Erdal Eren'in avukatı Nihat Toktay'ın hazırladığı 24 Kasım 1980 tarihli metin

Özü: Karar düzeltilmesi istemimizin yetkili mercice incelenerek bu konuda bir karar verilmesi ve karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi dileğidir.

Olay: 2.2.1980 günü saat 16.00 sıralarında, Aşağı Ayrancı Hoşdere Caddesi, 3. Durak civarında sonunda, görevli İnzibat Eri Zekeriya Önge’nin ölümü ile sonuçlanan olayın öldürme sanığı olarak Erdal Eren yakalanmıştır. Yapılan yargılama sonunda, olayın sanığı Erdal Eren Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesince, oybirliği ile TCK’nin 450/9 maddesi gereğince ölüm cezası ile cezalandırılmaya mahkûm edilmiştir.

Bu karar sanık vekilleri ve sanık tarafından temyiz edilmiş, Askeri Yargıtay 3. Dairesi tarafından şu gerekçelerle bozulmuştur:

1- Otopsinin yasa ve usule aykırı olarak yapıldığı ve verilen karara olumsuz yönde etki ettiği, otopsi raporundaki açık çelişkiler karşısında bir karara varmaya yasal olanak bulunmadığı,

2- Maktulün vücudundan çıkan mermi çekirdeğinin, sanığın tabancasından çıkıp çıkmadığının açığa kavuşturulmadığı ve sanığın atışı ile ölmediği konusunda kuvvetli kuşkular bulunduğu, kuşkulu ve duraksamaya yol açan bir ekspertiz raporunun hükme dayanak yapılamayacağı,

3- Yine ölüme yol açan atışın, yakın atış mı, uzak atış mı olduğu konusunda gerekli araştırmanın yapılmadığı, hal böyle olunca sonuca gitmeye yasal olanak bulunmadığı,

4- Tanıkların dinlenilmemiş olmasının yine yasa ve usule aykırı olduğu,

Bu bozma kararı, tamamen yasal gerekçelere dayanan ve gerçeklerden kaynaklanan, hukuk tarihinde onurlu bir yer alacak nitelikteki bir karardır. Gerçekten, 3. Daire titiz ve usule uygun bir inceleme ile bozma kararına varmıştır.

Bu karar üzerine başsavcılık makamı, Yargıtay Daireler Kuruluna itiraz yolu ile başvurmuş, 3. Dairece verilen bu bozma kararının bozulup ortadan kaldırılmasını istemiştir. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu da, 3. Dairenin bozma kararının (bozulup ortadan kaldırılmasına) ve (Diğer temyiz sebepleri açısından gerekli incelemenin yapılması için yeniden dairesine gönderilmesine) karar vermiştir.

Gerekçeler bize bilinmemektedir. Savunma avukatlarına ne itiraz, ne de karar örnekleri tebliğ edilmiş, isteme rağmen de verilmemiştir. 3. Daire ikinci kez yaptığı yeniden inceleme sonunda: (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun kararıyla, Er Zekeriya Önge’nin ölümüne neden olan eylemin sanık Erdal Eren tarafından yapıldığının ve sanığın yaşının da yöntemine uygun, tam ve doğru olarak saptanmamış bulunduğunun kesinleşmiş olması karşısında; sadece suçun niteliğine ve sanık hakkında TCK’nin 59. maddesinin uygulanmamasının haksızlığına yönelik temyiz nedenlerinin incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır) denildikten sonra, yine hukuken geçerli gerekçeler ve Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun bu maddenin uygulanması gerektiği konusundaki içtihadlarını göstererek, bu kez şu gerekçe ile kararı esastan bozmuştur:

TCK’nin 59. maddesi hükmünün sanık lehine uygulanıp uygulanmayacağına karar vermek her ne kadar mahkemenin takdirine bırakılmış ise de mahkemenin bu takdir hakkını kullanırken objektif ve somut verilere dayanmayarak hata ve zaafa düştüğü ve bu nedenle bu noktaya yönelik temyiz istemine dayanılarak hükmün bozulması gerektiği anlaşılmıştır.

Bu onama kararı aşağıdaki nedenlerle sakattır, yeniden gözden geçirilerek düzeltilmesi gerekmektedir:

353 sayılı yasanın 225. maddesi aynen: ‘Askeri Yargıtay Dairelerinin veya Daireler Kurulunun kararlarına karşı Askeri Yargıtay Başsavcısı doğrudan doğruya hükmün veya kararın özüne etkili ve temyiz dilekçe beyan ve lâyihasında veya tebliğnamede yazılan bir hususun bunlar dışında esas hükme etkili olan noksan ve yanlışların temyiz incelemesinde göz önüne alınmayarak dokunulmadan geçilmiş olması hallerinde karar düzeltilmesi isteminde bulunabilir’ demektedir.

Yasanın bu maddesi sanıklar lehine konulmuş olan bu amaçla kullanılması istenmiş olan bir maddedir. Yasanın bu maddesi sanıklar lehine göz önüne alınmayan bir hususun gözden kaçırılmasının doğuracağı vahim hataların önlenmesine yönelik bir düzenlemedir.

Askeri Yargıtay 3. Dairesinin bozma ile sonuçlanan incelemelerinde, değil sanık lehine olan, sanık aleyhine olan bir tek husus bile gözden kaçırılmış değildir. 3. Daire gayet titiz bir inceleme ile, temyiz dilekçesinde, tebliğnamede belirtilen bütün hususları incelemiş ve bozma kararını bundan sonra vermiştir. Temyiz dilekçesinde yazılı olup da dokunulmadan geçilen bir husus olmadığına tebliğnamede belirtilen hususlara değinilmeden geçilmediğine ve her tür beyanların dikkate alındıktan sonra Askeri Yargıtay 3. Dairesince tafsilatlı ve hukuki yönden doyurucu bir karar verildiğine göre başsavcının harekete geçmesine hukuken imkân bulunmadığı halde başsavcılık istemleri kabul edilmiştir. Burada hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Askeri Yargıtay 3. Dairesinin eksik soruşturmanın tamamlanmasına ve adalete en yakın kararın verilebilmesine yönelik çaba karşısında, başsavcılığın yerinde olmayan karşı çıkması ve itibar görmesi yasanın ruhuna aykırıdır. Ortada bir ölüm kararı vardır. Hal böyle olunca adalete en yakın karar verebilme konusunda daha hassas davranmak gerektiği açıktır. Askeri Yargıtay 3. Dairesinin ilk bozma kararına karşı çıkmakla Başsavcılık gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi yollarını tıkamış ve Daireler Kurulu da karşı çıkmaya itibar ederek gerçeğin ortaya çıkması tümden engellemiştir.

Başsavcılık TCK’nin 59. maddesi açısından olan ikinci bozma kararına da karşı çıkarak sakat bir uygulamanın devamına ve sakat bir kararın verilmesine de sebep olmuştur. Şöyle ki: TCK’nin 59. maddesinin uygulanması gerektiği yolundaki, 3. Dairenin ikinci kez esastan bozma kararından sonra, dosyanın kararı veren ilk mahkemeye gönderilmesi gerektiği halde buna riayet edilmemiştir. Ölüm kararının sorumluluğu, ilk karar mahkemesinindir. Böyle olunca ilk kararı veren mahkemeye dosya gönderilerek, mahkemenin bu konuda bir muhasebe yapması ve vermiş olduğu kararı gözden geçirmesinin sağlanması gerekirdi. Öte yandan 59. maddenin uygulanıp uygulanmaması mahkemenin takdirine yeniden sunularak, görüşü alınmalı idi. Kararı veren mahkemenin objektif davranmadığını kabul ederek, 59 maddeyi uygulayabilmesi ihtimali dosyamızda ve kararın gelişim aşamalarında kuvvet kazanmış bulunmaktadır.

Bütün bunların yapılmayıp, Başsavcılığın 59. maddeye yönelik bozmaya da karşı çıkması, illa bir idam kararı çıkmasında özel bir çaba gösterildiği kuşkularını alabildiğine arttırmıştır. Kamu vicdanı bu konuda oldukça rahatsız bulunmaktadır. Öte yandan, mahkemenin saf dışı bırakılmış olması ve takdir hakkı konusunda bir kez daha düşünmesinin engellenmesini iyi niyet kurallarıyla da bağdaştıramamaktayız. Mahal mahkemesi çaresizlik içinde bırakılmıştır. Aynı şekilde bozma kararlarını isabetle veren ilgili Yargıtay dairesin de çaresizlik içerisinde bırakılmıştır.

Bu onama kararı kamuoyunda çok uzun sure tartışılacak ve vicdanları rahatsız edecek bir karardır.

Onama kararı genel kuruldan oybirliği ile değil oyçokluğu ile çıkmıştır. Yüce Askeri Yargıtay’ın önce bir dairesinin tüm üyelerini birden inandıramayan, daha sonra yeni dahil olan üyeler dışındaki üyeleri inandıramayan, daha sonra da onama kararı veren yüksek mahkemenin bazı üyelerini bile inandıramayan bir idam kararının kamuoyunu inandırması ve kamu vicdanını rahatlatması olanaksızdır. Bu karara halk nasıl inanabilecektir? Mahkeme kararlarının temel özelliğinin, inandırıcı olmak gerekirken, böyle kendi üyelerini bile inandıramayan bir kararda diretmesini düşünemediğimiz için ve buna inanmak istemediğimiz için kararın bir kere daha gözden geçirilerek düzeltilmesini istemekteyiz.

Askeri Yargıtay Genel Kurulunun hangi hallerde, bizzat davanın esasen hükmedeceğini yasa 220. maddede tahdidi olarak saymıştır. Dosyamızda, genel kurulun davanın esası konusunda karar vermesini gerektiren kanunu bir lazime bulunmamaktadır. Onama kararı bu yönüyle de yasaya aykırıdır ve düzeltilmesi gerekmektedir.

Müvekkilimiz tümden suçsuzdur demiyoruz. Ancak, isnat edilen suçun suçlusu olmadığı inancındayız.

Yargılamanın da yasal şartlara ve usule aykırı olduğu inancındayız.

Sonuç ve istem: Yargılamanın ve kanun yolları aşamalarının şimdiye kadar ki gelişiminde sürekli yanlış işletilmiş olan 225. maddenin bu kez amacına ve ruhuna uygun olarak işletilmek suretiyle onama kararının bir kez daha gözden geçirilip düzeltilmesini ve dosyanın 59. madde konusundaki kararını beklemek üzere mahal mahkemesine gönderilmesi doğrultusunda tashihi karar isteminde bulunmasını Başsavcılık makamından diler, aynı zamanda bu konuda bir karar verilinceye kadar, infazın, telafisi mümkün olmadığı göz önünde tutularak, yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini saygılarımızla vekâleten isteriz.

Kaynak: Erbil Tuşalp, "Bin İnsan" - İnsan Hakları Dosyası, Tekin Yayınevi, Ankara, 1985. Sayfa 242.
Telif durumu: