakalanan şüpheli İhsan GÖKTAŞ'tan elde edilerek 2 , 3 rakamları ile numaralandırılan CD'ler içerisinde Kuvayı Milliye Derneği binasında 12 kişinin katılımı ile yapılan bir toplantıda Hüseyin GÖRÜM ve Mehmet Fikri KARADAĞ'ın görüntülü konuşmalarının kayıtlı bulunduğu tespit edilmiş, İhsan GÖKTAŞ CD'leri Kuvayı Milliye Derneğini savcılığa şikayet etmek için dernekten aldığını, içeriğindeki görüntüleri kendisinin çekmediğini beyan etmiştir. Gizli Tanık 17 ise görüntünün Kahraman ŞAHİN tarafından çekildiğini söylemiştir. Söz konusu CD lerdeki görüntülü konuşmalarda Hüseyin GÖRÜM ve Mehmet Fikri KARADAĞ'ın tanışmalarından itibaren Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ve Kuvayı Milliye Derneğinin kuruluş aşaması, süreç içerisinde gelişen olayların tabii bir şekilde konuşulduğu değerlendirildiğinden çözümü yaptırılarak soruşturma evrakına eklenilmiştir. Doğal bir ortamda geçen bu konuşmaların tamamının bütünlük içerisinde okunması gelişen olayların kavranması için gerekli görülmüş ise de, çok uzun olan bu konuşmaların bu konu ile ilgili kısımları yer darlığı nedeni ile özetlenerek aşağıya alınmıştır.

3 Nolu CD İçerisinde 43 Dakika 33 Saniyelik Görüntünün bazı bölümlerinde özetle ;

Hüseyin'in:Savcılığa gidip teslim olacam, savcılığa da kendim teslim olacam, Ben suçluyum, anlatacam hepsini, bütün suçlarımı da anlatacam, benim bilmediğim suçlan da , belki sen beni yann, Mehmet Fikri'nin : Dinlemek istemiyorum öyle şeyleri, öf saçmalama yav, Hüseyin'in:...Biz beraber bu yola çıkmadan önce,Fenerbahçe Berlüde Muzzafer TEKİN'le ikinizi tanıdım, Berlü tesadüf Berlü 'de tanıdım sizi, onun akabinde aradan bayağı bir zaman geçtikten sonra Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kuruluyor diye Muzzafer TEKİN'in odasına gittiğimde sen de ordaydın, sende dedin ki, Mehmet Fikri'nin : Her gün gidiyordum evet, Hüseyin'in: Velhasıl,Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kurulduğunda orada Nihat GÜRKAN teşkilat başkanı olmak istedi, ama ben Nihat GÜRKAN'm ne kadar yanlış, bu memleket için ne kadar zararlı olduğunu bildiğim için orda da söyledim, ben de dedim Vatanseverlerin Teşkilat Başkanı Mehmet Fikri olacak, Mehmet Fikri KARADAĞ olmazsa ben bu harekette yokum dedim, Mehmet Fikri'nin : Her ne ise, seni ne ilgilendirir, Vatansever Kuvvetler olayı bitti çoktan, Hüseyin'in:Tamam bitti, ama o Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin içerisinde, bir ay sonra beni Türkiye Cumhuriyetinin en büyük eroincisi yaptınız, Mehmet Fikri'nin : Kim, Hüseyin'in: S en yaptın,sen yaptın, Onlar yaptılar oyun kurdular, Oyun kuruldu,yapıldı, Hüseyin'in:Tesadüf beni aradın, buraya geldin, Maltepe'deki konteynıra geldin,meşhur konteynır var ya, herkesin geldiği yer var ya, sen geldin hatta 3-4 defa geldiniz, Hüseyin'in:Ben söylüyorum, bir asker, çok değerli bir asker olarak tanıdım ve benim için de bu Türkiye'de tanıdığım en değerli askerlerden bir tanesisiniz, bunu da her zaman her yer de söylüyorum, ama bu güne kadar sizle kimi tanıştırdıysam hep o insanla iki gün sonra arkasında onu gidin, gurup kurun, vuralım, kıralım, keselim ve bana dediniz ki artık toprağın dibine girelim, ben toprağın dibinde değilim, sizle tanıştığımda ben dava adamıydım, davam için insan arıyordum, ne arıyordum, bu memleketin , Hüseyin'in:Sende sattın beni, eğer ki bu Kuvayı Milliye bir iki tane, onu bunu yaptırsaydın, yine suçlu ben olacaktım, Danıştay davasına gittiğimde hepiniz beni sattınız,hepiniz buradan gittiniz, ne dediniz Hüseyin gitti müebbet ceza alacak, Hırant Dink davası oldu buraya gelmedin, Düzce Hendek Adapazarı'nda bilmem ne olmuş sa Hüseyin yaptı, yapan da kim biliyor musun , Allah'ta şahidimdir, bütün millet şahidimdir, hep de yapan asker çıktı, kime sığındıysam, şimdi gelelim Kuvayı Milliye'ye, iki tane Kuvayı Milliye' ye gelelim. Bir tanesi Kuvvayi Milliye Ankara'da kuruldu. Bunu kurduran, bunu kurduran, siz geldiniz bana dediniz ki, Ankara'da Kuvvai Milliye kuruldu. Bu kuruldu. Yine bu kuranların hepsi sizin tanıdıklarınız değil miydi. Hüseyin'in:Demek oradaki Kuvvai Milliyeler sevgili paşam, orada ki Kuvvai Milliyeler Kemal TEKİN'i tanımıyor musunuz. Arkasından kim çıktı Muzaffer TEKİN çıktı. Oradaki Kuvvayi Miliyleler, Mehmet Fikri'nin :Hiç bir haberimiz de yok, var mı yok mu bilmiyoruz ki, sadece tahminin, Hüseyin'in:Bulunan bombalar, bu bulunan bombalar yarın birgün bir yerde patladığı zaman yine İmam Hüseyin yaptı diyeceklerdi, Mehmet Fikri'nin : Ne münasebet, Hüseyin'in: Nasıl o zaman bu kadar asker, Mehmet Fikri'nin : Senin elinde var mı oğlum bomba, Hüseyin'in: Burası Kuvayı Milliye, burası Atatürk'ün binası, Kuvayı Milliye var. Karşılığında Kuvvayi Milliye kuruyorlar. Ve bunlann yüzde 90'nı da hepsi asker. Doğrumudur sevgili paşam, Mehmet Fikri'nin : Ne bileyim, Bekir ÖZTÜRK asker mi, Hüseyin'in: Bekir ÖZTÜRK'de bir tane sağlıkçı benim gibi, Benim gibi, safsabanın teki, sallamanın teki, koyanlar kukla diye aynısını bu ülkede Allah şahidimdir arkadaşlar. Allah şahidimdir arkadaşlar o kadar çok oyun oynadılar ki ama bir tek Allah'ımız müsaade etmedi.

2 Nolu CD İçerisindeki 31 Dakika 59 Saniyelik Görüntüde ;

Hüseyin'in: Alemlerin rabbi olan Yüce Allah'ım, bırak suçu sen milleti diyorsun ya, gurup kur, yer altıma inin, şunu vur, bunu vur, herkese diyorsun , Mehmet Fikri'nin: Yavrum ne vuru..., Hüseyin'in: Demediğin adam kalmadı be, Mehmet Fikri'nin: Böyle bir şeyle alakamız yok, Hüseyin'in: Kime diyorsun, çağırıyorsun karşına,tabi bir tanesi adam vursa Hüseyin'in'e kitîeyeceksin değil mi, Hüseyin'in: Ben hiç hayatımda yalan söylemedim, söylemem, senin için bir kere yalan söyledim bir de Allah'ımı şahit tuttum, Aynı gün Allah'ım bana tokat attı, ertesi gün, senin için söyledim, ama sen benim hiçbir konuda ne yanımda ne arkamda durdun, Danıştay davasına gittim telefonunu bile iptal ettin, Hırant Dink davası olmuş burası polisler dolmuş iki gün buraya gelmedin, ne oluyorsa, Mehmet Fikri'nin: Ne geleyim, polisleri çağırdım, Mehmet Fikri'nin: Polisleri gönderen ben değil miyim, Hüseyin'in: Hiç unutmuyorum onu, dedin ki, ben gidiyorum, danışacağım yerler var, beni iyi eğitiyor,demek ki senin bağını ve bağlantını ama, Hüseyin'in : Hep beni ön plana koydun, arkadan 30 Ağustos Ankara'ya gittik, Kızılay meydanına yürüdük, yürüdüğümüzde baktım, Mehmet Fikri'nin : gelmedi bir de telefonlarla devletin başına eşkıya etti bizi, Hüseyin'in :Çok tehlikeli adamsın, Hüseyin'in : Hendek'te senle anlaşma yaptık, Mehmet Fikri'nin: Krize giriyorsun oğlum, vaktin mi geldi, niye böyle yapıyorsun, Hüseyin'in : İşte sen böyle bir adamsın, benim ayıbım ot içmek senin ayıbın burama gömüyorum, ahde vefa olmayan adamla hiçbir iş olmaz, kırmadığın, kırmadığın insan bırakmadın, bu bir sivil hareket, bura askerin hareketi değil, askerlik yapacaksan git askeriyede yap, Kuvayı Milliye bir barış hareketidir. Bizim ordumuz var, askerimiz var, biz burada adam vurmak için burada değiliz, adam öldürmek için burada değiliz, Mehmet Fikri'nin: Deli misin lan, Hüseyin'in  : Çünkü Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için burada değiliz, Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar kalması için buradayız, Türkiye Cumhuriyetinin delinmiş kurumlarını tamir etmek için buradayız, Bütün üyelerime söylüyorum Allah için konuşuyorum, eğer suçluysam anlaşmamda, Hendek anlaşmamızda eğer suçlu ben olursam benim kanım sana helal, senin kanın bana helal dedin. Mehmet Fikri'nin: Sen suçlusun, ... şeklindeki konuşmalardan da anlaşılmaktadır.

Bu konuşmanın ; şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ'ın kendi beyanı içeriğine göre 22 Temmuz 2007 tarihindeki genel seçimler sonrasında Kuvayı Milliye Derneği ile bağlantısını zayıflattığı, 07 Eylül 2007 tarihinde de resmi olarak ayrıldığı tarihten sonra yapıldığı , Kuvayı Milliye Derneğinin Kadıköy ilçesindeki genel merkez binasında geçtiği, huzurda Mehmet Fikri KARADAĞ ve Hüseyin GÖRÜM'den başka 12 kişinin daha olduğu anlaşılmaktadır.Tartışmalarının ise ; Mehmet Fikri KARADAĞ'ın Ergenekon Terör Örgütünün amaçlan doğrultusunda görünürdeki Kuvayı Milliye Derneğinin legal yapılanmasının tüm imkanlarını kullanmasına karşın söz konusu genel seçimlerde beklediği neticeyi sağlayamaması, bunun dışında Mersin ilindeki ölme, öldürülme ve öldürme ikazı ile yaptırdığı yemin töreni, Derneğin Teşkilat Başkanı Hüseyin GÖRÜM'ün başında bordo bere ile kıydığı Kuvva Nikahı ve sağına ve soluna alıp temsili olarak İsa ile Musa Peygamber olarak tanıttığı kişiler ile birlikte yaptığı basın açıklaması görüntülerinin basında yer alıp vatandaşlardan tepki alması, yukarıda silah ve örgütsel dokümanlar ile yakalandığı anlatılan Murat ÇAĞLAR'dan sonra Dernek yapılanması hakkında soruşturma başlatılması olaylarından sonra işlevsiz kaldığını düşündüğü derneğin legal yapılanmasını tasfiye etme düşüncesinden ve Hüseyin GÖRÜM'ün buna karşı çıkmasından kaynaklandığı görüntülü konuşmanın tümünün incelenmesinden anlaşılmaktadır. Yukarıda özetlenen telefon görüşmelerinden de anlaşılacağı gibi neredeyse askeri bir itaatle bağlı örgüt üyelerinin kendisine bu tartışmada olduğu gibi karşı çıktıkları görülmemiştir. Bu nedenle de olayların gelişiminin kavranması açısından önem verilen bu konuşmada Hüseyin GÖRÜM'ün Mehmet Fikri KARADAG'a ; Muzaffer TEKİN tarafından tanıştırıldıklarını, VKGB'nin kuruluşu aşamasında kendisinin Maltepe semtindeki meşhur barakasına gelip gittiğini, Hendek ilçesinde anlaşmayı bozanın kanının diğerine helal olduğuna dair bir anlaşma yaptıklarını, buna karşılık kendisinin eroin kaçakçısı olarak gösterilip VKGB oluşumundan uzaklaştırıldığını, kutsal bir dava olarak gördüğü Kuvayı Milliye Derneğinin kuruluşunda kendisinin büyük emeği olduğunu, ancak Mehmet Fikri KARADAĞ'ın derneğe gelen kişilere grup kurun, yer altına inin, şunu vur, bunu vur, kıralım, keselim,para bulalım dediğini, bütün eylemlerde arka planda durup kendisini öne sürdüğünü, Ankara'da kurulan Kuvva-i Milliye Derneğinin arkasında da Muzaffer TEKİN'in olduğunu, başkanı olan Bekir ÖZTÜRK'ün kendisi gibi kukla olduğunu, telkinlerine uyan birisinin suç işlemesi halinde kendisine yükleneceğini, nitekim Danıştay saldırısı ve Hrant DİNK'in öldürülmesi olaylarından sonra ortadan kaybolduğunu, bütün bu olaylardan sonra işin iç yüzünü anladığını söylediği anlaşılmaktadır.

Nitekim , Danıştay Saldırısı davasının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 26.07.2007 tarihli 14. celsesinde Tutuklu sanık Süleyman ESEN'in avukatı Mehmet ENER'in Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi'ne yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturmanın (Girdap Operasyonu) belgelerinin istenmesi talebi üzerine , sanık Alparslan ARSLAN bu saldırının Girdap Operasyonu ile bir ilgisinin olmadığını, Fetullah GÜLEN'den özür dilediğini ve saygı ve sevgilerini sunduğunu, eğer yakalanmasaydı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, Aydın DOĞAN ve Şener ERUYGUR paşayı da öldüreceğini beyan etmesinin , kendisinin VKGB ve dolayısı ile bu dernek aracılığı ile bağlantı kurduğu kişiler ile ilgisinin kurulması ihtimaline karşı yargılamayı yönlendirecek beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Kuvayı Milliye Derneğinde yapılan aramada ;

Alparslan ARSLAN'a ait (2) adet kartvizit elde edilmiştir. Hüseyin GÖRÜM, Alparslan ARSLAN ile tanıştığını, kartının kendisinde bulunduğunu beyan etmiştir. Muzaffer TEKİN'in İstanbul Kadıköy ilçesindeki bürosundaki aramada ; (1) adet Yeditepe Hukuk Bürosu Av. Alparslan ARSLAN 'a ait kartvizit, (1) adet Yeditepe Hukuk Bürosu Av. Alparslan ARSLAN, Av. Burhan GÜR ve Stj. Av. Baran AKÇAN'a ait kartvizit, elde edilmiştir.

Muzaffer TEKİN, Avukat Alparslan ARSLAN'a ve Avukat arkadaşları Burhan GÜR ve Baran AKÇAN'a ait kartvizitlerin kendisini ziyarete gelen Alparslan ARSLAN tarafından verildiğini hatırladığını beyan etmiştir.

Alparslan ARSLAN'ın İstanbul Kadıköy İlçesindeki Yeditepe Hukuk Bürosunda yapılan aramada; (1) adet ERGENEKON ibareli internetten alman (16) sayfa bilgisayar çıktısı doküman geçirilmiştir. Dokümanın Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ele geçen,örgütün yapısı ve işleyişini gösterir LOBİ ve ERGENEKON isimli belgelerle aynı içerikli olduğu anlaşılmıştır.

Her ne kadar bir internet çıktısı olsa da, olay tarihi itibariyle ancak konu ile ilgilenen kişilerce ve tam mahiyetinden uzak şekilde bilinen ERGENEKON ANALİZ, YENİ YAPILANMA YÖNETİM VE GELİŞTİRME PROJESİ" ve "LOBİ" isimli örgüt dokümanlarından alıntılar yapılan bu internet çıktısının Alparslan ARSLAN'ın bilgisayarında bulunmasının , kendisinin ilgi alanını gösterir dikkat çekici bir bulgu olduğu değerlendirilmiştir.

Mehmet Zekeriya OZTÜRK'ün yapılan evinde yapılan aramada ;

Ele geçen ve 72 rakamı ile numaralandırılan el yazması dokümanda ;

" Doğuş Faktoring başlığı altında, Ertuğrul YILMAZ: 2003 yılında Almanya'da öldürüldü, Birden fazla uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle hakkında dosya bulunuyor. Sauna çetesi diye adlandırılan grubun içinde yer aldığı iddia edilen eski Başkomiser T.T.(Emniyet Müdürü), T.T.Ayhan PARLAK'a yürüttüğü soruşturma dosyasını verdiği için meslekten ihraç ediliyor " yazdığı tespit edilmiştir.

Aşağıda Muzaffer TEKİN'in de hissedarı olduğu Doğuş Faktoring şirketi ile Alparslan ARSLAN'ın bağlantısı anlatılacaktır.

İFADE İÇERİKLERİNE GÖRE KURULAN BAĞLANTILAR

İdris ARLAN olayla ilgili vermiş olduğu 20.05.2006 tarihli ilk ifadesinde özetle ;

Kendisinin, olay sonrası, oğlu Alparslan ARSLAN'ın yakın arkadaşı olan Teoman EKŞİOĞLU ile telefonla görüştüğünü, daha önceden kendisinin de Alparslan ARSLAN'ın cüzdanında resmini gördüğünü, Alparslan ARSLAN'ın yakalandığında üzerinden çıktığı söylenen Ulusal Haber Kimlik Kartı ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini sorduğunu Teoman EKŞİOĞLU'nun kendisine oğlu Alparslan ARSLAN'ın dört beş aydır Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile irtibatı olduğunu, demeğin genel başkanı Taner Ünal ile ve VKGB vasıtası ile Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN ile tanıştıklarını, hatta demeğin Adana,Mersin,İstanbul illerindeki toplantılarına birlikte gittiklerini söylediğini, bunun da kendi kafasında bir takım şüphelere neden olduğunu, oğlunun adı geçen demek ve şahısların baskı ve tehdidi ile böyle bir cinayet işleyebileceğine kanaat getirdiğini beyan etmiştir.

Salih KURTER ifadesinde ;

Alparslan ARSLAN'ın Danıştay saldırısı ile ilgili cezaevine girmesinden ve kendisinin gözaltına alınmasından bir hafta veya 10 gün kadar önce Teoman EKŞIOGLU'nun tek başına evine gelip " Alparslan'ın selamım getirdiğini, Alparslan'ın kendilerine Hocamı üzmeyin dediğini ve hiç sohbet konusu değilken birden bire , merak etme sana ceza verilmez, verilse bile yaşlı olduğun için evden dışarı çıkamazsın, zaten seninde evden çıktığın yok" dediğini beyan etmiştir. Teoman EKŞİOĞLU ifadesinde ;

İdris ARSLAN ile görüştüğünün doğru olduğunu, Alparslan ARSLAN'ın bu gruplan tanıyor olabileceğini, bir kaç kez İstanbul ilindeki toplantılarına birlikte değil de ayrı ayn katıldıklarını kendisine söylediğini beyan etmiştir.

Salih KURTER'in kendisine, Alparslan ARSLAN ile Süleyman ESEN'in kendisini ziyarete gelmelerinden dolayı Süleyman ESEN ve kendisinin de alınabileceğini söylediğini, bunun üzerine de kendisinin yukarıda yazılı sözleri söylediğini beyan etmiştir.

Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ifadesinde;

VKGBH Demeğinin, karşılaştığı ilk günden beri bir demek olmaktan çok organize suç örgütü gibi göründüğünü, Danıştay eylemine katılıp Yargıtay üyelerine ateş eden Avukat Alpaslan ARSLAN'ı çok emin olmamakla beraber VKGBH'nin bir toplantısında gördüğünü, şahsı isim olarak hatırlayamadığını ancak buluşmalarda bir avukattan bahsedildiğini, hatta bahsedilen bu avukatın bahçenin önündeki yolun kenannda duran bir köpeğe tekme attığını, kendisinin bu kişinin kim olduğunu sorduğunu, "bizim avukat" şeklinde cevap aldığını,

Alparslan ARSLAN'ı bir defa da VKGBH'nin İstanbul Maltepe'de ki yerinde gördüğünü hatırladığını, Alparslan ARSLAN'ın siyasi görünüşünün medyada ve kendi beyanlarında yansıttığı gibi olmadığını, Hüseyin GÖRÜM'ün bu toplantılarda kendisinden çevresinde topladığı gençlere askeri eğitim vermesini istemiş olmasından ve "silahımız, her şeyimiz var" demesinden Danıştay saldırısıyla ilgili olarak bu insanların silah temin etme ve yönlendirme anlamında Alparslan ARSLAN'ı etkilemiş olabileceklerini düşündüğünü beyan etmiştir.

Hüseyin GÖRÜM ifadesinde;

Alparslan ARSLAN'ın Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi (VKGBH) kurucusu Nihat GÜRKAN ile iyi tanıştığını ve onun aracılığı ile VKGBH demeğine gitmiş olabileceğini, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün ifadesinin aksine Alparslan ARSLAN'ın hiçbir zaman kendisinin Maltepe'de bulunan konteynırına gelmediğini beyan etmiştir.

Muzaffer TEKİN ifadesinde;

Tam emin olmamakla birlikte Alparslan ARSLAN’ı VKGB'nin toplantısında görmüş olabileceğini beyan etmiştir.

Esra Feride GÖKÇİMEN ifadesinde ;

02.04.2007 tarihinde Organize Suç Örgütü Lideri olduğu iddiası ile Semih Tufan GÜLALTAY ve grubuna yönelik soruşturma kapsamında Esra Feride GÖKÇİMEN'in şikayetçi sıfatı ile verdiği 11.07.2006 tarihli ifadesinde özetle ;

Semih Tufan GÜLLALTAY'a ait olan Küçükyalı semtindeki binaya sık sık gelen şahıslardan birinin Danıştay binasında yapılan silahlı saldırıda adı geçen Muzaffer TEKİN olduğunu, bu şahsı Muzaffer olarak bildiğini, soyadını Danıştay saldırısından sonra gazetelerden öğrendiğini, bu şahsın geldiğinde sadece birinci katta bulunan parti kısmına çıktığım,orada Semih Tufan GÜLALTAY ile baş başa görüştüklerini, bu şahısın son olarak Danıştay'da yapılan silahlı saldırıdan iki gün önce 4-5 kişilik kalabalık bir grup ile geldiğini ve Semih Tufan GÜLALTAY ile saatlerce toplantı yaptığını, Danıştay saldırısının yapıldığı gün gece geç saatlerde Veli KILIÇ'ın kendisinin kullanmış olduğu, 0533 681 74 05 ya da 0533 300 74 40 numaralı telefondan arayarak "şimdi beni dikkatlice dinle, sana söyleyeceğim isimleri not al ve bunları www.ulusalbirlikkomitesi.com isimli siteden sil, bu acil bir durum, bunları bu gece mutlaka sildir" dediği, kendisinin de bunu yapamayacağını bu işlerle uğraşmadığını söylediğini bunun üzerine veli'nin "Bu Semih Tufan GULALTAY'ın talimatıdır,o zaman bu işle kim uğraşıyorsa onu bul ve bu işi hallettir,sabah olmadan bu işin hallolması lazım" dediğini, sonra tekrar kendisini arayarak Sami Alper EREN isimli şahsı 0216 489 13 70 numaralı telefondan acil araması gerektiğini söylediğini, kendisinin de bu numarayı aradığında Sami Alper EREN'in Veli KILIÇ 'in kendisine verdiği ve silmesini istediği isimleri tekrar yazdırarak bunların parti kurucu üye listesinden silinmesi gerektiğini söylediğini, silmesi istenen isimlerin ise ; Muzaffer TEKİN, Savaşan TOSUNOGLU, (Kuvayı Milliye Kurucusu),Mahmut AYDIN ve soyadını hatırlamadığı ama kurucu üye listesinde olan Mahmut isimli başka bir şahıs olduğunu,ayrıca Danıştay da yapılan silahlı saldın eylemi gerçekleştiren Avukat Alparslan ARSLAN 'in bu binaya kalabalık bir grup ile geldiğini gördüğünü,o dönemde adını bilmediğini, fotoğraflarını gazetelerde görünce Semih Tufan GULALTAY'ın yanma gelen şahıslardan biri olduğunu kesinlikle hatırladığını beyan etmiştir.

Muzaffer GÖKÇİMEN aynı soruşturma kapsamında şikayetçi sıfatı ile verdiği 11.07.2006 tarihli ifadesinde özetle :

Ulusal Birlik isimli internet sitesinde isimleri olan şahıslardan bazılarının Danıştay cinayeti olunca cinayete adı kansan Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, 2 tane Mahmut, isimli kurucu üyenin siteden isminin silindiğini, Semih GULALTAY'ın yanma Muzaffer TEKİN, Alparslan ARSLAN gibi cinayetle bağlantılı olduğu iddia edilen şahıslar gelip gittiğini beyan etmiştir.

Semih Tufan GÜLALTAY 20.03.2008 tarihinde alman ifadesinde ;

Esra Feride GÖKÇİMEN'in ifadesinin yalan ve iftiralarla dolu olduğunu, ifadenin alındığı 11.07.2006 tarihinde kendisinin ulusal birlik partisinin genel başkanlığı görevinden alındığını, ifadede geçtiği gibi parti binasının Küçükyalı'da değil Şişli'de bulunduğunu, Küçükyalı' da kendisine ait binanın birinci katında özel ofisinin bulunduğunu, www.ulusalbirlikkomitesi.com isimli internet sitesinin kendi adına olan bir site olmadığını, bu dönemde ulusal birlik platformunun bir internet sitesi kurmak istediğini, binada kiracı olarak bulunan KEMAL BUBLİŞ 'in ortağı olan ESRA FERİDE GÖKÇİMEN'in web tasarımcısı olduğunu ve yardımcı olabileceğini söylediğini, kendisinin. Bizzat Esra Feride GOKÇİMEN'e internet sitesi hazırlaması için yetki vermediğini, ancak KEMAL BUBLİŞ' e söylemesini ilettiğini, daha sonradan öğrendiğine göre Esra Feride GOKÇIMEN'in binaya gelip giden kişilerin fotoğraflarını kuruluş yapıyoruz diyerek topladığını, kendisinin ve başkanı olduğu platform ile hiç bir siyasi birlikteliği olmayan Esra Feride GOKÇIMEN'in kocası, ortağı KEMAL BULBİŞ ve yanlarında çalışan ilgisiz kişilerin isimlerini Ulusal Birlik Komitesi kurucular kurulu şeklinde internet sitesine yazdığını, yaklaşık 15-20 gün sonra kendisinin bundan haberi olduğunu ve siteyi tamamen kapatmasını istediğini, bunun üzerine sitenin kapandığını, bütün bu olayların Danıştay saldırısı olarak bilinen olaydan yaklaşık 3-4 ay önce olduğunu, Muzaffer TEKİN'in kendi bürosuna ara sıra 5-6 ay gibi uzun aralıklarla çay içmeye geldiğini, SAVAŞAN TOSUNOĞLU ve onun arkadaşı olan MAHMUT AYDIN'ın da ara sıra yanma geldiklerini, bunun dışında Esra Feride GOKÇIMEN'in ifadesinde ismi geçen başka bir MAHMUT' un yanma gelip gittiğini bilmediğini, böyle birisinin gelmediğini, ALPARSLAN ARSLAN'ı tanımadığını ve yanma gelip gittiğinin kesinlikle yalan olduğunu,

MUZAFFER GOKÇIMEN'in ifadesinin de tamamen yalan ve iftiralarla dolu olduğunu, belirttiği gibi Ulusal Birlik Komitesinin internet sitesinde komite kurucu üyeleri olarak kendisi ve eşi ESRA FERİDE GÖKÇİMEN' in isimlerini kendisi veya diğer bir arkadaşının koydurmadığını, aksine olayın yukarda anlattığı şekilde ESRA FERİDE GÖKÇİMEN 'in kendisinden habersiz olarak bu listeyi internet sitesine koyması şeklinde olduğunu, ayrıca MUZAFFER GÖKÇIMEN'in ESRA GÖKÇİMEN'den biraz daha ileri giderek ofisine gelip giden kişiler arasında ALPARSLAN ARSLAN'ın da olduğunu söylediğini, eğer ALPARSLAN ARSLAN'ın internet sitesinde kurucu üye olarak görünüp ofisine gelip gidiyorsa bunu ESRA FERİDE GÖKÇİMEN' in de söylemesinin gerektiğini, internet sitesinde yer alan Ulusal Birlik Komitesi kurucu listesinin kendisine okunması üzerine, bu kişilerin hepsinin kendi bürosuna gelip giden şahıslar olduğunu, hepsi ile siyasi bir birlik içerisinde olamadığını, yine yukarıda anlattığı şekilde bu listeyi siteye kendisinin veya bizzat talimat verdiği birisinin koymadığını, sitede liste ile ilgili kişilerin fotoğraflarının da konularak yayınlandığını, listedeki kişilerden ESRA GOKÇIMEN'in fotoğraf istediğini kendisinin sonradan öğrendiğini, listede Muzaffer TEKİN' in fotoğrafının bulunmadığını, diğer tüm üyelerin fotoğrafı olduğu halde onun fotoğrafının bulunmamasının Muzaffer TEKİN ve kendisinin haberinin olmadığını gösterdiğini, yine bu listede ALPARSLAN ARSLAN'ın fotoğraflı veya fotoğrafsız hiç bir kaydının bulunmadığını, bu kişilerin kendisi hakkında yapmış oldukları bu iftiraların komplo olduğunu düşündüğünü, zaten bu iki kişinin de dolandırıcılıktan sabıkalı ve halen de aynı dolandırıcılık suçundan arandıklarını, Esra Feride GÖKÇİMEN'in akıl hastalığı tedavisi gördüğü yolunda raporların bulunduğunu bildiğini, bunu da müdafisi aracılığı ile temin edip sunacağını, Esra Feride GÖKÇİMEN'in hakkındaki bu iftirasının nedenini kendi özel çabası ile araştırdığını, şahsın aynı zamanda Mehmet Fikri KARADAĞ'ın genel başkanlığını yaptığı Kuvayı Milliye Derneği ile ilgili internet sitesinde ERKUT ERSOY' un yanında çalıştığını tespit ettiğini, zaten Esra'nın kendisini Kuvayı Milliye'nin bir toplantısına çağırdığını, kendisinin de kabul etmediğini, Mehmet Fikri KARADAĞ'I Türk Dünyası Araştırmaları Vakfının bir toplantısında VELİ KÜÇÜK ile yanyana ve samimi bir şekilde gördüğünü, şu anda anlatamayacağı şekilde o dönemde lideri bulunduğu partiyi ele geçirme veya kontrol atlına alma çabalarının olduğunu, kendisinin bunlara fırsat vermediğini, aynı dönemde VELİ KÜÇÜK'ün kendisinin de tanıdığı bir kısım siyasetçilere kendisinin bir suç örgütü lideri olduğunu, siyasi kimliğinin olmadığı şeklinde beyanlarda bulunduğunu duyduğunu, bütün bunlardan lideri olduğu siyasi hareketin ele geçirilemeyince yanma gönderilen Esra Feride GÖKÇİMEN ve kocası Muzaffer GÖKÇİMEN'in iftiraları ile tutuklattırıldığını düşündüğünü beyan etmiştir.

Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğuna dair açıklamalara ilgili bölümde ayrıntısı ile yer verilmiştir. Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'ın düzenlenmesine önayak olduğu Azerbaycan ile ilgili açık hava gösterisinde Semih Tufan GÜLALTAY, Sevgi ERENEROL, Muzaffer TEKİN, Kemal KERİNÇSİZ ve Veli KÜÇÜK'ün birlikte katıldıkları soruşturma evrakına ekli fotoğraflardan anlaşılmaktadır.

Mehmet Fikri KARADAĞ ifadesinin bu konu ile ilgili bölümünde özetle;

Semih Tufan GÜLALTAY'ın ismini kendisi Elazığ'da görevli iken İHD başkanı Akın BİRDAL'ın tetikçilerini azmettiren kişi olarak duyduğunu, hapisten çıkana kadar herhangi bir görüşmesinin olmadığını,Semih Tufan GÜLALTAY hapisteyken Semih Tufan'ın kardeşi Emre GÜLALTAY'ı Muzaffer TEKİN'in bürosunda tanıdığını, Emre'yi Muzaffer'in yanında 3-4 defa görmüş olabileceğini, Emre'nin kendisine abisinin hapishanede yazdığı kitaplardan 5-6 tane verdiğini,vermiş olduğu kitapları okuduğunu ve çok hoşuna gittiğini,Emre'yle görüşmelerinde ağabeyinin durumunu da sorduğunu,çünkü Semih Tufan'ın yazmış olduğu kitapların çok hoşuna gitttiğini,Semih Tufan cezaevinden çıktıktan sonra Muzaffer'le veya ayrı ayrı en az 10 defa görüştüğünü, Ulusal Birlik Partisinin kurulması aşamasında görüş alışverişlerinin olduğunu,hatta partinin ismini birlikte koyduklarını,partinin genel başkanı olarak kendisini lanse ettiğini,çok defa şahısla devlet sorunları hakkında görüştüklerini, resmi olarak da birkaç defa yanma gittiğini, şahısla Muzaffer TEKİN'in bürosunda da görüştüğünü, çünkü o zamanlar herhangi bir olumsuz durumunun olmadığını, Ulusal Birlik Partisinin Kurulması aşamasında birlikte Ankara'ya giderek bazı şahıslarla görüştüklerini, görüştükleri şahısların hiçbirisini hatırlamadığını,ancak şahısların kendisine eski ülkücüler olarak lanse edildiğini hatırladığını, ilerleyen dönemde Semih Tufan'ın ticari ve gayri menkul faaliyetlerinin devlet tarafından engellendiği söylediğini,bu söylemlerde bulunurken bu olayların kendisinden kaynaklandığını ima etmeye çalıştığını,bunun üzerine kendisine kızdığını ve "bu güne kadar senle görüştüğüme yazık" diyerek yanından ayrıldığını ve bir daha görüşmediğini,

Ertuğral YILMAZ'ı Avrupa'da PKK'yla mücadele eden, çatışan, kahraman bir vatan evladı olarak Muzaffer TEKİN'in tanıttığını, tahminen 2000 yılında Muzaffer TEKİN'in kendisine Ertuğrul'un Türkiye'ye geldiğini söylediğini ve şahısların kendisini Kolordu bahçesinde ziyaret ettiğini, şahıslarla oturup sohbet ettiklerini, burada Ertuğrul YILMAZ'ın kendisine Avrupa'da PKK'ya yönelik çalışmalardan bahsettiğini, hatta Avrupa'da PKK’lıların uyuşturucu ticaretini engelleyen kişi olarak tanıttığını, başka bir zamanda eşli olarak Muzaffer TEKIN’le birlikte Ertuğrul YILMAZ'ın oğlunun sünnet yemeğine bile gittiğini, daha sonra Ertuğrul YILMAZ'ın yurtdışına çıktığını, Harp Akademileri Almanya gezisine gitmeden önce Ertuğrul YILMAZ'ı cep telefonundan aradığını ve Berlin'de görüşmek istediğini söylediğini ancak şahıs kendisine Almanya dışında olduğunu söylediğini, başkaca herhangi bir görüşmelerinin olmadığını, Ertuğrul YILMAZ öldürüldükten sonra Muzaffer TEKİN'in telefonla kendisine Ertuğrul YILMAZ'ın Almanya'da öldürüldüğünü söylediğini, vatansever bir Türk evladının şehit edildiğini düşündüğünden üzüldüğünü, Ertuğrul YILMAZ'ı PKK'yla savaşan bir vatan evladı olarak bildiği için şehit olduğunu düşündüğü için resmi elbiseyle Kadıköy Söğütlüçeşme'de cenaze törenine katıldığını, cenaze törenine gittiğinde Muzaffer TEKİN'in de orada olduğunu, hatta Düzce tarafındaki bir yerde Ertuğrul YILMAZ'ın köyüne Muzaffer TEKİN ve Ertuğrul YILMAZ'ın akrabalarıyla birlikte mevlüt merasimine gittiklerini, oradayken mevlüt merasimine Sedat PEKER'in kardeşi Atilla PEKER'in de katıldığını gördüğünü, burada Atilla PEKER’le tanıştığını beyan etmiştir. Süleyman ESEN tanık olarak alman ifadesinde ;

Alparslan ARSLAN'ın Hakkı KURTULUŞ isimli bir avukatın yanında staj yaptığını, bu şahsın da Sedat PEKER'den ötürü gözaltına alındığını ve ceza aldığını bildiğini, Hakkı KURTULUŞ'u Üsküdar'daki Şemsi Paşa Kütüphanesinin yanında Katibim Restoran'ın yanındaki çay bahçesinde zaman zaman gördüğünü, ceza davalarına baktığını bildiğini beyan etmiştir. Gizli Tanık, kayda da alınan ifadesinde özetle ;

Alparslan ARSLAN'ı tanıdığını, Veli KÜÇÜK ile bizzat görüştüklerini gördüğünü, samimi ilişkiler içerisinde bulunduklarını bildiğini, Kuddusi OKKIR'ın Alpaslan ARSLAN'ın dostu olduğunu, Alpaslan ARSLAN'ın 2003 yılından itibaren Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN'e danışmadan hareket etmediğini ,Muzaffer TEKİN'in azmettirmesi, para vaadi ve bombalan getirmesi ile Cumhuriyet Gazetesine bombalı saldırıların yapıldığını,Alparslan ARSLAN'ın Danıştay Saldırısı öncesinde Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN'den talimat aldığını bildiğini beyan etmiştir.

Şüpheli İbrahim ÖZCAN 04.07.2008 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özet olarak; "...Soruşturma kapsamındaki kişilerden Hüseyin Görüm ile geçmişte cezaevinde birlikte kaldık. Daha sonra tesadüfen bir cenazede karşılaştık. Bundan sonra görüşmelerimiz devam etti. O sıralar Hüseyin Görüm serbest ticaret işleri ve taksicilik yapıyordu. Beni Muzaffer Tekin'in Kadıköydeki bürosuna götürdü. Burada Muzaffer TEKİN ve orada bulunan Mehmet Fikri KARADAĞ, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ve Nedim isimli soyismini bilmediğim başka bir asker emeklisiyle tanıştırdı. Bu kişilerin de geleceğini söyleyerek beni Şile'de yapılacak olan Karacabey'i anma törenine çağırdı. Bu görüşmeden birkaç gün sonra İstanbul'dan birlikte bir araçla Şile'ye gittik. Bahsettiğim kişilerde oraya gelmişlerdi. Bu etkinliği hangi derneğin organize ettiğini bilmiyorum, ancak Hüseyin Görüm bana Vanatsever Küvetler Güçbirliği Hareketine ilişkin broşürler göstermişti. Hatta bunlarıda Şile'ye götürdük. Şile'deki etkinlikte bahsettiğim kişilerden başka Oktay YILDIRIM, Kuddusi OKKIR ve şu anda ismi aklıma gelmeyen birçok kişi vardı. Oktay YILDIRIM ve Kuddusi OKKIR'la da tanıştım. Bu etkinlikte daha önceden Hüseyin GÖRÜM'ün akrabası olduğundan dolayı tanıdığım Yasin GÖRÜM'de vardı. Asıl isminin Rasim olduğunu bilmiyorum. Rasim GÖRÜM Adapazarında kalıyor, İstanbula amcası olan Hüseyin GÖRÜM'ün yanma gelip gidiyordu. İstanbulda bir iş yaptığını bilmiyorum. Hüseyin GÖRÜM'ün kiraladığını söylediği İstanbul Maltepe'deki prefabrik fabrikası vardı. İlk başlarda aktifti, üretimde yapılıyordu. Hüseyin GÖRÜM burada zaman zaman toplantılar düzenliyordu. Bunlardan 8-10 tanesine bende katıldım. Toplantılarda günlük konular, ekonomik mevzularla birlikte o zaman gündemde olan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği hareketi hakkında da konuşuluyordu. Bu hareketin iyi olduğundan, destek olunması gerektiğinden bahsediliyordu. Bu hareketin dergisi olan Türkeli isimli dergi de orada bulunuyordu. Toplantıya katılanlar inceliyorlardı. Bu toplantılara hatırladığım kadarıyla Muzaffer TEKİN, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR, İsmail PAKER, Yasin (Rasim) GÖRÜM, Raif GÖRÜM, Yusuf GÖRÜM ve şu anda ismini hatırlamadığım birçok kişi katılıyordu. O dönemde Rasim GÖRÜM Hüseyin GÖRÜM'ün yanma sık gelip gittiğinden bu toplantılarda da kendisini görüyordum. Bu toplantılarda diğer konuların yanında Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hakeretinin İstanbul temsilciliğinin açılması konuşuluyordu. Bu işi de Hüseyin GÖRÜM veya Mehmet Fikri KARADAĞ'ın üstleneceğinden bahsediliyordu.

Alparslan ASLAN'ı Hüseyin GÖRÜM aracılığıyla tanıdım. Hüseyin GÖRÜM beni Alparslan ASLAN'ın Kadıköy'deki bürosuna götürdü. Kendisinin Alparslan ARSLAN ile eskiden beri tanıştığını öğrendim. Alparslan ASLAN'ın Hüseyin GÖRÜM'ün avukatlığını yaptığını, sürekli görüştüğüne daha sonra da şahit oldum. .Hüseyin GÖRÜM Alparslan ASLAN'ı bana milliyetçi, vatanperver, iyi bir avukat olarak tanıttı O zamanlar sözkonusu olan geçmişteki infazla ilgili hukuki sorunlarıma yardımcı olabileceğini söyledi. Alparslan ASLAN'a vekaletname vermedim ancak birlikte Kadıköy Savcılığına gittik. Burada ismini hatırlamadığım ancak daha sonra bildirebileceğim bir savcı ile görüştük. Kayıp olan dosyalarımın bulunması hususunda yardım istedik. Hatta ben bu savcının yardımı ile mübaşir ile birlikte 4 gün arşivde infaz dosyalarımı aradım. Ancak bir kısmını bulup bir kısmını bulamadım. Bu nedenle savcı bu duruma dair bir yazı verdi. Bu yazı sayesinde ben askere gidebildim. Alparslan ARSLAN ile görüşmelerimiz bundan sonra birkaç kez daha oldu. Genelde tanıdıklarımın hukuki sorunlarına yardım etmesi için kendilerini Alparslan ARSLAN'ın bürosuna götürdüm.

Alparslan ARSLAN'ın Hüseyin GÖRÜM ile görüşmesine karşın Şile'de yapılan etkinliğe veya Hüseyin GÖRÜM'ün Maltepe'deki toplantılarına katıldığını hatırlamıyorum. Ancak 3-4 kez Alparslan ARSLAN'ı Muzeffer TEKİN'in Kadıköy'deki bürosunda gördüm. Muzaffer ile Alparslan'ın Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi konusunda konuştuklarını duydum. Konuşmaların içeriği de bu harekete yardımcı olunması gerektiği, bu hareketin bir yayını olan Türkeli dergisinin İstanbul'da dağıtılmasına yardımcı olunması gibi konulardı. Muzaffer TEKİN'in bürosunda ayrı bir bölümde bazen gizli toplantılarda yapılıyordu. Bu toplantılara beni almazlardı. Genelde Muzeffer TEKİN, Hüseyin GÖRÜM, Mehmet Fikri KARADAĞ ve Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ayrı bir yerde konuşurlardı. Ne konuştuklarını bilmiyorum.

Alparslan ARSLAN'ın aynı zamanda Muzaffer TEKİN'in hissedar olduğu Doğuş Factoring şirketinin de avukatlığını yaptığını sonradan basından öğrendim.

Sorulması üzerine; Muzaffer TEKİN ile benim Yasin olarak tanıdığım Rasim GÖRÜM tanışıyor ve görüşüyorlardı. Zaten 8-10 defa Maltepedeki toplantılarda bir araya gelmişlerdi. Karşılıklı konuştuklarına da şahit oldum .

İstanbulda Mehmet Fikri KARADAĞ'ın teklifi ile Kuvayı Milliye Derneğini kurduk. Ben fiilen derneğin kuruluş aşamasında bulundum ancak resmi olarak kurucu üye değilim. Yasin olarak bildiğim Rasim GÖRÜM de Kuvayi Milliyenin Kadıköy'deki binasına gelip gidiyordu.

Sorulması üzerine ; Rasim GÖRÜM ile Muzaffer TEKİN'in birbirlerini tanımadıkları şeklindeki beyanlar doğru değildir. Kendilerini defalarca bir arada gördüm. Konuştuklarına şahit oldum. Birlikte fotoğraflan da vardır...." Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheliler Durmuş Ali ÖZOĞLU ve Hatice BAHTİYAR benzer ifadelerinde ;

Bir dönem Kuvayı Milliye Derneğinde faaliyette bulunduklarını, dernekte bulundukları süre içerisinde Yasin ( Rasim) GÖRÜM isimli Hüseyin GÖRÜM'ün yeğeni olan bir kişiden, İstanbul dışında bir yerde yaşadığından, derneğe gelip gideceğinden bahsedildiğim duyduklarım beyan etmişlerdir.

Osman YILDIRIM tanık olarak alman ifadesinde

Kendisinin katılmadığı Danıştay saldınsı olayı ile ilgili olarak haksız yere ceza aldığını, adaletin yerini bulması için gerçekleri anlattığını, son duruşmada Avukat Mehmet ENER'in kendisi ile ilgili tevsi tahkikat talebinde bulunduğunu zannettiğini, tevsi tahkikat talebinin reddine mahkemece karar verilmesi üzerine kendisine de soru sorulmayınca bu olaylan tanık sıfatıyla anlattığını, bahsi geçen Ataşehir'deki toplantıda el bombalannı kendisine Muzaffer TEKİN'in verdiğini, Veli KÜÇÜK'ün o toplantıda olmadığını, ancak kendisinin Veli KÜÇÜK'le Alparslan ARSLAN'ın Üsküdar'da Katibim Restoran'ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklanm bildiğini, zaman-zaman kendisinin de yanlarında bulunduğunu beyan etmiştir.

Birbirlerinden habersiz olarak ifadeleri alman,gerek ifadelerinin tarihi gerekse soruşturma evrakmdaki kısıtlama kararma göre birbirlerinin ifadelerini öğrenmeleri mümkün görülmeyen her iki tanığın , Alparslan ARSLAN ve Veli KÜÇÜK'ün Katibim Restoran'm yanındaki çay bahçesinde buluştukları, Avukat Hakkı KURTULUŞ'un da söz konusu çay bahçesine gittiği şeklindeki beyanlannm Alparslan ARSLAN ile Veli KÜÇÜK'ün geçmişe dayanan bağlantısı bulunduğunu gösterdiği anlaşılmaktadır.

Osman YILDIRIM'ın ifadesinin irdelenen konu hakkındaki geniş özeti bütün bu açıklamalardan sonra bütünlük içerisinde değerlendirilmesi amacı ile aşağıda tekrar yazılmıştır.

29.04.2006 tarihinden sonra Ümraniye semtinde Alparslan ARSLAN ile buluştuğunu, Alparslan ARSLAN'm kendisine "Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım. Ataşehir'de Migros'un tam önüne gel. Bir arkadaş gelip seni alacak" dediğini, bunun üzerine bir gün sonra akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros'un önüne gittiğini, kendisini buradan Alparslan ARSLAN'm arabasıyla ismini bilmediği bir şahsın aldığını, Ataşehir semtindeki Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede dubleks villalardan oluşan bir site içersindeki villaya gittiklerini, Alparslan ARSLAN'm bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM ile birlikte kendisinin tanımadığı 10-15 şahsın daha olduğunu, Muzaffer TEKİN'in burada 3 adet el bombası getirterek kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana beşyüz bin dolar para vereceğiz. Senin, attırdığın kişilere vereceğin paraya karışmayız." dediğini, kendisinin 2 iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir 1 tanesini de Alparslan ARSLAN'm alıp çantasına koyduğunu,

Daha sonraki tarihlerde, ilk bombanın olaydan bir gün önce bir arkadaşının arabasıyla götürüp yerini gösterdiği Tekin İRSİ tarafından pimi çekilmeksizin atıldığını, Tekin İRSİ ye harçlık olarak kendisinin 50 YTL verdiğini, Tekin İRŞİ'ye el bombasını gece atmasını ve Alparslan ARSLAN istediği için de demir parmaklıklara türban asmasını söylediğini, ikinci bombayı Tekin İRŞİ'nin yer göstermesi ile İsmail SAGIR'm attığını, İsmail SAĞIR'm el bombasını pimini çekerek attığını, ancak bombanın patlamadığını, bu olaydan sonra COCO Bar'da buluştuklarını, üçüncü bombanın atılmasından önce Alparslan ARSLAN ile Üsküdar'da görüştüğünü, yapmaması için ısrar ettiğini, ancak kendisini dinlemediğini, Alparslan ARSLAN'm İsmail SAĞIR, Erhan TİMUROĞLU ve Tekin İRSİ ile birlikte gündüz vakti giderek kendisindeki bir adet el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine attığını,

İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesine yapılan iki saldın eylemini kendisinin yaptırdığını ve azmettirdiğini, fakat katılmadığı Danıştay saldmsmdan Mahkemenin kendisine ceza verdiğini, aynca Cumhuriyet Gazetesine yapılan üçüncü saldınya da katılmadığı halde Mahkemenin ceza verdiğini,

Kendisinin mafya, çete işleri ile uğraştığını, devletin rejimi ile bir sorunu olmadığını, Veli KÜÇÜK'ten aldığı iş gereği çıkar amaçlı olarak Cumhuriyet Gazetesine iki defa saldın eylemini yaptırdığını, Veli KÜÇÜK’le eylemler öncesi yapmış olduğu görüşmede kendisinden iki adet el bombası aldığını, Alparslan ARSLAN'm da orada olduğunu, ona da bir tane el bombası verdiğini, daha sonra ne konuştuklannı kendisinin bilmediğini, bombalann kendisine teslim edildiği ve bir öncesinde yapılan Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması teklifinde bulunulduğu toplantıya Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR ve Oktay YILDIRIM'ın katıldığını, Veli KÜÇÜK'ün bombalann teslim edildiği toplantıda olmadığını, ancak kendisine 500.000 dolar karşılığı Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması eylemini teklif ettiğini, kendisinin zaten Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN ve Oktay YILDIRIM ile zaten geçmişe dayanan tanışıklığının olduğunu,

Cumhuriyet Gazetesi saldırılarında, anlaştıkları şekilde kimse zarar görmediğinden az bir ceza alacağını bildiği, Muzaffer TEKİN tarafından kendisine Cumhuriyet Gazetesine el bombalan atılması karşılığında 500.000 Dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalannm Muzaffer TEKİN'in, Oktay YILDIRIM'm da bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde kendilerine verdiğini söylemediğini beyan etmiştir.

Cumhuriyet Gazetesine atılan bombanın kafile numarasının Ümraniye ilçesinde ele geçenler ile aynı olması, Ümraniye ilçesinde ele geçen bombalar ile Oktay YILDIRIM'm ilgisinin yukanda açıklanan beyanlar ile de desteklenen parmak izi maddi delili ile sabit olması, Muzaffer TEKİN'in de Oktay YILDIRIM ile örgütsel bağlantısının hem yukanda yazılı beyanlar, hem de ilgili bölümlerindeki açıklamalar ile anlaşılması karşısında Osman YILDIRIM'm "Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalann Muzaffer TEKİN tarafından Ataşehir semtindeki toplantıda verildiği,bu toplantıda Oktay YILDIRIM'm da hazır bulunduğu " şeklindeki beyanı mücerret bir suç isnadı olarak görülmemiş,soruşturma kapsamı ve maddi deliller ile örtüştüğünden itibar edilmesinin gerektiği değerlendirilmiştir.

OSMAN YILDIRIM'IN BEYANINDA, MUZAFFER TEKİN'İN KORUMALIĞINI YAPTIĞINI,KENDİSİNE ATAŞEHİR SEMTİNDE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILACAK BOMBALARIN VERİLDİĞİ TOPLANTIDA DA BULUNDUĞUNU SÖYLEDİĞİ KİŞİ HAKKINDAKİ SORUŞTURMA;

değiştir

Danıştay saldırısı olayının sanığı Osman YILDIRIM'ın tanık olarak alman ifadelerinin konu ile ilgili bölümü aşağıda özetlenmiştir. Arkadaşı Alparslan ARSLAN'ın ismini bilmediği bir kişi ile gelerek kendisini Ataşehir'de Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede bulunan dubleks villalardan oluşan bir site içersindeki villaya götürdüğünü, orada Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM, kendisini arabayla alan şahıs ve tanımadığı 10-15 şahsın olduğunu,bu evde Alparslan ARSLAN'm bekar olan arkadaşlarının kaldığını, burada Muzaffer TEKİN'in yanında koruması olarak gezen kişiye diğer odadan 3 adet el bombası getirmesini söylediğini, bu kişinin de talimat üzerine diğer odadan 3 adet el bombası getirip masaya koyduğunu, Muzaffer TEKİN'in kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana 500.000 (beşyüz bin) dolar para vereceğiz. Senin attırdığın kişilere ne kadar verirsen ona karışmayız." Dediğini, kendisinin de (2) iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir (1) tanesini de Alparslan'ın alarak çantasına koyduğunu beyan etmiştir. Bu beyan üzerine soruşturma kapsamındaki şüphelilerin fotoğrafları ile yapılan aramalarda elde edilen diğer fotoğraflar temin edilip Osman YILDIRIM'dan kendi beyanındaki gibi Muzaffer TEKİN'in talimatı ile el bombalarını getiren kişinin, fotoğraflardan teşhisi istenilmiştir. Osman YILDIRIM'a yaptırılan ifadeli teşhis işleminde aynısı ile ; "Bana gösterilen fotoğrafların tamamını incelediğimde Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalann bana İstanbul Ataşehirde bir evde Muzaffer TEKİN tarafından teslimi sırasında Muzaffer TEKİN'in "Oğlum diğer odadan git bombalan getir" demesi üzerine 3 adet bomba bu kişi tarafından getirildi, bu şahsın adını bilmiyorum ancak ikisini benim aldığım birisini ise Alparslan ARSLAN'ın aldığı bombaları getiren genç 25 yaşlarında birisi olup, fotoğrafların tamamında görülmektedir. Bu şahıs üzerinde açık renk ceket bulunan siyah sıfır yaka bir ^^-"~~^\ v °> „„ / <î^î'«  «joi. *4 __—-—— ■} «s£^—-—:—' / //■%//v % t-» <* ">^»^\ S^ıir s ^""^ /

kıyafet bulunan kişi olup 21 sıra numaralı fotoğrafta tek başına gözüken kişidir. Diğer fotoğrafların tamamında da bu şahıs bulunmaktadır. Örnek olarak 7 sıra numaralı fotoğrafta iş adamı Kuddisi OKUR'un ayakta durduğu sırada sağ tarafında oturan kişi, 14 sıra numarası verilen fotoğrafta sol köşede gözüken açık renk takım elbiseli ve sıfır yaka siyah tişört giymiş kişidir." şeklinde beyanda bulunarak şüpheli Rasim GÖRÜM'ü fotoğrafından teşhis etmiştir. Şüpheli Rasim (Yasin) GÖRÜM ifadesinde özetle ; soruşturma kapsamındaki kişilerden Yusuf GÖRÜM ve Hüseyin GÖRÜM'ün amcası olduğunu, Raif GÖRÜM'ün ise amcasının oğlu olduğunu, Mehmet Fikri KARADAG'm babası Enver GÖRÜM ameliyat olduğunda amcası Hüseyin GÖRÜM ile birlikte Hendek'teki evlerine ziyarete geldiğini, orada tanıdığını, Kahraman ŞAHİN'i yüz yüze hiç görmediğini, ancak Kahraman ŞAHİN'in kendisin bir kaç kez telefonla arayarak "Neden amcası olan Hüseyin GÖRÜMÜN'ün yanma gelmediğini, neden arayıp sormadığını" söylediğini, kendisinin "Ben de amcasını arayıp aramayacağını kendisinden öğrenmeyeceğini" söylediğini, kendisinin telefonunu Hüseyin GÖRÜM'den almış olabileceğini, halası Türkan GÖRÜM'ün kendisini kimin olduğunu söylemediği bir sünnet düğününe çağırdığını, şu anda askerde olan diğer bir amcasının oğlu Özgür GÖRÜM'ün de geleceğini söylediğini, Özgür ve Türkan olmak üzere Şile'ye gittiklerini, Burada Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN'm da bulunduğunu gördüğünü, diğer kişileri ise tanımadığını, bu kişilerden Mehmet Fikri KARADAĞ'I daha sonra Hüseyin GÖRÜM'le babasını ziyarete gelince tanıdığını, ancak o toplantıda olduğunu, burada da yemek yenilip bir mezarın başında dua edildiğini, sünnet elbisesi giymiş bir çocuğun da bulunduğunu , sonra da geri dönüldüğünü, bu etkinlikten bir kaç ay sonra Maltepe'deki şirket bürosuna gittiğinde Hüseyin GÖRÜM'ün kalabalık bir grup ile kurufasülye pilav yediğini gördüğünü, Daha doğrusu toplantının bittiğini, sonuna gittiğini ve fotoğraf çekilmekte olduğunu, fotoğrafa dahil olduğunu, kişilerin ne amaçla oraya geldiğini Hüseyin GÖRÜM'e sorduğunda "kurufasülyesi meşhur olan bir yer olduğunu oradan getirterek arkadaşlarıyla birlikte yediklerini" söylediğini, Bu toplantıda tanıdığı kişilerin İbrahim ÖZCAN ve Hüseyin GÖRÜM olduğunu, Muzaffer TEKİN'i tanımadığını, bahsettiği Şile gezisinde aynı ortamda bulunduğu fotoğraflardan da görülmekte olduğunu, o tarihte kendisini tanımadığını, bu gezide de tanıştınlmadıklarmı, daha sonra bu kişinin soruşturma kapsamında geçince gazetede fotoğrafları çıktığını ve o zaman bu kişi ile birlikte fotoğraf çekildiğini hatırladığını, ancak kendisi ile hiç bir zaman telefon ile veya yüzyüze görüşmediklerini, hakkında bu şekilde beyan ve teşhiste bulunan Osman YILDIRIM'ı da tanımadığını, yaklaşık 3 yıldır İstanbul'a hiç gelmediğini, Ataşehir semtinin nerede olduğunu dahi bilmediğini, hakkındaki bu beyanın tamamen bir iftira olduğunu, Ergenekon terör örgütünü bilmediğini, üyesi olmadığını, Osman YILDIRIM'm iddia ettiği gibi Cumhuriyet gazetesine atılan bombalan Muzzafer TEKİN'in talimatıyla vermediğini savunmuştur. Cumhuriyet Gazetesinin İstanbul'daki binasına atılan el bombasının, şüpheli Oktay YILDIRIM'm kasasında parmak izlerinin bulunduğu Ümraniye ilçesinde ele geçen kasa içerisindeki el bombalan ile aynı kafile numarasından olması, tanık Osman YILDIRIM'ın buna uygun şekilde söz konusu eylemin planlandığı toplantıda Oktay YILDIRIM'ın da bulunduğunu beyan etmesi, Cumhuriyet Gazetisi binasının bombalanması eyleminin tanık Osman YILDIRIM'ın beyanındaki Muzaffer TEKİN'in kendisine el bombalan verilirken "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun" sözlerine uygun şekilde gerçekleştiğinin anlaşılması, şüpheli Muzaffer TEKİN'i tanımadığını beyan etmesine karşılık örgütsel bir etkinlik olan Şile ve Maltete toplantılannda Muzaffer TEKİN ile aynı fotoğraf karesinde yer alması dikkate alındığında, tanık Osman YILDIRIM'ın beyanlannm gerçekleşen maddi olaylar ile uyumlu bulunduğu değerlendirilmiştir.


Danıştay saldırısı sanığı Alparslan ASLAN'ın kullanmakta olduğu 0532 6713439 nolu GSM hattının 01.01.2000 den günümüze kadar yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm kolluk tarafından yapılan analizinde; Muzaffer Tekin' in kullandığı 0532 2919293 nolu GSM hattı ile 35 Raif Görüm' ün kullandığı 0535 8258383 nolu GSM hattı ile 2 Yusuf Görüm' ün kullandığı 0536 2716692 nolu GSM hattı ile 11 İbrahim Cingi' nin kullandığı 0535 7184841 nolu GSM hattı ile 94 kez, görüştüğünün tespit edildiği belirtilmiştir. Yasin GÖRÜM'ün kullanmakta olduğu 0 538 560 58 98 nolu GSM hattının 01.01.2000 tarihinden itibaren yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm yapılan analizinde, aynı soruşturma kapsamında hakkında işlem yapılan: Kahraman ŞAHİN' in kullandığı 0 546 647 82 83 nolu GSM hattı ile 3 Kahraman ŞAHİN' in kullandığı 0 537 375 53 10 nolu GSM hattı ile 2 Yusuf GÖRÜM' ün kullandığı 0 536 271 66 92 nolu GSM hattı ile 73 kez görüştüğünün tespit edildiği belirtilmiştir. Kahraman Şahin'in kullanmakta olduğu 0537 3755310 nolu GSM hattının 01.01.2000 tarihinden itibaren yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm kolluk tarafından yapılan analizinde; Rasim (Yasin) Görüm' ün kullandığı 0538 5605898 nolu GSM hattı ile 8 Kahraman Şahin'in kullanmakta olduğu 0546 6478283 nolu GSM hattının 01.01.2000 tarihinden itibaren yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm kolluk tarafından yapılan analizinde de ; Rasim (Yasin) Görüm' ün kullandığı 0538 5605898 nolu GSM hattı ile 12 kez görüşme yaptığının tespit edildiği belirtilmiştir. Sadece bu tespitlerin de şüphelinin Kahraman ŞAHİN ve Kuvayı Milliye Dereneği ile ilgisinin bulunmadığı, Kahraman ŞAHİN'in kendisini birkaç kez aradığı şeklindeki savunmasının aksini gösterdiği anlaşılmıştır. Bu kişilerden Yusuf GÖRÜM'ün şüphelinin amcası, Raif GÖRÜM'ün şüphelinin amcasının oğlu, İbrahim CİNGİ'nin şüphelinin Danıştay saldınsı olayında Alparslan ASLAN ile bağlantısı nedeni ile gözaltına alınarak serbest bırakılan amcası Hüseyin GÖRÜM'ü beyanı içeriğine göre kendisini Muzaffer TEKİN ile tanıştıran kişi ve Muzaffer TEKİN'in ise şüpheli ile Şile ve Maltepe toplantılanndaki fotoğraflarda aynı karede yer alan, Cumhuriyet Gazetesi binasına el bombalan atılması eylemlerini planlayan ve kendisine el bombalanm getirmesi talimatını verdiği iddia edilen kişi, Alparslan ARSLAN'm da söz konusu toplantıya katıldığı, hatta şüpheli tarafından getirilen 3 adet el bombasını aldığı iddia edilen kişi olduğu, bunlann yanında Osman YILDIRIM'm yukanda yazılı beyanı dikkate alındığında, şüphelinin Alparslan ASLAN ve Osman YILDIRIM ve Muzaffer TEKİN'in de hazır bulunduğu Ataşehir toplantısına katılmış olduğu değerlendirilmiştir. Şüphelinin Muzaffer TEKİN ile tanışmadığı şeklindeki savunması, gerek Muzaffer TEKİN,gerekse kendisinden sonraki tarihlerde yakalanıp ve Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak suçundan tutuklanan İbrahim ÖZCAN'm beyanı ile çürütülmüştür. Yine aynı kapsamdaki Durmuş Ali ÖZOĞLU ve Hatice BAHTİYAR'm beyanlan da şüphelinin savunmasını çürütür niteliktedir.Bu beyanlar aşağıda özetlenecektir. ALPARSLAN ARSLAN'IN TANIK OLARAK ALINAN İFADESİNDEKİ; ARKARA'DA TARKAN TOPER İSİMLİ BİR ARKADAŞININ BULUNDUĞU BEYANI ÜZERİNE YAPILAN TESPİTLER Alparslan ARSLAN kollukta alman ifadesinin konu ile ilgili bölümünde ; ff *• v 'T5 •% V

î C) "• ^.-~-...% --^Jı %

'"• t //'""'*% \ #*"*- f.


"....Danıştay 2. Daire başkanının arabasını tespit amacıyla bir süre bekledim. Ancak Başkan çıkmadı bu nedenle arabayı tespit edemedim. Arabanın yanma gittim ve şahıslan alarak otele götürdüm. Benim okuldan arkadaşım olan Serkan TOKER'in abisi Tarkan TOKER'i telefonla aradım. Ankara'ya geldiğimi söyledim. Kendiside bana gel seni misafir edeyim dedi. Bende Tarık TOKER'in işyerine gittim. Bir süre burada kaldım. Daha sonra Çankaya Celal Bayar bulvan üzerinde bulunan OPET petrol un karşında iken Osman YILDIRIM beni telefonla aradı. Buluşmak istediğini söyledi bende bulunduğum yeri tarif ettim. Yaklaşık iki saat sonra geldi. Ben biraz kızdım küstü bana, neden benim hiçbir şeyden haberim yok dedi. Bende kendisine senden bir şey olmaz dedim. Daha sonra kendisi İstanbul'a dönmek istedi. Daha sonra çocuklar Osman YILDIRIM 'ı ikna ettiler arabaya bindi birlikte otele döndük. Tarkan TOKER beni telefonla aradı ne yaptın bende gezdim. havadan sudan konuştuk daha sonra otele döndüm. Sabaha kadar otelde kaldım..." şeklinde beyanda bulunmuştur. Kendisine 16 MAYIS 2006 tarihinde 02:00-09:37-10:40-10:43-10:46-10:48-11:1912:12-12:53-12:57-16:05-16:06 ve 178:50 saatleri arasında Elif isimli şahsa göndirdiği " TARKAN İŞİNİZE YARAR MI", " BEKLİYORUM", "BİR EKSİĞİN VAR MI", "İÇERDE Mİ DIŞARDA MI", " EKSİĞİN VAR MI", "BİLMİYORUM YOLCUYU GÖRMELİMİYDİM", "YANLIŞ MI DOĞRU MU", "AKŞAM YOLCUNUN", "UYGUN YER Mİ", "UYGUN GALİBA", "NEYİ EKSİK YAPIYORUM", "İÇERDEMİ", "YOLDA O ZAMAN", "TEKRAR DÖNMEK İÇİN GELEYİM Mİ" şeklindeki mesajlann sorulması üzerine; Mesaj çektiği Elifin kız kardeşi olduğunu, şaka mahiyetinde bu tür mesajlaşmalannm olduğunu beyan etmiştir. Tanık Zihni ÇAKIR; C.başsavcılığımızda alman ifadesinin konu ile ilgili bölümünde ; Bir Numara olarak bildiği şahsı VKGBH genel başkanı Taner ÜNAL'm yanında sık sık gördüğünü, bu şahsın Ülkü Ocaklan yönetiminde olduğunu, avukat olan İbrahim GÜL' ün de Bir Numara ile irtibatının olduğunu, bir gün Taner ÜNAL ile birlikte Ankara İli Kızılay Semtinde bir otele Bir Numara'yı ziyarete gittiklerinde Bir Numara olarak bildiği şahsı avukat İbrahim GÜL ve avukat Tarkan TOPER ile birlikte toplantı halinde gördüğünü, aynca 28 Şubat sürecinde Ahmet CİNALİ ile Bir Numara olarak bildiği şahsın etkinliklerini ve nerelere nüfuz edebildiklerini daha iyi gördüğünü beyan etmiştir. Tarkan TOPER ifadesinde ; Kendisinin Ankara'da Avukatlık yaptığını, kardeşi Serkan TOPER ise İstanbul'da Avukatlık yaptığını, Alparslan ARSLAN'm kardeşi Serkan TOPER'in okul arkadaşı olduğunu, kardeşi Serkan TOPER'in şu anda bekar olup. okuldan arkadaşı olan Avukat Burhan GÜR ile birlikte Kadıköy'de ikamet ettiğini, Burhan GÜR'ün Alparslan ARSLAN'm ile aynı hukuk bürosunda avukatlık yaptığını, kendisinin Alparslan ARSLAN'ı bir iki defa kardeşi Serkan TOPER'in ev arkadaşı olan Avukat Burhan GÜRÜ ziyaretinde bürosunda gördüğünü, bunun dışında samimi olmadıklannı, Alparslan ARSLAN'm 16.05.2006 günü saat 13.00-14-00 sıralannda kendisini gizli numaradan aradığını, Ankara'da olduğunu ve ziyaretine gelmek istediğini söyleyerek, bürosunun adresini sorduğunu, kendisinin de adresi tarif ettiğini, yalnız olarak büroya geldiğini, kendisine duruşma için mi geldiğini sorduğunu, onun ise "sayılır" şeklinde bir cevap vererek gelme sebebini açıklamak istemediğini, "bazı görüşmelerim var" diyerek konuyu kapattığını, kendisini durgun ve yorgun gördüğünü konuşmalarının bile isteksiz olduğunu, kendisine yorgunluğunun ve durgun görünümünün sebebini sorduğunu, yoldan geldiğini ve ^—\ AAJZ'^^İ ^ Ol ^— T

yorgun olduğu şeklinde cevap verdiğini, bir veya bir buçuk saat kadar büroda kaldıktan sonra, "Benim yapacak işlerim var: işim biterse İstanbul'a giderim, bitmezse Ankara'da kalırım" diyerek ayrıldığını, mesai bitimi kendisiyle yeteri kadar ilgilenemediği için merak ettiğini, kardeşi Serkan TOPER'i telefonla arayarak Alparslan ARSLAN'm yanma geldiğini, ancak telefon numarasının olmadığını, kendisine yemek falan da söyleyemediğini, ağırlayamadığmı söyleyerek telefonunu aldığını, daha sonra cep telefonundan Alparslan ARSIAN'ı arayarak Ankara'dan ayrılıp ayrılmadığını sorduğunu, kendisininde, işininbitmediğini, Ankara'da kalacağını söylediğini, kendisine birlikte yemek yemeyi teklif ederek yer tarif ettiğini, buluşarak yemek yiyecekleri yere hareket ettiklerini, Yıldız semtine vardıklarında yemek yiyecek durumda olmadığını, yorgun olduğunu, midesinin ağrıdığını ve gidip dinlenmek istediğini söylediğini, kendisine kalacak yerinin olup olmadığını sorduğunu, onun da arkadaşlarında kalacağını söyleyerek kendisini arabasının olduğu yere bırakmasını istediğini, bunun üzerine kendisini arabasına park ettiğini söylediği Kocatepe Otoparkına götürüp bıraktığını ve burada saat 21:00 sıralarında ayrıldıklarını, bundan sonra Alparslan ARSLAN ile herhangi bir görüşme yapmadığını, Danıştay saldırısını 17.05.2006 günüs aat 11 30 sıralarında bürosuna geldiğinde televizyondan öğrendiğini beyan etmiştir. Tanık Zihni ÇAKIR yukarıda da yazılı olduğu gibi, Ergenekon Terör Örgütünün sivil toplum kuruluşlan alanındaki bir yapılanması olan VKGBH'nin genel başkanı olan Taner ÜNAL ile Tarkan TOPER'in, bu hareketi yönlendirdiği iddia edilen kimliği belirsiz kişi ile görüştüklerini beyan etmektedir. Alparslan ARSLAN'ın, tam da Danıştay Saldırısı eyleminden önce Tarkan TOPER ile görüşmüş olması soruşturmada açıklığa kavuşturulamamış ise de, dikkati çeken şüpheli bir durum olarak Mehkemenin dikkatine sunulmuştur. DOĞUŞ FAKTORİNG BAĞLANTISI Soruşturma kapsamında yapılan araştırmalarda ; Danıştay Saldırısı eylemine katıldığından bahisle hakkında dava açılan , yargılama sonucunda ise hakkında beraat kararı verilen Ayhan PARLAK'm, Muzaffer TEKİN ile birlikte Doğuş Faktoring şirketinin hissedarları olduğu, Ayhan PARLAK'm ayrıca Almanya'da öldürülen Ertuğrul YILMAZ'ın akrabası olduğu tespit edilmiştir. Alparslan ARSLAN'ın bu şirketin avukatlığını yaptığı tespit edilmiş, ifadesinde Ayhan PARLAK'm avukatlığını yaptığı şirketin hissedarı olduğunu söyleyerek bu hususu teyit etmiştir. Ayhan PARLAK ise, kendisinin Doğuş Faktoring'le ortaklık mahiyetinde bir ilişkisi olmadığını, Doğuş Faktoring Yönetim kurulu başkanı Ahmet ÇEKELKIRAN'ın arkadaşı olduğunu,kendisini zaman zaman ziyarete gittiğini,kendisinin Doğuş Faktoringle herhangi bir ilişkisi olmadığını, Alparslan ARSLAN'm beyanının iş konularda davalarına bakması ile ilgili olduğunu beyan etmiştir. \ffidpğfı^^

Yapılan soruşturmada ise, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 29.03.2004 tarih ve 2004/668 Hz. Sayılı iddianamesi ile Ayhan PARLAK ve 8 arkadaşı hakkında dava açıldığı, Ayhan PARLAK için özetle ; daha önce Ertuğrul YILMAZ tarafından oluşturularak yönetilen çıkar amaçlı suç örgütünün yöneticiliğini üstlendiğinden, örgüt elemanlarını etrafına toplayıp örgütü toparladığından, Doğuş Factoring kapsamında birtakım para hareketlerini yönlendirdiğinden, gasp ve kasten adam yaralama suçlarına azmettirdiğinden ,6136 sayılı yasaya muhalefet ettiğinden bahisle eylemlerine uyan kanun maddeleri uyarınca cezalandırılması istendiği, davanın halen İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250.Maddesi ile Görevli) 2004/109 Esas No sayılı dosyasında derdest aşamada bulunduğu anlaşılmıştır.

Muzaffer TEKİN , Alparslan ARSLAN'ın Doğuş Factoring şirketinin avukatlığını yaptığım Danıştay saldırısından sonra öğrendiğini, bu şirketle şekli olarak hissedarlığı dışında bir ilişkisi olmadığı için Alparslan ARSLAN'ın şirketin avukatı olduğunu bilmediğini beyan etmiştir. Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün evinde yapılan aramada ele geçen ve 72 rakamı ile numaralandırılan el yazması dokümanda ; " Doğuş Faktoring başlığı altında, Ertuğrul YILMAZ: 2003 yılında Almanya'da öldürüldü, Birden fazla uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle hakkında dosya bulunuyor. Sauna çetesi diye adlandırılan grubun içinde yer aldığı iddia edilen eski Başkomiser T.T.(Emniyet Müdürü), T.T.Ayhan PARLAK'a yürüttüğü soruşturma dosyasını verdiği için meslekten ihraç ediliyor " yazdığı tespit edilmiştir. Bu açıklamalarda ismi geçen Almanya'da silahlı saldın sonucu öldürülen ve uyuşturucu kaçakçısı olarak bilinen Ertuğrul YILMAZ'm İstanbul Kadıköy'de yapılan cenazesine Muzaffer TEKİN ile birlikte Mehmet Fikri KARADAĞ'm resmi üniforması ile katıldığı, ayrıca bu törende Veli KÜÇÜK ile irtibatlı olduğu tespit edilen ve çıkar amaçlı suç örgütü kurmak suçundan hüküm giyen Sedat PEKER'in kardeşi ve birçok adammm da hazır bulunduğu, bu törene ait görüntülerin incelenmesinde Sedat PEKER'in kardeşi Atilla PEKER, Sedat PEKER'in adamlarından olduğu iddia edilen Mecnun ODYAKMAZ, Boğaç Kaan MURATHAN, Mete Can KURT, Olgun PEKER ve Sedat PEKER'in avukatlanndan Turgay ÖZDAĞAN'm, bunlann yanı sıra Muzaffer TEKİN ile irtibatlı olduğu bilinen hatta Danıştay saldınsmda gözaltına alınıp iddianame düzenlenen, dava sonucu ise hakkında beraat karan verilen Ayhan PARLAK'm da görüntüleri bulunduğu belirtilmiştir. Alparslan ARSLAN, Mehmet Fikri KARADAĞ'I birkaç kez Muzaffer TEKİN'in bürosunda gördüğünü beyan etmiştir. Osman YILDIRIM ise, Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalann kendisine teslim edildiği ve bir öncesinde yapılan Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması teklifinde bulunulduğu toplantıya Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR ve Oktay YILDIRIM'm katıldığını beyan etmiştir. Bütün bu açıklamalar ile Alparslan ARSLAN'ın , Muzaffer TEKİN ve Ayhan PARLAK'm hissedar olduğu, Ertuğrul YILMAZ'm ise yakını Ayhan PARLAK vasıtası ile ilgili bulunduğu belirtilen bu şirketin avukatlığını yapmasının, avukatlığını yaptığı bu şirket ile bağlantılı Ertuğrul YILMAZ'm ise Muzaffer TEKİN ve Mehmet Fikri KARADAĞ gibi Ergenekon Terör Örgütü Yöneticileri ile Sedat PEKER gibi Ergenekon Terör Örgütü Üyesi ile bağlantılan, aynca Osman YILDIRIM'm beyanı değerlendirildiğinde, Ergenekon Terör Örgütü yönetici ve üyeleri ile bağlantısının tanışıklıktan öteye geçmediği şeklindeki savunmasının aksini gösterdiği değerlendirilmiştir. VELİ KÜÇÜK'ÜN, ALPARSLAN ARSLAN'IN İKİNCİ VERDİĞİ İFADE ÖNCESİ SAYGI ÖZTÜRK İLE YAPTIĞI RÖPORTAJ ; Gazeteci Saygı ÖZTÜRK, Danıştay Saldmsı sonrası Veli KÜÇÜK'ün sanık Alparslan ARSLAN ile irtibatı olduğu yönünde basında haberlerin yer alması sonrası Veli KÜÇÜK ile 23.05.2006 tarihinde röportaj yapmıştır. Veli KÜÇÜK röportajda ; "Muzaffer TEKİN'i yakından tanımadığını, kendisini birkaç defa gördüğünü, adını Muzaffer değil SÜLEYMAN olarak bildiğini, eski subay olduğunu da sonradan öğrendiğini, Süleyman olarak bildiği Muzaffer TEKİN'in intihara kalkıştığının basında yer aldığını, bu şekilde intihar olmayacağını, eğer subaysa tabancasını / -^y—^^^* 450 1 •* V ■• j-jfh<^ ,?ı \ ^7

çekerek intihar etmesi gerektiğini, dangul dungul bir intihar şeklinin olmadığını, bugüne kadar olan intiharların böyle olmadığını" söylemiştir. Bu röportajın yayınlanmasından sonra Alparslan ARSLAN 26.06.2006 tarihinde tekrar ifade vermek istediğini cezaevi yönetimine bildirmesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında alman ifadesinde ; " kendisinin liderinin Süleyman ESEN olduğunu, gerekli açıklamaları kendisinin yapacağını, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalan da Süleyman ESEN'den aldığını, Süleyman ESEN ile beraber dini içerikli sohbetler yapmak için Salih KURTER'in evine gittiklerini " beyan etmiştir. Alparsalan ARSLAN yargılama aşamasında duruşmada ise ; "Olaylardan Süleyman ESEN'in haberi yoktur. Benim liderim değildir. Talimat almadım ve yalan söyledim. Süleyman ESEN'in yapısı zaten bu işlere göre değildir. Saf birisidir. Bu konuda avukatımın verdiği dilekçelerden bir tanesini size ibraz ediyorum" demiştir. Sözü edilen röportajın yayınlanmasına kadar Alparslan ARSLAN'm alman kolluk ve C.savcılığı ifadelerinde kendisini kimsenin azmettirmediğini beyan etmesine rağmen, Veli KÜÇÜK'ün " Muzaffer TEKİN'i Süleyman olarak tanıyorum " şeklindeki sözlerinden sonra , soruşturmanın önceki aşamalarında hiç adı geçmeyen Süleyman ESEN'in adını vermesi dikkat çekici bir husus olarak Mahkemenin taktirine sunulmuştur. Bu husus, Alparslan ARSLAN'm cezaevinde de Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantısını sürdürdüğünü, aldığı mesaj yada talimat gereği bu şekil bir hareket tarzı izlediğini, ancak bir beyanı ile tutuklanan arkadaşının durumunu görüp pişmanlık duyarak ifadesinden döndüğü şeklinde yorumlanmıştır. Söz konusu röportajın diğer kısımları da dikkate değerdir. Veli KÜÇÜK , Danıştay saldırısı ile ilgili komplo teorisi üretmeye gerek olmadığını, her şeyin elde olduğunu, her şeyin çözülmesi gerektiğini, saldın yapan şahsın yakalandığını, bu nedenle olayı genişletip iyice karmaşık hale getirilmesini uygun bulmadığını, olaya bakıldığında eylemi gerçekleştiren şahsın deli, şuursuz ve psikopat birisi olduğunu, televizyon ve gazetelerde yapılan yorumlann komplo teorileri olduğunu, olayı yapan şahsın sorgulayın her şeye ulaşılabileceğini, komplo teorileri geliştirip ortamı germenin ve şunla görüşmüş, şunla buluşmuş demenin sırası olmadığını, olayın arkasında Kızılelmacılar var dendiğini,bunun nereden çıktığını anlamadığını beyan etmiştir. Mesleki geçmişinde sorumlu düzeyde Adli Kolluk görevi yaptığı bilinen Veli KÜÇÜK'ün bu ölçekteki bir eylemin bir kişi tarafından tasarlanıp gerçekleştirilmesinin çok zor olduğunu, eylemi yapan kişinin ortaya çıkan birtakım irtibatlannm tesadüf veya önemsiz gibi görülmeyip en ince aynntısma kadar araştmlıp soruşturulması gerektiğini en iyi bilecek kişilerden biri olduğu kuşkusuzdur. Veli KÜÇÜK'ün bunun aksine, ısrarla olayı yapan şahsın yakalandığını, şahsın konuşturularak söylediklerinin doğruluğunun araştmlmasıyla olayın ortaya çıkanlabileceğini beyan etmesinin, soruşturmanın Alpaslan ARSLAN'ın beyanlanna esas alınıp yürütülerek, Alparslan ARSLAN'm nihayetinde kendisine ulaşacak olan bağlantılannm ortaya çıkartılamaması, yine Alparslan ARSLAN için deli, şuursuz ve psikopat olduğu sözleri ile , bu nitelikteki birisinin eyleminin geniş çaplı bir organizasyon dahilinde olamayacağını ihsas etmesinin yönlendirme ve soruşturmanın doğru noktaya gitmesini önleme amacını taşıdığı değerlendirilmiştir. Veli KÜÇÜK'ün Alparslan ARSLAN hakkındaki bu değerlendirmesi doğru kabul edilse bile , Ergenekon Terör Örgütünün ana dokümanlanndan olan "Lobi" adı verilen örgüt belgesinde "Eleman Profili" alt başlığında yazılı " .... gereğinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmamalıdır. Özellikle sistemle banşık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir...." kuralına aykırı olmadığı görülmektedir. Ergenekon Terör Örgütünün ana dokümanı olan Ergenekon Belgesinin ,


Eleman ve Organizasyon alt başlığı altında ; Örgüt için ne denli yararlı olursa olsun, kamuoyunda imajı zedelenmiş bir elemanı örgüt içinde tutmak ve korumaya yönelmek çok sakıncalıdır" yazılıdır. Veli KÜÇÜK'ün röportajda ; "Muzaffer TEKİN'i yakından tanımadığını, kendisini birkaç defa gördüğünü, adını Muzaffer değil SÜLEYMAN olarak bildiğini, eski subay olduğunu da sonradan öğrendiğini, Süleyman olarak bildiği Muzaffer TEKİN'in intihara kalkıştığının basında yer aldığını, bu şekilde intihar olmayacağını, eğer subaysa tabancasını çekerek intihar etmesi gerektiğini, dangul dungul bir intihar şeklinin olmadığını, bugüne kadar olan intiharlann böyle olmadığını" söyleyerek, bu örgüt prensibine uygun Muzaffer TEKİN'i sahiplenmediği, ayrıca eyleminin de başarısız olduğu mesajını vermeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. CUMHURİYET GAZETESİ VE DANIŞTAY SALDIRI¬LARI FAİLLERİNİN KİŞİSEL YAŞAMLARINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR Kişisel yaşamlarına ilişkin olmakla birlikte , bu eylemlerin faillerinin ; " Örgütlü bir yapı içerisine girdikleri,bu yapının türban örtüsü ile ilgili olarak kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren yada davranan kurumlara ders vermek amacını taşıdığı, Alparslan ARSLAN liderliğindeki bu yapının aynı zamanda toplum üzerinde baskı kurularak ses getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, türban örtüsünü kendi bildikleri ve istedikleri şekilde yorumlamayan ve karara bağlamayan kurum ve kişilere yönelik cebir ve şiddet yöntemlerine başvurarak cezalandırma amacı taşıdığı " iddia ve kabul edildiğinden, eylem faillerini suça iten nedenlerin anlaşılması için zorunlu olarak bu konuda aşağıdaki açıklamalara yer verilecektir. Esasen, suç failleri bu konuyu ifadelerinde belirtmişler, hatta kendi kişisel yaşamları hakkında özellikle dini hassasiyetleri olmadığı konusunda duruşmalarda savunma tanığı dinletmişlerdir. Alparslan ARSLAN Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN olay sonrası Ankara Emniyet Müdürlüğünde verdiği ifadede ve basma yaptığı açıklamalarda ; oğlunun yaptığı eylemi hiçbir şekilde tasvip etmediğini, oğlunun yanlış yaptığını, Oğlunun Danıştay eylemini başörtüsü sorunu ile ilgili yaptığına inanmadığını, basın tarafından yazıldığı gibi oğlunun imam hatip lisesi mezunu olmadığını, dini aşın şekilde yaşayan radikal dini gruplarla ilişkisi olmadığını, kızlannın başının açık olduğunu, oğlunun kızlanna hiçbir zaman baskı yapmadığını, bu nedenle oğlunun bu eylemi kesinlikle başörtüsü için yaptığına inanmadığını, oğluna bu eylemi yaptıran karanlık güçlerin oğlunu ortadan kaldıracaklanndan korktuğunu, oğlunun kendilerine zarar verileceğinden korkarak gerçekleri gizleyebileceğim beyan etmiştir. 20-21-22. Mayıs. 2006 tarihli yazılı ve görsel basında yer alan haberlerde "Birkaç dakikalığına gördüğü oğlunu sert azarladı: Bunu nasıl yaptın. Nasıl kıydın bu insanlara. Oğul Arslan başını öne eğdi", "Yaşananlar çok kötü, acılanmız ise çok büyük. Oğlumla konuştum. Ona sitem ettim. Ben oğlumu, vatana millete faydalı olsun diye yetiştirdim. Böyle şeylerin yaşanması çok üzücü", "5-6 ay önce arkadaşlık etmeye başladığı yeni insanlar vardı. Bana bunlardan bahsetti bir süre önce. Şivelerinden Bulgar göçmeni olduğu anlaşılan iki kişi olduklanm biliyorum sadece" şeklinde ifadeleri yer almıştır.

Ancak aradan geçen 1-2 aylık süreçte İdris ARSLAN’ın beyanlarında ki değişiklik rahatlıkla görülebilmektedir. Duruşma çıkışlarında İdris ARSLAN’ın "Bu ülkede İslam düşmanları var, Kuran düşmanları var, millet düşmanları var. Adı Mehmet , Mustafa olan birçok Ermeni ve Rum vardır. Bunlar laiklik adı altında bu ülkenin değerlerine ihanet ediyor", "Bu milletin değerlerine saygı duymayanlara bu millet su veya bu şekilde hak ettiği dersi verecektir" şeklindeki beyanlarda bulunmuştur. Süleyman ESEN, Alparslan ARSLAN'm dik başlı, dediği dedik, alıngan, kendi doğrulan olan ve karşı taraf ne derse desin kafasına, fikirlerine uymazsa kesinlikle kabul etmeyen bir insan olduğunu, iyi para kazanan yani zengin müvekkilleri olduğunu tahmin ettiğini, kendi bürosu olduğunu, Burhan isimli arkadaşın yanında çalıştığını, arabası olduğunu, kendisinin de iyi para kazandığını söylediğini, siyasi konuşmaları sevdiğini, sürekli bu vatan bizim diyerek vatan, bayrak, millet gibi kavramlara kesinlikle söz söyletmediğini, her defasında bizler Müslüman Türk milletiyiz, namaz kılmak lazım, cumaya gitmek lazım, kitap okumak lazım dediğini, ancak namaz kılmadığını, uykudan kalkabilirse cumaya gittiğini, Alparslan ARSLAN'm ayrıca sürekli olarak kendisini akıl hastası olarak gösterme gayreti içinde olduğunu, duruşmalara gidip gelirken de sürekli görevli askerlerle sürtüştüğünü, Alparslan ARSLAN'm bu cinayeti baş örtüsü ve türban için yaptığına inanmadığını beyan etmiştir. Tekin IRŞİ ifadesinde ;Cumhuriyet Gazetesine üçüncü bombayı Alparslan ARSLAN'm attığını, Alparslan bombayı attıktan sonra hep birlikte Coco Star barda buluştuklanm, burada otururken Alparslan'ın değişik bir uyuşturucu kullandığını, bu uyuşturucunun bilinen tüm uyuşturuculardan çok farklı ve çok etkili olduğunu, burundan alındığını, kokainden ya da diğer uyuşturuculardan çok fazla etkili olduğunu söylediğini, diğer uyuşturuculann kendisinin kullandığı uyuşturucunun yanında hiçbir şey olmadığını söylediğini, fakat bu uyuşturucunun isminin ne olduğunu ve nereden bulduğunu söylemediğini beyan etmiştir. Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, VKGBH Derneğinin, karşılaştığı ilk günden beri bir dernek olmaktan çok organize suç örgütü gibi göründüğünü, Danıştay eylemine katılıp Danıştay üyelerine ateş eden Avukat Alpaslan ARSLAN'ı çok emin olmamakla beraber VKGBH'nin bir toplantısında gördüğünü, şahsı isim olarak hatırlayamadığını ancak buluşmalarda bir avukattan bahsedildiğini, hatta bahsedilen bu avukatın bahçenin önündeki yolun kenannda duran bir köpeğe tekme attığını, kendisinin bu kişinin kim olduğunu sorduğunu, "bizim avukat" şeklinde cevap aldığını, Alparslan ARSLAN'ı bir defa da VKGBH'nin İstanbul Maltepe'de ki yerinde gördüğünü hatırladığını, Alparslan ARSLAN'm siyasi görünüşünün medyada ve kendi beyanlannda yansıttığı gibi olmadığını beyan etmiştir. Osman YILDIRIM Kendisinin mafya, çete işleri ile uğraştığını, devletin rejimi ile bir sorunu olmadığını beyan etmiştir. Osman YILDIRIM'm ifadelerindeki anlatımlan , geçmişi ve suç kayıtları kendisinin suç çevreleri ile ilişkisini , aynca çevresine topladığı işsiz ve suça meyilli kişilerin de suça eğilimini göstermektedir. Erhan TİMUROGLU , kendisinin olay tarihinden altı ay kadar önce Bostancı sahilinde bulunan Hovarda isimli barı Ergün ÇAKIRCA isimli şahıs ile birlikte ortak olarak işlettiğini, Osman YILDIRIM'm da buraya gelip gittiğini beyan etmiştir.

Organize Suç Örgütü Lideri olduğu iddiası ile Semih Tufan GÜLALTAY ve grubuna yönelik soruşturma kapsamında yapılan iletişimin dinlenilmesi çalışmalannda tespit edilen ve üçüncü kişilerin ağzından kendisinden habersiz, inceleme konusu kendi kişisel yaşantısı konu edildiğinden önemli görülen; .^' i o "%^


21.07.2006 günü Emre GÜLALTAY ile Şemsettin isimli şahıs arasındaki görüşmede özetle; aralarında uzun bir süre günlük konuşmalar yaptıktan sonra ŞEMSETTİN'in "Bizim deliyi gördün mü ne yaptı ya", "Bizim OSMAN deliyi gördün mü ne yaptı", EMRE'nin "gördüm şerefsiz herif ne işin var senin", ŞEMSETTİN'in "yazık ya kendini gerçekten batırdı ya", EMRE'nin "it herif yüzünden bizim ismimiz de geçti", ŞEMSETTİN'in "he biliyorum, ya zaten ben kaç sefer basından hep takip ediyordum ya ama yemin ederim varya çok dua edin dedim inşallah size doğru gelmez bir şey abi ya", EMRE'nin "ya bu pezevengin Müslümanlığı da yoktur ne işi vardı bunun bu işlerle ben anlamadım ki", ŞEMSETTİN'in "ya hakkaten ben kendim de şaşırdım ya bu", EMRE'nin "sen bunun hiç Müslümanlığını felan biliyor musun... sene yattın sen bu pezevenkle", ŞEMSETTİN'in "beş altı ay beraber kaldık karşıda", EMRE'nin "hiç Allah dediğini duydun mu", ŞEMSETTİN'in "yok valla duymadım", EMRE'nin "bu pezevenk peki niye bu işi yapmış", ŞEMSETTİN'in "bilmiyorum ki abi bu ne yapmaya çalışıyor kendim bile kendim şok oldum arkadaşlarım bana söyledi ben geldim baktım ne şok oldum..." şeklindeki sözlerin Osman YILDIRIM'm kişisel yaşantısı hakkında oldukça açık değerlendirmeler içerdiği anlaşılmaktadır. İsmail SAĞIR İsmail SAGIR'm Danıştay Saldırısı günü yaptığı aşağıda yazılı telefon görüşmesi ve kendisine sorulan bu görüşmeye verdiği cevap kendisinin durumunun açıklanması için yeterli görülmüştür. İsmail SAĞIR 17.05.2006 tarihinde saat 18:21'de kullanmış olduğu 05449519383 numaralı telefondan X Bayan tarafından kullanılan 05449217525 numaralı telefon ile yapmış olduğu görüşmede ; İsmail SAGIR'm X bayan ile karşılıklı küfürlü şekilde konuştukları, karşıdaki bayan ile İsmail SAGIR'm dost hayatı yaşadığı, İsmail SAGIR'm "Bende çok, para var, arabam var. her şeyim var benim şimdi" diyerek birden bire maddi durumunun düzeldiğini söylediği, X Bayan'm "Birkaç tane şeker getirilmişin yanına" diye sorması üzerine İsmail'in "Getirsem mi ben çok içiyom, içtim varya, ben kemik gibi kaldım. Bir ay boyunca ben hap içtim. Şimdi çok zayıfladım, yemek yiyemedim. Şimdi sadece şey içiyorum. Kokainle cıgara." dediği, konuşmanın devammda İsmail'in "Dün gittim iki tane kız vardı yanımda gezdim. Kızlar koyum paramı yediler. En az 2 milyar, 3 milyar paramı yediler koyum" dediği, karşıdaki bayanın vize probleminden bahsetmelerinden sonra İsmail'in "Söz canım yanımda olsan her gün evine parada gönderirimde sen yanımda olmuyon a koyum." Dediği, X Bayan'm "Baksana gelince konuşuruz da, SEN BU PARAYI NERDE BULUYORSUN" diye sorması üzerine İsmail'in "HABERLERİ SEN HİÇ SEYRETMİYOMUSUN" dediği, X Bayan'm "Ne varmış" diye sorduğu, İsmail'in "HABERLERDE GÖRMEDİN Mİ" dediği, X Bayan'm "Yook" dediği, İsmail'in "NASIL GÖRMEDİN BENDE" dediği, X Bayan'm "Görmedim lan" demesi üzerine İsmail'in " Hı hı iyi bende CD'si var SANA GÖSTERİRİM o zaman. Sen ne yapıyon şimdi çarşıda mısın, evde misin" dediği tespit edilmiştir. İsmail SAĞIR, konuştuğu şahsın Rus asıllı Olga isimli kadın olduğunu, Mersin'de hayat kadınlığı yaptığını, kendisini Nevşehir'de bulunduğu dönemde tanıdığmı,konuşmadaki sözleri hava yapmak adma söylediğini,aynca bahsettiği CD'nin porno CD si olduğunu beyan etmiştir. Erhan TİMUROĞLU Kendisinin olay tarihinden altı ay kadar önce Bostancı sahilinde bulunan Hovarda isimli barı Ergün ÇAKIRCA isimli şahıs ile birlikte ortak olarak işletmeye başladığını, Osman YILDIRIM'm Hovarda bara bazen gelip gittiğini dört veya beş ay kadar bu barı ortak

olarak işlettikten sonra bu iş yerinden ayrılarak Levent'te bulunan Coco A Gogo isimli bann güvenlik işini devraldığını beyan etmiştir. Tekin IRŞİ 2004 yılından itibaren İstanbul Bostancı Semtindeki Yeditepe Eğlence Merkezi isimli işyerinde Barmen olarak çalıştığını beyan etmiştir. Süleyman ESEN Kendisinin abdestinde namazında bir insan olduğunu, kendi dinini yaşamaya gayret ettiğini beyan etmiştir. Suç faillerinin sadece dini hassasiyetleri konusundaki bu tespitlerden , bu eylemlerin yine de " türban amaçlı " yapılmadığı sonucuna ulaştırmaz ise de, bir sonraki bölümde açıklanacak olan suçun hangi saikle işlendiği konusundaki açıklamalar açısından önem taşımaktadır. İfade içerikleri ve soruşturmanın genelinden Osman YILDIRIM, İsmail SAĞIR, Erhan TİMUROĞLU ve Tekin IRŞİ'nin dini hassasiyetleri bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Eylemi Türban nedeni ile işlediğini söyleyen Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN ilk ifadelerinde kendisinin kızlarının da türban takmadığını, Alparslan ARSLAN'm bu konuda kendilerine bir şey demediğini, Alparslan ARSLAN'm bu eylemi türban nedeni ile yaptığına inanmadığını söylemiştir. Süleyman ESEN ise kendince dini yaşamaya çalıştığını beyan etmiştir. CUMHURİYET GAZETESİ VE DANIŞTAY SALDIRILARI FAİLLERİNİN HANGİ SAİKLE SUÇU İŞLEDİKLERİNE DAİR AÇIKLAMALAR

Erhan TIMUROGLU Kollukta alınan 24.05.2006 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümüne özetle ; Cumhuriyet Gazetesine bomba atıldıktan sonra Osman YILDIRIM ile Alparslan ARSLAN'm buluştukları bardan ayrılması üzerine Tekin IRŞİ ve İsmail SAĞIR'm moralinin bozulduğunu, kendilerine ne olduğunu sorduğunda Osman YILDIRIM'ın bombanın patlaması halinde para akacağını, paranın içinde yüzeceklerini söylediğini, ancak şu ana kadar para görmediklerini, bu nedenle morallerinin bozulduğunu söylediklerini, Danıştay Saldırısı için Ankara'ya geldiklerinde İstanbul'da kalan Tekin IRŞİ'nin Alparslan ARSLAN'a mesaj çekerek para istediğini,Alparslan ARSLAN'm da kendisine 120 YTL vererek Tekin IRŞİ'ye bu parayı göndermesini istediğini, ancak hesap numarası olmadığı için bu parayı gönderemediğini ve parayı İsmail SAĞIR'a verdiğini beyan etmiştir. C.başsavcılığımızca tanık sıfatı ile alman 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle; Cumhuriyet gazetesi eyleminden sonra Alparslan ARSLAN'm kendisine İsmail SAĞIR'a verilmek üzere 200 YTL para verdiğini, Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN tarafından kendisine cezaevinde bir defa 200 YTL, bir defa da 100 YTL para yatırıldığını, neden kendisine para yatırdığım ise bilmediğini beyan etmiştir. Tekin IRŞİ Kollukta ahnan 20.05.2006 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ;

V*

4 *>,.%- *. *

Kendisine ait O 535 596 52 49 nolu telefondan, Alparslan ARSLAN'a ait 0532 671 34 39 telefona ;15 Mayıs 2006 günü saat 21.54'de gönderdiği; "Selam eleykum ablp paşan abi allah yaluz açık etsi. benim hakim bizame ismayile güderim" 16 Mayıs 2006 günü saat 4.42'de gönderdiği "0570 005785 Akbank Ferhat diye bir arkadaşın hesabı acil bekliyorum. Öğlene hazır olsun, Tekin" Yazılı kısa mesajların sorulması üzerine ; Kendisinin Alparslan ARSLAN'm cep telefonunu numarasını İsmail SAGIR'dan aldığını, 15.05.2006 günü Ankara'ya gitmek üzere ayrılan Avukat Alparslan ARSLAN'a "Selamım Aleyküm Alparslan Abi Benim Hakkımı Bir Zahmet İsmail Gönderin" şeklinde mesaj gönderdiğini, aynı gün gecesi saat 01.30 gibi "Tamam Nasıl Gönderelim" şeklinde cevap geldiğini, kendisinin de bardan arkadaşı olan Ferhat isimli şahsın Akbank' ta bulunan hesap numarasını yazarak gönderdiğini, İstanbul ilinde 2 defa Cumhuriyet Gazetesi binasına el bombası atılması eylemine katıldığı için kendisine para verilmesinin gerektiğini, ancak sadece 50 YTL para verildiğini, bu nedenle mesaj göndererek para istediğini, çünkü eylemden önce Osman YILDIRIM'm kendisine bu işin meyvelerini hem bu dünyada, hem de öbür dünya da yiyeceksin demiş olduğunu, ancak mesajda belirttiği hesaba da para yatırılmadığını beyan etmiştir. C.bavcılığımızca tanık sıfatı ile alının 13.08.2008 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle; Osman YILDIRIM'm Cumhuriyet gazetesi köşe yazarlarının domuzun başına türban çizilen karikatür yaparak inançlı insanları domuza benzettiklerini, bunlara bir mesaj göndermek gerektiğini, mesajı aldıktan sonra bir daha böyle bir şey yapamayacaklarını, eylemin mükafatı olacağını ve karşılığını alacaklarını söylediğini, kendisinin bu eylemi yapabileceğini söyleyerek mükafatının ne olduğunu sorduğunu, Osman YILDIRIM'm da herkesin 30.000 dolar alacağını söylediğini, bunun üzerine kendisinin işi kabul ettiğini, Kendisi olaydan dolayı tutuklandıktan yaklaşık altı ay kadar sonra hesabına 300 YTL para yatmış olduğunu, parayı kimin yatırdığını dair fişe baktığında parayı yatıranın Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN olduğunu anladığım, daha sonraki süreçte bugüne kadar İdris ARSLAN'm 4 ya da 5 defa para yatırdığını, her defasında 250-300 YTL arasında para yatırdığını, mahkemeye gidip gelirken aynı suçtan tutuklu bulunduğu diğer arkadaşlarıyla konuştuğunda İdris ARSLAN'm bütün arkadaşlara aynı şekilde paralar yatırdığım öğrendiğini, İdris ARSLAN'm neden para yatırdığını bilmediğini, bunu kimseye sorma imkanı da olmadığını, kendisine yatırılan bu paralan harcadığını, bunların dışında ailesinden başka para yatıran kimsenin olmadığını beyan etmiştir. İsmail SAĞIR Kollukta alman 20.05.2006 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ; Erhan TİMUROĞLU'nun bir iş nedeni ile kendisini birileri ile tanıştırmak istediğini söylediğini ve 3 Levent semtindeki Coco Star isimli bir barda Osman YILDIRIM ile tanıştırdığını, bu tanışma sırasında kendisini mahalleden tanıdığı Tekin IRŞİ isimli arkadaşının da olduğunu, Osman YILDIRIM burada birlikte bir iş yapacaklarını ve iyi para kazanacaklarını, adam başı yaklaşık olarak 25-30 milyar civarında para alacaklarını söylediğini, kendisi gibi diğer arkadaşlarının da teklifli kabul ettiklerini, aynı gece yani 10 Mayıs 2006 günü Osman YILDIRIM kendisine Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesine el bombası atacaklarını söylediğini, kendisinin de kabul ettiğini, eylemlerden sonra Avukat Alparslan ARSLAN'm Erhan TİMUROĞLU'na harçlık olarak 200 YTL kadar para bıraktığını, Erhan TİMUROĞLU'nun da bu paranın 150 YTL'sini kendisine verdiğini, Daha sonra Avukat Alparslan ARSLAN'm kendisinin telefonuna "hazır ol bu gün Ankara'ya gideceğiz" şeklinde mesaj attığını, daha sonra buluştuklarında Ankara'da bir iş olduğunu ve bu işin bir adamın öldürülmesi olduğunu , bu işi dört kişinin yapacağını, bu işin


karşılığında alacakları para ile bir daha çalışmalarına gerek kalmayacağım ve büyük paralar kazanacaklarını, ama bu işe Tekin IRŞİ'nin gelmeyeceğini söylediğini, Osman YILDIRIM'm ise Tekin IRŞİ'nin neden gelmeyeceğini sorduğunu, bunun üzerine Avukat Alparslan ARSLAN'm 50 kiloluk yükü kaldıramayacak insanın bizim yanımızda işi yoktur, Cumhuriyet Gazetesine atılan el bombasında pimi çekemediğini ve el bombasının pimini çekemeyen insanla işinin olmayacağını söylediğini, Ankara'ya gittiklerinde İstanbul'da kalan Tekin IRŞİ'nin Avukat Alparslan ARSLAN'a mesaj çekerek kendisine para gönderilmemesi durumunda Cumhuriyet Gazetesine yapılan eylemleri polise ihbar edeceğini söylediğini öğrendiğini, Avukat Alparslan ARSLAN'da kendisine 120 YTL para vererek Tekin IRŞİ'ye göndermesini istediğini, ancak kendisinin bu parayı yatırmadığını, Osman YILDIRIM'a göndermiş olduğu "Osman Abi Öğlenden Sonra Bizim Evi Polis Basmış Ne Yapacaz Sen Ne Zaman Geliyon Gel Durum Sakat Bana Para Lazım Ben Yol Alacam Ben İsmaiF'şeklindeki kısa mesajın sorulması üzerine ; Mesajı Osman YILDIRIM'dan para almak için çektiğini,ancak kendisine ulaşamadığını, Kendisinin Terör veya İslami örgüt üyesi olmadığını, maddi sıkıntılarından dolayı para kazanmak amacı ile bu işlere karıştığım beyan etmiştir. İsmail SAGIR'm yukarıda da kişisel durumunun açıklanması bölümünde yazılı Danıştay Saldırısı günü Rus asıllı Olga isimli hayat kadını ile yaptığı telefon görüşmesi,aynı zamanda hangi saikle bu eylemlere katıldığını göstermesi açısından da önemlidir. İsmail SAĞIR 17.05.2006 tarihinde saat 18:21'de kullanmış olduğu 05449519383 numaralı telefondan X Bayan tarafından kullanılan 05449217525 numaralı telefon ile yapmış olduğu görüşmede ; İsmail SAĞIR'm X bayan ile karşılıklı küfürlü şekilde konuştukları, karşıdaki bayan ile İsmail SAĞIR'ın dost hayatı yaşadığı, İsmail SAĞIR'ın "Bende çok, para var, arabam var. her şeyim var benim şimdi" diyerek birden bire maddi durumunun düzeldiğini söylediği, X Bayan'm "Birkaç tane şeker getirilmişin yanma" diye sorması üzerine İsmail'in "Getirsem mi ben çok içiyom, içtim varya, ben kemik gibi kaldım. Bir ay boyunca ben hap içtim. Şimdi çok zayıfladım, yemek yiyemedim. Şimdi sadece şey içiyorum. Kokainle cıgara." dediği, konuşmanın devammda İsmail'in "Dün gittim iki tane kız vardı yanımda gezdim. Kızlar koyum paramı yediler. En az 2 milyar, 3 milyar paramı yediler koyum" dediği, karşıdaki bayanın vize probleminden bahsetmelerinden sonra İsmail'in "Söz canım yanımda olsan her gün evine parada gönderirimde sen yanımda olmuyon a koyum." Dediği, X Bayan'm "Baksana gelince konuşuruz da, SEN BU PARAYI NERDE BULUYORSUN" diye sorması üzerine İsmail'in "HABERLERİ SEN HİÇ SEYRETMİYOMUSUN" dediği, X Bayan'm "Ne varmış" diye sorduğu, İsmail'in "HABERLERDE GÖRMEDİN Mİ" dediği, X Bayan'm "Yook" dediği, İsmail'in "NASIL GÖRMEDİN BENDE" dediği, X Bayan'm "Görmedim lan" demesi üzerine İsmail'in " Hı hı iyi bende CD'si var SANA GÖSTERİRİM o zaman. Sen ne yapıyon şimdi çarşıda mısın, evde misin" dediği tespit edilmiştir. Bu görüşmede kendisinin çok parası olduğunu, her gün uyuşturucu aldığını, başka hayat kadınlarına para yedirdiğini söyleyen İsmail SAĞIR'a Olga'nın parayı nereden bulduğunu sorması üzerine, İsmail SAĞIR'ın da haberleri seyredip seyretmediğini sorduğu, Danıştay Saldırısının olduğu gün haberlerde başka bir konunun dikkat çekmeyeceği açık olduğuna göre, İsmail SAĞIR'm parayı Danıştay saldırısı gibi tetikçi olarak girdiği eylemlerden kazandığını anlatmak istediği değerlendirilmiştir. Osman YILDIRIM Kollukta alman 20.05.2006 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ; Alparslan ARSLAN'm türban konusunda Cumhuriyet Gazetesine saldırı yapmayı teklif edip kendisinden adam bulmasını istediğini, kenisinin geçmişten bu yana yaptığı ve bu


yolu bir nevi kendisine meslek edindiği çek-senet tahsilatı işinde usule aykırı olarak Alparslan ARSLAN'm teklif ettiği bu eylemde bu usulde bir anlaşmalarının olmadığını,yani yapacakları iş karşılığında Alparslan ARSLAN ile herhangi bir şekilde para konuşmadıklarını, bombalama olayları ile ilgili bombalama olaylarının öncesinde,sırasmda veya sonrasında hiç kimseden maddi yardım ummadığını, vaad almadığını ve böyle bir beklenti içerisine girmediğini, söz konusu karikatürün mukaddes değerlere saldın olarak kabul ettiği eylemlerde yer alıp ALPARSLAN ARSLAN'ın gazeteye yönelik bombalama eylemleri için kendisinden istediği eleman temini konusunu bu nedenle üstlendiğini, eylemler gerçekleştirildikten birkaç gün sonra İsmail SAGIR'ın kendisine biz senin tanıştırdığın şahısla yani ALPARSLAN ARSLAN ile eylemleri kast ederek bir şeyler yaptık, bir şey görmedik diyerek maddi bir beklenti içerisinde olduğunu beyan ettiğini, kendisinin ise o sizin aranızdaki iştir kendiniz konuşun, beni ilgilendirmez, kendiniz halledin dediğini, daha sonra bu konuyu nasıl hallettiklerini bilmediğini, para yada bir başka menfaat sağlandığını duymadığım,bu eylemlerden dolayı ne kendisinin kimseden bir para aldığını ne de başkasına menfaat sağladığını söylemiş, Kendisine cep telefonu ve hattının mesajlar kısmının gelen kutusunda rehber kısmına "kadıkuy" olarak kayıtlı Alparslan ARSLAN'a ait 0 532 671 34 39 nolu telefondan gelen ; 05.05.2006 günü saat: 22.09'da "ne yaptın",05.05.2006 günü saat: 22.28'de "rahattamıyız her türlü", 05.05.2006 günü saat: 22.41'de "bitti mi",06.05.2006 günü saat:13.33'de "parayı ayarlayayım", 08.05.2006 günü saat: 19.38'de "küçük muhammetin notu çok önemli, onunla beraber bugün olsunlar" 09.05.2006 günü saat: 00.57'de "muhammetin notunu kesinlikle unutma, örtüyü ört", 09.05.2006 günü saat: 19.29'da "yarın parlanıyoruz. iş bu bugün mutlaka bitsin, allah'a emanet olun", 09.05.2006 günü saat: 19.37'de "tamam mı doktor, problem mi", 10.05.2006 günü saat: 03.01'de "promlem mi var söyle", 11.05.2006 günü saati 1.30'da "doktor neredesin, çocuklar nerede" şeklinde mesajların olduğu , Cumhuriyet gazetesi binasına yapılan eylemlerin tarih ve saatleri göz önünde bulundurulduğunda bu mesajların eylemlerle örtüştüğü konusunun sorulması üzerine ; bu konuda herhangi bir şekilde cevap vermek istemediğini, Kendisine yine cep telefonu ve hattının mesajlar kısmının gelen kutusunda rehber kısmına "kadıkuy" olarak kayıtlı Alparslan ARSLAN'a 'a ait 0 532 671 34 39 nolu telefondan gelen ; 05.05.2006 günü saat: 22.09'da "ne yaptın", 05.05.2006 günü saat: 22.28'de "rahattamıyız her türlü", 05.05.2006 günü saat: 22.41'de "bitti mi", 06.05.2006 günü saat:13.33'de "parayı ayarlayayım", 08.05.2006 günü saat: 19.38'de "küçük muhammetin notu çok önemli, onunla beraber bugün olsunlar" , 09.05.2006 günü saat: 00.57'de "muhammetin notunu kesinlikle unutma, örtüyü ört", 09.05.2006 günü saat: 19.29'da "yarın parlanıyoruz. iş bu bugün mutlaka bitsin, allah'a emanet olun", 09.05.2006 günü saat: 19.37'de "tamam mı doktor, problem mi", 10.05.2006 günü saat: 03.01'de "promlem mi var söyle", 11.05.2006 günü saati 1.30'da "doktor neredesin, çocuklar nerede" şeklinde mesajların olduğu, Cumhuriyet Gazetesi binasına yapılan eylemlerin tarih ve saatleri göz önünde bulundurulduğunda bu mesajların eylemlerle örtüştüğü konusunun sorulması üzerine ; bu konuda herhangi bir şekilde cevap vermek istemediğini, Kendisine 17.05.2006 günü saat 14.01'de Tekin İRSİ ile yaptığı ; Tekin : Efendim, Osman :Kimsin, Tekin : Kimi aramıştın, Osman : Mesaj çekmişsiniz, hesaba bir şey, Tekin : Doğrudur, çektim, o hesaba yatıracaklardı, Osman : Kim yatıracaktı, Tekin : Alpaslan abi, Osman :Kimin hesabına, Tekin : Orada yazıyor, ismi yazmışım oraya, Osman :Kapat, kapat, milletin işi var ha, şeklindeki görüşmenin sorulması üzerine, Tekin IRŞİ'nin Alparslan'ın kendisinin hesabına para yatıracağını söylemekte olduğunu, aralarında bu şekilde bir konuşma geçtiğini hatırladığını,

Kendisine 17.05.2006 günü saat 22.42'de Erhan TİMUROĞLU ile yaptığı: Erhan: Alo Abi Neredesin, Osman: Sen nerdesin, Erhan: İstanbul'dayız, Osman: Siz gitmediniz, Bahattin'in yanma, Erhan: Yok gitmedik, dedim sen gel, ondan sonra gideriz, Osman: Yahu git oraya, o diğer çocuk onun yanında kalsın, sen de git kendine evde kal, Erhan : Sen niye gelmeyecek misin İstanbul'a, Osman: Yahu ben sana ne diyorsam sen onu yap, Erhan: Ben diyorum sen gel öyle gidelim, Osman: Yahu Erhan sen beni ne yapacaksın, Erhan: Tamam ben oğlanı oraya mı götürüyüm, Osman: He onun yanma götür, Erhan: Bir şey yoktur öyle değil mi, Osman: Yahu bir şey yoktur, kimsenin tarafından bir şey yoktur, kendine rahat ol, Erhan: Tamam abi ben rahatım, Osman: Sen, Bahattin, o oğlan bir yere gidin, Bahattin'in 15 milyar alacağı var, siz gidin oraya, o dükkana, oraya gittiğinizde bana telefon açın, telefonu o şerefsizin kulağına verirsiniz, ben onunla konuşurum tamam mı, şeklindeki görüşmenin sorulması üzerine ; Bahattin ARAŞ'm bir şahıstan 15 milyar alacağı bulunduğunu, kendisine yardımcı olmasını ve parayı kurtarmasını istediğini, kendisinin de bu sebeple Erhan TİMUROĞLU'na İsmail SAĞIR ile birlikte Bahattin ARAS'ın yanma gidip İsmail SAĞIR 'm Bahattin'in yanında kalmasını ve üçünün birlikte Bahattin'in alacağını almak üzere şahsın yanma gitmelerini ve oradan da kendisine telefon açmalarını, telefonda borçlu olan şahısla kendisinin konuşacağını söylediğini, Kendisinin Sinan BERBEROĞLU'na gönderdiği 17.05.2006 günü saat:22.24'te tarihindeki; "selamün aleyküm hesap no:00 13 0 51. 8 yapı kredi bankası s.beyli şubesi 5.bin dolar yeterli allah senden razı olsun, allah'ın aslanları sonsuz." şeklindeki mesajın sorulması üzerine ; Mesaj gönderdiği Sinan BERBEROGLU'nun kendisi ile birlikte gözaltında olduğunu, kendisinden 2003 yılından 35.000 dolar alacağı bulunduğunuzu paradan sadece 5.000 dolarını istediğini, Kentbank'm sahiplerinden Mustafa SÖZER ve Kentbank genel müdürlerinden Sami ÇAKIR 'dan alacağı parayı Sinan BERBEROGLU'nun alıp kendisine vereceğini, bu paranın oradan kaynaklandığmı,daha önceden Sinan BERBEROĞLU'ndan 3-4 milyar lira kadar aldığmı,geri kalanını sözde pey der pey vereceğini söylediğini beyan etmiştir. C.başsavcılığımızca tanık sıfatı ile alınan 12/03/2008 tarihli ifadesinde özetle; 29.04.2006 tarihinden sonra Ümraniye semtinde Alparslan ARSLAN ile buluştuğunu, Alparslan ARSLAN'm kendisine "Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım. Ataşehir'de Migros'un tam önüne gel. Bir arkadaş gelip seni alacak" dediğini, bunun üzerine bir gün sonra akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros'un önüne gittiğini, kendisini buradan Alparslan ARSLAN'm arabasıyla ismini bilmediği bir şahsın aldığını, Ataşehir semtindeki Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede dubleks villalardan oluşan bir site içersindeki villaya gittiklerini, Alparslan ARSLAN'm bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM ile birlikte kendisinin tanımadığı 10-15 şahsın daha olduğunu, Muzaffer TEKİN'in burada 3 adet el bombası getirterek kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana beşyüz bin dolar para vereceğiz. Senin, attırdığın kişilere vereceğin paraya karışmayız." dediğini, kendisinin 2 iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir 1 tanesini de Alparslan ARSLAN'm alıp çantasına koyduğunu, Daha sonraki tarihlerde, ilk bombanın olaydan bir gün önce bir arkadaşının arabasıyla götürüp yerini gösterdiği Tekin İRSİ tarafından pimi çekilmeksizin atıldığını, Tekin İRSİ ye harçlık olarak kendisinin 50 YTL verdiğini, Tekin İRŞİ'ye el bombasını gece atmasını ve Alparslan ARSLAN istediği için de demir parmaklıklara türban asmasını söylediğini, ikinci bombayı Tekin İRŞİ'nin yer göstermesi ile İsmail SAĞIR'm attığını, İsmail SAĞIR'm el bombasını pimini çekerek attığını, ancak bombanın patlamadığını, bu olaydan sonra COCO Bar'da buluştuklarını, üçüncü bombanın atılmasından önce Alparslan ARSLAN ile


Üsküdar'da görüştüğünü, yapmaması için ısrar ettiğini, ancak kendisini dinlemediğini, Alparslan ARSLAN'm İsmail SAĞIR, Erhan TİMUROĞLU ve Tekin İRSİ ile birlikte gündüz vakti giderek kendisindeki bir adet el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine attığını, Kendisinin Danıştay saldırısına katılmadığını, bu konu hakkında bilgisi de olmadığını, sadece Alparslan ARSLAN'm olay hakkında üstü kapalı olarak bir şeyler anlattığını, kendisine Cumhuriyet Gazetesi saldırıları karşılığı vaat edilen beş yüz bin dolar paranın Ankara'da verileceğini düşündüğünden Ankara'ya geldiğini, ancak vaat edilen parayı da alamadığını, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarında, anlaştıkları şekilde kimse zarar görmediğinden az bir ceza alacağını bildiği, Muzaffer TEKİN tarafından kendisine Cumhuriyet Gazetesine el bombalan atılması karşılığında 500.000 Dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalannm Muzaffer TEKİN'in, Oktay YILDIRIM'm da bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde kendilerine verdiğini söylemediğini, kendisinin, katılmadığı Danıştay saldmsı olayı ile ilgili olarak haksız yere ceza aldığını, son duruşmada Avukat Mehmet ENER'in kendisi ile ilgili tevsii tahkikat talebinde bulunduğunu, tevsii tahkikat talebinin reddine karar verilmesi, kendisine de soru sorulmaması nedeni ile gerçekleri anlatamadığını, adaletin yerini bulması için şimdi gerçekleri anlattığını beyan etmiştir. Süleyman ESEN C.başsavcılığımızca tanık sıfatı ile alınan 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle ; Alparslan ARSLAN'm bu cinayeti baş örtüsü ve türban için yaptığına inanmadığını beyan etmiştir. Alparslan ARSLAN Kollukta alınan 20.05.2006 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ; Kendisinin Danıştay 2. Daire Başkan ve üyelerini hedef almasındaki etkenin bu dairenin başörtüsü ile verdiği karar olduğunu, bu eylemi bir daha benzer kararlan vermelerine engel olmak için gerçekleştirdiğini, Kendisine, Tekin İRŞİ'ye 16 MAYIS 2006 GÜNÜ SAAT 01:14'DE gönderdiği "Tamam Nasıl Gönderelim" şeklindeki mesajın sorulması üzerine ; Bu mesajı gönderdiği kişinin muhtemelen Tekin İRSİ olduğunu, kendisinden para istediğini, ona cevap verdiğini beyan etmiştir. C.başsavcılığımızca tanık sıfatı ile alman ifadesinde özetle ; Osman YILDIRIM'm ifadesinin aksine, Cumhuriyet Gazetesi Saldınlanndan dolayı 500.000 Dolar para almacağıyla ilgili bir şey söylemediğini, yine bu kişinin ifadesinin aksine, bazı icralık işlerin tahsilatına birlikte gitmediklerini, Danıştay Saldmsı ve Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması olaylan hakkında açıklamada bulunmak istemediğini beyan etmiştir. İsmail SAĞIR ise Alparslan ARSLAN'm kendisinin telefonuna ; "hazır ol bu gün Ankara'ya gideceğiz" şeklinde mesaj attığını, daha sonra buluştuklannda Ankara'da bir iş olduğunu ve bu işin bir adamın öldürülmesi olduğunu, bu işi dört kişinin yapacağını, bu işin karşılığında alacaklan para ile bir daha çalışmalanna gerek kalmayacağını ve büyük paralar kazanacaklannı..." Ayrıca , Alparslan ARSLAN'ın bu eylemlerden sonra kendisinin çok önemli yerlere geleceğini, kendisi ile birlikte önemli yerlerde bulunacaklarını söçyleyerek kendilerini motive ettiğini beyan etmiştir. "i

Özetlenen birbirine uygun beyanlar ve beyanları destekler telefon görüşmelerinden Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, Tekin İRSİ ve İsmail SAĞIR'ın münhasıran maddi çıkar vaadi ve beklentisi için eylemlere katıldıklarının açıkça anlaşıldığı,Alparslan ARSLAN'ın ise kendisine verilen görev ve görevi yerine getirmesi ile önemli yerlere geleceği, çalışmasına gerek kalmayacağı şekilde maddi rahata kavuşacağı vaadi ile eylemlere katıldığı anlaşılmaktadır. İDRİS ARSLAN'IN TUTUKLU SANIKLARA PARA YATIRMASI VE HESAP HAREKETLERİ KONUSU ; Danıştay Saldırısı sanıklarının tutuklu bulundukları Ankara Sincan F Tipi Cezaevi Kayıtları temin edilmiştir. Kayıtların incelenmesinde ; Alparslan ARSLAN'ın babası İdris ARSLAN'ın tutuklu sanıklar İsmail SAĞIR, Tekin İRSİ ve Erhan TİMUROĞLU'na değişik tarihlerde ve özellikle Danıştay Saldırısı Davasının duruşma tarihlerinden önce değişik miktarlarda para yatırdığı tespit edilmiştir. Ergenekon Terör örgütü soruşturması kapsamında görevlendirilen Yeminli Mali Murakıplar tarafından hazırlanan 04.06.2008 tarih ve R3 ve R-6 sayılı raporda; Raporda , ilgili şahısların gelir durumu, banka hesaplarının ortalama hareket büyüklüğü, maaş ve diğer düzenli gelirleri ile ekonomik hayatın doğal seyri çerçevesinde olağan görülmeyen işlem ve hareketlerin rapora konu edildiği belirtilerek, Danıştay saldırısı faili Alparslan ARSLAN'ın babası İdris ARSLAN'ın banka hesabında 21.11.2006'dan itibaren önemli artış tespit edildiği, şahsın Bank Asya Üsküdar Şubesi nezdindeki katılım hesabına dört seferde toplam 22.200 EURO para girişi olduğu, para girişlerinin şahsın banka hesabına nakden para yatırmasıyla gerçekleştiği,şahsm hesabında vadeli olarak 20.414 EUR bulunduğu, Danıştay saldırısı faili Alparslan ARSLAN'ın annesi Hatice (Porsor) ARSLAN'ın da Bank Asya Üsküdar Şubesi nezdinde hesabı bulunduğu, Hatice ARSLAN'ın banka hesabında ise 04.09.2006 tarihinden itibaren önemli varlık artışı tespit edildiği, şahsın katılım hesabına üç seferde toplam 30.000 USD ve 10.000 EUR para girişi olduğu, para girişlerinin şahsın banka hesabına nakden para yatırmasıyla gerçekleştiği, şahsın hesabında vadeli olarak 26.745 USD ve 7.067 EUR bulunduğu, Danıştay saldırısının akabinde ve olaya ilişkin dava sürecinde saldın faili Alparslan ARSLAN'ın anne ve babasının banka hesaplarındaki artış tutarının ise toplam olarak 32.200 EUR ve 30.000 USD olduğu, 1 USD=1,25 YTL ve 1 EUR=1,95 YTL kurları dikkate alınarak hesaplama yapıldığında toplam para girişi tutarının 100.290 YTL'ye karşılık geldiği, Danıştay saldırısı sanığı Osman YILDIRIM'm akrabası Muhsin YILDIRIM'm İş Bankası Pmarhisar Şubesi nezdindeki hesaplarında 26.04.2007'den itibaren dikkat çekici artış görüldüğü, şahsın hesaplarına 26.04.2007'de 2.500 YTL, 06.10.2007'de 3.500 YTL, 07.01.2008'de 4.688 YTL ve 17.01.2008'de 2.689 YTL yatırıldığı, diğer taraftan şahsın Ziraat Bankası nezdindeki hesabına ise 04.09.2006 tarihinde 5.000 YTL yatırıldığı, Osman YILDIRIM'm akrabası Mehmet YILDIRIM'm Ziraat Bankası nezdindeki hesabına 14.01.2008'de 8.000 YTL Tik para girişi olmasının dikkat çekici bulunduğu, para girişlerinin şahsın banka hesabına nakden para yatırmasıyla gerçekleştiği,

Danıştay saldırısı sanığı İlhan PARLAK'm Ziraat Bankası nezdindeki hesabında 27.11.2007'de 40.000 YTL, 31.12.2007'de 101.050 YTL ve 08.01.2008'de 72.502 YTL varlık artışı görüldüğü, 08.01.2008 tarihli varlık artışı Alparslan ARSLAN ve Osman YILDIRIM'm yakınlarına ait hesaplardaki varlık artışıyla paralellik arz ettiği, para girişlerinin şahsın banka hesabına nakden para yatırmasıyla gerçekleştiği,

           Danıştay saldırısı  faili  Alparslan ARSLAN'ın anne ve babası  idris ve Hatice ARSLAN'ın banka hesabındaki artışlar ile Danıştay salsırısı sanığı Osman YILDIRIM'ın

akrabalarının banka hesabındaki artışlar tarih bazında incelenip Danıştay saldırısının dava ve duruşma süreci dikkate alındığında, 04.09.2006 ve 07.01.2008 tarihlerinde her iki sanığın yakınları ile İlhan PARLAK'm hesaplarına para girişi olmasının dikkat çekici bulunduğu belirtilmiştir. Emekli maaşı ile geçinen, Danıştay saldırısından önce hesaplannda dikkat çekecek bir hareket olmayan , Danıştay eyleminden sonra ise hesaplannda elden nakti olarak yatınlan paralar ile önemli artışlar olduğu tespit edilen Alparslan ARSLAN'm yakmlannm banka hesaplanndaki bu artışlar dikkat çekicidir. İdris ARSLAN'm banka hesabındaki bu artışlar ile , süreç içerisinde birbirine tamamen zıt beyanlannm paralel seyrettiği değerlendirmeye esas bir durum olarak Mahkemenin dikkatine sunulmuştur. İdris ARSLAN'm , Alparslan ARSLAN'm ismini vermesi ile soruşturmaya dahil edilen , bu nedenle de Alparslan ARSLAN ile arasında husumet oluşan Süleyman ESEN dahil olmak üzere , kendi oğlu Alparslan ARSLAN dışındaki diğer sanıklara talepleri olmadan para göndermesi de değerlendirmeye esas bir durum olarak Mahkemenin dikkatine sunulmuştur. ARAÇ SUÇLAR OLARAK KABUL EDİLEN CUMHURİYET GAZETESİ VE DANIŞTAY SALDIRILARI EYLEMLERİ İLE AMAÇLANAN AMAÇ SUÇLARA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR.

İFADELER Erhan TİMUROĞLU ifadesinde; Yargılanma sürecinde Alparslan ARSLAN'm " Biz yakında çıkacağız, fazla kalmayacağız, hepimiz çıkacağız" dediğini duyduğunu, ancak nasıl çıkacaklanm söylemediğini beyan etmiştir. İsmail SAĞIR ifadesinde ; Alparslan ARSLAN'm bu eylemlerden sonra kendisinin çok önemli yerlere geleceğini, birlikte önemli yerlerde bulunacaklanm söyleyerek kendilerini motive ettiğini, Yargılama sürecinde mahkeme nezarethanelerinde bulunduklan zamanlarda Alparslan ARSLAN'm Süleyman ESEN'e "Senin hakkında yalan söylediğim için pişmanım, o gün neden böyle bir şey söylediğimi bilmiyorum, keşke senin için böyle bir şey söylemeseydim, hakkını helal et" dediğini, aynca " Bu yargılamanın önemli olmadığmı,zaten hepsinin kısa zamanda çıkacaklanm " söylediğini, ancak neye dayanarak böyle bir şey söylediği hakkında fikir sahibi olmadığını beyan etmiştir. Gizli tanık ifadesinde ; Alparslan ARSLAN'm kendisine "Yönetim Değişecek Dört Beş Yıl Sonra Devlet Temizlik Yapacak" şeklinde beyanlarda bulunduğunu beyan etmiştir. Mehmet Zekeriya OZTÜRK'ün ifadesi; 2003 Mayıs ayında Ulusal Kanal Danışmanı ve Özel Haberler Müdürü olarak göreve başladığını, bir süre sonra Aydınlık Dergisine yazı yazmaya başladığını, Doğu PERİNÇEK'in partinin üst yönetim kadrosunda olmasını istediğini, Doğu PERİNÇEK'in danışmanlığını

v/fİ) x»>" V?'

yaptığım, Doğu PERINÇEK'in son dönemlerde Atatürkçü Düşünce Derneklerinden beslendiğini, kamuoyunun Doğu PERINÇEK'in iyi bir istihbarat ve hatta askeri kanaldan beslendiğini düşündüğünü, ancak Doğu PERINÇEK'in daha çok Rusya ve Çin istihbaratıyla yakın bilgi alışverişi içerisinde olduğunu, onlar tarafından yönlendirildiğini, ayrıca Alman ve İngiliz istihbaratlanyla da diyaloglarının olduğunu, bu kanaatini oluşturan faktörün partide görevli olduğu süreç içerisindeki elde ettiği izlenimlerinden olduğunu, Doğu PERINÇEK ve lider grubunun kendileri için mecliste birkaç sandalye aradığını, bu nedenle mevcut siyasi yapının dağılmasını, kurulacak yeni siyasi yapı içinde kendilerine yer edinmek istediklerini, bu nedenle 2003 yılından itibaren partinin bir askeri darbeyi dört gözle bekler duruma geldiğini, İP ve Doğu PERİNCEK'in, mevcut illegal örgüt orijinli alt yapı kadrolanyla bir eylem yaptırılabileceğini, planlayabileceğim veya plan ve eyleme destek verebileceğini, Avukat Alparslan ARSLAN'ın siyasi görüşünün Doğu PERİNCEK'in son dönem politik açılımlarına ters düşmemekte olup Alparslan ASLAN ve benzeri şahısların PERİNÇEK için profilleri ve eylemsel yapılarının tercih sebebi olduğunu, Doğu PERİNCEK'in istek ve amaçlanna ulaşmak için her yolu deneyebilecek bir yapıda olduğunu, VKGBH'nin 2004 Haziran veya Temmuz ayları içerisinde Maltepe'deki baraka bir depo ve bahçesinde gerçekleştirmiş olduğu buluşmada Hüseyin GÖRÜM adlı şahsın çevresine topladığı 4-5 kişilik yaşları 20-25 arası olan gençlerle konuştuğunu, bu gurubun yanından geçerken Hüseyin GÖRÜM'ün bu gençlere hitaben kendisine duyurarak "komutanda sizin eğitiminizi verecek" dediğini, kendisine "ne eğitimiymiş bu" dediğinde cevaben "ne olacak komutan sen daha iyi bilirsin asker olan ben değilim sensin" dediğini, kendisine "bu eğitim nerede verilecek" diye sorduğunda ise "yerimiz var hazır Düzce'de" diye karşılık verdiğini, devamında "asker yetiştireceğiz, silahımız her şeyimiz de var" dediğini, Danıştay eylemine katılıp Danıştay Üyelerine ateş eden Avukat Alparslan ARSLAN'ı çok emin olmamakla beraber VKGBH'nin bir toplantısında ve VKGBH'nin İstanbul Maltepe'deki yerinde bir defa gördüğünü hatırladığını, Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan ARSLAN'ın siyasi görünüşünün medyada ve kendi beyanlarında yansıttığı gibi olmadığını, VKGBH Derneğinin karşılaştığı ilk günden beri bir dernek olmaktan çok organize suç örgütü gibi göründüğünü, Danıştay eylemine katılıp Danıştay üyelerine ateş eden Avukat Alpaslan ARSLAN'ı çok emin olmamakla beraber VKGBH'nin bir toplantısında gördüğünü, şahsı isim olarak hatırlayamadığını ancak buluşmalarda bir avukattan bahsedildiğini, hatta bahsedilen bu avukatın bahçenin önündeki yolun kenarında duran bir köpeğe gidip tekme attığını kendisinin de "kim bu diye yanındakilere sorduğunu, "bizim avukat" şeklinde cevap aldığını, Hüseyin GÖRÜM'ün kendisinden askeri eğitim vermesini istemiş olması ve "silahımız her şeyimiz var" demesinden,Danıştay saldırısıyla ilgili olarak bu insanların silah temin etme ve yönlendirme anlamında Alparslan ARSLAN'ı etkilemiş olabileceklerini düşündüğünü beyan etmiştir. ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN YAPISI İddianamenin ilgili bölümlerinde ayrıntısı ile açıklanmakla birlikte özetle ; Ergenekon Terör Örgütünün kendisine bağlı "Sivil Unsurların" kurulması ve örgütlenmesi amacı ile hazırladığı "Lobi" adı verilen gizli-örgütsel çalışması uyarınca kurulan Ergenekon Terör Örgütüne bağlı "Lobi Yapılanmasının kararı" ve bu yapılanmanın Sivil Toplum Kuruluşları alanındaki faaliyet şekil ve esaslarını belirlemek için hazırladığı

  • *\&\

"Dinamik" adı verilen örgüt dokümanında gösterilen "Kuvayı Milliye Cephesi gibi Milli Mücadele yıllarında kurulan örgütlerin günümüzde yeniden kurulması ve faaliyete geçirilmesi uygun görülmüştür" hedefinin uygulamaya konulması amacı ile Kuvayı Milliye,VKGB ve birçok sivil toplum kuruluşunun kurdurulduğu, "Lobi" adı verilen örgüt belgesinde "Eleman Profili" alt başlığında yazılı "....gereğinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmamalıdır, özellikle sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir...." hedefine uygun olarak bu örgütlere eleman kazandınldığı, "Hedef alt başlığında yazılı " ....mafya grupları tümüyle yeniden gözden geçirilmeli, deneyimli mevcut grupların karşısında yeni ve güçlü bir grup oluşturularak, denetim, ve kontrol altına alınmaları sağlanmalıdır" ve "Finans" alt başlığında yazılı " Lobi'nin faaliyetlerinin finansı başlangıç noktasında Ergenekon tarafından karşılanmalıdır. Ancak, organizasyon ilk ticari şirketini kurup faaliyete geçirmesinin ardından fınansal desteğe son verilmeli ve örgütün kendisine finans kaynaklan oluşturması sağlanmalıdır" hedefine uygun olarak örgüte kazandırılan elemanların profillerinden de yararlanılıp mafya tarzı faaliyetlerle örgüte gelir temin edildiği, Yine "Amaç" alt başlığında yazılı "..bu çalışma ile hayata geçirilmesi plânlanarak önerilen "Lobi" göstereceği faaliyetler ile yukarıda işaret edilen alanlarda çok daha kolay ve sağlıklı istihbarat toplayabilecek ve değerlendirme ile analizini gerçekleştirecektir. Kontra senaryolar üretebilecek, etkinlikler tasarlayarak uygulamaya koyacak..., ...işlev ve misyonunu tamamlamış çeşitli işçi sendikalarının, sivil toplum örgütlerinin etkilenmeleri sağlanarak, mevcut sendikaların tepkisel ve kitlesel eylemleri, endirekt metodlarla yönlendirilmesi sağlanacak " hedefine uygun olarak örgüte kazandırılan elemanlar aracılığı ile örgüt amaçlan doğrultusunda istihbarat toplandığı, Legal faaliyetler çerçevesinde sivil demokratik tepki görüntüsü ve kamuoyu oluşturmak amacı ile yönetim aleyhine olan sivil toplum hareketlerinin organize edildiği veya içerisinde yer alındığı, İllegal faaliyetler kapsamında ise yukanda sayılanlardan ayn olarak örgütün amaç ve ilkelerine aykm davrandıklanm düşündükleri yönetimi askeri bir müdahalenin sağlanmasını temin edip hukuk dışı yoldan yönetimden uzaklaştırabilmek için askerlerin emir komuta zinciri dışında hareket etmeye teşvik edildiği, yine bu amaçla kamuoyunda askeri bir müdahalenin haklılığı temin amacı ile de ülkede kanşıklık veya silahlı bir halk ayaklanmasına neden olabilecek derecede tepki çekip, yönetim zafiyeti oluşturacak provakatif terör eylemleri organize edildiği, anlaşılmaktadır. Yukandan itibaren açıklanan tüm deliller ile Ergenekon Terör Örgütü yönetici ve üyeleri ile, bu kişilerin ilişki içerisinde bulunduğu VKGB ile bağlantısı duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkan Alparslan ARSLAN'm söz konusu eylemleri, Erhan TİMUROĞLU, İsmail SAĞIR ve Osman YILDIRIM'm kendisinden duyarak aktardıklan ; "Yönetim Değişecek Dört Beş Yıl Sonra Devlet Temizlik Yapacak" , "Biz yakında çıkacağız, fazla kalmayacağız, hepimiz çıkacağız" , " Bu eylemlerden sonra çok önemli yerlere geleceğiz" , " Bu yargılama önemli değil , zaten hepimiz kısa zamanda çıkacağız " sözlerinden anlaşılacağı gibi, Ergenekon Terör Örgütünün kendisine verdiği görev üzerine, ülkede kanşıklık veya silahlı bir halk ayaklanmasına neden olabilecek derecede tepki çekip, örgütün amaç ve ilkelerine aykm davrandıklanm düşündükleri yönetimi zafiyet içerisine sokacak, bu yolla kamuoyunda askeri bir müdahalenin haklılığı temin amacı ile askerlerin emir komuta zinciri dışında hareket etmesine teşvik edilecek planın bir parçası olduğunu bilerek, kendisine vadedildiği veya inandmldığı gibi beklenen amaç gerçekleştiğinde önemli yerlere geleceği, çalışmalarına ihtiyaç kalmayacak derecede maddi rahata kavuşacağı beklentisi içerisinde gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.


Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün yukarıda da yazılı ; "... Doğu PERİNÇEK ve lider grubunun kendileri için mecliste birkaç sandalye aradığını, bu nedenle mevcut siyasi yapının dağılmasını, kurulacak yeni siyasi yapı içinde kendilerine yer edinmek istediklerini, bu nedenle 2003 yılından itibaren partinin bir askeri darbeyi dört gözle bekler duruma geldiğini, İP ve Doğu PERINCEK'in, mevcut illegal örgüt orijinli alt yapı kadrolanyla bir eylem yaptırılabileceğini, planlayabileceğim veya plan ve eyleme destek verebileceğini, Avukat Alparslan ARSLAN'm siyasi görüşünün Doğu PERINCEK'in son dönem politik açılımlanna ters düşmemekte olup Alparslan ASLAN ve benzeri şahıslann PERİNÇEK için profilleri ve eylemsel yapılanmn tercih sebebi olduğunu, Doğu PERİNÇEK'in istek ve amaçlanna ulaşmak için her yolu deneyebilecek bir yapıda olduğunu, Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan ARSLAN'm siyasi görüşünün medyada ve kendi beyanlannda yansıttığı gibi olmadığını..." şeklindeki beyanlan da bu değerlendirmeyi destekler niteliktedir. Soruşturma kapsamında İşçi Partisi binasında yapılan aramada el konulan bilgisayarlann incelemesinde Yargıtay binası ile ilgili bir eylem için hazırlanmış kroki çıkması, yine Ulusal Kanal İzmir temsilcisi Hayati ÖZCAN'm ev ve iş yerinde ele geçirilen CD'lerde İzmir ilinde bulunan Askeri NATO tesislerine bir eylem hazırlığına ilişkin, eylemin gerçekleştirilebilmesi için gerekli bütün istihbari bilgilerin ve talimatlann bulunması örgütün bu tarz eylemlere devam edebileceğini göstermektedir. Ergenekon Terör Örgütünün ana dokümanı olan Ergenekon Belgesinin , Eleman ve Organizasyon alt başlığı altında ; Örgüt için ne denli yararlı olursa olsun, kamuoyunda imajı zedelenmiş bir elemanı örgüt içinde tutmak ve korumaya yönelmek çok sakıncalıdır" yazılıdır. Alparslan ARSLAN'm buna uygun şekilde açık olarak sahiplenilmediği, ancak konuşmaması için de kontrol altında tutulmasına devam edildiği , bunun da şahsın ailesi ve şahsa uygulanmış bir takım psikolojik hareketlerle sağlandığı değerlendirilmektedir. ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ÜLKEDE ASKERİ BİR MÜDAHALENİN TEMİNİ İÇİN YAPMIŞ OLDUĞU FAALİYETLER; Bu konu iddianamenin ayrı bir bölümünde açıklandığından aynca burada tekrar edilmeyecektir. BASINDA DANIŞTAY SALDIRISI HAKKINDAKİ HABER VE YAZILAR Açık kaynaklardan elde edilen Danıştay Saldınsı hakkındaki bazı haber ve yazılar aşağıya alınmıştır. 18 Mayıs 2006 tarihli MİLLİYET Gazetesi olayı 'LAİKLİĞE KURŞUN' manşeti ile duyurmuştur. Gazete Danıştay Saldınsmı gerçekleştiren Av. Alparslan ASLAN'm dindar ve ülkücü olduğunu belirterek "Allahm askeriyiz" diye bağmp ateş ettiği, babasının "Namazında niyazmdadır" açıklamalanna yer vermiştir. 20. sayfasında ise "Danıştay ile hükümet bugüne nasıl geldi?" başlıklı haberle Danıştay Başkanlığı ve Hükümetin bir kavga içinde olduklan anlatılmıştır. 18 Mayıs 2006 tarihli HÜRRİYET Gazetesi olayı 'KAŞIYA KAŞIYA' manşeti ile duyurmuştur. Gazete türbanın her fırsatta toplumun gündemine sokulduğunu, Danıştay'ın türbanla ilgili aldığı bir karardan sonra hedef gösterildiği belirtilerek, saldırganın "Allahm askeriyim" diyerek ateş açtığı ve "türbanın cezasını verdim" dediğini yazarak, "Danıştay'ı suçlamıştı" başlığı ile Başbakan'ın Danıştay'ı hedef gösterdiği izlenimini vermiştir.


18 Mayıs 2006 tarihli RADİKAL Gazetesi olayı 'YARGIYA TURK-ISLAM SENTEZCİ SALDIRI' manşeti ile duyurmuştur. Gazete manşetin altında "Saldın rejimin temeline" ve "Çörtoğlu : En yetkililer saldırıya cesaret verdi" başlıklarını kullanmıştır. 18 Mayıs 2006 tarihli CUMHURİYET Gazetesi olayı 'BU KEZ DE AYNI EL' manşeti ile duyurmuştur. Gazetede "Tehlikenin Farkında mısınız?" ve "Danıştay hükümeti suçladı: Yetkililer cesaret verdi, Hükümete tavır" şeklinde başlıklar atılarak saldırılardan hükümetin sorumlu olduğu izlenimini vermiştir. 18 Mayıs 2006 tarihli GÜNEŞ Gazetesi olayı "O ÜYELER VURULDU" manşeti ile duyurmuştur. Gazetede manşetin altında "Türban hakkındaki kararlarından dolayı yobazların diş bilediği, dinci Vakit'in de hedef gösterdiği 5 Danıştay üyesi suikaste uğradı" yazılarına yer verilmiştir. 18 Mayıs 2006 tarihli POSTA Gazetesi olayı "TÜRKİYE'YE KURŞUN" manşeti ile duyurmuştur. Gazetede Alparslan ARSLAN'm Türk-İslam sentezci olduğuna vurgu yapılarak "Allahm askeriyiz, türban yüzünden cezalandırılacaksınız, Allahm gazabı üzerinize olsun" şeklinde bağırdığı yazılmıştır. 18 Mayıs 2006 tarihli TAKVİM Gazetesi olayı "LAİK CUMHURİYETE SAVAŞ AÇTILAR" manşeti ile duyurmuştur. Gazetede saldırgan Alparslan ARSLAN "mürteci, aşın dinci" olarak tanımlanmıştır. 19 Mayıs 2006 tarihli AKŞAM Gazetesi "ÖFKE" manşeti ile çıkmıştır. Gazetede ÖFKE manşeti ile verilen haberde "Yüksek Yargı temsilcileri, hukukçular, rektörler ve onbinlerce kişinin Anıtkabir'e akın ettiği, cenaze törenine katılan Çevre Bakanı'nm Polis kaskıyla kaçmldığı haberlerine yer verilmiştir. 19 Mayıs 2006 tarihli CUMHURİYET Gazetesi "HÜKÜMETE ÖFKE" manşeti ile çıkmıştır. Akşam gazetesinin 20 Mayıs 2006 tarihli nüshasının ilk sayfasında Hilmi ÖZKÖK'ün fotoğrafının yanında "Protestolara destek verdi" başlığının yer aldığı anlaşılmıştır. Dokuz Sütun gazetesinin 20 Mayıs 2006 tarihli nüshasında "TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ" manşetinin yer aldığı, manşetin hemen altında Genelkurmay Başkanı Org. Özkök, "Saldırının, tamamen gerici, terörist ve silahlı bir eylem" olduğunu belirterek "Bu eylemi gerek yapanlan, gerekse bu eylemi yapan kişiyi yaratan zihniyeti tamamen kınıyoruz" dedi yazdığı tespit edilmiştir. Güneş gazetesinin 20 Mayıs 2006 tarihli nüshasında "PAŞADAN TARİHİ ÇAĞRI" manşetinin yer aldığı, manşetin hemen altında Org. Özkök Danıştay saldmsma halkın gösterdiği tepki için "Daimilik kazanmalı" dedi yazdığı, tespit edilmiştir. Radikal gazetesinin 20 Mayıs 2006 tarihli nüshasının ilk sayfasında 'Bir günle kalmasın" yazısının yer aldığı, yazısının hemen altında Özkök: Tepki devam etmeli yazısının yer aldığı,tespit edilmiştir. Sabah gazetesinin 20 Mayıs 2006 tarihli nüshasında Alparslan ARSLAN ile ilgili olarak Ankara'nın bütün kimyasını bozdu manşetinin yer aldığı, manşetin altında Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK'ün fotoğrafının altında REAKSİYON SÜRMELİ yazısının yer aldığı, Vatan gazetesinin 20 Mayıs 2006 tarihli nüshasında "Halkın tepkisi devamlı olmalı" manşetinin yer aldığı, manşetin altında Özkök "Danıştay saldmsma halkın tepkisi ümit verici ama devamlılık göstermeli" dedi yazdığı,tespit edilmiştir. 18 Mayıs 2006 tarihli KENT HABER isimli internet sitesinde "MUHTIRA GİBİ" Başlığı altındaki haberde ; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER'in özetle "Danıştay'a yapılan saldınnm aslında laik Cumhuriyet'e yapıldığını, saldınya neden olanlann tutum ve davranışlannı yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini" belirtip, "Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak, için boşaltıp demokrasiyi, dolayısıyla devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir, Türkiye Devleti, laik, demokratik bir Cumhuriyet'tir. Laikliği çeşitli r JLze**——— s? 4661 » "--* Jr3r^m- \ X

biçimlerde yorumlayarak, içini boşaltıp demokrasiyi, dolayısıyla devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti, yöneltilen tehditler ve saldırılar karşısında kendisini koruyacak kurum ve kuruluşları ile dimdik ayaktadır ve sonsuza kadar da öyle kalacaktır. Bundan kimse kuşku duymamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, laik ve demokratik ilkelere bağlı kalarak, sağduyulu yaklaşımlarla, ülkeyi karanlığa sürüklemek isteyenlere hak ettikleri yanıtı verecektir. Aydınlık Türkiye'yi kimse yolundan döndüremeyecektir. Cumhuriyet'in temel değerlerine ve anayasal ilkelere inanmayanların, aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı içine sindiremeyenlerin, ülkenin geleceğine ilişkin art niyet besleyenlerin, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne ve kurumlarına yönelik saldırıları, ulusumuzu ve devletimizi yıldıramayacaktır." şeklinde olduğu belirtilen açıklamasına yer verilmiştir. Soruşturma kapsamında Muzaffer TEKİN, Veli KÜÇÜK gibi isimlerin geçmeye başlaması üzerine Doğu PERINÇEK'in kendi basın yayın organlannda saldırının Ulusalcı kesim ile ilgisinin olmadığına dair dezenformasyon amaçlı haberler yaptırdığının soruşturma evrakına da ekli yayınlardan tespit edilmiştir. Ergenekon Terör Örgütünün yöneticilerinden olduğu kendisine ait bölümde ayrıntısı ile anlatılan Doğu PERİNÇEK; 25 Mayıs 2006 tarihinde İP İstanbul İl Merkezinde basın toplantısı düzenleyerek yaptığı açıklamalarda özetle ; "Soruşturma ekibi, kamuoyunu, suçun merkezinde bulunan ABD'nin ve Cumhuriyet yıkıcısı iktidar sahiplerinin çıkarları doğrultusunda yönlendirme gayretindedir. Böylece Cumhuriyete, vatana ve millete karşı ağır suçların içine batmaktadır. Bu ekip, Fethullah cemaati üzerinden Süper NATO bağlantılıdır." ,"Daha cinayetten altı saat sonra, ABD Büyükelçisi, emekli bir büyükelçimize, "Ulusalcıların" hedef alınacağını açıkça belirtti." , "Soruşturmanın ilk gününden beri Süper NATO güdümlü basma yalan haberler veriliyor. MİT kameralarıyla çekilmiş, en küçük benzerliği olmayan görüntüler, Mehmet Perinçek diye yayınlanıyor. Ulusal Haber diye ne idüğü belirsiz bir basın kuruluşu icat edilmiş, onun üzerinden Ulusal Kanal, İşçi Partisi, Doğu Perinçek, "Danıştay'a saldıran karanlık çete"nin içine konmuştur. Bütün bunlar, SüperNATO güdümlülerin suç kanıtlan dosyasındadır.", "Milletimize söz veriyoruz. Süper NATO merkezlerinin emrinde, Danıştay saldırısını saptıranlar, Yüce Divan'da ve Cumhuriyet mahkemelerinde kesinlikle yargılanacaklar ve işledikleri suçların cezalarını göreceklerdir." 26 Mayıs 2006 tarihinde İP İstanbul İl Merkezinde basın toplantısı düzenleyerek yaptığı açıklamada özetle ; "Alparslan Arslan ekibi MOSSAD tarafından Bulgaristan'da eğitildi.", "Danıştay baskınını gerçekleştiren Alparslan Arslan ve ekibi, Bulgaristan'da faaliyet gösteren MOSSAD destekli Alpiras adlı firma tesislerinde özel eğitim gördüler. Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi'nin, Askeri İstihbarat'm ve MİT'in elindeki bu bilgi, Fethullah tarikatının güvenliğini tehdit ettiği için değerlendirme dışı tutuluyor." ,"MOSSAD'm eğittiği ekibin Türkiye'de Gonca Bahar kimliğini taşıyan bir kadınla ilişkili oldukları ve hesaplarına 4 trilyon Lira para yatırıldığı da biliniyor." , "Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat değerlendirme verilerine göre, Danıştay baskınını gerçekleştiren suç örgütü hakkında izleme bilgileri var. Buna rağmen ne MİT, ne Emniyet, MOSSAD tarafından eğitilen Süper NATO'nun suç örgütüne karşı gerekli tedbirleri almadı ve saldırıyı önlemek için herhangi bir uygulamada bulunmadı." /'Danıştay'da silahlı bir eylem yapılacağı, olaydan önce Hükümete bildirildi. Hükümet, bu istihbarata rağmen, önleyici plan ve uygulama talimatı vermedi; olayların gerçekleşmesini bekledi.", "Bugün Hürriyet gazetesinde yayınlanan haberde de belirtildiği üzere, Emniyetteki sorgu ekibi, sorguladıkları Alparslan Arslan'm önüne bir suç örgütü şeması koyuyorlar. Şema, iki örgütü hedef alıyor: İşçi Partisi ve Türk Silahlı Kuvvetleri. Şema, Süper NATO ve MOSSAD'm plan ve stratejisine göre yapılmış. Böylece Emniyet İstihbarat Dairesi'nin Fethullah sicilli Başkanı Ramazan Akyürek ve ekibinin bir

sorgu ekibi değil, tertip ekibi olduğu, suç işlediği bir kez daha kanıtlandı." Sözlerine yer verildiği görülmüştür. Ergenekon Terör Örgütünün yöneticisi Doğu PERİNÇEK'in, gerek yaptığı basın açıklamalarında, gerekse bağlı basın yayın organlarında saldırının Süper Nato, Fethullahçı Gladyo ve siyasal iktidar tarafından tertiplendiği yönünde, kamuoyunu yanıltma, soruşturmanın seyrini etkileme amaçlı dezenformasyon faaliyeti içerisinde bulunduğu açıkça görülmektedir. Yukarıda da çok azma yer verilebilen gazetelerin Danıştay Saldırısının hemen sonrasında, henüz soruşturmanın başlangıcında acele ile , Danıştay Saldırısının hükümet ile Danıştay arasındaki gerginliğe bağlandığı, hükümetin türban konusundaki tutumunun saldırı faillerine cesaret verdiği, eylemden hükümeti sorumlu tutan her kademeden devlet görevlisi ve geniş halk kitlesinin hükümete öfke içerisinde bulunduğu haber ve yorumlanna yer verdikleri görülmektedir. Genel olarak ; gerek Cumhuriyet Gazetesine gerekse Danıştay'a yapılan türban örtüsüyle ilgili her iki eylemin, özellikle Danıştay'a yapılan saldırının çok ses getirerek toplumda büyük infial uyandırdığı, halk üzerinde büyük bir korku ve paniğe yol açtığı, Danıştay'a saldın eyleminin ise mevcut anayasal sisteme yönelik bir tehlike yarattığı ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasında yazılı ve bu anayasanın öngördüğü düzeni cebir ve şiddet kullanarak kaldırmaya ve bu düzenin yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek şeklinde olduğu değerlendirilmiş, Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesinin mevcut delillerle göre kabulü de bu yönde olmuştur. DEĞERLENDİRME İstanbul Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesi binasına birinci olarak 05.05.2006, ikinci olarak 10.05.2006 tarihlerinde el bombaları atılmış, bunlar patlamamış, üçüncü ve son kez 11.05.2006 tarihinde atılan el bombası patlamıştır. 17.05.2006 tarihinde Avukat Alparslan ARSLAN tarafından Danıştay binasında toplantı halindeki yargı görevlilerine silahlı saldında bulunularak, Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN öldürülmüş, aynı Dairenin Başkanı Mustafa BİRDEN, üyeleri Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÖNENÇ ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU öldürülmeye teşebbüs edilmiştir. 12.06.2007 tarihinde İstanbul Ümraniye ilçesindeki bir evde 27, 26.06.2006 tarihinde de Eskişehir ilinde Fikret EMEK'in annesinin evinde 12 adet el bombası ele geçirilmiştir. Kapsamı genişletilerek sürdürülen soruşturmada Ergenekon Terör Örgütüne ulaşılmış, toplam 39 adet el bombasının da Ergenekon Terör Örgütüne ait olduğu tespit edilmiştir. Parmak izi tespiti ve Fikret EMEK'in bombalann kendisine ait olduğu beyanına göre 39 adet el bombası ve bunlar ile benzer/aynı kafile numarasını taşıdığı tespit edilen Cumhuriyet Gazetesine atılan el bombasının Oktay YILDIRIM ve Fikret EMEK ile bağlantısının maddi delili bulunduğu sabittir. Oktay YILDIRIM ve Fikret EMEK'in Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olduğu kendilerinin hukuki durumlarının değerlendirildiği bölümdeki açıklamalardan sabittir. Oktay YILDIRIM ve Fikret EMEK'in Ergenekon Terör Örgütü Yöneticileri Muzaffer TEKİN,Veli KÜÇÜK ve örgüt üyesi bulunan diğer şüpheliler ile hiyerarşik bağlantısı yine kendilerinin hukuki durumlannm değerlendirildiği bölümdeki açıklamalardan sabittir. Her iki eylem faili Alparslan ARSLAN'm Ergenekon Terör Örgütü yöneticilerinden Muzaffer TEKİN ile bağlantısı telefon görüşmeleri maddi delili ve yukarıdan itibaren anlatılan diğer deliller ile sabittir. ^z*'****^'**1^


Alparslan ARSLAN'm Ergenekon Terör Örgütünün diğer üyeleri ve VKGB gibi bağlı sivil toplum örgütü ile bağlantısı telefon görüşmeleri, aramalarda elde edilen doküman maddi delilleri ve yukarıdan itibaren anlatılan diğer deliller ile sabittir. Alparslan ARSLAN ve diğer şüphelilerin yukarıda anlatılan kişisel yaşamları hakkındaki tespitlere göre , söz konusu eylemlerin iddia edildiği şekli ile türban örtüsü ile ilgili olarak, kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren yada davranan kurumlara ders vermek amacını taşımadıklarını göstermektedir. Alparslan ARSLAN'm kendisine verilen Ergenekon Terör Örgütünce verilen görev ve görevi yerine getirmesi ile önemli yerlere geleceği, çalışmasına gerek kalmayacağı şekilde maddi rahata kavuşacağı vaadi ile eylemlere katıldığı, Osman YILDIRIM, Erhan TIMUROĞLU,Tekin İRSİ ve İsmail SAĞIR'ın münhasıran maddi çıkar vaadi ve beklentisi için eylemlere katıldıkları yukarıdaki açıklamalardan açıkça anlaşılmaktadır. Osman YILDIRIM, yukarıda anlatılan nedenlerle Cumhuriyet Gazetesi saldırıları konusunda itibar edilen beyanlarında, kendisinin Veli KÜÇÜK ve Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantısını kabul etmiş, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarının Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN'in talimatı ve Muzaffer TEKİN'in verdiği bombalar ile gerçekleştirildiğini beyan etmiştir. Sıralanan tespitler ile, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarının Ergenekon Terör Örgütü Yöneticisilerinden Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN'in talimatı ile gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Danıştay Saldırısının ise, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarından hemen sonra olması, her iki eylemin de yukarıda açıklanan deliller ile aynı amacı gerçekleştirmeye yönelik olması, eylemlerde de aym kişilerin istihdam edilmesi bu eylemin de Ergenekon Terör Örgütü Yöneticisi Muzaffer TEKİN ve Veli KÜÇÜK'ün talimaü ile gerçekleştirildiğini göstermektedir. Gizli Tanık da görüntü ve ses kayıtlı ifadesinde bu tespiti doğrulamıştır.

Ergenekon Terör Örgütünün her iki eylemdeki amacının , TCK 313/1 maddesine uyan Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine Karşı Silahlı İsyana Tahrik Etmek ve TCK 312/1 maddesine uyan Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Veya Görevlerini Yapmasını Kısmen Veya Tamamen Engellemek olduğu anlaşılmaktadır.

Esasen, TCK 314 maddesi kapsamındaki Ergenekon Terör Örgütü yöneticilerinin , TCK 314/3 maddesinin TCK 220/5 maddesine göndermesi ve bu maddedeki örgüt yöneticilerinin örgütün bütün eylemlerinden sorumlu tutulması hükmüne göre her iki eylemden de yasal sorumluluklan bulunduğu değerlendirilmiştir.

OLUŞUN KABULÜ

değiştir

Tüm soruşturma evrakı ve ekleri incelenmesinde eylemlerin ; İlk eylemde İstanbul Şişli' de bulunan Cumhuriyet Gazetesi binasına birinci olarak 05.05.2006, ikinci olarak 10.05.2006 tarihlerinde el bombalan atılmış, bunlar patlamamış, üçüncü ve son kez 11.05.2006 tarihinde atılan el bombası patlamıştır. Bu bombalama eylemlerini yapanların Alparslan ARSLAN, Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, Tekin IRŞI ve İsmail SAĞIR olduğu,

1. bombalama olayında Osman YILDIRIM'm Muzaffer TEKİN'den aldığı el bombasını Tekin IRŞI'ye verdiği, Tekin IRŞİ'nin attığı bombanın patlamadığı, olay yerinde Erhan TİMUROĞLU'nun da bulunduğu, Tekin IRŞİ'nin önce bombayı atamadığı, Osman YILDIRIM ısrar edince Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU ve Tekin IRŞİ'nin bina civarına giderek Tekin IRŞİ'nin diğer ikisinden ayrılıp bombayı atmasından sonra her üçünün kaçtığı

2. bombalama olayında yine Osman YILDIRIM’ın Muzaffer TEKİN'den aldığı bombayı kullandığı, , Osman YILDIRIM'ın yanına Tekin IRŞLve İsmail SAĞIR'ı aldığı, İsmail SAĞIR'm bombayı gazete binasına attığı, ancak yine patlamadığı, hemen olay yerinden kaçtıkları, Erhan TİMUROĞLU'nun da olay yerinde olduğu ancak bomba atılmadan önce ayrıldığı,

3. bomba eyleminde bizzat Alparslan ARSLAN'm Muzaffer TEKİN'den aldığı 3. bombayı alarak yanında İsmail SAĞIR ve Erhan TİMUROĞLU olduğu halde Cumhuriyet Gazetesi'ne gelerek bombayı attığı ve patlattığı,Ankara'ya beraber gelen Alparslan ARSLAN, Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU ve İsmail SAĞIR'm bir gün önce Danıştay binası etrafına gelerek diğerleri arabada beklerken Alparslan ARSLAN'm 5. katta bulunan 2. Daire Başkanlığı'na çıkarak keşif yaptığı, olay tarihi olan 17.05.2006 günü, saat 10.00 civannda Danıştay binasına Alparslan ARSLAN'm olayda kullandığı Glock marka ruhsatsız silah olduğu halde gelerek bir önceki gün keşif yapıp öğrendiği, 2. Daire Başkanlığı katma çıktığı, bir görevliyi takip ederek toplantı halinde bulunan 2. Daire Başkan ve üyelerini bir gazetede yer alan resimlerinden de teşhise çalışarak 10-15 saniye gözetleyip belirlediği ve öldürmek kastıyla birkaç metre mesafeden maktul ve müştekilerin hayati bölgelerini hedef alarak ateş ettiği, bu eylem sonucu maktul Mustafa Yücel ÖZBİLGİN' in kafasından ve sağ bileğinden kurşunla yaralandığı, müşteki Mustafa BİRDEN' in göğsünden yaralandığı olay sonucu dalağının alınıp 25 gün hayati tehlike geçirecek ve uzuv tatili olacak şekilde müşteki Alper ÖZDEMİR' in sağ göğüs ve kolundan TCK 86/3 maddesi kapsamında, müşteki Ayla GÖNENÇ' in sağ dirseğinden TCK 83/3 maddesi kapsamında, müşteki Ahmet ÇOBANOĞLU' nun yanağından üst solda 1-2-3-4 nolu dişler ile alt solda 1-2-3-4 nolu dişlerde hasar olacak ve sol el birinci parmağından parmağı kırılıp diş kaybı, fonksiyon kaybı olacak şekilde ateşli silahla yaralandığı, yaralılardan maktul Mustafa Yücel ÖZBİLGİN' in kaldırıldığı hastanede ateşli silahla yaralanması sonucu kurtarılamayarak öldüğü, burada Alparslan ARSLAN 4 kez tabanca ile ateş etse de mesafenin az oluşu ve maktul ve müştekilerin aynı masa etrafında toplantı halinde bulunması sebebiyle bir maktul ve 4 müştekinin belirtilen şekilde yaralandıkları, Alparslan ARSLAN'm olay yerinde bir kez tavana muhtemelen kaçmasını kolaylaştırmak amacıyla korku vermek için ateş ettiği panikten yararlanıp kaçmak için çıkış noktasına gelirken güvenlik görevlilerini görünce bir kez de burada tavana ateş ettiği ancak görevlilerce yakalanarak etkisiz hale getirildiği, Alparslan ARSLAN'm bu arada "Osmanlının torunlarıyız Allah'ın askerleriyiz" şeklinde bağırdığı, Şeklinde geliştiği anlaşılmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME

değiştir

Ergenekon Terör Örgütünün her iki eylemdeki amacının ,

TCK 313/1 maddesine uyan Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine Karşı Silahlı İsyana Tahrik Etmek ve TCK 312/1 maddesine uyan Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Veya Görevlerini Yapmasını Kısmen Veya Tamamen Engellemek olduğu anlaşılmaktadır. TCK'nun 312. ve 313. maddelerin düzenleniş şeklinde, suçların silahlı bir örgütle işlenmesinden değil cebir ve şiddet kullanılarak işlenmesinden bahsedilmektedir. Buna göre söz konusu suçların silahlı bir örgüt olmadan da işlenebileceğinin kabulü gerekir. Ayrıca TCK'nun 313. maddesindeki suçun işlenmesi için bir örgüte ihtiyaç duyulmayacağı da açıktır. Toplum üzerinde etkili olan bir kişinin de bu suçu işleyebilmesi mümkündür.Bu nedenle şüpheliler Muzaffer TEKİN ve Veli KÜÇÜK'e yüklenen TCK'nun 312 ve 313. maddelerine uyan suçların yanı sıra TCK'nun 314/1 maddesine uyan örgüt yöneticiliği suçundan da ceza tayin edilebileceği düşünülmüş ve bireysel durumlarının anlatıldığı bölüme işlenmiştir.

Şüpheli Muzaffer TEKİN hakkında daha önce aynı eylemlerden dolayı Ankara C.başsavcılığmca soruşturma yapılıp delil yetersizliği nedeni ile Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmiş ise de, C.başsavcılığımızm soruşturması kapsamında şüphelinin kendisine yüklenen suçlan işlediklerine dair yeni deliller elde edildiğinden haklkında dava açılmasının mümkün olduğu değerlendirilmiştir.

Veli KÜÇÜK;

Şüphelinin Ergenekon Terör Örgütünün Yöneticisi ve her iki eylemin azmettiricisi olduğu anlaşılmakla,

TCK 313/1 , 3713 S.K.5 - TCK 312/1, 3713 S.K.5 - TCK 82/a,g,38/l - TCK 82/a,g,38/l,35 ( 4 kez) - TCK 174/1,2 - TCK 170/l,c,38/l ( 3 kez ) , TCK 151/1,38/1, 3713 S.K.5 maddeleri uyannca cezalandırılmasının gerektiği,

Muzaffer TEKİN ;

Şüphelinin Ergenekon Terör Örgütünün Yöneticisi ve her iki eylemin azmettiricisi olduğu, Cumhuriyet Gazetesi saldmlannda kullanılan el bombalanm temin edip Alparslan ARSLAN ve Osman YILDIRIM'a verdiği anlaşılmakla,

TCK 313/1 , 3713 S.K.5 - TCK 312/1, 3713 S.K.5 - TCK 82/a,g,38/l - TCK 82/a,g,38/l,35 ( 4 kez) - TCK 174/1,2 - TCK 170/l,c,38/l ( 3 kez ) , TCK 151/1,38/1, 3713 S.K.5 maddeleri uyannca cezalandırılmasının gerektiği,

Oktay YILDIRIM ;

Şüphelinin Ergenekon Terör Örgütünün üyesi olduğu, Cumhuriyet Gazetesine bomba atılmasının tasarlandığı toplantıya katıldığı, sonrasında da 10.05.2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetisine atılan el bombasını, örgüt adına diğer bombalar ile birlikte sakladığı yerden getirip Muzaffer TEKİN'e vermek yolu ile suça katıldığı anlaşılmakla,

TCK 39/1,2, TCK 170/l,c , 3713 S.K.'nun 5 maddeleri uyannca cezalandınlması gerektiği,

Alparslan ARSLAN

Ergenekon Terör Örgütünün Üyesi, Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen ilk iki bombalama eyleminin azmettiricisi, üçüncü bombalama eyleminin de asli faili olduğu, Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN öldürülmesi , aynı Dairenin Başkanı Mustafa BİRDEN, üyeleri Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÖNENÇ ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU'nun öldürülmeye teşebbüs edilmesi olayının da asli faili olduğu anlaşıldığından,

TCK 313/1, 3713 S.K.5 - TCK 312/1, 3713 S.K.5 -TCK 314/2, 3713 S.K.5 -TCK 82/a,g - TCK 82/a,g,35 ( 4 kez) - TCK 174/1,2 - TCK 170/l,c,38/l ( 2 kez ) - TCK 170/l,c, - TCK 151/1, 3713 S.K.5 - 6136 S.K.13/1, 3713 S.K.5 maddeleri uyannca cezalandınlmasımn gerektiği,

Ancak, her ne kadar C.başsavcılığımızm tespitlerinden farklı olarak, şüphelinin kendisine yüklenen suçlan işlemekteki amacı, kendi adına bir terör örgütü kurduğu kabulü ile TCK 309/1 uyannca ağırlaştınlmış müebbet hapis, TCK 82/a,g uyarınca ağırlaştmlmış müebbet hapis, TCK 82/a,g,35 uyannca 15 yıl hapis (4 kez), TCK 174/1,2 uyarınca 4 yıl 9 ay hapis, TCK 170/l,c uyannca 1 yıl hapis, TCK 151/1 uyannca 1 yıl hapis, 6136 sayılı kanunun 13/1 uyannca 2 yıl hapis ve 450 YTL adli para cezası ile cezalandınlmasma dair mahkeme kararı bulunduğu,

CMK 223/7 maddesindeki aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir, hükmü uyannca şüpheli hakkında aynı eylemlerden dolayı dava açılmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

Osman YILDIRIM

Ergenekon Terör Örgütünün Üyesi, Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen ilk iki bombalama eyleminin azmettiricisi olduğu, Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN öldürülmesi , aynı Dairenin Başkanı Mustafa BİRDEN, üyeleri Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÖNENÇ ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU'nun öldürülmeye teşebbüs edilmesi olayında suça katıldığı anlaşıldığından,

TCK 313/1, 3713 S.K.5 - TCK 312/1, 3713 S.K.5 - TCK 314/2, 3713 S.K.5 - TCK 174/1,2 -TCK170/l,c,38/l (2 kez) - TCK 82/a-g,39 - TCK 82/a,g,35,39 ( 4 kez), TCK 151/1,39 maddeleri uyannca cezalandınlmasmm gerektiği,

Ancak , her ne kadar C.başsavcıhğımızm tespitlerinden farklı olarak , şüphelinin kendisine yüklenen suçlan işlemekteki amacı , Alparslan ARSLAN yönetimindeki terör örgütüne üye olduğu kabulü ile TCK 309/1,62 uyannca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyannca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l,c,62 uyannca 10 ay hapis, TCK 82/a-g,39,62 uyannca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyannca 6 yıl 3 ay hapis ( 4 kez) , TCK 151/1,62 uyannca 10 ay hapis cezası ile cezalandınlmasma dair mahkeme karan bulunduğu,

CMK 223/7 maddesindeki aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir, hükmü uyannca şüpheli hakkında aynı eylemlerden dolayı dava açılmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

Erhan TİMUROĞLU

Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği, Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen her üç bombalama eyleminde olay yerinde olup suça katıldığı, Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN öldürülmesi , aynı Dairenin Başkanı Mustafa BİRDEN, üyeleri Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÖNENÇ ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU'nun öldürülmeye teşebbüs edilmesi olayında suça katıldığı anlaşıldığından,

TCK 220/7 gön. ile TCK 314/2,3713 S.K.5 -TCK 174/1,2 - TCK 170/l-c,39 (3 kez) - TCK 82/a,g,39 - TCK 82/a,g,35,39 (4 kez) maddeleri uyannca cezalandınlmasmm gerektiği,

Ancak , her ne kadar C.başsavcıhğımızm tespitlerinden farklı olarak , şüphelinin kendisine yüklenen suçlan işlemekteki amacı , Alparslan ARSLAN yönetimindeki terör örgütüne üye olduğu kabulü ile TCK 309/1,62 uyannca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyannca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l-c,62 uyannca 10 ay hapis, TCK 82/a,g,39,62 uyannca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyannca 6 yıl 3 ay hapis (4 kez) cezası ile cezalandınlmasma dair mahkeme karan bulunduğu,

CMK 223/7 maddesindeki aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir, hükmü uyannca şüpheli hakkında aynı eylemlerden dolayı dava açılmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

İsmail SAĞIR,

Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği, Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen ikinci bombalama eyleminde bombayı attığı, üçüncü bombalama eyleminde de olay yerinde olup suça katıldığı, Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN öldürülmesi , aynı Dairenin Başkanı Mustafa BİRDEN, üyeleri Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÖNENÇ ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU'nun öldürülmeye teşebbüs edilmesi olayında suça katıldığı anlaşıldığından,

TCK 220/7 gön. ile TCK 314/2,3713 S.K.5 - TCK 174/1,2 - TCK 170/1-c - TCK 170/l-c,39 - TCK 82/a,g,39 - TCK 82/a,g,35,39 (4 kez) maddeleri uyannca cezalandınlmasmın gerektiği,

Ancak, her ne kadar C.başsavcılığımızm tespitlerinden farklı olarak , şüphelinin kendisine yüklenen suçlan işlemekteki amacı , Alparslan ARSLAN yönetimindeki terör örgütüne üye olduğu kabulü ile TCK 309/1,62 uyannca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyannca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l-c,62 uyannca 10 ay hapis, TCK 82/a,g,39,62 uyannca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyannca 6 yıl 3 ay hapis (4 kez)) cezası ile cezalandmlmasma dair mahkeme karan bulunduğu,

CMK 223/7 maddesindeki aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir, hükmü uyannca şüpheli hakkında aynı eylemlerden dolayı dava açılmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

Tekin IRŞİ,

Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği, Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen birinci bombalama eyleminde bombayı patlamayacak şekilde attığı, ikinci bombalama eyleminde de olay yerinde olup suça katıldığı anlaşıldığından,

TCK 220/7 gön. ile TCK 314/2,3713 S.K. 5 - TCK 174/1,2 - TCK 174/1,2,39 maddeleri uyannca cezalandınlmasmın gerektiği,

Ancak , her ne kadar C.başsavcılığımızm tespitlerinden farklı olarak , şüphelinin kendisine yüklenen suçlan işlemekteki amacı , Alparslan ARSLAN yönetimindeki terör örgütüne üye olduğu kabulü ile TCK 314/2,62, 3713 S.K. 5 uyannca 6 yıl 3 ay hapis, TCK 174/1,2,62 uyannca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandınlmasma dair mahkeme karan bulunduğu, CMK 223/7 maddesindeki aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir, hükmü uyannca şüpheli hakkında aynı eylemlerden dolayı dava açılmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Yöneticiler

TCK 314/2 maddesi kapsamındaki Ergenekon Terör Örgütünün yöneticileri olan İlhan SELÇUK, Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU,Doğu PERİNÇEK, Mehmet Fikri KARADAĞ ve Sevgi ERENEROL TCK 314/3 maddesinin TCK 220/5 maddesine göndermesi ve bu maddedeki örgüt yöneticilerinin örgütün bütün eylemlerinden sorumlu tutulması hükmüne göre her iki eylemden de yasal sorumluluklan bulunduğu anlaşıldığından,

TCK 313/1, 3713 S.K.5 - TCK 312/1, 3713 S.K.5 - 220/5 gön. ile TCK 82/a,g -TCK 82/a,g,35, (4 kez) -TCK 174/1,2 -TCK170/l,c ( 3 kez ), TCK 151/1 maddeleri uyannca cezalandmlmalan talep edilmiştir.

== 2.HALKIN SOSYAL SINIF, IRK, DİN, MEZHEP VEYA BÖLGE BAKIMINDAN FARKLI ÖZELLİKLERE SAHİP BİR KESİMİNİ, DİĞER BİR KESİMİ ALEYHİNE KİN VE DÜŞMANLIĞA ALENEN TAHRİK,HALKIN BİR KISMINI DİĞER BİR KISMINA KARŞI SİLÂHLANDIRARAK, BİRBİRİNİ ÖLDÜRMEYE TAHRİK EYLEMLERİ ; ==

Kuvayı Milliye Derneğinin Mersin ilinde bir düğün salonunda düzenlenen üyelik kabul töreninde, Kuran-ı Kerim ve (3) tabanca üstüne el basan bir gruba dernek başkanı emekli Albay Mehmet Fikri KARADAĞ taralından yemin ettirildiği, dernek başkanı Mehmet Fikri KARADAĞ' m bir masa etrafına topladığı üye adaylarına " Türk anadan ve Türk babadan doğmuş soyunda dönme olamayan Türkoğlu Türküm ben bu uğurda ölmek var öldürmek var" cümleleriyle başlayan bir yemin ettirdiği tespit edilmiştir. Yemin töreninden sonra kendisine soru soran gazetecilere 13.500 kişilik bir hainler listesi hazırladıklarını, bunu kamuoyuna açıklayacaklarım söylediği, "listede kimler var" diye sorduklarında ise "senin annen de baban da olabilir" diye cevap anlaşılmıştır. Kuvayı Milliye Derneği Mersin temsilcisi Kemal CANAY' m 13 aralık 2006'da yaptığı basın açıklamasında ise; "Genel merkezimizin, hain olduğunu belirttiği 13.500 kişi ve kurum var. Genel başkanımız Mehmet Fikri KARADAĞ, yurtdışına para kaçıran bu hainlerin listesini onların en çok güvendiği kaynaklardan elde etti. Vatana ihanet kanunu kaldırıldı. Biz bu kanunun yeniden yürürlüğe girmesini istiyoruz. Adam ihanet ediyor elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Mersin PKK ve Siyonistlerce işgal edildi. Türk çocukların elinden ekmekleri alınıyor Mersinde suç işleyenlerin %90 nı doğulu ve güneydoğuludur. Türk çocuğu suç işlemez." dediği tespit edilmiştir.

Kuvayi Milliye Derneğinin kuruluş bildirgesinde ise "Devletimiz (d) (dinci, dönme) takımı tarafından yönetilmekte Türk milleti kendinden olan Türk soylu yöneticilere kavuşabilme özlemi duymaktadır. Hıyaneti vataniye kanunun zamanı geldiğinde yürürlüğü konulması için çalışılacaktır. 11 kasım 1938 den bugüne kadar ihanet eden her şahıs kurum ve kuruluş hesap verecektir, vatan mutlaka korunacak, millet daima büyüyerek sonsuza kadar yaşatılacaktır.Zira kendisinin bu uğurda feda edecek çok vatan evladı vardır." denildiği tespit edilmiştir. Örgüt üyesi Murat ÇAĞLAR daha önceki tarihlerde yakalandığında, Kuvayı Milliye Derneğinde kaldığı süre içerisinde dernek yöneticilerinin kendilerine , vatanın elden gittiğini, bir an evvel halkın ayaklandırılması gerektiğini, ayrıca Kuvvayi Milliye Derneğinin mevcut orduya alternatif yeni bir ordu kurma yetkisinin olduğunu, mevcut ordunun içinde bölünmeler olduğunu, vatan hainlerinin olduğunu anlattıklarını beyan etmiştir. Daha sonra alman C.savcılığı ifadesinde de bu beyanlarını teyit etmiştir.

Mehmet Fikri KARADAĞ'm "...Bu uğurda ölmek var, öldürülmek var, öldürmek var" şeklinde şiddet kokan yemin merasimini özellikle son yıllarda doğu bölgesinden aldığı göçle Kürt kökenli vatandaşların nüfusunda ciddi artışların yaşandığı Mersin gibi bir şehirde yaptırmış olması da dikkat çekicidir.

Mehmet Fikri KARADAĞ'm halkı kin ve düşmanlığa tahrik yönündeki anlatımları ve propagandaları öylesine etkili olmuş olacak ki, Kayseri ilinde yaşayan bir vatandaşın bulunduklan bölgedeki Kürt kökenli vatandaşlarla yaşadığı sorunu, resmi mercilere bildirmek yerine İstanbul da bulunan Fikri KARADAĞ'a bildirerek yardımını istediği görülmektedir. Diğer taraftan yine üst komşusu ile sorun yaşayan başka bir vatandaş yaşadığı problemi resmi mercilere intikal ettirmek yerine Mehmet Fikri KARADAĞ'a bildirmiştir. Mehmet Fikri KARADAĞ ise kendisine yapılan bu müracaatlarla ilgili, vatandaşları Adli Mercilere yönlendirmek yerine Kürt vatandaşlarla ilgili yaşanan sorun karşısında teslim olmamalarını, her şeyi planlı bir şekilde yapacaklarını söylediği, komşusu ile sorun yaşayan vatandaşa da etrafında bulunan iki adamını göndererek sözde yardımcı olmaya çalıştığı anlaşılmıştır. Öte yandan birçok telefon konuşmasında da Kürt vatandaşları hedef göstererek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek yaklaşımlarda bulunduğu görülmektedir.

Ergenekon Terör Örgütünün sivil toplum kuruluşlarındaki bir yapılanması olan Kuvayı Milliye derneğinin illegal yapılanmasında yer alan örgüt üyelerinin bir taraftan Gazeteci Yazar Fehmi KORU ve Orhan PAMUK gibi isimlere suikast yapmak için hazırlıklar yaptıkları görülürken, diğer taraftan da DTP li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, DTP Genel Başkanı Ahmet TÜRK ve DTP milletvekili Sebahat TUNCEL gibi isimlere suikast hazırlıkları planladıkları da görülmektedir. Bu konuya ilişkin şüpheliler arasında oldukça açık telefon görüşmeleri mevcuttur. Bu konudaki telefon görüşmeleri Ergenekon Terör Örgütünün yapmayı tasarladığı eylemler bölümünde yazıldığından burada tekrar edilmemiştir.

Tasarlanan bu eylemlere katılmayı düşünen Coşkun ÇALIK ifadesinde "..Muhammet YÜCE'nin daha önce Ahmet TÜRK'Ü öldürme teklifinde bulunduğunu,ancak PKK'mn ailelerine zarar verebileceğini düşündüklerinden vazgeçtiklerini, daha sonra da Mehmet Fikri KARADAG'm Muhammet'e Orhan PAMUK' u öldürmeyi teklif ettiğini, Osman BAYDEMİR konusunda da aynı şeylerin geliştiğini, Orhan PAMUK'a suikast eylemini planladıklannı,eylemde tetiği Halil (Kod) Selim AKKURT' un çekeceğini, kendisi ile Ayhan ÇELİK' in gözetleyici olacağını, Muhammet YÜCE' nin de şoför olacağını, Muhammet YÜCE ile aralarındaki mesajlarda Fuci olarak geçen kişinin Fuci (Kod) Ayhan ÇELİK olduğunu ve bu kişiyi Selim AKKURT' un akrabası olarak bildiğini..." beyan etmiştir.

Şüphelilerin görüşmelerinde haklarında suikast planlan yapılanların etnik,siyasi,yazar ve gazeteci kişilik ve kimlikleri ile uluslar arası düzeyde dahi tanınan ve dile getirdikleri bazı söylemleri nedeni ile de yandaşları olduğu kadar halkın bir kısmının tepkisini de çeken kişiler olduğu,maddi menfaat karşılığı bu eylemlerin havale edileceği yukarıda yazılı kişilerden ayn,neredeyse gönüllü olarak bu eylemleri gerçekleştirebilecek pek çok kişinin bulunduğu, kamuoyundaki bu algılama nedeni ile olası bir suikastin Ergenekon Terör Örgütünce takdim edileceği görünürdeki sebeplerinin kamuoyunca doğru olarak algılanmasına yol açacağı gibi,eylemlerin asıl amacına uygun şekilde halkın bir kısmının tepkisini sağlayacak, hatta Muhammet YÜCE'nin ifadesinde "gerçekleştirmeyi düşündüğü eylemden sonra Türkiye'nin ikiye bölüneceği ve iç savaş çıkacağını düşünerek vazgeçtiği" şeklindeki kaçamaklı beyanına uygun bir tehlike oluşturacak nitelikte oldukları anlaşılmaktadır.

Ülkede kamu barışını ve istikran bozmak için uğraşan çevrelerin son yıllarda bu tür provokatif faaliyetlerini artırdıklan, bu eylemler arasında hedefler ve işlenme tarzlan itibariyle paralellikler bulunduğu, aynı merkezden yönlendirildikleri kanaatini oluşturacak benzerlikler taşıdıklan görülmektedir. Bunlardan en önemlileri tarih sırası ile aşağıda özetlenmiştir.

1-Rahip Andrea Santora Cinayeti, 5 Şubat 2006 günü Trabzon ilinde Rahip Andrea SANTORA uğradığı silahlı saldın sonucu hayatını kaybetmiştir. Olayın faili ise 16 yaşındaki Oğuzhan AKDİN isimli kişidir. Olayda GLOCK marka silah kullanılmıştır. Oğuzhan AKDİN'in savunmasında, Avrupada Hz.Muhammet hakkında yayınlanan karikatürler nedeni ile cinayeti işlediğini ifade ettiği öğrenilmiştir.

2-Danıştay Saldırısı, 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldın sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN görevi başında şehit edilmiş, 3 Yüksek Yargıç ile 1 Tetkik hakimi de öldürülmeye teşebbüs edilmiştir. Fail Avukat Alparslan ARSLAN olaydan hemen sonra yakalanmış , ilk beyanlannda saldınyı Dairenin verdiği Türban karan nedeniyle gerçekleştirdiğini beyan etmiştir. Olayda GLOCK marka silah kullanılmıştır. Bu eylemin Ergenekon Terör Örgütünün bir eylemi olduğu yukanda tüm aynntılan ile açıklanmıştır.

3-Hrant Dink Cinayeti, 19 Ocak 2007 günü Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant DİNK uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmiş, bu olayın failinin de 17 yaşındaki Ogün SAMAST olduğu görülmüştür. Ogün SAMAST'm beyanları doğrultusunda olayın azmettiricisi ve planlayıcısı olarak Yasin HAYAL ve Erhan TUNCEL ile birlikte bir kısım şahıslar daha yakalanmıştır.

4-Zirve Yayıncılık Cinayeti, 18 Nisan 2007 günü Malatya'da Zirve yayıncılığa yönelik saldın yapılmış, saldmda 4 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu olayın faillerinin de 19 ve 20 yaş grubundaki kişiler olduğu görülmüştür. Bu olayda da yakalanan şüpheliler ilk beyanlannda, öldürdükleri kişilerin Malatya ilinde misyonerlik faaliyetleri içersinde olduklannı, Müslümanlığı kötülediklerini, bu yüzden öldürdüklerini beyan etmişlerdir.

5-YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'e yönelik silahlı saldırı, 25 Nisan 2007 günü Ankara ilinde Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) merkez binası önüne gelen bir şahıs tarafından silahla ateş edilmiş ve bu olayın, YÖK Başkanı Prof.Dr. Erdoğan TEZİÇ'e yönelik bir saldın girişimi olduğu değerlendirilmiştir. Olay şüphelilerinden Nurullah İlgün'ün üzerinden, Kuvvai Milliye Derneği'ne ait bir kart çıkmıştır.

6-Ümraniye Bombalan, 13 Haziran 2007 günü Ümraniye İlçesinde 27 adet el bombası ele geçirilmiştir. Bu soruşturmanın başlamasına esas olan olayda ele geçen el bombalannm hangi amaçla ve nerelerde kullanılacağı tespit edilememiştir. Tespit edilen husus bu bombalar ve aynı kapsamda Eskişehir ilinde ele geçen bombalardan 3 tanesinin sözde Türban konusundaki karikatürü yayınlamasından dolayı Cumhuriyet Gazetesine atıldıklandır. Bu olaylann ise Ergenekon Terör Örgütünün bir eylemi olduğu yukanda aynntısı ile anlatılmıştır. Yukanda sayılan olayların hepsinin, bu başlık altında anlatılan, Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik,halkm bir kısmını diğer bir kısmına karşı silâhlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik suçlarının amacına uygun oldukları anlaşılmaktadır.

Ergenekon Terör Örgütünün, Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldmlan eylemleri ile, özellikle bu eylem tarihlerinde gündemde olan türban tartışması taraflanm, tartışma zemininden artık kamplaşmaya çekmeyi, toplumun farklı görüşe sahip kesimlerini birbirlerine ve nihayetinde yönetime karşı silahlı ayaklandırmayı, bu şekilde ülkede kargaşa ortamı oluşturup ordu içerisinden kendilerine destek olacaklannı umduklan kişiler ile yönetimi ele geçirmeyi amaçladıkları anlaşılmaktadır.

Gizli tanık 17 , ifadesinde aynısı ile ; "Ali KUTLU, Mersin ilinden derneğe gelmişti. Kendisinin VKGB oluşumunun başlangıcında yer aldığını anlatıyordu. Bu kişinin Mersin'de VKGB tarafından organize edilen bayrak mitinginde yer aldığını, bu miting öncesi 2 adet Türk bayrağının VKGB tarafından halkın galeyana getirilmesi için özellikle yaktınldığım, bundan dolayı da 10.000 kişinin tepki amaçlı Türk bayrağı açtığını bizzat kendisinden duydum." şeklindeki beyanı, Ergenekon Terör Örgütünün sivil toplum alanındaki alanındaki diğer bir kuruluşu olan VKGBH'nin bu amaca yönelik faaliyetlerini göstermesi açısından önemli görülmüştür. Ergenekon Terör Örgütü üyelerinin bu konu ile ilgili yaptıkları telefon görüşmelerinden örnek olacak birkaç tanesi aşağıya çıkartılmıştır.

Tape 179,12.10.2007 tarihinde Mehmet Fikri KARADAĞ ile Nazmi isimli şahıs arasındaki görüşmede özetle ; Nazmi'nin "Ne Olacak Bu Kürtlerin Durumu Ya" diye sorduğu, M. Fikri'nin "İyi olur, iyi olur." "Bu millete ihanet eden herkes belasını bulur, bu memlekette yeri yok." "Hepsi defolur gider cehenneme." "Hepsi cehenneme. En İyisi Ölüşüdür Biliyorsun." Dediği,

Tape 7, 01.01.2007 tarihinde M.Fikri KARADAĞ ile Muhammet YÜCE arasındaki görüşmede özetle ; Muhammet'in "komutanım ben de çalışıyordum, bir arayayım dedim, şu gazetelere bir göz atıyorum, bunlar iyice kudurdu" "Nasıl yapsanız bunlara bir ses yapmamız lazım" ".... Kenan EVRENİ görmüyor musunuz PKK ya destek amaçlı konuşmalar yapıyor" , ".. onlara bir düşünce yapacaz komutanım, ben bir şeyler planlıyorum, DTP yi bombalayacam" dediği, M.Fikri KARADAG'm "Yok sakm yapma, haberim olmadan bir şey yapma, sakm" "Onlara prim verirsin, Bizim İstediğimiz Zaman Yapacaz, onlar istediği zaman değil" dediği, Muhammet'in "A. T. varya DTP başkanı, ş... p..." dediği, M.Fikri KARADAG'm "Soyu sopu ermeni, hepsi ermeni, bu millete diş bileyip duruyor, boyna zorluyorlar başlarına gelecek var" dediği, Muhammet'in " Neyse zamanı gelince" dediği, M.Fikri KARADAG'm "Bir derdimiz yok, herif zorla dert ediniyor, Kuvayi Milliye yi silmeye yemin etmişler Ankara da" ".. sivil asker hepsi seyrediyor .... P..., Savcısı, Hakimi, Polisi ne bileyim Bakanı, hainleri bırakmış vatanseverlerle uğraşıyor" "..Bütün Sivil Asker Meşrutiyeni Yitirmiştir Bize Göre" dediği, Tape 0375 , 27.07.2007 tarihinde Ali KUTLU ile X Şahıs arasındaki görüşmede özetle ; X şahsın "Türkiye'de genel durum nasıl şuanda" dediği, Ali KUTLU'nun da "İyi iyi. şuan kötü ya. şuan berbat, işte bakacaz. bi hamle yapacaz yakında, herşeyi haberlerden okursun zaten, haberleri dinlersin birşey oldu mu" dediği, X Şahsın "Ne Hamlesi Yapacaksınız" diye sorduğu, Ali'nin "Telefonda Olmaz Tamam" dediği, X Şahsın "Kardeşim bu tarikatlara cemaatlere komple el koysunlar kapatsınlar a., koyayım ya" dediği, Ali KUTLU'nun da "öyle yapıcaz zaten", "11 kasım 1938'den bu güne her kurum kuruluş şahıstan hesap sorucaz. Sen hiç kafanı yorma rahat ol yani" dediği, X Şahsın "Yeni Şafak Yeni Türkiye Gazetesi var birde bu a... kodumun tam militan bir gazete o da ya" dediği, Ali'nin "Hepsine El Koyacaz Kafanı Yorma Hepsini" dediği, X Şahsın "Ya düşündükçe sinirleniyorum. Vallahi Billahi Ya Gidip Eylem Yapasım Geliyo" dediği, Ali KUTLU'nun da "ya boşver, akşam msn'de şey yaparız. Bunlara telefonda girme bu tip şeylere tamam mı" dediği,

Tape 20,13.03.2007 tarihinde M.Fikri KARADAĞ ile Remzi ÖZKAN arasındaki görüşmede özetle ; M.Fikri KARADAG'm "Sağol bomba gibiyiz Allaha şükür, uğraşıyoruz burada ki şeylerle, vatan hainleriyle" "Karargahtayım"dediği, daha sonra "dün Kürt vatandaşın birisi bir açıklama yapmış" M.Fikri KARADAG'm "Ya milli eğitimin başı ne ya, anam kurt, babam arap diyorsun, sen nesin, ben diyorum ki, sen o., ç.. diyorum, .. anan kurt baban arapsa sen o... olabilirsin başka ne olabilir., peki oldu yavrum" dediği,

Tape 23,20.03.2007 tarihinde M.Fikri KARADAĞ ile A.C.'ün arasındaki görüşmede özetle ; A.C.'ün bir şahsın cenazesinden bahsettiği ve telefonla ulaşamadığını anlattığı ve "bugün mutlaka ulaşırım ...o dava mava açtılar herhalde bugün, şey hakkında, televizyonda ben okudum da o içişleri bakam p..." dediği, M.Fikri KARADAG'ın "A. suç olmadığı için dava açamazlar suç unsuru yok" dediği, A.C.'ün "açsada ..biraz halk hareketi ivme kazansın, bir iki tanesi geberdi mi, ondan sonra güç olduğu zaman bir şey olmaz, bu iş kitleselleştimi ondan sonra defolup giderler" dediği,

Tape 93, 27.04.2007 tarihinde M.Fikri KARADAĞ ile Ahmet SAYAR arasındaki görüşmede özetle ; Ahmet SAYAR'm televizyonlarda, Genel Kurmay'm MUHTIRA açıkladığını anlattığı, M.Fikri KARADAG'm "Oh ne güzel, demekki kuvayi milliye hedefine ulaştı" "Ahmet, o zaman anayasa mahkemesi de yarın bu işi aynen bağlar" "K... gibi bağlıyacaklar" "Ne mutlu türküm diyemeyen k... ne işi var Atatürkün köşkünde" "O zaman generallerin kafasını keserdi bu genç subaylar" "Hadi bakalım başarıya ulaştık, bu bizimdir" "O yemin var ya o yemin" "Bizim mersindeki konuşmalarında hepsi gitti, bunlarda bir bok yapamaz falan dedik" dediği, Ahmet SAYAR'm "Hainlerin azınlıkların bu ülkeye hükmettiği ne zaman görülmüş, nereye kadar hükmedebilirler" dediği, M.Fikri KARADAG'm "Anayasa mahkemesi iptal edecek ve erken seçime gidilecek başka çare yok" "Bu olmazsa .... kan akar o zaman bu memlekette, çok tehlikeli olur" "Oraya, o k.. .kler, Atatürk düşmanı, Türk düşmanı, devlet düşmanı, müslüman olmayanlar çıkmayacak" dediği,

Tape 125,07.05.2007 tarihimde M.Fikri KARADAĞ ile Yakup isimli şahıs arasındaki görüşmede özetle ; Yakup'un Kayseri'de bazı KÜRT gurupların olduğunu, bunların halka ve bazı iş adamlarına baskı yaptığını, bazı şahısların bunlardan faizle para aldığını, şahıslarında bu kişileri tehdit ettiğini anlatarak, bu şahıslara ne yapmaları gerektiğini sorduğu ve "E.A. diye bir KÜRT burada, .. milletin kanını emiyor, ..bizim bu esnaflara nasıl yardımcı olabiliriz" dediği, M.Fikri KARADAG'm "Ne demek ya, öyle şey olur mu, onlar siktir olup gidecek ..." "Onları bana sormayın oğlum .. nasıl yaparsanız yapın, .. teslim olmayın da köpeğe" dediği, Yakup'un "Yok komutan, köpeği nasıl zehirleyip elindekini nasıl alacağız onu düşünüyoruz" dediği, Yakup'un dikkatli olmaları gerektiğinden bahsettiği, M.Fikri KARADAG'm "Planlı yapacağız planlı" "Balıklama atladın mı işler karışır" dediği Yakup'un "Anladım komutanım, o zaman biz şu oluşumumuzu yaptık mı.." "o zaman özel konuşuruz bu mevzuları zaten" dediği,

Tape 51, 26.07.2007 tarihinde M. Fikri KARADAĞ ile Muhammed YÜCE arasındaki görüşmede özetle ; M. Fikri KARADAG'm Milletvekili adayı olup TBMM'ye girememesi ile ilgili olarak görüştükleri, Fikri'nin "..orda PKK'hlarla Gidipte Ne Yapayım, Orda Cinayet İşlerim.." dediği, Muhammed'in "Ş... bir bayan çıkmış, gebze cezaevinden, apo posterleriyle gidiyor, Ben Onu Vuracağım Ya Yemin Ediyorum, Ben Kafayı Koydum komutanım, böyle bir şerefsizlik, adilik olabilir mi ya, bu ne biçim bir düzen" dediği, Fikri'nin "Terörle Mücadele eden ben olsam, Genel Kurmay Başkanı, bütün askeri çekerim lüzum kalmadı çünkü, madem Meclis'te bunlar yasal olarak temsil edilecek lüzum yok" "Eş.. Türk Diye Boşuna Dememişler Mamocum, İşte Bunun İçin Eş... Türk'ün Manası Bu" dediği, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Muhammed'in "...Star Gazetesin şey yazmışlar, Sizin Şeyin Resimleri Neydi O, Yüzbaşı Tekin" dediği, Fikri'nin "Yıldırım Oktay" dediği, Muhammed'in "He o bide K. PAŞA" "Hepinizin resimleri orda, sizin hakkınız da şey yazmış, milleti galyana getiren" "Hepinizin resimlerini koymuş., bizim dernek başkanı yardımcınız Ali Başkan.." "Hüseyin başkanımızın resmi, onu da koymuş" dediği, Fikri'nin "Mehmet ALT AN bu Ahmet'in kardeşi Çetin Altan'm oğlu" "O ş... suratlı bir herif var ya pis sakallı" dediği, Muhammed'in "Yanlış yapıyorsa ...harcayalım onu" ".. Gideriz komutanım, pkk'ymış mkkaymış, bu saatten sonra millete o gerekiyor" "yani illa terörist mi olalım ki bir yerimiz olsun bir yerde" dediği,

Tape 178, 10.10.2007 tarihinde M.Fikri KARADAĞ ile İmam Hüseyin Yardıç arasındaki görüşmede özetle ; İmam Hüseyin'in ".. bu memleketi Yugoslavya gibi bölüp parçalamaya uğraşıyorlar, iş ona geldiği zaman., biz vatanı koruruz" dediği, Amerika'nın Irak ta yapmak istediği planlardan, oyunlardan bahsettikleri, bir süre mahalle aralannda bulunan mescit ve kiliselerle ilgili konuştuktan sonra M.Fikri KARADAG'm "hepsi Amerikaya çalışıyor köpeklerin işte hepsi yani o dediğin medrese denen yerlerde amerikan aj anlarıyla dolu" "En büyük misyoner devletin başında" "Bu Bu Ş.. .siz A.. .1 Millet Ondan Sonra Gidip Bunalara Yine %50 Veriyor" dediği,

Tape 75, 08.10.2007 tarihinde M.Fikri KARADAĞ ile Muhammet YÜCE arasındaki görüşmede özetle ; Muhammet YÜCE' nin "Ne yapıcaz komutanım, bunun sonu ne olucak" dediği, M.Fikri KARADAG'm "A...k..Çocukları, 4 Yıldızı Takıp Dolaşıyorlar, Onlar Yapsınlar Ne Yaparsa" dediği, Muhammet'in ".. Yapmamız gereken şeyleri yapalım komutanım, ... jandarmanın, emniyetin birşey yapacağı yok", "bayramdan sonra size 20 tane genç gönderiyom" "..20 tane sağlam ekip", "...Neyse komutanım biz geldiğimizde görüşelim Telefonda Konuşmayalım Da Tamam" dediği,

Tape 292, 09.10.2007 tarihinde Muhammet YÜCE ile Ali GÜRBÜZ arasındaki görüşmede özetle ; ALİ' nin "Abi Gelişme Var" "6-7 kişi şuan tam sağlam şimdi birkaç kişi daha alcam yanıma konuşuyorum şimdi topluyorum olayın daha ne olduğunu daha söylemedim sadece üstü kapalı" dediği, M.YÜCE' nin "He Tamam sen görüş açık açık söyle deki böyle böyle" "Ya Orhan ya Orhan Pamuk... Yada şey Ahmet Türk veya Osman Baydemir Sebahat Tuncel dördünden biri" dediği, ALF nin "Tamam seve seve AHMET TÜRK'E seve seve" dediği, M.YÜCE' nin "Ahmet Türk, Sebahat Tuncel bide şey Osman BAYDEMİR veya Orhan PAMUK büyük bir ihtimalle Orhan Pamuk 'tur. Siz görüşün bayramdan sonra onun yanma gitceniz tamam mı, ben görüştüm Tamam" dediği, ALİ' nin "Ahmet Türk Ahmet Türk garanti olsun yani o bizim tam nefret ettiğimiz adam" dediği, M.YÜCE' nin "Neyse bakcaz ona tamam şey yapın siz sen bi elemanlarla iyi görüş sağlam olsunlar ama ha" dediği,

Tape 174, 16.09.2007 tarihinde M.Fikri KARADAĞ ile Kemal CANAY arasındaki görüşmede özetle ; Kemal'in "Tuncay ÖZKAN bişey başlatmış.." "Biz kaç kişiyiz diye, şimdi birmilyon kişi Ankaraya topluyo" "... gidelim mi efendim" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm "toplasın bakalım" "Gideriz, gidilir artık başka bişey olarak gidilir boşver" " onlar., boş laflar Anayasa değişiyo, artık bu iş bitti" dediği, Kemal'in "Gidiyo memleket, teslimmi olacaz başkanınım" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm ".. Ş...O.. Korumak Ve Kollamakla Yasal Olarak Görevli Olan, Emrinde Milyon Tane Asker olan o...ç.. teslim oluyosa bizemi düşecek" "Tankı, Topu, Uçağı, Gemisi Bende Değil Onlarda, onlar ne gerekiyorsa yaparlar" dediği, Kemal'in "...belki daha beklediği vardır genel başkanım" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm "Onlar Bekleseydi, Biznen Temas Kurarlardı Ne Yapayım" "Ancak ölüler fikir değiştirmez" "... kimisi bizim farklılıklar zenginliğimiz diyo, o... işte öyle kandırıyorlar bizi" dediği, tespit edilmiştir.

== 3-ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GERÇEKLEŞTİRMEYİ PLANLADIĞI EYLEMLER ==

1-YARGITAY GÖREVLİLERİNE SUİKAST HAZIRLIĞI PLANLANMASI

İşçi Partisi Ankara Genel Merkez binasında yapılan aramada ele geçirilen ELBA marka CD'nin yapılan incelemesinde; içersinde diğer dosyalann yanı sıra "YARGI -NUSRET SENEM" isimli klasörün olduğu, bu klasör içersinde (4) adet word dosyası (7) adet PDF dosyasının olduğu, PDF dosyalarmm (6) tanesinde değişik kişilerle ilgili bilgilerin olduğu, "YARGITAY" isimli PDF dosyasında ise elle çizilmiş basit bir kroki olduğu görülmüş, kroki içersinde binanın bölümlerini gösterir şekiller olduğu, bu şekillerin üzerine A, B, C yazıldığı, binaların giriş çıkış noktalannm işaretlendiği, bu noktalar üzerine değişik işaret ve şekiller yapıldığı ve numaralandmldığı görülmüştür.

(4) adet word dosyasının ise "KROKİNİN AÇILIMI" "YARGITAY İLE İLGİLİ NOTLARIM" "YARGI TEL NOLARI" ve "SEYFETTİN ÇİLESİZ" isimli dosyalann olduğu, bu dosyalann yapılan incelemelerinde ise;

"KROKİNİN AÇILIMI" isimli word dosyasında; A:Yargıtay ana bina B: Yrgıtay bitişik ek bnina C: Yargıtay ek bnina

1 .-protokol kapısı(güvenlik çok sıkı) 2 avukat giriş kapısı 3 Posta giriş kapısı 4 Vatandaş kapısı 5Garaj kapısı (sürekli görevli bulunur, güvenlik yok) ĞMutfak kapısı 7 A blok yan kapı 8Cnlok yabn kapı 9C blok arka kapı 1OC blok öbn yan kapı 11C blok ana giriş kapı 12C blok garaj kapısı 13 Başbakanlık güvenli girişi 14A blok giriş

X Güvenlik var X Polis var ) (x ray cihazı var P polis noktası var. "Sarı ile işaretli bölgeler rahat, buralarda güvenlik, polis, görevli yok.6 nolu kapı tünel gölgesinde kalıyor. Gece için uygun. 3 nolu kapı, kilitli ancak açılabilir. Buradan A blok zemin altına inilir.Burası Milli Eğitim Bakanlığı ile A blok arasında kalıyor ve araba park yeri. Tenha. C blok 8 nolu kapı çok müsait. Girince bazen kapı arkasında bir güvenlik çıkabilir. Burada lavabolar var. Oraya geçilebilir. Her zaman yok. 9 nolu kapı kilitlidir. Ama açılabilir. On taraftaki ışıklar orayı görmüyor. 10 nolu kapı kullanılmaz, ön taraftaki ışıklar burayı iyi görüyor. On tarafta 2 kamera var. Ön taraftaki sarı alan ağaçların altında kalıyor. Işıktan da geriye kalıyor. Orayı güvenlik kulübesi görmüyor. Arkada camları yok. O nedenle kör bir nokta oluşuyor. Karargah kameraları görse de karanlık olduğundan sıkıntı olmaz. Ancak fazla beklememeli. Karargah önünden hemen ikaz gelebilir. " şeklinde yazılann olduğu görülmüştür. Elde edilen kroki ve krokinin açılımını anlatan Word sayfasındaki yazılar incelendiğinde; söz konusu bilgilerin Ankara ilinde bulunan Yargıtay binasına ait olduğu, bu bilgilerin herkes tarafından kolaylıkla temin edilmesinin mümkün olmadığı, çünkü binanın tüm giriş çıkış noktalarının ayrıntılı olarak belirtildiği, girişlerden sonra güvenlik bulunan noktaların belirtildiği, hatta kilitli ya da açık kapıların dahi tespit edildiği, güvenlik kameralarının açılarının dahi belirlendiği, bunlarla da yetinmeyip binaya giriş çıkışlardaki güvenliğin ya da kameraların görmediği kör noktaların bile vurgulanarak belirtildiği görülmüştür. Söz konusu krokinin ve bilgilerin doğru olup olmadığının anlaşılabilmesi için Ankara Emniyet Müdürlüğüne yazı ile görüş sorulmuş, alman cevabi yazıda Yargıtay binasına ait olduğu değerlendirilen kroki ve krokinin açılımıyla ilgili bilgilerin tamamen doğru olduğu bildirilmiştir.

Dolayısıyla Yargıtay binasına ait kroki ve bilgilerin Yargıtay'da görevli ve ERGENEKON terör örgütüyle irtibatlı olan şahıs ya da şahıslarca hazırlandığı, binanın krokisi ve krokinin açılımı bölümünde yazan bilgilerden ERGENEKON terör örgütünün Yargıtay Başkanlığında görevli üst düzey bir yöneticiye yönelik suikast hazırlıkları yaptığı anlaşılmaktadır.

DEĞERLENDİRME:

Daha önceki bölümlerde de anlatıldığı üzere ERGENEKON terör örgütü nihai amacına ulaşmak için ülkede darbe zemini oluşturmaya çalıştığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerini darbe yapması yönünde teşvik ettiği, bu çerçevede darbe zemini oluşturmak için ülkede kaos ve çatışma ortamı oluşturacak eylemler gerçekleştirdiği,

Örnek verilecek olursa; bir dönem kamuoyunda ciddi tartışmalara sebebiyet veren türban konusuyla ilgili öncelikle örgütün kontrolünde olan Cumhuriyet Gazetesinde türbanla ilgili ülkede gerginlik oluşmasına sebebiyet verecek karikatür çizdirdikleri, sonra da örgüt içersinde bulunan suikast timlerine gazeteye bomba attırdıkları, devamında da gazetede baş yazarlık yapan ve örgütün üst düzey yöneticisi olan İlhan SELÇUK'un söz konusu bombalama olayları sanki karikatür olayından rahatsız olan kesimlerce yapıldığı yönünde yazılar yazarak ülkede gerginlik ve kutuplaşma oluşturulmaya çalıştığı, böylelikle örgütün hedefleri doğrultusunda darbe için zemin oluşturmaya çalıştığı,

Cumhuriyet Gazetesinin bombalanmasından hemen sonra, bu kez de aynı tetikçilere türbanla ilgili karar veren Danıştay Başkanlığındaki kurul üyelerine yönelik suikast yaptırdıklan, saldırıdan hemen sonda örgütün kontrolünde olan medya organlan vasıtasıyla söz konusu eylemler sanki türban karanndan rahatsız olan kesimlerce yapılmış gibi kamuoyu oluşturularak ülkede laik-antilaik kutuplaşması ve çatışma ortamı oluşturulmaya çalışıldığı, böylelikle her iki olayla biran evvel darba zemini oluşmasının hedeflendiği, fakat Emniyet güçlerinin yaptığı başarılı çalışmalarla olay faillerinin yakalanması ile örgütün amacına ulaşamadığı anlaşılmıştır. ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ üst düzey yöneticilerinden İlhan SELÇUK Ak Parti'nin kapatılması davasından aylar önce yani 23 Ocak 2008 tarihli köşesinde "İktidar partisi zanlı" başlıklı yazı içeriğinde "Savcı kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük yada dincilik yapan siyasi partiye dava açmasın görür gününü." şeklinde bir yazı yazarak Yargıtay Başsavcısını açıkça tehdit ettiği ve kapatma davası açması yönünde etkilemeye çalıştığı, aynı İlhan SELÇUK yaptığı telefon görüşmelerinde de AK Partiye kapatma davası açılmasının, ülkede ekonomik kriz çıkmasının ve biraz da karışıklık çıkmasının umut olacağım söylediği de bilinmektedir.

Öte yandan diğer bir örgüt yöneticisi Doğu PERİNÇEK'in Merdan ARSLANLAR'la yaptığı telefon görüşmesinde Merdan ARSLANLAR'm sivil toplum kuruluşlan temsilcileri olarak 5-6 kişilik bir heyet şeklinde bir kısım yüksek yargıda görevli kişiler ile görüştüklerini, görüştükleri kişilerin son derece kararlı olduklannı, kendilerinden toplum desteği oluşturmalarını istediklerini söylediği tespit edilmiştir.

Dolayısıyla ERGENEKON terör örgütü üst düzey yöneticilerinin AK Partiye kapatma davası açılması için ciddi girişimlerde bulunduklan, ele geçirilen kroki ve kroki açılımmdaki bilgilerden Yargıtay üst düzey görevlilerine suikast hazırlığı yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda, tıpkı Danıştay olayında olduğu gibi örgütün öncelikle Yargıtay Başsavcılığına kapatma davası açması yönünde etkilemeye çalıştığı, sonraki süreçte de planlannı gerçekleştirmek amacıyla suikast için hür türlü planı yaptıklan, belki de söz konusu eylemler deşifre edilmemiş olsaydı örgütün bu eylemleri gerçekleştirip sonra da bu olayı davaya taraf kişilerce yapıldığı yönünde kamuoyu oluşturup darbe zemini oluşturmayı amaçladıklan değerlendirilmektedir.

2-NATO TESİSLERİNE SALDIRI HAZIRLIĞI,

değiştir

Bu konudaki ayrıntılar he yukandaki bölümde hemde aşağıda bireysel durumlarda ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

3-2005 YILINDA KARA KUVVETLERİ KOMUTANI YAŞAR BÜYÜKANIT5 A SUİKAST HAZIRLIĞI YAPILMASI

değiştir

2005 YILI İÇERSİNDE DÖNEMİN KARA KUVVTELERİ KOMUTANI YAŞAR BÜYÜKANIT'A YÖNELİK EYLEM HAZIRLIĞI İşçi Partisi Genel Merkezinde yapılan aramada; girişin karşısındaki sekreter odasının sağ tarafında bulunan masa üzerinde çok sayıda CD bulunarak el konulmuştur. Bu CD Terden üzerinde "VERSATİLE" yazan 411509A102B4 seri numaralı CD'nin yapılan incelemesinde; içersinde "HİKMET ÇİÇEK'E ULAŞANLAR" isimli klasör olduğu, bu klasör içersinde iç içe girmiş çok sayıda klasör ve dosyaların olduğu, sırası ile "HİKMET ÇİÇEK'E ULAŞANLAR'V'İÇ İSTH"/'T7. MÜTEFERRİK KONULAR" isimli klasöre gelindiğinde içersinde çok sayıda klasör ve word dosyalarının olduğu, bunların içersinde "KORUMA PLANI" isimli word dosyası incelendiğinde içeriğinde; "08 ŞUBAT 2005" tarihli dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT'm koruma planı başlıklı (9) sayfalık çizelge şeklinde yazı olduğu, içeriğinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT'm belirtilen tarihte İzmir ve Balıkesir illerine yapacağı ziyaretler sırasındaki koruma planının olduğu anlaşılmıştır.

Söz konusu belge şüpheli Doğu DOĞUPERİNÇEK'e herhangi bir isnatta bulunulmadan sadece nereden, ne şekilde temin ettiği, hangi amaçla sakladığı ve bu planları başka herhangi bir kimseye verip vermediği sorulduğunda; sorulan soruya cevap vermek yerine "Böyle kanun dışı saçma sapan, vatana ve millete hiyanet anlamı taşıyan işlerle bizim hiçbir işimiz olmadığını, Genel Kurmay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, Mit Müsteşarı bilir" şeklinde beyanlarda bulanarak söz konusu koruma planı hakkında ifade vermekten kaçındığı, bu CDTerin bulunmuş olduğu katın sorumluları sorulduğunda ise; "Girişin karşısında böyle bir sekterlik odası yok. Her katta ikişer adet sekretarya odası vardır. Bu odalarda çalışanların isimlerini şuanda bilmiyorum." şeklinde cevap vererek CD'lerin sorumlu tutulacağı parti çalışanlarını saklamaya çalıştığı,

Doğu PERİNÇEK'in bu şüpheli cevaplan, aynı yerden ele geçirilen Yargıtay Krokileri ve İzmir Nato Karargahı krokileri ile birlikte değerlendirildiğinde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT'a yönelik kötü amaçlı eylem ve planlar yapmış olabilecekleri düşünülmektedir.

4-GAZETECİ YAZAR FEHMİ KORU'YA YAZAR ORHAN PAMUK'A, DİYARBAKIR BELEDİYE BAŞKANI OSMAN BAYDEMİRE, DTP MİLLETVEKİLİ SEBAHAT TUNCEL VE AHMET TÜRKE YÖNELİK SİLAHLI SALDIRI HAZIRLIĞI YAPILMASI OLAYI

değiştir

15.09.2007 tarihinde saat:21.52 sıralarında Muhammet YÜCE Ue Selim AKKURT arasındaki ; Muhammet'in "İyi o Albayla da görüştüm ben az önce yine" "...komutan diyorum, olursa olsun diyorum., biz her türlü varız, indirilecek adam varsa indirelim, her türlü arkanızdayım dedim", "Bu Yeni Şafak gazetesinde Fehmi KORU mu ne var ya bir tane gazeteci" "O kafaya takmış, tamam dedim, o bizden dedim, sen sadece yeri ayarla dedim,., sen bizi başkasına yönlendir dedim" , "Yani yapacağımız varsa yapalım bize destek olsun dedim", "O gazeteciyle dedim Sabahat TUNCEL'i biz indirelim dedim, senin için indirelim ama, dedim sende bize yap dedim", Selim'in "Gazeteci kolay ya gazeteci,erkek değil mi", Muhammet'in "Erkek, Fehmi KORU var ya a... k... ", "Komutan onu biz indiririz dedim, Sabahat TUNCEL'i de indirelim dedim, zaten Sabahat TUNCEL'i indireceğiz dedim, ikisini de indirelim dedim, siz gerisine kanşmaym dedim, siz sadece bize yolu gösterin dedim" Selim'in "Baydemir'le O Olabilir", Muhammet'in "Sabahat TUNCELİ dedim, o da tamam diyor, tamam da a... k.... önce bir mekan lazım bize, para lazım dedim..."

21.09.2007 tarihinde saat:13.13 sıralarında Selim AKKURT ile Ayhan ÇELİK arasındaki ; Ayhan'ın "He yeter a... k..., peki oyuncakların falan nasıl iyi mi", Selim'in "Oyuncaklarım hazır işte maddiyata bakıyor"

29.09.2007 tarihinde saat :23.58 sıralarında Muhammet YÜCE ile Selim AKKURT arasındaki ; Muhammet'in "İyi, ben şimdi bizim Fikri Albayla görüştüm de beni aradı..." , "...Biri varmış İstanbul'da, o da maddi destek sağlayacak, diyor gidin ona diyor, nasıl edek" , "Hı başımızı ağrıtır ama ..." , "... 'de ceza savcısı varmış, ... ceza savcısı, bir de hakim varmış, baş hakim midir nedir, diyor onlarla da görüştürecem sizi, onlar da arkanızda ama,onlarm bize ne faydası olacak ki a... k... ", "Bir işe benzesin, bir de içerde bakacak bir para olsun a... k..." , "Devlet zaten bizi s... de", "Ancak o büyüklerden koruyanlardan olursa olur,korur,yoksa dışardan öyle devlet mevlet bizi de s... a... k..., adam diyecek devletin askeri var, polisi var, size mi kalmış a... k..." , "He iyice bizi vatan haini ederler de", Selim'in "He Ağca gibi oluruz ha", Muhammet'in "Başka bir şey dediğin, Orhan PAMUK'u diyek a... k...", Selim'in isim söylememesi konusunda uyanda bulunduğu, daha sonra DİNK cinayeti ile ilgili gazetede çıkan haberlerden bahsederek Selim'in "Ogün'ün hesabında trilyon varmış", Muhammet'in "Ya a... k..., bunlar DİNK'i hallettiler hiçbir s... olmadı, ne akrabalan ne çevreleri, hepsi kahraman oldu çıktı a... k..., biz ona diyek ki gelin biz ORHAN'ı dökek",

30.09.2007 tarihinde Muhammet YÜCE'nin Coşkun ÇALIK'a gönderdiği telefon mesajında ; "Halaoğlu, gazeteci Orhan PAMUK'u halledecez,ben,sen,Halil,Fuci, var mısın, toplam 2 trilyon alacaz,var mısın kurban bayramından sonra hazır ol"

02.10.2007 tarihinde Muhammet YÜCE' nin Coşkun ÇALIK'a gönderdiği telefon mesajlarında ; "Allah izin ederse Orhan PAMUK'un kurban bayramından sonra İstanbul'da konferansı varmış, gece 2 gibi toplantı çıkışı halledecez, ilk başta 2 trilyon alacaz, işi bitirdikten sonra da 5 trilyon,bir tane villa,bir tane benzin istasyonu alacaz,bunlar İstanbul'da, ama sonuçta kesin yakalanacaz, bunu bil,Hrant DİNK'i vuranlar gibi tüm Türkiye bizim peşimizde olacak,haberin olsun " "Bu hafta görüşecez,Ben, Sen, Halil, Fuci, hazırlıklı ol" , "Öyle de yok,böyle de, en azından hayatımızı kurtannz,babalar gibi yatarız çıkanz,zaten Sedat PEKER yakalanınca bizi kendi koğuşuna aldıracakmış,en büyük biz olacaz,paranm da her şeyin de en iyisini yapacaz, halaoğlu bu saatten sonra bize bu gider"

09.10.2007 tarihinde Muhammet YÜCE ile Coşkun ÇALIK arasındaki ; Muhammet'in "He iyi bayramdan sonra hazırlan ha", "Kesin ha tamam" , Coşkun'un "Kurban bayramını sabırsızlıkla bekliyorum yani" , Muhammet'in "Kesin bak daha buradan bunun dönüşü yok,işi hallettiklesin kararlaştırdık ..." 10.2007 tarihinde saat:00.06 sıralarında Muhammet YÜCE ile Selim AKKURT arasındaki ; Selim'in "Tamam, şey yap ne oldu komutandan bişey çıkmıyor mu", "deki Osman yada şey ...", Muhammet'in "Tamam bakacağız"

21.10.2007 tarihinde saat: 15.25 sıralarında Selim AKKURT ile Zafer POLAT arasındaki ; Selim'in "....Abuşlan görüştük, Abus gitti. Ertesi gün a... k... o şeyler patladı mevzuatlar. Ondan sonra numaramı değiştim hemen.", "Onun telefon da kesin mimlidir yani. .. .ama isim vermedik birşey etmedik öyle bir konuştuk işte...", Zafer'in "E ne edek a... k...., bizde gidek, sen o zaman git, o DTP'nin başkanını öldür. Bende gidim ha o Diyarbakır belediye başkanını. Kardaş bizde gidip yatak ne edek." ,

22.10.2007 tarihinde saat:18:20 sıralarında Muhammet YÜCE ile Selim AKKURT arasındaki; Muhammet'in ".. .Albayından birşey çıkacağa yok, o... a... koyayım, iki gündür ara ara a... k..., ..bu sefer de diyor, devletin askeri var, polisi var boş verin, a... k.. k.... ya" , "Bizim rızkımız kesiliyor her taraftan"

22.10.2007 tarihinde saat:19:09 sıralarında Muhammet YÜCE ile Selim AKKURT arasındaki ; Muhammet'in " O Veli KÜÇÜK'ün telefonunu bulamaz mısın", Selim'in "Bulurum", Muhammet'in ".. ..bir de Veli KÜÇÜK'ü bulayım bana", "Bu Albaydan bi s... çıkmayacak a... k... onun ben", Selim'in "... onu boşver ya, bize güvenemez halaoğlu o, o yüzden biliyor musun" , Muhammet'in "...bana Veli KÜÇÜK lazım, onu bir bulayım" , Selim'in "Veli KÜÇÜK bizimkinin arkadaşı ya" , "Geldi ben görmüşüm"

30.10.2007 tarihinde saat: 17:15 sıralarında Muhammet YUCE'nin Selim AKKURT'a gönderdiği mesajda ; ".. .sen Veli KÜÇÜK'ün numarasını sen sade bana bul a... k..., o tanıdık Albaydan bir s... çıkmayacak, sen o Veli KÜÇÜK'ün numarasını bana bul yolla"

12.11.2007 tarihinde saat: 19.28 sıralarında Muhammet YÜCE ile görüşmesinde ; Mehmet Fikri'nin "Muhammet" , "Oğulcum, şey hattından arıyorum. Öbür hat dinlendiği için." , "Öbür hattan arıyorum." , "Şimdi şeyim ben. Oradan aradığım için, öbür numaradan hiç arama" , "Yarın bir yerde buluşalım.", "Ben seni arayacağım."

12.11.2007 tarihinde saat: 19.49 sıralarında ; Muhammet YUCE'nin kullanımında bulunan 537 878 66 42 numaralı telefon hattı ile Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımındaki 535 888 15 14 numaralı telefon hattını ödemeli olarak aradığı, Mehmet Fikri KARADAG'ın ödemeli aramayı kabul ettiği

12.11.2007 tarihinde saat : 20.12 sıralarında ; Muhammet YUCE'nin kullanımında bulunan 542 588 35 26 numaralı telefon hattı ile Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımındaki 535 888 15 14 numaralı telefon hattını çaldırdığı

12.11.2007 tarihinde saat : 20.12 sıralarında ; Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımındaki 535 888 15 14 numaralı telefon hattı ile Muhammet YUCE'nin kullanımında bulunan 542 588 35 26 numaralı telefon hattını çaldırdığı

12.11.2007 tarihinde saat : 20.13 sıralarında ; Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımındaki 535 888 15 14 numaralı telefon hattı ile Muhammet YUCE'nin kullanımında bulunan 542 588 35 26 numaralı telefon hattını çaldırdığı, Muhammet YUCE'nin telefonunun meşgul düştüğü

12.11.2007 tarihinde saat : 22.56 sıralarında Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımında bulunan 0 535 888 15 14 numaralı telefonu ile , Muhammet YUCE'nin kullanımında bulunan 0 536 310 28 79 numaralı telefon arasında yapılan görüşmede özetle ; Mehmet Fikri'nin "Oğlum ben seni arıyacam dedim, başka telefondan. Bu telefondan aradın, bütün planı bozdun." , "Ben seni ararım evlat. Onların şeyini alırız, o telefondan tamam.", "Telefonlarım alırız çocukların..."

13.11.2007 tarihinde saat: 14.06 sıralarında Muhammet YUCE'nin kullanımında bulunan 0 537 878 66 42 numaralı telefonu, M. Fikri KARADAG'ın kullanımında bulanan 0 216 449 14 35 numaralı sabit telefonla aramasıyla yapılan görüşmede özetle ; Mehmet Fikri'nin "O şeyin delikanlının telefonunu kaçtı, o bana vermişti ama ben onu biyerde kaybetmişim.", Muhammet'in "Onu şey mesajlamı göndereyim?" Mehmet Fikri'nin "Yok, o telefonu hiç kullanmıyorsun." "O 24 saat dinlemede.", Muhammet'in "Hangisi komutanım sizinki mi" , Mehmet Fikri'nin " O senin ikisi de. Ceplerin ikisi de.", Muhammet'in "Anladım başka bir numara verin bana." Mehmet Fikri'nin "Eee o numarayı şimdi veremiyorum", "Verirsem ikisi de şu anda elimdekiler öyle" , "Olursa ben sana ordan zaten mesaj çekerim. Bir tane alırsam yeni hat" , Muhammet'in "Şimdi ne var komutanım, Var mı bişey" , "He şeyi, dün gazeteyi okudum, gazetede şey var" , "Tespihli mespihli ne oldu onlar" Mehmet Fikri'nin "Onlar yalancı peygamber olmuş işte. Seçimden sonra benim zaten hiç uğradığım yok ya terk ettim", Muhammet'in "Bıraktınız mı siz orayı" , Mehmet Fikri'nin "Terk ettim bırakmış gibi bişey artık. Yanı napayım artık", Muhammet'in "Nasıl yapalım orayı şimdi" Mehmet Fikri'nin "Konuşmamız lazım işte, onun için hemen en kısa zamanda" dediği, Muhammet'in "Tamam komutanım onu hallederiz. Tamam var mı bi emriniz komutanım." Mehmet Fikri'nin "Ben seni 10 dakika sonra ariyayım. O çocukla görüşmem lazım." "...Bir kaç dakika sonra anyacam. O telefonu bana bildir. Onu yazdır bana"

13.11.2007 günü saat: 14.10 sıralarında Muhammet YÜCE ile Selim AKKURT arasındaki; Muhammet'in "Şey et ha, iyi ben görüştüm a, şimdi o senin numaram istedi, şimdi yine aradı, veriyorum ha bu numarayı diyor bi onla görüşecem", Selim'in, "Şey mi" dediği, Muhammet'in "Ha Fikri Karadağ" , Selim'in "He, tamam da, isim soy isim söyleme" , Muhammet'in "He yo. Diyor onla bi görüşeyim bi iş var diyor tamam mı"

13.11.2007 tarihinde saat: 14.10 sıralarında Muhammet YÜCE'nin kullanımında bulunan 0 537 878 66 42 numaralı telefonu, M. Fikri KARADAĞ'm kullanımında bulanan 0 216 449 14 35 numaralı sabit telefonla aramasıyla yapılan görüşmede; Mehmet Fikri'nin "Muhammet benim oğulcum" , "Söyle canım telefonu" dediği ve (545 251 66 25-Verilen telefon numarası Selim AKKURT'un telefon numarasıdır) numaralı telefonu aldıktan sonra "İyi bunu ben arayınca bulacam direkt", Muhammet'in "Doğrudur komutanım şu an telefon açık" , "Tamam komutanım. Eee beni neyse onu arar ben ondan şey yaparım" Mehmet Fikri'nin "Tamam yüz yüze görüşmek lazım. Telefonda olmaz." Muhammet'in "Görüşürüz o zaman en kısa zamanda tamam komutanım" Mehmet Fikri'nin "Telefon olursa ben senden öğrenince onun telefonunu ararsın" , "Herhangi bir sivil telefon ben sana bildiririm"

13.11.2007 tarihinde saat: 14.12 sıralarında Muhammet YÜCE ile Selim AKKURT arasındaki ; Muhammet'in "Numaranı verdim ha, bu numarayı arayacak. Bak bakayım hele ne diyor a... k..." , Selim'in "Tamam, sen bişey konuşmadın mı" , Muhammet'in "Yok telefonla konuşamadım da. Dedi bana o lazım dedi, onla görüşmem lazım dedi, herhalde bir iş mi vardır nedir bilmiyorum ki. Tamam dedi, o bana lazım dedi, numarasını ver dedi, onla görüşecem dedi, yüzyüze görüşülmesi lazım dedi nasıl edek dedi" , Selim'in "Tamam giderim ben ya" , Muhammet'in "Ama yine de dikkat et. Bu ayrılmış ordan ha. Bırakmış orayı ha."

13.11.2007 tarihinde saat: 14.28 sıralarında Selim AKKURT ile Muhammed YÜCE arasındaki ; Muhammet'in Selim'e Mehmet Fikri ile görüşüp görüşmediğini sorduğu, Selim'in "Yok o şeyden arar beni, ankesörlüden arar, o yüzden", Muhammet'in "Bi iş var dedi de, konuşamadım bende" , devamında da M. Fikri KARADAĞ'm Selim ile görüşmek istediğinden bahsettikten sonra "Diğer o şerefsizler sahte peygamber olmuş çıkmışlar diyor, deki orayı ele alak, deki tekrar get deki orayı deki alak deki a... k...., Deki sen gerekeni yapak, deki sen şeyi yap , deki sen hallet bizi , deki biz orayı alınk deki geri, hele bak ne diyor, ya da başka bir iştir heraldeki tamam."

13.11.2007 günlü fiziki takip tutanağında ; Saat:16.05 sıralarında M. Fikri KARADAĞ ile Oğuz Alpaslan ABDÜLKADİR'in Kadıköy Beşiktaş İDO iskelesi önünde buluştuklan, yaklaşık 10 dakika sonra Beşiktaş feribotuna bindikleri, saat: 17.15 sıralannda Halasgargazi Caddesi Unsal Çarşısı No:300/73-84 sayılı adreste bulunan Şişli 35. Noterin ofisi olarak kullandığı yazıhaneye girdikleri ve burada Mahmut KUZ ile buluştuklan, saat: 18.40 sıralannda üç şahsın da noterden çıktıklan, yaklaşık 5 dakika sonra Mahmut KUZ'un diğer şahıslardan ayrıldığı, M.Fikri KARADAĞ ve Oğuz Alpaslan ABDÜLKADİR' in Mecidiyeköy istikametine yöneldikleri, Oğuz Alpaslan ABDÜLKADİR'in burada İETT otobüsüne binerek M. Fikri KARADAĞ'dan aynldığı, M.Fikir KARADAĞ'm ise yaya olarak Şişli Osmanbey metro girişine yürüdüğü ve saat: 18.57 sıralarında 0212 224 14 13 numaralı ankesörlü telefon ile bir yeri aradığı, daha sonra yine saat: 19.07 sıralarında yaya olarak Şişli Harbiye Vali Konağı kavşağına gelip 0212 296 14 61 numaralı ankesörlü telefondan bir yeri aradığı,sonrasmda Harbiye ordu evine girdiği ve burada yaklaşık 30 dakika kaldıktan sonra Beşiktaş Kadıköy iskelesine gelerek Kadıköy feribotuna bindiği, belirtilmiştir.

13.11.2007 tarihinde saat: 19.25 sıralarında Muhammet YÜCE'nin kullanımında bulunan 0 537 878 66 42 numaralı telefonu, M. Fikri KARADAĞ'ın kullanımında bulanan 0 212 233 14 39 numaralı sabit telefonla aramasıyla yapılan görüşmede; Mehmet Fikri'nin "Mamo o telefon cevap vermiyor oğlum" , "545 evet 05452516625 cevap vermiyor şimdi kapalı diyor" , Muhammet'in "Ben ona ulaşayım hemen komutanım, bakıyım ben bi diğer numaralarım deneyeyim"

13.11.2007 tarihinde saat: 19.43 sıralarında Muhammet YÜCE ile Coşkun ÇALIK arasındaki ; Muhammet'in "Tamam şuan Halil ( Selim Akkurt ) görüşmeyi yapıyor. Görüşüyorlar. Toplantıdalar şu an, eğer dediğim iş olursa bu akşam olacak tamam. Ya yarın ya da öbür gün gideceğiz, hazırlan." , Coşkun'un "Tamam ben hazırım ya" , Muhammet'in "Vallah diyorum, şu an görüşüyorlar para konusunda. Yarın öbür gün gidebiliriz a... k... var var, yok yok.", Coşkun'nun "Bekliyorum bekliyorum . Ben hazırım her türlü ya.",

13.11.2007 tarihinde saat: 21.27 sıralarında Muhammet YÜCE ile Selim AKKURT arasındaki; Muhammet'in "He şey et aradı mı seni Albay", Selim'in "Yok işte kapandı ondan sonra telefonum da aramadı", Muhammet'in Mehmet Fikri'nin kendisine ulaşmaya çalışıtığını belirttikten sonra "Şu an şeydeymiş, Harbiye oteli nerde. Orada bekliyormuş seni"

13.11.2007 tarihinde saat: 21.31 sıralarında M. Fikri KARADAĞ'ın kullanımında bulunan 0 535 888 15 14 numaralı telefonla, Muhammet YÜCE'nin kullanımında bulanan 0 542 588 35 26 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede; Muhammet'in "Alo komutanım." "Şu an numara açık" "Bekliyor sizi" Mehmet Fikri'nin "Peki peki. Artık şey eve geldim. Ben napıyım şimdi, artık sonra" , "Sonra sonra ararım", "Tamam şimdi görüşme şansım yok."

16.11.2007 tarihinde saat: 21.49 sıralarında Selim AKKURT'un Muhammet YÜCE'ye gönderdiği mesajda ; " Halaoglu, şu an Balıkesir'deyim ne yaptın, Albay'la görüştün mü, kontorüm yok, Mesud'un numarasını msj at"

22.11.2007 tarihinde saat: 16.19 sıralarında M. Fikri KARADAĞ'ın kullanımında bulunan 0 535 888 15 14 numaralı telefonu, Muhammet YÜCE'nin kullanımında bulanan 0 537 275 90 74 numaralı telefonla aramasıyla yapılan görüşmede; Aralarında merhabalaştıktan sonra Mehmet Fikri'nin "Sen nasılsın" Muhammet'in "Allaha şükür komutanım, bizim moral bozuk işte", "Bizim elamanı aldılar", Mehmet Fikri'nin "Kim o" Muhammet'in "Bizim elaman vardı ya İstanbul'daki. Onu aldılar ilçeden." Mehmet Fikri'nin " Hee. Öylemi" Muhammet'in "Vallaha da billaha, nasıl oldu bizde anlamadık ha." Mehmet Fikri'nin "Ne bileyim ben, hiçbir şey, nerden bileyim ben ya, ben hiç aramadım" ,Muhammet'in "He görüşmediniz siz hiç" Mehmet Fikri'nin "Hayır, ben ne arayayım, sen bu telefondan verdikten sonra ne arayayım, sen telefondan veriyorsun. Telefon bu telefondan şey verilir mi. Senin yüzünden olmuştur. Ben seni akıllı adam zannediyorum ya. Neyse tamam. 24 saat dinleniyor bu telefon", Muhammet'in "Neyse ben bir geldiğimde görüşürüz komutanım" , Mehmet Fikri'nin "Neyse peki hadi Ankara'da buluşuruz"

Şeklinde konuşmaların geçtiği tespit edilmiştir.

Mehmet Fikri KARADAĞ'ın ankesörlü telefondan Selim AKKURT'un kullanımında bulunan 0545 251 66 25 numaralı cep telefonunu aradığı, ancak ulaşamadığı tespit edilmiş, Selim AKKURT belirtilen cep telefonunun kendisine ait olduğunu, ancak bu tarihte M.Fikri KARADAĞ' m neden kendisine ulaşmak istediğini bilmediğim söylemiş, Mehmet Fikri KARADAĞ ise Muhammet YÜCE'nin kendisine bir akrabası olduğundan bahsettiğini, kendisinin de telefon numarasını istediğini,vermiş olduğu numarayı aramış olabileceğini, ancak görüştüğünü hatırlamadığını beyan etmiştir.

Şüphelinin , 10.07.2007 tarihinde Kahraman ŞAHİN ile yaptığı görüşmede ; Mehmet Fikri'nin "Oğulcum şimdi Bursa'dan Muhammet (Muhammet YÜCE) diye bir çocuk geliyor","Bizim Derneğin önde gelmiş olduklarından" , "Arabasıyla geliyormuş, onu alın görüşün, Hüseyin abinle de görüşsün, bende çıktım geliyorum" , "Muhammet diye bir çocuk, uzman çavuşmuş" şeklindeki sözleri ve telefon görüşmeleri genelinden de , Mehmet Fikri KARADAĞ'm , psikopat ve megalomanyak olduğunu düşündüğü Muhammet YÜCE'nin kendisi ile yaptığı hiçbir konuşmayı dikkate almadığı, Muhammet YÜCE'nin konuşmalardan kendine görev çıkarttığı, bazen de frenlemek için kendisi ile yanlış anlama gelebilecek tarzda konuştuğu şeklindeki beyanlarının da,savunnıa ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Coşkun ÇALIK, Muhammet YÜCE'nin daha önce Ahmet TÜRK'Ü öldürme teklifinde bulunduğunu,ancak PKK'nm ailelerine zarar verebileceğini düşündüklerinden vazgeçtiklerini, daha sonra da Mehmet Fikri KARADAĞ'm Muhammet'e Orhan PAMUK' u öldürmeyi teklif ettiğini, Osman BAYDEMİR konusunda da aynı şeylerin geliştiğini, Orhan PAMUK'a suikast eylemini planladıklarmı,eylemde tetiği Halil (Kod) Selim AKKURT' un çekeceğini, kendisi ile Ayhan ÇELİK' in gözetleyici olacağını, Muhammet YÜCE' nin de şoför olacağını, Muhammet YÜCE ile aralarındaki mesajlarda Fuci olarak geçen kişinin Fuci (Kod) Ayhan ÇELİK olduğunu ve bu kişiyi Selim AKKURT' un akrabası olarak bildiğini beyan etmiştir.

Selim AKKURT, 13.11.2007 günü saat 18.57 ve 19.08 sıralarında M. Fikri KARADAĞ m 0212 224 14 43 numaralı ankesörlü telefondan kendisinin kullanımında bulunan 0545 251 66 25 numaralı cep telefonuna ısrarla ulaşmak istediği ancak ulaşamadığının tespit edildiği, tüm bu eylem planlarının konuşulduğu bir dönemde Mehmet Fikri KARADAĞ' m kendisine ısrarla ulaşmak isteme sebebinin sorulması üzerine; Belirtilen cep telefonunun kendisine ait olduğunu, ancak bu tarihte M.Fikri KARADAĞ' m neden kendisine ulaşmak istediğini bilmediğini, bu hususun Fikri Karadağ' a sorulmasını istediğini, M.Fikri KARADAĞ ile hiç görüşmediğini, kendisinin böyle bir eylem planının içerisinde olmadığını beyan etmiştir.

Muhammet YÜCE,Selim AKKURT ile Mehmet Fikri KARADAĞ'I kendisinin tanıştırdığını, birbirlerine telefon numaralarını verdiğini,Fikri Albay'm kendisinden dört dörtlük delikanlı bir adam istediğini,kendisinin de Selim'in telefonunu verdiğini,Fikri Albayın İstanbul'da bir otel söyleyerek buluşmak için çağırdığını, sonrasında Selim'e ulaşamadığını söylediğini,daha sonra da "sen ulaşabiliyorsan akşam yediye kadar orda olsun" dediğini, ne amaçla çağırdığını neden böyle bir adam istediğini de bilmediğini,Selim AKKURT'u İstanbul'da olduğu için tavsiye ettiğini, Selim'in Erzurum Oltu'daki ağabeylerinin karıştığı bir silahlı çatışma olduğunu, bu olayda iki kişi öldüğünü, 3-4 kişinin de yaralandığım,ölü ve yaralıların hepsinin Selim AKKURT'un ailesinden olduğunu, bu olaydan bir yıl sonra karşı taraftan bir kişinin öldürüldüğünüzü olay nedeni ile Selim'in dört yakınının tutuklandığını, Selim'in bu olaydan dolayı aranıp aranmadığını bilmediğini, Orhan PAMUK ile herhangi bir husumeti olmadığım, Orhan PAMUK'u kaldırma konusunda Selim AKKURT ile aralarında konuştuklarını, ancak herhangi bir şey yapmadıklarını, telefon görüşmelerinde geçen Halil isimli kişinin Selim AKKURT olduğunu beyan etmiştir.

Bütün bu telefon görüşmeleri ve ifade içeriklerinden Ergenekon Terör Örgütünün Kuvayı Milliye Derneğindeki yapılanmasının Orhan PAMUK,Fehmi KORU,Ahmet TÜRK, Osman BAYDEMİR veya Sebahat TUNCEL'in öldürülmesi konusunda plan yaptığının sabit olduğu ve gerçekleşmesi halinde terör eylemi niteliğinde bulunacağının yukarıda genel açıklamalar bölümünde geniş olarak açıklandığı, Coşkun ÇALIK'm bu eylem planının var olduğunu söyleyerek eyleme katılacak olan Halil lakaplı kişinin Selim AKKURT olduğunu beyan ettiği, Muhammet YÜCE'nin ise Halil lakaplı kişinin Selim AKKURT olduğunu, bu eylemleri aralarında konuştuklarım,kimseden talimat almadıklarını ve kendiliklerinden vazgeçtiklerini beyan ettiği, Mehmet Fikri KARADAĞ ve eylem planında adı geçen diğer şüphelilerin Orhan PAMUK ve adı geçen diğer kişiler ile şahsi bir husumetlerinin bulunmadığı,tüm delillerin değerlendirilmesinden anlaşılacağı gibi bu eylemin provakatif bir terör eylemi olacağını bildikleri, Kuvayı Milliye Derneği ve dernek tüzüğünde gösterilen görünür yasal amacı ile ilgili olmadıkları kendilerine ait bölümde yazılı bulunan telefon görüşmelerinden açıkça anlaşılan , esasen maddi çıkar karşılığında aralarında herhangi bir husumet bulunmayan kişileri de öldürmeyi göze alabilecek yapıdaki Muhammet YÜCE, S elim AKKURT, Coşkun ÇALIK ve Ayhan ÇELİK isimli şüphelilerin maddi menfaat ve eylemden sonra korunup kollanma vaadi ile teklifi kabul ettikleri, esasen Muhammet YUCE'nin Coşkun ÇALIK ile yaptığı 02.11.2007 günlü telefon görüşmesinde söylediği "İyi belki çıkar da kurtarak amma koycam. Savaş çıkar da o kuyumcuları soyak o adamları", "Valla banka mankalara girek belki millet savaş telaşına düşer amma koyım, yaralı ölü, bizde gidek bankaları soyarık anıma koyım." "Benim derdim o. Yoksa ne sikerim ben Türkiye'yi amma koyim he " sözlerinden anlaşılacağı gibi yapmayı planladıkları eylemleri gerçekleştirmeleri halinde ülkenin nasıl bir hale geleceğini öngördükleri, yakalanmayı başından itibaren göze aldıkları, yakalanmamaları halinde ise bu eylemlerden dolayı ülkede çıkacak bir karışıklıktan kendi menfaatleri doğrultusunda ayrıca yararlanma düşünceleri bulunduğu anlaşılmaktadır.

Muhammet YUCE'nin Mehmet Fikri KARADAĞ'm yukarıda sözü edilen provakatif terör eylemleri için kendisinden eleman temin etmesini istemesi üzerine iki ayrı cinayet suçundan yakalama emri ile aranan Selim AKKURT'u Mehmet Fikri KARADAĞ ile tanıştırdığı, bu aşamadan sonra telefonlarmm dinlendiği yönündeki kuvvetli şüphesi nedeni ile Mehmet Fikri KARADAĞ'm Muhammet YÜCE ile yaptığı konuşmalarda eylemlere onay vermediği anlamı çıkanlacak sözler söylediği, Muhammet YUCE'nin ilk başta bu durumu anlamadığı ve Mehmet Fikri KARADAĞ'm eylem yaptırmaktan vazgeçtiğini düşünüp Veli KÜÇÜK ile bağlantı kurmaya çalıştığı, ancak gerçekte Mehmet Fikri KARADAĞ'm eylemlerden vazgeçmediği, olabildiğince dikkatli şekilde tekrar Selim AKKURT ile bağlantı kurduğu, en son da iki ayrı ankesörlü telefondan Selim AKKURT'un kullanımındaki cep telefonunu aradığı ancak ulaşamadığının belirlendiği, bu aşamadan sonra planlanan eylemler için yapılan görüşme ve faaliyetlerin arttığı, hedefteki kişiler için göze alınamayacak derecede tehlikeli boyuta vardığı düşüncesi ile zaten yakalama emri ile aranan Selim AKKURT'un yakalandığı anlaşılmıştır.

Bu açıklamalar ile, Mehmet Fikri KARADAĞ'm yukarıda yazılı Kemal CANAY ile görüşmesinde Kemal'in söylediği "Gidiyo memleket, teslimmi olacaz başkanım" , kendisinin söylediği ".. Şerefsiz O... Ç...., Korumak Ve Kollamakla Yasal Olarak Görevli Olan, emrinde milyon tane asker olan o... ç... teslim oluyosa bize mi düşecek", "tankı, topu , uçağı gemisi bende değil onlarda, onlar ne gerekiyorsa yaparlar", Kemal'in ".. .belki daha beklediği vardır genel başkanım" ve kendisinin söylediği "Onlar bekleseydi bizle temas kurarlardı ne yapayım" sözleri ile beklediği bağlantının kendisi ile kurulduğunun ve Yaşar ARSLANKÖYLÜ ile görüşmesinde almak istediğini söylediği "Özel görevi" bağlı bulunduğu Ergenekon Terör Örgütünden aldığı değerlendirilmiştir.

"Lobi" adı verilen örgüt belgesinde "Eleman Profili" alt başlığında yazılı " .... gereğinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmamalıdır. Özellikle sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir...." hedefine uygun olarak daha önce örgüte kazandırdığı,profili yukarıda kısaca açıklanan Muhammet YÜCE'den söz konusu provakatif terör eylemleri için adam temin etmesini istediği, Muhammet YUCE'nin temin ettiği iki ayrı kasten öldürme suçundan aranan, ayrıca işleyeceği bir cinayet için prakitle daha fazla ceza yatmayacak Selim AKKURT'un bu eylemler için en uygun kişi olduğunu değerlendirerek bağlantı kurmaya çalıştığı, şüphelilerin görüşmelerinde haklarında suikast planlan yapılanların etnik,siyasi,yazar ve gazeteci kişilik ve kimlikleri ile uluslar arası düzeyde dahi tanınan ve dile getirdikleri bazı söylemleri nedeni ile de yandaşları olduğu kadar halkın bir kısmının tepkisini de çeken kişiler olduğu,maddi menfaat karşılığı bu eylemlerin havale edileceği yukanda yazılı kişilerden ayn,neredeyse gönüllü olarak bu eylemleri gerçekleştirebilecek pek çok kişinin bulunduğu, kamuoyundaki bu algılama nedeni ile olası bir suikastin Ergenekon Terör Örgütünce takdim edileceği görünürdeki sebeplerinin kamuoyunca doğru olarak algılanmasına yol açacağı gibi,eylemlerin asıl amacına uygun şekilde halkın bir kısmının tepkisini sağlayacak nitelikte olduklan değerlendirilmiştir.

Coşkun ÇALIK'm "...Orhan PAMUK'u tanımadığım,televizyonda dahi görmediğini, ancak Muhammet YÜCE' nin kendisine Orhan PAMUK'u öldürmeleri halinde Fikri Albay'm 2 trilyon vereceğini söylediğini, Muhammet YUCE'nin kendisine Orhan PAMUK'u Türk düşmanı bir yazar olarak anlattığını,paraya ihtiyacı olduğu için bu teklifi önce kabul ettiğini, bu eylemi gerçekleştirmeleri halinde Muhammet YUCE'nin dediğine göre Fikri Albay'm adam başı 2 trilyon vereceğini, kendisi Muhammet YÜCE'ye Albay'da bu kadar para ne geziyor diye sorduğunda Albayın bir derneğinin olduğunu, o dernekten paranın geleceğini söylediğini..." şeklindeki ifadesinde de belirttiği şekilde bu eylemler için vaat edilen miktardaki paranın Mehmet Fikri KARADAG'da bulunmasının, bulunsa bile yukanda açıklanmaya çalışıldığı şekli ile bu eylemleri nerede ise gönüllü olarak yapabilecek kişiler varken maddi menfaat karşılığı azmettirdiği diğer şüphelilere vermesinin mantıksız olacağı, bu hali ile de suikast için Mehmet Fikri KARADAĞ tarafından vaat edilen paranın da Ergenekon Terör Örgütünün Lobi Yapılanması tarafından karşılanacağı değerlendirilmiştir.

== 4-DEVLETİN GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN BİLGİ VE BELGELERİ TEMİN ETME VE ELİNDE BULUNDURMA ==

Sağlıklı ve güçlü bir istihbarat örgütü, ülkesinin bağımsızlığına yönelik iç ve dış tehditleri önceden tahmin edebilir ve önleyebilir. Ülkenin ekonomik ve sosyal kararlılığının istikrannı sağlar. Bunlan başarabilmesi için ise; gizlilik ön koşuldur. Enformasyon gizliliğinin çok kritik olduğunun bilincine vanlabilmesi çok büyük önem taşır.

Son derece yararlı, etkin ve düşsel yaratıcılık anlamında bitimsiz, eldeki mevcut pozitif avantaj; dış istihbarat unsurlanmn sonuna değin yararlanabildikleri, hatta ölümlerinden sonra bile dezavantaj sonsuzluğuna terk edilmektedir. Türkiye'nin 21. yüzyılda entelektüel birikimli, yaratıcı, güvenilir insan kaynaklanndan istihbarat çalışmalarında yararlanması gereği kaçınılmazdır.

İstihbarat sanatı, akıl gerektirir. Bu nedenle de yalnızca sağ duyu ve mantık kurallan içinde işleyemez. İlham, sezgi, fantezi, düşsel yaratıcılık ve içgüdü basan için gereklidir. İstihbarat sanatının bu sıralanan unsurlara 21. yüzyıl faaliyetlerinde çok daha fazla gereksinimi olacaktır.

Entelektüel insan yapısı derinlerde kök salmış akıldışı, duygusal ve yaratıcı bir çekirdeğe sahiptir. İnsan aklının özellikleri olan bilinç, bellek, yüksek duygu ve düşsel yaratıcılık; yaradılışında var olan değil, sonradan öğrenilerek elde edilen becerilerdir. Entelektüeller, bu nedenle her an patlayacak bir yanardağ gibi görünseler de içten içe yanarak küle dönüşen yumuşak bir pamuk gibidirler. Ergenekon, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değerli personeli dışında entelektüel ve her meslekten seçkinlerin de içinde yer alacağı "sivil" personelden yararlanmakla karşılaştığı ve bundan sopra karşılaşacağı en önemli sorunlann üstesinden gelmekte güçlük çekmeyecektir. ABD'nin birçok istihbarat biriminin örgütlenmesinde "Masonik" benzeri bir yapılanmaya gidilmiş olmasının nedenleri arasında, istihbarat birimlerinin karşılaştığı sorunların üstesinden gelmede kendi içinde yer alan zengin insan kaynaklarına sahip olunması amacı yatmaktadır.

Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken önemli bir saptama daha yapmayı yararlı görmekteyiz. Dünyanın her yerinde radikal düşünceler entelektüel kesim arasında yeşermiştir. (Komünizm, Sosyalizm, Demokrasi vb) Güçlü istihbarat örgütleri için en tehlikeli görülen grup entelektüel kesimdir. Bağımsız ve liberal eğilimli olan bu "düşsel yaratıcı" kişilikler, çok boyutlu düşünebilme yeteneklerinden ötürü, enformasyon bulmacasının en küçük bir mozaik parçacığından rahatlıkla tablonun bütününü görüp saptayabilirler. Kamuoyunu en çok ve kolaylıkla etkileme becerisine sahip oldukları için, istihbarat örgütleri tarafından ciddi biçimde kontrolde tutulmak istenirler. Bunun yanı sıra bu çevre, istihbarat toplama açısından da çok zengindir. Entelektüel kesimden kazanılacak olan elemanlar, kazanışların yanı sıra, diğer istihbarat örgütlerinin çalışma sahasını büyük ölçüde daraltacak bir girişimdir.

İSTİHBARAT TOPLAMA HEDEFLERİ

İstihbarat toplamanın hedefi ülke çıkarlarını gözetebilmeyi, kontrol altına almayı ve kontrolde tutabilmeyi amaçlar. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir olay geliştiğinde plansız hareket edilmemesi prensibine uyulmalıdır. Enformasyon akışı olabildiğince hızlı bir şekilde merkezde toplanmalıdır. Böylece mozaik parçacılarından oluşan bir tablo tamamlanmadan oluşan tehlikeleri görmek ve engelleyebilmek mümkündür Bu nedenle Ergenekon'un gözleri her şeyi görmeli, kulakları her şeyi duymalıdır.

Bu noktada bir saptama daha yapmakta yarar vardır. Şöyle ki açık toplum iyidir. Fakat toplum çıkarlarına aykırı zararları ortadan kaldırılmakta yarar vardır.

İstihbarat toplamak için pek çok yol vardır. Örgüt elemanlarından sağlanan bilgiler, yabancı örgütlerden elde edilen bilgiler, yabancı örgütlere sızdırılan ajanlar aracılığı ile elde edilen istihbaratlar. Yabancı örgütler ve içlerine sızdırılan ajanlar aracılığı ile elde edilen istihbarat çok önemlidir Ancak, bunlar kontrol dışında kalan kanallardır. Bu nedenle sürekli kontrol edilmeli, denetlenmeli ve sıkça motive edilmelidirler.

Devletin Yeniden Yapılanması dokümanının "SÜREÇLER (4)" başlığı altında, "3. Pilot uygulamaları süreci" alt başlığı içerisinde; "1- Hedefler çerçevesinde örgüt yapısını oluşturmak 2- örgütün mekansal yapılanmalarını sağlamak, 3-örgüt eylemcilerinin korunmasını sağlayacak mekanizmaları kurmak, 4- Haberleşme kontrol ve lojistik alt yapısını kurmak, 5-Kınlmaz bilgi bankası ve bilgi dağıtım ağım kurmak" şeklinde belirtilen alanı aktif hale getirip devlete ait gizli bilgileri ele geçirdikleri.

Yukarıda izah edildiği gibi birçok Şüphelide Genel Kurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığıve Maliye Bakanlığına ait gizli bilgi ve belgeleri irtibatlı oldukları kamu görevlileri, emekli askeri şahıslar ile görevli askeri ve idari şahıslar vasıtasıyla ele geçirip bilgi ve belgeleri tahsis olundukları amaçlan dışında kullanmak suçlarını da örgüt amacı doğrultusunda işledikleri. Örgütün amaçlan arasında yabancı devlet ve istihbarat örgütlerine karşı bilgi toplamak denildiği, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çok önemli bilgilerini ele geçirip. (Ergün POYRAZ, BÜLENT (kod) İsmail YILDIZ, ZAFER (kod) Muzaffer TEKİN , Fikret EMEKVeli KÜÇÜK'te çıkan belgeler gibi,) saklayıp örgütün amaçları doğrultusunda yeri ve zamanı geldikçe kullandıkları.

Bazı şüpheliler bu bilgileri irtibatlı olduklan uluslar arası istihbarat örgütlerine aktardıklan anlaşılmaktadır. (Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK' ün de internet ortamında Amerikalı olduğu anlaşılan yabancı şahıslarla enformasyon ve bilgi paylaşımında bulunması gibi) bazı şüphelilerin elde ettiği çok gizli bilgi ve belgeleri amacı dışında kullandığı, Ergün POYRAZ m bu bilgileri, kitaplannda çekinmeden kullandığı. İsmail YILDIZ mda bu bilgileri kendi sitesinde yazdığı yazılarda kullandığı, İşçi Partisi've grubununda devlete ait gizli bilgi ve belgeleri depoladığı gibi zaman zaman da Çok gizli ve gizil ibareli bazı belgeleri kendilerinin oluşturduğu anlaşılmaktadır.

Bir çok şüphelide ele geçirilen gizli içerikli belgelerinde Genel Kurmay Başkanlığı başkanlığının yazım ve kopyalama tekniklerine benzetilmiş olarak gerçeğe aykınr olarak oluşturuluduğu, Doğu PERİNÇEK grubundan elde edilen bazı MİT başlıklı belgelerin de sahte olarak tanzim edildikleri bizzat ilgili kurumlarından sorulması sonucu gelen cevaplardan anlaşıldığı.

5-KİŞİSEL VERİLERİ DEPOLAMA VE ELE GEÇİRME SUÇLARI,

değiştir

Hemen hemen bütün Şüphelilerin bilgisayarlarında kişisel verilerin örgüte istihbarat toplamak amacıyla depolandığı, ERGENEKON dokümanında İSTİHBARAT TOPLAMA HEDEFLERİ başlığı altında

Enformasyon akışı olabildiğince hızlı bir şekilde merkezde toplanmalıdır. Böylece mozaik parçacılarından oluşan bir tablo tamamlanmadan oluşan tehlikeleri görmek ve engelleyebilmek mümkündür Bu nedenle Ergenekon'un gözleri her şeyi görmeli, kulakları her şeyi duymalıdır.

Ergenekon'un kendi kuracağı sivil toplum örgütlerine ihtiyacı vardır Çünkü, sivil toplum kuruluşları içte ve dışta kamuoyunda kutsal bir insanlık görevi yerine getiren örgütler olarak değerlendirilirler. Bu örgütlerin girebildiği ve etki altına alabildiği öyle noktalar vardır ki; bunu diplomasi sağlayamaz. Sivil toplum örgütlerinin İmajı, saygın, kutsal ve masumdur. Bu özellikten ötürü dünyanın her ülkesinde geniş halk kitleleri sivil toplum örgütlerinin arkasındadır. Sivil toplum örgütleri aracılığı ile dünya kamuoyu kolayca etki altına alınarak yönlendirilebilir.

ERGENEKON Türkiye'de faaliyet gösteren tüm sivil toplum örgütlerini kontrol altına almalıdır. Bu bir zorunluluktur. Çünkü bu örgütlenmelerin fmans kaynaklan dış ülkelerdir.

ELEMAN VE ORGANİZASYON Bir istihbarat örgütünün organizasyon ve elemanlannm yapılan çok büyük önem ifade eder. Ergenekon merkez yönetiminde yer alacak eleman sayısı olabildiğince az olmalıdır. Yine örgüte kazandınlacak elemanlara hiç bir zaman sonsuz bir güven duyulmaması, istihbarat sanatının bir gereğidir. İllegal çevrelerden seçilecek elemanlar, etnik ve siyasal ideoloji açısından, örgüt ideolojisi ve amaçlanna en yakın uygunluk gösterenler tercih edilmelidir.

AJAN PROFİLİ Doğru insanı seçebilmenin bilimsel verileri yoktur. Gençlerden seçilmiş yeteneklerin eğitilerek kazanımı dışında, profesyonellerden yararlanılması pozitif bir yoldur. Doktorlar, avukatlar, psikologlar, vb gibi. Çünkü bu gruba girenlerin, toplumun her kesiminden insanla temasta olduklan görülecektir. Bu noktada önemli bir saptama yapmakta büyük yarar vardır. Başanlı istihbarat örgütleri elemanlannm anestezi altında bilgilerini açığa vurabilecekleri olasılığından ötürü, doktor ve psikologlar tarafından tedavi edilmelerine izin vermezler. Gerekli hallerde kendi bünyeleri içindeki doktor ve psikologlardan yararlanırlar. FAHİŞELER İstihbarat sanatında en çok yarar sağlanan fahişeler olmuştur. Çünkü, insanlar çoğu kez ruhsal problemlerin etkisiyle ve bilinçsiz bir karşı konulmazlıkla, sırlannı fahişelerle paylaşırlar. Bu bilimsel bir tespittir ve 2000 yıldır yararlanılan bir metottur MEDYA Medya, en iyi ve en yararlı reklâmcıdır. 20. yüzyılda güçlü istihbarat örgütleri medyadan sonuna değin yararlandılar. 20. Yüzyılın son yıllannda ise; kendi medya kuruluşlannı devreye sokarak bunlan uluslararası platformda giderek güçlendirdiler. Böylece ulusal yayın organlanndan elde edilen yararlar, uluslararası platformda dünya kamuoyunun kendi çıkarları ve amaçları doğrultusunda yönlendirilmesini sağladılar. 21. yüzyılda ise; uluslararası medya kuruluşları ile ilkelerin yerel medya kuruluşları arasında ortaklıklar oluşturma yoluna gidilecek, tüm istenmeyen çatlak sesler örtülü bir biçimde bastırılarak susturulmuş olacaktır.

Ergenekon, medya kuruluşlarını kontrol etme yönündeki faaliyetlerini kendi medya kuruluşlarını oluşturarak, mevcut ulusal ve uluslararası oluşumları, doğal işleyişi içinde örtülü bir biçimde etkileme, denetleme ve kontrol altına alma yöntemini uygulamaya koymaya, kaçınılmaz bir biçimde zorunludur. Aksi halde çok uluslu fmans ortaklıkları kurularak örtülü bir biçimde ele geçirilmiş olan mevcut medya yapılanmasmm kontrolde tutulması mümkün olamayacaktır denilmiş olup.

Bu konuda Lobi dokümanında de ayrıntılı örgütün amaç ve stratejilerini gerçekleştirmek için istihbarat yapılmasının gerekleri ve metotları anlatılmaktadır. Belgenin bölümlerine bakıldığında,

l/b). KAPSAM

Lobi, geniş halk kitlelerine yönelik çalışmalarında özellikle gençlerin Kemalist ideoloji ve ülke çıkarları doğrultusunda yeniden örgütlenmelerini sağlamayı tasarlamaktadır. Dış ülke istihbarat örgütlerinin uzantıları olan kuruluşların, finans ve kontrolünde etkinlikler sergileyen, mevcut sivil toplum örgütlerinin ulusal çıkarlara aykırı faaliyetlerini sağlıklı biçimde belirleyerek bu faaliyetlerin kamuoyunu etkilemesinin önüne geçilmesini sağlamak için; gerekli önlemleri alıp kontra teori ve senaryolar, üreterek uygulama alanları yaratılması ve yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.

Bir merkezde toplanacak olan bilgiler ışığında analiz ve değerlendirme yapacak, teori ve senaryolar üreterek, iletişim ve propaganda yoluyla ulusal çıkarlara aykırılıklar karşısında sivil direnç odaklan oluşturacaktır

Sivil toplum Örgütlerinin gerçek işlevlerini yerine getirmemiş olmaları ise; aymazlık ve yetersiz kalınmış olmasıyla tanımlanamaz. Değişen dünya koşullan (siyasal/ekonomik/enerji kaynaklan) içinde, Türkiye coğrafyasının ön plâna çıkarak, öneminin daha da artmış olması sonucu, uygulana gelen emperyalist senaryolara uyum sağlama görevini üstlenmiş bulunduklarının kanıtıdır.

Türk sivil toplum Örgütlerinin fmans kaynaklan, yabancı ortaklı karteller ve dış ülkelerin vakıf veya sivil toplum kuruluşlandır. Demklerden başlayarak vakıf ve sivil hareket örgütleniş biçimlerinin her aşamasında ülke dışı kaynaklarca finanse edilerek, programlanan kamu örgütlenişinin, ulusal çıkarlara uygun olması beklenemezdi.

Bu çalışma ile hayata geçirilmesi plânlanarak önerilen "Lobi" göstereceği faaliyetler ile yukanda işaret edilen alanlarda çok daha kolay ve sağlıklı istihbarat toplayabilecek ve değerlendirme ile analizini gerçekleştirecektir. Kontra senaryolar üretebilecek, etkinlikler tasarlayarak uygulamaya koyacak....

6/2). ARAŞTIRMA VE BİLGİ TOPLAMA

Araştırma ve Bilgi Toplama Departmanı, merkez üyelerince seçilmiş bir başkan ve on kişilik bir yardımcı kadrodan oluşmaktadır. Lobi'nin amaçlan doğrultusunda istihbarat verileri toplamak, arşivlemek ve merkeze sunmaktır. Denilmiş olup,

Şüpheliler Kuddisi OKKIR, Asuman ÖZDEMİR Gazi GÜDER, Oktay YILDIRIM BÜLENT (kod) İsmail YILDIZ, Halil Behiç GÜRCİHAN, Hayrullah Mahmut ÖZGÜR, Ergün POYRAZ, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, gibi şüphelilerin hem medya yazarlı yaptıkları hem de kişiler hakkındaki istihbari bilgileri örgüt silsilesi içinde birbirlerine iletip ERGENEKON yapılanmasının istihbarat birimlerinde toplanmasına yardımcı oldukları.

Örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda her türlü istihbarat toplama faaliyetleri yürütmesi, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün en etkin bir şekilde yerine getirdiği ve kullandığı yöntemlerden birisi de istihbarat toplama yöntemidir. Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden binlerce vatandaşımız, yüzlerce Milletvekili Bürokrat, Yargı mensubu, Vali, Kaymakam, Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu, Ernmiyet Teşkilatı mensubu, Sağlık

personeli mensubu, kamu görevlisi, Üniversiteler, öğretim görevlileri, gazeteciler, holdingler, şirketler hakkında istihbari bilgiler toplayıp Türk Ceza Kanunun 135/2 maddesinde karşılığı bulan "Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak" kaydettikleri, bu kamu görevlilerinin bir çoğunun özel hayattan ile ilgili istihbari bilgiler toplayıp yıpratma, sindirme yada şantaj amaçlı kullandıkları tespit edilmiştir.

Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün bu yöntemi gerçekleştirebilmek için öncelikle "ERGENEKON" dokümanında İstihbaratın öneminden, gerekliliğinden ve amaçlarından bahsetmiş, devamında da "21. YÜZYILDA CASUSLUK, İLETİŞİM VE BİLGİ ÇAĞINDA GLOBAL İSTİHBARAT İSTASYONLARI VE DEĞİŞEN CASUSLUK MESLEĞİ" isimli dokümanı hazırlayarak örgütün bu yöntemini uygulamaya koymasının alt yapı çalışmalarını yaptığı görülmüştür.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ "21 YÜZYILDA CASUSLUK" dokümanı ile örgüt açısından İstihbarat toplama faaliyetlerinin önemini ve gerekliliğini belirlediği, ayrıca Türkiye'de devlet mekanizmalarının en yaşamsal ve kilit noktalardaki görevlerin, rejim karşıtlannca işgal edildiği vurgulanarak yepyeni bir istihbarat mekanizması oluşturulması gerektiği belirtilmiştir.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ belirlediği bu yöntemle örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda ülkemiz genelinde değişik şahıs, kurum ya da kurumlar hakkında çeşitli istihbari çalışmalar yapmış ve kendileri gibi düşünmeyen birçok kişi, kurum ya da kuruluşlan değişik isnatlarla fişlediği ya da değişik istihbari bilgiler topladıklan tespit edilmiştir. Yapılan bu tespitler delilleri ile birlikte anlatılacaktır.

Ergenekon dokümanında istihbarat konusu birçok başlık altında kapsamlı olarak belirtilmiştir. Bu hususta ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün istihbarat toplama ve istihbari faaliyetler konusuna ne kadar çok önem verdiğini açıkça göstermektedir.

ERGENEKON dokümanında;

"İSTİHBARAT VE ÖRGÜTLENME" başlığı altında; İstihbaratın öneminden bahsedilmiş ve tarihteki bir kısım istihbari çalışmalann öneminden bilgiler verilmiştir.

"YÖNTEM" başlığı altında; 21. yüzyılda ERGENEKON'UN resmi istihbarat kuruluşlannm yanı sıra legal ve illegal örgütlenmelere karşı mücadele etme zorunluluğu ile karşı karşıya kalacağı, faaliyetlerini yeni ve gelişmiş yöntemlerle sürdürmek zorunda olduğunu ve faaliyet alanlannı da geliştirmek zorunda olduğu belirtilmiştir.

"GİZLİLİK PRENSİBİ" başlığı altında; İstihbarat örgütünde gizliliğin öneminden bahsedilmiş, bu çerçevede İsrail devletinin istihbarat örgütü olan Mossad ile ilgili örnek verilmiştir.

"21. YÜZYILA GİRERKEN DÜNYADA İSTİHBARAT VE ÖRGÜTSEL YAPILANMA İLE FAALİYET ALANLARININ ÖNEMİ" başlığı altında, Türkiye Cumhuriyeti resmi istihbarat kurumlannm; bilim, düşünce, kültür, sanat ve eğitim alanlannda yetişkin insan kaynaklanndan yararlanmadığı, yaralanmayı da gereksiz gördüğü,

Bu nedenle Türkiye'nin 21. yüzyılda entelektüel birikimli, yaratıcı güvenilir insan kaynaklannm istihbarat çalışmalannda yararlanması gereğinin kaçınılmaz olduğu belirtilmiştir.

Devamında bu konuyla ilgili değişik ülkelerden örnekler verilmiş ve Ergenekon'un sözde Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli personeli dışında entelektüel ve her meslekten seçkinlerinde içinde yer alacağı sivil personelden yararlanmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.

Aynca Ergenekon gibi çok özel bir yapılanma içerisinde yer alması uygun görülecek sivil personelin seçiminin de olabildiğince dikkatli titiz ve özen gösterilerek yapılması gerektiği, aksi taktirde Türkiye Cumhuriyeti resmi istihbaratı MİT in bugün içinde bulunduğu sorun ve çelişkilerin benzer versiyonlarının Ergenekon bünyesinde taşınmış olacağından bahsedilmektedir. Ergenekon'un benzer bir örneği kendi içinde Jitem gerçeği ile yaşayarak yeterli deneyimi elde ettiği vurgulanmıştır.

"GÜÇLÜ BİR İSTİHBARAT ÖRGÜTÜNÜN ANAHTARI" başlığı altında; 21 yüzyılda güçlü bir istihbarat örgütünün anahtarının uluslar arası finansal organizasyonları engellemek olacağı belirtilmiştir. İstihbarat örgütleri para politikalarının türlü senaryoları ile ülkelerdeki hükümetleri rahatlıkla devirebileceği ya da çıkar ve amaçlan doğrultusunda yönetimler uygulamaya mecbur bırakacaklan, Ergenekon'unda kaçınılmaz bir biçimde çağın ve koşullann gereği olarak ekonomi alanında çok etkin faaliyetler uygulamaya koyması ve para akışını kontrol altına alma zorunluluğu olduğu belirtilmiştir.

"İSTİHBARAT TOPLAMA HEDEFLERİ" başlığı altında; İstihbarat toplama yöntemlerinden bahsedildiği, bu çerçevede örgüt elemanlarından sağlanan bilgiler yabancı örgütlerden elde edilen bilgiler, yabancı örgütlere sızdınlan ajanlar aracılığı ile elde edilen istihbaratlar olduğu, sonuç olarak Ergenekon'un, gözlerinin her şeyi görmesi gerektiği, kulaklarının her şeyi duyması gerektiği belirtilmiştir.

"KONTROL DAİRESİ" başlığı altında; Bu dairenin varlığından Ergenekon örgütü başkanından başka hiç kimsenin bilgisinin olmaması gerektiği, operasyonlarda yer alması zorunlu olan bu dairede yer alan ajanlann ilk görevinin operasyon alanı içinde bulunmak, operasyon esnasında temizleme ve ortadan kaldırma gibi işlemlerde doğabilecek sorunlan çözümlemek olacağı, ikinci görevinin ise karşı istihbarat örgütlerinde geçen, yakalanan veya operasyon amacına aykırı hareket eden herhangi bir ajanı öldürmek olduğu belirtilmiştir.

LOBİ dokümanında ise;

"HEDEF" başlığı altında; Bilginin para kaynağına dönüşebilirliği gözden kaçmlmamalı, mevcut istihbarat birikimlerinden ekonomik güç elde edebilmek için yararlanılmalıdır. "AMAÇ" başlığı altında; "Bu çalışma ile hayata geçirilmesi planlanarak önerilen LOBİ, göstereceği faaliyetler ile yukanda işaret edilen alanlarda çok daha kolay ve sağlıklı istihbarat toplayabilecek ve değerlendirme ile analizini gerçekleştirecektir" Yazdığı görülmüştür.

Ülke ekonomisini elinde tutan ve kişisel çıkartan adına ulusal çıkarlan hiçe sayabilen, çok uluslu şirketler ile ortaklıkları olan güçlü holdinglerin faaliyetleri kontrol altına alınmalıdır. Bu türden holdinglerin faaliyet ve plânlamaları hakkında istihbarat sağlanmalı, engelleyici kontra önlemler üretilmeli ve uygulamaya konulmalıdır.

ANALİZ VE DEĞERLENDİRME başlığı altında, Analiz ve Değerlendirme Departmanı, bir başkan ve beş kişilik yardımcı bir kadrodan oluşmaktadır. Elde edilen istihbarat verilerinin analiz raporlarının hazırlanması çalışmalarını yürütmekle sorumludur. Denilmektedir.

21.YÜZYILDA CASUSLUK

İLETİŞİM VE BİLGİ ÇAĞINDA GLOBAL İSTİHBARAT İSTASYONLARI VE DEĞİŞEN CASUSLUK MESLEĞİ İSİMLİ DOKÜMAN

Söz konusu doküman, Veli KÜÇÜK ve Ümit OĞUZTAN isimli şahıslardan ele geçirilmiş olup 24 Sayfadan oluşmaktadır. Dokümanın yapılan incelemesinde özetle;

Casusluk mesleğinin insanlık tarihinin en eski mesleklerinden birisi olduğu, günümüzde istihbarat örgütlerinin gerçek güçlerini, sahip olduklan teknolojik olanaklann ve kadrolannda yer alan altın beyinli yaratıcı uzmanların belirlediği belirtilmiştir.

İnsanlık bilgi çağını geride bırakıp iletişim çağma adım attığı günden bu yana güçlü ülkelerin istihbarat servislerinin "Global İstihbarat İstasyonları" oluşturmaya yöneldiği, geri kalmış bilimsel ve teknolojik devrimlerden yararlanamamış ülkelerin resmi istihbarat örgütlerinin 21.yüzyılda kendilerinden üstün olan devletlerin istihbarat örgütlerine karşı koyamayarak işlevlerini tümüyle yitirecekleri belirtilmiştir.

Bu şekilde geri kalmış ülkelerin hükümetleri geniş halk kitlelerine ulaşmak yerine halk kitlelerini kontrol altına almayı başarabilen çeşitli güç odaklarıyla işbirliği yapmayı seçtikleri, çünkü politikada ayakta kalmanın ilk koşulunun istihbaratçıların hışmına uğramamak olduğu, bu nedenle istihbarat dünyasında olup bitenlerle ilgilenmedikleri, 21.yüzyılda hükümetlerin ve politik liderlerin bu aymazlığının gelişmekte olan yada geri kalmış ülkelerin felaketini hazırladığı belirtilmiştir.

Hiçbir politik lider yada hükümetin, istihbarat örgütlerinin onaylamadığı ve destek vermediği proje ve kararları uygulamasının mümkün olmadığı, hiçbir güç hiçbir grup ve hiçbir örgütün istihbarat arenasında yer alan servisler kadar etkin bir güce sahip olmadığı, 21.yüzyılın istihbarat servislerinin denetimi ve yönlendirmesiyle düzenlendiği, bunun önüne geçilmesinin olanaksız olduğu belirtilmiştir.

Bu çalışmanın hazırlanmasındaki temel amacın, ulusal güvenlik konularının politik ve militarist önlemlerle sağlanabilmesi döneminin kapandığını göstermek olduğu belirtilmiştir. Dünya ülkelerini çeşitli uluslar arası kuruluşların şemsiye altında toplamayı başaran süper güçlerin "Dünya Hükümeti" kurmayı amaçladıkları bir zaman diliminin yaşandığını, buna bağlı olarak ta süper güçlerin istihbarat örgütlerinin, diğer ülkelerin resmi istihbarat servislerini amaçlarına uygun hizmet veren "Global İstihbarat İstasyonlarına dönüştürebilmek için çaba gösterdikleri, globalleşme sürecine bağlı olarak ulusal istihbarat örgütlerinin "Global İstihbarat İstasyonlarına dönüştürülmüş olacağı belirtilmiştir.

Türkiye'de son yıllarda yaşanan gelişmelerin, devlet mekanizmasının en yaşamsal ve kilit noktalarındaki görevleri rejim karşıtlarının işgal edebildiği ve cumhuriyet devrim ilkelerinin askıya alınabildiği, Türkiye'nin geçmişte genç nesillerin üretime katılımını sağlayamadığı gibi bugünde ulusal gençliğini yitirme noktasına geldiği belirtilmiştir.

Ayrıca çeşitli çevrelerin Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde kadrolaşma planıyla komuta kademelerini ele geçirme girişimlerinin Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik tehditin boyutlarını göstermeye yeterli olduğunu, Türkiye'nin ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendiren konularda gerçekleri görebilmesinin yüzyıl gecikmeyle mümkün olduğu belirtilmiştir. MİT'in son 20 yılda uluslar arası arenada elde ettiği başarıların diğer ülkelerin istihbarat örgütlerine göre oldukça mahcubiyet verici olduğu, MİT'in son 30 yıldaki faaliyetlerinin %80'ni ulusal gençlik üzerinde yoğunlaştırdığı ve ulusal gençliğin paramparça olmasının tek ve gerçek nedeni olmayı başardığı, MİT'in son 50 yıldır faaliyetlerinin %20'sini Türk aydınlan üzerinde yoğunlaştırdığı, ne kadar yazar varsa fişleyerek karalama kampanyaları uyguladığı ve Türkiye'yi aydınlatacak Cumhuriyet devrimlerine gönülden bağlı tek bir Kemalist aydın bırakmadığı, Milli İstihbarat Örgütü (MİT) nün tarihsel süreç içerisinde misyonu ve işlevini tümüyle yitirdiği belirtilmiştir.

Özet bir ifadeyle Türkiye'nin istihbarat faaliyetlerinde sağlıklı ve başarılı çalışmalara ihtiyaç olduğu, bunun gerçekleşebilmesi içinde yepyeni bir istihbarat mekanizması oluşturulması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca istihbarat merkezlerinin geçmişte ve günümüzde nasıl çalıştıklarıyla ilgili bilgiler verildiği anlaşılmıştır.

Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün belirledikleri amaç ve yöntemlerle binlerce vatandaşımız, siyasetçi, bürokrat, Asker ve emniyet mensubu, yargı mensupları ve iş dünyası hakkında istihbari çalışmalar yaptıkları ve bu verileri sakladıkları tespit edilmiştir.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ yaptığı istihbaratlar sonucu elde ettiği verileri, bazen şantaj, bazen yıpratma ve sindirme bazen de örgütün basm-yaym organlarında yayınlayarak karalama ve dez-enformasyon amacıyla kullandığı anlaşılmıştır.

Bunların yanı sıra "LOBİ" dokümanında belirtilen "Mevcut istihbarat birikimlerinden ekonomik güç elde edebilmek için yararlanılmalıdır" hususu göz önünde bulundurulduğunda, örgütün topladığı istihbari bilgileri ekonomik güç elde edebilmek amacıyla da kullanılmış olabileceği değerlendirilmektedir.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ mensuplarının kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmelerinde istihbarat toplama faaliyetleri konusunda çok sayıda görüşmeler yaptıkları, telefon görüşmelerinde değişik kişi kurum yada belirli bölgelerde yaşayan kişilere yönelik takip tarassut çalışmaları yaptıkları, istihbari bilgiler topladıkları anlaşılmıştır. Bunların yanı sıra değişik platformlarda yaptıkları konuşmalarda ellerinde 13.500 hainini listesi olduğunu, bu kişilerden bir gün mutlaka hesap sorulacağını öne sürerek yaptıkları hukuksuzluğu ve ilerde gerçekleştirecekleri eylemleri açıkça itiraf ettikleri anlaşılmaktadır.

Bunların yanı sıra örgüt mensuplarının ikametlerinde ve iş yerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen bilgi, belge, doküman ve dijital verilerde, binlerce kamu görevlisi ve sivil vatandaşımız hakkında istihbari bilgiler topladıkları, bir kısım vatandaşlarımızı ideolojik görüşlerine ve ırki kökenlerine göre sınıflandırarak fişleme yaptıkları anlaşılmıştır. Yapılan soruşturma sonucunda, istihbarat toplama faaliyetlerini, örgütün tüm birimlerindeki şüphelilerin yaptığı, istihbarat toplama faaliyetlerine çok önem verildiği, bu noktada tüm kaynakların kullanılmaya çalışıldığı, üniversitelerde öğretim görevlisi olarak görev yapan örgüt üyelerinden örgütün en alt birimindeki üyesine kadar herkesin istihbarat toplamamaya çalıştığı, hatta örgütün bazı hücre yapılanmalarında sadece istihbarat toplama ile ilgili birimlerin oluşturulduğu, Mehmet Fikri KARADAĞ liderliğindeki hücre yapılanması içersinde "ÖZEL BÜRO" adı altında internet sitesi oluşturularak istihbari bilgi toplama faaliyetleri yürütüldüğü, bunların yanı sıra sokakta da birçok takip tarassut çalışması yaparak istihbarat toplama faaliyetlerine hız verdikleri tespit edilmiştir.

İLETİŞİM TESPİT TUTANAKLARI

  • Tape 1242', 24.12.2007 günü saat : 12.39'de Sevgi ERENEROL ile Cihan

ÖRNEK arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Cihan ÖRNEK'in "...Bayram mayram demeden sürekli çalışıyoruz bu konular üzerinde" "şimdi sizin bir internet şeyi mail adresinizi bir alabilir miyim" dediği, Sevgi ERENEROL'un da erenerol@ttnet.net.tr. Şeklinde internet adresini verdiği, Cihan ÖRNEK'in "...Şimdi size bir takım mailler göndericem, bir de bazı bilgiler var, onlarında özellikle sizde de kalmasını istiyorum" "kemal abiye de gönderdim size de, sonuçta yani sadece bende kalması büyük bir risk teşkil ediyor, gerçi belli başlı yerlere ulaştırdım ben" "...bu bilgiler çok değerli bilgiler anlatabiliyor muyum" "dolayısıyla böyle bir riskli bir mücadelede de sadece bende kalması da büyük bir risk teşkil edeceğinden dolayı en azından sizde de bulunmasında fayda var" dediği anlaşılmıştır.

  • Tape :1293'de 15.01.2008 günü saat:18.14'de Sevgi ERENEROL ile Bojidar..?

arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Bojidar'm "Şimdi sana bi isim atıcam mesajla bir Azeri ismi" "Bunun hakkında hiç bilginiz var mı" dediği,

  • Tape :1294'de 15.01.2008 günü saat:18.17'de Bojidar..? m Sevgi

ERENEROL'a gönderdiği mesajda;

"MARZİYE BİNNETOVA" şeklinde mesaj gönderdiği,

  • Tape :1295'de 15.01.2008 günü saat:18.17'de Sevgi ERENEROL ile Bojidar..?

arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

SEVGİ'nin "Evet baktım ama tanımıyorum" "Şayet istersen yarın öğrenirim ama" dediği, BOJİDAR'm "ama onu bi araştıralım o zaman" dediği,

  • Tape :1296' 16.01.2008 günü saat:10.04'de Sevgi ERENEROL ile Bojidar..?

arasındaki telefon görüşmesinde özetle; SEVGİ'nin "Sorduğun ismi bulamadım aradım Azerbaycan'ı sordum bilmiyorlarmış" dediği,

  • Tape :1394'de 27.11.2007 günü saat: 09.58'de Güler KÖMÜRCÜ ile Veli KÜÇÜK arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Güler'in "Ev konusu, baktıracaktın ya eve." "Ama bu çok acil. fevkalade bi gelişme var çünkü." "Yani bu yüzde yüz öyle de. Ben dün aldım haberini. Ayrıca ekstra bir tertip yapmaya hazırlanıyorlar. Yani içeriyi temizlemeleri lazım" dediği Veli'nin "Tamam ben bi baktırayım şimdi." Dediği, Güler'in "Ne olur ama baktırmadan daha fazla yani ne gerekiyorsa yapalım ya. Lütfen ya senden hiç birşey istemedim biliyorsun, bu çok benim için hassas." "Ya dün gelip, bizzat söyledi bizzat birisi söyledi. Salon tamamen dolu kayde alıyorlar. Ayrıca bugünlerde bir tertibe hazırlanıyorlar. Eve ekstra girmeye yani..." dediği Veli'nin arka planda (Günaydın Melih, ben gel cem. Biraz işlerim var dışanda. Şey dicem şimdi çok acele hemen bugün bu evde dinleme yapılıyor. Bi tanıdığımızın birisinin evinde dinleme var. Bişey yerleştirmişler o çip dediğimiz şeyler var ya. Onların dinleme tespitlerini acele yaptırmamız lazım. Bugün hemen bi eleman bulun hemen. Bulun ben gelecem oraya tamam mı? dedikten sonra Güler'e "Tamam canım ben şey yapacam." dediği,

  • Tape : ...'de 27.11.2007 günü saat : 12.44'de Güler KÖMÜRCÜ ile VELİ

KÜÇÜK arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

VELİ KÜÇÜK'ün "Güler. Müsait misin?" dediği, Güler KÖMÜRCÜ'nün "Efendim canım." Şeklinde cevap verdikten sonra Güler KÖMÜRCÜ'nün evinde olduğunu düşündüğü dinle cihazları ile ilgili olarak "Şimdi söyle eve mi geçeyim hemen." dediği Veli KÜÇÜK'ün "Yok ben şey yapıcam birini getiricem ... buluşturcam. Bir saat sonra bana gelecekler." Dediği ve görüşmenin Veli KÜÇÜK isimli şahsın ayarlayacağı kişiyle ilgili randevulaştıklan ve görüşmenin bu şekilde bittiği,

  • Tape :1386'de 28.11.2007 günü saat : 12.58'de GÜLER KÖMÜRCÜ ile

MEHMET EYMÜR arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Mehmet EYMÜR'ün "Artık VELİ PAŞYLA haşır neşirmişiniz her gün berabermişiniz." dediği, Güler KÖMÜRCÜ'nün "Bişey istedim ondan sağolsun Allah razı olsun adamcağız sahip çıktı." Dediği, Mehmet EYMÜR'ün "Araştırmalar yapıyormuşunuz" dediği, Güler KÖMÜRCÜ'nün "Eve baktırdı eve. Yani evdeki dinleme olup olmadığına baktı" "Bütün işte dinleme olup olmadığına baktırdı o alet ne kadar güzel bişey o aletten satın alsak biz" dediği,

  • Tape :1412' 26.12.2007 günü saat: 16.27'de Güler KÖMÜRCÜ ile Ümit

ÖZDAG arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Güler KÖMÜRCÜ'nün "MİT e niye saldınyolar" "Sabah gaztesini görüyorsun kaç gündür nerdeyse tekerlek patlatmaktan başka bir şey yapamaz lastik patlatmaktan öteye gidemez yok efendim kurum o kötü bu kötü şu kötü" "Değiştirmeye çalışıyolar anladığım kadarıyla onun içinde zemin hazırlıyolar" dediği, Ümit ÖZDAG'm "Şey yani yönetimimi değiştirmeye çalışıyolar" dediği, Güler KÖMÜRCÜ'nün --'hayır efendim iki sene uzatma var onu yapmak istemiyorlar" "2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetlerinin 13. maddesine göre

normal şartlarda 67 yaşma kadar görevini sürmesi lazım" dediği, Ümit ÖZDAG'm "Ya sizin teşkilatta öyle demek ha" dediği

  • Tape : ...' 29.02.2008 günü saat:20.28'de Hikmet ÇİÇEK ile Ferid İLSEVER arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

FERİT'in "Bu şey vardı ya Hikmet, sen kitap yapacağm diye konuştuk" "Ya şimdi önce şunu abi Pazartesi gününe kadar yani yarın var öbür gün var güzel bir dosya haline getirelim kısa özlü şöyle Oktay EKŞİ'nin önüne konulacak bilmem Ertuğrul ÖZKÖK'ün önüne konacak şekilde çokta uzun bir yazı olmasın ama işin röj önünü veren bir dosya yapıversen ondan sora buradan ben İstanbul'dan" "Şeye götüreceğiz bunu basın mensuplarına götüreceğiz yani bu bunların ne olduğunu o bizim Aydınlık kapaklarından kalkarak ondan sonra 55 kişilik liste, ondan sonra işte Şemdinli bilmem nesi ondan sonra Hrant DİNK cart curt bütün marifetleri ve bu gün ne yapmak istiyorlar amaçlan nedir, bu gün itibari ile bir dosyayı şey yapalım götürelim koyalım önlerine..." "Yani bu senin şeye de bir kolaylık olur. Kitabında bir şeyini iskeletini yapmış olursun..." "...8-10 sayfalık bir şey olsa bir materyal biliyor musun yani önüne koyacağız tak diye köşesinde yazacak biliyor musun abi" dediği, HİKMET'in "O dosyayı hazırlayım ben bu gün ERGENEKON'la ilgili bütün kitapları aldırdım" dediği,

  • Tape 386 05.03.2007 günü saat:14.52'de Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan 0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımında bulanan 0 535 888 15 14 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Erkut ERSOY'un "Merhaba komutanım" dediği, Mehmet Fikri KARADAG'ın "ARSLANım ne haber ne yapıyorsun" "Ne yapıyor arkadaşlarınla ne yapıyorsun iyi misin" diye sorduğu, Erkut ERSOY'un "Valla çalışmalarımız devam ediyor komutanım işte, internet üzerinden" dediği,

  • Tape 015 telefon görüşmesinde istihbarat sorumlusu Erkut ERSOY'un Mehmet Fikri KARADAG'a hitaben "Komutanım her zaman yanınızdayız, biliyorsunuz." "Her zaman elimizden geldiği kadar, derneğimize, davamıza, yardımcı olacağız komutanım." Diyerek bağlılıklarını bildirdiği görülmektedir.
  • Tape 027 görüşmede, Mehmet Fikri KARADAĞ İstihbarat sorumlusu Erkut

ERSOY'a bir konu ile ilgili talimat verirken "Yıldırım hızıyla devam edin " şeklinde talimat verdiği,

  • Tape 399 27.06.2007 günü saat:15.59'da Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan 0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımında bulanan 0 535 888 15 14 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Mehmet Fikri KADAĞ'm "Erkut nasılsın evlat" "İstanbul birinci bölgeden bağımsız adayım arkadaşlarına haber ver gözlerinden öpüyorum yardımlarını bekliyorum" dediği, Erkut Ersoy'un "Tabi komutanım iletirim hangi partiden bağımsız" dediği

  • Tape 39 13.07.2007 günü saat: 18.29 sıralarında M. Fikri KARADAĞ isimli şahsın kullanımında bulunan 0 535 888 15 14 numaralı telefonu, Erkut ERSOY isimli şahsın kullanımında bulanan 0 380 411 14 64 numaralı telefonla aramasıyla yapılan görüşmede;

Erkut'un "Erkut ben komutanım Özel Büro" diye tanıttığı, Fikri'nin "Tamam Erkut, şeylen Özel Büro terimini kullanmıyoruz biliyorsun" "Özel Büro falan yok, bir tek Kuvayi Milliye var tamam mı evlat" dediği, Erkut'un "Doğru doğru komutanım haklısın" dediği,

  • Tape 401 15.07.2007 günü saat:15.56'da Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan 0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Mehmet Fikri KARADAG'ın kullanımında bulanan 0 535 888 15 14 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Erkut ERSOY'un "Komutanım biz Taksim Select otelde toplantıdayız, toplantımız başladı da" dediği, Mehmet Fikri KARADAĞ’ın "Bizde şimdi ... Paşabahçe Beykoz'da seçim propagandası yapıyoruz, bugün çocuklar izin almış buradan" "Paşabahçe'deyiz şuanda Erkut arkadaşlara çok selam söyle ya" dediği, Erkut ERSOY'un " Aleyküm selam komutanım iletirim bu arada sizinle tanışmak isteyen birisi var komutanım bizim Özel Büroda Düzce de İstihbarat görevlimiz" "ben yarın bi yanınıza uğramak istiyorum derneğe" dediği, Mehmet Fikri KARADAĞ'm yarın gelmelerini söylediği,

  • Tape 380 23.02.2007 günü saat:21.02'de Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan

0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Emre 'nin kullanımında bulanan 0 544 553 24 21 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

İnternetten telefon numarasını aldığını söyleyen Emre'nin, Erkut ERSOY ile telefonda tanıştıktan sonra, Emre'nin "MSN'den konuşmak istiyorum da MSN'iniz açık mı" diye sorduğu, Erkut ERSOY'un "MSNmiz şu anda aktif değil" diyerek hangi konuda görüşmek istediğini sorduğu, Emre'nin "Özel büro hakkında" dediği, Erkut ERSOY'un "Yani özel büroyla ilgili çalışmak mı istiyorsunuz" "Hangi konuda çalışmak istiyorsunuz yani ne yapmak istiyorsunuz" diye sorduğu, Emre'nin "ben de onu konuşacaktım nasıl olur hek grubu falan filan var da" "Lise öğrencisiyiz biz" dediği, Erkut ERSOY'un "Şimdi bizim hek grubumuz var proje grubumuz var bir de istihbarat" " Ben grubun istihbarat grup lideriyim" dediği,

  • Tape 381 27.02.2007 günü saat:14.02'de Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan

0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Süreyya 'nın kullanımında bulanan 0 533 420 80 73 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Erkut ERSOY'un "İyi günler ÖZEL BÜRO grubundan arıyorum ben Erkut ERSOY İSTİHBARAT GRUP LİDERİYİM" dediği, yapılacak olan bir toplantının ertelenmesi nedeni ile katılımcılara bilgi verilmemesinden dolayı mağdur olan Süreyya isimli şahsa özürlerini ilettiği, daha sonra 4 marta yapılacak olan toplantıya katılımcı olarak ismini kaydettiğini, katılıp katılamayacağını sorduğu, Süreyya'nın o tarihte yurt dışında olduğunu söyleyerek katılamayacağını söylediği,

  • Tape 389 14.03.2007 günü saat:17.32'de Erkut ERSOY'un kullanımında

bulunan 0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Müfit 'in kullanımında bulanan 0 542 594 93 68 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Erkut ERSOY, biraz önce çıktığı bir toplantıdan bahsederek toplantının çok verimli geçtiğini, yaptıkları çalışmalar hakkında, toplantı yaptığı kişilerin bilgi almak istediğini söylediği, akabinde Erkut ERSOY, Müfit'e hitaben "Ne gibi çalışmalarınız var filan diye, çok isminizi duyduk sağdan soldan, Teşkilattan gelmiş, Genelkurmaydan gelmiş, çok sağlam çocuklardır diye, yani olumlu referanslar almışlar, teşkilattan falan" "isminizi hep işte SERVİSTEN falan duyuyoruz, Genelkurmay İstihbarat dairesinden arkadaşlarımız çok iyi istihbarat veriyor sizin hakkınızda, iyi referanslar alıyoruz bir de kendimiz tanışmak istedik" "Birebir seninle bir görüşelim ... işbirliği içerisinde oluruz nasıl bize yardımcı olabilirsiniz, nasıl bize istihbarat aktarabilirsiniz falan gibi" " Bu alanda güzel bir konuşma geçti" dediği, görüşmenin devamında Erkut ERSOY'un " Yani işte çok olumlu ama bunlar, tabi resmi görevli olduğu için herkese güvenemiyorlar, şimdi teşkilattan filan bizim hakkımızda olumlu referanslar almışlar bunlar" dediği yapmış oldukları çalışmalardan ve zihin kontrolü ilgili bilgilerden ve ellerinde bulunan teknolojiden bahsettikten sonra Erkut ERSOY'un "Dediler ya bu kadar profesyonelsiniz nerede eğitim alıyorsunuz, o da bizde kalsın dedik yani" diyerek yapılan toplantı hakkında genel bilgi verdiği

  • Tape 392 22.03.2007 günü saat:19.36'da Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan

0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Özlem 'in kullanımında bulanan 0 505 815 01 30 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Erkut ERSOY'un " Özlem Hanım şimdi biz yeni bir idare şekline gittik daha doğrusu yeni bir karar aldık özel büro olarak, bizim biliyorsunuz iki tane grubumuz var DSS haberleşme bir de dağıtım komiteleri" "Şimdi bize dediler ki yukarıdan saha çalışmalarına biraz daha zaman ayırmanız gerekiyor biraz daha sahada kalmanız gerekiyor" diyerek 31 Mart itibari ile iki gurubu da sağlam birine devretmek için çalışmalar yaptıkları hakkında konuştukları,

  • Tape 393 22.03.2007 günü saat:19.40'da Erkut ERSOY'un kullanımında

bulunan 0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Neslihan 'in kullanımında bulanan 0 505 720 38 94 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Neslihan Ankara Kızılay'da toplantıda olduğunu söyledikten sonra, Erkut ERSOY'un "Anladım anladım, ben biraz önce Özlem Hanım ile görüştüm, o size aktaracaktı konuyu ama aradığınız iyi oldu, şimdi bizim bu ay sonu itibariyle DSS ve Dağıtım Komiteleri gruplarımız var ya" " Onlan kapatıyoruz" dediği akabinde bu işin çok zamanlarını aldığını ve ÖZEL BÜRO olarak arkadaşları ile birlikte SAHA VE İSTİHBARAT ÇALIŞMALARINA ağırlık vereceklerini anlattığı,

  • Tape 394 26.03.2007 günü saat:21.07'de Erkut ERSOY'un kullanımında

bulunan 0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Funda 'nın kullanımında bulanan 0 535 583 71 08 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Erkut ERSOY kendisinin özel bürodan aradığını söyledikten sonra, "Geçmiş olsun ya, ben mailini aldım da sevindim çok, şimdi bizim biliyorsun 31 Mart itibariyle DSS ve Dağıtım komiteleri gruplannı kapatıyoruz" "Sahada olmamız istendi bizden, yani daha çok artık halkın içerisinden toplayacağız istihbaratı" dediği,

  • Tape 397 29.04.2007 günü saat:23.58'de Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan

0 543 533 17 69 numaralı telefonla, Özlem 'nın kullanımında bulanan 0 505 815 01 30 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Özlem ve Erkut ERSOY birbirlerine iyi dileklerini ilettikten sonra Erkut ERSOY'un " Valla iyidir biz de işte sürekli sahadayız, ben şu anda dışarıdayım da yani sürekli işte böyle ben Düzce'deki şeyi PKK ile ilgili çalışmaları üstlendim, burada PKK ile ilgili işte izlediğimiz şahıslar var, işte onlara bakıyoruz normal şekilde devam ediyor biz sahadayız" "İşte Hizbullah olsun, diğer İslami fonksiyonlar, biraz bu ortamdan da şey bulup cesaret bulup, böyle biraz kuran kursları açıyorlar, ...biz de bu şeylere karşı uyanığız, devamlı işte o ortamlara giriyoruz çıkıyoruz, arkadaşlarımız her türlü kılıkta onların içerisindeler yani, devamlı takip ediyoruz, herhangi bir durum var mı yok mu ne gibi bir şeyler olacak işte telefon takibi şu bu işte" dediği, Özlem'in "Orada herhangi o konuda bir ihtiyaç olursa, yardımınız benim, o yönde de şeyim var çünkü, geldim gittim onlan biliyorum ben anlanm yani" dediği, Erkut ERSOY'un "o zaman kara çarşafa girmeniz lazım, bizim buradaki elemanlar kara çarşaflı, kara cübbeli, sakallı geziyorlar, kara çarşafa gireceksiniz yirmi dört saat gelin buyurun" dediği, Özlem'in "Tamam tasavvuf dilinden anlanm en azından ... bilemem de" dediği, görüşmenin devamında uzun bir süre, Zihin Kontrolü hakkında konuştuktan sonra Erkut'un "..Biz bu şebekenin peşindeyiz" "mesela bazı insanlardan zihin kontrolü ile ilgili şikâyetler geldiği zaman biz hemen gönderiyoruz bizim elemanlan, hemen Frekans taraması yaptmyoruz evinde iş yerinde" dediği,

  • Tape 423 01.06.2007 günü saat:19.01'de Erkut ERSOY'un kullanımında bulunan

0 537 872 73 14 numaralı telefonla, Can 'in kullanımında bulanan 0 542 594 93 68 numaralı telefonu aramasıyla yapılan görüşmede;

Bir süre Düzce de yapılacak olan toplantı ile ilgili konuştuktan sonra Çan'ın toplantıya gelemeyeceğini söyleyerek "..Ne oldu grubu tekrar aktif mi ettin" dediği, Erkut ERSOY'un "Ya şimdi web sitesi açacaktık biliyorsun yani .. grubu kapatmamız aslında web sitesi açmak istediğimiz içindi ama web sitesi biraz zaman alacak yani onu iyi bir şey yapmak istiyoruz da web sitesi açılana kadar da bari hiç olmazsa bilgilendirme çalışmaları devam etsin dağıtım komiteleri devam etsin dedik o yüzden öyle bir şey düşündük yani" dediği, Can'ın tüm üyelerin bu konuda bilgilendirilmesini söyledikten sonra Erkut'un bilgilendirdiklerini ve en az 100 kişinin aktif olması gerektiğini, Can'm "Kim var kim var tepede" diye sorduğu, Erkut ERSOY'un "Tepede bizim Uğur var Uğur BİLGEHAN var" dediği, Can'm "Şey olarak soruyorum yani asker kesiminden kim var" diye sorduğu, Erkut ERSOY'un "Valla şu anda henüz daha belli değil" dediği

TEM*Tape 06.08.2007 günü saat:02.02 sıralarında Erkut ERSOY ile Ümit'in yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

E.ERSOY' un "Ümit'ciğim ne haber" dediği, ÜMİT' in "arkadaşlar geldi evde" dediği, E.ERSOY' un "...bizim buralar araştırma çalışmaları yoğunluk kazındı" "Bizim istihbarat birimini bir tane sağlam bir yönetici birisi lazım yani bu işleri derleyecek toparlayacak, çünkü üzerimizde iş yükü çok fazla" "Tercih edilen Lise mezunu olmazsa da en azından kafası çalışan birine ihtiyacımız var" dediği, UMİT'in "İnternetten bulunmaz o internetten sıkıntılı olur" dediği, E.ERSOY' un "İşte çevrenden bir tane sağlam birisi bir de sadık olacak yani" dediği,

TEM*Tape 08.08.2007 günü saat:22.12 sıralarında Erkut ERSOY ile Yavuzhan KARAGÖZ' yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

Y.KARAGÖZ' ün "...daha evvel ben açık istihbarat gurubundaydım Behiç GÜRCİHAN tanıyorsunuzdur belki" dediği, E.ERSOY' un "Tanıyoruz evet Behiç beyi" dediği, Y.KARAGÖZ' ün "Ha Behiç beyle biraz çalışma yapmaya çalıştıkta" ".. .kendisinden 2023 ile ilgili öneriler bekledik öyle kaldı o" dediği, E.ERSOY' un "...Behiç beyin de yoğunluğu var. Tamam şimdi şunu şöyle söyleyim sizin gibi değerli arkadaşlara ihtiyacımız var. Özellikle istihbarat araştırma birimimizi yönetebilecek onu yönlendirebilecek arkadaşlara ihtiyacımız var şuanda" dediği, Y.KARAGÖZ' ün "Açık istihbaratın yapısını da biliyorsunuz internet sitesinden günlük haber verme şeklinde de" "Daha elle tutulabilir insanların hani guruba dahilim diyebileceği bir gurup lazım" dediği, E.ERSOY' un "Ben burada işin kapsamını anlatırım bizim sade internet değil başka çalışmalarımız da var" dediği,

TEM* Tape : ...'de 03.09.2007 günü saat : 13.32'de Erkut ERSOY ile İbrahim UZUN arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

İbrahim UZUN isimli şahsın bir sorundan bahsedeceğinden bahisle "Teşekkür ederim sağ olun uğraşıyoruz sizinle benim paylaşmak istediğim çok büyük sorunlar var. Şimdi Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi bildiğiniz gibi yakında kuruldu. Burada bir Mardinleştirme ve Doğulaştırma operasyonları çok hız kazandı. Çok ayrıntılı konuşmamız lazım. Ben şu anda okuldayım Tekirdağ'ındayım Meslek Yüksek Okuhmdayım. Bunun için Rektör Yardımcıları istifa etti. Birisi de benim çok yakın dostum." dediği, Erkut ERSOY'un "Şimdi ben görevde değil de Düzce'deyim. Bir gün izin alsanız burada detaylı görüşsek olur mu? Bir gün izin alsanız okuldan" dediği, İbrahim UZUN'un "Burada arkadaşlar yok mu?" diye sorduğu, Erkut ERSOY'un "İşte orada arkadaşlarımız bizim var ama yani bizim istihbarat birimizdeki arkadaşlarımızı görev bu görüşmelerde kullanmıyoruz. Onlar tamamen bilgi toplamak amacı olduğu için. kendilerini şey yapmak istemiyoruz" dediği

TEM * Tape : ...'de 12.11.2007 günü saat : 21.17'de Erkut ERSOY ile Erkan KORKMAZ arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Engin KORKMAZ'm Cahit isimli şahısla yaptığı görüşmeyi Erkut ERSOY'a ilettiği, Erkut ERSOY'dan bu görüşmenin video kayıtlarını incelemesini istediği, psikolojik bir vakıa söz konusu olup olmadığını gözden geçirmesini istediği, Erkut ERSOY'un da video görüntüsünün kendisine ulaşmasının sonra gerekli incelemeyi yapacağını belirttiği, devamında zihin kontrolü ile ilgili olarak Erkut ERSOY'un "Dolayısıyla bunu milli istihbarat teşkilatı yapıyorsa müsteşarı yargılamaya kadar götürecek bir imkânımız da elimizde mevcut o yüzden burada bizim üstümüze düşen gerçekten zihin kontrolüne uğrayan kişilerle psikiyatrik vakaları ayırt etme. Türkiye de Emniyetin bu konuda çok fazla bir bilgisi yok ama emniyetin içinden küçük bir gurup ve milli istihbarattan resmi birkaç kişi yani bir gurup diyelim buna onlarla resmi bağı olmayan ama milli istihbarata bilgi aktaran bir gurubun bu işin başında olduğunu biliyoruz. Hatta elimizde bunlarm bazılarının fotoğraflarıda var ciddi miktarda" dediği, görüşmenin devamında Erkut ERSOY'un "Şimdi biz bu soruşturmayı gizli tutmak zorundayız. Resmi makamlardan gizli yürütüyoruz neden gizli yürütüyoruz ee güvenlik ve istihbarat servisiyle minimum ilişkide kalmak zorundayız ki onlar bizim arkadaşlarımızı deşifre etmesinler. Biz bunları tam kadro olarak yani bizim istediğimiz üç beş kişi değil tam kadro olarak cihazlarıyla beraber bunları basının önüne koyarak hani böyle televizyonlarda polis yakaladığı operasyondan sonra şey yapar basınla deklere eder cihazları. Bizde öyle televizyonda deklere edeceğiz bu cihazı bunlarla." dediği

TEM * Tape : ...'de 29.11.2007 günü saat : 16.23'de Erkut ERSOY ile Tutkun AKBAŞ arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Tutkun'un yaşanan gelişmeler hakkında daha fazla ayrıntıya ulaşıp ulaşmadığını Erkut ERSOY'a sorması üzerine Erkut'un "Valla ben işte senden sonra aradım onları, dedim böyle böyle bir arkadaş var, guruptan yani sizden bilgi almak istiyor, dediğim gibi onlar konuşmama karan aldılar üst yönetim tarafından konuşmaları şey yapıldı. Görüşmek istemediler yani yapabilecek bir şey yok ben elçiyim." dediği, bunun üzerine Tutkun'un bilgi alma noktasında ısrar etmesi üzerine Erkut ERSOY'un "Selim ee Mahroz Kod adlı adam şuan Türkiyede bunu yaz istiyorsan." dediği, Tutkun'un bahse konu şahıs hakkında ne gibi bir işlem yapılacağını sorması üzerine Erkut ERSOY'un "Normal devletin kendi jandarması alsa açıklar bunlar kontrol gerilla. Yani getirenler konturgeriila yani getirenler özel büronun kendi unsurları." dediği, Tutkun'un "He sorgular devlete ulaştırılmıyor mu." diye sorduğu, Erkut ERSOY'un "Ulaştırılır ama yani bu çalışma sistemi onların çok farklıdır onlar devletin gizli çocuklarıdır." dediği,

  • Tape 368 27.10.2007 günü saat:21.16'da Kahraman ŞAHİN ile Raif GÖRÜM arasındaki telefon görüşmesinde özetle; (Tape ...)

K.ŞAHİN'in "Hı karşının çocuklan geldi o ekmek fmnı falan ayağı vardı ya","Bir iki işler varmış tehlikeli işler" "Büyük paralar götürenler varmış" "Anlatacağım şeyler var yani şimdi telefonda çok uzun sürer onlar" dediği, R.GÖRÜM'ün "Anladım tamam ya bizim İstihbarat hattan konuşuruz o zaman" dediği, K.ŞAHİN'in "İkinci kanala geçelim" dediği, R.GÖRÜM'ün "İyi hadi bakalım o zaman öyle yapanz..." dediği,

  • Tape 349 18.06.2007 günü Saat:14.10'da Erol ÖLMEZ'in 0 546 647 89 88 numaralı telefondan Kahraman ŞAHİN'in 0 537 375 53 10 numaralı telefonunu aradığı ve yapılan görüşmede;

Erol'un "He vatandaşları bekledim biliyor musun" "Operasyon yapacaktık onlara da baktım gelmediler" "Gelseydi direktmen 1. Kolorduda gözlerini açtıracaktım, kaçtılar şerefsizler" "Yerlerini... tesbit ettik zaten adresleri falan herşeyi tespit edildi, onlarla ilgili gereken çalışmaları yapalım istihbaratla ilgili bilgileri her türlü, şahıslarla ilgili tamam mı" "Bu akşam onlann gerekse gece saat 2-3 arası alalım o şerefsizleri" "ben karargaha geliyorum komutanım" "Hayırlı görevler diliyorum" dediği anlaşılmaktadır.

  • Tape 451 17.09.2007 günü saat:18.33 sıralannda Erol ÖLMEZ' in 0536 631 09 01 numaralı telefonu ile Kahraman ŞAHİN' in 0537 375 53 10 numaralı telefonunu aramasıyla yaptıklan görüşmede özetle;

Kahraman' ın Erol'a nerde olduğunu sorduğu, Erol' un "Taksime geçiyorum, ordan da Çarşamba'ya geçcem" "iftardan sonra akşam 8, sabah 8 nöbete devam yani, sen ne yapıyorsun ne var ne yok?" dediği, Kahraman' ın "Ne yapalım koştur işte, napiyim" dediği, Erol' un "biz de mollaların arasına takıldık girdik işte ne yapalım, soktunuz bizi o taraf Çarşamba'ya" dediği, Kahraman' ın "ya hayırlısı olsun be kardeşim ya, görevini tam yerine getir de" dediği, Erol' un "Görevi getiriyoruz, ne var ne yok sen nerdesin ne yapıyorsun?..." dediği anlaşılmıştır.

  • Tape 458 24.09.2007 günü saat: 14.13 sıralarında Erol ÖLMEZ' in 0536 631 09 01 numaralı telefonu ile X Şahsın kullanımındaki 0538 675 01 93 numaralı telefonunu aramasıyla yaptıkları görüşmede özetle;

Erol' un "Sen bu vatandaşların adreslerini teşhis et abi" "Muhakkak bana lazım yani, bunun adresini tespit et, ondan sonrasını bana bırak, ben gereken yerlere verecem onun adreslerini" dediği anlaşılmıştır.

  • Tape 459 24.09.2007 günü saat: 14.13 sıralarında Erol ÖLMEZ' in 0536 631 09 01 numaralı telefonunu Mehmet...? İsimli şahsın 0538 952 45 20 numaralı telefon ile aramasıyla yaptıkları görüşmede özetle;

Mehmet' in "Bu şeyini nasıl yaptın" diye sorduğu, Erol' un "O konuyu hallettim, bide bu senin vatandaş vardı ya, şeyde ki" "o Antakya'lmm" dediği, Mehmet' in "hı hı" diyerek onayladığı, Erol' un "O şeyinin istihbaratını yaptık biz" "Zaten Karaman Binbaşı ile görüştüm ben, onunla ilgili tüm bilgileri aldık, vatandaş şey yani, zama zingo hesabı anladın mı abi" "Her türlü oynuyor, ona yanaşma, zaten onun aranmasıda var" "Anladın mı bide başka şeylerden aranması var, zaten bizim ekip arıyor onları bulduğu yerde zaten paket edecek, sen hiç şey yapma onlarla, herhangi işe girme yani" dediği anlaşılmıştır.

  • Tape 360 14.10.2007 günü Saat:21.59'da Erol ÖLMEZ'in 0 535 964 65 86 numaralı telefondan Kahraman ŞAHİN'in 0 537 375 53 10 numaralı telefonunu aradığı ve yapılan görüşmede;

Erol'un "Komutanım hayırlı akşamlar. Erol Han EJDEROĞLU" "O vermiş olduğunuz görev hakkında, dünkü tamamlanmıştır. Yarından itibaren sabah sekiz on arasında irtibata geçiyorum haberiniz olsun" dediği, Kahraman'm "Tamam haberleşelim o zaman sabahleyin" dediği anlaşılmaktadır.

Bundan sonraki bölümde de örgüt üyelerinin ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen kişisel veriler ve istihbari bilgi notlan şahıs şahıs anlatılacaktır.

Veli KÜÇÜK

Veli KÜÇÜK'ün Üsküdar da ki ikametinde ele geçirilen kırmızı renkli kareli harita metot defterinin 79 ve 80 nolu sayfalarında,

İki şahıs hakkında; bu şahısların telefon ticareti ile uğraştıkları ve bu işi yaparken sahte fatura düzenledikleri, ayrıca bu şahısların PKK ile irtibatlı oldukları, bu kişileri üçüncü bir şahsm yönlendirdiği şeklinde istihbari bilgilerin bulunduğu,

Ayrıca Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'in ticari ilişkilerini açıklayan 3 sayfalık bilgisayar çıktısı incelemesinde; Kasım 2002 tarihinde AKP"den İstanbul birinci milletvekili seçilmeden önceki yürüttüğü ticari ilişkiler ve ailesi hakkında ki yolsuzluk iddiaları" hakkında bilgiler içerdiği görülmüştür.

DHMİ Personel Daire Başkanı Zeki ŞİMŞEK, Müdür Yardımcısı Orhan BİRDAL ve Müdür Yardımcısı Ömer GÖNÜL'ÜN konumlannı ve özelliklerini açıklayan 1 sayfalık bilgisayar çıktısı incelemesinde; Belirtilen bürokratlarla ilgili siyasi, ideolojik fişlemelerin yapıldığı, nerelerde görev yaptıklannm yazıldığı, aynca "tarikatçı, Şeriatçı, 5 vakit namaz, ailede türban, maddiyatçı, mali yönden araştınlması gerekir" şeklinde bilgiler içerdiği görülmüştür.

Veli KÜÇÜK'ün Beşiktaş taki adresinde bulunan el yazısı ile yazılı dokümanda; biri askeri personel olmak üzere (4) şahıs hakkında bazı kişisel bilgiler ile bu şahıslann kendi aralanndaki irtibatını gösterir bilgilerin bulunduğu,

Yine aynı adreste 3 sayfalık doküman içersinde Adil Serdar SAÇAN'm malvarlığı ile görev yaptığı dönemde ki çıkar ve rüşvet ilişkilerinin anlatıldığı, bu çerçevede görev yaptığı dönemde Otay Petrolün sahibinden 4,5 Milyon dolar aldığı, bu parayla Bandırma da benzin istasyonu kurduğu, bunun yanı sıra Ray-Ban gözlüklerinin sahibinin oğlunun kaçırılması olayının aydınlatılması karşılığında Ekipler Amiri Bülent KURT aracılığı ile 500 Bin dolar aldığı,

Organize Suç Örgütü lideri Hakan ÇİLLİOĞLU'na Şubenin imkanları ve yetkileri kendi lehine yapılan yardımlar karşılığı Adil Serdar SAÇAN'a yardımcıları Ahmet ATALAY'a, Başkomiserler Vedat MERCAN ve Ahmet İHTİYAROĞLU'na birer tane HONDA araba alındığı,

Adil Serdar SAÇAN ile Erol KOHEN arasındaki çıkar ilişki anlatılarak 5 Milyon dolar alındığı, devamında Adil Serdar SAÇAN'ın diğer çıkar ilişkilerinin anlatıldığı, ayrıca Ataköy de bir dairede Mali Şube Müdürü Ayhan MİMAROĞLU ile birlikte seks partileri yaptıkları yazdığı görülmüştür.

Jandarma Kurmay Albay M.Yahya ŞAHİN'e yapılan komplo" kapağı altında (5) sayfalık "Paşam Sizin himmetleriniz sonrası Hatay " şeklinde başlayarak, son sayfasında "Emir ve Görüşlerinize arz ederim, Saygılarımla 1881-AVŞAR" imzalı dokümanda "Ocak 2006 tarihinde özellikle Vali A.KAYHAN'm gelmesinden sonra Hatay-Serinyol'daki Jandarma Er Eğitim Alayında büyük bir şevkle çalışan Kurmay Albay Yahya ŞAHİN'in komploya maruz kaldığını, olaydan doğrudan veya dolaylı ilgileri olan (15) askeri, emniyet ve sivil şahısların isimlerinin, rütbelerinin ve görev yerlerinin sıralandığı, "İLİŞKİLER-BAĞLANTILAR" başlığı altında yapılan komplo ile Hatay'da kökü geçmişe dayalı menfaat çetesinin oluştuğu, kadronun tesisi İskenderun'da görev yapmış ve halen 3. Kolordu Komutanı olarak görev yapan Korgeneral Ethem ERDAG ile Jandarma Genel Komutanlığı Kaçıkçılık Daire Başkanı Albay Cengiz YILDIRIM'a dayandığı, Şırnak Tümen Kurmay Başkanı iken Serinyol Jandarma Er Eğitim Alayına atanan Kurmay Albay Yahya ŞAHİN'in bu ekibe dahil edilmek istendiği, olumsuz cevap vermesi üzerine tehlikeli birisi olarak görüldüğü, menfaat çetesi içersinde Albay İdris ŞAHİN, İl Jandarma Komutanı Albay Feramuz KÜÇÜK, Yarbay Mustafa YALÇIN, İstihbarat Yüzbaşı Ramazan TURAN, İl Emniyet Müdürlüğünden Şemsettin CANPOLAT'm bulunduğu, (14) askeri, emniyet ve sivil şahıslarla ilgili istihbarı mahiyette bilgiler bulunduğu,

Şeffaf dosya içerisinde "Avrupa Hür Demokratlar" ile başlayan "Alman vekiller Trabzon'da" başlıklı, Gazete kupürü fotokopisinin bulunduğu doküman içeriğinde, Yeni Batı Trakya Dergisi sahibi Süleyman Sefer CİHAN'm Avrupa Hür Demokratlar Partisine Mensup 20 Milletvekilinin Türk Araştırmaları Vakfının davetlisi olarak Trabzon'a bilahare Tonya'ya gidecekleri, Vakıf başkanı Faruk ŞEN Yardımcısı Yunus ULUSOY olduğu ve bu şahıslar hakkında istihbarı rapor olarak hazırlan iki sayfalık yazı ve ekinde ziyaret ile ilgili fotoğraf ve gazete haberleri olduğu anlaşılmıştır.

Veli KUÇUK'ün ikametinden elde edilen örgüt dokümanları içersinde;; ARENADAKİ SANAT GLADIO SANATÇILAR" isimli dokümanın "İstihbarat Örgütlerinin Fuhuş Ve Eğlence Sektörü Bağlantıları" başlığı altında; Sanatçılar arasında Nükhet DURU, Nuri SESİGÜZEL, İbrahim TATLISES, Erol SİMAVİ, Sibel CAN, Gülben ERGEN, Sezen AKSU, Emel SAYIN, Ayman ARTUN, Lüks Nermin, Terzi Mualla , Kenan KALAV, Turgut DEMİRAĞ, Leyla SAYAR, Rüçhan ÇAMAY gibi bir çok kişinin özel hayatları, etnik kimlikleri ve ideolojik düşünceleri ile ilgili fişleme yapıldığı görülmüştür.

"MİT & MEDYA VE AJAN GAZETECİLER" isimli dokümanın "MEDYA" başlığı altında; Doğan Holding, Uzan Grubu, Bilgin Grubu, Ciner Grubu, Çukurova Grubu vb. başlıklar altında çeşitli kanal ve gazetelerin sahiplerinin yazıldığı,

"MEDYA PATRONLARI" başlığı altında; "Erol AKSOY ve Bekir KUTMANGİL" isimli şahıslar hakkında ayrıntılı bilgilerin verildiği,

"CAN DÜNDAR'IN FİYATI" başlığı altında; Mehmet Ali BİRAND, Yaşar KEMAL, Ahmet ALTAN ve Taha KIVANÇ, Bülent ŞİRİN hakkında ayrıntılı bilgilerin bulunduğu tespit edilmiştir.

"ARAŞTIRMACI GAZETECİ PROTOTİPLERİ" başlığı altında kamuoyunca da tanınan birçok televizyoncu, gazeteci ve yazar hakkında; CİA, MOSSAD, MİT, HİRAM ABAS ekibinden, SÖNMEZ KOKSAL ekibinden, MEHMET EYMÜR ekibinden, MİKTAT ALPAY ekibinden gibi medyanın içinde MİT ve yabancı istihbarat örgütleri ile bağlantılı olan gazeteciler şeklinde bir ayrıntılı bir tasnifin yapıldığı görülmüştür.

Ayrıca; Emekli bir üst düzey bürokrat hakkında MİT üyesi olduğu ve bu kişi aracılığı ile kamuoyu oluşturulduğu yönünde bilgiler bulunduğu anlaşılmıştır.

"OLUŞUM" isimli doküman içeriğinde; Mesut YILMAZ, Güneş TANER, Alaattin ÇAKICI hakkında bilgilerin yer aldığı, bunun yanı sıra özellikle Korkmaz YİĞİT hakkında ayrıntılı bilgilerin yanı sıra şahıslar arasındaki ilişkilerin bulunduğu,

"BİYOGRAFİ" isimli dokümanda; Kemal GÜLMAN isimli bir iş adamı hakkında ayrıntılı bir şekilde bilgilerin bulunduğu,

"ÖRTÜLÜ FAALİYETLER BİR" isimli doküman içeriğinde de; Orgeneral Çevik BİR hakkında ayrıntılı bilgilerin bulunduğu anlaşılmıştır.

Şüpheli DOĞU PERİNÇEK;

Şüpheli Doğu PERİNÇEK' in Genel Başkanı olduğu İşçi Partisinin genel merkezinden elde edilen Princo marka CD içersinde, "Fırat Üniversitesi-İrticai Kadrolaşma" isimli klasörde, Fırat Üniversitesinin kuruluşu, yapısı, fakülte sayısı, yüksek okul sayısı, öğrenci kapasitesi ve kadroları ile ilgili bilgilerin olduğu, devamında (28) öğretim görevlisinin ismi ve isimlerin altında, mezun oldukları üniversite, mastır yaptıkları yerler, siyasi ve dini görüşleri, sivil toplum kuruluşları ile olan ilişkilerinin anlatıldığı,

Devamında (220) öğretim görevlisinin liste halinde isimlerinin yazdığı, isimlerin yanma profesör ve doçent şeklinde unvanların olduğu, karşısında ise, muhafazakar, nurcu, Süleymancı, Nakşi, F.G grubu, sağ görüş, milli görüş, ülkücü, milliyetçi, BBP, mason ve benzeri şekilde ibareler yazarak kişileri siyasi ve dini görüşlerine göre kaydederek fişledikleri anlaşılmıştır. P420281107130821 seri numaralı CD deki AKP-AKRABALAR dosyası içersinde, 22. dönem (8) milletvekili (11) hakan ve başbakanın akrabalarının isimlerinin ve nerede görev yaptıklarının yazdığı bir çalışmanın yapıldığı,

BAŞBAKANIN DANIŞMANLARI isimli word belgesi içersinde, Başbakan'ın (4) danışmanın, ailevi durumları, üniversite eğitimleri, kimlerle ilişki oldukları ve ırklarıyla ilgili istihbarı çalışmalar yapılarak etnik köken durumlarına göre fişlendikleri,

ELBA marka CD deki Bilgi Notu dosyası içersinde, Emniyet Genel Müdürlüğü personeliyle ilgili (4) sayfa daktilo ile yazılmış dokümanların içeriğinde, (56) üst düzey Emniyet görevlisi hakkında dini ve siyasi görüşlerine göre kişisel veri olarak kaydedip fişleme yaptıkları,

ELBA marka CD deki "fetullahcı gladyo" klasörü içersindeki Polis Fethullah Gülen ABD isimli dosyada; Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli üst düzey (22) kişinin isimlerinin yazılı olduğu, isimlerin karşısına, görevleri, memleketi, etnik kökeni ve dini görüşlerinin yazılarak fişlendiği,

Devamında, ABD ülkesinde değişik üniversitelerde mastır ve doktora öğrenimi gören 89 Emniyet Teşkilatı mensubu hakkında öğrenim gördüğü üniversite ve dini görüşlerinin yazılarak fişlendiği,

Yine ELBA marka CD de, "yargı-nusret senemden" klasörü içersindeki KROKİNİN AÇILIMI isimli dosyada; Yargıtay Başkanlığı binasındaki güvenlik kameralan, güvenlik görevlileri, blokların birbirleriyle bağlantı noktalan ve geçiş güzergahları, geceleyin hangi kapılardan daha rahat giriş yapılacağı, binadaki kör noktalann durumlan ile ilgili istihban çalışmalann yapıldığı,

YARGITAY İLE İLGİLİ NOTLARIM isimli dosyada; Yüksek yargı mensubundan (18) kişinin isimlerinin yazılı olduğu, isimlerinin karşısında siyasi, dini görüşleri ve ırki kökenleri belirtilerek fişleme yapıldığı, bazı yargı mensuplannm aileleri ve özel hayatlan ile ilgili notlar olduğu,

Bir kısım yüksek Yargı mensuplarının aileleri ile ilgili araştırma yapılması için notlar yazıldığı tespit edilmiştir.

İşçi Partisi Genel Merkezinde bulunan (5) numaralı disket içersinde bulunan, "Paşalar hk. Söylentiler" isimli word belgesi incelendiğinde;

Temmuz 1997 tarihli olduğu, içeriğinde; (18) üst düzey Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun isimlerinin bulunduğu, bu şahıslar hakkında siyasi görüşleri ve ırki kökenleri belirtilerek fişleme yapıldığı,

İşçi Partisi Genel Merkezi Basın Bürosu'ndan elde edilen, S08EJ1CP120557 seri numaralı SAMSUNG marka, hard diskte bulunan "Erez Organizasyonu" isimli metin belgesinin yapılan incelemesinde; EREZ ailesi hakkında uyuşturucu ticareti yaptığı, uyuşturucu ticaretine ilk başladıklan yıllarda uyuşturucuyu Van/Başkale'de imal ettikleri, uyuşturucu ticaretinde bağlantılı olduklan şahıslann kimler olduğu hakkında bilgiler olduğu, ayrıca EREZ ailesinden (14) kişinin açık kimlik bilgilerinin ve ikamet adreslerinin tablo şeklinde yazıldığı, Fikret AKFIRAT isimli şahsın çalışma odasında;

-(5) sayfa, "Adnan şimdi isim isim" ibaresi ile başlayan dokümanda; Oslo Büyükelçiliği müsteşarı, Oslo Türk İslam Derneği Federasyonu Başkanı, Oslo'ya atanan bir din görevlisi, Mainz başkonsolosu, Munster Başkonsolos muavini, Azerbaycan Büyükelçiliği müsteşan, Dışişleri Bakanı özel müşaviri ve emekli bir tuğgeneral hakkında aile bilgileri, dini inanışları, siyasi görüşleri gibi istihbari bilgiler toplandığı, bu şahısların dini, siyasi, ideolojik görüşlerine göre fişlendiği,

Hatta bazı şahıslar hakkında kısa bilgiler verildikten sonra, şahıslann karşılanna "BUNLARI Bİ ARAŞTIRIN" şeklinde yazıldığı görülmüştür.

(I) sayfa "Emniyetin yüzde doksanı başlıklı" el yazmalı dokümanda; emniyetin %90'ınm Fethullahçı olduğu, dinleme servisinin başındaki kişinin kritik fethullahçı olduğundan bahsedildiği,

(II) sayfa "İşçi Partisinden MGK'ya Fethullah raporu" başlıklı dokümanda; Fethullah Hoca cemaatinin Emniyet Teşkilatı içersinde faaliyet gösterdiğinden, cemaatin 28 Şubat kararlanndan sonra aldıklan tedbir ve parola sisteminden bahsedildikten sonra 100'ü aşkın emniyet teşkilatı personelinin isimlerinin tek tek yazıldığı ve fethullahçı olarak fişlendiği,

-"Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu" ibareli not kağıdına yazılmış el yazması dokümanda; (82) Milli Eğitim personelinin isimlerinin yazılı olduğu, bu şahıslar hakkında siyasi ve dini görüşleri belirtilerek fişlendiği görülmüştür.

SEVGİ ERENEROL

Sevgi ERENROL'a ait olan ve tarafımızdan (24) ile numaralandırılan OKY JAPAN marka, CD içeriğinde yapılan incelemede:

"Türkiye de Kamu Kurum ve Kuruluşlarını Ele Geçirme, Milli Dirençleri Kırma Faaliyetleri Bağlamında Karşı Stratejiler-Dayandıklan İşbirlikçi Yapılanmalar ve İlişki Ağı" başlıklı 51 sayfalık dokümanda;

Konya Selçuk Üniversitesi hakkında yapılan bir çalışma rapora olduğu, yazı içersinde Selçuk Üniversitesindeki onlarca öğretim görevlisi hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığı, her öğretim görevlisi ile ilgili ayrı bölümler oluşturularak, özel hayatları, kişisel özellikleri, siyasi ve dini görüşleri, görev yaptığı yerler ve birçok özelliklerinin yazıldığı,

İlerleyen bölümlerde çizelge oluşturularak bu çizelge içersine 79 öğretim görevlisinin isminin yazılı olduğu, isimlerin başında Prof. Dr, Doç. Dr. şeklinde unvanların olduğu, isimlerin karşılarına ise, siyasî, dinî görüşler ve ırkî kökenlerle ilgili notlar yazıp fişleme yaptıkları,

Devamında "Yönetim Kadrosu" başlığı altında, yine çizelge oluşturulduğu ve çizelge içersine Üniversitenin yönetim kadrosunu oluşturan Rektör yardımcısı ve öğretim görevlilerinden oluşan 11 kişinin isimlerinin yazıldığı, isimlerin karşısına öğretim görevlilerinin üniversite içi ilişkileri, özel hayatındaki ilişkileri, kişisel özellikleri, siyasi ve dini görüşlerle ilgili bilgilerin yazılarak fişleme yapıldığı görülmüştür.

Sonuç olarak ele geçirilen bu dokümana göre Selçuk Üniversitesi ile ilgili ayrıntılı bir çalışma yapıldığı ve bu çalışma ile gerek üniversitenin yönetimi gerekse birçok öğretim üyesi hakkında istihbari çalışmalar yapılarak kişileri Siyasi, dini ve ırki kökenlerine göre ayırıp fişleme yaptıkları, bunların yanı sıra özel hayatları, kişisel özellikleri ve davranış şekilleri ile ilgili bilgiler de toplayarak sakladıkları anlaşılmıştır.

ERGÜN POYRAZ

Ergün POYRAZ'a ait (1) adet COMPAQ_SEGATE_3KCOV7X7_60GB Hard diskin incelemesinde; "Ankara adliyesi" isimli klasör içersinde; "Ankara Adliyesine Atanan Memurlar" isimli bir Word dosyası içersinde, atanan şahıs isimlerinin olduğu,

"bilgi notu" isimli klasör içersinde; (4) adet Word dosyası olduğu bu Word dosyalarında, "aybakar" isimli Word dosyasında; Filiz AYBAKAR isimli şahıs hakkında istihbari bilgilerin bulunduğu,

"bilgi notu" isimli Word dosyası açıldığında; 5 ayrı Bürokrat ve Vali hakkında değişik istihbari bilgilerin olduğu, bu bilgiler içersinde söz konusu kamu görevlilerinin, siyasi ve dinî görüşleri ile ırkî kökenleri ve görevleri ile ilgili notlar yazılarak fişleme yapıldığı, "Bingöl Telefon Numaralan" isimli Word dosyasında; bazı şahıslara ait telefon numaralan ve haklannda notlann bulunduğu,

"emniyet müdürleri" isimli klasör içersinde; (2) adet Word dosyası olduğu "EMNİYET 2." İsimli Word dosyasında ise; 3 Emniyet Müdürünün atandığı yer, siyasi görüşleri ve aileleri ile ilgili istihbari bilgilerin bulunduğu,

"EMNİYET MÜDÜRLERİ HAKKINDA BİLGİ" isimli word dosyası açıldığında; Emniyet Müdürleri hakkında bilgi notu başlığının bulunduğu, 47 İl Emniyet Müdürünün ismi ile atandığı yerler, siyasi ve dini görüşleri ile ırk kökenleri hakkında bilgilerin olduğu,

"pdf bulunanlar" isimli klasör içersinde; (2) adet pdf dosyası olduğu, "Resmi_Araştırma_Raporu" isimli pdf dosyası açıldığında; "GİZLİ" ibareli bir yazı olduğu, Jandarma Genel Komutanlığı Adli Müşaviri Hakim Albay olan bir kişinin ailesiyle ilgili araştırma yapıldığı, ailesinin etnik kimliği ve teröre verdiği destekten bahsedilerek, bu konularda rapor hazırlandığı, bu raporun askeri şahıslarca imzalandığı,

"polatlı" isimli klasör içersinde; (1) adet "POLATLI" isminde Word belgesi olduğu, belge açıldığında; POLATLI başlığı altında, Emniyet Müdürü, Milli Eğitim Müdürü, Devlet Hastanesi Baş Tabibi, Milli Eğitim Şube Müdürü hakkında din, siyasi görüş, etnik yapıları hakkında istihbari bilgilerin yer aldığı görülmüştür.

Ergün POYRAZ'a ait (CD 1) incelemesinde; "03 Kurucu Üyeleri" klasörü içersinde; (43) adet Word dosyası bulunduğu, bu word dosyalarının her birisine ayrı ayrı kişilerin isimlerinin verildiği, bu kişilerin ise AK Parti Millet Vekili ve Kurucu üyeleri olduğu, belgeler içinde kişilere ait fotoğraf ve kişisel bilgilerin yer aldığı görülmüştür.

"Abdullah Gül" klasörü içersinde; (3) adet Word dosyası olduğu, "Abdullah Gül Biyografi" dosyası içeriğinde, Abdullah Gül ve ailesiyle ilgili geniş bir özgeçmişinin yazılı olduğu,

"Abdullah Gül Biyografi Yeni Şafak Gazetesi A.Muradoğlu" dosyası içeriğinde, Abdullah Gül'ün biyografisi, siyasi hayatının yazılı olduğu,

"Başbakan Abdullah Gül" dosyası içersinde; özgeçmişi, siyasi ve ideolojisiyle ilgili bilgilerin bulunduğu,

"Bakanlar kurulu öz geçmişi" klasörü içersinde; (26) adet Word dosyası olduğu görülmüştür. Word dosyalarına ayrı ayrı Hükümette görev alan Bakan isimlerinin yazıldığı, içeriğinde bakanlara ait kişisel bilgilerin bulunduğu, kişisel bilgilerin hemen altında ise "Özellik arz eden durumları" başlığı altında şahısların siyasî, dinî görüşleri ve ırkî kökenleri ile ilgili bilgilerin olduğu, bunlann yanı sıra siyaset hayatındaki ilişkilerle ilgili notlar yazılı olduğu görülmüştür.

"Özeti" klasörü içersinde; (6) adet Word dosyası olduğu, ilk (5) dosyada, AK Partinin hazırladığı hükümet programı, Acil eylem planı, Parti yöneticileri ve hükümet üyelerinin basma yapılan açıklamalarında yer alan vaatlerin incelenmesi ve bu açıklamalardaki laiklik unsurlarının Raporlar halinde hazırlanmış olduğu,

"Dos Başlığı" isimli Word dosyası içerisinde ise, "GİZLİ" ibareli, "Genelkurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Ankara" başlıklı ve "Türk Kara Kuvvetleri" amblemli bir rapor veya kitap kapağı resmi ile yazıları olduğu, bu kapağın alt bölümünde "AKPA'NIN ACİL EYLEM PLANI, HÜKÜMET PROGRAMI VE BASINA VERİLEN DEMEÇLERDEKİ VAATLERİNİN İNCELENMESİ 02 ARALIK 2002" şeklinde alt başlığın bulunduğu, diğer sayfada ise "İÇİNDEKİLER" bölümünün yer aldığı,

"Tayip Erdoğan" klasörü içersinde; (1) adet Word dosyası olduğu ve bu dosyada Recep Tayip ERDOĞAN hakkında bilgiler ile siyasi bilgilerin yer aldığı görülmüştür.

Ergün POYRAZ'a ait (CD 1) inceriğinde, klasörler haricinde, (172) adet Word, Exselgibi dosyaların olduğu görülmüştür.

"1 AKP Parti Programı" "2 2002 Seçimlerinin Değerlendirilmesi" "2 Hükümet programı" isimli Word dosyalarında, 3 Kasım 2002 AK Partinin Hükümet programıyla ilgili bilgilerin bulunduğu,

"7 Özel Durum Bakanlar kurulu2" isimli word dosyasında, 'ÖZEL DURUMU OLAN BAKANLAR" başlığı altında çizelge yapıldığı ve bu çizelge içersinde 21 Bakanın isimlerinin yazıldığı, her ismin karşısına da dini görüşleri ve ırki kökenlerinin yazıldığı, bunlann yanı sıra daha önce görev yaptıklan yerler, yargılandıkları olaylar ve benzer konularla ilgili bilgilerin yazdığı görülmüştür.

"7 Özel Durum Bakanlar kurulu" isimli word dosyasında; "ÖZEL DURUMU OLAN BAKANLAR" başlığı altında çizelge yapıldığı ve bu çizelge içersinde 25 Bakanın isimlerinin yazıldığı, her ismin karşısına da dini görüşleri ve daha önce görev yaptıkları yerler, yargılandıklan olaylar ve benzer konularla ilgili bilgilerin yazdığı görülmüştür.

"7 Özel Durumu 1 Olan Milletvekilleri AKP" isimli word dosyasında; "ÖZEL DURUMU OLAN MİLLEKVEKİLLERİ" başlığı altında çizelge yapıldığı ve bu çizelge içersinde 60 Milletvekilinin isimlerinin yazıldığı, her ismin karşısına da dini görüşleri ve daha önce görev yaptıkları yerler, yargılandıkları olaylar ve benzer konularla ilgili bilgilerin yazdığı görülmüştür.

"7 Özel Durumu Olan Milletvekilleri AKP" isimli word dosyasında; "ÖZEL DURUMU OLAN MİLLEKVEKİLLERİ" başlığı altında çizelge yapıldığı ve bu çizelge içersinde 39 Milletvekilinin isimlerinin yazıldığı, her ismin karşısına da dini görüşleri ve daha önce görev yaptıkları yerler, yargılandıkları olaylar ve benzer konularla ilgili bilgilerin yazdığı görülmüştür.

"7Özel Durumu Olan Milletvekilleri Bağımsız" word dosyasında; ÖZEL DURUMU OLAN MİLLEKVEKİLLERİ" başlığı altında çizelge yapıldığı ve bu çizelge içersinde 3 Bağımsız Milletvekilinin isimlerinin yazıldığı, her ismin karşısına da daha önceki tarihlerde yargılandıklan olaylar ve haklannda açılan davalarla ilgili bilgilerin yazdığı görülmüştür.

"7Özel Durumu Olan Milletvekilleri CHP" isimli word dosyasında; ÖZEL DURUMU OLAN MİLLEKVEKİLLERİ" başlığı altında çizelge yapıldığı ve bu çizelge içersinde 2 CHP Milletvekilinin isimlerinin yazıldığı, her ismin karşısına da daha önceki tarihlerde yargılandıklan olaylar, yaptıkları yolsuzluklar ve haklarında açılan davalarla ilgili bilgilerin yazdığı, aynca bir milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetlerinde Teğmen iken THKP/C-Devrimci yol örgütü ile olan ilişkileri nedeniyle disiplinsizlikten ihraç edildiği ve bu kişinin Kara Harp Okulunda öğrenci iken siyasi faaliyetler yaptığının yazdığı görülmüştür.

"9 Milletvekili Özgeçmiş tamamı" isimli word dosyasında; AK Partili bazı milletvekillerinin özgeçmiş bilgilerinin bulunduğu görülmüştür.

"11 Milletvekillerinin Özgeçemişleri 21.11.03" "11 Milletvekillerinin Özgeçmişleri son" isimli Excel dosyalannda; bazı AKP, CPH, Bağımsız Milletvekillerinin isim listesinin yer aldığı ve çizelge halinde hazırlanmış rapor olduğu, Milletvekili isimleri karşısında, kişisel bilgileri haricinde, haklannda yürütülen mahkemeler gibi özel durumlanyla ilgili bilgiler verildiği görülmüştür.

"58 nci Hükümet BAKANLAR KURULU" isimli Excel belgesinde; Bir kısım AK Parti Hükümeti Bakanlanmn isimlerinin yazılı olduğu ve kişisel bilgilerinin bulunduğu, çizelge halinde hazırlanmış rapor olduğu görülmüştür.

"58 nci Hükümet Bakanlann özel durumlan Dr.Nihat ali Özcan" isimli Word dosyasında; Bir kısım AK Parti Hükümeti Bakanlanmn isimlerinin yazılı olduğu, kişisel bilgileri yanında, ideolojik görüşleri, etnik kökenleri hakkında bilgilerin yazılı olduğu görülmüştür.

"AKP Kadrolaşma" isimli Word dosyasında; "GİZLİ" ibareli bir belge olduğu, bazı bürokratlarla ilgili bilgelerin ve siyasi görüşlerinin yazılı olduğu görülmüştür.

"AKP Ödemiş öğretmen evi" isimli word dosyasında; "GİZLİ" ibareli bir belge olduğu, içeriğinde ise Ödemiş İlçesinde bulunan öğretmen evinde, AK Parti teşkilatının verdiği kaynaşma yemeği ile bazı ilçelerdeki özel durumlar hakkında, rapor şeklinde hazırlanmış bir yazı olduğu görülmüştür.

"AKP tarikatçı milletvekilleri" isimli word dosyasında; Bazı AK Parti ve CHP li Milletvekillerinin isimleri olduğu, siyasi ve ideolojik görüşleriyle ilgili yorumların olduğu, aynca haklannda yürütülen soruşturma ve mahkemelerle ilgili bilgilerin verildiği, çizelge olarak hazırlanmış bir rapor olduğu görülmüştür.

"Ali Bardakoğlu" isimli Word dosyasında; şahısla ilgili kişisel bilgilerin yer aldığı, ayrıca basında çıkan haberlere yer verildiği, rapor halinde hazırlandığı anlaşılan belgenin son bölümünde değerlendirme kısmının olduğu, raporu hazırlayan şahıslar bölümünde ise bazı askeri şahısların isimlerinin olduğu görülmüştür.

"Atamalar Düzenli" "Atamalar Dizenlill" "Atamalar düzenli" isimli Word dosyalannda; Bazı Bakanlıklara ait personel atamalarıyla ilgili geniş ve ayrıntılı bilgilerin bulunduğu görülmüştür.

"Atilla Koç Kimdir" isimli word dosyalannda; Bakanla ilgili kişisel bilgilerin bulunduğu, ayrıca ideolojik görüşüyle ilgili bilgilerin yazılı olduğu görülmüştür.

"Dicle Üniv. Mektup" isimli Word dosyasında; "GİZLİ" ibareli bir belge olduğu, Konu bölümünde "Diyarbakır Dicle Üniversitesindeki irticai ve bölücü faaliyetler" başlığının olduğu, Açıklama bölümünde ise "K.K.K.lığma ve 1 nci Or.K.lığma gönderilen imzasız bir mektupta Dicle Üniversitesi ile ilgili olarak" açıklamasının olduğu, yazı içeriğinde ise Dicle Üniversitesindeki bazı öğretim üyelerinin isimleri ile bu şahısların irticai faaliyetlerinin rapor halinde düzenlendiği, son bölümde ise "söz konusu mektup 24 Şubat 2004 günü değerlendirilmek üzere Gnkur.Bşk.lığma gönderilmiştir" ibaresinin yer aldığı görülmüştür.

"Elazığ Fırat Üniversitesi" isimli Word dosyasında; Fırat Üniversitesinin mezuniyet gecesiyle ilgili rapor, gecedeki etkinliklerin ideolojik olarak bir değerlendirmesinin yapıldığı görülmüştür.

"Elazığ Fırat Üniversitesindeki irticai yapılanma jandarma" isimli word dosyasında; Elazığ Fırat Üniversitesindeki İrticai yapılanmadan bahsedildiği, görevli öğretim üyelerinin isimlerinin verildiği, ideolojik konumlarının yazıldığı, rapor halinde hazırlandığı görülmüştür.

"Elazığ İli Vali Yardımcısı" isimli word dosyasında; Elazığ ilindeki Vali Yardımcılarının isimlerinin yazılı olduğu, ideolojik görüşleriyle ilgili rapor hazırlandığı, yazının değerlendirme bölümünde "3ncü Or.K.lığmca; Elazığ gibi hassas bir ilde böylesi Vali Yardımcılarının görev yapmasının pek çok yönden sakıncalı olacağı değerlendirmesi yapılmıştır." ibaresinin bulunduğu görülmüştür.

"Erdoğan-Gül Çekişmesi" isimli Word dosyasında; bazı bürokrat, mahkeme başkanı, gazetecilerle ilgili bilgiler verildiği ve bunların siyasi görüşlerinin yazılı olduğu görülmüştür.

"G.Antep Üniversitesi 10-09-02" isimli word dosyalannda; 20.09.2002 tarihli ve "GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ" başlıklı yazıda, Gaziantep Üniversitesinde irticai kadrolaşma şeklinde ihbar mektubunun geldiğinden bahsedildiği, konu ile ilgili 2. Ordu komutanlığının yaptığı değerlendirmede, Üniversitede herhangi bir kanunsuz uygulamanın olmadığı, ihbar mektuplann, yolsuzluk yaptığı için haklannda soruşturma açılan şahıslar tarafından gönderildiğinin değerlendirildiği belirtilen yazı olduğu görülmüştür.

"İRTİCA EĞİLİMLİ İL VALİLERİ" isimli word dosyasında; Belgenin bir çizelge halinde hazırlandığı, çizelge içersinde 17 Valinin isimlerinin yazdığı, isimlerin karşısında da ideolojik, siyasi görüşleri ile etnik kimlikleri hakkında bilgiler yazıldığı görülmüştür.

"İRTİCA EĞİLİMLİ KAYMAKAMLAR" isimli Word dosyasında; Belgen bir çizelge halinde hazırlandığı, çizelge içersinde 294 Kaymakamın isimlerinin yazdığı, isimlerin karşısında da, eşinin türbanlı olduğu, irticaya meyilli olduğu gibi yazılann olduğu görülmüştür.

"İrticai Faal.Tespit edilen belediye başk.lan" isimli Excel dosyasında; Belgenin çizelge halinde hazırlandığı, çizelge içersinde 126 Belediye Başkanının isimlerinin yazdığı, isimlerin karşısında da "İrtica yapısına sahiptir" "eşi türbanlıdır, haremlik selamlık uygular" şeklinde notlann yazıldığı görülmüştür

"İRTİCAİ FAALİYETTE BULUNAN SAĞLİK BAKANLIĞI HASTANELERİ" isimli word dosyasında; belgenin çizelge şeklinde hazırlandığı, çizelge içersinde 300 Doktor Başhekim, Hemşire vb. görevlilerin isimlerinin yazılı olduğu, isimlerin karşısında da görev yaptığı yerler ve "türban takar, irticacıdır" "Türban takmaz, modern görünümlüdür" "İrtica eğilimlidir" "Şeriatçıdır" şeklinde notların yazdığı görülmüştür.

"kadrolaşma" isimli Excel dosyasında, Başbakanlık ve Bakanlıklara bağlı görev yapan toplam 1763 kişinin isim listesinin bulunduğu, bu kişilerin Müsteşar, Müsteşar yardımcısı, Öğretim Görevlisi, Vali ve benzer üst düzey bürokratların isim listelerin yazdığı, bazı isimler karşısında herhangi bir not yazmazken birçok isim karşısında siyasi, dini görüşleri ve ırki kökenlerine göre notlar yazdığı görülmüştür.

"kadrolaşma 21.07.03" isimli Excel dosyasında, Başbakanlık ve Bakanlıklar ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda görev yapan 1054 kişinin isim listesinin bulunduğu, bu kişilerin Müsteşar yardımcısı, Öğretim Görevlisi, Vali, Kaymakam, Hakim, Genel Müdür, Bölge Müdürü ve benzer üst düzey bürokratların isim listelerin yazdığı, bazı isimler karşısında herhangi bir not yazmazken birçok isim karşısında siyasi ve dini görüşlerine göre notlar yazdığı görülmüştür. "Lojman 1 oy" "lojman oy" "LOZMAN Oy" isimle Word dosyalarında; Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Başkent Üniversitesi Personeline ait lojmanlardaki, AKP, CHP, SHP, MHP, DYP oy dağılım oranlarını gösterir çizelge olduğu,

"Malatya Darende İlahiyat Fakültesi" isimli Word dosyasında; Hürriyet Gazetesinin bir haberiyle ilgili Darende İlahiyat Fakültesinde yapılan araştırma olduğu, Jandarma Genel Komutanlığının değerlendirmesinin yer aldığı, son bölümde "Sonuç olarak; fakültenin irticai amaçlı vakıf ve derneklerin etkisinden kurtarılabilmesi için, il merkezine nakledilmesi ve yöneticilerinin değiştirilmesinin zorunlu olduğu kanaatine vanldığı" şeklinde bir rapor olduğu görülmüştür. "MEB Hüseyin Çelik'in künyesi" isimli Word dosyasında; siyasi kimliği ve ideolojik görüşleriyle ilgili yazılar olduğu görülmüştür.

"Milletvekili Biyografileri" isimli Word dosyasında; Bazı Bakan ve Milletvekillerinin isimleri ile kişisel bilgileri ve ideolojik görüşlerinin yazılı olduğu görülmüştür.

"Milletvekilleri" isimli Excel dosyasında; Bazı AK Parti Bakan ve Milletvekillerinin isimleri karşısında, "tarikat üyesidir, Nakşibendidir vb" ideolojik bilgilerin yazılı olduğu görülmüştür. "MİT Rektör Fikri CANORUÇ" isimli Word dosyasında; Dicle Üniversitesi ve rektörün uygulamalarıyla ilgili bir araştırma raporu olduğu, Kürtçü ve aşın sol görüşe mensup kadrolaşma içinde olduğu şeklinde bilgilerin yer aldığı görülmüştür.

"Malatya Üniversitesi" isimli Word dosyasında; 24 Ocak 2002 tarihli belge olduğu, Malatya İnönü Üniversitesi Araştırma Hastanesinde görevli bir Prof Dr. la ilgili araştırma raporu olduğu, irticai, ideolojik görüşleriyle ilgili bilgilerin yer aldığı görülmüştür.

"Seçimler Asker adayla 1033" isimli word dosyasında; KKK Kökenli Milletvekili Adaylan başlığı altında, çizelge halinde hazırlanmış isim listesi ve hangi partilerden aday olduklan, daha önceki askeri görevlerinin ne olduğunun yazıldığı görülmüştür.

"Sivas okullar raporu" isimli word dosyasında; 28.11.2001 tarihli belge olduğu, Sivas ilindeki okullann isimlerinin yazılı olduğu ve okullann irticai durumuyla ilgili rapor olduğu görülmüştür.

"Zülfü Demirbağ" isimli Word dosyası içersinde; şahsa ait kişisel bilgilerin bulunduğu istihbarı çalışmanın yapıldığı,

"Zahit AKMAN" isimli Word dosyası içersinde; şahsa ait kişisel bilgilerin bulunduğu istihbarı çalışmanın yapıldığı,

Van YY Üniversitesi" isimli word dosyası içersinde; Van Yüzüncü Yıl üniversitesinin bir kısım görevlileri ve öğrencilerin ideolojik düşünce ve fikir durumlarıyla ilgili istihbarı çalışmalar yapıldığı,

"Üniversite" isimleri ve Üniversite isimleri 1 isimli Excel dosyaları içersinde, ülkemiz genelindeki üniversitelerdeki öğretim görevlilerinden irticai faaliyette bulunanların sayı olarak belirtildiği istihbarı çalışmalar yapıldığı,

"Ulusalcılar" isimli Excel dosyası içerisinde; 2113 kişinin isim listesinin olduğu isimlerin karşısında emekli Subay, akademisyen, iş adamı, Hukukçu, Yazar, Sanatçı ve doktor yazarak unvanlarının belirtildiği

"Taha YÜCEL" isimli word dosyası içersinde; şahsa ait kişisel bilgilerle ilgili istihbarı çalışmalar yapıldığı,

"Şirketler yazı eki" isimli Excel dosyası içersinde; İrticai Gruplarla ilişkili Ticari Kuruluşlar başlığı altında, değişik vilayetlerle bulunan 775 Şirketin isminin yazdığı, "Şirketler emri arz kartı" isimli word dosyası içersinde; İrticayla ilişkili Ticari Kuruluşlar başlığı altında, 6 holding isminin yazdığı ve bu holdingler ile büyük küçük bütün irticai ticari organların faaliyetlerinin dikkatle izleneceği, bu kuruluşların Askeri ihalelere girmesi, ordu pazarları, ordu evleri ve Askerleri personelin alış veriş yapmaları önlenecektir yazdığı görülmüştür.

"Şaban SEVÎNÇ" isimli word dosyası içersinde; şahsa ait kişisel bilgilerle ilgili istihbarı çalışmalar yapıldığı,

Şüpheli Ergün POYRAZ* m CD -63 isimli CD'nin incelenmesinde; "Bilgi Notu" isimli vvord dosyası içersinde; 5 üst düzey bürokratların isimlerinin yazdığı, isimlerin altında ise siyasi, dini görüşleri ile ırki kökenlerinin yazdığı görülmüştür.

"EMNİYET 2." isimli Word dosyası içersinde; 3 üst düzey Emniyet Müdürü hakkında ailesi, özel hayatı, siyasi ve dini görüşleri ile ilgili bilgilerin yazdığı görülmüştür.

"EMNİYET MÜDÜRLERİ HAKKINDA BİLGİ NOTU" isimli Word dosyası içersinde; 47 İl Emniyet Müdürünün ismi ile atandığı yerler, siyasi ve dini görüşleri ile ırk kökenleri hakkında bilgilerin olduğu, Ergün Poyraz FUJITSU marka, NN7LT4113B54 seri numaralı bilgisayar hard diski içersinde; (1) adet Word belgesi içeriğinde, Birçok emekli General, emekli üst düzey Mit görevlisi, Emekli üst düzey Emniyet Müdürü, siyasetçi ve iş adamı hakkında istihbari mahiyette toplanan bilgilerin olduğu görülmüştür.

Ergün POYRAZ'a ait (2) numaralı DVD içersinde; (2) nolu delil klasöründe bulunan "Gazeteciler" isimli word dosyasında;

Kamuoyunca çok iyi tanınan birçok gazeteci yazar hakkında değişik ideolojik yapıları ve felsefi düşünceleri baz alınarak fişleme yapıldığı:

"HÜRRİYET" başlığı altında; "O , E , B , C , Y , F , U , E , A ,H , Y " isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, ideolojik görüşleri ve etnik yapılarıyla ilgili fişlendiği, ayrıca "Atatürkçü, Kürtçü, gazeteciliği şantaj aracı olarak kullanır" şeklinde yorumlar yazıldığı, yine gazetecilik haricinde yaptıkları işlerle ilgili bilgiler verildiği görülmüştür. "CUMHURİYET" başlığı altında; "C , T , İ , H , E , D " isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, ideolojik görüşlerinin yazılı olduğu görülmüştür.

"YENİ ÇAĞ" başlığı altında; "A , A , Ü , H ve G " isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, "Amerikancı, Fettullahçı, ASAM üyesi, Yahudi" şeklinde ideolojik, etnik olarak fişlendikleri görülmüştür.

"YENİ ŞAFAK" başlığı altında; "A Y , K , F , A , R ……." isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, "Şeriatçı, İBDA-C sempatizanı, Amerikan şeriatçısı, Fettuîlahçı" şeklinde fişleme yapıldığı görülmüştür.

"VAKİT" başlığı altında; "H , A , S , A , H , M ,M , A ,H ,M , A ve H " isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, "şeriatçı, tetikçi, Kürtçü, Necip fazıl ekolünden vb" şekilde ideolojik ve etnik olarak fişlendikleri görülmüştür.

"REFERANS" başlığı altında; "E , A , E " isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, "Fettuîlahçı, Alman vakıflarının beslemesi" şeklinde fişleme yapıldığı görülmüştür.

"DÜNDEN BUGÜNE TERCÜMAN" başlığı altında; "R , H , N , S A , C , N , N , M " isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, "Demirelci, Nurcu, İbda-C sempatizanı vb." şekilde ideolojik olarak fişlendikleri, ayrıca gazetecilik harici yaptıkları iş ve şirketleriyle ilgili bilgilerin yazılı olduğu görülmüştür.

"AKŞAM" başlığı altında; "N , K " isimli gazete yazarlarıyla ilgili olarak, siyasi ve ideolojik görüşleriyle ilgili fişleme yapıldığı görülmüştür.

"ZAMAN" başlığı altında; "H ,A ,H ,E ,A , E , M " isimli gazetecilerle ilgili siyasi, ideolojik ve etnik durumlarına göre fişledikleri, ayrıca adı geçen gazetecilerin isimleri karşısında "Fettuîlahçı, nurcu, şeriatçı, Kürtçü, ermeni milliyetçisi" şeklinde ideolojik, siyasi ve etnik konularla ilgili fişleme yapıldığı görülmüştür.

(3) nolu delil klasöründe bulunan "Müfettişler" isimli Word dosyasında; İçişleri Bakanlığınca alınacak olan Mülkiye Müfettikleri Hakkında Bilgi başlığının bulunduğu, başlık altında (25) Vali ve Kaymakamın isim listesinin yer aldığı, her ismin karşısında ise "istihbarat kaydı var, İHL mezunu, menfaat düşkünü, bilgiye ulaşılamadı" şeklinde fişleme amaçlı kayıt yapıldığı görülmüştür.

(6) nolu delil klasöründe bulunan "İçişleri" isimli Word dosyasında; Bilgi Notu başlığının olduğu, İçişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, Özel Kalem Müdürü, Bakan danışmanı gibi (33) bürokratın isimlerinin yazılı olduğu, her ismin altında, siyasi ve ideolojik görüşleri, etnik yapıları hakkında fişlemeler yapıldığı, ayrıca "kadrolaşmadan sorumlu, tarikat mensubu, Süleymancı, fettuîlahçı, irticacı" şeklinde yorumlar yapıldığı, bazı isimlerin karşısında "+ veya -" işaretlerinin yapıldığı görülmüştür.

İsmail YILDIZ

îsmail YILDIZ'a ait (84) numaralı bilgisayar incelemesinde; İnceleme yapılan belgeler arasında (12) adet Excel dosyası (2) adet Word dosyası olduğu görülmüştür.

"Aile ilişkileri" "Aile ilişkileri 1" "Aile, cemiyet ilişkileri" "Aile, cemiyet ilişkileri 1" isimli Excel dosyaları açıldığında; TÜSİAD, Anadolu Gurubu, Dedemanvepa kozmetik, NTV, Laila, Home store, VIP Turizm, İ.Polat Holding, Sabancı Holding, Granit Center, Sazak İnşaat, Ünilever, Mac Cann Ajans, Koç Holding, Süzer Holding, Mudo, Derin Mermerci, Roman mağazaları, Toprak Holding, Dada Gece Kulübü, CNN Türk, Mutlu Aküleri, Ulusoy Holding, Süzer Plaza Movieplex Sinemaları, Ünimeks Holding, Güzel Sanatlar Reklam Ajansı, Yargıcı mağazaları, Alorko Holding, Anadolu Gurubu, Sky TV, Saba Klinik gibi bir çok şirket ve Televizyon kanalının kimlere ait olduğu, şirketler arasındaki ilişkiler ve aile bireylerinin kimlerde oluştuğunun ayrı ayrı çizelgelerle belirtildiği görülmüştür.

"Cüneyt Zapsu hakkında" isimli Word dosyasında; şahısla ilgili kişisel bilgilerin bulunduğu, siyasi hayatı ve özel sektördeki çalışmaları, etnik ve ideolojik görüşleriyle ilgili bilgilerin verildiği görülmüştür.

"Milletvekilleri aciklamalil" isimli Word dosyasında; (368) AK Parti Milletvekilinin isimlerinin yer aldığı, çizelge halinde hazırlanmış yazıda, her milletvekilinin özgeçmişi ve haklarında notlar bulunduğu, kişilere ait Notlar bölümünde "MİT, İran, CIA, Mossad, Almanya, AKP yönetiminin güvendiği isimlerden, Konjonktürel davranabilir, İlişkilerinde pargmatist, AKP den kopabilir, AKP den kopmaz" gibi, kişinin yapısı, davranışları, ideolojisi ve etnik durumuyla ilgili bilgilerin yazıldığı, bu şekilde ayrı ayrı fişlemelerin yapılarak çok kapsamlı bir rapor hazırlandığı görülmüştür.

ismail YILDIZ'a ait (85) numaralı Samsung bilgisayar incelemesinde; "YAZARLAR başlıklı" dosya içersinde;

HÜRRİYET gazetesi yazarlarından Ertuğrul ÖZKÖK, Ayşe ARMAN, Cüneyt ÜLSEVER, Erdal SAĞLAM, Hadi ULUENGİN, İlter TÜRKMEN, Tufan TÜRENÇ, Yalçın BAYER, Oktay EKŞİ, Ercan KUMCU, Fatih ALTAYLI ve Sedat ERGİN hakkında özel hayatları, siyasi bağlantılan, iş hayatı ile ilgili bilgilerin yazdığı, aynca bir kısım gazeteciler için, yabancı ülke ismi verilerek etkisinde olduğu belirtildiği, yine bir kısım gazeteciler içinde yabancı istihbarat servisleriyle irtibatlı olduğunun yazıldığı görülmüştür.

SABAH gazetesi yazarlanndan; Mehmet ALTAN, Gülay GÖKTÜRK, Zülfü LİVANELİ, Sedat SERTOĞLU, Leyla UMAR, Mehmet TEZKAN, Umur TALU ve Mehmet BARLAS hakkında özel hayatlan, siyasi bağlantılan, iş hayatı ile ilgili bilgilerin yazdığı, aynca bir kısım gazeteciler için, yabancı ülke ismi verilerek etkisinde olduğu belirtildiği, yine bir kısım gazeteciler içinde yabancı istihbarat servisleriyle irtibatlı olduğunun yazıldığı görülmüştür.

MİLLİYET gazetesi yazarlanndan Taha AKYOL, Hasan CEMAL, Güneri CIVAOĞLU, Can DÜNDAR, Sami KOHEN, Derya SAZAK, Meral TAMER, Fikret BİLA, Serpil YILMAZ, Şükrü ELEKDAĞ ve Mehmet Ali BİRAND hakkında yabancı ülke istihbarat servisleri irtibatlı olduklan ve yabancı ülke ismi verilerek etkilerinde olduğu şeklinde notlann yazıldığı görülmüştür.

AKŞAM gazetesi yazarlanndan Tuncay ÖZKAN, Serdar TURGUT, Deniz GÖKÇE, Yalçın PEKŞEN, Oya BERBEROĞLU ve Coşkun KIRCA hakkında iş hayatlan, yabancı ülke servisleri ile olan ilişkileri ve yabancı ülke isimleri verilerek etkilerinde olduğu şeklinde yazılann olduğu görülmüştür.

VATAN gazetesi yazarlanndan, Güngör MENGİ, Asaf Savaş AKAT, Okay GÖNENSİN ve Metin MÜNİR hakkında iş hayatlan, yabancı ülke servisleri ile olan ilişkileri ve yabancı ülke isimleri verilerek etkilerinde olduğu şeklinde yazılan olduğu görülmüştür.

STAR gazetesi yazarlanndan, Engin ARDIÇ hakkında iş hayatı ve yabancı istihbarat servisi ile olan ilişkisinin yazıldığı, Can ATAKLI, Mustafa MUTLU, Yaşar Nuri ÖZTÜRK, Kıvanç DEĞİRMENLİ ve Hayrullah MAHMUD isimli gazeteciler karşısına da Güncellenecek yazdığı görülmüştür.

RADİKAL gazetesi yazarlanndan, Mehmet Ali KIŞLALI, İsmet BERKAN ve Murat YETKİN hakkında iş hayatı ve yabancı ülke servisleri ile olan ilişkilerinin yazıldığı görülmüştür.

Bu gazeteler ayrı ayrı belirtildikten sonra DOĞAN MEDYA grubu ile ilgili değerlendirme yapıldığı, söz konusu gazetelerin yabancı ülke istihbarat servisleri ile irtibatlı olduğunun belirtildiği, aynca Aydın DOĞAN hakkında da bir takım istihbari mahiyette bilgilerin olduğu görülmüştür.

Aynca Cumhuriyet gazetesi ve Türkiye gazetesi hakkında bir takım değerlendirme yazılarının olduğu,

YENİ ŞAFAK gazetesi hakkında değerlendirme yapılıp yazarlarından Fehmi KORU, Kürşat BUMİN ve Ali BAYRAMOĞLU hakkında siyasi ve dini görüşleri ile ilgili yazılar olduğu ve yabancı ülke irtibatları hakkında yazılar olduğu görülmüştür.

D.B.TERCÜMAN gazetesi yazarlarından Nazlı ILICAK ve Cengiz ÇANDAR hakkında yabancı ülke irtibattan ile ilgili yazıların olduğu görülmüştür.

ZAMAN gazetesi ile ilgili değerlendirme yapıldıktan sonra yazarlar Tamer KORKMAZ, Ali BULAÇ ve A. Turan ALKAN isimlerinin yazdığı ve isimlerin karşısına "güncellenecek" yazdığı görülmüştür.

HAYRETTİN ERTEKİN,

Hayrettin ERTEKİN'e ait Beşiktaş da bulunan ikamette yapılan aramada ele geçirilen; TRT Raporu 2001 ... Nuri ÇOLAKOĞLU ve Kadrosu başlıklı yazının içeriğinde;

"Medya alanında yıkıcı organizasyonların Türkiye İstasyonu Şefi Nuri ÇOLAKOĞLU'dur TRT 2000'li yıllarda kendisini Türk Milletinden farklı bir etnik aidiyet duygusu ile görenleri azınlık olarak görenleri Süryani ve Ermenilerin eline geçmiştir.

Görsel medyada Nuri ÇOLAKOĞLU 'nun organize ettiği, bu yeni kadrolaşma Mehmet Ali BİRAND ve Ali KIRCA'nm yetiştirdiği elemanlarla hedefine ulaşmıştır.

Genel Müdür Yücel YENER ve kadrosu başlığı altında, TRT Genel Müdürü Yücel YENER. Bu kişinin kökeni Kars Kökenli bir Ermeni aileye dayanmaktadır Bu gün TRT GAP Tv. Büro Hizmetlerinde kadrolu olarak çalışan Aylin ÖZKARSLIOĞLU, Yücel YENER'in öz amcasının oğlunun kızıdır Yücel YENER tarafından kuruma alınmıştır.Şeklinde ibarelerin bulunduğu, kadrolaşma iddiaları ile ilgili değişik örneklerin verildiği,

Ayrıca bir dönem PKK terör örgütünün de TRT'yi etkin bir şekilde kullandığının iddia edildiği, TRT içerisinde ermeni lobisinin çok etkin olduğunun iddia edildiği yazı olduğu,

MEHMET FİKRİ KARADAĞ

Mehmet Fikri KARADAĞ'ın ÜSKÜDAR'da ki ikametinde yapılan aramada el konulan kırmızı renkli ajandada;

İzmir ilinde bulunan bir müteahhit şahıs hakkında etnik ve ideolojik kimliği ile ilgili bilgilerle, şahsın sahibi olduğu malvarlığı hakkında bilgiler bulunduğu ve "Müteahhit bu konuda uyarılmış durumda. Her iki vatan haininin davalarının Yargıtay'da olduğu dikkate alınmalı; Araştırılmasını ve gereğinin yapılmasını," şeklinde el yazısı ile notlar alındığı,

Aynı ajandanın diğer bir sayfasında;

Tanınmış bir sanatçı ile ilgili olarak "Kendisi Ermenidir. Kürtçe ve Ermenice Şarkı söylemesi doğal!" şeklinde el yazısı ile not alındığı,

Aynı sayfanın üzerinde;

Bir iş adamı ile ilgili olarak ta etnik kimliğine yönelik kısa bir notun ardından, şahsın mal varlığı ve işyeri ile ilgili bilgiler ile bu şahsın bir sanatçıyla olan ilişkisine değinen notların el yazısı ile yazıldığı tespit edilmiştir.

HABİB ÜMİT SAYIN

Hahib Ümit SAYIN'ın Fener Yolu Müderris Ziya Bey Sokak No:5/3 sayılı adresinde yapılan aramada; Ele geçirilen dokümanlar içersinde (40) no'lu sayfada, YÜKSEK ÖĞRETİM KURULU ÜYELERİ başlıklı, Erdoğan TEZİÇ başkanlığındaki YÖK üyeleri ve YÖK Denetleme Kurulu Üyelerinden oluşan toplam 27 kişinin isimlerinin bulunduğu, bunlardan kimilerinin üzeri karalandığı, kimilerinin de isimlerinin yanma "Alman Ajanı", "2. Cumhuriyetçi", "Tarikatçı", "Fethullahçı", "Atatürkçü", "Tezjç uşağı" şeklinde notlar yazılar fişleme yapıldığı,

ERKUT ERSOY

Şüpheli Erkut ERSOY'un Samsung marka hard diski üzerinde yapılan incelemede "Özel Büro Kimdir..Faaliyetleri Nelerdir.doc" isimli dosya içeriğinde;

"PROJE BÖLÜMÜ" başlığı altında;

"Bu grup ÖZEL BÜRO'nun ileriki süreçteki faaliyetlerini planlanıyor. Geleceğe ilişkin tüm projeler ve hareketler bu grup tarafından belirleniyor" dendiği,

HACK GRUBU başlığı altında;

"Hack Grubu 'nda şu anda 200 civarı hacker mevcut. Tüm yerli ve yabancı mail gruplarını izlemeye aldık. İstihbarat bilgilerini açık kaynaklardan ve üyelerimizden sağlıyoruz. Türklük önündeki tüm engelleri ve bu engelleri koyan tüm mihrakları tespit etmek ve imha etmek asli gayemizdir." dendiği,

Aynı hard diskte bulunan "Digi-Security grubuna hos geldiniz" isimli dosya da DSS isimli grubun tanıtımının yapıldığı ve kendilerini;

"Elektronik ve Dijital Güvenlik, Teknik Takip, Uzaktan Zihin Kontrolü, Nüfuz Casusluğu, Sanayi ve Teknolojik Casusluk, Elektro-Manyetik istihbarat sistemleri, İstihbarat iletim ürünleri, Askeri istihbarat teknolojisi, Derin Devlet ve Terminolojisi, Psikoloji ve istihbarat alanında kullanımı, Lokal ve Global istihbarat servisleri, Temel istihbarat prensipleri ve terminolojisi, Dijital sabotaj ve suikast ekipmanları" konularında araştırmalar yapmakla görevli olarak tanımladıkları,

Yine "İstihbarat grubumuza yeni elemanlar alarak kadromuzu güçlendiriyoruz.." isimli dosya içerisinde;

"Her ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT BÖLÜMÜ" elemanı kendisine verilen konularla ilgili detaylı ve kapsamlı bilgi toplamak ve topladığı bu bilgileri üst yönetime vermek zorundadır. Sizden alman bilgiler ışığında yeni projeler planlanacak ve faaliyetler sürdürülecektir." dendiği,

"Özel Büro Dökümanter Listesi." isimli dosya içeriğinde;

"28 EKİM 2007 PAZAR ÖZEL BÜRO GRUP TOPLANTISI SUNU LİSTESİ" başlığı altında Özel Büro isimli oluşumun yapmış olduklan istihbari faaliyetler hakkında üyelerine bilgilendirme yaptıkları,

Bu bağlamda;

"ASKERİ Bilgiler VE NATO ile ilgili önemli çalışmalar, Binlerce E-Book Arşivi (istihbarat, Terör ve Güvenlik ağırlıklı), toplam 17 ülke hakkında hazırlanmış istihbari çalışmaların bulunduğu İstihbarat Dosyası, Polis & Organize Suçlar & Narkotik Dosyası" biçiminde dosyalar hazırladıkları, anlaşılmıştır.