Devlet Bahçeli'nin 4 Haziran 2011 tarihli Ankara açık hava toplantısında yaptığı konuşma
Aziz Vatandaşlarım,
Muhterem Ankaralılar,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,
Bilmenizi istiyorum ki, bu muhteşem tablo ile karşılaşmaktan son derece bahtiyarım.
Milli bir heyecan içinde bir araya gelen bütün kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.
Türkiye’nin olduğu gibi Ankara’nın da kara talihinin döneceği güne az kaldı.
Bu ümidi, bugün burada toplanmış vatandaşlarımın coşkusundan alıyorum.
Üç Hilal’e olan güvenin müjdesini sizlerin desteği ile bu meydanda görüyorum.
İçinde bulunduğumuz mübarek üç ayların hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Yedi gün sonra yapılacak olan Milletvekili Genel Seçiminde; Ankaralı kardeşlerimin Türkiye’nin geleceğine sahip çıkacaklarına inanıyorum.
Yaklaşan seçimin ülkemizin birliğine, milletimizin dirliğine, insanımızın refahına katkılar sağlamasını, demokratik, medeni ve ahlaki bir rekabet içinde geçmesini diliyorum.
Hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Hoş geldiniz sefalar getirdiniz.
Muhterem Ankaralılar,
Değerli Vatandaşlarım,
Ankara, Cumhuriyet demektir.
Ankara, Türkiye’nin şerefi, nefesi ve her şeyi demektir.
İşte Milli mücadeleyi gerçekleştiren ruh bugün Sincan’dadır.
Devletimizi kuran yüksek erdem, sevgi ve kucaklaşma burada, bu meydandadır.
Bundan sonra söz de sizin, karar da sizin.
Yetki de sizde, mühür de elinizde.
Buraya kadar gelerek milli duruşunu gösteren ve bizlere güvenen bütün kardeşlerimin ses vermesiyle Türkiye huzura kavuşacaktır.
Biz de bir tek size güveniyoruz, yalnızca Cenab-ı Allah’a sığınıyoruz.
Eşbaşkanların iftiralarından, oyunlarından, karanlık niyetlerinden sizin desteğinizle çıkacağımızı biliyorum.
Kurtuluş yıllarında verdiğiniz mücadele ile Türkiye’ye örnek oldunuz.
Türk Devletinin tarihine damga vurdunuz.
Bayrağı omuzlarınızda yükselttiniz.
Milli mücadeleye ev sahipliği yaptınız.
Buradan tüm cihana gür bir ses verdiniz ve yedi düvele Türk milletinin kim olduğunu gösterdiniz.
Ve yeni bir ses vermek için sabırsızsınız ve buradasınız.
Ses ver Ankara, sesime kulak ver Ankaralı kardeşim.
Ankara, ülkemizin kara talihini değiştirecek iradeyi elinde tutuyor.
Barışa, kardeşliğe, huzura ve berekete açılacak kapının anahtarını vermek için hazırlanıyor.
Hilalin kudretini bir kez daha göstermek için seymenler azimliyim diye haykırıyor.
Dün Dikmen sırtlarında bu vatan için ölmeye geldik diyenlerin bugünkü varisleri heyecan içinde mukaddesata sahip çıkıyor.
Mustafa Kemal’e kucak açan, arkasında duran, niyazlarla, nidalarla vatan mücadelesine büyük katkı veren ve Türk’ün son başkenti olan Ankara, onuruna ve geleceğine sahip çıkmak için Üç Hilal’e omuz veriyor.
Ankara’nın yiğit sesine, eğilmez başına, dik duruşuna da bu yakışır.
Hacı Bayram Veli’nin torunlarından başkası da zaten beklenmeyecektir.
Fatih’in hocası mübarek Akşemsettin hocanın hemşerileri artık yeter diyor.
Her tarafında dua, evliya, şehit kanı, vatan ve bayrak uğruna gösterilen fedakârlıklar bulunan Ankara tüm gücüyle harekete geçiyor.
Buradan; Akyurt’a, Altındağ’a, Ayaş’a selam olsun.
Bala’ya, Beypazarı’na, Çamlıdere’ye, Çankaya’ya, Çubuk’a selam olsun.
Elmadağ’a, Etimesgut’a, Evren’e, Gölbaşı’na selam olsun.
Güdül’e, Haymana’ya, Kalecik’e, Kızılcıhamam’a sevgiler demetler halinde ulaşsın.
Keçirören’e, Mamak’a, Nallıhan’a, Polatlı’ya, Pursaklar’a, Şereflikoçhisar’a, Yenimahalle’ye güzellikler koşarak gitsin.
Ve Sincan’a selam olsun, her kardeşimin hanesine güzellikler dolsun.
Millet sevgisini yüreğine oya gibi işleyen her bir vatansevere selam olsun, Allah hepsinden razı olsun.
Aziz Vatandaşlarım,
Muhterem Ankaralı Hemşerilerim,
12 Haziran’da yeni bir demokrasi imtihanı karşımızda olacak.
Seçim sandığı önümüze, 7 gün sonra gelecek.
Bu seçim çok önemlidir.
Sandığa gittiğinizde geride kalan yılların muhasebesini iyi yapmalısınız.
Habur’daki görüntüleri hiç unutmamalısınız.
KPSS ve YGS sınavlarında, gençlerimizin emeklerini heba eden kopyacıları ve çanak tutan hükümeti hiç aklınızdan çıkarmamalısınız.
Mezhep ve etnik temelli ayrışmaya zemin hazırlayanları hiç affetmemelisiniz.
Kıbrıs’taki acziyeti, Ermenilere gösterilen toleransları, Müslümanları katledenlere yakın alakayı gözünüzden bir an olsun uzaklaştırmamalısınız.
Telefon dinlemelerini, basılmamış kitapların toplatılmasını ve keskin kutuplaşmaları sürekli hatırınızda tutmalısınız.
Hukuk skandallarını, yandaş yargı oluşturma arayışlarını, şehide kelle, katile sayın denilmesini hiç unutmamalısınız.
Şehitler ölmez, vatan bölünmez demeyi tahrik sayanları unutmamalısınız.
Ne mutlu Türk’üm sözünden rahatsızlık duyanları unutmamalısınız.
Gerilim, çatışma, cepheleşmelerin yorgun düşürdüğü Türkiye’miz bugün bir yol ayrımına gelmiştir.
Türkiye tarihinin en talihsiz yıllarını yaşamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, tutarsız, ilkesiz, işbirlikçi ve teslimiyetçi bir hükümet ile karşı karşıyadır.
Küresel güçlerce senaryolar yazılmakta, AKP tarafından kapı kapı gezilerek oynanmaktadır.
Türkiye ve Türk milletinin etrafındaki çember daralmıştır.
Ağır bir kuşatma her alanda etkisini göstermeye başlamıştır.
Bizleri bir arada tutan birlik ve beraberliğimiz hükümet eliyle ve destek verdiği bölücülerce tahrip edilmiştir.
CHP ile AKP’nin oluşturduğu gizli ittifak gittikçe belirgin hale gelmiştir.
Açılım denen yıkım projesi AKP ile CHP arasında paylaşılmıştır.
İkisi de aynı sözleri farklı şekillerde telaffuz etmeye başlamıştır.
Toplum her alanda bir kriz sarmalına sürüklenmiştir.
Başbakan Erdoğan’ın çizdiği pembe tablodan ise ortada eser yoktur.
Bunun elbette vatandaşlarım da farkındadır.
Türkiye geçtiğimiz sekiz buçuk yıl içinde:
-Yorulmuştur, hırpalanmıştır. Eziktir, yoksuldur, çaresizdir ve bitkindir.
Adaletsizlik, asayişsizlik, ahlaksızlık ve açlık ileri demokrasi parolasıyla yayılmıştır.
Bizzat Başbakanın ağzından milletimiz 36 parçaya bölünmeye çalışılmıştır.
Ülkemize ve tarihimize yönelik artan saldırılar pişkince sineye çekilmiştir.
İnançlarımızın aşağılanması dostluk adına tebessümle karşılanmıştır.
Peygamberimize hakaret eden çürümüş şahsın NATO Genel Sekreteri olması için utanmadan destek verilmiştir.
Sekiz buçuk yıldır AKP ile beraber;
-Türkiye’miz kuşatılmıştır.
-Milletimiz yargılanmıştır.
-Üniter yapı sarsılmıştır.
-Tarihimiz sorgulanmıştır.
-Vatanımız içeriden parçalanmak istenmiştir.
-Ve bu tehlikeler devam etmekte, teslimiyet bütün hızıyla sürmektedir.
O halde sizlere soruyorum, 12 Haziran’da:
Bayrağa sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Vatanımıza sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Geleceğimize sahip çıkacak mısınız?(Evet)
Bin yıllık kardeşliğin anayasasını yazmak için Milliyetçi Hareket’e destek olacak mısınız? (Evet)
Üç hilale vuracağınız her mühürle,
Milliyetçi Hareket’e vereceğiniz her oyla,
Üzerinize gerilmeye çalışılan kefeni bir kader olarak kabul etmeyeceksiniz.
Türkiye’nin çatışmaya sürüklenerek tükenmesinin vebaline ortak olmayacaksınız.
Türk milleti ve milli değerler etrafında kenetleneceksiniz.
Ve asla bölünmeyeceğimizi dosta ve düşmana göstereceksiniz.
Gelişmeler, seçimlerin taraflarını şimdiden belli etmiştir:
Bir yanda, AKP, yeni CHP, işbirlikçi çıkar çevreleri ve bölücülerden oluşan koalisyon vardır.
Diğer yanda, milletini karşılıksız seven ve hizmete hazır Türkiye sevdalıları.
Bir yanda, adaletsizliğin, haksızlığın, usulsüzlüğün, yozlaşmanın, kavganın tarafları bulunmaktadır.
Diğer yanda, hakkaniyeti, adaleti savunan, kardeşlik hukukuna bağlı Türk milliyetçileri.
Bir yanda Türk milletini bölmeye, vatanı taksim etmeye çalışan federasyon özlemcileri olacaktır.
Diğer yanda, milli birlikten, tek dilden, tek vatandan, tek milletten, tek devletten ve tek bayraktan asla taviz vermeyen sizler.
Ve bir yanda, siyasi ikbal, menfaat ve koltuk hırsı için siyasete soyunanlar yer alacaktır.
Diğer yanda Türk milletinin varlığı ve devamlılığı için her türlü fedakârlığı seve seve yapmaya hazır olan Milliyetçi Hareket.
Bunlardan dolayı Milliyetçi Hareket tezgâhların, saldırıların ve oyunların hedefindedir.
Başbakan’ın ve hükümetinin iftiraları bunun için bize yöneliktir.
Tuzaklar, tahrikler ve çatışma ortamının oluşturulması AKP eliyle sürekli zinde tutulmaktadır.
Sinsi planların altında bizim kardeş kavgasının tarafı olmamız yatmaktadır.
Başbakan Erdoğan iktidardan gideceğini anlayınca çıldırmış gibi sağa sola sataşmaya başlamıştır.
Küfürler, hakaretler, ithamlar ağzından düşmemektedir.
12 Haziran sonrasının bölünmüş Türkiye’sini oluşturabilmesi için Milliyetçi Hareket’i zayıflatmayı hedeflemektedir.
Eğer iktidara tekrar gelirse planladığı yeni anayasayla milletimizi etnik gruplara ayırmanın emelindedir.
İleri demokrasi makyajıyla boyanmış yeni anayasayla Türkiye’yi bölme isteğindedir.
Artık Recep Tayyip Erdoğan’ın bir gün dahi iktidarda kalmasının sosyal maliyeti çok fazla olacaktır.
Dinlenmesi ve hükümet yıllarının hesabını vermesi gerekmektedir.
AKP’li kardeşlerime sesleniyorum.
Partinize oy verebilirsiniz. Saygım var. Bu en tabii hakkınız.
Ama Türkiye’nin huzuru ve Türk milletinin bekası için Başbakan Erdoğan’ı 12 Haziran’da kenara çekin.
Kontrolsüz bir şekilde hareket etmesine artık izin vermeyin.
Böyle giderse Türkiye’nin bir felakete sürükleneceğini mutlaka görün ve anlayın.
AKP’ye oy veren kardeşim bu vebale ortak olma. Bu yükün altına girme.
Recep Tayyip Erdoğan’ı gerçekten seviyorsan, sandıkta nasihat et, biraz beklet ve kendisine çeki düzen vermesini sağla.
Bu şahsın tahammülsüzlüğü gün geçtikçe artıyor.
Herkesle kavga ediyor, herkese sataşıyor.
Gittiği her yere cepheleşmeyi ve fitneyi götürüyor.
Geçtiği yerlerde sokaklar savaş alanına dönüyor.
Başbakan demokrasinin sabrını zorluyor.
Otoriter heveslerini her fırsatta açığa vuruyor.
12 Haziran’da uyarılmazsa, diktatör olma yolunda hızla ilerleyecektir.
Türkiye’yi kendisiyle birlikte uçuruma götürecektir.
Bunlar yetmiyormuş gibi, bütün gücüyle Türk milliyetçilerine saldırmaktadır.
Son günlerde ırkçı, kafatasçı olduğumuz iftirasını sürekli diline dolamıştır.
Türk milliyetçiliğine karşı olduğunu fütursuzca, hayâsızca, edepsizce dillendirmektedir.
Sayın Başbakan biz ırkçı olsaydık emin ol sen başbakan olamazdın.
Zehir saçamazdın, çamur atamazdın.
Çünkü sen olmazdın.
Türk milleti ırkı gözetseydi, 8,5 yıldır iktidarda kalamazdın.
Vazgeç bu sözlerden. Nedamet getir ve dava arkadaşlarıma hakaret etmekten uzaklaş.
Kumpaslarınla bizi yıldıramazsın.
Senaryolarınla Türk milliyetçilerini ve vatanseverleri durduramazsın.
Sen önce yana yana yürüdüğün bölücü çetelerle uğraş.
Müzakere masalarında bıraktığın şerefinin derdine düş.
Onlarla mücadele et, onların yakasından yapış.
Milliyetçi Hareket’in kahrından, bedduasından kork.
Sessizliğini, sabrını, âlicenaplığını, olgunluğunu, sağduyusunu yanlış yorumlama.
Sakın yanılıp yenilip bizim üzerimizde hesap yapmaya devam etme.
Bozkurdu da etrafındaki çakallara benzetme.
Hayvan diyerek öfkeni kusma.
Haddini bil, hududunu çiz, sınırını aşma.
Üzerimize çok geliyorsun.
Sürekli ayağımıza basıyorsun.
Sayın Başbakan, senden alacaklarımız fazlalaşıyor.
Devletin gücünü kullanarak arkadaşlarımızı sindirmeye çalışma.
Milliyetçi Hareket’in şerefli mensuplarını pisliklerine, tertiplerine alet etmeyi düşünme.
İşitmişsinizdir; dava arkadaşlarımızın Diyarbakır mitingimizde provokasyon yapacaklarıyla ilgili alçakça iddialar AKP menşeli olarak ortaya çıktı.
Başbakan Erdoğan Diyarbakır’a gideceğimizden dolayı rahatsızdır.
Kendisinin çizdiği Sivas-Gâvur Dağı hattını bir kez daha yıkacağımızdan dolayı endişelidir.
Bu hattı AKP’nin başına geçireceğimizden dolayı korku içindedir.
Kardeşliği savunacağımızdan dolayı tedirgindir.
Sayın Başbakan ne yaparsan yap, hangi oyunu oynarsa oyna; Allah’ın izniyle önümüzdeki pazartesi Diyarbakırlı kardeşlerimle kucaklaşacağım.
Senin foyanı bir de orada dökeceğim.
Maskeni Diyarbakır’da da indireceğim.
Arkadaşlarıma yaptıklarının ve özgürlüklerini kısıtlamanın hesabını mutlaka soracağım.
Buradan hepinize sormak ve yüksek sesle cevabınızı duymak istiyorum:
12 Haziran’da AKP’ye ders, MHP’ye yol verecek misiniz?(Evet)
AKP’nin fitne siyasetini başına geçirecek misiniz? (Evet)
Seymenlerin kim olduğunu, bölücülerle kol kola girenlere ispat edecek misiniz? (Evet)
Ankara bu.
Ankara bu kadar heyecanlı.
Hepinizi kucaklıyorum, hepinizle övünüyorum.
Muhterem Vatandaşlarım,
Biliyorum, görüyorum ve farkındayım.
Ankaralı kardeşimin dayanacak gücü kalmadı.
Canı sıkkın, morali bozuk, huzuru kaçtı.
Hepsinden de önemlisi sabrı tükendi.
Sayıları 13 milyona ulaşan vatandaşımız gibi Ankaralılar yoksulluktan yıldı, bunaldı.
Bu kutlu şehrin her köşesinde yataklarına aç giren yüzbinler bulunuyor.
Çaresizlikten, umutsuzluktan ocaklar sönüyor.
Aileler dağılıyor, kavgalar çoğalıyor.
Yolsuzluktan bıktınız.
Elinizde yok, avucunuzda kalmadı.
Yastık altında kalan ziynet eşyalarınızı da bozdurdunuz.
Ayakta kalabilmek için her çabayı gösteriyorsunuz.
Hatta geleceğinizi borçlandınız.
Kredi kartları ile ayakta duruyorsunuz.
Ama bunun da sonuna geldiniz.
Kredi kartının yalnızca asgari tutarını eşten dosttan alarak karşılıyorsunuz.
Borçlarınız dağ gibi birikti.
Feryatlar Ankara’nın her semtinden yükseliyor.
Her evde en az bir işsiz vatandaşım var.
Her evde geleceği belirsiz bir evlat çaresizce yarın ne yiyeceğini düşünüyor.
Ankaralı kardeşim eskisi gibi fidayda ve misket oynayamıyor.
Sinsin ateşinin etrafında yapılan sohbetler eski tadını vermiyor.
Tarlalarınızın bereketi azaldı.
Bahçeleriniz kurudu. Borçlandınız.
Bostanlar para etmiyor.
Polatlı kan ağlıyor. Kazan inim inim inliyor.
Bankalar ve tarım kredi kooperatifi çiftçilerimize soluk aldırmıyor.
Siftah etmeden kepenk kapatıyorsunuz.
Kuru ekmekle öğün geçiriyorsunuz.
Vergiler boynunuzu büktü. Faizler sırtınıza bindi.
Başbakan faiz geriliyor diyor, ama gerileyenin yalnızca sizin geliriniz olduğunu göremiyor.
Enflasyon düşüyor diyor, ama düşenin refahınız olduğunu anlayamıyor.
Buradan diyorum ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarında faizden sizleri kurtaracağız.
Hiç kimseyi faiz çarkına teslim etmeyeceğiz.
Faizden çiftçimizi, esnafımızı, memurumuzu, işçimizi ve işadamlarımızı koruyacağız.
Düne nazaran daha iyi bir durumda olacaklar.
Borçlarındaki sıfırlar yavaş yavaş azalacak.
Hepiniz görüyorsunuz; sanayimiz yabancıya geçiyor.
Sermayemiz yabancıya kaçıyor.
Bankacılık yabancılara geçti.
Bunun için Başbakan’ın bizim iktidar yıllarımızdaki banka iflaslarını hatırlatması beyhudedir.
Dün milli bankalarımız vardı.
Bugün neredeyse yerli banka kalmadı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın yönettiği Türkiye üretmiyor. Üretemiyor. Borç yiyerek tüketiyor.
İthalatla ayakta duruyor.
Yabancılardan alınan paralarla saadet zinciri kuruluyor.
Bunun için cari açık fırlamış durumda.
AKP’yle geçecek bir dört yıl kriz, kargaşa ve ekonomik kaos getirecek.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik gün geçtikçe dayanılmaz hal alıyor. En yoksul ile en zengin arasındaki farkın sekiz buçuk kata çıktığı görülüyor.
Bir tarafta çok tüketen azınlık, diğer yanda bunu yalnızca izleyen milyonların bulunduğu ülke manzarası yüreğimizi kanatıyor.
Bir tarafta yeni giysi alamayan, bir haftalık dahi tatile gidemeyen, başını sokacak evi olmayan milyonlar vardır.
Öbür tarafta yattığı yerden sefa süren AKP yardakçıları bulunmaktadır.
Böylesi marazi ve çelişkili hali kul bağışlar mı?
Kul bağışlasa da Allah affeder mi?
Sorarım sizlere; bunlara onay veriyor musunuz? (Hayır)
Haksızlığı, eşitsizliği, yolsuzluğu, adaletsizliği, kuralsızlığı kabul ediyor musunuz? (Hayır)
Dokuz yıla yaklaşan AKP’li hükümet yıllarında geliriniz arttı mı? Refahınız Yükseldi mi? Yüzleriniz güldü mü? (Hayır)
Bu hayırları, 12 Haziran’da AKP’nin yüzüne vurunuz.
AKP’yi affetmeyiniz ve nafakanızı gasp etmesinin hesabını mutlaka sorunuz.
Aziz Vatandaşlarım,
İşsizlik, Ankaralıları vurgun yemişe çevirdi.
Üniversiteyi bitiren gençlerimiz hayallerini kaybettiler.
Umutlarını yitirdiler.
Gözleri yaşlı, gönülleri kırık, perişan vaziyetteler.
Ancak Başbakan Erdoğan işsiz kardeşlerime vurdumduymaz.
İşsiz kardeşime karşı acımasız.
Nitekim ‘işsizliği çözemiyorum’ sözleriyle de sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor.
Milliyetçi Hareket yıllardan beri hükümete seslenmedi mi?
Yanlış yoldasın, Başbakan demedi mi?
Yabancıya kazandırıyorsun, yerliyi mahvediyorsun diye uyarmadı mı?
Kaynakları satmayı bırak, yatırım yap, sanayi oluştur, diyerek ikaz etmedi mi?
Bu zenginlik sahte, bu varlık sanal dedi mi, demedi mi?
Milliyetçi Hareket yıllardır bunların uyarısını yaptı.
Başbakan Erdoğan’a;
Krize önlem al, geçiştirme dedik.
Umursamadı, kriz teğet geçecek dedi.
Sürekli olarak gereken tedbirleri hayata geçir dedik.
Yüzsüzce bize bir şey olmaz dedi.
Tavize, talana, yağmaya izin verme dedik.
Şuursuzca, bizde mortgage yok, TOKİ var, sağlamız dedi.
Milli varlıkları yabancılara peşkeş çekme dedik.
Anlamakta güçlük çektiğini söyledi.
Ortadoğu şeyhleri ile kule dikmeye çalışırken biz fabrika yap, üretime dön dedik.
Utanmadan Türkiye’yi pazarlıyorum dedi.
Sıcak parayla oyalanırken duvara toslayacağını söyledik.
Borsa yükseliyor bize susun dedi.
Bakan çocukları, işadamları olurken, vatandaşın çocuğu ne yapacak, kim düşünecek, onlar ne yiyecek dedik.
Ne yapalım, yağmurda yürüyüp ıslanmamak mümkün değil, dedi.
Bu saltanatın sonu yok, batacaksın diye uyardık,
Bizi “Yangına körükle gitmekle” suçladı.
Bunun sonu açlıktır, işsizliktir, iflastır dedik.
İşadamlarının iki yıl yetecek zulaları var, dedi.
Sayın Başbakan,
Meydanlardaki bindirilmiş kıtaları bırak da,
Cesaretin varsa çarşılara, tarlalara, fabrikalara, kasabalara, pazarlara uğra gerçeği gözlerinle gör.
Sen, geçmişte her üniversiteyi bitirenin de iş bulacak diye bir kuralı yok diyerek, iş bekleyenlerle adeta alay ettin.
Bu sözlerinle ne haliniz varsa görün demek istedin.
İşsizleri bir başına ve kaderlerine terk ettin.
Başbakan Erdoğan’ın bu anlayışına göre bundan böyle işsizler iş bulamayacak. Evlerine ekmek götüremeyecek.
Evde eşlerin yüzü gülmeyecek, sofralardan aç kalkılacak.
İşsizler yuva kuramayacak, çocuklarının karınlarını doyuramayacak.
Mantık bu, kast edilen bunlara yönelik.
Peki, Sayın Başbakan, işsiz kardeşim ne yapsın? Nereye sığınsın?
Sen değil misin; 8,5 yılda buradan şuraya geldik diyerek durmadan palavralar atan?
Sen değil misin; 2002’deki milli gelirle, bugünkünü kıyaslayan ve zenginleştiğimizi iddia eden?
Sen değil misin; her alanda başarılı olduğunu söyleyen?
O halde işsizlik sorununu neden çözemedin ve çözmeyi vaat etmiyorsun?
İşsizliği yok edemeyeceksen hala ne hakla o makamda oturuyorsun?
Bu milletin evlatları işsiz kalsın, ama senin ve yakınlarının çocukları erken yaşlarda gemicik sahibi olsunlar, pırlanta şirketlerine ortak olsunlar öyle mi?
Sana göre, sırf hanedan mensubu oldukları için erken yaşlarda enerji patronu, mısır tüccarı olmalarında bir sakınca yok.
Devlet ihalelerini peşkeş çektiğin işadamlarının verdiği paralarla, yurtdışında okumalarında, ABD’den ev almalarında ve askerlik yapmamalarında bile bir mahsur yok.
Ama, alın teriyle çalışmak niyetinde olan kardeşlerimizin bir işe sahip olma talepleri seni ilgilendirmiyor.
Yakınlarına gelince cömertsin, ulufe dağıtır gibi devletin kaynaklarını pay ediyorsun.
Ne var ki vatandaşa gelince ceberut ve vicdansızsın. İnsafsızsın, acımazsızsın, duyarsızsın.
Taşıdığın sorumluluk ve oturduğun makam, her gencimizi çocuklarından ayrı tutmamanı gerektiriyor.
Sen ise bu ferasetten ve yüksek erdemden çok uzaksın.
Yalnızca kendini ve yandaşlarını düşünüyorsun.
Onların büyümesi, ilerlemesi ve semizlenmesi için uğraşıyorsun.
Geceliği binlerce dolar olan yedi yıldızlı otellerde tatil yaparken bunu zaten düşünemezsin.
Hısımlarına enerji ihaleleri verirken, gazete ihalelerinde milletin parasını rezilce kullandırırken de hiç aklına getiremezsin.
Sayın Başbakan sen sülalenle birlikte lüksün, israfın dibine kadar batmışsın.
Milletimizi anlayacak, hissedecek, derdini idrak edecek basiretten yoksunsun.
Lale ve sülale devri gibi içinde yaşadığın şatafat senin gözlerini karartmış.
Varsa da yoksa da, yandaşlarının, çıkarcı ortaklarının sefahatini düşünüyorsun.
Bankadaki hesaplarını kabartmanın peşindesin.
Bu ülkeden kaçtığında harcayacak paraları toplamanın arayışındasın.
Bundan dolayı yoksulun, işsizin çırpınışları aklına bile gelmiyor.
Biraz vicdanın olsa, her mağdurun sızısını yüreğinde taşırsın.
Sen, ancak yoksullukla boğuşan ve perişanlık yaşayan kardeşlerimi istismar edersin.
Onlara oy deposu gözüyle bakarsın.
Sonra da çıkıp hayâsızca ve pişkince ‘kimsesizlerin kimiyim’ diyerek milletimizi aldatmaya çalışırsın.
Senin, kimlerin hamisi olduğun belli.
Kimlerle diz dize, yanak yanağa olduğun meydanda.
Faizciler, komisyoncular, hırsızlar, tefeciler, ihaleye fesat karıştıran çeteler seni gözlüyor, senin yanında hizaya giriyor.
Soyguncular senden ilgi bekliyor.
Bir türlü doymayan aç gözlü talancılar senin üçüncü defa iktidara gelmeni ümit ediyor.
Yolsuzluk hortumlarını devlet hazinesine bağlayan yağmacılar senin bir defa daha hükümet olmanı arzu ediyor.
Küresel para tacirleri, milletimizin kanını emmek için bir kez daha seni istiyor.
Bir zamanlar, para kazanmayı hayal olarak gören rantiyeciler seninle devam etmek istiyor.
Hayaldi gerçek oldu diyerek ellerini ovuşturuyor.
Bu devranın geçmesini istemiyorlar.
Sende, istikrar sürsün, Türkiye büyüsün sözlerinle; kanunsuzlukların, yağmacıların eksik kalan işlerini tamamlamalarını istiyorsun.
Milletimizi bu yolla kandırmaya çalışıyorsun.
Ankara’nın ise temelsiz ve hiçbir inandırıcılığı olmayan projelerle gözünü boyamaya çalışıyorsun.
Mutlaka duymuşsunuzdur:
Başbakan Erdoğan Ankara’yı savunma sanayinin merkezi yapacaklarını ilan etti.
Uzay ve havacılık tesisleri kuracaklarını söyledi.
Ortadoğu’nun en büyük hayvanat bahçesini oluşturacaklarını ifade etti.
Eskişehir yolu üzerindeki 2 bin hektar alan üzerinde botanik park inşa edeceklerini söyledi.
Sanki Ankara’yı yıllardan beridir başka bir parti yönetiyormuş gibi, Kızılay-havaalanı arasına raylı sistem döşeyeceklerini iddia etti.
Başbakan’ın çılgın projelerinin başlıcaları bunlar.
Bu zihniyet Ankaralıyı hafife alıyor.
Hayvanat bahçesi yapmayı proje olarak sunuyor.
Botanik parkını çılgın proje olarak takdim ediyor.
Başbakan küresel para babalarının sözünden çıkmıyor.
Ankaralı vatandaşım işsizken, ekmek bulamazken Başbakan Botanik parkla, hayvanat bahçesiyle uğraşıyor.
Çünkü aldığı talimat böyle. Yapabileceği sadece bu.
Dışarından borç alacak, verimsiz alanlara gidecek.
Başbakan Erdoğan açılacak fabrikalardan, bağımsız ekonomiden bahsedemiyor.
İşsize iş vermekten konuşamıyor.
Hastane yapmayı, adalet sarayı yapmayı çok önemli bir proje olarak gösteriyor.
Bunlar zaten hükümetin görevidir.
Adalet hizmetlerini iyi bir noktaya taşımayı hedeflemeyen, hastane yapmayan, hasta olan vatandaşlarına bakmayan ve garibini tedavi ettirmeyen bir iktidar olur mu?
Başbakan bitmiş ve tükenmiştir.
Buradan sizlere sormak ve sesinizi Başbakan’a ve hükümetine duyurmak istiyorum:
Ankara’nın gururuyla oynayan, yalan ve dolanla vakit geçiren AKP iktidarına sandıkta haddini bildirecek misiniz?(Evet)
Çılgın proje olarak sunulan kandırmacaları AKP’nin başına çarpacak mısınız? (Evet)
Yoksul kardeşimizi kullanan, paketlerle avutan, gençlerimize işsizliği reva gören, ama kendi yandaşlarına gelince her imkânı sunan AKP’yi sandığa gömecek misiniz? (Evet)
Paketi alıp tokadı vuracak mısınız? (Evet)
AKP’yi geldiği gibi gönderip, MHP’yi iktidar yapacak mısınız? (Evet)
İşte seymenlerin kararı budur.
Ankaralıların tercihi bu kadar merttir.
Sizlerin evetleri bizim yolumuzu aydınlatıyor.
Gücümüze güç katıyor.
Millet yolunda bizi şevklendiriyor.
Hepinizle gurur duyuyorum, hepinize güveniyorum.
Muhterem Vatandaşlarım,
Değerli Ankaralılar,
Biz ülkemiz için yüreğimizi koyduk.
Sonsuza kadar var ol Türkiye diyerek inancımızı gösterdik.
Sizlerin huzuru ve mutluluğu için söz verdik, ses verdik ve karara vardık.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
12 Haziran sonrasındaki Milliyetçi Hareket’in iktidarıyla Türkiye nurlu ufuklara yelken açacak.
Yüzler gülecek, gözler neşeden parlayacak.
Annelerin mutfaklarında bereket, babaların işinde süreklilik ülkemize hak ettiği istikrarı getirecek.
Yoksul ve darda kalmış kardeşim; hilal kart projemizle kendisine gelecek.
Yeniden hayal kurmaya başlayacak.
Kimseye muhtaç olmayacak.
Her ihtiyacını mahallesindeki esnaf kardeşimden karşılayacak.
Buzdolapları dolup taşacak.
Hilal kart helalinizdir.
Hilal kart vatanımızın her köşesini ışıtacaktır.
Muhtaç kardeşime umut olacaktır.
Hilal kart bir harcama kartıdır. Geri ödemesi, ana para ve faiz ödemesi yoktur. Harcamalarınızı, ihtiyaçlarınızı bu kartla karşılayacaksınız.
Unutmayın kimseyi aç ve açıkta bırakmayacağız.
Biz hayvanat bahçesi projeleriyle, botanik parklarla vakit geçirmeyeceğiz.
Bizim en büyük projemiz işsizliği yenmek olacak.
Ekonominin yılda yüzde 7 büyümesi için gerekli yatırımları yapacağız.
Ve her yıl 700 bin kardeşime onurlu ve helal rızkını kazanacağı iş sağlayacağız.
Ankaralı kardeşimin gelirini artıracağız.
Üreten ve bağımsız bir ekonomiyle ülkemizin her köşesine el uzatacağız, ses vereceğiz ve 2023 yılında lider ülke Türkiye hedefine ulaşacağız.
Enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürüp, AKP’nin azdırdığı hayat pahalılığını inşallah yok edeceğiz.
Şüpheniz olmasın ki, herkes gelirine göre vergi ödeyecek. Vergi politikalarında adaleti mutlaka sağlayacağız.
Asgari ücretli olarak çalışan kardeşimden vergi almayacağız ve aldığı parayı net 825 liraya çıkaracağız.
Her alışverişinizde ödediğiniz KDV’yi düşüreceğiz ve vatandaşlarımızı rahatlatacağız.
Çiftçilerimizin sorunlarını Allah’ın izniyle bitireceğiz.
Verilen destekleri milli gelirin yüzde 1,5’una kadar çıkaracağız.
AKP hükümetinin ihmal ettiği tarım sektörüne tekrar hayat vereceğiz.
Mazottan, gübreden, ilaçtan, tohumdan, fideden ÖTV ve KDV almayacağız.
Buğday, mısır, soya, ayçiçeği, çeltik, fındık, çay, üzüm, kaysı, zeytin ve yerfıstığı gibi ürünlere fiyat garantisi vereceğiz.
Hayvancılığa yapılan destek ödemelerini yüzde 50 artıracağız.
Esnafımızın ve KOBİ’lerimizin sorunlarını çözeceğiz.
Kamyoncu esnafımızın sorunlarını gidereceğiz. Yağ yakarak yollarda ömür tüketen kardeşlerimizin elinden tutacağız.
Kendi işini kurmak isteyen üniversite mezunu gençlerimizin elinden tutacağız.
İstihdam üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik yüklerini azaltacağız.
Kendi işini kurmak isteyen kadınlarımıza girişimcilik eğitimi ve finansman desteği sağlayacağız.
4/C’li, geçici, taşeron firma elemanı, sözleşmeli kim varsa alayını kadroya alacağız.
Sözleşmeli öğretmenlerimizin sorunlarını kökünden çözeceğiz ve hepsini kadrolu yapacağız.
AKP döneminde görevinden alınan, sürülen, teftiş ve soruşturma baskısıyla hayatları kararan, haksız ve mesnetsiz disiplin cezalarıyla sindirilmeye çalışılan memurlarımızın sıkıntılarını yakından takip ediyoruz.
Yalnızca düşüncesinden ve fikrinden dolayı, AKP yanaşması bürokratların düzmece soruşturmalarına maruz kalan kamu görevlileri merak etmesin; kendilerine zulüm ve eziyeti reva görenleri analarından doğduğuna pişman edeceğiz.
İlköğretime ve ortaöğretime devam eden çocuklarımızın annelerine yapılan eğitime destek ödeneğini en düşük miktarı 50 lira olacak şekilde yükselteceğiz.
Öğrencilerimize ilköğretim süresince beslenme yardımı vereceğiz.
Muhtaç durumdaki ailelerin en az bir ferdine iş imkânını mutlaka sunacağız.
İş sağlanana kadar da 320 lira aile sigortası yardımı yapacağız. Ve bunu öncelikle ev hanımlarımıza yönelik uygulayacağız.
65 yaşını doldurmuş, muhtaç durumdaki vatandaşlarımıza ödenen para miktarını 105 liradan 250 liraya çıkaracağız.
Engelli kardeşlerimizden 18 yaşını dolduran ve başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek düzeyde engeli bulunan kardeşlerimizin aylıklarını 315 liradan 450 liraya çıkaracağız.
Ortaöğretim ve yüksek öğretimde okuyan gençlerimizin burs ve kredi imkanlarını artıracağız.
Barınma ve yurt sorunlarını temelinden çözeceğiz. Hiçbir öğrencimizi açıkta bırakmayacağız.
Herkesin kolaylıkla ulaşabileceği ve ücretsiz sağlık hizmetlerini hayata geçireceğiz.
Kırsal kesimde mobil hizmet sunacak donanımlı sağlık ekipleri görevlendireceğiz.
Hastanelerin teknolojik altyapısını ve insan gücünü iyileştireceğiz.
Hastanelerde tam gün tam kapasite çalışma düzeni sağlayacağız.
Bütün vatandaşlarımızı sağlık sigortası kapsamına alacağız.
Ankaralı kardeşim muayenede ve yatarak tedavide katılım payı ödemeyecek.
Vatandaşlarımız hak ettiği sağlık hizmetinin daha iyisini bizimle alacak.
Kimse sedyede kalmayacak, hastane kapılarında çile çekmeyecek.
Şimdi size soruyorum ve cevabınızı yüksek sesle duymak istiyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi’nin projelerine, yapacaklarına destek verecek misiniz? (Evet)
İktidar olması için ses verecek, oy verecek ve yardım edecek misiniz? (Evet)
Aziz Milletimizin ve Ankaralı hemşerilerimin;
Sorunlara Başkentimizden bakan,
Meseleleri Türkçe okuyan;
Milli mücadele ruhunu yüreklerinde taşıyan;
Cumhuriyetin kazanımlarından taviz vermeyen;
İnançlara saygılı;
Ve milletimizin tamamını vatanseverlik ortak paydasında kucaklamaya hazır olan Milliyetçi Hareket Partisini tek başına iktidara taşıyacağına yürekten inanıyorum.
Onurunuzla oynayan siyaset tüccarlarının ve çıkar çetelerinin yakasına yapışmak artık bir namus borcunuzdur.
Çatışma ve kutuplaşma ile vicdanları istismar edenlere cevap vermek de artık bir vatan görevinizdir.
Bundan sonra milletimizle önümüzdeki tek engel yalan ve yanlış haberleriyle işbirlikçi medya kalmıştır.
Bu nedenle, oturmayacağız, beklemeyeceğiz, dinlenmeyeceğiz.
Milletimize, komşumuza, arkadaşımıza, akrabamıza koşacağız.
Soruyorum sizlere; MHP’yi anlatmaya var mısınız? Sandıktan yükseltmeye hazır mısınız?
Milliyetçi Hareket’in mesajını her yere ulaştıracak mısınız?
Ankara’nın iki bölgesinde sizlerin huzuruna çıkan milletvekili adaylarımızı Meclise gönderecek misiniz?
Boşa geçirecek hiç vaktimiz kalmamıştır.
Milletimizin bizi anlamasını beklemeyeceğiz. Biz onlara koşacağız. Kendimizi anlatacağız.
Herkesle kucaklaşacağız, tanışacağız, buluşacağız ve mutlaka anlaşacağız. Ve Milliyetçi Hareket’i tek başına iktidara taşıyacağız.
Türkiye sizinle tarih yazacaktır.
Medya ne derse desin, Kim ne söylerse söylesin?
Bizim anketimiz, konvoylarımızı selamlayanlardır.
Bizim anketimiz, meydanlara sığmayanlardır.
Bizim anketimiz, 12 Haziran’da sadıklardan taşacak milli şuurdur.
Bizim anketimiz, sizlerin muhteşem coşkusudur.
Milliyetçi Hareket sizin için var.
Milliyetçi Hareket Türk milleti için hazır.
Sesime kulak ver Ankara, ses ver Türkiye.
Bugün buraya gelerek açık hava toplantımızı onurlandıran her bir Ankaralı kardeşime teşekkürlerimi sunuyorum.
12 Haziran Milletvekili Genel Seçimi’nden çıkacak sonuçların şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinizi bir kez daha saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Cenab-ı Allah’ın bereketi, rahmeti ve ihsanı hepinizin üzerine olsun.
Sağ olun var olun.
Ne Mutlu Türküm diyene
Kaynak: "Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin Ankara Açık Hava Toplantısında Yapmış Oldukları Konuşma Metni". mhp.org.tr. 4 Haziran 2011. 9 Haziran 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi.
|