Ekrem İmamoğlu'nun CHP'nin 38. İstanbul İl Kongresi'nde yaptığı konuşma
Saygıdeğer Divan Başkanı, değerli Divan üyeleri, kıymetli genel başkan yardımcılarımız, parti meclisi üyelerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Başkanvekilimiz, milletvekillerimiz, İstanbul İl Başkanı ve diğer illerden gelen il başkanlarımız, il yönetimimiz, ilçe başkan ve yöneticilerimiz, il delegelerimiz, gençlik kolları il-ilçe başkan ve yöneticileri, kadın kolları il-ilçe başkan ve yöneticileri, (belediye) meclis üyelerimiz, mahalle birim başkanlarımız, diğer siyasî partilerimizin yöneticileri, il başkanları, milletvekilleri, muhtarlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız, (meslek) oda başkanlarımız, basın emekçilerimiz, hanımefendiler, beyefendiler, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Kongremiz hepimize hayırlı ve uğurlu olsun. Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz.
Temmuz başında mahallelerde başlayan ardından ilçelerde devam eden kongrelerimiz, İstanbul çapında bugün itibarıyla tamamlanıyor ve sonuçlanıyor. Bu süreçte; her bir mahallede her ilçede emek sarf eden üyelerimize, her kademede seçilen delegelerimize ve bu kongreye katılarak partimizin geleceğini şekillendirmek için sorumluluk alan her birinize içtenlikle teşekkür ediyorum. Emeklerinize sağlık. Sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
İstanbul İl Başkanlığı için yarışan Sayın Cemal Canpolat ve Sayın Özgür Çelik'e başarılar diliyorum. Değerli dava arkadaşlarım, her birimiz çok önemli günlerden geçiyoruz. 9 Eylül 2023, partimizin tam 100. yaşını kutladık. 6 Ekim 2023, şehrimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılını kutladık. Birileri bu millete yıllarca bugünlerin önemlerini unutturmak istediler. Düşününüz, bu şehrin, bu aziz şehrin tam 5 yıl boyunca işgal altında kaldığını. 5 saniye tahammül edebilir miyiz? 5 yıl. İşte bu milletin İstiklâl mücadelesini küçümseyen o akıl, bunları bilmeden ya da bilerek küçümseyerek milletin ayağa kalkışını, İstiklâl mücadelesini, özgürlük mücadelesini yok saymaya çalışmışlardır. İşte bundan tam 100 yıl önce, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kararlı mücadeleleri sonunda İstanbul işgalden kurtarılmıştır. Bu kurtuluşu bize sağlayan başta Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bu milletin büyükleri, dedeleri ve nineleri, her birisini minnetle yâd ediyorum. Ruhları şâd olsun. Yine bu yıl, 24 Temmuz 2023'te bu memleketin teminatı olmuş olan Lozan Antlaşması'nın 100. yılını kutladık. Bundan tam 3 hafta sonra ise 29 Ekim 2023'te Cumhuriyetimizin hep birlikte 100. yılını kutlayacağız. 100. yılı cumhuriyetimizin kutlu olsun. Bin yaşa cumhuriyet, bin yaşa cumhuriyet.
Bu tarihlerin her biri bu büyük ülkenin, bu köklü partinin ve milletimizin her bir ferdinin gurur duyduğu, bizi biz yapan başarılarının tarihidir. Cumhuriyetimizin, partimizin ve İstanbul'un kurtuluşunun, işte bütününün 100. yılını bu yıl bizler yaşadık ve yaşıyoruz. Elbette daha güçlü yaşamak isterdik. Elbette daha mutlu yaşamak isterdik. Elbette daha gururlu yaşamak isterdik. Ama başaracağız, başaracağız ve başaracağız. Asla vazgeçmeyeceğiz.
Sevgili yol arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisi, tarihsel olarak büyük bir davanın, sarsılmaz bir mücadele azminin ve mazlum dünya halklarına ilham kaynağı olmuş ulusal bir zaferin adıdır. Bu ülkenin kurtuluş ve kuruluş tarihi, çok partili demokratik rejime geçiş dönemi, 1960'ların-70'lerin siyasî ve toplumsal gelişmeleri, Cumhuriyet Halk Partisi'ni anmadan anlaşılamaz, anlatılamaz. Hepimizin aslî görevi, dünya tarihinin en müstesna başarılarından birine imza atmış olan partimizin tarihî rolünü hatırlayarak yenilenmesi ve güçlenmesi için çalışmaktır. Bakınız bugün Orta Doğu'da yeniden -ne yazık ki- çok kötü günler yaşanıyor. Buradan söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu ülkedeki varlığı, kendine miras bırakılmış olan Yurtta Sulh; Cihanda Sulh kimliğinin Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarındaki bir Türkiye'nin ne kuzeyinde savaş olur ne güneyinde savaş olur. Cumhuriyet Halk Partisi, 21. yüzyılda yine mazlum milletlerin çıkışı olur. Onun için bu ortamda, bu salonda görev alan sizler; sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir üyesi, bir delegesi olduğunuzu düşünmeyin. İstanbul'un kaderi, Türkiye'mizin kaderi ve yakın coğrafyanın kaderinin elinizde olduğunu unutmayın. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının yakın coğrafya için de ülkemiz için de ne kadar önemli olduğunu hafızanızda hep sıcak tutun.
Sevgili yol arkadaşlarım,
İstanbul'u devraldığımız zamanı hatırlayalım. 2019'da diğer tüm belediye başkanları Nisan ayında işbaşı yapmışken biz nasıl ve neden Temmuz ayında başlayabildik? Hatırlayalım o günleri. Bize mazbatanın bir türlü verilmeyişini, verildikten sonra, 18 gün sonra, hakkı ve hukuku çiğneyerek verildikten 18 gün sonra seçimlerin gayrihukuki ve gayriahlaki iptal edilişini, sonra 23 Haziran için hep beraber sandıklarda buluştuğumuzu, oy çuvalları üzerinde beklediğimizi, sırt sırta vererek dünyaya ilham kaynağı olan bir demokrasi zaferi nasıl başarıldığını, nasıl başardığımızı hatırlayalım. Bizler, hep birlikte Türkiye demokrasi tarihinin en büyük mücadelesini vererek tam 806.000 oy farkıyla hep birlikte yeniden kazandık. 2019 seçimleri, başta Cumhuriyet Halk Partililer olmak üzere Türkiye demokratlarının ortak gururu ve ortak başarısıdır. Geride bıraktığımız 4.5 yıl boyunca, pandemi ve iktisadi kriz, hukuk dışı ve ahlak dışı engellemeleri yaşadık. Ama bunların hiç biri bizi yıldırmadı. Bunu bir bahane olarak sunmadık. Bu aziz şehirde, en zor zamanlarında kimseyi aç bırakmadık, kimseyi açıkta bırakmadık.
Sevgili yol arkadaşlarım,
Bizim partimizin adı Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Ülkemizin kurucusu ve ilk genel başkanımız Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, partimizin ...(yoğun tezahüratlar) İşte onlar partimizi iki kelimeyi bilhassa kullanarak tarif ettiler; Cumhuriyet ve Halk. Bir arada. Bu iki kelime ve bu kavram, aslında iç içedir. Cumhuriyet; halkın eşitliğini ve egemenliğini temsil eder. O yüzden partimiz, devletin ya da piyasanın değil en başta halkın partisi olma iddiasındadır. Partimizin temel ilkelerinden biri olan halkçılık ilkesi, buradan gelir. Halkçılık demek; halkın çıkarlarını, beklentilerini, duygularını siyasetin merkezine taşımak demektir. Eğer öyleyse bir belediye başkanının halkçılığının ve sosyal demokratlığının sınanacağı alanlar bellidir. Belediyemiz, İstanbul tarihinin bakınız İstanbul tarihinin ilk öğrenci yurtlarını, ilk kreşlerini açmak işte tam da kamucu, halkçı, sosyal demokrat bir belediyecilik değil midir? Hep birlikte hatırlayalım. Hep birlikte hatırlayalım. Bu şehri devraldığımızda koca İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tek bir öğrenci için dahi yatağı yoktu. Tek bir öğrenci için dahi. Bugün 14 tane yurdumuz var, bu yurtların bugün 5.000 üniversite öğrencisi var. Adil bir şekilde, Anadolu'nun, Trakya'nın, vatandaşlarımızın evlatları geliyor; o öğrenci yurtlarında emin ellerde, Türkiye'nin geleceği için okullarında okuyorlar.
Birileri yada birisinin çocukları bizden şikayetçi olmaya başladı yerel seçim yaklaşırken. Niye? Ailelerinin vakıflarına teslim edilecek yurtlar artık teslim edilmiyor. Hani geçen dedim ya hadi işine git diyeceğim ama vallahi işi gücü olmayan evlatları, keşke işi gücü olsaydı. Keşke politikanın, siyasetin mecrasından beslenen insanlar olmasaydı. Siyaset aile mesleği değildir. Siyaset, kendini adama işidir. Aile mesleği haline getiren bu anlayışa hep birlikte son vereceğiz. Hep birlikte son vereceğiz. Devam edelim mi? Kreş sayısı sıfırdı. Bu yıl itibariyle kreş sayımız artık 75'i tamamladık, sahada inşaatı devam eden kreşlerimizle beraber hızla 150 sayısına koşuyoruz. Yani hiç durmadan yolumuza devam ediyoruz. Düşünün 4.5 yılda 5.000 öğrenciye yurt yapan anlayış bu şehirde 25 yılda iktidar olsa neler yapar neler. 4.5 yılda 75 kreş yapan -o 75 kreşte 8.600 çocuğumuz okuyor şu anda- 150 kreşe doğru koşan 20.000 çocuğu 5 yılda kreşte okuma imkânı veren bir anlayış, bu şehirde 25 yıl kalsa neler yapar? Neler yapar? Bugüne kadar 300.000 üniversite öğrencisine karşılıksız burs verdik. 300.000. Bir kişiye bile verilemiyordu. Bir kişiye bile. Özür diliyorum. Hep burada hata yapıyorum. İki kişiye verildi. Biri milletvekili oldu biri bakan oldu sonradan. İki kişiye verildi. Hem de adrese teslim. Hem de bir kişiye 100.000 Euro, 100.000 Dolar. Sanki babasının parasını evladına veriyor. Biz milletin parasını milletin evlatları için harcıyoruz. Düşünün, düşünün, (Tezahüratlar) düşünün 25 yılımız bu anlayışla geçse milyonlarca gencimize burs versek kötü mü olur? İyi olur, iyi. (Yoğun Tezahüratlar) Yenisini açtığımız, Halk Ekmek Fabrikasında kullanılan buğdayın, (İzleyicilerden gelen yoğun sesler) Halk Ekmek fabrikamızda kullanılan buğdayın tamamını İstanbul'un buğday üreticilerinden almak, İstanbul'un süt üreticilerinden alarak 23 milyon sütü İstanbul'u bebelerine dağıtmak. Geçen bir kreşe gittim. Daha doğrusu Millî Eğitim'e bağlı bir okulun kreşine; çocuklara sordum, çocuklar, Büyükşehir Belediye Başkanıyım, dedim. Tabi küçük çocuklar, "Büyükşehir Belediye Başkanı ne yapar?" deyince bir tanesi elini kaldırdı, zor konuşuyor "Süt getirir." dedi. Hayatımın en büyük ödülü. Avcılar'da Firuzköy'de hayatımın en büyük ödülü. İşte kent lokantaları açtık. Kent lokantalarını açtığımızda milyonlarca insanımız kent hayatında mağdur olan, bir lokantaya gidip öğle yemeğini yiyemeyen öğrencisi, işçisi, emekçisi... Kent hayatına bu kent lokantaları insandan, halktan yana kamucu bir müdahale yapmış olmuyor muyuz? Kent lokantalarında bugüne kadar bir yılı aşkın bir süre içerisinde oradan bir öğün yemek yiyen kişi sayısı bir milyonu aştı. İşte halkçı belediyecilik böyle yapılır. Sosyal demokrat belediyecilik böyle yapılır. (Yoğun tezahüratlar)
Biz göreve gelir gelmez İstanbul'da binlerce özel halk otobüsünü bünyemize kattık, risk aldık. Orada insanların emekleriyle ilgili sorunları ortadan kaldırdık. Kadrosuz insanları kadrolu yaptık. Adalar'daki fayton sorununu, yıllardır konuştular, biz bir kişinin burnu kanamadan vatandaşın elinden söküp alarak değil, uzlaşarak bünyemize aldık. Şu anda iki metrobüsten birisini, bütün kredilerimizin onaylanmamasına rağmen, israftan ve bir avuç insanın zenginleşmesinden kopararak iki metrobüsten birini yeniledik ve İstanbulluların hizmetine sunduk. İstanbul'da toplu taşımanın kamusal niteliğini artırma, bu yolda attığımız bütün adımlar vatandaştan yana kamucu, halkçı ve sosyal demokrat belediyecilik müdahaleleri oldu. Taksi sorunu, taksi sorununu çözmek için geliştirdiğimiz belediyenin piyasanın üzerindeki etkisini ve inisiyatifini arttırmayı amaçlayan yeni taksi modeli, sizce bu iktidar tarafından niye engelleniyor? Çünkü bir avuç insanın çıkarına işleyen başıboş bir piyasa orası. Kamucu ve halkçı bir düzenleme getirmeye çalışıyoruz da ondan. İşte, halkçılık ve sosyal demokrat belediyecilik budur. Biz; zor durumdaki bakkalları, halk bakkal olarak organize ediyoruz. Nakit yardımda bulunduğumuz, yüz binlerce insanımız, kartıyla oraya gitsin alışverişini yapsın, o para da bakkalımızda kalsın istiyoruz. Halk bakkallar aracılığıyla bu yaptığımız iş aynı zamanda Halk Ekmek ve desteklediğimiz üretici kooperatiflerinin de ürünlerinin orada satılmasına dönük bir zemin yaratmış oluyor. Bakınız işte bütün bunlar halkçı belediyeciliğin uygulamaları. Bizden önce yönetimin işlevsiz hale getirip imara açmak için fırsat kolladığı tarihî Haliç Tersanesi'ni yeniden işler eder ve kâr eder hale biz getirdik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak, neredeyse yarım asır sonra, kendi gemilerini yapan hatta kendi gemilerini tamir eden, başka gemileri de yapan ve tamir eden ve çağdaş kendi deniz taksilerini de imal eden, kâr eden bir işletme haline getirdik. Sizlere 4.5 yıldır uyguladığımız ve adına İstanbul modeli dediğimiz halkçı belediyecilik adına bir örnek daha vereyim. Farklı inanç ve mezhepten vatandaşımızın ibadetlerini yerine getirmelerine destek olmak adına, ne yazık ki sadece bir kısım vatandaşımızın kendi inançlarına göre hazırlık yapılan, mezarlıklarımızın yönetim kadrosu içerisine İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye tarihinde ilk kez imamların yanı sıra Alevi dedelerini biz görevlendirdik. Benzer bir şekilde, (Tezahüratlar) benzer bir şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde ilk kez Kürt vatandaşlarımız için Şafî melelerini, Ortodoks papazları, Musevi hahamları ve Katolik pederlerini de biz görevlendirdik. Bunlar, Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş halkçı uygulamalardır. Yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarihinde kadın yönetici ve çalışan istihdamı konusunda inanılmaz bir ivme yakaladık. Bakın, daha önce 10'dan fazla meslekte hiç kadın yokken artık İstanbul Büyükşehir Belediyesinde o meslek dallarında da kadın var. Kadın yönetici oranı, bizim dönemimizde tam üç kat büyüdü. Daha önce, daha önce o masalarda hiç kandın yokken genel sekreter yardımcılıklarından daire başkanlıklarına bir çok makamda ilk yaşandı ve kadın yöneticiler atandı. Bölgesel İstihdam Ofislerini açtık. 150.000 hemşerimizin nitelikli iş bulmalarına aracılık ettik. Biz işbaşına geldiğimiz günden bu yana, bu şehirde kimseyi aç bırakmadık, açıkta bırakmadık. Bir yandan halkçılık bir yandan kamucu projecilik. Kurduğumuz yeni tesislerde İstanbul'un çöpten elektrik üretim kapasitesini görülmemiş ölçüde arttırdık.